Ana Sayfa Blog Sayfa 4759

Kaypakkaya sloganına 56 yıl

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) üyesi 5 kişiye İbrahim Kaypakkaya ile ilgili slogan attıkları gerekçesiyle toplam 56 yıl hapis cezası verildi.

Farklı tarihlerde Tunceli’de de yapılan eylemlere katıldıkları gerekçesiyle yargılanan Evrim Konak, Murat Kur, Deniz Kırbağ, Hıdır Yıldız ve Tuğçe Özgül Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. “Örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddialarıyla yargılanan 5 sanığın çeşitli eylemlerde Kaypakkaya ile ilgili sloganlar attıkları belirtildi.

Mahkeme, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçundan sanıklardan Konak’ı 14 yıl, Kur’u 12 yıl, Kırbağ’ı 11 yıl 2 ay, Yıldız’ı 10 yıl 4 ay, Özgül’ü ise 8 yıl 8 ay hapse mahkûm etti.

Sanık avukatları cezaları temyiz edeceklerini belirtti.

(Cumhuriyet)

Mali’de askeri darbe

0

Afrika’nın batısındaki Mali’de ayaklanan askerler, darbe yaptı.

Yönetimi ele geçirdiklerini duyuran askerler, ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Başkent Bamako’da askerler dün sokaklara çıkarak havaya ateş açtı.

Askerler, önce devlet radyo ve televizyon kurumunu işgal ederek yayınlarını kesti.

Saatler sonra askerler, cumhurbaşkanlığı sarayını ele geçirdiklerini ve bazı bakanları gözaltına aldıklarını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Amadou Toumani Toure’nun ise, sarayın dışında çatışmalar çıktığı sırada kaçtığı öğrenildi.

Sabah saatlerinde ise, devlet kurumlarının lağvedildiği ve anayasanın askıya alındığı televizyondan açıklandı. Yönetimin bir süre sonra seçimlerle yeni hükûmete devredileceği de duyuruldu.

Redhack silahlı örgüt Playstation CD’si delil

‘Redhack’ operasyonunda 7 kişi, silahlı terör örgütü suçlamasıyla tutuklandı. Polise göre örgütün andı da var kısaltması da… Örgüt delili olarak Playstation CD’sine el konuldu.

Radikal’den Mesut Hasan Benli’nin haberine göre;

Türkiye’nin ilk sanal silahlı terör örgütü Redhack üyesi olduğu iddia edilen 7 kişi, önceki gün ‘silahlı terör örgütü üyesi’ olma suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel tarafından sürdürülen soruşturmada ifade verdikten sonra tutuklanan şüpheliler, savunmalarında, Redhack grubunun silahlı terör örgütü üyesi olduklarını bilmediklerini ve kendilerine ait ev aramalarında suç delili olarak Playstation CD’lerine el konulduğunu belirtti. Sorgu dosyasında ‘sanal espriler’ de delil sayıldı.

“Örgüt mü, bilmiyorduk”

Şüpheli Uğur Cihan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmada örgüt lideri olduğu iddia edilen ‘Manyak’ rumuzlu kişiyle bazı konuşmalarının olduğunu ancak, Ankara Emniyeti’ne ait belgelerin yayımlandıktan sonra söz konusu kişiyle ilişkisini kestiğini belirtti. Erbay Değer isimli şüpheli ise, Redhack isimli grubu bir sosyal paylaşım sitesinde gördüğünü anlatarak “Ben işçi olduğum için onları ezilenlerden yana diye bir söz olduğu için dikkatimi çekti. Redhack’in silahlı terör örgütü ile ilgisinin olduğundan bilgim yoktu. Bu olayı ortaya çıktıktan sonra herhangi bir sempatizanlığım kalmamıştır. Tam tersine antipati kazandım” dedi.

Şüpheli Devrim Ali Avcu ise oto kiralama işinde çalıştığını belirterek “Burada olmamdaki tek sebep akrabamdır. Buraya getirilinceye kadar hiçbir şeyden haberim yoktu. Bilgisayar ve internetim yok. Evde alınan eşyalardan 8 tane CD’nin 6 tanesi Playstation CD’dir. 2 CD de daha önce internet cafe işletiyorduk. Oradan kalma. Ankara Emniyeti’nin sitesine girmedim” diye konuştu.

Alaittin Karagenç de sohbet kanallarında MANYAK isimli kişiyle sohbet ettiğini söylerken “Redhack’ın dünya görüşünü benimsemiyorum. Sadece hack bilgisi öğrenmek için giriyorum ve sohbet ediyorum. Ankara Emniyet Müdürlüğü sitesine girmedim. Herhangi bir veri ya da bilgi çalmadım” dedi.

Soruşturma dosyasında sanal sohbetlerin dökümüne de yer verildi. PreCipiCe nick’i kullanan ve örgüt yöneticiliğiyle suçlanan Alaittin Karagenç ile ‘örgüt lideri ‘Manyak arasındaki diyaloglar özetle şöyle:

“Yengeye söyle, sigara falan stoklasın…”

MANYAK: (…) Yakalansak artık ne olur yaş geçmiş yaşanmış.
PreCipiCe: Kendi adına konuş lütfen, rica ediyorum.
MANYAK: Yengeye söyle sigara falan stoklasın Bayrampaşa’da beraber yatacağız.
PreCipiCe: Valla tedirgin oldum. Başıma bir şey gelmez değil mi?
MANYAK: Ben de belgeleri yayımlamaya devam edeyim.
PreCipiCe: Ne gerek var.
MANYAK: Yakalanacağız bari tam olsun.
PreCipiCe: Sinirlendirme, beni katma.
MANYAK: Yakalansak artık tanınıyoruz en azından sahiplenenler olacak ve isimlerimiz tr (Türkiye) tarihinde unutulmayacak.
PreCipiCe: Hehehe (…)
MANYAK: Yani hayatı nasıl büyük yaşadığımızı fark etmiyor musun?
MANYAK: Açız, sigarasızız ama yaşamımız süper bence.
PreCipiCe: Fark etmiyorum
MANYAK: Şaka bir yana eski preci yok gerçekten.

“K.C.Y örgüt adı mı?”
PreCipiCe nick kullan Karagenç’e ‘Andımız’ ve ‘Sıra ülke kurmakta’ şeklindeki konuşmalar hatırlatılarak “Bu örgüte ait andınız olduğunuz sıra ülke kurmaya geldiği şeklinde bölücülüğe yönelik görüşmelerinizin olduğu tespit edilmiştir. Hangi terör örgütüne mensupsunuz. K.C.Y örgütünüzün isminin kısalması mıdır” diye soruldu.
Karagenç ise herhangi bir örgüt üyesi olmadığını, ‘Andın’ espri amaçlı olduğunu, Manyak nickini kullanan şahsın Facebook’ta kullandığı ismin Kızılcan Yıldız olduğunu ve K.C.Y.’nin de bu adın kısaltması olduğunu söyledi.

Andımız geyiği ‘bölücülük delili’ oldu
Soruşturma dosyasında yer verilen ve PreCipiCe ile Manyak isimli kişi arasında 28 Şubat 2012 tarihinde geçen sohbet bölücü nitelikte bulundu. Söz konusu sohbette şu diyaloglar geçiyor:
“PreCipiCe: Ne oldu bizim site işi
MANYAK: İnsanım, Vicdanlıyım, Arada bir yanlışda yaparım. Yasam küçüklerimi anlamak, büyüklerimi sorgulamak, yurdumu, dünyayı, evreni ve emeği özümden çok sevmektir. Ey bu günümüzü sağlayan şanlı proletarya, ezilen insanlık. Açtığın yolda, verdiğin emekte, gösterdiğin kabiliyette ve insanları sömürenlere karış yürüdüğüm yolda yürüyeceğime ne olursa olsun hiç durmadan sınıfsız, sömürüsüz eşit adil bir dünya kuracağıma ant içerim. Varlığım dünya haklarına armağan olsun
MANYAK: Ne mutlu milliyetsizim diyene…! İyi dersler arkadaşlar!
MANYAK: *K.C.Y
PreCipiCe: Andımız
MANYAK: Ant hazır sıra ülkeyi kurmakta
PreCipiCe: Onu da kurarız (…)”

Fransa’nın nükleer köleleri

0

Onlar, bir nükleer tesisten diğerine, radyasyonlu ortamlarda görev üstleniyor. En tehlikeli işlerde çalışan sezon işçileri, buna rağmen düşük ücretlerle yetinmek zorunda kalıyor.

Avukat Cedric de Romanet, Paris’teki bürosunda Christian Verronneau’nun kalın dosyasını inceliyor. 25 yıldan bu yana Fransız nükleer tesislerinde, dekontaminasyon sorumlusu olarak görev yapan  Verronneau, mart ayı ortalarında işverenine karşı dava açmış. Verronneau, ağır akciğer kanserine yakalanmış ve akciğerinin bir bölümü de ameliyatla alınmış. 2009 yılında onun bu rahatsızlığı resmen meslek hastalığı olarak tanınmış. Verronneau şimdi, kendisini radyasyondan yeteri kadar korumadığı gerekçesiyle işverenini dava ediyor. Aynı zamanda çevre konusunda uzman olan avukat Cedric de Romanet, bu girişimin Fransa’da bir ilk olduğunun altını çiziyor:

“Christian Verronneau, nükleer tesislerde bakım işleriyle uğraşan ve ‘nükleer köle işçi’ diye adlandırılan küçük bir gruba dahil. Ancak bunlar nükleer tesisi çalıştıran EDF işletmesine değil, taşeron firmalara bağlılar. Zira EDF işletmesi, memurlarını en fazla radyasyon olan bölümlerde çalıştırmama kararı almış, bu alanlardaki işleri taşeron firmalara vermiş.”

Taşeron firmalar işbaşında

EFD işletmesi, bu konuda görüşlerini almak üzere yapılan röportaj başvurularını da hep geri çevirmiş.

Fransız nükleer tesislerindeki yıllık bakım işlerinin yüzde 80’ini bugün taşeron firmalara bağlı işçiler yerine getiriyor. Zaman baskısı altında sürekli bir yerden ötekine koşmak zorunda olan bu işçilerin aldığı ücret de ölmemeye yetecek kadar. Temel aylık ücret brüt bin 400 euro. Fransa’da bu tür tesislerde çalışan 30 bin “nükleer göçebe” bulunuyor.

Dominique Samson da bir “nükleer göçebe”. Samson, bundan 4,5 yıl önce rutin bir çalışma sırasında radyasyona maruz kalmış. İşvereni onun için yeteri kadar koruma önlemi almamış. Samson bunu iş kazası olarak kabul ettirmeye de çalışmış ama, nafile.

“Kaza ertesindeki üç gün içerisinde -yukarıdan gelen emirle- nükleer tesisin radyasyon ölçümü yapan araçları etrafında, aletler alarm vermesin diye büyük bir kavis yaparak geçmek zorunda kaldım.  Zaten aldığımız radyasyonların dozajına bakılacak olursa, gerçek bir mini nükleer tesiste çalıştığımız söylenebilir; gelgelelim henüz elektrik üretmiyoruz.”

“Görünmez kişiler”

Ne var ki sezon işçisi olarak çalışan nükleer göçebelerin pek azı başlarından geçen bu öykülerle kamuoyunun karşısına geçebiliyor. 80’li yılların sonundan bu yana “nükleer göçebelerin” çalışma koşullarını inceleyen sosyolog Annie Thebaud-Mony nükleer göçebelerin neredeyse görünmez kişiler olduğunu ve bunlara sunulan tıbbi bakımın da çok kötü olduğunu belirtiyor. Thebaud-Mony Japonya, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde de taşeron firmaların bu alanlarda çalışmasının olağan olduğuna dikkat çekiyor. Fransız sosyolog, özellikle nükleer tesislerdeki bakımın ne kadar zamanda bitirilebileceği yönündeki genelgelerle gerçekten ihtiyaç duyulan zaman arasında büyük fark olduğunu, bunun da skandal anlamına geldiğini vurguluyor:

“Bu yüzden sürekli olarak, işletmelerin jargonuyla ‘arızalar’ ortaya çıkıyor. Ben bunları kaza olarak nitelendiriyorum. Fransız nükleer tesislerindeki bu ‘arızalar’ın son dönemde artması nedeniyle bir gün bu tür küçük arızalardan büyük bir nükleer patlama olmasından endişe duyuyorum.”

(DW)

Mehmet Okur serbest kaldı!

0

NBA’de takas döneminin son gününde New Jersey Nets’ten Portland Trail Blazers’a takas edilen Mehmet Okur, yeni takımı tarafından serbest bırakıldı.

Geçtiğimiz günlerde Portland’a takas olan Mehmet Okur’un sezonun geri kalan bölümünde sakatlığı nedeniyle oynayıp oynayamayacağı tartışma konusuydu.

Milli basketbolcumuz NBA’deki lokavt nedeniyle sezona Beko Basketbol Ligi ekiplerinden Türk Telekom’da başlamıştı. Memo’nun kariyerine nerede devam edeceği ise önümüzdeki günlerde netlik kazanacak.

Hasta tutuklu Karadağ hastanede

Bakırköy Cezaevi’nde tutuklu bulunan Yasemin Karadağ’la ilgili başvurular sonuç verdi; hasta tutuklu Karadağ hastaneye kaldırıldı.

Hasta tutuklu Yasemin Karadağ, Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi’nden çıkarılarak, SSK Samatya Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

Bir böbreği olmayan, diğeri de yüzde 18 çalışan, ayrıca yüksek tansiyon hastası olan Karadağ, kemik erimesi nedeniyle boyunun 1,60’dan 1,53’e düştüğünü, 40 kiloya kadar zayıfladığını yazmıştı.

CNNTürk’ten Murat Aydın’a konuşan Avukat Taylan Tanay, Karadağ’ın hastaneye yatış işleminin gerçekleştiğini söyledi.

Devrimci Halk Kurutuluş Partisi Cephesi (DHKP-C) üyesi olmaktan 15 yıla kadar hapsi istenen 42 yaşındaki Karadağ, yedi aydır tutuklu.

Karadağ ile ilgili tutukluluğun sona erdirilmesiyle ilgili başvurularının olduğunu hatırlatan Tanay, mahkemenin Yasemin Karadağ’ı serbest bırakmadığını; sadece tedavisi için izin verdiğini belirtti.

Karadağ’ın hastanede yanında bir asker bulundurulması şartıyla tedavisine başlandığını ifade eden Tanay, kız kardeşinin Karadağ’a refakat etmesi için savcılığa başvurduklarını açıkladı.

Ayrıca mahkemeye bir kez daha tutukluluğa itiraz dilekçesi verilecek.

Mahkeme bırakmıyor

Karadağ, Kayseri Üniversitesi’nde elektronik teknikerliği okurken, siyasi nedenlerle okuldan atıldı.  DHKP-C üyesi olmaktan 12 yıl hapis yattı. Bir böbreğini cezaevindeyken kaybetti.

2004’ün sonunda cezası bitti; sonra birkaç kez gözaltına alındı, tutuklandı ama her seferinde serbest bırakıldı. 2010’da beyin kanaması geçirdi ve bir ay hastanede kaldı.

İstanbul Çağlayan Adliyesi 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 28 Şubat’ta görülen ikinci duruşmada, mahkeme Karadağ’ın tutukluluğunun devamına karar verdi.

(Bianet)

Kömür dağıtımına 3 milyar 234 milyon lira!

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla 2003-2011 yılları arasında dağıtılan kömür için KDV hariç 3 milyar 234 milyon 323 bin 251 lira ödendi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel‘in soru önergesine verdiği yazılı yanıtta, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kayıtlarına göre, 2011 yılı sonu itibariyle doğalgaz kullanan mesken sayısının 8 milyon 3 bin 868 olduğunu, geçen yıl arz edilen doğalgazın yüzde 25,8’inin konutlarda tüketildiğini bildirdi.

Konutların yüzde 27,9’unda, kömürün ısınma amaçlı kullanıldığını ifade eden Yıldız, ”Ülkemizde 2010 yılı için yerli kömürün kullanım oranı yüzde 12,6, ithal kömürün kullanım oranı ise yüzde 15,9’dur. 2010 yılı için sanayide yerli kömür kullanım oranı yüzde 12,1, ithal kömür kullanım oranı yüzde 8,5’tir. 2010 yılı için konutlarda yerli kömür kullanım oranı yüzde 11,2, ithal kömür kullanım oranı yüzde 16,7’dir” dedi.

Yıldız, Türkiye’de kömür fiyatlarının, dünya kömür fiyatları, döviz kuru, alternatif yakıtlardaki (doğalgaz) fiyat değişimleri, arz-talep durumu, üretim girdilerindeki artışların maliyetleri artırması, TKİ Genel Müdürlüğünün mali hedefleri ve iş programı çerçevesinde değişim gösterdiğini belirtti.

Sosyal yardımlar kapsamında dağıtımı yapılan kömürün; TKİ Genel Müdürlüğü’nün müessese ve işletmeleri, TKİ’nin iştiraki veya rödovansçılarca üretilen yerli linyit kömürleri, TTK Genel Müdürlüğü’nce üretilen maden kömüründen karşılandığını kaydeden Yıldız, 2003-2011 yılları arasında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığıyla dağıtılan kömür için KDV hariç 3 milyar 234 milyon 323 bin 251 lira harcama yapıldığını bildirdi.

Ogün Samast’ın cezası kesinleşti

Yargıtay, Hrant Dink cinayeti davasında katil Ogün Samast’a verilen 22 yıl 10 aylık hapis cezasını onadı. Samast, “tasarlayarak insan öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak”tan toplam 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Çağlayan Adliyesi’ndeki 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink‘in katili Ogün Samast, “tasarlayarak insan öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Ogün Samast’ın avukatı Levent Yıldırım, “Yargıtay’ın kararı bozacağını düşünüyoruz” demişti fakat Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Ogün Samast’a, “tasarlayarak Hrant Dink’i öldürmek” ve “ruhsatsız silah taşımak” suçlarından verilen 22 yıl 10 ay hapis cezasını onadı.

Ogün Samast, Ceza İnfaz Kanunu uyarınca 22 yıl 10 ay hapis cezasının 3’te 2’sini yatacak. O da 14 yıl 8 aya denk düşüyor. Samast’ın tutuklandığı tarihten beri dört yıl cezaevinde olması da hesaplanarak yattığı süre cezasından düşecek.

Böylece Samast, 10 yıl 8 ay daha cezaevinde yatacak.

DSİ’den itiraf: “1.500 HES inşaatını denetleme imkanımız yok”

Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Akif Özkaldı, kar erimeleri nedeniyle dere ve barajlarda yaşanabilecek taşkın riskine karşı DSİ’nin “Eylem Planı”nın hazır olduğunu belirterek, “Herhangi bir durum hasıl olduğunda ne yapacağımızı biliyoruz” dedi.

Özkaldı, Adana Kozan’da Gökdere Köprü Barajı derivasyon tüneli kapağının patlamasına ilişkin olarak, “Yaklaşık bin 500 HES var. Bütün HES inşaatlarını bizim tek tek denetleme imkanımız yok. İnancımız bunların yine özel sektör tarafından denetlenmesi, ancak denetleyenlerin de bizim tarafımızdan denetlenmesidir. Dolayısıyla biz burada özel sektör müşavirlerinin güçlerini, teknik kapasitelerini kullanarak, denetlemeyi hedefliyoruz” dedi. Kazaya ilişkin mahkeme sürecinin devam ettiğini belirten Özkaldı, teknik bir komisyon kurarak, konuyu incelediklerini, önümüzdeki günlerde konuyu değerlendireceklerini bildirdi.

Kar Eylem Planı

”Kar erimeleri nedeniyle taşkın riski var mı” sorusunu Özkaldı, şu yanıtı verdi: ”Kar yüksekliklerini üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Hava sıcaklığına bağlı olarak tüm bölgelerdeki kritik kısımları aldık. Eylem planlarımız hazır, herhangi bir durum hasıl olduğunda ne yapacağımızı biliyoruz.”

Mogan Gölü’nde yaşanan taşkına da değinen Özkaldı, “Burada, ana havza üzerinde sel kapanı yapmayı planlıyoruz. 20 milyon metreküplük bir depolama alanı hacmiyle buradaki taşkını kontrol etme adına kilit proje olacak” dedi.

(milliyet)

Kaçak ağaç kesiminden ‘milyarlarca dolar rant’

Dünya Bankası’nın yayımladığı bir rapora göre, kaçak ağaç kesimi dünya çapında 10 ila 15 milyar dolarlık bir rant yaratıyor.

“Ormanlar için Adalet” başlıklı raporda, kaçak ağaç kesimini organize suç örgütlerinin yürüttüğü ve elde edilen kârın büyük kısmının, yolsuzluğa bulaşmış yetkililere gittiği belirtiliyor.

Kaçak ağaç kesiminden etkilenen ülkeler arasında Endonezya, Malezya ve bazı Batı Afrika ülkeleri bulunuyor.

Dünya Bankası, bazı ülkelerde kaçak kesimden sorumlu olanlar hakkında yürütülen soruşturmaların olumlu yönde büyük bir etki yaptığını vurguluyor ve diğer ülkelere de aynı yönde adım atma çağrısında bulunuyor.

Bağışçı ülke ve kurumlara da, kolluk kuvvetlerinin yasadışı kereste ticaretiyle mücadele kabiliyetini arttıran programlara kaynak sağlamaları tavsiye ediliyor.

Dünya Bankası Yetkilisi Jean Pesme, “Kaçak kesim işindeki organize suç orgütleriyle, tıpkı uyuşturucu satan ya da haraç alanlarla olduğu gibi mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.

Saniyede bir futbol sahası

Raporda, her bir saniyede, bir futbol sahası büyüklüğünde orman alanının kaçak kesime kurban gittiği belirtiliyor.

Dünya Bankası’nın çalışmasında, kaçak kesimden elde edilen orman ürünlerinin ticaretiyle, uyuşturucu ticareti gibi mücadele etmek için bazı yöntemler öneriliyor.

Ancak raporda, “şu anda bu alanda işlenen çoğu suç ya görülmüyor, ya ihbar edilmiyor, ya da aldırış edilmiyor” deniyor.

Çalışmada, “Nadiren yapılan soruşturmalar, çoğunlukla amatör ve sonuca ulaşmıyor. Mahkemeye kadar giden dosyalarda ise yoksulluk nedeniyle kaçak kesim yapmak zorunda kalan bireyler yargılanıyor” deniyor.

Ama, Endonezya ve Papua Yeni Gine gibi ülkelerde kaçak kesimle mücadelede gelişmeler kaydedildiği ve suç örgütlerinin üst düzey üyelerinin de yargı önüne çıkartıldığı vurgulanıyor.

Yasal düzenleme

Raporda, Batı ülkelerindeki tüketici ve işletmelerin de kaçak kesimle mücadelede büyük bir rol oynayabileceği söyleniyor.

ABD’de üç yıl önce ilgili yasada değişiklik yapılmış ve ülkede faaliyet gösteren şirketlere, orman ürünlerini yasal yollardan edindiklerini kanıtlama zorunluluğu getirilmişti.

Ünlü gitar imalatçısı Gibson gibi bazı şirketler hakkında, bu yasayı ihlal ettikleri gerekçesiyle soruşturma yürütülüyor.

Avrupa Birliği de, benzer bir yasal düzenlemeye gitti.

Japonya ve Çin’e de benzer yasalar çıkartmaları çağrıları yapılıyor.

(Richard Black-BBC)