Ana Sayfa Blog Sayfa 4585

NATO sivilleri vurdu: 5 ölü

0

NATO, Afganistan’da düzenlediği hava saldırısında 5 sivil öldü, 8’i de yaralandı
Afganistan’ın Gur valiliği sözcüsü Abdulhay Hatibi, Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü’ne (ISAF) bağlı askerlerin, Gur vilayetinin Bibiyan ilçesinde düzenlediği hava saldırısında, 5 sivilin hayatını kaybettiğini söyledi.

Cenaze namazı kılmak için toplanan köy sakinlerini bombalayan NATO uçaklarının yanlışlıkla sivilleri hedef aldığını ifade eden Hatibi, saldırıda 8 sivilin de ağır yaralandığı belirtti.

ISAF’tan yapılan açıklamada saldırı doğrulanarak, ilçede bulunan Taliban komutanlarından birinin hedef alındığı açıklandı.

AA

Enflasyon rakamları açıklandı

Enflasyonu rakamları açıklandı. Buna göre ağustos ayında TÜFE yüzde 0.56, ÜFE yüzde 0.26 oranında arttı. Yıllık TÜFE ise yüzde 8.88, ÜFE yüzde 4.56 oldu.

Üç aydır aylık bazda eksi çıkan enflasyon, Ağustos’ta yükselse de yıllık bazda inişe geçti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, enflasyon Ağustos ayında TÜFE’de yüzde 0.56, ÜFE’de yüzde 0.26 arttı.

CNBC-e’nin enflasyon anketinde TÜFE’de yüzde 0.33 artış bekleniyordu.

Yıllık bazda TÜFE yüzde 8.88’e, ÜFE yüzde 4.56’ya geriledi.

TÜFE’de ana harcama grupları itibariyle bir ay önceye göre en yüksek artış yüzde 1.59 ile ulaştırma grubunda görüldü. Ağustos ayında endekste yer alan gruplardan gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1.46, eğitimde yüzde 0.95, ev eşyasında yüzde 0.71, konutta yüzde 0.68, lokanta ve otellerde yüzde 0.62, eğlence ve kültürde yüzde 0.61, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 0.49 artış yaşandı. Haberleşmede yüzde 0.14, sağlıkta yüzde 0.25, giyim ve ayakkabıda yüzde 4.60 düşüş meydana geldi. Alkollü içecekler ve tütünde değişim gözlenmedi.

Yıllık bazda TÜFE’de en yüksek artış yüzde 18.67 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti. Onu konut (yüzde 11.84), lokanta ve oteller (yüzde 9.34), çeşitli mal ve hizmetler (yüzde 9.34), gıda ve alkolsüz içecekler (yüzde 9.14) ve ev eşyası (yüzde 8.88) izledi.

 Zam şampiyonu kayısı
 

Ağustos ayının zam şampiyonu yüzde 17.99’luk artışla kayısı oldu. Onu yüzde 16.41’le salatalık, yüzde 9.93’le LPG dolum ücreti, yüzde 9.05’le limon, yüzde 6.23 limon, yüzde 5.28’le tüpgaz takip etti.

İşçiler, CHP binasını işgal etti

Maltepe Belediyesi’nce işten çıkarılan dört işçi, ellerindeki benzin bidonlarıyla CHP Maltepe İlçe Binası’nı işgal etti. Müdahale olursa kendilerini yakacaklarını söyleyen işçilerin eylemi sürüyor.

Maltepe Belediyesi tarafından işten çıkarılan dört işçi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Maltepe İlçe Binası’nı işgal etti. Kendilerini bir odaya kapattıkları öğrenilen işçilerin eylemi devam ediyor.

Maltepe Belediyesi tarafından işten çıkarılan İlhan Yıldırım, Cemal Genceldi, Serhat Yükselen, Mahmut Gülbinat isimli işçiler, sabah saatlerinde CHP Maltepe İlçe binasını işgal etti. İdare Mahkamesi’nin işe dönme kararının belediye tarafından bir üst mahkemeye götürülmesine tepki gösteren dört işçi, ellerinde benzin bidonuyla kendilerini toplantı odasına kilitledi. Müdahale edilirse kendilerini yakacaklarını belirten işçiler, zaman zaman cama çıkarak slogan attı. İşçiler, binanın camına ise, “Yalanlarınız artık karnımızı doyurmuyor. Söz Verdiniz Hala İşsiziz. Direnişçi Maltepe Belediyesi Taşeron işçileri” yazılı bir pankart astı.

İşçilerin eylemi, CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Maltepe İlçe Başkanı Süleyman Kıpırtı, Maltepe Belediye Başkan Yardımcısı ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Yöneticileri gelmeden eylemi bitirmeyeceklerini söyledikleri öğrenildi.

İMC 

AKP Hakkari il başkanı kaçırıldı

Hakkari AKP İl Başkanı Mecit Tarhan’dan dün akşam saatlerinden itibaren haber alınamıyor. Tarhan’ın PKK’lılar tarafından kaçırıldığı iddiaları ortaya atılırken, Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, çok yönlü araştırma başlattıklarını belirtti.

AKP İl Başkanı avukat Mecit Tarhan’dan ailesi, yakınları ve partililer dün akşam saatlerinden itibaren haber alamıyor. Tarhan’ın otomobili ve cep telefonu merkeze bağlı Oğul Köyü yakınlarında bulunurken, İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, bölgede inceleme yaptı.

Tarhan’ın, Oğul Köyü yakınlarında otomobiliyle ilerlerken önünü kesen PKK’lılarca kaçırıldığı iddia edilrken, kendilerine de böyle bir bilginin geldiğini söyleyen Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, araştırmanının çok yönlü sürdüğünü bildirdi.

PKK, Beytüşşebap’ta: 10 ölü, 7 yaralı

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki PKK’lı saldırısında 10 asker öldü, 7 asker de yaralandı.

PKK, Beytüşşebap’ta dün akşam saat 22.00’de eş zamanlı saldırı düzenledi.

PKK’lılar, uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla dört ayrı noktadan kaymakamlık, Tümen Komutanlığı, askeri lojmanlar ve polis noktalarına ateş açtı.

Saldırılarda 9 güvenlik görevlisi öldü. Saldırı ve sonrasındaki çatışmada 4’ü ağır 8 güvenlik görevlisi de yaralandı.

Şırnak Asker Hastanesi’ne kaldırılan yaralılardan biri tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Böylece ölen asker sayısı 10’a yükseldi.

Yaralı 7 güvenlik görevlisinin Şırnak Asker Hastanesi’ndeki tedavisi sürüyor.

Şehit cenazelerinin memleketlerine gönderilmek üzere bugün helikopterle Diyarbakır’a nakledileceği öğrenildi.

Karşı operasyon başladı

Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, yaşanan çatışmada çok sayıda PKK’lının öldürüldüğünü söyledi.

Saldırının ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Yeni parti üzerine – Nesrin Yumak / Süreyya Tamer Kozaklı

Yeşiller ve EDP’nin özgürlükçü başkaca sol kesimleri de dahil ederek kuracağı yeni bir partinin eşiğinde bu konudaki görüşlerimizi ortaya koymak, aklımızdaki soruları paylaşmak; risklere dikkat çekmek ve nihayet bu konudaki yaklaşımımızı belirginleştirmek için bu yazıyı kaleme aldık. Burada ifade edeceklerimiz ucu kapanmış, kırmızı çizgileri netleşmiş ve rotası kesinleşmiş görüşler olmaktan ziyade konuyla ilgili  tartışmayı önemseyen; başkaca görüş ve değerlendirmeleri bu tartışmaya davet eden ve son olarak yeni partinin oluşum sürecine katkı sağlayan görüşler olsun istedik. Adım adım gidecek olursak görüşlerimizi dayandırdığımız analiz  3 soru etrafında toplanabilir :

  1. EDP nedir ve ne olmalıdır?
  2. Yeşiller nedir?
  3. Yeni parti ne olmalı/olmamalıdır

EDP Nedir, Ne Olmalıdır?

EDP Türkiye solunda iyi ya da kötü örgütlü ilişkiler içinden gelen ya da örgütlü siyaseti önemseyen; Türkiye solunun ürettiği katı, totaliter, hiyerarşik ve dogmatik , dar grupçu ve ahlakçı siyaset anlayışına karşı ideolojik birlik yerine politik hedeflerdeki birliği öne çıkaran; farklı mağduriyet alanları arasında hiyerarşik bir ilişki kurmayan ve nihayetinde böyle bir anlayışa ihtiyaç duyan tüm toplumsal/politik çevrelerle ilişkiyi önemseyen; genel hatlarıyla özgürlükçü bir sol siyaseti benimseyen bir yapıdır.Kısa tarihine rağmen birkaç konjonktürde sınanmış ve nihayetinde geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleştirdiği olağan konferansla rüştünü ortaya koymuş, yaşadığı siyasal travmalara, daralmalara rağmen politik birliğini koruma iradesini göstermiştir.

EDP, geçmişin hataları ve doğrularından beslenerek  ve solu soldan başka herşeye benzeten  temel yanlışları  teşhis etmiş, buna karşı kendisini yeni sol olarak niteleyerek fikri inşaatını bu noktada başlatmıştır.  Ulusalcı, sekter, aydınlanmacı, Kemalist  bir solun  yanında büyük bir cesaret ve özgüvenle yepyeni bir temel atmıştır. Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal – politik durum ve kendine sol diyenlerin bunlara verdiği reflekslerin akıl dışılığında hemfikir olanlardan bir hareket çıkarmak için yola çıkmıştır.

EDP ile sonuçlanan partileşme süreci boyunca fikri çıkış noktamız yeni bir sol yaratma iddiamız oldu. Tüm sosyalizm tahlil ve tahayyüllerini ve uluslararası deneyimleri  Türkiye sosyolojisiyle harmanlamayı  hedeflediğimiz; kimlik ve sınıf politikalarını hiyerarşik bir sıralama yapmaksızın geliştirebildiğimiz ve kuru muhalefet değil çözüm hedefli bir muhalefetin  temellerini ördüğümüz bir parti  kurgusu koyduk önümüze.

Kuruluş sürecimizin ardından önümüze çıkan her virajda yolumuzu kaybetmeden, kırılıp dökülenlere rağmen arkamıza hiç bakmadan devam etmeyi bu güvene ve hâlâ  koruduğumuz fikri iddiamızın sağlamlığına borçluyuz.

Tüm bu başlangıç aşamasında bu minvalde bir ortaklığın altına imzasını atanlarla ideolojik değil politik bir zemin yakalamaya çalıştık.  Ama bunun çok da tasarladığımız gibi olmadığını yakın zamanda –Kılıçdaroğlu, referandum, blok ve HDK süreci gibi momentlerde-gördük.  Baştaki iddiasında ısrarlı ve tutarlı bir yol izleyenler olarak devam ettirdik projemizi.

EDP bu zamana kadar bir partiden ziyade, genel fikri iddia ve ortaklığın dışında kalanları da kapsayan bir proje olarak sürdürdü siyasi hayatını. bir parti olma halini ilk kez 2 Haziran kurultayında kendine ve tüm kamuoyuna ilan etti.  Bu artık fikri ve niteliksel  bir olgunluğa adım atmanın da ifadesiydi.

EDP 1. Olağan Kongresinde ortaya çıkan temel sonuçları hatırlayacak olursak kendi adımıza şöyle özetleyebiliriz: 1. Yıkılmadık, ayaktayız, 2. Özgürlükçü sol kulvarın siyasi adresiyiz,  3. Kadro birikimimizle özgürlükçü bir sol siyasetin üzerimize yükleyeceği görevlere hazırız, 4. Güncel siyasi meselelerde açık, net ve komplekssiz bir birliğimiz var, 5. Toplumsal mağduriyet alanları arasında etkin ve yatay ilişkileri kurabiliyoruz, yeni mağduriyet alanlarını siyasetimize taşımak yönünde kararlıyız, 6. Bu çerçevede bir arada olabileceğimiz tüm özgürlükçü çevrelerle ilişki kurmaya hazırız

Ne Yapmalı…

EDP’nin bu andan sonra yapması gereken bu iddialarından taviz vermemeye devam etmek olmalı. Başımıza gelen her derdin müsebbibi şimdiye kadar bizden bağımsız değişkenlerdi (tepkilerimiz ve tutumlarımız bize ait elbette). Ancak bir parti olarak EDP ilk kez tamamı ile kendi dinamiklerinden kaynaklanan bir sorunla yüz yüze. İddiasının ve motivasyonunun temelinde yatan ve karşılığını var olan sola karşı geliştirdiği eleştiride bulan fikir ve eğilimlerin başka boyutlarını yeni tecrübe etmeye başlıyoruz.  Sekterliğe karşı, bütün bir Türkiye solunu, muhalefetin tamamını neredeyse küçümseyerek başka bir sekterliğe düşmemeliyiz örneğin.

Salt AKP muhalefetiyle kendi varlığını anlamlandırabilen ve burdan gerçek bir muhalefet çıkaramadığı için eleştirdiğimiz solun yanında; bu solu eleştirerek fikri ortaklığını ayakta tutabileceğini düşünen ve burdan asla gerçek bir muhalefet çıkaramayacak başka bir sekter sol olarak durma tehlikesine karşı uyanık olmalıyız.  Evet, sol eleştirisi bizim için ciddi bir adımdı; ancak bu noktanın ilerisine geçebilmek ve ‘nasıl bir muhalefet’ sorusunun pratik ayaklarını örmek bizi gerçek bir parti yapacak olan asıl şeydir.

Önümüzdeki risklerden birisi de fikri iddiamızın başımızı döndürdüğü yeni bir kibirli duruşa, seçkinci bir sol reflekse düşmektir. Bir siyasi parti olarak ülkenin her kesiminden her eğitim grubundan her farklı etnik, dini kökenden gelen insanıyla buluşmak için gideceğimiz yol yeni bir seçkincilik üreterek olamaz.  Güçlü fikirlere sahip bir kadro partisi, etkili bir entelektüel zemin olmanın ötesinde reel siyasete müdahale eden, hayatı bugünden yarına dönüştüren bir siyasi özne olmak istiyorsak, bir siyasi parti olarak EDP sadece solun gündeminde olan meselelere değil, hayatın her alanına dair fikir ve çalışma yürütmelidir.

Yeşiller Nedir?

İlk dalga yeşiller öncelikle 1968’in mirası üzerinden anlaşılabilir. Yeni bir toplumsal hareket olarak Yeşiller bir yanıyla refah kapitalizminin krizine karşı barış, sanayi kapitalizmi eleştirisi temelinde ortaya çıktılar. Karakterlerini büyük ölçüde anti-nükleer eylemler etrafında oluşturan yeşil hareket 68’in temel değerlerinden de beslenerek anti-otoriter, feminist, özgürlükçü değerler etrafında gelişti. 80’ler boyunca reel sosyalist deneyime yönelik eleştirel birikimle zenginleşen yeşil hareket 90’larda Avrupa’da önemli bir parlamenter seçenek olarak kendini kurdu; Avrupa’nın temel politikalarına nüfuz edebildi. Bu özet halden çıkaracağımız temel önerme –kimi muhafazakâr unsurları içerse de- yeşil hareketin sol içerisinden çıkan bir yeni gelenek inşa ettiğidir.

Bu kadarıyla Yeşillerin sol etrafında tanımlanmasında zorluk, Yeşillerden çok reel sosyalizmi eleştirme konusunda tutuk ve kararsız kalan geleneksel solun yeşilleri öteleyen tavrı olmuştur. Kapitalizme karşı, lakin fabrika düzenine sıkı sıkıya bağlı bu geleneksel sol yaklaşım yeşilleri ‘sol’ bulmamıştır. Bu arkaik önermede ısrar ederek yeşillerin sol-dışı’ laştırılmasını kabul edilir bulmuyoruz.

Öte yandan Yeşillerin geleneksel sola yönelik eleştirilerinde taşıdıkları haklılığa rağmen Avrupa’da ve özellikle Almanya’da yaşanmış yerel-ulusal iktidar deneyimlerinin tarihi, umut veren kontürler içerdiği kadar, devrimci bir perspektiften sert bir eleştiriyi de hak etmektedir.  Özetle Avrupa yeşil hareketini ketlenmiş bir sol gelenek olarak tanımlıyoruz. Bu ketlenme durumunu önemli ölçüde yeşil bir kapitalizmin mümkün olduğuna dair içselleştirilmiş siyasi alışkanlıklar oluşturmaktadır.

Bu noktada biz de yeşil bir kapitalizmin kısmen mümkün olduğunu düşünüyoruz. Ancak yeşil kapitalizmi mümkün kılacak kısmi kısmın dünyayı bir küre olarak algılamaksızın kürenin kuzey batısına sıkışmakla mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada Yeşillerin ekolojik yaklaşımının üst-orta sınıflarda sağladığı hegemonik potansiyelin farkındayız. Bu sınıf, ekolojik girişimlere sağladığı sınırlı fonlarla, evsel düzeyde atıkları ayrıştırarak, organik ya da lokal gıda talebini arttırarak ve yeşil enerji lobisini destekleyerek kürenin kuzeybatısında yeni bir uygarlık yaratmaktadır. Lakin bu ‘yeşil kapitalizm’ bir düzeyde kürenin geri kalan dörtte üçünün ekolojik mahvına ‘küresel duyarlılık’ dışında bir çözüm üretememektedir. Burada yeşil harekete yönelttiğimiz eleştiri bizzat yeşil hareketin içinden de yapılmaktadır.

Özellikle Türkiye Yeşillerini, EDP ile yeni bir siyasi hareket inşa etmeye yönelten de budur. “Yeşil kapitalizm de, endüstriyalist sol da artık çözümün değil, sorunun bir parçası olmaktan öteye gidemiyor.”[1] “Bugün bizim yeşil hareketi, özgürlükçü, demokratik, şiddet karşıtı, sosyal hareketlerin etkisi altında dönüşüme uğramayı kendisi talep eden, duyargalarını dünyaya, küresel sorunlara ve küresel hareketlere açık tutan bir solla kaynaştırmamız gerekiyor.” [2]

Nasıl Bir Parti Olmalı/ Olmamalı?

Yukarıda ifade ettiğimiz çerçevede çok genel bir biçimde tarif edecek olursak oluşturmaya aday olduğumuz parti/hareket bizler açısından geleneksel solun otoriter, ulusalcı ve toplumsal sorunların çözümünü muhayyel bir devrim anının ötesine erteleyen, endüstriyalist karakterini dışarıda bırakan; yeşiller açısından yeşil kapitalizmin çerçevesine sıkışmış ‘çevreci’ yaklaşımları dışarıda bırakan operasyonların tamamlandığı özgürlükçü, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan, anti-otoriter ve sınıfsız bir toplum arzusunu önüne koyan devrimci bir parti/hareket olmalıdır.

Ancak yukarıda saydığımız değerler silsilesi etrafında oluşmuş duyarlılıklardan beslenen bir yaşam tarzı radikalizmi riski böylesi bir yapılanmayı tehdit edebilir/etmektedir. Ekoloji, toplumsal cinsiyet, demokrasi ve emek temelli duyarlılıkları gelişmiş ‘duyarlı’ insanlar topluluğu olarak tezahür edecek bir parti yukarıda işaret ettiğimiz görevleri yapamaz. Bu noktada “nasıl bir hayat istiyorsak öyle bir parti istiyoruz”  önermesinde sıklıkla ifade edilen içeriğe katılmadığımızı; partinin bir yaşam tarzı merkezi ve üreticisi olarak kurgulanmasını doğru bulmadığımızı; partiyi amaçsallaştırmak yerine onun bir araç olduğu bilincini önemsediğimizi vurgulamalıyız.

Oluşturmaya aday olduğumuz parti/hareket politik doğruculuk üzerine inşa edilmiş; üye olmanın ya da katılmanın politik doğruculuk üzerinden tanımlandığı ve en az KPSS kadar zor olduğu bir çerçeve oluşturmamalı; yerel farklılıkların, birey ve grupların taşıyacağı tonların soldurulmadığı; zaten “dönüşmüş” insanlardan değil, birbirini dönüştürme cesaretine tutunan insanlardan oluşan, âdemi merkeziyetçi bir hareketi önüne koyan bir parti/hareket olmalıdır.

Hegemonik siyasetin bize öğrettiği budur.

[1] Koray Doğan Urbarlı, “Yeşil ve sol bir partiye hazır mıyız?” Radikal, 10.6.2012

[2] Ümit Şahin, “Siyaseti geri almak ya da EDP-Yeşiller” www.yesilgazete.org , 31.5.2012

 

 

Nesrin Yumak

 

– – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

 

 

 

 

Süreyya Tamer Kozaklı

Hatay’da dev barış mitingi

‘Suriye Emperyalist Müdahaleye Hayır Platformu’ işgale karşı yürüdü.

Hatay Vali konağı önünde toplanan ve aralarında Emek Partisi, Eğitim-Sen, DİSK, KESK, ÖDP ve TMMOB üyelerinin de bulunduğu yaklaşık 25 bin kişi polis ablukası altında yürüdü. AKP’nin politikalarının protesto edildiği yürüyüş sırasında, Arapça, ‘Suriye halkı yalnız değildir’ sloganları atıldı, ‘Faşizme karşı omuz omuza’, ‘Suriye’de savaşı istemiyoruz’ yazılı döviz ve pankartlar taşındı.

Hürriyet Caddesi’nde açıklamayı yapan Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Selim Matkap, “Yaklaşık 1.5 yıldır komşu ülke Suriye’de yaratılan karışıklık ne yazık ki yaşamakta olduğumuz şehre de bir biçimiyle yansıyor” dedi.

Matkap, “Suriye Cumhuriyeti’ni oluşturan bütün etnik ve dini çeşitlilik akrabalık ilişkileriyle Hatay’la bağ kuruyor. Suriye de yaratılan bu mezhep ve etnik savaşın tarafları yine bir şekilde Hatay’da kendine destekçi buluyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yaşanan bu savaştaki taraflardan birini tutuyor ve destekliyor algısı Hatay’daki diğer etnik ve dini gurupları otomatik olarak ‘öteki’ yapıyor. Böylece birbiriyle beraber yaşama alışkanlığını büyük bedeller ödeyerek öğrenmiş Hatay halkının ne yazık ki huzuru kaçırılıyor.”

HATAY HALKI HUZURSUZ

Matkap, Türkiye’ye kaçan muhalif gurupların Hatay’da elini kolunu sallaya sallaya hangi herhangi bir denetime tabi tutulmadan gezdiğini ileri sürdü. Matkap, “Bu durum Hataylıları huzursuz ediyor. Yaşanan bunca travmaya yetkililerin ‘mesnetsiz’ açıklamaları bölge insanının güvenlik algısını bozdu. Gerçek ne yazık ki üstü örtülemeyecek çıplaklıkla ve kendini her gün tekrar etmektedir” diye konuştu.

Matkap, AKP’nin Suudi Arabistan, Ürdün ve Katar gibi krallık-şeyhlikle yönetilen ülkelerle hangi zeminde yan yana gelerek Suriye’ye karşı yürütülen operasyonların merkezinde yer aldığını bu halka anlatması gerektiğini de savundu. Matkap, AKP’nin dış politikasının her yönüyle iflas ettiğini ekledi.

Kadıköy’den barış sesi yükseldi

“Suriye’ye emperyalist müdahaleye hayır” ve “Savaş değil barış, ölüm değil yaşam” pankartlarının arkasında saat 12:00’dan itibaren toplanan gruplar Tepe Nautilus ve Haydarpaşa Numune Hastanesi önünden Kadıköy İskele Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.

Polisin güvenlik önlemleri kapsamında yürüyüş yollarını ayırdığı gruplara çevre illerden gelenler de katıldı. “Ölüm değil çözüm, çatışma değil müzakere”, “Ölüm değil yaşam savaş değil barış”, “Savaşa hayır çatışma değil müzakere”, “Barış için çözüm: tek çare müzakere”, , “Halepçe’den Roboski’ye katledenler kaybedecek” yazılı pankartların yanı sıra STK ait pankartler ve flomalar taşındı.Haydarpaşa yönündeki yürüyüş kolunda, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenlerinden oluşan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Emek Partisi (EMEP), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Barış Anneleri gibi çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün korteji yer aldı. Yürüyüş kortejinde EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, BDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ali Rıza Bilgili de yer aldı.

Grupların alana giriş yaptığı Tepe Nautilus Alışveriş Merkezi önünden ise Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), İstanbul Tabip Odası, Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (Hava İş), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) 1920, İnsan Hakları Derneği (İHD), Halkevleri’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda parti ve sivil toplum örgütü yer aldı.
Mitinge BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve bazı BDP li milletvekilleride katılırken grupların alana toplanmasından sonra konuşmalara geçildi.

“Suriye’deki emperyalist müdahaleye hayır” sloganının yazılı olduğu pankartın arkasında siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri kendi kortejlerini oluşturdu. Yürüyüş kolunda ayrıca Türk Hava Yolları’nda (THY) iş bıraktıkları için işten çıkarılan THY işçileri de bulundu.

Halkevciler’den “parasız ulaşım” eylemi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşım bedellerine yaptığı zamlar halkın tepkisini çekerken, protesto eylemleri de sürüyor. İki gün önce Kadir Topbaş’ı İstiklal Caddesi’nde kovalayan Halkevciler, bu kez Karaköy iskelesinde turnikeden atlayarak parasız ulaşım eylemi yaptı.

İstanbul’da ulaşım bedellerine gelen yüzde 10-50 arası zamlara karşı “Ulaşım haktır satılamaz” diyen Halkevciler, tepkilerini yine turnikeden atlama eylemiyle gösterdi.

Kadıköy’deki 1 Eylül Barış Günü mitingine gitmek için Karaköy vapur iskelesine gelen Halkevciler, zamları protesto etmek için herhangi bir ödeme yapmadan turnikelerden atlayarak vapura bindi.

Zamları protesto için uyarladıkları bir şarkıyı seslendiren Halkevcilerin çağrısına uyan diğer bazı yolcular da ödeme yapmadan turnikelerden atlamayı tercih etti.

Halkevleri üç yıl önce metrobüs bedellerine gelen fahiş zam karşısında hem dava açmış hem de parasız ulaşım hakkı için kitlesel turnikeden atma eylemleri düzenlemiş, sonunda zamlar geri çekilmişti.

(sendika.org)

Öğrenciler sokağa döküldü: Harçlara hayır!

AKP’nin üniversitelerde “ikinci öğretim” öğrencilerini parasız eğitimin dışında bırakması üzerine, Türkiye’nin çeşitli kentlerinde, eşzamanlı olarak protesto gösterileri düzenledi. Bu protestoların İstanbul’daki kısmı, Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde gerçekleşti. Taksim Meydanı’nda toplanan 700-800 kişilik bir grup, trampetler, düdükler ve konfetiler eşliğinde harç düzenlemesini protesto etti.

Herhangi bir siyasi parti ya da grubun sembollerinin kullanılmadığı protesto eylemi, renkli ve şenlikli bir havada geçti. İstiklal Caddesi’nden Tünel’e doğru geçen grup, cadde boyunca birkaç kez durdu ve oturdu… Öğrencilerin ellerinde “Müşteri değil, öğrenciyiz” pankartları dikkat çekti. “Eğitim haktır, harçlara hayır”, “Bülent Arınç baksana, kaç kişiyiz saysana”, “Harçlar bin lira, her akşam makarna” sloganları atıldı…

Eyleme basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği görüldü.

Yeşil Gazete