Ana Sayfa Blog Sayfa 4570

Meral – Yaman Okay Parkı

0

Yazar, sinema sanatçısı, senarist Meral Okay’ın ölümünün ardından Çankaya Belediye Meclisi daha önce Meral Okay’ın kendisi gibi sanatçı eşi Yaman Okay adına yapılan parkın ismini Meral-Yaman Okay parkı olarak değiştirme kararı aldı.

Meral Okay’ın adı 1993’te ölen sanatçı eşi Yaman Okay ile aynı parkta yaşayacak. Sevilen tiyatro ve sinema sanatçısı Yaman Okay’ın 1993’te ölümü üzerine anısını yaşatmak üzere Çiğdem Mahallesi 1550. Cadde’de yapılan parkta revizyon çalışmaları sona erdi. 9 bin 546 metrekarelik alanda kurulu olan Meral-Yaman Okay Parkı, spor alanları, çocuk oyun alanları, basketbol sahası ve oturma gruplarıyla çevre sakinlerine hizmet verirken, sanatçıların adlarını da Çankaya’da yaşatacak.

(Yeşil Gazete)

Kelaynakların sayısı artıyor

Türkiye’de kelaynakların neslinin korunması amacıyla yapılan çalışmalar sonucu 2001 yılında 42 olan kelaynak sayısı 2012 yılında 152’ye yükseldi.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Yaban Hayatı Dairesi Başkanı Nurettin Taş, bu yıl 29 Şubat’ta kafeslerden tabiata bırakılan kelaynakların başarılı bir üreme dönemi geçirdiğini söyledi.
Taş, kelaynakların yıl içinde 33 yavru yaptığını belirterek, “Haziran ayında tekrar kafeslere alınan kelaynakların sayısı, yeni yavruların dünyaya gelmesiyle birlikte 152’ye ulaştı. Bu yıl doğan tüm yavrular, Orman ve Su İşleri Malatya Bölge Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü çalışanları tarafından halkalanarak kayıt altına alındı” dedi.
Kelaynakların, 1950’li yıllara kadar Türkiye’nin güneydoğusunda yaygın olarak yaşadığını ifade eden Taş, şöyle devam etti:

“1950’li yıllarda bölgedeki tarım zararlıları ve sıtmaya karşı yapılan yoğun ilaçlamadan sonra kelaynakların sayısında dramatik bir düşüş yaşandı ve 1973 yılında 23 çifte kadar düştü. Bu dramatik düşüşü durdurmak maksadıyla 1977 yılında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından, Birecik’te 3 adet kelaynak üretme istasyonu kuruldu. 1977-1998 yılları arasında serbest şekilde göçe giden kelaynakların göçten geri dönmemeleri sebebiyle kuşlar 1998 yılından itibaren göç dönemi başlangıcında Birecik’teki istasyonda kafeslere alınmaya başlandı.”

“Popülasyon normale ulaştığında, doğaya bırakılacaklar”

Taş, kelaynakların popülasyonunun normal sayıya ulaştığında, tekrar doğaya bırakılacağını söyledi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile İngiliz Kraliyet Kuşları Koruma Derneği arasında geçen yıl protokol imzalandığını anımsatan Taş, şunları kaydetti:

“Protokol çerçevesinde, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından, Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu’nda bulunan kelaynaklardan 2’sine uydu vericisi takılarak, 2’si de verici takılmadan göçe gönderildi. Bu çalışma ile vericilerin uyduya gönderdikleri sinyallerin değerlendirilmesi ile kelaynakların göç ederken izledikleri yol ve karşılaştıkları problemlerin belirlenmesi amaçlandı. Ancak göç eden kelaynaklardan 150 kilometreden sonra sinyal alınamadı.”

(Dünya)

Paris Hilton tüm eşcinsellerden özür diledi

Skandallarıyla gündeme gelen Hilton otellerinin varisi Paris Hilton’un geçtiğimiz perşembe günü bindiği takside yaptığı konuşmalar basına sızınca ortalık karıştı. Hilton, ABD’nin New York kentinde bindiği takside arkadaşıyla telefonda konuşurken “Eşcinseller çok iğrenç insanlar. Gerçekten ruhsal açıdan hastalar. Tedavi edilmeleri gerek. Eğer eşcinsel bir erkek olsaydım AIDS’ten öleceğim için çok korkardım” şeklinde konuşmuştu. Bu sözleri kaydeden taksici, konuşmayı gazetecilere verdi.

Konuşmaları ortaya çıkınca büyük tepki çeken Paris Hilton, “Herkesi üzdüğüm için özür diliyorum” diye konuştu. “Eşcinseller tanıdığım en ilham verici ve en güçlü insanlar. İnsanların onlar hakkında aşağılayıcı ifadeler kullanarak konuşması çok yanlış. Kimse bu şekilde davranmamalı” diyen Hilton mevzubahis konuşmasının tüm eşcinselleri kastetmediğini, arkadaşı ile yaptığı özel bir konuşma sırasında sorun yaşadığı bir kişi hakkında söylediği sözlerin yanlış algılandığını belirtti.

(ABC News, Yeşil Gazete)

 

John Terry “ırkçılık” suçlamasına 24 saat kala emekliliğini açıkladı

İngiltere milli takımı ve Chelsea klübü futbolcusu John Terry, son dönemdeki tartışmalar sonucunda milli takımı bıraktığını açıkladı.

İngiltere Futbol Federasyonu’nun, Anton Ferdinand ile yaşadığı ırkçılık konusuna yer vereceği duruşmaya 24 saatten daha az bir süre kalmışken emekliliğini açıklayan Terry, FA’in kendisine bu kararı almasını zorlandığını ifade etti.

Konuyla ilişkin Terry, “Bugün size uluslararası futboldan emekli olduğumu açıklıyorum. Bana bunca yıl şans veren İngiltere Milli Takımı teknik direktörürlerine teşekkür ediyorum ve geçen seneler boyunca beraber oynadığım arkadaşlarımla bu onuru paylaşmaktan ötürü gurur duyuyorum. Ülkemi temsil edip, aynı zamanda kaptanlığını üstlenmek benim çocukluk hayalimdi. Her zaman milli formayla tam kapasiteyle oynadım ve bu kararı vermek canımı acıtıyor. Roy Hudgson ve takıma gelecek için başarılar diliyorum” şeklinde konuştu.

Mahkeme tarafından aklanmasına rağmen, İngiltere Futbol Federasyonu’nun Anton Ferdinand ile yaşandığı iddia edilen ırkçılık eyleminin peşini bırakmamasına da değinen Terry, “Federasyon benim milli takımla olan durumumu müdafaası imkansız bir hale getirdi. Ben hukuksal anlamda temize çıkmış biriyim, artık Chelsea kariyerime odaklanacağım” dedi.

31 yaşındaki John Terry, 2003 yılından beri yer aldığı İngiltere Milli Takımı’nın formasını 78 kez giyme başarısı gösterdi.

İlk olarak 2010 yılında takım arkadaşı Wayne Bridge’in kız arkadaşıyla girdiği ilişki sonucu kaptanlığı alınan Terry, son olarak Şubat 2012’de Anton Ferdinand’a ırkçı söylemlerde bulunduğu iddiasıyla milli takım kaptanlığını kaybetmişti.

(Eurosport)

Altmış bin Belçikalı, “İklim değişikliğini durdur” konserinde buluştu

Geçtiğimiz haftasonu Belçika’da “İklim değişikliği” hakkında yöneticilere seslerini duyurmak isteyen aktivistler “İklim için Çal” (Sing for the Climate) konserinde buluştu.

Ülkemizde doğa katliamına karşı farkındalık yaratmak amacı ile başlatılan ve hayli ilgi uyandıran “Doğa için Çal” kliplerine benzer şekilde hazırlanan “İklim için Çal” müzik klibi ile duyurusu haftalar önce yapılan etkinliğe organizasyonu düzenleyenlerin açıklamasına göre 60.000’e yakın aktivist katıldı.

Konserde hep birlikte bu organizasyon için bestelenen ve herkesçe bilinen italyan ezgisi “Bella Ciao”nun melodisi üzerine yazılan “Do it Now” (Şimdi harekete geç) parçası seslendirildi.

“İklim için Çal” konserini organize edenler amaçlarının bu sene Doha’da yapılacak BM İklim Zirvesi öncesinde karar alıcılara bir mesaj vermek olduğunu belirtiyorlar.

singfortheclimate.com/ sitesinde de belirttikleri gibi, “Ulusal ve uluslararası düzeyde tüm siyasilere şunu söylemek için buradayız, “İklim değişikliğinden sorumlu olanlar bir an evvel bunu durdurmak için gerekeni yapmak zorundalar. Burda da görebilecekleri gibi bunu isteyen bziler sandıklarından çok daha kalabalığız”.

“İklim için Çal” etkinliği için hazırlanan “Do it Now” (Şimdi harekete geç) klibini buradan izleyebilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

Pandomim cezası

Karşıyaka Çarşısı’nda zaman zaman pandomim gösterisi yapan İlker Kılıçer’e, gösteri sırasında müzik setinden çaldığı müzikle gürültü yapıp çevreyi rahatsız ettiği gerekçesiyle Kabahatler Kanunu kapsamında zabıta görevlileri 82 lira para cezası kesti. Kesilen cezaya, “Sokakta sanat yapmak suç mu ? ” diyerek tepki gösteren Kılıçer, Avrupa’da sokak sanatçılarına sanatlarını icra etmeleri için özel yerler gösterildiğini, Türkiye’de ise sanatçının cezalandırıldığını dile getirdi.

Dünyada çevreyi sanatla kirlettiğinden dolayı ceza alan ilk pandomimci ben oldum” diyen pandomim sanatçısı Kılıçer “Sokakta pandomim yaparken halktan büyük destek ve ilgi görüyorum.Yaşanan, insanları ilgilendiren güncel olayları pandomim ile anlatıyorum. Ama bu sanatımı icra ederken zabıta bana yüksek sesle çevreyi rahatsız etmekten bu cezayı kesti. Oyunda kullandığım malzemelerin çevre kirliliği yarattığı konusunda da uyarıda bulunuldu. Oyun anının bitmesi beklenmeden müdahale ettiler. Daha önce de yaşadığım tartışma nedeniyle karakola ifadeye çağrıldım. Sanat ne zamandan beri sokakları kirletmeye başladı?”diye konuştu. İsyan eden Kılıçer şunları söyledi: “ Türkiye’de henüz sokak sanatları için bir düzenleme bulunmuyor. Bu, büyük bir eksiklik. Sokakların, kaldırımların, beton zeminlerin, yüksek binaların soğukluğu, ancak sanatla ısınır. Bu konuda yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu tür cezalar sanatçıları soğutur. Umarım karar son olur.”

(Radikal)

Siverek halkı hep bir ağızdan Ahmed Arif’in “Anadolu”sunu okuyacak

25 Eylül Günü Siverek’te yazarların sanatçıların katılımıyla bir şenlik-festival havasında Guinness yetkililerinin de tanıklığında bir rekor denemesi yapılacak.

Sivereklilerin Guinnes Rekorlar Kitabına girmeye çalışacakları bu denemede 30.000 Siverekli aynı anda Ahmed Arif”in “Anadolu” şiirini okumaya çalışacak. Sivereklilerin bu denemesi başarılı olur ve Guinness yetkilileri tarafından da onaylanırsa bir şiirin aynı anda en fazla sayıda kişi tarafından okunması kategorosinde rekor kırılmış olacak.

Siz de Siverek halkı ile aynı anda Ahmed Arif’in “Anadolu” isimli şiirini okumak isteyebilirsiniz diye bu ölümsüz şiiri sizinle paylaşıyoruz

ANADOLU

“Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?”

(Yeşil Gazete, Bianet)


                

Altın Koza’nın kazananları: “Babamın Sesi” ve “Gözetleme Kulesi”

Bu yıl 19’uncusu düzenlenen Adana Altın Koza Film Festivali ’nde büyük ödül ‘Babamın Sesi’nin oldu. ‘iki Dil Bir Bavul’ ekibinin yeni filmi ‘Babamın Sesi’, Maraş Katliamı’ndan etkilenen Kürt- Alevi bir ailenin hikâyesi üzerinden kimlik meselelerine eğiliyor. Eski eşyaların arasında babasına gönderilmek üzere kaydedilmiş annesinin ve kendi çocukluk sesinin olduğu kasetleri bulunca babasının gurbetten gönderdiği kasetlerin peşine düşen genç Mehmet’in arayışına odaklanan film, dünya prömiyerini geçen şubatta Rotterdam Film Festivali’nde yapmıştı. ‘İki Dil Bir Bavul’un yönetmenlerinden Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan’la birlikte yönetmenliği üstlenirken ‘İki Dil’in diğer yönetmeni Özgür Doğan bu kez yapımcı.

Altın Koza’nın en çok ödül kazanan filmi ise beş ödülle Pelin Esmer’in yönettiği ‘Gözetleme Kulesi’ oldu. Pelin Esmer en iyi yönetmen seçilirken ‘Gözetleme Kulesi’ başroldeki Nilay Erdönmez’e en iyi kadın oyuncu, Menderes Samancılar’a yardımcı erkek, Laçin Ceylan’a yardımcı kadın oyuncu, Özgür Eken’e de en iyi görüntü yönetmeni ödülünü getirdi.

Yönetmen Belmin Söylemez, ilk filmi ‘Şimdiki Zaman’la Yılmaz Güney Ödülü’nün sahibi oldu. SİYAD jürisinin en iyi film tercihi de ‘Şimdiki Zaman’ olurken bu yıl ilk kez yönetmenlerin verdiği Film-Yön jürisinin ödülü ‘Yük’ filmiyle usta yönetmen Erden Kıral’a gitti. Film-Yön jürisi Belmin Söylemez’e de özel ödül verdi.

Başkanlığını yönetmen Ferzan Özpetek’in yaptığı jüri, ‘Siirt’in Sırrı’ belgeselinde hikayesi anlatılan kadın güreşçi Evin Demirhan’a özendirme ödülü verilmesini kararlaştırdı.

Festivalin iddalı yapımları arasında gösterilen Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği ‘Araf’ ise yardımcı kadın, umut veren kadın/erkek oyuncu ve sanat yönetimi ödülleriyle yetinmek zorunda kaldı.

19. Altın Koza Film Festivali ödülleri

En iyi film: Babamın Sesi (Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan)
Yılmaz Güney ödülü: Şimdiki Zaman (Belmin Söylemez)
Yönetmen: Pelin Esmer (Gözetleme Kulesi)
Senaryo: Orhan Eskiköy (Babamın Sesi)
Kadın oyuncu: Nilay Erdönmez (Gözetleme Kulesi)
Erkek oyuncu: Engin Günaydın (Yeraltı), İlyas Salman (Lal Gece)
Yardımcı kadın oyuncu: Nihal Yalçın (Yeraltı ve Araf), Laçin Ceylan (Gözetleme Kulesi)
Yardımcı erkek oyuncu: Menderes Samancılar (Gözetleme Kulesi)
Görüntü yönetmeni: Özgür Eken (Gözetleme Kulesi)
Müzik: Verilmedi.
Sanat yönetimi: Osman Özcan (Araf)
Kurgu: Siirt’in Sırrı (İnan Temelkuran, Kristen Stevens)
Türkan Şoray umut veren genç kadın oyuncu: Neslihan Atagül (Araf)
Umut veren genç erkek oyuncu: Barış Hacıhan (Araf)
İzleyici ödülü: Lal Gece (Reis Çelik)
SİYAD jürisi en iyi film: Şimdiki Zaman (Belmin Söylemez)
Film-Yön jürisi en iyi yönetmen: Erden Kıral (Yük)/ özel ödül: Belmin Söylemez (Şimdiki Zaman)
Jüri Özel: Siirt’in Sırrı
Jüri Özendirme ödülü: Evin Demirhan (Siirt’in Sırrı belgesilde hikayesi anlatılan kadın güreşçi)

(Radikal)

Derviş Zaim’den tabiatın döngüselliğine dair: “Devir”

"Devir" ekibi film gösterimi sonrası toplu halde. Derviş Zaim'in sağ yanında çoban Ramazan Bey, Zihni Aldırmaz'ın (mikrofonlu) sol yanında da diğer çobanlar Ali ve Muzaffer Bey

Derviş Zaim’in son filmi “Devir”in galası 19. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yapıldı. Festivalin uzun metrajlı film yarışma kategorisinde bulunan “Devir”e ilgi yoğundu. Adana Belediye Başkan vekili Zihni Aldırmaz ile birlikte filmini izleyen Derviş Zaim, gösterimin ardından film ekibi ile birlikte Adana izleyicisinin sorularını yanıtladı.

“Devir”, Burdur’un Hasanpaşa ilçesinde yaklaşık 750 yıllık bir geçmişi olan koyun yıkama şenliği etrafında gelişen olayları anlatıyor. Filminde yöre insanlarına yer veren Zaim, üç koyun çobanı üzerinden hem bölgedeki yöresel hayatı, hem şenliği hem de köyün çevresine kurulan mermer ocağının çevrede yaptığı tahribatı gözler önüne seriyor.

Hayvan hakları konusunda önemli mesajlar içeren filmin jeneriğinde de, “Bu filmin çekimleri sırasında hiçbir hayvan zarar görmemiştir” ibaresi yer alıyor.

Filmin sonrasında yapılan soru cevap bölümünde ilk sözü biz aldık ve Derviş Zaim’e, Böyle bir konuya yer verdiği için Yeşil hareket, Ekolojik hareket ve Hayvan Hakları hareketi adına teşekkürlerimizi ilettik.

Bu filmi çekmeye kendisini iten temel nedenin yüzyıllara varan bir geleneğe sahip koyun yıkama şenlikleri olduğunu söyleyen Zaim, tabiatın döngüsüne çok önem verdiğini, filminde de bunu aktarmak için yola çıktığını ve isminin tam da bu nedenle, “Devir” olduğunu sözlerine ekledi.

“Devir” de çobanların koyunlarına olan sevgisi büyük bir içtenlikle aktarılmış. Çobanlardan biri bir süreliğine kasabadaki kesimhanede çalışmaya başladığında ordaki hayvanlara karşı takınılan tavırdan rahatsız olup köyüne geri dönüyor. Aynı çoban şenliklerin önemli bir parçası olan ve lider koyunu boyamakta kullanılan kırmızı tozun hammaddesini elde etmek için kırmızı kaya ararken yol üstünde rastgeldiği bir örümcek ağına zarar vermemek için itina ile üzerinden geçiyor.

Filmin bir başka sahnesinde mermer ocağında görevli mühendis sadece boynuzu için geyik avına çıktığında cılız bir şekilde de olsa çobanımız mühendise itiraz ediyor.

Derviş Zaim filmin ön hazırlığı sırasında araştırma yaparken Prof. Metin And’ın çalışmalarından faydalandığını ifade etti. Yörede söylenen “Yaylaya çıkarken iki şey öemlidir, yaylaya çıkış ve yayladan iniş” sözünü de anımsatan Zaim, koyun yıkama şenliğinin de yayladan indikten hemen sonra koyunları kışa hazırlama mahiyetinde olduğu konusunda Prof. Metin And’ın tespitleri olduğu belirterek, bu döngüsellik üzerine bir film yapma düşüncesinin o sıralarda kesinleştiğini ifade etti.

Tabiattan, ekosistemden daha önemli bir şey olamayacağına dair en güzel ifade ise filmin bir sahnesinde geçmekte. Koyun yıkama şenliğinin sonunda yapılan çoban yarışmasında kürsüye çıkanlara ödüllerini takdim eden yetkilinin söylediği gibi

Toprakla koyun, gerisi oyun

(Yeşil Gazete)

KSL, Şekerbank’ın foyasını meydana çıkardı

Kamusal Sanat Laboratuvarı (KSL), çevre duyarlılığına vurgu yapan sergiler düzenleyen Şekerbank’ın, Trabzon Solaklı DEREBAŞI HES projesinin gerçek sahibi olduğunu açıklamak amacıyla 20 Eylül Perşembe günü saat 16.30’da Şekerbank Feneryolu Şubesi önünde bir eylem gerçekleştirdi.

Eyleme Karadeniz İsyandadır Platformu, Sanatçılar, HES’lere Karşı Gençlik Kampı Öğrencileri, Üniversiteli Öğrencileri (Mimar Sinan, Marmara, Boğaziçi, Yıldız Teknik, Galatasaray, Okan, Bilgi, İstanbul Üniversiteleri) destek verdi. Eylem için hazırlanan, üzerinde “Şekerbank HES Çalışmalarına Devam Ediyor” ve Şekerbank’ın son sergisinin adı olan “İçten Bakış” yazılı, iki metre çapındaki HES borusu bankanın giriş kapısı önüne taşındı. Performans, sergide yer alan “İçten Bakış” videsunun HES borusunun “içinden” seyredilmesi üzerine kurulmuştu.

Fakat eylemden haberdar olan Şekerbank yönetimi ve sergi küratörü 24 saat açık olan “Açık Ekran” galerilerini kapatmışlar, video ekranını banka vitrininden kaldırmışlardı. Bunun üzerine HES borusu bankanın kapısına bırakılarak, basın açıklamaları yapıldı. Eylem sırasında HES borusunun içine Karaçam, Köknar halkına yapılan saldırılar ve doğanın katledilişini anlatan fotoğraflar yapıştırıldı.

Altında iki yüzden fazla sanatçının imzası bulunan, Şekerbank’ın ekoloji temalı sergi serisini eleştiren açıklama, Kamusal Sanat Laboratuvarı’nın açıklaması ve sekiz üniversitenin öğrencilerinin açıklaması basına okundu. Ayrıca Karadeniz İsyandadır Platformu ve HES’lere Gençlik Kampı üyeleri birer konuşma yaptı. Bankanın üzerinde bulunduğu Bağdat Caddesi’nden geçenler eyleme yoğun ilgi gösterdi. Kamusal Sanat Laboratuvarı, Şekerbank’a “armağan” ettiği HES borusunu banka giriş kapısında bırakarak eyleme son verdi.
(Bianet)