Ana Sayfa Blog Sayfa 4563

Küre Dağları Milli Parkı’na PAN Parks sertifikası

PAN Parks Vakfı tarafından 26 – 29 Eylül 2012 tarihleri arasında Finlandiya Doğa Koruma İdaresi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 11. Avrupa Yabanıl Günleri Konferansı’nda Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın 13. PAN Parkı olmaya hak kazanan Küre Dağları Milli Parkı’na sertifikası teslim edildi.

Konferansta ortak sunum yapan Orman ve Su İşleri Bakanlığı 10. Bölge Müdürü Ercan Yeni ve WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, Küre Dağları’nın 2000 yılında milli park ilan edilmesinden 2012 yılında PAN Park olmasına kadar kaydedilen aşamaları ve bundan sonra atılması gereken adımları Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen katılımcılara sundular. Sunum sonrası gerçekleştirilen tören ile Küre Dağları Milli Parkı’nın PAN Parks sertifikası PAN Parks Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Louis Frankenhuis tarafından takdim edildi.

2008 yılından beri Küre Dağları Milli Parkı’nda yürütülen Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi”nin kapanış töreni 8 Ekim 2012 tarihinde Ankara’da “Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasında Orman Ekosistemlerinin Önemi: Küre Dağları Milli Parkı Sempozyumu” ile yapılacaktır. Bu sempozyumda PAN Parks Vakfı Genel Müdürü Zoltan Kun tarafından Küre Dağları Milli Parkı’nın PAN Parks sertifikası, Milli Park yöneticilerine takdim edilecektir.

PAN Parks nedir?

PAN Parks (Korunan Alanlar Ağı Parkları), Avrupa’ya özgü, bağımsız bir korunan alan sertifikalandırma sistemidir. Bir korunan alanda sürdürülebilir turizmin geliştirilmesi yoluyla tabiatın daha iyi korunmasını sağlamayı amaçlıyor. PAN Parks logosu Avrupa’da milli parklar için hem doğal değerler hem de sürdürülebilir turizm açısından bir seçkinliğin işareti.

Bir korunan alanın PAN Parks sertifikası alabilmesi için aşağıdaki 5 kritere sahip olması gerekiyor:

Kriter 1 – Zengin doğal miras: Korunan alan içinde en az 10.000 hektar yabanıl alanın varlığı.

Kriter 2 – Doğa Yönetimi: Korunan alanın yönetim planının olması.

Kriter 3 – Ziyaretçi Yönetimi: Korunan alanın ziyaretçi yönetim planının olması.

Kriter 4 – Sürdürülebilir Turizm Stratejisi: PAN Parks bölgesi için sürdürülebilir turizm gelişme stratejisinin olması.

Kriter 5 – Yöresel ortaklıklar: Bölgede belirli kriterler çerçevesinde çalışan yerel işletmeler ve korunan alan yönetimi arasında yerel iş ortaklıklarının kurulması.

Bir kadın cinayeti daha

Adana’da 38 yaşındaki Hülya Işık’a, resmi nikah olmadan yaşadığı 42 yaşındaki Hacı Demirtaş tarafından kendisine şiddet uygulandığı grekçesi ile jandarma tarafından koruma verildi. Koruma süresini uzatmak için evden çıkan Hülya Işık, Hacı Demirtaş tarafından pompalı tüfekle öldürüldü.

Nikahsız olarak köyde düğün yapıp evlenen Demirtaş, eşi Hülya’ya şiddet uygulamaya başlayınca araları bozuldu. Yediği dayaklara artık katlanamayan Işık, 7 ay önce köyde yaşayan annesi Havva’ Işık’ın evine sığındı. Demirtaş nikahsız eşini, “Eve dönmezsen seni öldürürüm” diye tehdit etmeye başladı. Bu tehditler üzerine Işık, jandarmaya giderek eşinin kendisini tehdit edip öldüreceğini belirterek koruma istedi.

Işık’a verilen koruma süresinin bitmesinden sonra  eşinin tehditlerinden korktuğu için öğlen saat 12.45’de koruma süresini uzatmak için evden çıktığı sırada Hülya Işık, evin 10 metre uzaklığındaki bahçede pusuya yatan Hacı Demirtaş’ın pompalı tüfekli saldırısına uğradı. Yaralı kadın doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.

Kocası tarafından öldürülen Işık’ın cenazesi otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırılırken, katil zanlısı kocası ise yakalanmaya çalışılıyor. Jandarma, katil zanlısı Demirtaş’ın yakalanması için çevre il ve ilçe emniyet müdürlüklerine bilgi verdi

(Haber Molası.com)

Dünya Kuş Gözlem Günü 6 – 7 Ekim’de

Doğa Derneği bu yıl 6-7 Ekim’de kutlanacak olan Dünya Kuş Gözlem Günü’nde dünyanın pek çok bölgesinden binlerce kuş gözlemcisiyle birlikte kutlamaya hazırlanıyor.

6-7 Ekim tarihlerinde kuş gözlemcileri ya da kuş gözleminde blunmak isteyenler yaşadıkları şehirlerde hep birlikte gözlem yaparak bir araya gelecek ve gördükleri, seslerini duydukları kuşların listelerini tutacaklar. Bu vesile ile yeni kuş gözlemcilerinin de katılarak  kuş gözlemcisi sayısının çoğalması hedefleniyor.

Avrupa’nın birçok ülkesinde aynı anda organize edilen bu etkinliğin sonuçları bu sene Çek Ornitoloji Derneği tarafından derlenerek dünya kamuoyuyla paylaşılacak. Dünya Kuş Gözlem Günü’nün bir parçası olmak, bu uluslararası kuşçuluk bayramını kutlamak ve yaşadığımız bölgelerde kuşları tanıtmak açısından harika bir fırsat.
Genel Bilgi

Dünya kuş gözlem günü, Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun (BirdLife International) üyeleri tarafından her yıl ekim ayının ilk hafta sonu gerçekleştirilerek tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

Bu etkinliklerle; Halkın, kuşların ve yaşam alanlarının korunması konusunda bilinçlenmesi; kuş göçlerine ve doğal yaşam alanlarına, beslenme, konaklama ve göç rotalarına dikkat çekmek; ulusal ve uluslararası medyanın ilgisini bu konuya çekmek; kuş gözlem ağını güçlendirmek amaçlanıyor.

(Doğa Derneği)

İstanbul’da Alış&Değiş Partisi

İngiltere’de Futerra Sürdürülebilir İletişim Şirketi tarafından başlatılan swishing (Gönüllü Değiş Tokuş) etkinliği Alış&Değiş, REC Türkiye tarafından Türkiye’ye uyarlandı.

Haziran ayında REC Türkiye Ankara ofisi’nde yapılan ilk ‘Alış&Değiş’ etkinliğinin ikincisi 5 Ekim’de  Akatlar’da bulunan REC Türkiye İstanbul Ofisi‘inde gerçekleşecek.

Kıyafet değiş tokuşu üzerine kurulu olan etkinlikte katılımcılar kullanmadıkları kıyafet ve aksesuarları diğer katılımcılarınkiyle değiştiriyorlar.

Parasal değerlendirmenin yapılmadığı etkinliğin en büyük amacı sürdürülebilir tüketim alışkanlıkları geliştirerek çevre duyarlılığını artırmak.

Alış- Değiş Partisine herkes dilediği kadar kıyafet, aksesuar ve ayakkabı iyi  durumda ve kaitede oldukları sürece getirebiliyor . Alış-Değiş kurallarına göre eşyalar, durumlarına göre renklerle kategorilere ayrılıyor.3 renk kategorisi mevcut. 10 puan değerindeki Pembe Etiket sokak modası, 20 puan değerindeki Sarı Etşket Vintage, 60 puan değerindeki Mavi Etiket ise tasarım kıyafetler için belirlenmiş durumda. Alış-Değiş partisi sırasında alış değiş yapılırken bu etiketler ederinde gerçekleşecek pazarlıklar.

Alış&Değişçiler, getirdikleri eşyalarla elde ettikleri puanları Alış&Değiş zamanı diledikleri gibi kullanabilecekler. Örneğin 6 parça pembe etiketli  eşyası olan kişi, Alış&Değiş sonunda 1 mavi etiketli/3 sarı etiketli ya da 6 farklı pembe etiketli eşya ile geri dönebilecek.

Etkinliği düzenleyen Rec Türkiye ofisi diğer alış-değiş kurallarını da şu şekilde özetlemiş.

1) Alış&Değiş başlamadan önce Alış&Değişçiler etrafı diledikleri gibi gezebilirler ancak sadece Alış&Değiş Zamanında eşyaları alabilirler.
2) Herkes en az bir parça eşya getirmelidir.
3) Alış&Değişe girecek giysilerin kapsamına hijyenik sebeplerden dolayı iç çamaşırı dahil değildir.
4) Alış&Değiş zamanından önce yarım saat kadar eşyaları karıştırıp gözden geçirmek için vaktiniz olacak.
5) Alış&Değiş zamanı bir anonsla başlayacaktır.
6) Alış&Değiş başlar başlamaz herkes dilediği eşyayı alabilir ancak öncesinde bir eşyanın üzerinde hak iddia edemez.
7) Bir eşyaya bir kişiden fazla talep olması durumunda eşya, kura ile sahibini bulur.

Alış Değiş partisi sonrasında kalan eşyaların bir hayır kurumuna bağışlanacağı etkinliğie giriş ücreti ise  20 tl olarak belirlenmiş. Etkinliğin facebook sayfasına buradan erişmek mümkün..

(Yeşil Gazete)

 

Gazetelerden “İzinsiz içeriğe hayır” bildirisi

Türkiye’de yayın yapan 20 ulusal gazete içeriklerinin izinsiz olarak kullanılmasına karşı ortak bildiri yayınladı.

Akşam, Bugün, Cumhuriyet, Fanatik, Fotomaç, Güneş, Habertürk, Hürriyet, Daily News, Milliyet, Posta, Radikal, Sabah, Star, Takvim, Today’s Zaman, Türkiye, Vatan, Yeni Şafak ve Zaman gazeteleri ortak bir bildiri yayımladı.

Buna göre, yukarıda ismi geçen gazetelerin ürettiği hiçbir haber, yorum, köşe yazısı, fotoğraf, karikatür, grafik, çizgi ve sayfa dizaynı gibi materyallerin hiçbir şekil ve hacimde kullanılmasına izin verilmeyecek. 1 Ekim 2012 tarihinden itibaren, hiçbir televizyon kanalı, internet sitesi ve haber portalı, söz konusu gazetelerin içeriklerini kaynak göstererek dahi kullanamayacak.

Bildiride, ciddi emek ve maliyetle çıkarılan gazete içeriklerinin kimi internet siteleri tarafından fikir ve emek hırsızlığı yapılarak kullanılmasına ve haksız bir rekabet oluşmasına karşı böyle bir uygulamaya gidilmesine karar verildiği belirtildi.

Söz konusu gazetelerin içeriklerini kullanan kişi ve kurumlar aleyhine hukukî ve meslekî takipte bulunulacağı belirtildi.

Bu haberin sosyal medyada yaygınlaşmasının ardından ise gazetelerin bloglardan, sosyal medyadaki tartışmalardan, şahıslara ait görsellerden, alternatif iletişim kanallarından derleyerek yayınladığı haberler için de mahkeme yoluna gidilmesi gerektiği konusu tartışılmaya başlandı.

 

Büyükçekmece’de kapattırılan kaçak asfalt fabrikasının sonrası konuşuldu

İstanbul Büyükçekmece Muratbey Mahallesi’nde halkın faaliyetlerine son verilmesi için mücadele ettiği kaçak asfalt fabrikasında çalışmalar durdu. Muratbey halkı bir buçuk yıldır çevreye, tarım arazilerine ve insanlara zehir saçan fabrikayı çalıştıran ve çalışmasına göz yumanlardan hesap soracaklarını söylüyor.

Toplumcu Mühendis ve Mimar Meclisi ile İstanbul Büyükçekmece Muratbey Mahallesi halkı yaklaşık bir buçuk yıldır mahallede kaçak olarak faaliyette bulunan asfalt fabrikası ile ilgili olarak dün mahalle kahvesinde bir etkinlik düzenledi. Mahallelinin yoğun bir katılım gösterdiği ve asfalt fabrikası kapanırken sonrasına ilişkin neler yapılacağının tartışıldığı etkinliğe, Toplumcu Mühendis ve Mimar Meclisi’nden ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Adalet İçin Hukukçular’dan temsilciler katıldı.

(Haber Sol)

İnegazi’de çimento fabrikası isyanı

Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı İnegazi Köyü, yeni bir çevre tehdidiyle karşı karşıya. Uzunca süredir taş ve mermer ocaklarının tozlarından, köy içinden geçen kamyonlardan rahatsız olan İnegazi köylüleri, çimento fabrikası kurulacağı haberini duyduklarında büyük bir tepki gösterdiler.

İnegazi Köyü sınırları içinde kurulması düşünülen çimento fabrikası için plan değişikliği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda askıya çıkması üzerine DOĞADER üyeleri tarafında İnegazi köyüne önce bir inceleme gezisi yapıldı. Ardından 28 Eylül 2012 gecesi İnegazi köyünde yapılan tanışma toplantısında DOĞADER üyeleri köylülere çimento fabrikası zararlarını ve mücadele yöntemleri konusunda bilgiler verdi.

Kirletici sanayi olarak değerlendirildiğinden pek çok ülke günümüzde yeni çimento fabrikası kurulmasına izin verilmiyor. Bu ülkelerdeki kurulu bulunan çimento fabrikaları ise çevre koruma önlemlerini gerektiği şekilde yerine getirmeden üretim yapamıyor.

Türkiye’de ise özellikle son 10 yıl içinde yasalar tırpanlanarak yok edilen çevre koruma önlemlerinin boşluğuyla çimento ve demir-çelik gibi kirletici sanayi yatırımları inanılmaz boyutta arttı.

Avrupa ülkeleri arasında çimento üretiminde birinci sıraya yerleşen Türkiye, dünya çapında da hızla üst sırala tırmandı. Yarattığı yoğun kirliliği ülkemizde kalmak üzere çimento üretiminin %20’sini ihraç eden Türkiye’de çimento fabrikası yatırımlarına devam ediliyor.

DOĞADER üyelerinin İnegazi köylüleriyle toplantısında birlikte mücadele kararı alındı. Tepkilerini dile getirmek için ilk olarak askıya çıkan “Bursa 2020 Yılı 1/100 bin Ölçekli Çevre Düzeni Planı” değişikliğine DOĞADER ile birlikte İnegazi köylülerinin de her birinin ayrı ayrı itiraz etmesi kararlaştırıldı. DOĞADER ve İnegazi köylüleri yeni toplantıların düzenlenmesini de karara bağladı.

(Yeşil Gazete)

Yazarlar da hayvan haklarına sahip çıktı

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na bir tepki de yazarlardan geldi. 103 yazar ortak bildiriye imza atarak yeni yasayı eleştirdi ve duyarsız kalmayacaklarını ilan etti.

Yazarların hayvanlar için “çağdaş, adil ve merhametli bir yasa” talep ettikleri dilekçeler, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı makamlarına yarın gönderilecek.

İşte 103 yazarın imzaladığı dilekçe:

Biz aşağıda imzası bulunan yazarlar;

‘5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu değiştirecek yeni yasa tasarısıyla ‘hayvan dünyasının sessizliğini ve bu sessizliğe eşlik eden acıyı’ çoğaltmamanızı umuyor ve bekliyoruz. Yaşadığımız dünya yalnız bize değil hayvan dostlarımıza da aittir. Çağdaş, adil ve merhametli bir yasa ile onların büyük çaresizlik ve acısına duyarsız kalmayacağınıza inanmak istiyoruz.

İMZACILAR: Ahmet Büke, Ahmet Ümit, Altay Öktem, Armağan Tunaboylu, Aslı Tohumcu, Attilâ Şenkon, Aycan Aşkım Saroğlu, Ayfer Tunç, Ayşe Kilimci, Ayşe Sarısayın, Ayşegül Devecioğlu, Barış Müstecaplıoğlu, Başar Başarır, Behçet Çelik, Beliz Güçbilmez, Birhan Keskin, Buket Uzuner, Burhan Günel, Cem Atbaşoğlu, Cem Sancar, Cem Uçan, Cemil Kavukçu, Deniz Durukan, Elif Şafak , Emine Algan, Emine Çaykara, Erendiz Atasü, Esra Yalazan, Ethem Baran, Faruk Duman, Fatih Özgüven , Feryal Tilmaç, Feyza Hepçilingirler, Figen Şakacı, Fügen Ünal Şen, Füruzan, Füsun Saka, Gamze Güller, Gaye Boralıoğlu, Gonca Özmen, Gülenay Börekçi, Gürsel Korat, Hakan Akdoğan, Hakan Bıçakçı, Hakan Şenocak, Hande Altaylı, Hasan Ali Toptaş, Hikmet Çetinkaya, Hilmi Yavuz, Hülya Soyşekerci, Hüseyin Peker, İbrahim Altun, İclâl Aydın , İhsan Oktay Anar, İnci Aral, Jaklin Çelik, Jale Sancak, Karin Karakaşlı, Kerem Işık, Kıvanç Koçak, Latife Tekin, Leylâ Erbil, Mahir Öztaş, Mahir Ünsal Eriş, Mehmet Bilal Dede, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Menekşe Toprak, Metin Kaçan, Mine Söğüt, Murat Yalçın, Murathan Mungan , Mustafa Mutlu, Müge İplikçi, Müjgân Halis, Nalân Barbarosoğlu, Nazan Bekiroğlu, Nazlı Eray, Neslihan Acu, Necati Güngör, Nedim Gürsel, Nihat Ziyalan, Nur Yazgan, Onat Bahadır, Oya Baydar, Özcan Karabulut, Özen Yula, Sadık Yalsızuçanlar, Sadık Yemni, Sebahattin Demiray, Sedat Demir, Selim İleri , Semih Gümüş, Seray Şahiner, Serkan Türk, Sevengül Sönmez, Sezer Ateş Ayvaz, Solmaz Kâmuran, Tarkan Barlas Öz, Tolga Meriç, Tuna Kiremitçi, Yalçın Tosun, Yavuz Ekinci, Yiğit Değer Bengi.

(Radikal)

On binler hayvanlara ölüm yasasına karşı yürüdü

İstanbul'daki hayvan hakları yürüyüşünden

Türkiye’nin çeşitli yerlerinde toplanan on binlerce kişi, ölüm yasası olarak anılan 5199 sayılı hayvan hakları yasasında yapılacak değişikliklere karşı yürüyor.

5199 sayılı kanunda yapılacak değişiklikler arasında geçen “uyutma” kelimesi ve sokak hayvanlarının toplanarak doğal yaşam parkları adı verilen toplama kamplarına götürülerek ölüme terk edilmesi protesto ediliyor. Yasada yapılacak değişikliklerle ayrıca bazı tür köpeklerin beslenmesi yasaklanmak isteniyor.

İstiklal Caddesi 30 Eylül 2012

Bugün 14:00’de İstanbul’da Galatasaray meydanında toplanan on binlerce kişi, Taksim’e kadar yürüdü. Protestocuların taşıdığı pankartlar ve atılan sloganlar arasında “Ölüm Yasasına Hayır”, “Katil Meclis İstemiyoruz”, “Yaşam Hakkı Engellenemez”, “Öbür Dünyada Hesap Vereceksiniz”, “Öldürme!”, “Susma, Beni Öldürecekler”, “Susma, Suça Ortak Olma” gibi örnekler dikkat çekiyor.

iKedi'nin kedileri

Yürüyüşe kedi maketleriyle katılan iKedi’de renkli görüntüler oluşturuyor.

Gözlemciler Galatasaray-Taksim arasındaki yürüyüşe en az 50 bin kişinin katıldığını belirtiyor. Bazı protestocuların hayvan dostlarıyla birlikte katıldığı yürüyüş hala devam ediyor.

Ölüm parkları

Yürüyüşün ardından grup adına açıklama yapan Hayvan Hakları Aktivistleri Derneği (HAYVİST) Başkanı Asude Ustaoğlu, kanunda yapılacak değişikliğin sahipli sahipsiz tüm hayvanları ölüm eşiğine getireceğine dikkat çekti. Ustaoğlu, 2004’te çıkarılan 5199 Sayılı Yasa’nın gereklerini 8 yıldır yerine getirmeyen yerel yönetimlerin bu yasa tasarısı ile aklanacağını söyledi.

Yeni yasa tasarısında öngörülen “doğal hayat parkları”nın hayvanların yaşam alanlarını sınırladığını belirten Ustaoğlu, “Hayvan severlerin yıllardır sokakta, parkta, bahçede bulabildikleri, boş alanlarda bin bir emekle bakımını üstlendikleri hayvanlara el konulması ve onların kamuoyunda ‘ölüm parkları’ adı verilen ortamlara gönderilmesi hayvanlara yapılacak en büyük kötülüktür” dedi.

Ustaoğlu yeni tasarıda “köpek” diye nitelendirilen hayvanların üç ay içerisinde bakım evlerine teslim edilmesi zorunluluğunun getirildiğini hatırlatarak, “2010 yılında çıkarılan genelgedeki ‘teslim’ maddesini belediyeler ‘öldür’ olarak algıladığına göre bugün olamayan barınaklara teslim edilmesi istenilen hayvanların sonu bellidir: Ölüm” diye konuştu.

Antalya’da bin kişi yürüdü

Antalya’da da ise yasa değişikliği yaklaşık bin kişinin katıldığı yürüyüşle protesto edildi. Antalya Hayvan Dostları Derneği, Türkiye Hayvanları Koruma Derneği ve Antalya Veteriner Hekimler Odası tarafından organize edilen yürüyüş, Kazım Özalp Caddesi’nden Attalos Heykeli’ne kadar yapıldı. Veteriner hekimler yürüyüşe beyaz önlükleriyle katılırken, çeşitli kulüplere üye bisikletliler de yürüyüşteki yerini aldı.

Kaş'taki basın açıklamasından

Kaş’ta basın açıklaması

Kaş’ta yapılan basın açıklamasında da söz konusu teklifle, hayvanların ne şekilde öldürüleceğinin hükme bağlanmakta olduğu belirtildi. Hakan Ozan Erzincanlı tarafından okunan basın açıklamasında, “Hayvanlar aleyhinde olan, hem TBMM komisyonlarında bekletilen tekliflerin hem de Bakanlıkça Başbakanlığa sunulan tasarının ivedilikle geri çekilerek, hayvanlara ve yaşama karşı telafi edilemeyecek felaketlerin önlenmesini talep ediyoruz” dendi.

Yasa tasarısında hayvan hakları savunucularının en fazla tepkisini çeken madde şöyle: “… Bu sebeple bakımevlerinde kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra kayıt altına alınan sahipsiz hayvanların, hayvan bakımevlerinde yeterli yer olmadığı takdirde sahiplendirilinceye kadar, oluşturulacak olan sahipsiz hayvanlar doğal hayat parkında bakılması için düzenleme yapılmıştır.” Ayrıca kanun teklifinin gerekçeli 6’ncı maddesinde, “Bir canlının, sahipsiz veya güçten düşmüş olması, onun ölüm nedeni olamaz, olmamalıdır” denmesine rağmen, kanuna eklenmesi amaçlanan maddede güçten düşmüş hayvanların acısız şekilde “uyutulması” öneriliyor.

Bugün 14:00’de eş zamanlı eylem yapılan yerler arasında İzmir, Bursa, Bodrum, Çanakkale, Eskişehir, Tekirdağ, Samsun, Giresun, Mersin, Aydın ve Denizli de vardı.

(Yeşil Gazete)

İstanbulu yönetenlerin sokak köpekleriyle imtihanı

Bugün saat 14:00’de ülkenin pekçok yerinde hayvan katliamına yol açacağı belirtilen 5199 sayılı kanunun bu hali ile meclisten geçirilmemesi için basın açıklamaları düzenleniyor.

Bundan bir asır önce de benzeri bir durum Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’unda yaşanmıştı. Bugünkü saikle hareket eden Osmanlı idaresi de Batı karşısında hoş olmuyor savı ile şehirdeki tüm sokak köpeklerini toplamış ve Hayırsızada’ya bırakmıştı. Hayırsızada’da açlıktan ve sıcaktan birbirini parçalayarak ölen köpeklerin feryadı günlerce İstanbul’da yankılanıp durmuş, peşine bir de şehirde yangın çıkınca köpeklere reva görülen muamaleyi yangının sebebi gören halk isyan etmişti.

Hayısrsızada’daki köpek katliamı hakkında 15 dakikalık bir belgesel çeken Ermeni kokenli fransız sinemacı Serge Avadikian, orjinal adı “Chienne d’Historie“, ingilizce ismi “Barking Island” (Havlama Adası) bu filmi ile 2010 yılında Cannes Filmi Festivalinde en iyi kısa film ödülünün de sahibi oldu.

Suluboya tablolar gibi yapılan animasyon filmde, İstanbul’un artan sokak köpeklerinin toplanıp Hayırsızada’ya götürülmeleri, orada birbirlerini kırarak ölmeleri anlatılıyor.  Serge Avadikian’ın “Havlama Adası” filmini buradan izleyebilirsiniz.

1865 yılında sokak köpeklerinin topluca itlaf edilmesinin dünya basınında geniş olarak yer almasından sonra dünyaca ünlü yazar Mark Twain, ““Hayatımda hiç bu kadar mahzun bakışlı ve kalbi kırık sokak köpekleri görmedim.” demişti

İstanbul’daki ilk köpek toplama harekatı, İstanbul’a gelen bir İngiliz turist yüzünden gündeme gelmişti. Geceyarısı Galata’dan geçen İngiliz, önce bastonu ile köpeklerden korunmaya çalışmış, kaçmak isterken yüksek bir duvardan düşüp ölmüştür. İngiliz hükümeti bu olay üzerine Osmanlı Sarayına bir ültima­tom verir. Sultan II. Mahmut da kararını açıklar, “Sokak köpekleri tez elden toplana, teknelere konula ve Ha­yırsız Adaya bırakıla!” Operasyon başlar ancak halk bu olaya büyük tepki gösterir. II. Mahmut da kararını geri almak zorunda kalır.

İkinci büyük köpek toplama harekatı 1865’te Sultan Ab­dülaziz döneminde yaşanır. Köpekler toplandıktan son­ra teknelere konulup Hayırsız Ada’ya bırakılır. Halkın bu olaya tepkisi sürerken İstanbul büyük bir felaketle adeta yıkılır. Büyük İstanbul yangınında Beyazıt’tan Gedik Paşa’ya kadar evler, konaklar kömür olur. İstan­bullular elbette bu felaketin gerekçesini bulmakta zor­lanmaz: “Köpekler insafsızca toplanıp açlığa mahkum edilince Allah da cezayı işte böyle verir.” Bunun üze­rine adaya götürülen köpekler tekrar İstanbul’a geri getirilir.

Padişah II. Abdülhamit döneminde köpekler en rahat dönemlerini yaşar. Çünkü padişah köpeklerle uğ­raşmaz, kuduz hastalığı ile mücadele eder. II. Abdül­hamit döneminde dünyadaki üçüncü Kuduz Enstitüsü İstanbul’da kurulur. 1908’de Abdülhamit devrilince onun bütün değerleri ile birlikte sokak köpekleri de, yeni rejimin hışmına uğrar. Yerine gelen Talat Paşa 1910 yılında İstanbul’un tarihindeki en büyük köpek itlaf kampanyasını başlatır. İstanbul’un bütün sokak köpekleri kancalarla, nerelerine denk gelirse yakala­nır ve 80 bin sokak köpeği Hayırsız Ada’da ölüme terk edilir. Adaya atılan köpekler bir süre sonra açlıktan birbirlerini parçalamaya başlar. O günlerde onların acı sesleri ve ulumaları İstanbul sahillerine kadar ulaşır. Bir müddet sonra artık sesleri hiç gelmez olur. Köpek­lerin çığlıklarını duyan sahil halkının, bu sesleri ölene kadar unutmadıkları rivayet edilir. Bu olaydan sonra da İstanbul’da çok büyük yangınlar ve felaketler yaşanır.

İstanbul’daki köpek katliamı ile ilgili en çarpıcı açık­lamayı Pierre Loti yapar ve şöyle der: “Bu ülkeye II. Mehmet’in ordularının ardından gelen köpekler terakkiyi ve hükümet işlerine levantlerin (müslüman olmayan azınlık) girişini unutmuşlardır. Dört, beş asır­lık sadakatten sonra kimseyi hiçbir zaman ısırmamış olmalarına rağmen katliamların en iğrencine mahkum edildiklerini görmüşlerdir.”

Sokak köpeklerine yönelik şiddet, kötü muamele ve katliamlar, hiç durmadan günümüze dek devam etmiştir.

(Yeşil Gazete)