Ana Sayfa Blog Sayfa 4550

Orduspor, Cuper’den şampiyonluk bekliyor

0

Orduspor Kulübü Başkanı Nedim Türkmen, ”Orduspor olarak Hector Cuper ile Süper Lig şampiyonluğuna ulaşmak istiyoruz” dedi.

Nedim Türkmen, beraberinde kulüp genel sekreteri Murat Gürsoy ile birlikte kısa bir süre önce faaliyetlerine başlayan Ordu 19 Eylül Gazeteciler Derneği’ne ziyarette bulundu.

Ziyaretinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türkmen, son günlerde Orduspor Teknik Direktör Hector Cuper’in başka takımlarla isminin anıldığını anımsattı.

”Milli takım için Hector Cuper’in ismi basının gönlünden geçiyor. Futbol Federasyonu’nun gönlünde böyle bir şey yok” diyen Türkmen, şunları kaydetti:

”Hocanın da gündeminde yok, bizim de gündemimizde yok. Geçen Aralık ayında ben Hector Cuper’i getireceğim demiştim. Herkes gülmüştü. Hocanın kariyerini tartışmaya gerek yok. Bizde maya tuttu. Gayet başarılı kendisi. Biz kendisiyle Süper Lig şampiyonluğuna ulaşmak istiyoruz. Milli takımla, Juventus ile adının geçmesi bizim için çok güzel. Demek ki çok iyi bir ismi getirmişiz. Hocamız ile 31 Mayıs’a kadar sözleşmemiz var. Fakat siz benden, ben de sizden memnun kaldığımız sürece bir problem yok. Uzun süreli sözleşmeleri kendisi de istemiyor zaten. Önemli olan gittiğiniz yerde huzurlu bir şekilde çalışıyor olmanız. Kendisinin bakış açısı da o. Biz hocamızın hiç bir işine karışmıyoruz. İstediği oyuncuyu aldık, istemediğini ise gönderdik. Şu anda hocamızın istenmesi kötü bir şey değil. Demek ki hocamız iyi ki herkes istiyor. Biz olaya öyle bakalım.”

Milli takımın aldığı başarısız sonuçların ardından Abdullah Avcı konusunda sabredilmesi gerektiğini belirten Türkmen, şöyle devam etti:

”Bir kere şu hastalıktan vazgeçmemiz lazım. Milli takım kulüp takımı gibi olamaz. 4 maçta teknik direktör değiştirirsek bu işin sonu gelmez. FIFA sıralamasında 36. sıradayız, gelir sıralamasında ise 7. sıradayız. Bir yerlerde bir tezat, bir problem var. Abdullah Avcı, Mehmet Ali Aydınlar federasyon başkanı tarafından görevlendirildi. Kendisine bir görev verildi. Çok kötü bir başlangıç oldu. Şimdi her başarısız sonuçta birilerinin kellesini almak istiyoruz. Seçimi baştan doğru yapacaktık. Ben sabredilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

(Eurosport)

 

LGBT Örgütlenmelerinde “Tehditler Ve Fırsatlar” paneli

Türkiye’de LGBT Örgütlenmesi “Tehditler Ve Fırsatlar” Paneli 20 Ekim 2012, Cumartesi günü saat 11:00’de The Hall İstanbul’da düzenlenecek.

Panel “Tehditler ve Fırsatlar”ı gündeme taşıyacak. Hollanda’da kurulu Pera Vakfı’nın düzenleyeceği Pink Amsterdam ile aynı günde gerçekleştirilecek etkinliğe SPoD ortak olurken Hollanda Konsolosluğu da destek veriyor.

Amsterdam Belediye Başkan Yardımcısı Andree van Es’in de katılacağı panelin konuşmacıları Serdar Manavaoğlu, Ebru Kırancı, Fırat Söyle ve Eren Pultar. Panelin moderatörlüğünü ise Sedef Çakmak üstleniyor.

Panelin ardından Hollandalı yönetmen Chris Belloni’nin I am Gay and Muslim adlı belgeselinin gösterimi yapılacak.

PROGRAM

10:30 Kayıt
11:00 TÜRKİYE’DE LGBT ÖRGÜTLENMESİ “TEHDİTLER VE FIRSATLAR PANELİ”
13:15-14:15 I am Gay and Muslim belgesel gösterimi
22:00 Pink Amsterdam
(Kaos GL)

Avustralya’da “İşe Bisikletle Gitme Günü”

Greenpeace Avustralya’nın Sydney ofisinde çalışanlar işyerlerine bisikletleri ile gitmeyi tercih ediyorlar. Ofisin içerisi de zaten rengarenk bisikletlerle donanmış durumda. Çevreye duyarlılığın bir göstergesi olarak bisiklet kullanmayı tercih etmelerinde şaşılacak bir durum da yok. 17 Ekim’in İşe Bisikletle Gitme günü (Ride2Work Day) olmasını fırsat bilip ofisten arkadaşları Ruhie Kumar da her çalışan ile tek tek görüşüp bisikleti tercih etmelerinin tek nedeninin Greenpeace’de çalıştıkları için çevreye olan duyarlılıkları olup olmadığını soruşturmuş. İsimlerini, Greenpeace’deki görevlerini ve bisikleti tercih etme nedenlerini de sıralamalarını rica ederek.

Elsa Elvers:  Medya ve İletişim Görevlisi

Niye Bisiklet: Ekzersiz yapmanın harika bir yolu olduğunu düşünüyorum bisiklet sürmenin. Hem trafik ışıklarındaki anlık bir selamlaşma yerine bisiklet kullanırken bir yandan da yanınızdakiler ile sohbet etme imkanı da sağlıyor bisiklet.

Cat Dorey, Uluslararası İlişkiler Koordinatörü ve Sürdürülebilir Deniz Ürünleri Projesi Sorumlusu

Niye Bisiklet: Bu sayede otobüs beklerken ya da yürürken olduğu gibi vakit kaybı yaşamazsınız. Bisiklet sürmenin bence en harika yanı eve doğru pedallamak. Hergün yoldan geçerken rastladığım harika insanları unutmuyor olmak ve her türlü hava koşulunda bana verdikleri selamları alarak mutlu olmak.

Julien Vincent, İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu

Niye Bisiklet: Dışarıdakileri görebilmenin aklıma gelen en iyi yolu bisiklet. Hem bisiklet sürerek toplu taşımada olduğundan çok daha süratli istediğini yere ulaşabilirsiniz şehir içinde. İşten eve geliş gidişlerde yaşamanız olası olan müthiş deneyimler de cabası.

Liesha Hanekroot – Destek Hizmetleri

Niye Bisiklet. Formumu korumanın en iyi yolu olduğu için. Hem elverişli hem de çok eğlenceli. Taze havayı içime çeke çeke işe gelmek, işe başlamadan hemen önce enerji ile dolmak gibisi var mı!

Kristen McDonald, Metin Yazarı.

Niye Bisiklet: Bisiklet benim için bir tür kazan-kazan yöntemi. Hem param cebimde kalıyor, sohbet ederken bi yandan da ekzersiz yapmış oluyorum. Şehir içi toplu taşımadan daha hızlı olmasını ve gün ışığını tadını çıkara çıkara işe gelip gitmeyi saymıyorum bile. Ama en iyi yanı ahbap olduğum bisikletçilerle yolda olmak ve muhabbet etmek. İnsanlar içinda olmayı seviyorum, daha ne diyim !

Pauline Georges, Bağış Sorumlusu.

Niye Bisiklet: Bisiklet, diğer ulaşım imkanlarının sahip olamayacağı bir özgürlük sağlıyor. Bisiklet kültrünün Sidney’de yıldan yıla artan gelişimini takip etmek çok hoşuma gidiyor. Artık daha çok evde bisiklet var. Hem şehri bisikletle dolaşmanın keyfini de ancak bunu yaşayanlar bilir.

Manuel Gomez, Desteği Arttırma-Bağlılığı Geliştirme Koordinatörü

Niye Bisiklet: Bisikleet sürmek işe mutlu bir şekilde başlamama vesile oluyor. Hem kafamı daha rahat toparlıyor hem gün boyu enerji dolu oluyorumda ondan.

Anna Parente, Fon ve Pazarlama Asistanı

Niye Bisiklet: İşe gelirken bisiklet sürmeyi çok seviyorum çünkü bu bana şehirle birlikte uyum içinde olma şansı veriyor. bisiklet kullanmak için bi parça erken kalkmak durumunda olsam bile

İşte Greenpeace Avustralya Sidney ofişi çalışanlarının düşünceleri. Bu kadarla da değil elbette bisiklet sürmenin sağladığı avantajlar. sağlıklı ve çevreye faydalı bir hayat sürdürmek elbette en önemli avantajı ama bunun yanında elleriniz gidonda dostlarla turalamak, işten puba, ordan sanat galerilerine, hatta partnerlerinize doğru pedal basmak gibi pek çok alternatif daha sıralamak mümkün. İşe yetişmek bahanesiyle garajınızda bir araba bulundurmamnızda gerçekten hayli göz alıcı bir güzelliği.

Kendi ofislerine geliş gidişlerde bisiklet kullanan ve bunu yapmanın güzelliklerini anlatan Greenpeace Sidney ofisi çalışanları 17 Ekim Çarşamba günü (dün) Avustralya’da İşe Bisikletle Gitme Günü (Ride2Work Day )  lmasını fırsat bilip herkesi bu yolculuğa davet ediyorlar. İşe Bisikletle Gitme(Ride2Work Day) günü hakkında bilgiyi buradan edinebilirsiniz.

(Yeşil Gazete, Greenpeace Avustralya)

 

 

 

 

Ampute futbol takımımız dünya üçüncüsü

Türkiye Ampute Milli Futbol  Takımı, Rusya’nın Kaliningrad kentinde düzenlenen 2012 Dünya Ampute Futbol Şampiyonası’ndaki son maçında  Arjantin’i 3-0 mağlup etmeyi başararak dünya üçüncüsü oldu.

Bu derece ile Türkiye, uluslararası turnuvalarda üçüncü kez üst üste üçüncülük kürsüsüne çıkmış oldu. Ev sahibi Rusya’yı finalde 1-0 yenen Özbekistan ise turnuvayı şampiyon olarak tamamladı. Özbekistan da üstüste 3. kez altın madalyayı kazanma başarısı göstererek ampute futbolundaki tartışılmaz liderliğini devam ettirdi.

Arjantin ile yapılan karşılaşmada Ampute Milli takımınıi galibiyete taşıyan golleri 14’üncü ve 24’üncü dakikalarda Fatih ile 35’inci dakikada Rahmi kaydetti.

Daha önce 1 Avrupa ikinciliği ve iki de dünya üçüncülüğü kürsüsüne çıkan Ampute Milli Takımı, bu başarılarını son dünya şampiyonasında da tekrarlamış oldu.

Ampute Futbol Milli Takımı, 12 takımın mücadele ettiği şampiyonada B grubunda yer almış; 3 galibiyet, 1 mağlubiyet 1 beraberlikle 10 puan toplayarak Özbekistan’ın ardından grup ikincisi olarak yarı finale yükselmişti. Yarı finalde ise Rusya’ya 3-0 yenilen milliler, final şansını yitirirken üçüncülük karşılaşması oynamaya hak kazanmıştı.

Ampute Milli Takımı’nın şampiyonada aldığı tüm sonuçlar ise şöyle:

B grubu:

Türkiye: 1 – Özbekistan: 6

Türkiye: 3 – Liberya: 1

Türkiye: 3 – Ukrayna: 1

Türkiye: 13 – Japonya: 0

Türkiye: 2 – İngiltere: 2

Yarı final:

Türkiye: 0 – Rusya: 3

Üçüncülük maçı:

Türkiye: 3 Arjantin: 0

 

(Yeşil Gazete)

Danıştay, Antalya’nın 1/100 binlik planını iptal etti!

2007 yılından beri tartışmaların odağında olan ve içerdiği tutarsızlıklar nedeniyle yargıya taşınan Antalya-Burdur Çevre Düzeni Planı’nı Bakanlığın hazırladığı yönetmelik de kurtaramadı. Danıştay, 2009’da onaylanan planın iptaline karar verdi.

Cumhuriyet Gazetesi’nin Akdeniz bölge ekinde yer alan Faruk Keskin imzalı habere göre, Danıştay Altıncı Dairesi, Çevre ve Orman Bakanlığı’nca 03.09.2009 onaylanan ve Isparta’nın kapsam dışı bırakıldığı 1/100.000 ölçekli Antalya-Burdur Çevre Düzeni Planı’nın iptaline karar verdi. Bakanlığın ilk olarak 24.07.2007 onayladığı ancak Mimarlar Odası’nın açtığı dava üzerine Danıştay Altıncı Dairesi’nin ‘yürütmeyi durdurma’ durdurma kararı verdiği Çevre Düzeni Planı, aynı yıl çıkarılan Çevre Düzeni Planları Dair Yönetmeliği’ne dayandırılarak bu kez 03.09.2009 tarihine yeniden onaylanmıştı. Hazırlanan yönetmelik çerçevesinde yapılan bazı değişikliklerle açılan davanın geçersiz kalmasını sağlayan Bakanlık, Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin açtığı ikinci davadan kurtulamadı.

Danıştay: ‘Plan mevzuata uygun bulunmamıştır’
Danıştay’n 30.05.2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı kararda, söz konusu planda mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmediğine dikkat çekilerek, “Ekolojik kararların bir arada düşünülmesine olanak veren, strateji ve politika oluşturan bir plan niteliğinde bulunmadığı, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke ve strateji üretmediği, strateji planından daha çok alt ölçekli planların konusuna girebilecek alanların yansıtıldığı bir plan niteliğinde bulunduğu görüldüğünden anılan plan bu açıdan mevzuata uygun bulunmamıştır” denildi.

Isparta’nın plana alınması zorunluluktur
Mimarlar Odası’nın iptali istenen planla ilgili dava dilekçesinde davalı bakanlığın çevre düzeni planı onama yetkisinin bulunmadığına işaret edilirken, yapılan çalışmada Devlet Planlama Teşkilatı istatistiki bölgelerine uyulmadığına da vurgu yapılıyor.

Üç il birlikte planlanmalı
Danıştay Altıncı Dairesi’nin bilirkişi raporunu da dikkate alarak verdiği iptal kararında ise Antalya, Burdur ve Isparta illerini kapsayan alanın coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel özellikler açısından benzerlik gösterdiğine dikkat çekilerek şöyle denildi: “Antalya-Burdur-Isparta illerinin ise istatistiki düzey sınıflandırmasında beraber yer aldıkları gibi aynı su havzasında bulundukları, plan açıklama raporunda üç ilin birlikte planlanmasının gerekçelerinin Isparta’nın il dışında bırakılıp sadece Antalya-Burdur ilini kapsar şekilde bir planlama yapılması uygun bulunmamıştır.”

Mimarlar odası: ‘Plan, doğru verilerle hazırlanmadı’

Mimarlar Odası Şube Başkanı Osman Aydın ise Çevre ve Orman Bakanlığı’nca onaylanan 1/100.000 ölçekli planın doğru verilere dayandırılarak hazırlanmadığının bilinen bir gerçek olduğunu vurguladı.

Plan, 7 bin nüfuslu Kaş’a 30 bin nüfus öngörüyordu
Uzun süredir tartışmalarla gündeme gelen planda, bugün 7 bin nüfusa sahip olan Antalya’nın turistik ilçesi Kaş’ın 2025 yılı için öngörülen nüfus projeksiyonunun 30 bin, 2 binden az nüfusa sahip Kalkan’ın ise 15 bin olarak belirtilmişti. Planın Kaş için öngörülen gelecek tasarımının, tarım ve kırsal ağırlıklı olmasının yanında; turizme biçilen rolün de kıyı yağmasını arttıracak ikinci konut ve kayıt dışını körükleyen villa turizmine yönelik olduğu eleştirileri gündeme gelmişti.

(Atlas)

Fazıl Say’ın yargılanmasına bugün başlanıyor

Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın, sosyal medya üzerinden paylaştığı ve Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğünden alıntılanan mesajı nedeniyle “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 1.5 yıla kadar hapis istemiyle hakkında açılan davanın yargılanmasına bugün başlanıyor.

Ali Emre Bukağılı, Turan Gümüş ve Orkun Şimşek, Say’ın çeşitli tarihlerde sosyal paylaşım sitesi Twitter’da yazdığı ve başkalarından alıntı (retweet) yaptığını iddia ettiği yazılarında İslam dinine, bu dine mensup Müslümanlara yönelik ağır hakaretler ederek dini değerleri alenen aşağıladığını iddia ederek suç duyurusunda bulunmuştu.

Say, Ömer Hayyam’ın şu dörtlüğün paylaşmıştı:

‘Irmaklarından şaraplar akacak’ diyorsun
Cennet-i alâ meyhane midir?
‘Her mümin’e iki huri’ diyorsun
Cennet-i alâ kerhane midir?

Fazıl Say’a destek

Fazıl Say’a destek için Ses Tiyatrosu’nda “Sesimiz Seninledir” sloganıyla bir etkinlik gerçekleştirildi.

Etkinlikte sahne alan Genco Erkal, Fazıl Say’ın mesajını okudu. Say, mesajında “Bu öyle bir çağ ki tarif edemiyorum. Ancak Nazi Almanyası’nı hatırlatıyor” dedi.

Bu davanın hukuk tarihine geçeceğini belirten ve “dünya bu davaya gülmektedir” ifadelerini kullanan Fazıl Say “bu haksızlık bana değil hepimizedir” dedi.

Say’ın mesajı “madem karanlık bir dönem aydınlatalım” sözleriyle bitti.

(Turnusol)

Osman Baydemir: “Açlık grevi hemen sonlandırılmalıdır”

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir sosyal medya üzerinden yaptığı açıklama ile, PKK’lı tutuklu ve hükümlülerin başlattığı açlık grevlerine dikkat çekerek “Vücutta kalıcı hasar olmadan açlık grevi hemen sonlandırılmalıdır” dedi.

Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir,  cezaevlerinde bulunan PKK’lı tutuklu ve hükümlülerin 12 Eylül günü  birçok cezaevinde  başlattığı ve  ‘Öcalan’a ağırlaştırılmış tecride son verilmesi’, ‘anadilde eğitim ve savunma hakkı önündeki engellerin kaldırılması’ taleplerinde bulunduğu süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi ile ilgili görüşlerini sosyal medya sitesi Twitter’dan paylaştı.

Açlık grevinin bir vicdan hareketi olduğunu vurgulayan Diyarbakır Belediye Başkanı, ‘Sivil itaatsizlik’ eylemlerine inandığını ve açlık grevindeki insanlara saygı duyduğunu ifade ederek  Türkiye’nin bunu anlayacak bir ülke olmadığını,  Türkiye toplumunun çoğunluğunun açlık grevinden etkilenmemesinin geçmişte hayata dünüş operasyonlarının önünü açtığını belirtti. “Benim çağrım ve ricam, ölüm yaşanmadan ve vücutta kalıcı hasar olmadan açlık grevi hemen sonlandırılmalıdır” diye sözlerine devam eden Baydemir, vicdanı olan bir ülkede bu çağrıyı kendisinin değil, Cumhurbaşkanı veya Meclis Başkanı’nın yapması gerektiğini vurguladı.

Açlık grevleri tüm cezaevlerinde

Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 8 PKK’lının 12 Ekim tarihinden bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olduğu belirtildi.  Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde bulunan  tutuklular İbrahim Doğan, Murat Çiftçi, Mahsum Özdemir, Faruk Budak, Mehmet Güler, Metin Korkmaz, Yılmaz Yıldız ve Recep Doğan.

Gümüşhane E Tipi Cezaevi’nde bulunan İbrahim Oğur, Suat Sansur ve Kasım Sözen de 14 Ekim’den itibaren süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladı.

Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 9 tutuklu daha 15 Ekim itibariyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlattığını duyurdu. Açlık grevine başlayanların isimleri şöyle: Aziz Kutlu, Fesih Kaya, Emrah Kelekçiler, Mustafa Gündüz, Yusuf Öztürk, Fahretin Ecer, Kevser Akçelik, Semire Direkçi, Harika Peker. Böylece Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren tutuklu sayısı 19’a yükseldi.

Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde 12 Eylül’den bu yana 10 tutuklunun açlık grevi sürerken, 15 Ekim itibariyle Welat Siner, İlhan Kızıl ve İbrahim Çeçen’in de açlık grevine başladığını duyuruldu. Böylece adli tutuklu Murat Çeliktepe ile beraber bu cezaevindeki açlık grevindeki tutukluların sayısı 14’e çıktı.

Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi cezaevlerinde de 15 Ekim’de 21 tutuklu daha süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Açlık grevine başlayanların isimleri ise şöyle: Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde Deniz Kurtay, Tahsin Barutçu, Lokman Coşkun, A. Rahim İzgin, Alihan Bayar, Cengiz Çelik, Hakan Adıgüzel, İsmail Çelik, Mehmet Gücin, Mahmut Bali, M. Emin Dağlı. Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde Metin İnce, Kahraman Akacık, Murat Öztürk, Bilal Nargile, Ömer Yılmaz, Mahsun Büyükkaya, Mahsun Dıma, Sercan Avşar, Ömer Çapın, Erkan Özdemir.

(Yeşil Gazete)

Gotthard, Steve Lee sonrası yoluna devam ediyor

2010 yılında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden kurucu vokalist Steve Lee’nin ardından bir süre düşündükten sonra yola devam etme kararı alan İsviçreli Hard Rock kalesi Gotthard yaz oyunlarını Firebirth albümüyle karşıladı.

Bir çok kişi yeni vokalist fikrine huysuzlanmış olsa da mikrofonu devralan Nic Maeder, Steve Lee’ye çalan ses rengiyle kendini çabuk kabul ettirecek gibi görünüyor. Gitarist Leo Leoni kaptanlığında kaydedilen Firebirth ise alışık olduğumuz tatta bir Gotthard albümü.

(Sarhoş Atlar Zamanı.tumblr.com)

Amerikalılarda bölünme korkusu

ABD’de 6 Kasım’da yapılacak Başkanlık seçimleri öncesi kamuoyunun tüm ilgisi ulusal kanallardan yayınlanan münazaralar üzerinde yoğunlaştı. 1976 seçimlerinden beri her seçim döneminde olduğu gibi seçmenler televizyonlarının karşısında oturup Amerikan tarzı bir show olarak tasarlanmış münazaralarda Başkan adaylarının performanslarına göre sandıkta verecekleri oyu belirleyecekler.   Araştırma şirketleri adayları kravat desenlerinden, mimiklerine kadar mercek altına alıyor ve olası seçmen davranışı üzerindeki etkileri üzerinde günlerce konuşuyorlar. En ince ayrıntısına kadar önceden titizlikle kurgulanarak son derece steril ortamlarda yapılan münazaralar Amerikan sisteminin ne denli mükemmel işlediğini dosta düşmana göstermeyi amaçlıyor.

Jill Stein ve Cheri Honkala münazaraların bu haline itiraz ediyorlar ve her fırsatta bu showun Amerikan demokrasisinin eksik yüzünü gösterdiğini anlatmaya çalışıyorlar.

Jill Stein Amerikan Yeşillerinin başkan adayı. Jill Stein ve Cheri Honkala ikilisi ABD siyasetinin görmeye alışık olmadığı isimler. Her iki kadın da aktivist kökenli, tanışıklıkları nezarethanede başlıyor. Başkan yardımcısı adayı Cheri Honkala’nın geçmişinde sokaklarda yaşadığı bir dönemi var. Ömrü mücadeleyle geçmiş ve yolu Harvard mezunu Dr. Jill Stein’la kesişince kendini yeşil politikaların içinde ve başkan yardımcısı adayı olarak bulmuş.

Başkanlık münazaralarının ilk turunun ardından Jill Stein soruyordu: Münazaralarda Başkan adaylarının iklim değişikliğinden, polis şiddetinden, Gazze’deki çocuklardan bahsettiğini duydunuz mu? Önerdikleri politikalar %1’in mi çıkarlarını koruyacak, yoksa %99’un mu?

Jill Stein ve Mahmut Boynudelik

Stein ve Honkala’nın başını çektiği aktivistler Başkanlık münazaralarının diğer adaylara kapatılmasının adaletsizliğini sergilemek için “Başkanlık Münazarasını İşgal Etmeye” (Occupy Presidential Debate) hazırlanıyorlardı. Başkanlık münazaralarından ikincisinin yapıldığı Salı akşamı Jill Stein ve Cheri Honkala yaka paça gözaltına alındılar ve münazara Yeşil adayların göz altında bulundukları anlarda her zamanki steril ortamında, New York yakınlarındaki Long Island’da Hofstra Üniversitesi salonlarında yapıldı.

Tabii bu sırada ekranlarının başına kilitlenen Amerikalılar hiçbir basın kuruluşunun bu eyleme yer vermemesi nedeniyle olan bitenden haberdar olamadılar. Obama ve Romney’in bilinen hikâyelerini bir kez daha izlemekle yetindiler.

Oysa Stein ve Honkala ikilisi planladıkları gibi Başkanlık Münazarasını İşgal edebilselerdi Amerikalılara Yeşil Yeni Düzen programlarını anlatmaya çalışacaklardı.

Yenilenebilir enerjiyi temel enerji haline getirerek petrol savaşlarını sona erdirebileceklerini, enerjide, tarımda, ulaşımda ve servis sektöründe Yeşil Yeni Düzen programıyla Obama’nın söz verdiğinden sekiz kat daha fazla istihdam yaratabileceklerini ve iklim değişikliğiyle mücadele yolunda kararlı adımlar atacaklarını, kaynakları dev şirketlere değil küçük aile işletmelerine aktaracaklarını, serbest ticaret anlaşmaları yerine adil ticaret anlaşmaları önereceklerini anlatacaklardı. Sağlığı bir temel insan hakkı olarak tanıyacaklarını, öğrencilerin kredi borçlarını erteleyip parasız eğitime geçişi sağlayacaklarını söyleyeceklerdi.

Jill Stein ve yardımcı adayı ana akım medyanın kendilerini görmezden gelme politikasını kırmaya çalışıyor. ABD politik sisteminin iki partili yapısının farklı seslerin duyulmasını engellediğini ve bu haliyle demokrasi dışı olduğunu söylüyor. Market raflarında dört yüz çeşit diş macununun bulunabildiği bir ülkede münazaralarda ve ana akım medyada sadece iki siyasi partinin bulunmasının garipliğine dikkat çekiyor.

Bilindiği gibi Amerikan seçimlerinde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler dışında başka partiler, adaylar da var. Sosyalist Parti Stewart Alexander ile, Anayasa Partisi Virgil Goode ile, Liberter Parti Gary Johnson ile, Adalet Partisi Rocky Anderson ile Başkanlık seçimlerine katılıyor. Yeşiller ve Liberterler teorik olarak seçilmelerini mümkün kılacak sayıda eyalette pusulaya girebilmiş. Ama Amerikan seçimlerinin duayen adayı Ralph Nader Yeşil aday Jill Stein’a açık destek vermekle kalmıyor, diğer adaylar arasında Jill Stein’ın şansını yüksek görüyor.

Yeşiller bu seçimlerde ülke seçmeninin %85’ine ulaşacak bir örgütlenme başarısını göstermişler. Yani her yüz seçmenin seksen beşi oy pusulalarında yeşil bir seçenek bulacaklar ilk kez. Yeşiller seçimlerde kendilerine hem çok mütevazı, hem de çok iddialı hedefler koymuşlar. Yüzde ikilik bir oy desteğine ulaşmalarının çok şey değiştireceğine inanıyorlar. Jill Stein’ın hedefinde sadece Cumhuriyetçi aday Mitt  Romney yok. Başkan Obama da eleştirilerinden payını alıyor. Obama’nın ikiyüzlü enerji politikaları, bankalara aktarılan muazzam kaynaklar, Afganistan’a Bush döneminden iki kat fazla asker gönderilmiş olması Amerikalı Yeşillerin Demokratlara yönelik eleştirilerinin ana noktaları. Yeşiller Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında büyük bir fark olmadığını göstermeye çalışıyorlar.

Amerika ve Türkiye politik yapıları birbirinden çok büyük ölçüde farklı olsa da ilk kez bu seçimlerde iki ülke arasında ortak bir nokta ortaya çıktı. Yeşillerin ortaya koyduğu mütevazı hedefler az sayıda da olsa Demokratları ürkütmeye yetti. Kamuoyu yoklamalarına göre Obama ve Romney arasında başa baş çekişme sürerken Demokratlar, Yeşillere verilecek her oyun Cumhuriyetçilerden değil kendilerinden eksileceğinin farkındalar. Bu yüzden Türkiye’de alışık olduğumuz bir argümanı her fırsatta dile getiriyorlar ve Yeşilleri oyların bölünmesine yol açmakla ve Cumhuriyetçilerin ekmeğine yağ sürmekle suçluyorlar. Bir elin parmakları sayısında konu üzerinde bölünmüş seçmen kitlesi bu duruşu teyid ediyor, alan korumaya meyilli.  Jill Stein kararsızlığa düşen seçmenlere siyasetin cesaret gerektirdiğini söyleyerek kararlılığını gösteriyor. Yeşillerin başlıca seçim sloganı da bu : “Yeşil cesaretin rengidir”

Başkanlık münazaralarının ikinci turunun yapıldığı gün, münazarayı işgal edelim şiarıyla eyleme geçen ve kelepçelenerek gözaltına alınan ve münazara bitince salınan Jill Stein Occupy Wall Street hareketinden büyük ölçüde etkilenmiş. Sokak eylemlerinin önemine inanıyor. Geçenlerde “işgal et“ gösterilerinin başlamasının yıldönümünde protestocuların arasında yürüyordu. İşgal et hareketi ve Arap baharı Stein’ın sıklıkla vurgu yaptığı konular arasında. Amerikan seçimlerinde kendilerine hiç şans tanınmadığının farkında, ama ümitsizliğe kapılmadan çağrısını yineliyor. Mısır’da ve Tunus’ta iki haftalık bir sürede iktidarlarını hiç yitirmeyecekleri düşünülen diktatörlerin nasıl gittiklerini hatırlatıyor ve Başkanlık seçimlerinden önce dört haftaları bulunduğunu, bu süreyi iyi kullanırlarsa Amerikan sistemini kökten değiştirebileceklerini savunuyor.

Kartal’a Ferrari çarptı. Kararı Kasko yerine Cas verdi

0

Beşiktaş’ın eski futbolcusu Matteo Ferrari’nin açtığı davanın sonucunu açıkladı. CAS, Ferrari için Beşiktaş’ın 7.8 milyon Euro ödemesine karar verdi.

Beşiktaş’a 2009-10 sezonu öncesi transfer olan Matteo Ferrari, Siyah-beyazlı kulüple 4 yıllık anlaşma imzalamıştı.

Ancak Ferrari 2011-12 sezonu öncesi Siyah-beyazlı kulüpten sorunlu şekilde ayrılmış ve Beşiktaş ile alacakları konusunda Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) başvurmuştu.

CAS’ta bir süredir görülen dava sonrası bu akşam saatlerinde İtalyan oyuncuya 7.8 milyon Euro ödemesi kararlaştırıldı. Beşiktaş Kulübü’ne konu ile ilgili resmi yazının gelmesinin ardından Siyah-beyazlı kulüp 30 gün içerisinde bu bedeli Ferrari ve avukatlarına ödeyecek.

Konu ile ilgili bilgisine başvurulan Beşiktaş 2. Başkanı Ahmet Nur Çebi, mahkemeyi kaybettiklerini doğrularken, şunları söyledi; “Bu davayı kaybettik. Ferrari’ye 7.8 milyon Euro ödeme yapacağız. CAS’tan resmi yazının gelmesini bekliyoruz. Resmi yazı geldikten 30 gün içerisinde bu ödemeyi yapmak zorundayız. Artık bu kararın başka bir itiraz mercii kalmadı. Bu bedeli Ferrari’ye ödemek zorundayız.

(CnnTürk)