Ana Sayfa Blog Sayfa 4540

Ermenistan, GDO’suz bölge ilan ediliyor

Ermenistan Cumhruiyeti, Doğa Koruma Bakanının yaptığı açıklamaya göre, bu konuda meclise sunduğu yasa tasarısı onaylandıktan sonra GDO’suz Bölge (Genetiği Değiştirilmiş Organizma, Genetically Modified Organism) ilan edilecek

Ermenistan Cumhuriyeti Doğa Koruma Bakanı Aram Hartutyunyan olağan kabine toplantısında kabineye Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ile ilgili bir yasa tasarısını onay için sundu. Bakan Hartutyunyan, yasa hazırlanırken toplumla birlikte tartıştıklarını, Bölgesel İdare Bakanlığı ve belediye başkanlarından da görüşe aldıklarını ifade etti. Yasaya göre Ermenistan Cumhuriyeti GDO’suz bölge ilan ediliyor ve GDO’lar ile ilgili çalışmalara sadece izole ortamlarda ve laboratuar deneyleri için izin veriliyor.

Başbakan Tigran Sargsyan, bu yasa tasarısının sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile gerçekleştirildiğini belirtirken STK’ların isteklerinin daha sert olduğunu fakat tartışma sürecinde sunulan önerilerin kabul gördüğünü söyledi. Kabine Biyogüvenlik açısından GDO’ların kullanımı kanununu onayladı. Kanun, Ermenistan Ulusal Meclisi’nin 2004 yılında onayladığı Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne uygun olarak hazırlanmıştı

(Yeşil Gazete, aysor)

Açlık Grevinde 52. gün. Aydınlar, Taksim Meydanı’ndan hükümete seslendi

Bugün cezaevlerindeki PKK ve PJAK’lı tutukların 12 Eylül’de başlattıkları açlık grevinin 52. günü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti sırasında yanında Almanya Başbakanı Angela Merkel olduğu halde açlık grevi hakkında sarfettiği, “Türkiyede açlık grevi yapan bir tek kişi var, geriye kalanlar şov yapıyor” açıklaması, hükümetin bu konuda en ufak bir adım atmayacağı yönündeki endişeleri had safhaya çıkardı.

Öte yandan kamuoyu açlık grevinin sona erdirilmesi için yetkililerin dikkatini bu konuya çekme yönünde çabalarını gün geçtikçe arttırıyor. Cezaevlerindeki açlık grevlerinin 51. gününde İstanbul’da bir araya gelen aydınlar, hükümete ölümler başlamadan bir an önce adım atması için çağrıda bulundu. Aralarında Yaşar Kemal, Mehmet Bekaroğlu, Murathan Mungan, Zülfü Livaneli, Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Özdemir Aktan, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Gök, Gencay Gürsoy, Oya Baydar, Şebnem Sönmez, Nur Sürer, Mustafa Alabora, Jülide Kural, Orhan Alkaya, Aydın Engin’in de bulunduğu birçok aydın Taxim Hill Oteli’nde bir araya geldi.

Aydınlar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “açlık grevi yok; şov yapıyorlar” açıklamasına tepki göstererek grevdekilerin geri dönüşü olmayan kritik bir aşamada olduğunu vurguladı.

“Bir nesli yok edecekler”

“Barış, bu ülkede herkesin özlemi ve hakkıdır” diyen Yaşar Kemal: “Daha önce de açlık grevleri ve ölüm oruçlarıyla karşılaştık. O zamanlarda da çok uğraştık. O çocuklar çok zulüm görmüşlerdi; bir kısmı yaşıyor, bir kısmı öldü. Daha önceki açlık grevlerinde tüm yetkililer ve hükümet sorumluydu. Bu sefer de sorumlular… Bugün açlık grevleri tutanların oğulları, babaları da bu mücadelede taraf olacak. Bir nesli yok edecekler. Bir insanın açlıktan ölümünü izlemek acıların en büyüğüdür. Bu, insanlığa hiç bir zaman yakışmaz. Bugün insanların ölüm pahasına talep ettikleri demokrasi, insan haklarının içindedir. Çözümü mümkünken ölümler engellenmezse, vebali iktidarın, muhalefetin, medyanın ve hepimizin olacaktır.”

“Sadece İmralı’da değil, Türkiye’de tecrit var”

Murathan Mungan: “Bu ülkede er ya da geç herkes anadilini kullanacak ama buna ne kadar erken ulaşırsak o kadar iyi. Bir insanın bedenine şiddet uygulamak zorunda kalmasının çaresizliğini anlamak zorundayız. Sadece İmralı’da değil, Türkiye’de tecrit var. İnsanların gerçekleri öğrenme hakkı üzerinde tecrit uygulanıyor. Bu kadar kayba rağmen hâlâ bir arada yaşamayı öğrenemedik. Daha kaç insan ölmeli?”

“Demokratik toplumlarda talepler vardır”

Zülfü Livaneli, Başbakan Erdoğan’a da seslenerek: “Lütfen bu üslubu değiştirin, zaten kabul etmiş olduğunuz şartları  bir yenilgi gibi de görmeyin Demokratik toplumlarda talepler vardır, iktidarı elinde tutan insan mutlak hakim değildir. Lütfen taleplere kulak verin. Üslubu da değiştirin. Çünkü Başbakan’dan sonra bunu çözebilecek hiçkimse yoktur. Bu da şu demektir, ölümlerden de Başbakan sorumludur.”

“Müdahale eğilimini TTB olarak kabul etmiyoruz”

Özdemir Aktan: “Açlık grevindekilere tıbbi destek vermek amacıyla başvuru yaptık fakat talebimiz cevapsız kaldı. Hükümetin ‘zorla besleme’ anlamına gelen müdahale eğilimini TTB olarak kabul etmiyoruz.”

“Mesele bu insanların bedenlerini ölüme yatıracak kadar çaresiz bırakılmasıdır”

Başbakan’ın grevdekilerin yemek yediğine dair açıklamalarına ilişkin, “Siz nasıl Müslümansınız ki ölüm üzerine böyle konuşabiliyorsunuz?” diyen Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu: “Ölüm oruçlarını tasvip etmiyoruz ama anlıyoruz. Mesele bu insanların bedenlerini ölüme yatıracak kadar çaresiz bırakılmasıdır. Kürt halkında oluşan güven problemini çözmek için bu açlık grevleri hükümet için de bir fırsat olabilir.”

“İki cümle ile bu grevi bitirmeyen Başbakan, ölümlerden sorumlu olacak”

Prof. Dr. Gencay Gürsoy, Başbakan Erdoğan’ın “açlık grevi yok açıklamaları” için önceki ölüm oruçlarında da siyasilerin aynı açıklamaları yaptıklarını hatırlatarak, “İki cümle ile bu grevi bitirmeyen Başbakan, ölümlerden sorumlu olacak” derken, Aydın Engin, “Başbakan ‘İmralı ile görüşülebilir’ demişti. Adalet Bakanı, anadilde savunma hakkı ile ilgili tasarının imzaya açıldığını belirtmişti. Grevdekiler de bunları talep ediyor zaten” dedi.
“Yaşamayı ve yaşatmayı uğrunda canımızı ve verecek kadar çok seviyoruz”

Yapılan konuşmaların ardından Taksim Gezi Parkı’nın önündeki merdivenlerde toplanan grup, sloganlar ve alkışlar eşliğinde Taksim Tramvay Durağı’na yürüdü. Üzerlerinde açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlülerinin isimlerinin yazılı olduğu tşörtler olan aydınlar, burada yaklaşık on dakika sessiz oturma eylemi yaptı. Oturma eyleminin ardından sanatçılar açlık grevinde olan mahpuslardan gelen mektupları okudu.

İlk olarak Diyarbakır Cezaevi’nde açlık grevinde olan Emel Gültekin’in mektubu okundu. Sanatçı Şebnem Sönmez’in okuduğu mektubun bir kısmı şöyle:

“15 Aralık 2010’da tutuklandım. Anadilimde savunma yapmak istedim fakat talebim red edildi. savunmam alınmadan yedi buçuk yıl ceza aldım. Hakikat aşkının özgür yaşama yaklaştığı bir dönemden geçiyoruz. Böyle kutsal bir eylemde insanlık adına verilen bu savaşta bedenimi ölüme yatırmak benim, bizim için onur verici ve büyük bir anlam taşımaktadır. Biz yaşamayı ve yaşatmayı uğrunda canımızı ve verecek kadar çok seviyoruz.”

Sönmez’in ardından sanatçılar Nur Sürer, Mustafa Alabora, Jülide Kural ve Orhan Alkaya cezaevinden gönderilen diğer mektupları okudu.

(imc-tv.com,, Yeşil Gazete)

BM’den Almanya’ya İnsan Hakları uyarısı

0

BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan rapor Almanya için pek iç açıcı değil. BM, ülkede yaşayan yabancıların ırkçı ve aşırı sağcı şiddetin hedefi olduğuna dikkat çekti.

Almanya’da insan hakları durumunun ele alındığı rapor, raporu hazırlayan uzmanlar tarafından merkezi Cenevre’de bulunan BM İnsan Hakları Komisyonu’na sunuldu.

Almanya’da ırkçı ve aşırı sağcı şiddet olaylarının arttığına işaret eden BM uzmanları, bu tür saldırılardan ülkede yaşayan yabancıların, sığınmacıların, Yahudilerin, Sinti ve Romanların etkilendiğine dikkat çekti.

Özellikle Sinti ve Romanlara yapılan ayrımcılıktan şikayet eden uzmanlar, Almanya’nın Roman ve Sintilerin eğitim, barınma, iş ve sağlık olanaklarına erişimini sağlaması gerektiğinin altını çizdi.

Alman kurumlarının ayrıca aşırı sağcıların medya, özellikle de internet üzerinden propaganda yapmasını önlemesini istedi.

Kadına yönelik şiddet

Hazırlanan raporda ülkede yaşayan kadınların durumu da ele alındı. Raporda, başta Türk ve Rus olmak üzere göçmen kökenli kadınların yoğun olarak ev içi şiddete maruz kaldığına dikkat çekiliyor.

Hükümetin ve Alman kurumlarının kadına yönelik şiddet konusunda da daha sıkı önlemler almasını talep eden BM uzmanları, bu konuda yetkili kurumların işbirliği içinde çalışması ve alınan önlemlerin etkin olup olmadığının da denetlenmesi gerektiğini kaydetti.

(Deutsche Welle Türkçe)

 

 

Çin ile AB arasında ‘güneş paneli’ gerginliği

0

Çin, Avrupa Birliği ile yaşadığı ticari gerginliğin son perdesinde, Avrupa’nın güneş paneli tipi polisilikon ürünleriyle ilgili rekabet soruşturması başlattı.

Çin Ticaret Bakanlığı, Avrupa Birliği’nin söz konusu ürünleri Çin pazarına gerçek dışı fiyatlarda satıp satmadığını araştıracaklarını açıkladı. Aynı zamanda Avrupalı üreticilerin faydalandığı iddia edilen sübvansiyonların Çinli firmalar üzerinde etkisi de araştırılacak.

Bakanlık aynı zamanda soruşturmanın, Çinli firmalardan gelen, AB firmalarının Alman hükümetinden sübvansiyonlar ve Avrupa Yatırım Bankası’ndan avantajlı krediler aldığı yönündeki şikayetin üzerine açıldığını bildirdi.

Güneş enerjisi alanındaki gerginlik, Brüksel’in Eylül ayında, Çin’in güneş panellerini Avrupa pazarında maliyetin yüzde 80 altında sattığı iddiaları hakkında soruşturma başlatması üzerine alevlenmişti.

Avrupa güneş paneli üreticilerinin birliği EU ProSun, Çinli firmalara sağlandığı iddia edilen yasadışı sübvansiyonlarla ilgili olarak Avrupa Komisyonu’na şikayet dilekçesi sunmuştu.

Pekin ise AB’deki soruşturmaya tepki göstermiş, Çin malı ürünlere kısıtlama getirilmesinin iki tarafın da zararına olacağını duyurmuştu.

Geçtiğimiz yıl Çin’in 35.8 milyar Euro’luk güneş paneli üretiminin yüzde 60’tan fazlası Avrupa’ya satılmıştı. Buna karşılık Çin de AB’den 7.5 milyar Euro güneş paneli hammaddesi ithal etmişti.

(Euractiv.net)

Paris Masters’ta meydan diğerlerine kaldı

0

Nadal ve Federer gelmedi, Djokovich’in ardından Murray de elendi. Paris Masters’ta meydan kortların dört efendisinin gölgesinde kalan diğer teniçilere kaldı.

Paris Masters tenis turnuvasında Novak Djokovic’in dün elenmesinin ardından Andy Murray de Jerzy Janowicz’e 5-7/7-6/6-2 ile mağlup olarak turnuvaya veda etti. Böylece 2010 Paris Masters’tan bu yana ilk kez bir Masters turnuvası ilk 4 dışındaki bir raket tarafından kazanılacak.

Rafael Nadal’ın sakatlığı ve Roger Federer’in’in yorgunluğu nedeniyle turnuvaya katılmamasının ardından, dünya iki numarası Novak Djokovic de daha ilk maçında elenince gözler üç numara Andy Murray’ye çevrilmişti.

Bugün üçüncü tur maçında Polonyalı rakibi karşısına çıkan Britanyalı tenisçi, ilk seti kazandıktan sonra ikinci sette de maç için servis attı ancak bir anlık konsantrasyon kaybı pahalıya mâl oldu. Üçüncü sete oyundan iyice düşen dünya üç numarası, turnuvaya veda etti.

(Eurosport, Yeşil Gazete)

 

Brad Pitt’den en büyük LGBT hakları örgütüne 100.000$

Hollywood yıldızı Brad Pitt, Human Rights Campaign’e* (İnsan Hakları Kampanyası) çeşitli ABD eyaletlerinde evlilik eşitliği girişimlerinde destek olmak amacıyla 100,000 dolar bağış yapmayı kabul etti. Evlilik eşitliği girişimi eşcinsel evliliklerin de farklı cinsten olanların evliliği gibi algılanmasına yönelik bir girişim.

Amerika’nın en büyük LGBT hakları örgütü Çarşamba günü Brad Pitt’in örgüt için 100,000 dolara kadar katkıda bulunabileceğini açıkladı.

Human Rights Campaign üyelerine yolladığı bir e-postada Pitt, seçim gününde insanların ilişkilerinin oylanmasının “inanılmaz” olduğunu yazdı.

Eşcinsel evlilik meselesi Maryland, Maine, Minnesota ve Washington eyaletlerinde oy sandığında olacak. Human Rights Campaign son iki yılda evlilik eşitliği için 8 milyon dolar harcadığını, bunun 5 milyon dolarının bu yılki dört halk oylamasında kullanıldığını açıkladı.

Geçen hafta New York Valisi Michael Bloomberg Maine, Minnesota ve Washington’da evlilik eşitliğinin gelmesi için yürütülen çalışmalara şahsî servetinden 500,000 dolar vermeyi teklif etti.

Brad Pitt Eylül ayında Başkan Obama’nın yeniden seçim kampanyasına destek çıkarak evlilik eşitliğinin“kaçınılmaz” olduğunu söyledi.

Evlilik eşitliğine karşı olan Pitt’in annesi ise oyunu Cumhuriyetçi aday Mitt Romney’den yana kullanacağını belirtti.

*Human Rights Campaign, ABD’de LGBT eşitliği ve hakları için savunuculuk ve lobicilik yapan en büyük örgüttür. Örgütün bir milyondan fazla üyesi ve destekçisi bulunmaktadır.

(Kaos GLPinkNews)

Türkiye Gazeteciler Sendikası, “Açlık Grevi yapanların ölüm haberlerini yapmak istemiyoruz”

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), hapishanelerde 51 gündür süren açlık grevlerine ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, gazetecilerin de açlık grevinde oldukları hatırlatılarak, “Ölüm haberlerini yapmak istemiyoruz” denildi.

TGS tarafından açlık grevlerine ilişkin yapılan açıklamada, “Gazeteciler olarak endişeliyiz ve artık ölüm haberlerini yapmak istemiyoruz” denildi.

TGS, hapishanelerde 51 gündür devam eden açlık grevlerine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, açlık grevlerinin daha önce de yapıldığı hatırlatılarak, gazeteciler olarak bu olaylara daha önce de tanıklık ettikleri belirtildi. Açıklamada, “Bu açlık grevini ötekilerden farklı kılan ise cezaevlerinde tutuklu bulunan gazetecilerden bazılarının da sürece katılmış olmaları. Önceki açlık grevlerini gazeteci olarak izleyen meslektaşlarımız, özgürlüklerine kavuşamadıkları için bugün aynı yola başvuruyorlar. Durumlarının her geçen gün ağırlaştığını biliyoruz. Gazeteciler olarak endişeliyiz ve artık ölüm haberlerini yapmak istemiyoruz” denildi.

(İmc-tv.com)

Feminisler, Fatma Şahin’i protesto etti

Feminist kadınlar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’i, ‘Kadın Hakları İçin 30 Yıllık Çaba’ konferansına girişinde protesto etti. Şahin protestocuları, ‘uluslararası platformda yapmamalıydılar’ diyerek eleştirdi.

Feminist kadınlar, Birleşmiş Milletler , ’Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’ kapsamında İstanbul’da düzenlenen ’ Kadın Hakları İçin 30 Yıllık Çaba’ konulu uluslararası konferansı ve Bakan Fatma Şahin ’i protesto etti.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in katıldığı konferansı tepki gösteren İstanbul Feminist Kolektif üyesi kadınlar konferansın yapıldığı otelin önünde toplandı ve slogan attı. “Kadın katillerine ceza indirimleri kaldırılsın” yazılı dövizler taşıyan kadınlar, yaptıkları basın açıklamasında, kadına karşı ayrımcılığın sürdüğünü ve Türkiye ’nin cinsiyet ayrımı raporunda 135 ülke arasında 124. olduğunu belirtti.

Toplantının yapıldığı otele gelen Şahin, protesto nedeniyle otopark girişini kullanmak zorunda kaldı. Protestocu kadınlarla polisler arasında kısa süreli sözlü tartışma yaşandı.

ŞAHİN: ORASI ULUSLARARASI ARENAYDI

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, tenis turnuvasının finalinde protesto edilmesiyle ilgili ilk kez konuştu. Şahin, ”İç siyasette otururuz, sandıkta gerekli hesaplaşmayı yaparız ama orası uluslararası bir arena. 170 ülkede canlı yayın var ve ben orada ülkemi temsil ediyorum. O yüzden onu yapan arkadaşların empati yapmasını, hoşgörülü olmasını, ülkenin menfaati için topyekun hareket etmeyi öğrenmeleri gerekiyor” dedi.

(Turnusol)

 

Tohum Takas Ağı: “Yerli Mısır patlasın, GDO’lu Mısır çatlasın”

Buğday Derneği, Tohum Takas Ağı kampanyasına 3 ve 4 Kasım tarihlerinde Şişli ve Kartal %100 Ekolojik Pazarlarda “Yerli Mısırları Patlatarak, GDO’lu Mısırları çatlatarak” başlıyor.

Buğday Derneği, %100 Ekolojik Pazarlardaki tüm organik ürün üreticileriyle birlikte tohumlara özgürlük için Tohum Takas Ağı Kampanyası’nı tanıtmak, atalık tohumların önemini vurgulamak üzere herkesi %100 Ekolojik Pazarlarda yerli mısır patlatmaya, paylaşmaya, yemeye çağırıyor. Dernek, bu etkinlikle GDO tehdidine de dikkat çekecek.

3 Kasım Cumartesi günü, Şişli %100 Ekolojik Pazar’da, 4 Kasım Pazar günü Kartal %100 Ekolojik Pazar’da patlatılacak yerli mısırlar, pazar müşterileri, kampanya destekçileri ve basınla paylaşılacak. Etkinliğe katılmak için Derneğin vereceği kâğıtlarla kendi külâhlarını yaptıktan sonra mısır patlatılan tezgâhların önünde sıraya girmek yeterli. Etkinliğe aralarında Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Nil Karaibrahimgil, Tuncel Kurtiz, Şehnaz Sam ve Leman Sam’ın da olduğu %100 Ekolojik Pazarın ünlü müdavimlerinin de katılması bekleniyor.

Ayrıntılı bilgi için bugday.org ve yasasintohumlar.org/

(Yeşil Gazete)

Et ithalatı politikası pahalıya patladı: 3 milyar dolar

Tarım Dünyası.net’ten Ali Ekber Yıldırım’ın haberine göre et fiyatlarını, ithal etle düşürme politikası sonuç vermedi. 3 milyar dolarlık ithalata karşın fiyatlar beklendiği gibi düşmedi. Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre, 2010-2012 döneminde yaklaşık 3 milyar dolarlık canlı hayvan ve et ithalatı yapıldı. Bu ithalatın yerli üreticiye verdiği zararın boyutu ise en az 5 milyar lira olduğu tahmin ediliyor.

Dev işletmeler çekildi
İthalat nedeniyle Türkiye’nin en büyük gruplarından Koç Holding ve Mc Donald’s üretimden çekilirken Banvit, Saray Halı gibi büyük gruplar ithalatçı oldu. Küçük ve orta ölçekli birçok işletme üretimden çekilmek zorunda kaldı.

Tüketiciye de yaramadı
Üç yıl süren ithalat politikası tüketicinin ucuz et yemesini sağlayamadı. Ucuza ithal edilen canlı hayvan ve karkas et tüketiciye yerli et diye yüksek fiyatla satıldı. Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve bakanlık yetkilileri de sık sık ithal edilen etin tüketicilere pahalıya satıldığından yakındı.

Hayvancılıkta 3 yıllık ithalat politikasının faturası çok ağır oldu. Türkiye, canlı hayvan ve karkas et ithalatı için doğrudan 3 milyar dolar dövizi dışarıya akıtırken, ithalat nedeniyle yerli besicilerin uğradığı zararın ise en az 5 milyar lira civarında olduğu tahmin ediliyor. Son üç yılda hayvancılığa verilen destek tutarı da 5 milyar liranın üzerinde. Ayrıca hayvancılık yatırımlarının desteklenmesi amacıyla verilen düşük faizli kredi tutarı 6 milyar lirayı aştı. Rakamlara bakıldığında bu kadar çok desteklenen, kredi muslukları açılan hayvancılık sektöründe, ithalat politikası nedeniyle üretici de tüketici de memnun değil. Besiciler yüksek girdi maliyetleri nedeniyle kilosu 15-16 liraya mal olan karkas eti ithalat nedeniyle zararına satmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Tüketici ise ithal etin en ucuz olduğu dönemde bile yüksek fiyattan et tüketmekten şikayet ediyor.

İthalata neden gerek duyuldu?
Dünyanın bir çok bölgesinde olduğu gibi Türkiye’de de 2007-2008 yıllarında çok büyük kuraklık yaşandı. Yem bitkileri ve yem hammaddeleri üretiminin azalmasına bağlı olarak yem fiyatı yüzde 100’den fazla arterken aynı dönemde Türkiye’de çiğ süt fiyatı yarı yarıya düştü. Karkas et fiyatında ciddi bir düşüş olmazken 3 yıl aynı seviyelerde (ortalama 10 lira) kaldı. Böyle bir dönemde Hükümet, yaşanacak krizi göremedi. Sektörün uyarıları dikkate alınmadı. Kuraklığa karşı ek önlemler almak yerine hayvancılıkta destekleme politikasını değiştirerek, hayvan başına doğrudan ödeme sistemine geçti. Bu yanlış politika yaklaşık 1 milyon baş süt hayvanının kesilmesine neden oldu. Sütte yaşanan krizin ete yansıyacağı belliydi ancak gerekli önlemler alınmadı. Sütte yaşanan büyük kriz 2009’da ette de yaşanmaya başlandı. Karkas etin kilosu 10 liradan 17-18 liraya kadar çıktı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı fiyat artışını birkaç spekülatör tarafından yapıldığını belirterek yine önlem almak yerine “yeterince hayvanımız var, ithalata gerek yok” açıklaması yapıldı. Etçiler artan et fiyatının durdurulması için ithalat yapılması talebini Başbakan Recep tayip Erdoğan’a iletince Başbakan olaya el koydu ve en kısa sürede ithalat yapılacağını söyledi.

EBK’ ya ithalat izni
Kırmızı et fiyatındaki yükselmeyi durdurmak için Hükümet öncelikle Et ve Balık Kurumu’na ithalat yetkisi verdi. Resmi Gazete’nin 30 Nisan 2010 tarihli sayısında yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Et ve Balık Kurumu’na 31 Aralık 2010 tarihine kadar 16 bin ton damızlık olmayan canlı hayvan ve 7 bin 500 ton karkas et ithalatı yetkisi verildi. Bu yetki kapsamında yüzde 135 olan canlı hayvan gümrük vergisi belirlenen 16 bin ton için yüzde 10 düşürüldü. Et ve Balık Kurumu’nun ithal edeceği 7 bin 500 ton et için gümrük vergisi yüzde 225’ten yüzde 25’e indirildi. Et ve Balık Kurumu bu karar çerçevesinde ithalat için ihaleye çıktı. İlk iki ihale iptal edildi. Yapılan ihaleler et fiyatında ciddi hiçbir düşüş sağlamayınca Bakanlar Kurulu, 29 Haziran 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ikinci bir kararla Et ve Balık Kurumu’na bu kez sıfır gümrükle ve süresiz olarak 100 bin ton damızlık olmayan canlı hayvan ithalat yetkisi verdi.

Vergi oranlarında baş döndürücü değişiklik
Et ve Balık Kurumu’na sağlanan bu ayrıcalık özel sektörün tepkisine neden oldu. Özel sektörde ithalat için gümrük vergilerinin düşürülmesini istedi. Hükümet 7 Ağustos ve 13 Ağustos’ta aldığı kararlarla kasaplık hayvan gümrük vergisini yüzde 40’a düşürdü. 14 Eylül’de Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ithalatına izin verdi. Gümrük vergilerindeki bu düşüşlerde yeterli olmayınca 19 Eylül 2010’da canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi yüzde 20’ye karkas ette yüzde 30’a düşürüldü. 28 Ekim 2010’da canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi sıfırlandı. 22 Aralık 2010’da ise ithalattaki vergi oranları süresiz uzatıldı. Besicilerin iflasa sürüklenmesi nedeniyle 2011’in mart ayından başlayarak gümrük vergisi oranlarında bu kez artırma sürecine girildi. Karkas etin gümrük vergisi 19 Mart 2011’de yüzde 30’dan yüzde 45’e, 13 Mayıs 2011’de yüzde 60’a, 2 Temmuz 2011’de de yüzde 75’e çıkarıldı. Son olarak 30 Ekim 2012’de Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile karkas etin gümrük vergisi yüzde 100’e, canlı hayvan ithalatındaki gümrük vergisi de yüzde 40’a çıkarıldı.

Türkiye Hijazi ile tanıştı
Hükümetin canlı hayvan ve et ithalatı ile görevlendirdiği Et ve Balık Kurumu’nun açtığı ihalelerde Ürdün Merkezli Hijazi firması öne çıktı. İthalatın yıldızı konumundaki Hijazi hemen her ihalede en düşük fiyatı vererek kazandı. Hijazi adeta devletin et ve canlı hayvan tedarikçisi oldu.

Yatırım yapanlar da pişman oldu
Hükümet bir yandan canlı hayvan ve et ithalatına kapıları açarken bir yandan da 1 Ağustos 2010 itibariyle hayvancılık yatırımı yapanlara sıfır faizli kredi verdi. Sıfır faizli kredi ile yaratılan talep nedeniyle hayvan fiyatında ciddi artış oldu. Damızlık gebe düve fiyatı 4 bin liradan 7 bin liraya çıktı. Bir çok yatırımcı bu yüksek fiyattan hayvan alarak yatırım yaptı. İthalatın artması ile hayvan fiyatında tekrar gerileme oldu. Bugün damızlık fiyatı 4-5 bin lira seviyesinde. Yatırım yaparken 7 bin liraya alınan hayvanın değeri en az 2 bin lira düştü. Sıfır faizli kredi ile yatırım yapan bir çok girişimci de ithalat nedeniyle zarara uğradı.

Koç ve Mc Donald’s çekildi
Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle ithal ucuz etle rekabet edemeyen dev firmalar bile piyasadan çekilmek veya onlar da ithalat yapmak zorunda kaldı. Kurulduğunda Türkiye’nin en büyük hayvancılık işletmesi olan Şanlıurfa’daki Koç Ata Çiftliği besicilikten çekilmek zorunda kaldı. Kendi restoranlarının et ihtiyacını karşılamak üzere hayvancılık sektörüne giren dünyanın en büyük fast-food mağazalar zinciri McDonalds’da ithalata ve yüksek girdi maliyetleri nedeniyle hayvancılık sektöründen çekildi. Türkiye’nin en büyük besicilerinden Banvit ve Kayseri Develi’deki Saray Halı,Yaşar Holding ve diğer bir çok büyük işletme ise ithalat yaparak faaliyetlerini sürdürdü. Büyüklerden bazıları havlu atarken bazıları da ithalatla yoluna devam etti. Küçük ve orta ölçekli birçok besi işletmesi ise ithalat karşısında dayanamayarak sektörden çekildi.

Kurbanlık ve saman ithal edildi

Geçen 3 yıllık dönemde Türkiye sadece canlı hayvan ve karkas et ithal etmekle kalmadı tarihinde ilk kez kurbanlık ithalatı yaptı. Bu yıl ise ilk kez ot ve saman ithal edildi. Uygulanan ithalat politikası ile Türkiye’ye çok miktarda hayvan ithal edilirken bu hayvanların yiyeceği yem hesaplanmadı. Kuraklığın da etkisi ile saman ve ot fiyatı yüzde 300 civarında artış gösterdi. Çözüm olarak ot ve saman ithalatı tercih edildi.

Tüketici ucuz et yiyemedi
Canlı hayvan ve et ithalatının başladığı 2010 yılında en düşük fiyatla ithalatın yapıldığı dönemde bile tüketici eti ucuza tüketemedi. İthal edilen etler büyük marketlerde “yerli et” olarak yüksek fiyattan satıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve bakanlık bürokratları da sık sık biz ucuza et getiriyoruz ama marketlerde pahalıya satılıyor diye şikayetçi oldu. Et ve Balık Kurumu bu nedenle başlangıçta ithal ettiği canlı hayvanları kestirerek marketlere, kasaplara satarken piyasayı düzenleyebilmek için franchising sitemi ile mağazalar açmak zorunda kaldı. Açılan 79 mağazanın 75’i faaliyetini sürdürüyor.

İthalat azalıyor
Hayvancılıkta 2010 yılında başlayan ve 2011’de zirveye ulaşan ithalat giderek azalıyor. Gümrük vergilerinin artırılması nedeniyle bu yılın ilk 8 aylık döneminde hem canlı hayvan hem de karkas et ithalatında ciddi bir düşüş var. Canlı hayvan ithalatı resmi olarak yasaklanmasa da Gıda Tarım ve Hayvancılık bakanlığı ithalat yapmak isteyenlere veteriner hekim görevlendirmediği için gayri resmi bir yasak uygulanıyor. Karkas ette ise gümrük vergisinin yüzde 75’e yükseltilmesi ile cazip olmaktan çıkmıştı. Hükümetin 30 Ekim’de aldığı kararla vergiyi yüzde 100’e çıkarması ile ithalatın durma noktasına geleceği beklentisi var.

İthalat politikası hep başarısız oldu
Geçmiş yıllara da bakıldığında özellikle 1980 sonrasında yerli üreticiyi terbiye etmek amacıyla yapılan canlı hayvan ve et ithalatı ülke hayvancılığında büyük bir çöküşe neden oldu. Daha sonra 1995-96 yıllarında yapılan karkas et ithalatının da ülkeye yararı olmadığı gibi ülke hayvancılığına ciddi darbe vurduğu biliniyor. Hükümetin 2010’da başlattığı canlı hayvan ve et ithalatının da ülke hayvancılığına yarar getirmediği bir kez daha görülmüş oldu. Üstelikte bu hükümet ülke tarihinde ilk kez kurbanlık hayvan ve saman ithal eden hükümet olarak tarihe geçmiş oldu.

Başa dönüldü
İthalatın başladığı 2010 yılında karkas etin kilosu 17-18 liradan satılıyordu. Yapılan ithalatla birlikte yerli besici zararına da olsa 14 liradan karkas et satarken başlangıçta 10 daha sonra 12 liradan ithalat yapıldı. Gelinen noktada karkas etin kilosu 15-16 lira seviyesinde. İthalat başlarken kıymanın kilosunu 16 liradan satışa sunan Et ve Balık Kurumu bugün 18.5 liradan satıyor. Bir anlamda başa dönüldü. Yeni vergi artışı ile et fiyatının artması ve yine karkas etin 17-18 liraya çıkması bekleniyor.

Et Balık yerli besiciye dönüyor
Hükümetin ithalat yapmakla görevlendirdiği Et ve Balık Kurumu 2010 yılında kestiği hayvanın yüzde 75’ini ithal ederken yüzde 25’ini yerli besiciden aldı. Geçen yıl bu oran yüzde 40 ithal yüzde 60 yerli oldu. Bu sene de aynı oranın gerçekleşmesi bekleniyor.

Et ve Balık Kurumu Genel Müdürü Bekir Ulubaş, birinci görevlerinin piyasayı regüle etmek olduğunu belirterek DÜNYA’ya şu bilgileri verdi: “ Biz kurum olarak ithalatın başladığı 2010 yılında 132 bin 280 büyükbaş sığır ithal ettik. Yerli besicilerimizden ise 31 bin 492 hayvan aldık. Kesimlerimizde ithalat oranı yüzde 74’ti. Geçen yıl bu oran değişti. 2011’de toplam 97 bin 814 hayvan kestik. Bunun 39 bin 400’ü ithal geri kalanı yerli. Yani yüzde 60 yerli hayvan yüzde 40 ithal hayvan aldık. Bu yılın ilk 8 ayında ise 72 bin hayvan kesimimizin yüzde 40’ı yani 28 bini ithal, yüzde 60’ı yerli. Yıl sonuna kadar kesilen hayvan sayısının 100 bine ulaşacağını ve ithal oranının yüzde 30’a gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Bizim asıl görevimiz piyasanın regüle edilmesi. Hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak bir politika uyguluyoruz. Bundan sonra da bunu yapacağız. Et ve Balık Kurumu olmasaydı tüketici çok daha pahalıya et tüketmek zorunda kalırdı.”

Canlı hayvan ve ette vergi oranlarındaki değişim
30 Nisan 2010: Bakanlar Kurulu Kararı ile Et ve Balık Kurumu’na 16 bin ton canlı hayvan ve 7 bin 500 ton karkas et ithalatı yetkisi verildi. Bu ithalat için canlı hayvanın gümrük vergisi yüzde 135’ten yüzde 10’a, etin gümrük vergisi yüzde 225’ten yüzde 25’e indirildi.

29 Haziran 2010:Et ve Balık Kurumu’na sıfır gümrükle 100 bin ton damızlık olmayan canlı hayvan ithalat yetkisi verildi

7 Ağustos 2010: Özel sektör için kasaplık canlı hayvan gümrük vergisi yüzde 40’a düşürüldü.

14 Eylül 2010: Cumhuriyet tarihinde ilk kez kurbanlık ithalatına izin verildi.

19 Eylül 2010: Canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi yüzde 20’ye karkas ette yüzde 30’a düşürüldü.

28 Ekim 2010: Canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi sıfırlandı.

22 Aralık 2010: Canlı hayvan ithalatındaki sıfır gümrük oranı ve karkas etteki yüzde 30 gümrük vergisi süre sınırı olmaksızın uzatıldı.

19 Mart 2011: Karkas ette gümrük vergisi yüzde 30’dan yüzde 45’e yükseltildi.

13 Mayıs 2011: Karkas etin gümrük vergisi yüzde 60’a çıkarıldı.

2 Temmuz 2011: Karkas ette gümrük vergisi yüzde 75’e çıkarıldı.

30 Ekim 2012: Ette gümrük vergisi yüzde 100’e, canlı hayvan ithalatındaki gümrük vergisi de yüzde 40’a çıkarıldı.

İthalat dönemi hayvancılık destekleri
YIL Destek (bin TL)
2009 867.947
2010 1.192.617
2011 1.727.000
2012 * 2.100.000
* tahmini

Canlı hayvan ve et ithalatı(bin dolar)
YIL Canlı hayvanlar Et ve yenilen sakatatlar
2009 33.664 1.600
2010 333.080 250.174
2011 1.028.120 513.600
2012 * 599.373 78.206

* ilk 8 aylık
Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı

(Tarım Dünyası.net)