Ana Sayfa Blog Sayfa 4479

RTÜK’ten ATV’ye “erkek şiddetini meşrulaştıran dizi yayınlama” cezası

RTÜK, ATV kanalında yayınlanan“Alemin Kıralı” adlı dizide erkek şiddetinin meşrulaştırıldığı gerekçesiyle ATV’yi 890 bin TL para cezasına çarptırdı.

RTÜK raporunda adına yönelik şiddete karşı Türkiye’nin imzaladığı uluslar arası sözleşmelere vurgu yapılırken, “toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar” hükümlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle kanala para cezası verildi.

Radyo Televizyon Üst Kurulunun raporunda şu ifadelere yer verildi:

“Kubat’ın sonu gelmez gibi görünen sadizminin hedefinde sadece karısı Nihale değil, zaman zaman sokakta karşılaştığı kadınlarda da fiili olarak olmasa da fikren yer almaktadır. Kadının kamusal alanda dekolte veya ‘açık’ kıyafet giyerek, erkekler tarafından sözle ve davranışla rahatsız edilmeye meydan hazırladığını savunan mite gönderme yapılarak, Kubat’ın sokakta rastladığı ‘açık’ giyinen kadınlara yönelik şiddet arzusunun komik bir biçimde verildiği görülmüştür”.

(Bianet)

 

Zorba balesi Mersin’de sanatseverler ile buluşacak

Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB), Vladimir Lungu’nun yönettiği, Polonyalı koreograf Anna Krzyskow’un sahneye koyduğu “Zorba” balesini sahneleyecek.

MDOB Müdür ve Sanat Yönetmeni Erdoğan Şanal yaptığı açıklamada, dünya edebiyatının başyapıtı olan “Zorba”nın, bale sahnesinde de başyapıt olmaya aday olduğunu kaydetti.
“Zorba” balesinin ilk gösteriminden bu yana Mersinli sanatseverlerin gönlünde taht kurduğunu belirten Şanal, “Ülkemizin çok yakından tanıdığı Nikos Kazancakis ve Mikis Teodorakis’i Mersinli sanatseverlerle buluşturarak muhteşem bir yapıma imza atmış bulunmaktayız. Dünya edebiyatının başyapıtı olan “Zorba”, ale sahnesinde de başyapıt olmaya aday. Bu muhteşem dans ve müzik şölenine tüm sanatseverleri çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.

MDOB’un sanatçılarının da rol alacağı, libretto ve koreografisi Lorca Massine’ye, dekor tasarımı A. Seyhan Atamer’e, kostüm tasarımı Aydan Çınar’a ve ışık tasarımı Tarı Deniz’e ait eser, 8 Ocak Salı günü saat 20.00’de Mersin Kültür Merkezi’nde sahnelenecek.

Zorba balesi, John adında bir yabancının küçük bir Yunan kasabasına gelmesiyle başlayan ve burada gördüğü dul bir kadın olan Marina’ya aşık olmasıyla devam eden hikayeyi anlatıyor.

(Cnn Türk)

Fildişi Sahili’nde yılbaşı faciasında ölenler için yas

0

Fildişi Sahili’nin eski başkenti Abidjan’da en az 61 kişinin ölümüyle sonuçlanan yılbaşı izdihamı ardından üç günlük yas ilan edildi. Plateau mahallesindeki stadyumda havai fişek gösterisini izleyen yüzlerce kişi yeni yıla girildikten sonraki saatlerde dar bir sokakta yığılmış, çıkan panikte birçok kişi ezilmiş, birçokları da havasızlıktan boğulmuştu. Ölenlerin çoğu 15 ve daha genç yaşlardaydı.

İzdihamın soruşturması sürüyor. Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara, olayın bir ulusal trajedi olduğunu belirtti. 65 bin kişilik Felix Houphouet Boigny Stadyumundaki havai fişek gösterisi ardından tam olarak ne olduğu konusunda farklı yorumlar yapılıyor.

Bazı kişiler, bir grup gencin bıçak tehdidiyle insanların cep telefonlarını gaspetmeye giriştiğini ve kalabalığın da  paniğe kapıldığını anlatıyor. Bazıları da güvenlik güçlerinin şehir merkezine yürüyen binlerce insanı kontrol etmede etkisiz kaldığını ve bunun da izdihama yol açtığını belirtiyor.

Cumhurbaşkanı Ouattara, Abidjan’daki iki hastaneye kaldırılan yaralılardan bazılarını ziyaret etti ve tedavi masraflarının devlet tarafından karşılanacağına söz verdi.

Ülkede 2010 yılında yapılan seçimlerin sonucunun eski başkan Laurent Gbagbo tarafından kabul edilmemesini izleyen huzursuzluk döneminin ardından, yakınlarda yeniden sağlanan barışı kutlamak amacıyla, yılbaşı gecesi Felix Houphouet Boigny Stadyumunda havai fişek gösterisi düzenlenmesine karar verilmişti.

(BBC Türkçe)

 

Apple’ın Paris mağazası yılbaşı gecesi soyuldu

Ünlü multimedya şirketi Apple’ın Paris’in Champs-Elysees bölgesinde bulunan mağazası yılbaşı kutlamaları esnasında silahlı kişiler tarafından soyuldu. Şirket tarafından yapılan açıklamada 1,3 milyon euro değerinde apple ürününün çalındığı belirtildi.

The Telegraph gazetesinde yer alan habere göre dört maskeli soyguncu mağazaya giriş kapısından girerek güvenlik görevlisini etkisiz hale getirdi. Fransız polisi çok iyi organize olduklarını belirttiği hırsızların önceden tasarlandığı belli olan soygunda stokta tutulan kutular dolusu apple ürününü bina dışında beklettikleri kamyona yüklediklerini, soygunun mağazanın kapanmasına üç saat kala gerçekleştiğini açıkladı.

(Yeşil Gazete, The Telegraph)

2012’nin Özeti: ‘Başbakan Ne Söylüyorsa Odur!’- Oya Baydar

2012 yılı, çok şükür geride kaldı. Dünyada, bölgede, ülkede; çekip gitmesine kimsenin üzülmediği kötü bir yıldı. Kan, gözyaşı, savaş, zulüm sahneleriydi televizyon ekranlarında izlediğimiz ya da içinde yaşadığımız.

Türkiye için 2012’yi daha da ağır kılan, barış ve demokrasi umudunun aşınması, giderek yitip gitmesiydi. Türk-Kürt, laik- Müslüman, Alevî-Sünnî, sağcı-solcu, Ulusalcı Kemalist- İslamcı muhafazakâr- özgürlükçü demokrat, vb. bir dizi fay hattının ayırdığı; cepheleşmekten- cepheleştirilmekten, çatışmadan, didişmeden yorulmuş, huzur, barış, kardeşlik özleyen kitlelerin umutları bir başka bahara kaldı.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yılın son gününde Ceylanpınar’da yeni kurulan tesislere işçi alınacağını müjdelemesinin ardından kalabalık içinden birinin “Ceylanpınarlı işçi alınmaz” demesi üzerine öfkeyle parmağını sallayarak “Provokasyon yapma… Başbakan ne söylüyorsa odur” diye kükremesi 2012’de Türkiye’de demokrasi ve yönetim anlayışının veciz özetiydi.

Hani insanın aklından geçirse de utanıp sıkılıp, alacağı cevaptan korkup söyleyemediği sözler vardır. Maaşallah Başbakan’ın ne böyle bir kaygısı ne de pervası var. Çevresindeki akıldaneleri de kendisinin küçültülmüş kopyaları sanki. Başbakan ne söylerse o oluyor. Partisi içindeki kulları ya tıpkı onun gibi düşünüyorlar, daha doğrusu düşünmüyorlar, şeyhin peşinden gidiyorlar; ya da kapalı kapılar ardında, evlerinin mahreminde söylediklerini açıkça söylemeye cesaret edemiyorlar. Biat kültürünün kulluk zihniyeti böyle bir şeydir işte.

Tayyip Bey hem bu zihniyetten hem de gerek kendisinin gerek çevresinin neredeyse her cümlenin başında tekrarladıkları yüzde 50’lik oy desteğinden güç alıyor. O desteğin ufak ufak inişe geçtiğini, Türkçü milliyetçilikle Sünnî İslamcılık bezirgânlığının beklenen oy artışını sağlamak yerine geri tepebileceğini, manipüle edilmiş kamuoyu yoklamalarıyla iç ferahlatmanın sonucu değiştirmeyeceğini söyleyip; 100’ün yarısı 50 ettiğine göre halkın yarısının da Başbakan ve partisine karşı olduğunu, oy vermediğini hatırlatalım. “Başbakan ne söylerse odur” diye bağırırken Sayın Erdoğan’ın anlayamadığı bu basit gerçek işte. Her iki seçmenden biri sizi seçmişse, biri de seçmemek bir yana giderek size karşı bileniyor.

Gel de Rosa Luxemburg’un sadece kendi partisinin muktedirlerine değil genel olarak iktidara yönelttiği uyarıyı hatırlama! “ Özgürlük, sadece iktidar yandaşlarının ya da ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar bir partinin üyelerinin özgürlüğü değil, farklı düşünenlerin özgürlüğüdür.” Hapishanedeki hücresinde katledilip Spree nehrinin kanallarından birine atılan Rosa Luxembourg’un Rus Devrimi yapıtından alınmış bu satırlar, Berlin’de kendi adını taşıyan meydanda Volskbühne’nin önündeki kaldırım taşlarına metal harflerle kazınmıştır.

Kültürel-düşünsel çapı malum Başbakanımız’dan kendisine çok yabancı bir zihniyet dünyasına ait bu alıntıyı bilmesini bekleyemeyiz ama demokrasilerde “Ben ne söylersem odur” denemeyeceğini, değil sadece yüzde 50, yüzde 90 oyun bile böyle bir duruşa hak ve cevaz tanımadığını o da bilir elbette. Ama bilmek yetmiyor, içine sindirmiş, beynine yüreğine kazımış olmak gerek, ki Tayyip Bey’de bu yok işte. Peki onda yok da hükümetinin, partisinin, grubunun Başbakan’a yakın üyelerinde var mı?

Kendi ilerleme raporunu kendin yaz…

Hatırlayalım:Avrupa Birliği’nin Ekim ayında açıklanan İlerleme Raporu’nu, (hani Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun bir televizyon programında ekran karşısında buruşturup çöp tenekesine atacak kadar öfkelendiği raporu) Tayyip Erdoğan da beğenmemiş, AB Bakanı Egemen Bağış’a Türkiye’nin kendi raporunu hazırlaması emrini vermişti. Egemen Bağış, Çetin Altan’ın artık vecize haline gelmiş deyimiyle “Türkün Türke propagandası”, daha doğrusu iktidarın kendi yandaşlarına propagandası türünden bir belge hazırlatmış. “Rapor, Türkiye’nin özgüveni, Avrupa’daki çarpık zihniyete meydan okumasıdır” diyor kof propaganda ve şişinme belgesini açıklarken. Bazen, bunlar bizleri sersem, âlemi aptal mı sanıyorlar, ya da ne kadar komik ve zavallı duruma düştüklerinin farkında mı değiller diye düşünüyorum. Senin iktidarın, AB bakanı olarak bizzat sen; o çarpık gördüğün zihniyetin merkezine, yani Avrupa Birliği’ne dahil olabilmek için çırpınmıyor musun yıllardır, diye sormazlar mı adama.

İyi kötü mürekkep yalamış, biraz dünyayı görmüş, bakanlığa kadar gelmiş biri, “Başbakan ne söylerse odur” sözünü; işsiz bir yurttaşın pes perdeden yakınmasının bile zat -ı şahanenin gazabına nasıl uğradığını görüp işittikten sonra, “AB İlerleme Raporu’ndaki eleştiriler azmış bile” diye düşünemiyorsa, durum vahim demektir. Eskilere göre daha özgürlükçü bir dizi yasa çıkarmak iyidir tabii, hatta çıkarılamasa bile lafını etmek, tartışmaya açmak da iyidir ama özgürlüklerin özü – anlamı içselleştirilmedikçe, despotik zihniyet, tek adamlık, millî şeflik iktidarın genetik kodu olarak varlığını korudukça, özgürlüğün farklı düşünenlerin özgürlüğü anlamına geldiği kavranmadıkça, “kendi ilerleme raporunu kendin yaz, başkalarına güvenme” komikliği sürüp gider.

2013’ ün Özeti Ne Olacak?

Peki 2013’ün özeti ne olacak? O özeti, yine Erdoğangiller’in sözlerine, edimlerine mi bırakacağız? Yoksa, kimilerinin ceplerine öksürür gibi tekrarlayıp durdukları yüzde 50 oyda ifadesini bulan çoğulcu değil çoğunlukçu böbürlenmeyi boşa çıkarabilecek çoğulcu bir çoğunluk yaratmak için kolları sıvayabilecek miyiz? AKP’liler, Müslüman muhafazakârlar, devrimci Müslümanlar, bütün etnik gruplar, Kürtler, Alevîler, laikler, ben, sen, o, hepimiz dahil, tek ve ortak paydası herkes için özgürlük, herkes için adalet olan bir zihniyet birliğinde buluşabilecek miyiz? Herkesin kendi yerini, kendi örgütünü, kendi görüşünü, inancını koruduğu; ama herkesin de sadece Tayyip Erdoğan’ın değil , kim söylerse, kimden gelirse gelsin “Ben ne söylüyorsam odur” mutlakçılığına karşı “Özgürlük, farklı düşünenlerin özgürlüğüdür”de buluştuğu hiyerarşisiz, şefsiz, buyruksuz, “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” bir irade ve zihniyet birliği…

Biliyorum, bir hayal. Ama bugün vardığımız ve aştığımız pek çok şey bir zamanlar hayaldi. O hayali kurabilenler, bir gün hayali gerçekleştirmeyi de başarırlar. İş ki kafalarımızdaki ve gönüllerimizdeki engelleri aşmaya cesaret edip özürlükçülükte buluşabilelim.

Oya Baydar – www.t24.com.tr

 

Galatasaray öğrencileri 3 Ocak’ta “Ya imza ya İstifa” boykotunda

Galatasaray Üniversitesi öğrencileri, rektörün ODTÜ’deki olaylar sonrası Başbakan’ı destekleyen metni imzalamasına tepki göstermeyi sürdürüyor. GSÜ öğrencileri yaptıkları açıklamada 3 Ocak’ta derse girmeyerek boykota gidecek ve rektöre “ya imzanı çek, ya istifa et” diyecekler.

GSÜ’de öğrencilerin protestosu sürüyor. Cuma günü rektörlüğü kuşatan öğrenciler istifa talep etmiş, rektör özür dilemek zorunda kalmış ancak metinden imzasını çekmemişti.

İstifa talebini sürdüren öğrenciler 3 Ocak’ta dersleri boykot edecek. Yapılan açıklama şu şekilde:

“3 Ocak Perşembe günü rektöre verdiğimiz sözü tutuyoruz.

Taleplerimizin arkasındayız. Rektör imza attığı öğrencileri hedef gösteren metinden imzasını çekecek ya da istifa edecek

3 Ocak’ta GSÜ öğrencileri derse girmek için değil hesap sormak için üniversiteye geliyor

3 Ocak Perşembe günü GSÜ panellerle, etkinliklerle, müzik dinletileriyle dolacak

Enstrümanı olan enstrümanını getirecek, forumda herkes sözünü söyleyecek, GSÜ ayakta, ayakta kalmaya devam edecek!

ODTÜ öğrencilerine barıştan, bilimden ve özgürlükten yana taleplerini dile getirdikleri, protesto haklarını kullandıkları için yöneltilmedik suçlama bırakmayan başbakanı, ana akım medyayı ve rektörleri kınıyoruz.

ODTÜ’lü arkadaşlarımızın yanındayız!

Üniversitemizin öğrencilerine yabancı, iktidarın memuru rektörünü ya öğrencileri hedef gösteren utanç metninden imzasını geri çekmeye ya da istifa etmeye çağırıyoruz.

Bizler de ODTÜ’deki arkadaşlarımız gibi savaş karşıtıyız, bilimden yanayız, baskılara karşı özgürlüğü savunuyoruz.

GSÜ ÖĞRENCİLERİ”

(Başka Haber, Sol)

Yasinimizin dediği gibi, akıllı olun akıllı! – Erdal Doğan

Sizler nasıl insanlarsınız anlayamadım gitti!

O güzelim kuşlardan, balıklardan, yapıp ettiğimiz ustalık dönemi müteahhitlik eserlerimizden, yalnız yurtta değil cihanda da esip gürlememizin yankılarından bahsetmiyorsunuz da sürekli ecdadımızla, onlara layık olmaya çalışan torunları ile uğraşıp duruyorsunuz.

Şu güzelim vatanın birlik ve geleceğinin o muhteşem mirasını taş gibi sağlamlaştırmakla korunacağını halen anlayamadınız ya ben ona yanarım.

Israrla hukuk, adalet, özgürlük demagojileri ile ortalığı zehirleyip duruyorsunuz.

Bir halt edip birkaç kez İttihatçıları ve Kemalistleri eleştirdik ya hemen ondan geleceğe dair çıkar umdunuz.

Ya arkadaş o bir hataydı. Hatta hata da değildi oy için söylenmiş gelir geçer laflardı.

Nasıl ki oyunu aldığımız halkın zaman zaman gönlünü hoş tutmak için varlığını anıyorsak, onun gibi bir şeydi.

Bu açık seçik propagandaları dahi anlamaz ne acayip insanlarsınız.

Ha romantik idealistlerdenseniz burası uymaz bu halinize gidin bir başka memlekete.

Burada böyle şeylere yol vermedik, verdirmeyiz de bilin bunu.

Her daim Hrant Dink’i, Fırat’ın doğusunu, Roboski’yi, Kürtlerin, Alevilerin haklarını yazıp duruyorsunuz.

Ya kardeşim gerçekten ne anlamaz kıt zeka sahibisiniz! Gerçekten nasıl halen II. Abdülhamit’ten beri şu eşsiz vatanın biricik harcı, çimentosu olan Türk-İslam ideolojisi ile harmanlayıp çabaladığımızı nasıl görmez ve idrak etmezsiniz anlamış değilim.

Anlatmaya gerek yok ama kısaca o unutkan zekanıza tekrar hatırlatmak gerekirse; Bildiğiniz gibi rahmetli II. Abdülhamit’in eksik bıraktığı yerden sağ olsunlar ecdadımız Talat ve Enverler zaman zaman yine at sırtında, zaman zaman da motorize kuvvetlerle o başlanan işi büyük ölçüde hallettiler. Biz de onlara layık olmak için önce naaşlarını bulup getirttik, getirtmekle yetinmedik o naaşları anıtlarla taçlandırdık. Yetmedi Yüce Türk Adaletinin tecellisi için Avrupa’nın en büyük Adalet Sarayı’nı da onların mezarlarının yanı başına inşa ettik. Bir boşluğun milli ülkümüze verilecek en öldürücü zehir olduğunu düşünerek her şeyi düşündük.

BAZILARINIZ ŞARAP EŞLİĞİNDE BOĞAZA BAKARAK VATANI PARÇALIYOR

Mülkümüzün temelini koruyan milli hakim ve savcılarımız unutulur mu? Es kaza geçmişini unutur da görevlerini savsaklamasınlar diye her sabah ecdadını ve onun aziz eserlerini hatırlasınlar istedik. Onun için mezarlarının tam yanı başına bizim Varyap’çılara bu adalet sarayını yaptırttık. Aslında en büyük eserimiz bu eserdir. Ama bu mesajımızı torunlarımız iyice zikretsin, çözsün diye sözünü etmiyoruz. Onlara layık olmak için cumhuriyet idaresinden beri bu aşkla yanıp tutuşuyoruz. Siz ne yapıyorsunuz? Hep o içi boş evrensel hukuktan, adaletten dem vurup duruyorsunuz. Ha bir de son yıllarda sürekli vicdan deyip duruyorsunuz. Arkadaş işiniz gücünüz para, mal, mülk, şöhret getirmeyen o ucuz lafları edip vatanı bölüp parçalamak. Hatta bazılarınız bunları şarap eşliğinde boğaza bakarak yapıyor. Hiç mi utanmanız arlanmanız yok?

Son günlerde yine bir tutturmuşsunuz neymiş efendim, ölüm fermanı olan ceza dosyasında Hrant Dink’in kararına onay veren hakimi nasıl olur da ombudsman seçermişsiniz?

Ya adam söyledi ben onu Fırat diye biliyordum. Yine durmadanız bu adam yalan söylüyor dediniz.

Ya arkadaş siz nasıl o ecdat torunu baş denetçimize yalan söylüyor dersiniz?

Koskoca adam Fırat diyorsa Fırattır. Bir bildiği vardır. Tartışmayı kapatmak istiyordur.

Ne diye yalan söylüyor diye halen üstüne üstüne gidiyorsunuz?

Adam bu koskoca devlette 36 yıl hakimlik yapmış, şimdi de vatanın ombudsmanı olmuş üstün bir ecdat torunu. Haliyle içki de içmez. Yazmış da açık açık CV’sine. Yemini sırasında “ileri demokrasi” de demiş.

Bunlar yetmiyor size, devamla “aman efendim beyfendi büyük lutufta bulunmuş da Ermeni komşusunun varlığına tahammül etmiş.”

Neymiş efendim bu tür söylem sahipleri medeni ülkelerde ömür boyu ırkçılık etiketi ile yaftalanır, bir daha kamuoyuna çıkamazmış.

Ya kardeşim orası başka burası başka. Ne diyecekti ki bu kardeşimiz?

“Bu vatan; Ermenisi, Rumu, Süryanisi, Zerdüştü, Ezidisi ile bizim ortak vatanımızdı” mı diyecekti?

Pes artık yani… Bu elin yabancılarına eski Cumhurbaşkanımızdan, yüce yargımıza, ordumuzdan, emniyetimize, okul ders kitaplarına kadar hep yabancı deyip durmamış mıyız ve ona göre işlem yapmamış mıyız?

Üstüne üstlük onca işinin içinde Özel Harp Dairemiz bunlar için sürekli teyakkuzda olup özel planlar yapmamışı mı?

Bizler de milletçe ve devletçe bu planlara sahip çıkmamış mıyız? Tüm bunlar yenimi ki halen anlamamakta ısrar edip bu zavallı ombudsmanın üzerine gidiyorsunuz?

Bu kıymetli ecdat torunu daha ne yapsın?

Hatta Ermeni komşularını onurlandırmak için evlerini dahi ziyaret ediyormuş.

Yok olmadı bir de istifa etsin ve “efendiler ben bu makama layık değilim, tarafsızlığım ve güvenirliliğim konusunda çok şüphe doğdu” desin. Pes artık. Daha neler…

İnanın bunu düşünen hainler de var aranızda.

Nasıl ki Hrant Dink, büyük emekle yetiştirilip Dersim’i bombalamaya gönderilen Büyük Türk Kadınımız, Atamızın manevi evladına Ermeni iftirasını attığında O’na karşı milletçe ve devletçe karşı çıkmışsak ve linç etmişsek yine yaparız.

Bırakın artık o kıymetlimiz, içki içmeyen ombudsmanımızın peşini. O kalın kafanıza sokun artık: “Türkiye Türklerindir”.

Bunu bir ara sevgili Vecdi abimiz münasip bir dille yine dillendirmişti de yine o bildik koro hep birden karşı çıkmıştı.

Kardeşim o taş kafalarınız artık anlasın, gerektiğinde evlatlarımızın hepsi birer Ogün, Yasin olur. Bu çocuklar buraları dar ederler size. Zaten sizin yüzünüzden o çocuklar hak etmedikleri ağır hapis cezaları aldılar. Az kalsın yine sizin yüzünüzden örgüte sokulup terörist yapılacaklardı.

Yaa düşündükçe sizin yediğiniz haltlara ne yer dayanır ne kalem.

Daha geçenlerde işkenceci, tecavüzcü diye diye bir ecdat torununu daha yerleştirdiğimiz emniyet müdürlüğü koltuğundan kaldırmaya teşebbüs ettiniz.

Neymiş efendim solculara, Kürtlere işkence yapmış. Halbuki bunları söylemeden önce mağdur olduğunu iddia edenlere bir baksanıza. Bu insanların topu zaten makbul insan değil ki. Bunların lafları ile ortalığı bulandırıyorsunuz. Bununla yetinmediniz AİHM’den kararları ortaya saldınız. Bir Türk oğlu Türk yargıcın verdiği kesinleşmiş bir kararı gösterebildiniz mi? Hayır gösteremediniz. İşiniz gücünüz hainlik.

Ha yapmışsa ne olmuş. Zaten bu iddiaları atan insanlar her daim tahammül sınırlarımızı zorlayan insanlar değil mi? Bunların topu her türlü iftirayı ecdadımıza atmaya müsait değil mi?

Bakın size son sözümüz; sabrımızı taşırmayın ve ekmeğini, suyunu içtiğiniz bu vatanın milli reflekslerini aşındırmayın artık. Özel Harp Dairemize iş çıkartmayın.

Sevgili Yasinimizin dediği gibi, efendiler akıllı olun akıllı!

 

Erdal Doğan -www.demokrathaber.net

 

Hitchcock Şubat’ta vizyonda

Sacha Gervasi’nin yönettiği ve Anthony Hopkins, Helen Mirren, Scarlett Johansson, Danny Huston, Toni Collette, Michael Stuhlbarg, Michael Wincott, Jessica Biel, James D’Arcy, Richard Portnow, Kurtwood Smith, Ralph Macchio, Kai Lennox ile Tara Summers’ın oynadığı Hitchcock, 01 Şubat 2013de Tiglon Film dağıtımıyla Tiglon Film tarafından vizyona çıkarılıyor.

Hitchcock, sinema tarihinin en etkileyici isimlerinden, korku ustası Alfred Hitchcock ile karısı ve aynı zamanda ortağı da olan Alma Reville’in aşklarını anlatıyor. Film, Hitchcock’un çığır açan filmi, ünlü Sapık’ın(Psycho) yapım sürecinde geçiyor.

(Sadibey.com)

“Chavez’in şuuru açık”

Venezuela cumhurbaşkanı yardımcısı Nicolas Maduro, cumhurbaşkanı Hugo Chavez’in şuurunun açık olduğunu, ama “hassas ve karmaşık bir durumda” olduğunu söyledi. Maduro, son iki günde cumhurbaşkanının durumunun iyiye gittiğini belirtti.

Venezuela’da bakanlar, yılın son günü Cumhurbaşkanı Chavez’in sağlığına kavuşması için özel düzenlenen bir ayine katıldı. Chavez’in ameliyatlar sonrasında komplikasyonlar yaşadığını söylemesinin ardından resmi yeni yıl kutlamaları da iptal edilmişti

1999 yılından beri cumhurbaşkanı olan ve Ekim ayında bir kez daha seçimleri kazanan 58 yaşındaki Chavez’in 10 Ocak’ta bir kez daha yemin etmesi gerekiyor.

Cumhurbaşkanının 10 Ocak’ta yemin edememesi durumunda ne olacağı gizemini korumaya devam ederken Maduro, Chavez’in sağlığının kötüye gittiği dedikodularına tepki gösterdi.

Küba’dan Venezuela halkına televizyon aracılığıyla seslenen Nicolas Maduro, Chavez’in “hassas bir durumda” olduğunu aktardı. 11 Aralık’ta dördüncü kanser ameliyatına giren Chavez, şimdi de akciğer enfeksiyonuyla boğuşuyor. Chavez’in sağlık durumu hakkında fazla detaya girmeyen Maduro, cumhurbaşkanının yaşadığı komplikasyonların bir akciğer enfeksiyonuna bağlı olduğunu aktardı.

Maduro, “Cumhurbaşkanımız, kendisini ziyaret ettiğimiz sırada Venezuela halkına sağlık durumunun aktarılması yönünde bize çok açık bir talimat verdi. Cumhurbaşkanı Chavez’in sağlık durumu hassasiyetini koruyor” dedi.

Chavez’in yeniden yemin etmesi gereken 10 Ocak tarihinde ne olacağı ise şimdilik merak konusu. Meclis başkanı Diosdado Cabello, Chavez’in ülkeye gelememesi durumunda yemin töreninin geciktirilebileceğini belirtti. Ama muhalefet ise bunun anayasaya aykırı olacağını söylüyor.

Venezuela Anayasası cumhurbaşkanının bulunmaması durumunda 30 gün içinde erken seçime gidilmesi gerektiğini söylüyor. Chavez geçmişte sağlık durumunun kötüleşmesi durumunda Venezuelalıların yardımcısı Maduro’ya oy vermesini istemişti.

Yetkililer teşhisin konulduğu 2011 yılının Temmuz ayından bugüne kadar Chavez’in kanser hastalığının ne kadar ciddi olduğu konusunda net bir açıklaman yapmadı.

(T24, BBC Türkçe)

 

Google 70. doğum gününde Barış Manço’yu unutmadı

Google önemli günlerde ana sayfasının tasarımını ilgili güne özel olarak tasarladığı doodle uygulamasında 2 Ocak 2013 tarihini Türkiye için Barış Manço’ya ayırdı. Hazırlanan Barış Manço sayfasında imleç doodleın üzerine getirildiğinde ekranda, “Barış Manço’nun 70. doğum günü” ibaresi beliriyor. Doodle tıklandığındada Google üzerinden Barış Manço ile ilgili bilgilere ulaşılıyor.

2 Ocak 1943’de doğan Barış Manço, 1 Şubat 1999 tarihinde aramızdan ayrılmıştı.

“Doodle” olarak nitelendirilen özel tasarımlı logolar, 1999 yılından bu yana Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin tarafından kullanılıyor. Bu uygulamalar, dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere bu platformda yer vererek dikkati çekmeyi amaçlıyor.İnternet kullanıcıları, bu özel tasarımlı logonun üstüne tıklayarak, o güne, kişiye, konuya özel daha ayrıntılı bilgilere erişebiliyor.

(Yeşil Gazete)