Ana Sayfa Blog Sayfa 4428

Annesi artık Solin’in yanında

KCK davasında tutuklu yargılanan Hanım Onur’un, lösemi hastası kızı 5 yaşındaki Solin’e bakabilmesi için mahkemeden istediği tahliye talebi kabul edildi. Küçük Solin’in gitgide kötüleşen durumu nedeniyle bu tahliye talebi, kamuoyunda da geniş yankı bulmuş, Aile Bakanı Fatma Şahin de konuyla özel olarak ilgilenmişti.

2011 Eylül ayından beri tutuklu bulunan Cizre belediyesi eski başkan yardımcısı Hanım Onur’un tahliyesine ilişkin dilekçe avukatı tarafından Diyarbakır 7’inci Ağır Ceza Mahkemesi ’ne verildi.  Avukat Canan Atabay’ın mahkemeye verdiği dilekçede, Hanım onur’un kızı Solin’in 1 yıl önce lösemi hastalığına yakalandığı, 8 yaşındaki oğlu Mithat’ın ise epilepsi hastası olduğu belirtildi.  Solin’in, annesi tutuklu olduğu için tedaviye cevap vermediği ve son zamanlarda psikolojik travma nedeniyle davranış bozukluğu yaşadığı belirtilerek, anne Hanım Onur’un hasta çocuklarının yanında bulunması gerektiği belirtilerek tahliyesi talep edildi.

Mahkeme, tahliyeye ilişkin dilekçeyi inceledikten sonra kararını açıkladı. Hanım Onur’un tahliye talebi kabul edildi.

Hanım Onur, 2011 yılında Cizre Kent Meclisi soruşturmasında gözaltına alındıktan sonra KCK /TM’ye üye olmak suçlamasıyla tutuklanmıştı.

(Agos)

 

Sevil Turan: “Biz doğayı temel alıyoruz”

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Sevil Turan, “Doğanın tahribatı, insan haklarına saldırı. Endüstriyelleşme bir demokrasi sorununu gündeme getiriyor” diye konuştu.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Sevil Turan, Milliyet Gazetesi‘nden Burcu Karakaş’a verdiği röportajında, Avrupa Birliği (AB) üyeliğini desteklediklerini belirterek, “HES ve nükleer karşıtı mücadeleyle ekoloji meselesi siyasallaşmaya başladı. Biz doğayı temel alıyoruz ve her türlü sömürüye karşıyız” dedi.

Avrupa’daki Yeşiller ile ilişkiniz nasıl?

Özellikle Hollanda Yeşilleri ile yakınız. Alman Yeşilleri ile de görüşmelerimiz oluyor.

Daha çok hangi konularda fikir alışverişinde bulunuyorsunuz?

Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde ifade özgürlüğünden enerji politikalarına kadar birçok noktada paylaşımımız oluyor.

Türkiye’nin enerji politikasında en çok eleştirdiğiniz nokta nedir?

2010 yılında Yenilenebilir Enerji Strateji Belgesi hazırlandı. Genelde HES’ler üzerinden bir yapılanma planlanıyordu. HES’lerin yenilenebilir enerji olarak ele alınmasına karşıyız.

Ekolojiyi ön plana çıkartan bir partinin Türkiye toplumunda karşılığı ne olur?

Ekoloji meselesi artık siyasi bir mesele. HES ve nükleer karşıtı mücadeleyle siyasallaşmaya başladı. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, doğayı temel alıyor. Bu da her türlü sömürünün reddedilmesi demek. Doğanın tahribatı, insan haklarına saldırı. Temiz suya ve havaya erişimin olmaması, insan haklarına yönelik bir saldırıdır. Endüstriyelleşmeyi merkeze alan sistem, bir demokrasi sorununu gündeme getiriyor. İnsan iradesini hiçe sayan politikalar ikinci bir sömürü alanı yaratıyor.

AB üyeliğine nasıl bakıyorsunuz?

Destekliyoruz. AB üyeliği Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli dönüm noktalarından biri olacaktır.

Peki, Türkiye’nin AB üyeliği Türkiye’nin çevre ve enerji politikalarını nasıl etkiler?

AB uyum sürecinde hazırlanan ‘Biyolojik Çeşitliliği ve Tabiatı Koruma’ adlı bir yasa tasarısı var. Ancak, koruma stratejisini geri planda tutuyor. Ekolojik alanların Bakanlar Kurulu’na teslim edilmesi gibi değişiklikler içeriyor. Tasarıdaki bazı maddeler olması gerektiği gibi çevrenin korunmasının değil, tahribatının önünü açıyor. AB üyeliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji payını yüzde 20’ye çıkarması gerekecek. 2010 yılında başlayan bir stratejik plan hazırlandı ama söylediğim gibi süreç HES’ler ve nükleer üzerinden ilerliyor. Rüzgar, güneş gibi gerçekten yenilenebilir enerji kaynakları göz önüne alınmıyor. Halbuki Türkiye’nin potansiyeli çok yüksek.

(Milliyet, Yeşil Gazete)

Papa istifa ediyor

Vatikan, Katoliklerin ruhani lideri Papa 16. Benediktus’un istifa edeceğini duyurdu.

papacım

AFP’ye konuşan Vatican sözcüsü Federico Lombardi, Papa 16. Benediktus’un, 28 Şubat’tan itibaren görevi bırakacağını açıkladı.
Kilisenin iyiliği için bırakıyorum

Papa 16. Benediktus’un bu sabah Vatikan’da katıldığı Otrantolu denizci askerlerin azizlik mertebesine yükseltilmesi töreninde Latince yaptığı açıklamada, “Kilise’nin iyiliği için bırakıyorum” dediği öğrenildi.

(AA, Yeşil Gazete)

55. Grammy ödülleri sahiplerini buldu

ABD’de bu yıl 55’incisi verilen Grammy müzik ödülleri, Los Angeles’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

Rihanna, Taylor Swift, Justin Timberlake ve Alicia Keys’in sahne aldığı ödül gecesinin sunuculuğunu LL Cool J yaptı.

Justin Timberlake, beş yıl aradan sonra yayınladığı yeni albümünden seslendirdiği şarkıyla gecenin en çok beklenen performansını gerçekleştirdi.

ADELE BU YILI DA ÖDÜLSÜZ GEÇİRMEDİ

Geçen yıl ’21’ albümüyle, yılın en iyi şarkısı ve albümü dahil olmak üzere 6 dalda ödül kazanan İngiliz şarkıcı Adele, bu yıl ‘En iyi Solo Pop Performansı’ ödülüne layık görüldü.

GECEYE FUN. VE GOTYE DAMGA VURDU

Geceye ”We Are Young” şarkısıyla ‘Yılın Şarkısı’ ve ‘En İyi Yeni Sanatçı’ unvanlarını kazanan FUN. ve ‘Yılın Kaydı’ ve ‘En iyi düet grup performansı’ unvanlarını kazanan Gotye damga vurdu.

ÖDÜLLER

Törende ödül alan bazı sanatçılar, albümler ve şarkıların listesi şöyle:

Yılın Albümü: Babel (Mumford & Sons)

Yılın Kaydı: Somebody That I Used To Know (Gotye feat.Kimbra)

Yılın Şarkısı: We Are Young (FUN.)

Yılın En İyi Yeni Sanatçısı: FUN.

Vokal Pop Albümü: Stronger (Kelly Clarkson)

Solo Pop Performansı: Set Fire to the Rain (Adele)

Düet veya Grup Pop Performansı: Somebody That I Used to Know – Gotye featuring Kimbra

En İyi Alternatif Albüm: Making Mirrors (Gotye)

En İyi Rock Albümü: El Camino (The Black Keys)

En İyi Rock Performansı: Lonely Boy (The Black Keys)

En İyi Rock Şarkısı: Lonely Boy (The Black Keys)

En İyi R&B Albümü: Black Radio (Robert Glasper Experiment)

En İyi Rap Albümü: Take Care (Drake)

En İyi Rap Performans: ”N****s In Paris” Jay-Z&Kanye West

En İyi Dans Kayıtı: ”Bangarang” Skrillex Sirah

En İyi Dans Elektronik Albüm: ”Bangarang” Skrillex

En İyi Country Albümü: Uncaged (Zac Brown Band)

En İyi Geleneksel Pop Vokal Albüm:”Kisses on the bottom” Paul McCartney

 

Afrika’nın en büyüğü Nijerya!

0

29’uncusu düzenlenen Afrika Uluslar Kupası’nda Nijerya mutlu sona ulaştı. Final karşılaşmasında Burkina Faso’yu 1-0 mağlup eden Nijerya üçüncü kez mutlu sona ulaşma başarısı gösterdi.

Afrika Uluslar Kupası final karşılaşmasında Nijerya ile Burkina Faso karşı karşıya geldi.

Afrika Futbol Konfederasyonu tarafından düzenlenen Afrika Uluslar Kupası final maçında Nijerya, Burkina Faso’yu Sunday Mba’nın 40. dakikada attığı golle 1-0 mağlup etti.

 

Küresel Isınma uzun vadede devam edecek… – Zeynep Pelin Çeber

Dünyamız ısınıyor! Doğal süreçlerden çok insan kaynaklı nedenler bunun en büyük etkenidir.  Endüstri devriminden bu yana termometrelerde sıcaklık gitgide artmıştır. NASA’nın son verilerine göre sıcaklıkların düzenli olarak ölçülmeye başlandığı 1880 yılından bu yana 2012 yılı dokuzuncu en sıcak yıl oldu. 2012 yılında ortalama sıcaklık 14.6 oC olarak ölçüldü. Bu veriye göre 2012 yılı 20. yüzyılın ortalamasından 0.55 oC daha sıcaktır. Ortalama küresel sıcaklık 1880 yılından beri 0.8 oC arttı. Bir yılın diğerlerine oranla daha sıcak olması önemli değildir. Burada önemli olan içinde bulunduğumuz 10 yılda ve bundan önceki 10 yılda sıcaklıkların artmış olması ve sonraki 10 yıllarda daha sıcak yıllar yaşanacak olmasıdır.

Yukarıdaki verilere göre küresel sıcaklık rekoru gezegenin tüm yüzeyi üzerinde bir ortalamayı göstermektedir. Sıcaklık tahminleri yapılırken yerel ve kısa süreli ölçümler (gece-gündüz, yaz-kış) ve rüzgâr-yağış gibi tahmini zor ölçümlerde önemli derecede dalgalanmalar olur. Fakat küresel sıcaklık gezegene güneşten ne kadar enerji geldiğine ve ne kadarının geri (uzaya) yansıdığıyla ilişkilidir; bu ölçümlerde çok az değişiklik olur. Dünyadan uzaya yansıtılan enerji miktarı atmosferin kimyasal yapısına, özellikle ısı tutucu sera gazları miktarına bağlıdır.

Sera gazı atmosferde yavaş yavaş birikir ve atmosferi terk etmesi çok uzun zaman alır. Sera gazlarından en bilineni ve en yüksek seviyede atmosferde olanı karbondioksidin dünya iklimine büyük bir etkisi vardır. Doğal etkenler iklimi etkilemektedir; ancak enerji elde etmek için fosil yakıtların yakılması iklimi çok daha fazla etkilemektedir. Atmosferdeki karbon dioksit seviyesi büyük ölçüde insan kaynaklı sebeplerle sürekli artmaktadır. 1880 yılında 285ppm olan atmosferdeki karbon dioksit konsantrasyonu, 1960 yılında 315ppm, şimdilerde ise 392ppm seviyesindedir. Yıldan yıla ortalama sıcaklıklarda dalgalanmalar olabilir fakat atmosferdeki sera gazı seviyesi artmaya devam ettiği sürece, sıcaklıklar da uzun vadede artmaya devam edecek.

Bir derecelik küresel sıcaklık değişimi bile gezegenimiz için çok önemlidir; çünkü okyanusların, atmosferin ve toprağın ısınması için bu değişim oldukça büyüktür. Geçmişte bir- iki derecelik sıcaklık düşüşü dünyanın “Küçük Buzul Çağı”na girmesine neden olurken, aynı şekilde 100,000 yıl önce Kuzey Amerika’nın buzullar altında kalması için beş derecelik sıcaklık düşüşü yeterli olmuştu.

Küresel ısınma her yerde sıcaklık artması anlamına gelmemektedir. Fakat Dünya’nın küresel sıcaklık ortalamasında gözle görülür sıcaklık artışı vardır. Bu nedenle, bir bölgede çok soğuk kış yaşanırken, birden havanın ısınması gibi düzensiz iklimler yaşanabilir.

Isınma kara yüzeyinde okyanus yüzeyinden daha fazla olur; çünkü su ısıyı yavaş yavaş emer ve serbest bırakır. Isınma ayrıca belirli kara kütleleri ve okyanus havzaları içinde önemli ölçüde değişiklik gösterebilir. Son 10 yılda (2000-2009), Amerika’da kara sıcaklık değişimi okyanus sıcaklık değişiminden yüzde elli daha fazla olurken, Avrasya’da iki ila üç kat daha fazla, Arktik ve Antarktika Yarımadası’nda ise üç ila dört kat daha fazla olmuştur.

Sonuç olarak, elde edilen verilerden anlaşıldığı gibi gezegenimiz her geçen yıl ısınmaya devam ediyor. Bu ısınma ile hava her zaman sıcak olacağı anlamına gelmemektedir. Bazı mevsimler ortalamadan daha serin yaşanacak ve yağışlar etkisini daha fazla gösterecek. Fakat insanın alışmadığı uç sıcaklıklar meydana gelecek, bu durum insan ve canlı doğasını büyük ölçüde etkileyecektir.

 

Zeynep Pelin Çeber

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu

Kestaneyi Çin’den getirmek – İkbal Polat

Bursa Valisi Şehabettin Harput açıklamasa öğrenemeyecektik. Bursa artık kestaneyi Çin’den ithal ediyormuş. Orman Genel Müdürlüğü, “Kestane Eylem Planı Çalıştayı”düzenliyor ve kestanenin yaygınlaştırmak için çalışmalara başlıyor. Çalıştay’a katılan Bursa Valisi ise “Maalesef Bursa, işlediği ve pazarladığı kestanenin bir bölümünü Çin’den almak durumunda. Bu çok acı bir gerçek” diyor.

Ne tuhaf değil mi? Bir yanda kestanelikleri imara açıp villa yapıyoruz, diğer yandan da Çin’den kestane ithal ediyoruz diye üzülüyoruz. Bu ikilik nasıl açıklanabilir ki?

Yıldırım Belediyesi’nin TOKİ’yle birlikte yaptığı Akçağlayan Villaları’ndan bahsediyorum. Uludağ’ın en güzel kestane ağaçlarını kesip, yamaç molozları üzerinde ciddi zemin problemleri olan yerde kentsel dönüşüm diye yüzlerce villa yapıp beton yığını haline getirildi. Ya da taş ocakları, çimento fabrikaları, maden aramaları, yapılaşma derken Bursa’nın kestanelikleri bir bir yok edildi.

Değirmenlikızık, Fidyekızık, Cumalıkızık, Hamamlıkızık ve Derekızık köylerinde kestane ağaçları kurudu. En son bildiğiniz üzere İnegazi köyünde orman alanına çimento fabrikası yapmak için 98 yılı onaylı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında değişiklik yapılıyor. Köyden sonrası kestane ağaçları…

Hem kestane ağaçlarının olduğu köye çimento fabrikası yapımı için plan değişikliğine onay verip hem de Çin’den kestane getirmeye üzüleceğiz. Alın size bir ikircikli durum daha. Ben anlamadım bu işi…

Bursalıyım ben, çocukluğum Uludağ eteklerindeki Kızık köylerinde kestane ağaçlarında geçti. Şimdi Bursa’ya baktıkça canım yanıyor. Bu tarihi kentin tek tek tüm değerleri yok ediliyor.

Balıbey Han, Bursa Surları, Emirsultan restorasyonlarıyla tarihi mekanlarımız birer tiyatro sahnesine dönüştü. Doğanbey’in göbeğine TOKİ felaketi dikildi. Kentin neresine giderseniz görüyorsunuz ucubeyi…

Güzelim şeftali bahçelerimiz Yeşil Şehir adı altında yapılaşmaya açıldı. Kestaneliklerimiz de ya villa, ya çimento fabrikası ya da taş ocaklarına kurban gidiyor.

Bursa’yı yavaş yavaş yok ediyorlar.

Şimdi ise yeni Büyükşehir Yasası ile Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan köylerimizin mera ve ortak alanlarının yağmalanması tehditi var. Dağ köylerinin son kestanelikleri de otelleşir belki bilemeyiz.

Bursa’ya ipek çok uzun zamandır Çin’den geliyordu, şimdi de kestane geliyormuş.

Görüldüğü üzere âla bir marka kent yaratılıyor, pek âla…

 

İkbal Polat – www.turnusol.biz

İkbal Polat

Diyarbakır’daki gösterilerde 19 yaşında bir genç öldü

Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü olan 15 Şubat protesto eylemlerinde akrep tipi zırhlı aracın ezdiği iddia edilen Şahin Öner (19) adlı gencin yaşamını yitirdiği bildirildi. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak ise, göstericinin polise atmak istediği el yapımı patlayıcının elinde patlaması sonucu öldüğünün düşünüldüğünü açıkladı.

Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Şehitlik semtinde Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümünü protesto eden gençlere polisin müdahalesiyle başlayan olaylarda Şahin Öner adlı 19 yaşındaki bir gencin yaşamını yitirdiği öğrenildi. Öner’in cenazesinin Diyarbakır Devlet Hastanesi morguna konulduğu kaydedildi.

Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne kaldırılan gencin yaşamını yitirdiği ve cenazenin hastane morguna konulduğu öğrenildi.

Pazar günü Saat 20.00 sıralarında meydana gelen olayla ilgili Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak açıklama yaptı.

Vali Toprak, ”Göstericinin 18-20 yaşlarında olduğunu tahmin ediyoruz. İlk belirlemelere göre ölen kişinin adı Ş.Ö olarak tespit edildi. Kulağında da yaralanma sözkonusu olduğundan el yapımı patlayıcıyı atmaya çalıştığı sırada göstericinin elinde patladığını düşünüyoruz. Olayla ilgili soruşturma sürüyor” dedi.

(T24, DİHA, Agos)

 

Toplumsal hareketler sosyal medyayı neden görmezden gelmeli? ~1

Newrepublic.com yazarlarından Evgeny Morozov‘un, Steven Johnson‘un “Kusursuz Gelecek: Ağlarla örülmüş bir çağda ilerleme üzerine” adlı kitabı hakkında yazdığı değerlendirme yazısını, Yeşil Gazete

Evgeny Morozov

gönüllü çevirmenlerinden Gizem Eymirlioğlu‘nun çevirisiyle parçalar halinde sunuyoruz.

***

Kusursuz Gelecek: Ağlarla örülmüş bir çağda ilerleme üzerine (Kitabın özgün adı: Future Perfect:
 The Case for Progress in a Networked Age, Steven Johnson, Riverhead Yayıncılık)

***

İnternet hakkında iki türlü yanılgı vardır. Birincisi sanal-ütopyacılığı benimsemek ve internetin tabiatı gereği demokratikleştirici bir özelliği varmış gibi davranmak. Bu iddiaya göre interneti kendi haline bıraktığınızda diktatörlükler yıkılacak, köktendincilik zayıflayacak ve kurumların başarısızlıkları telafi edilecektir. [1]

Daha sinsi olan diğer yol ise internet-merkezciliğe boyun eğmektir. İnternet-merkezcilerin dijital araçların her zaman amaçları doğrultusunda kullanılmayabileceğine ve çoğu zaman demokrasi düşmanları tarafından da kullanılabileceğine itirazları yoktur. İnternetin ne işe yaradığından çok internetin ne anlama geldiğine daha çok ilgi duyarlar. İnternetin gizli şifreleri zaten çoktan çözülmüştür: adem-i merkeziyetçilik merkezcilikten, ağlar da hiyerarşilerden üstündür ve “kalabalık” uzmanlardan daha etkilidir. İnternet-merkezcilere göre, internetten tam anlamıyla bir ders çıkarabilmek için için siyasi ve toplumsal kurumlarımızı internete göre yeniden şekillendirmemiz gerekmektedir.

İnternet-merkezciler bu reform noktasına aslında epey dolaylı bir yoldan varmışlardır. Öncelikle internetin bir kısım dijital platformları ve sektörleri yeniden şekillendirici bir mantığı olduğunu varsayarlar. İnternetin tutarlı bir mantığı olduğunu savunan McLuhancı düşüncenin yaygınlaşmasında en büyük rolü oynamış olan Clay Shirky, Facebook ve mahremiyet konusunun bizi niye bu kadar kaygılandırdığını şöyle açıklıyor:, “Bizim şu anda mahremiyet hakkındaki tüm endişelerimizin hedefinde Facebook olması aynen müzik sektörünün Napsterla, basın sektörünün Craigslist ile olan takıntısına benziyor, o da şu: Facebook’un mantığı, Facebook’un  açığa vurduğu mantık, bir çok yönden internette de mevcut; Facebook bunun sadece kurumsal temsilcisi, bir nevi avatarı.”

İnternetin bu belli belirsiz mantığı ayyuka çıkınca, internet-merkezcilerin de bu mantığın içini boşalttıklarını görmek mümkün. Harvard’lı hukukçu ve internet-merkezcilerin önde gelenlerinden Yochai Benkler, açık kaynaklı yazılımların, Wikipedia’nın ve dosya paylaşımının muhteşemliğine hayranlığını sunup, bu olguların internetin mantığını yansıttığını savunarak insan doğasını betimleyen daha geniş bir resmin etrafında birleştirir. Benkler’e göre internet insanların işbirlikçi ve iyi niyetli varlıklar olduğunun, Hobbesyen düşüncenin “karanlık insan doğası” görüşüyle uyumlu şekillenmiş siyasi kurumların zaten hiçbir zaman insanlığın sosyal etkileşimini karşılamadığının kanıtıdır.

Benkler interneti bir araç olarak görmekten ziyade dünyanın nasıl işlediğine dair felsefi kuramları kanıtlayan (ve yalanlayan) bir “idea”, bir fikir olarak benimser.  Benkler için internet, en başından beri var olan olan bir gerçeği, yani insanların işbirliğini sevdiğini, ortaya koymaktadır. Beklendiği gibi, Benkler en yeni kitabında internetten sadece bir kaç bölümde bahsediyor; geri kalan bölümler ise Toyota, ıstakoz balıkçıları, İspanyol çiftçiler ve Obama’nın 2008 seçim kampanyası üzerinden internetin özüne yönelik deneysel ekonomi, evrimsel biyoloji ve nörobilim araştırmalarına yönelik.

İşte bu gerçeği yeniden keşfetme çabası ve internet kültürünün sözde mantıklı ve tutarlı kategorileri İnternet-merkezciliğin arkasındaki en önemli fikirlerdir. Neyin, hangi kurallarla, ve hangi amaçla bilinebileceğinin tanımlanmasıyla internet-merkezcilik kendine has bir epistemoloji yaratıyor. Analitik anlamda insanmerkezciliğe benzese de başka bir tanrıya tapınıyor. İnternet-merkezciler bu yarı-dinlerini genelde pek dile getirmezler. Ancak Steven Johnson’un Kusursuz Gelecek kitabının yayımlanmasındanın ardından artık onların da kendi dünya görüşlerinin tüm öğretilerinin ve daha fazlasının yer aldığı bir manifestoları olduğunu söyleyebiliriz.

Shirky ve Benkler gibi Johnson da çetrefilli bir soru olan “internetin anlamı nedir?” sorusuyla boğuşuyor. Ne yazık ki, vardığı sonuç pek de özgün değil; internetin geçmiş öyküsü bize adem-i merkeziyetçiliğin merkeziyetçiliğe göre daha uygun olduğunu anlatıyor. Ve Steve Jobs’dan bir alıntı yapmak gerekirse, “It just works!” (ed.çev.: “İşe yarıyor be abi!”). Böylece iletilecek içeriğin küçük parçalara bölünerek ve alıcı tarafında birleştirilmesinden oluşan paket değişimi prensibine göre ilk internet protokolleri kurulmuştu. Merkezi bir otoriteye gerek yoktu, parçalar birbirinden bağımsız olarak çok sayıda farklı güzergahtan yol alabilecekti. Google ve Wikipedia gibileri de adem-i merkeziyetçilikten kuvvet almaktaydı; örneğin Google sonuçları, sitelerin birbirilerine nasıl bağlı olduklarına göre uygunluk seviyesine göre dizmekte. Böylece, Google’ın uygunluk indeksi milyonlarca site sahibinin bireysel tercihleri sonucunda merkezi bir planlama olmadan oluşuyor.

Johnson, Pentagon tarafından kurulan ve internetin atası olan ARPANET’in ve TCP/IP, yani internetin en önemli iletişim protokolünün yaradılışının da “siyasi felsefe tarihinin mihenk taşı” olduğunu ileri sürmekte.[2] Bu iddia Johnson tarafından şöyle destekleniyor: “ARPANET, tepeden inme bir irade ile adem-i merkezileşmiş radikal bir sistemdir”. Dolayısıyla bu sistem de “merkezi kontrol ve hiyerarşilerden arınmış, dinamik ve akıcı yapılara” dayanmakta. Johnson bu akıcı yapılara “akran networkler” adını vererek, internet ve daha öncesindeki pek çok yaratıcı projenin de temel taşı olduklarını iddia eder.  (Burada Benklerdeki gibi, internet mantığının internet dışı ve öncesi konularda da işbaşında olduğunu görüyoruz.)

Johnson’un adem-i merkeziyetçiliğin internetin sadece altyapısını değil, internetin tohumları olan Wikipedia gibi projelerin de geliştirdiğini ileri sürmesiyle internet-merkeciliğin ve internetin ve donanım, yazılım, platform ve kullanıcılardan oluşan içeriğinin tutarlı bir mantık silsilesi içerisinde olduğu fikrine geri dönüyoruz. Bu mantık dünyanın tüm sorunlarını çözmese de, Johnson’a göre bu fikir günümüzün sosyal ve politik badirelerine vereceğimiz ilk tepki olmalıdır: “Toplumda karşılanmayan bir ihtiyaç olduğunda sorunu çözmek için ilk tepkimiz bir akran ağı kurmak olmalı.”

 

 

Devamı yarın…

 

Yeşil Gazete için çeviren: Gizem Eymirlioğu

Editör: Durukan Dudu

(NewRepublic.com, Yeşil Gazete)


[1] The Digital Sublime: Myth, Power, and Cyberspace, yazar Vincent Mosco. Mosco’nun kitabı internetin devrimci doğası ve diğer çeşitli efsanerlerin seceresini çıkarıyor.

[2] Where Wizards Stay up Late: The Origins of the Internet by Katie Hafner. Hafner’s book is widely recognized as one of the best guides to the history of the Internet.

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye’den paylaşım ekonomisi örnekleri – Emre Ertegün

Paylaşım ekonomisi ve benzeri kavramlar ve bunu kolaylaştıran sistemler, uygulamalar hayatımızda her geçen gün daha fazla yer ediyor; iyi ki de ediyor. Artık zamanımızı, yeteneklerimizi, bilgi ve becerilerimizi, çekicimizi, matkabımızı, gitarımızı, bisikletimizi ve hatta arabamızı paylaştığımız günlerde yaşıyoruz.

Türkiye’deki örnekler biraz daha yeni olmakla birlikte bu alana ciddi bir yönelme olduğunu ve meğer birçoklarımızın –muhtemelen kendimiz de farkında olmadan– hasretle bu oluşumları beklemiş olduğumuzu gözlemliyoruz.

Bu paylaşımlar, ilgili platformun uygulamasına göre bedelli veya bedelsiz olabiliyor. Örneğin, couchsurfing’de evinizi, odanızı veya koltuğunuzu diğer kullanıcılara ücretsiz olarak kullandırıyor iken airbnb’de benzer bir uygulamanın ücret karşılığı olanı ile karşılaşıyoruz. Bu yazıda daha ziyade, ücretsiz kullanımı içeren birkaç web sitesinden ve oluşumdan kısaca bahsetmek istiyorum. Bununla birlikte, daha çok yurtiçindeki uygulamalara değinecek olmakla birlikte yurtdışı kaynaklı olup, Türkiye’de de yoğun bir şekilde kullanılan Couchsurfing ve freecycle’a da kaçınılmaz olarak yer vereceğim.

Couchsurfing
Paylaşım ekonomisinin önde gelen hareketlerinden biri. Yurtiçi ve yurtdışından gelen ziyaretçilere kalacak yer imkânı sağlamak isteyenlerle, kalacak yer arayan kişilerin bir araya gelmesini sağlayan bir platform. Bununla birlikte, farklı kültürden insanların kaynaşmasını, ziyaretçilerin gittikleri yerdeki günlük hayatı birebir gözlemlemelerini sağlayan ve kültürler arası diyalogu geliştiren bir oluşum olan Couchsurfing Türkiye’de de yaygın olarak kullanılmakta.
www.couchsurfing.org

Zumbara
Zumbara, yani Zaman Kumbara’sı, para yerine zamanın kullanıldığı, yetenek ve tecrübelerin paylaşıldığı bir topluluktur. Kasım 2010’dan beri faaliyette olup, üye sayısı şu anda 10.000’in üzerindedir. Zumbara’da kişiler herhangi bir servisi sunmak üzere siteye ilan verirler ve ilgilenen kişilerle birebir veya grup olarak toplanarak, veya servis elveriyorsa çevrimiçi olarak hizmetlerini sunarlar. Hizmetlerinin karşılığı olarak da, hizmet alanlar hizmet verenlere sitedeki profilleri üzerinden saat ödemesi yaparlar. Tüm yetenek ve tecrübelerin buradaki karşılığı zamandır ve her ne sunuyor olursanız olun, bir saatlik paylaşımınızın karşılığı 1 saattir.

Zaman Bankası sistemi hali hazırda 6 kıtada, İngiltere, A.B.D, İsrail, İspanya, Portekiz, İtalya, Curacao, Slovakya, Güney Kore, Çin, Japonya, Avustralya gibi 33 ülkede uygulanmakta ve alternatif ekonomi kavramının başını çeken hareketlerden birini oluşturmakta.
www.zumbara.com

Freecycle
Freecycle, elinde kullanmadığı eşyalar olanlar ile o eşyalara ihtiyaç duyanları, e-posta aracılığı ile ve tamamen ücretsiz olarak birleştirmeye ve geri dönüşümü arttırmaya çalışan, uluslararası bir projedir. Tüm üyeler eşyalarını burada sunabilir veya aradıkları eşya için istekte bulunabilirler. Temel kural, burada sunulan veya aranan her eşyanın ücretsiz olmasıdır.

Freecyle, 2003 Mayıs’ında ABD’de başlamış olup birçok ülkeye yayılan bir hareket olmuştur. Dünyada freecycle çatısı altında 5.083 yerel grup ve 10 milyona yaklaşan üye vardır. Türkiye’de ise an itibariyle 9 yerel grup, kullanmadıkları eşyalarını freecycle yahoo e-posta grubu ve facebook grupları üzerinden verdikleri duyurular ile paylaşmaktadırlar.

http://www.freecycle.org/group/TR/Turkey

Ucuza Gidelim – Ortak Araba
Bu tür siteler, aynı yolu yapan araçlı ve yolcu kişileri, portal üzerinden tanıştırıp, iletişime geçmelerine olanak sağlayarak, özellikle büyük şehirlerdeki trafik problemine bir alternatif sunmayı amaç edinmiştir.

Sitelere üye olduktan sonra, aracınız varsa sürücü, yoksa yolcu olarak ilan verebilir ve gitmek istediğiniz yerlere (şehir içi/şehir dışı) giden diğer kişiler ile iletişime geçerek, yolculuğunuzun daha ucuz (ya da ücretsiz), muhtemelen daha keyifli, en önemlisi de daha “yeşil” gerçekleşmesini sağlayabilirsiniz.

Yurtdışında uzun süredir var olan araç paylaşımı Türkiye’de henüz çok sahiplenilmedi ancak bu konu her geçen gün daha fazla insanın ilgi alanına giriyor.
www.ortakaraba.com
www.ucuzagidelim.com

www.olevole.com – www.verrr.com
Bu 2 site için freecycle uygulamasının web sitesi olarak vücuda gelmiş hali diyebiliriz. Olevole daha eski bir site iken, verrr çok yeni faaliyete geçti. Bu sitelerde freecycle’da olduğu gibi, üyeler kullanmadıkları eşyalarını, kullanabilecek kişilere ulaştırma imkânı buluyorlar.
www.olevole.com
www.verrr.com

Takas Şenliği
Yeryüzü Derneği’nin, Zumbara’nın da desteğini alarak yürüttüğü bir çalışma. Ekim ayından bu yana her ayın ikinci Pazar günü Maltepe Organik Gıda Pazarı’nın içinde gerçekleşiyor. Bir sonrakinin tarihi ise 10 Şubat 2013. Takas Şenliği’ne, kişiler kullanmadıkları eşyalarını getiriyorlar; kayıt masasında eşyalarını vererek, getirdikleri eşya adedi kadar takas kuponu alıyorlar. Getirilen ve kabul edilen bütün eşyalar standa diziliyor ve kişiler geliş sırasına göre, ellerindeki kupon adedi kadar eşyayı stanttan alabiliyor. Kullanacakları bir eşya bulamayanların kuponları, bir sonraki Takas Şenliği’nde de kullanılabiliyor. Artan ürünler olduğu takdirde, bunlar ihtiyaç sahibi köylere gönderiliyor.

Takas Şenliği’nde tamamen iyi niyet çerçevesinde işleyen bir sistem kurulmuş ve bu sistem her geçen ay gelişiyor. Parasal değeri yüksek olan ile daha düşük olan ürünler burada aynı değerde. Zaten kullanmadığınız veya belki de kullanmanıza / bir gün kullanabilecek olmanıza rağmen paylaşmayı seçtiğiniz iki ürünün değer farkı niye olsun ki… Kuponları kontrol eden yok; stanttan istediğiniz eşyaları seçip alıyorsunuz ve kuponlarınızı standın sonunda yer alan kutuya atıyorsunuz.
www.yeryuzudernegi.org/haberdetay.asp?ID=210

Giysi Takası
Benzer bir uygulamanın sadece giysilerle yapılanı. 19 Şubat 2012’de başlayan ve her 6 haftada bir farklı yerlerde düzenlenen bir etkinlik. Takas Şenliği’nde olduğu gibi, yine getirilen parça başına kupon alınıyor ve bu kupon adedi kadar parça giysi götürülebiliyor. Son takas 27 Ocak Pazar günü Moda’da gerçekleşti.
giysitakasi.blogspot.com/

Library of Stuff (kuruluş aşamasında)
Önümüzdeki haftalarda faaliyete geçmesi planlanan eşya paylaşım platformu. Şimdilik, 2012 İstanbul Startup Weekend’de birinci olunan Library of Stuff (Eşya Kütüphanesi) adı altında çalışmalar sürüyor. Kurulacak olan sistem sayesinde, kişiler sahip oldukları eşyaları birbirlerine ödünç verebilecekler.

Henüz yapım aşamasında olan web sitesinden tanıtım videosunu izleyebilir, ayrıca sitenin ilk kullanıcılarından olmak için e-posta adresinizi ekleyebilirsiniz.
www.lofstuff.co

———————————————-
Bu konularda bize ışık tutan, yazan çizen, paylaşan birçok blog ve web sitesi var artık. Aşağıda bunlardan sadece iki tanesini görebilirsiniz.

Ortak Kullanım Hareketi

Paylaşım ekonomisi ile ilgili birçok yazı, web sitesi, deneyim ve videoya ulaşabileceğiniz ve ilhamlanmanızın kaçınılmaz olduğu web sitesi. Fazla söze gerek yok.

http://www.ortakkullanimhareketi.com/

Zumbara Blog
Zumbara Blog’da da paylaşım ekonomisi alanında yurtiçi ve özellikle yurtdışında yayınlanan birçok yazıya, makaleye ulaşmanız mümkün.

http://blog.zumbara.com

Emre Ertegün – blog.zumbara.com
[email protected]