Dünyamız ısınıyor! Doğal süreçlerden çok insan kaynaklı nedenler bunun en büyük etkenidir. Endüstri devriminden bu yana termometrelerde sıcaklık gitgide artmıştır. NASA’nın son verilerine göre sıcaklıkların düzenli olarak ölçülmeye başlandığı 1880 yılından bu yana 2012 yılı dokuzuncu en sıcak yıl oldu. 2012 yılında ortalama sıcaklık 14.6 oC olarak ölçüldü. Bu veriye göre 2012 yılı 20. yüzyılın ortalamasından 0.55 oC daha sıcaktır. Ortalama küresel sıcaklık 1880 yılından beri 0.8 oC arttı. Bir yılın diğerlerine oranla daha sıcak olması önemli değildir. Burada önemli olan içinde bulunduğumuz 10 yılda ve bundan önceki 10 yılda sıcaklıkların artmış olması ve sonraki 10 yıllarda daha sıcak yıllar yaşanacak olmasıdır.
Yukarıdaki verilere göre küresel sıcaklık rekoru gezegenin tüm yüzeyi üzerinde bir ortalamayı göstermektedir. Sıcaklık tahminleri yapılırken yerel ve kısa süreli ölçümler (gece-gündüz, yaz-kış) ve rüzgâr-yağış gibi tahmini zor ölçümlerde önemli derecede dalgalanmalar olur. Fakat küresel sıcaklık gezegene güneşten ne kadar enerji geldiğine ve ne kadarının geri (uzaya) yansıdığıyla ilişkilidir; bu ölçümlerde çok az değişiklik olur. Dünyadan uzaya yansıtılan enerji miktarı atmosferin kimyasal yapısına, özellikle ısı tutucu sera gazları miktarına bağlıdır.
Sera gazı atmosferde yavaş yavaş birikir ve atmosferi terk etmesi çok uzun zaman alır. Sera gazlarından en bilineni ve en yüksek seviyede atmosferde olanı karbondioksidin dünya iklimine büyük bir etkisi vardır. Doğal etkenler iklimi etkilemektedir; ancak enerji elde etmek için fosil yakıtların yakılması iklimi çok daha fazla etkilemektedir. Atmosferdeki karbon dioksit seviyesi büyük ölçüde insan kaynaklı sebeplerle sürekli artmaktadır. 1880 yılında 285ppm olan atmosferdeki karbon dioksit konsantrasyonu, 1960 yılında 315ppm, şimdilerde ise 392ppm seviyesindedir. Yıldan yıla ortalama sıcaklıklarda dalgalanmalar olabilir fakat atmosferdeki sera gazı seviyesi artmaya devam ettiği sürece, sıcaklıklar da uzun vadede artmaya devam edecek.
Bir derecelik küresel sıcaklık değişimi bile gezegenimiz için çok önemlidir; çünkü okyanusların, atmosferin ve toprağın ısınması için bu değişim oldukça büyüktür. Geçmişte bir- iki derecelik sıcaklık düşüşü dünyanın “Küçük Buzul Çağı”na girmesine neden olurken, aynı şekilde 100,000 yıl önce Kuzey Amerika’nın buzullar altında kalması için beş derecelik sıcaklık düşüşü yeterli olmuştu.
Küresel ısınma her yerde sıcaklık artması anlamına gelmemektedir. Fakat Dünya’nın küresel sıcaklık ortalamasında gözle görülür sıcaklık artışı vardır. Bu nedenle, bir bölgede çok soğuk kış yaşanırken, birden havanın ısınması gibi düzensiz iklimler yaşanabilir.
Isınma kara yüzeyinde okyanus yüzeyinden daha fazla olur; çünkü su ısıyı yavaş yavaş emer ve serbest bırakır. Isınma ayrıca belirli kara kütleleri ve okyanus havzaları içinde önemli ölçüde değişiklik gösterebilir. Son 10 yılda (2000-2009), Amerika’da kara sıcaklık değişimi okyanus sıcaklık değişiminden yüzde elli daha fazla olurken, Avrasya’da iki ila üç kat daha fazla, Arktik ve Antarktika Yarımadası’nda ise üç ila dört kat daha fazla olmuştur.
Sonuç olarak, elde edilen verilerden anlaşıldığı gibi gezegenimiz her geçen yıl ısınmaya devam ediyor. Bu ısınma ile hava her zaman sıcak olacağı anlamına gelmemektedir. Bazı mevsimler ortalamadan daha serin yaşanacak ve yağışlar etkisini daha fazla gösterecek. Fakat insanın alışmadığı uç sıcaklıklar meydana gelecek, bu durum insan ve canlı doğasını büyük ölçüde etkileyecektir.
Zeynep Pelin Çeber
Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu