Ana Sayfa Blog Sayfa 4260

#duranadam Erdem Gündüz, “Twitterda hesap açacak kadar megaloman değilim”

#duranadam Erdem Gündüz, Taksim’de 8 saat durarak yaptığı eylemi anlattı. Medyayı eleştiren Gündüz, “Sokakta hiçbir şey olmamış gibi göstermek bir şiddettir!” diye konuştu. Türban eylemi hakkında da konuşan Gündüz, “Türbanlıları ti’ye aldınız diyorlar… Böyle bir şey zaten haddimize değil ve din konusunda son derece hassas insanlarız” dedi.

Radikal gazetesinden İpek İzci’nin sorularını yanıtlayan Gündüz şunları söyledi:
Eylem gecesi ‘Medyaya tepki göstermek için yaptım’ demiştiniz. Siz söyleyin; hangi medya?

İşte bu soruyu bekliyordum: Günler boyunca penguen belgeseli gösteren medya, Beşiktaş’ı öyle bir gösterdi ki orada hiçbir şey olmamış gibiydi… İş araçları geldi, ‘Yeni yol yapacağız’ diye taşları söktü ama bu, ‘Protestocular taşları söktü’ diye yansıtıldı.

Camide seks yaptılar, bira şişesiyle gittiler gibi haberler de cabası. Şimdi ben size asıl şiddeti söyleyeceğim: Sokakta hiçbir şey olmamış gibi göstermek bir şiddettir!

Orada barikatlar yapılmış, 100 kişi yaralanmış ve sen ertesi gün sokakları temizleyip reklam panolarını ve trafik işaretlerini yeniden düzenleyip hiçbir şey olmamış gibi gösteriyorsan yaptığın şey bir vahşettir! İşte ben bu medyaya tepki gösteriyorum. Sadece bu da değil, gözaltına alınmadım ama alındığım yazıldı. Kaan diye bir ev arkadaşımın videosu çıktı, onu haber yaptılar, halbuki öyle bir ev arkadaşım hiç olmadı. 50 tane ‘duranadam’ diye Twitter hesabı açılmış, öyle bir hesabım yok, o isimle hesap açacak kadar megaloman değilim. Orada yazanları haber yaptılar, inanılmaz hikâyeler dolaşıyor hakkımda.

Avusturya Konsolosluğu’na üç defa uğradı demişler. CV’me bakarsanız Bosna-Hersek, İtalya, Sırbistan, Karadağ, Viyana ve Amerika’da sanat ve eğitim amaçlı bulunduğumu görürsünüz. Birilerinin kalkıp da üç defa Avusturya Konsolosluğu’na başvurdu demesi, insanları başka yöne sevk etmekten başka bir şey değil.

Ya da CIA ajanıymışım, başka bir iddia Sırbistan Tiyatrosu Devlet Sanatçısı’ymışım. Madem devlet sanatçısıyım da neden oraya gitmek için kendi cebimden para ödedim? ‘Şöhret olup para kazanmak istiyor’ diyorlarmış, bir kere modern dansta hiçbir şekilde para yok. Para olsaydı ben ‘Türkiye’de bir Sanat Konseyi var mı?’ diye sormazdım. Bu benim son işlerimden biri…

Bağımsız bireysel çalışan sanatçıları destekleyen bir kurum var mı? Kültür Bakanlığı’na 2007’den beri bireysel başvuru yapamıyorsunuz. Buradaki kültürle ilgili olarak devletin ne yaptığını da sorguluyor bu iş. Kültür Bakanlığı’nın işi sadece halı, ebru, hat, halkoyunları mı? Tabii ki bunlar da desteklensin ama işi sadece bunlar değil. Dedim ya, ‘Her türlü ayrımcılığa karşıyım’ diye, nedeni var yani: Modern dansa destek yok! Biraz bakmak lazım, ne diyorum, ne yapıyorum?

Durarak eylem yapmaya karar verdiğiniz an?

DİSK ve KİSK meydana gelecekti, hatırlarsınız, ama polis engelledi ve gelemediler. Ve ben o sırada İstiklal’deydim. İnsanlar korkmaya başladı çünkü çok fazla polis vardı. Şunu düşündüm: Doğan Haber Ajansı’nın Taksim’i gören bir ofisi var ve mutlaka beni görecekler. Gittim, durmaya başladım. 1 ya da 2 saat sonra polis geldi. DHA’dan da biri geldi. Çantamı 3 kere kontrol ettiler ben ayakta dururken.

Bir süre sonra polis maskesini taktı, kalkanları aldı ve bize doğru yaklaştı. Ben 3 adım geri çekildim. Sonra biraz daha bekledim ki aslında o sayede etrafım açıldı. Ama polisler yürümeye devam edince ben eylemi tamamen bıraktım. Bir dakika daha dursaydık gaz atacaktı.

Ayakta dururken yanınızdakilerden neler duyuyordunuz?

Mesela 13-14 yaşında bir çocuk beni güldürmeye çalışıyordu, sonra biri geldi: “Bak o bir eylem yapıyor, onu rahat bırak, o senin de özgürlüğün için yapıyor bu eylemi” dedi. Yani anlayan anlıyor. Çocuk gitti ama tekrar geldi; dedi ki: “Polis bana dedi ki onu hareket ettir bakalım.” Ben polisi suçlamıyorum, polis de çok zeki olmak zorunda değil, yanlış bir karar vermiş olabilir o an. Ya da çevik kuvvet yanımdan geçiyordu sürekli, biri çok yakınımdan geçti mesela. Hiçbir şey olmamış gibi davranan polisler de vardı.

Sekiz saat boyunca aklınızdan neler geçti?

‘Ey Türk gençliği!’ geçti. Benim için orda bir umut vardı ve ben o umudu devam ettirdim. Evet, eylemi bitirdim çünkü kimsenin yaralanmasını istemedim. Bir can daha kaybedilecekse, biri daha yaralanacaksa benim orada eylemi devam ettiriyor olmamın anlamı yoktu. Cana değer verilmeyen yerde ben yokum! Hayat inattan daha önemlidir. Başbakan inat etti, ‘Oraya kışla yapacağız’ dedi. Eğer o inat dört kişinin ölümüne sebep oluyorsa, bunu sorgulamak lazım. Bu dört canın hesabını vermek lazım.

Somut konuşalım…

Mesela TOKİ evleri ya da 3. köprü, bütün bunların 2. Dünya Savaşı’nda yıkıldığı gözüktü. O TOKİ evleri yıkılacak, çünkü insanoğlu orada yaşayamaz, insan bir pil değil ki! Adamları oraya yerleştirip, borçlandırıp sonra ucuz işgücü olarak çalıştıramazsınız. Ya da o evlerin alt katını onlara verip borçlarını ödemesi için kapıcı yapamazsınız. Şu anki sistem bazı kabullerden geçiyor. Bazı şeyleri kabul ediyoruz. Ve bu kabuller üzerinden başka kabullere gidiyoruz ve başka kabullere… Ben bu faşizme karşıyım. Hitler dört defa referanduma gitmiş. Kalkıp da ‘Hiç bir diktatör referanduma gider mi?’nin cevabı işte bu… Yargı kararını geçip nasıl, “Biz yine de halka soracağız” diyebiliyor? Halka sorunun şu örnekleri de var mesela: Melih Gökçek’in Ankara’da yaptığı alt geçit… Amcanın birine soruyorlar, “Bu altgeçide niçin geldin?”, “Melih Gökçek için” diyor. “Peki, altgeçide ne diyorsun?” diyorlar, “Düz yol varken alt geçit mi kullanılır?” diyor. Böyle bir halk oylaması olur mu? Kime yarar, kim için yapılmıştır, biraz düşünmek lazım. Kamu yararı dediğimiz şey insanların haklarını korumaktır.

Son olarak, bundan sonrası için var mı yeni bir pasif direniş planınız?

Ethem (Sarısülük) ve Abdullah’ın (Cömert) vurulduğu yerlerde durmayı çok isterim. Ama şu an güvenlik açısından sorun olabilir bana. Bir insanın ölüyor oluşu hükümet tarafından kavranmış değil ki biz dört can kaybettik, bunun içinde polis memuru da var. Bence hükümet insanın değerini bilmiyor…

“Din konusunda hassasız”

Türban eylemine piyes diyorlar… Bir kere ben piyes oynamam, oyuncu değilim. Bu baştan kaybediyor. Türbanlıları ti’ye aldınız diyorlar… Böyle bir şey zaten haddimize değil ve din konusunda son derece hassas insanlarız. 2004’te türbanlıların okula alınmamasını protesto için böyle bir eylem yaptık. Birinci sınıftaydık, tek bir ders boyunca yaptık eylemi. Önce gülüşmeler oldu, sonra bir baktılar ki biz hiç gülmüyoruz, konuşmuyoruz, oyun oynamıyoruz, o sırada da hocalar da öğrencilerin ödevlerini kontrol ediyor. Biz hiç gülüp konuşmayınca anladılar ne yapmak istediğimizi. Ders bitince de öğrencilerden bir kısmı alkışladı bizi. Kısacası ti’ye aldığımız filan tamamen iftiradır, bunların kanıtı da yoktur. Bu iftiraların da niyeti bellidir. Türkiye’de halk ya da TV izleyen kitle zaten eskiden bugüne kadar hep sömürüldü. Ve onların en zayıf olduğu noktadan bize saldırıyorlar. Ben bir idol ya da meta olmak istemedim, o yüzden konuşmadım bunca zamandır ama bunca iftiradan sonra yeter dedim!

(Radikal, T24)

 

Trans Onur Yürüyüşü için Taksim Tramvay durağına!

4. Trans Onur Yürüyüşü kapsamında bugün Saat: 17.00’da Taksim Tramvay Durağı’ndan Tünel Meydanı’na yürünecek.

Onur Yürüyüşü ile ilgili İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği’nin çağrısı şu şekilde;

Ekmek, Adalet ve Özgürlük için!

Eşcinsel, biseksüel ve trans bireylere yönelen saldırılar her geçen gün artıyor. Dün Eryaman’da, Ülker Sokak’ta uygulanan sürgün politikası bugün Avcılar Meis Sitesi’nde devam ediyor.

Ahmet YILDIZ davasında yıllardır herhangi bir gelişme yaşanmazken katili hala aramızda dolaşmakta.

Sinemalara ve hamamlara yapılan baskınlarla eşcinsel olmak suçla eşdeğer tutuluyor.

Siyasal erk yasal düzenlemede çağrılara kulak tıkayarak yaşanan tüm baskı, zulüm ve zorbalığa devam edin mesajı veriyor.

Kentsel dönüşüm safsatası ile trans bireylerin güvenli olarak çalıştıkları sokaklar birer birer kapatılmaya devam ediyor.

Dernek Sokak’ın kapatılmasının ardından yakın zamanda Daracık Sokak ve hemen ardından da Küçük Bayram Sokak’ta aynı kaderi yaşayacak. Bu uygulamalar trans bireylerin güvenli alanlardan çıkartılarak yeni ölümlere davetiye çıkarılması demektir.

Bizleri tüm baskı aygıtlarıyla sindirmeye ve yok etmeye çalışan iki yüzlü düzen temsilcilerine karşı bir kez daha haykırıyoruz;

* Bizi cinsel yönelimimizden dolayı işlerimizden atan, bize cinsiyet kimliklerimizden dolayı iş vermeyen düzeni değiştirmek için,
* “Kabahatler Kanunu” gibi yasaları gerekçe gösterip yaşam hakkımız sınırlandıran kolluk kuvvetlerini, kolluk kuvvetleri tarafından LGBT olduğumuz için uygulanan şiddeti teşhir etmek için,
* Trans bireylerine yönelen sürgün politikalarını teşhir etmek için,
* Zorunlu seks işçiliği yapmak değil, iş istediğimiz için,
* Nefret suçlarının, münferit suçlar değil LGBT toplumuna yönelen sistematik bir katliam girişimi olduğunu haykırmak için,
* Nefret cinayetlerinde katledilen kardeşlerimizin katillerini “ağır tahrik indirimi” ile ödüllendiren siyasal erke dur demek için,
* Kürt halkının onurlu barış talebini dillendirmek için,
* Ermeni, Rum, Süryani, Ezidi ve Keldanilere yönelen baskıya karşı durmak için,
* Alevilere yönelen hak ihlallerine karşı çıkmak,
* Taksim yasağı ile ezilenlere pervasızca saldıran sistemin bu yasağını delmek için,
* Taksim bizim, şehirler bizim demek için,
* Müşterek alanlardaki toplantı ve gösteri yasaklarını son vermek için,

23 Haziran Pazar günü Saat: 17.00’da Taksim Tramvay Durağı’ndan Tünel Meydanı’na yürüyoruz.

Ekmek, Adalet ve Özgürlük için!

Haydi Barikata!”

4. Trans Onur Yürüyüşü’nün facebook etkinlik sayfası

(Yeşil Gazete / Türkiye)

Ankara’da bir rutin: Yine gece, yine polis saldırısı

Başkentte Taksim Gezi Parkı’na destek için akşam saat 19.00’da Anıtkabir’in karşısındaki Anıtpark, Kızılay’daki Güven Park ve Tunalı’daki Kuğulu Park’ta yüzlerce kişi kitap okudu ve duran adam eylemi yaptı.

Dikmen'de direnişçilerin barikat kurduğu da gelen bilgiler arasında

Dikmen’de toplanan yaklaşık 1.000 kişi slogan atarak Kızılay’a yürümek istedi. Polis Evi’nin orada durdurulan gruptan bazıları TOMA’ya taşlarla saldırdı. Yolda manevra yapamayan TOMA, eylemcilerin arasında kaldı. Bölgeye takviye destek istendi. Takviye ekibin biber gazlı müdahalesi sonrasında TOMA oradan çıkarıldı.

Tunalı’da toplanan grup ise eylemlerin ardından sloganlar atarak Kennedy Caddesi’ne yürüdü. Kennedy Caddesi’nde toplanan grubu polis barikat kurarak durdurdu.

(T24)

 

Karanfilli anma sırasındaki polis saldırısı ile ilgili Taksim Dayanışması’ndan açıklama

Taksim Dayanışması, bu akşam Taksim Meydanı’na direnişte hayatını kaybedenleri anmak üzere ellerinde karanfiller ile gelen insanlara polisin gaz bombaları ve biber gazları atarak saldırması üzerine bir basın açıklaması yayınladı.

Açıklamanın tam metnini sizlerle paylaşıyoruz,

BASINA VE KAMUOYUNA

22 Haziran 2013

”Ve bizim bir haziranımız
Bir yıl kadar yetecektir dünyaya
Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
Bir olgu olmayacaktır sana
Ölülerimiz toplanacaktır
Doldurulan bir kıyı gibi.”

– Turgut Uyar

Yurdumuzun dört bir yanından, meydanlardan, parklardan, evlerden, derneklerden, meslek odalarından, sendikalardan, partilerden, kısacası yüreği Gezi Parkından atan her yerden sesleniyoruz, Taksim Meydanından sesleniyoruz.

Bizi biz yapan bütün değerler ve renklerimizle haklılığına inanmış bir sağduyu, direnme gücü veren kararlılık ve sınırsız bir yaratıcılıkla yaşamın olduğu her alanda bir aradayız. Taksim Dayanışması olarak hükümete ilettiğimiz taleplere hala bir yanıt alamadık. Yanıt alamadığımız gibi taleplerimizi haykıranlar şiddet, gözaltılar ve tutuklamalar ile susturulmak isteniyor. Biz bütün bu baskılara rağmen haykırmaya devam ediyoruz.

Unutturmak isteyenlere, varsa duymayanlara buradan bir kez daha hatırlatıyoruz.

• Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda, toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını,

• Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak, halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan; binlerce, insanın yaralanmasına, dört yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumluların, başta İstanbul, Ankara, Hatay ve Adana Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını,

• Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,

• Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan ve tutuklanan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,

• Afet zamanlarında da toplanma ve korunma yerlerimiz olan Gezi Park’ı başta olmak üzere halkın kullanımına kapalı bütün parklarımızın bir an önce kullanıma açılmasını, önemle ve acilen talep ediyoruz.

Taleplerimizin muhatabı olanlar biliniz ki bu talepler yerine getirilmeden ve dünyanın gözü önünde işlediğiniz insanlık suçu olan şiddetin hesabını vermeden; meydanlarda bu talepler için yıllardır haykıran gençleri, kadınları, eşcinsel, biseksüel ve transseksüelleri, demokratik kitle örgütlerini, emek ve meslek örgütlerini, partileri, sivil toplum kuruluşlarını, taraftar gruplarını hedef göstererek sorumluluklarınızdan kurtulamazsınız. Bu talepler, artık sadece bizlerin değil dünyanın tüm duyarlı insanlarının talebidir.

Evrensel hukuka aykırı bir şekilde yapılan baskınlarla yüzlerce arkadaşımız gözaltına alınmış, onlarcası tutuklanmış ve birçok arkadaşımızdan haber alınamamaktadır. Tutuklanan, gözaltına alınan, kaybolan ve hastanelerde tedavi altında olan omuz omuza direndiğimiz arkadaşlarımızın her türlü hukuki ve insani gereksinimlerinin karşılanmasına devam edilecektir ayrıca desteğimizi göstermek için bileşenlerimiz tarafından yapılan ziyaretler sürdürülecektir.

Türkiye tarihinin en barışçıl, en çevre dostu direnişinde daha eşitlikçi, daha özgürlükçü ve daha kardeşçe bir dünya özlemiyle sokaklara hak arayışına çıkan canlarımızdan Abdullah CÖMERT, Mehmet AYVALITAŞ, Ethem SARISÜLÜK savaş sırasında bile görülmeyen bir vahşet, nefret ve şiddetinin kurbanları olmuşlardır. Yaşamlarının baharında aramızdan koparılıp alınan canlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onurlu ve kararlı duruşları mücadelemize her zaman ışık tutacak, yolumuzu aydınlatacaktır. UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ!

Taksim Dayanışması olarak bu süreçte öğrendiğimiz en önemli şey, mücadelenin zaman ve mekânla sınırlandırılamayacağı; bundan sonra da hayatın, kentin ve ülkenin her metrekaresinde ve her anında devam edeceğidir.

TAKSİM DAYANIŞMASI”

(Yeşil Gazete / Türkiye)

Polis, Taksim’de “Allah Allah” diyerek saldırdı

Gezi Parkı Direnişinin 26. günü olan 22 Haziran Cumartesi günü, direniş süresinde hayatını kaybeden dört insan için Taksim Dayanışması’nın çağrısı ile saat 19:00’da Taksim Meydanı’nda toplanıldı.

Direnişin başladığı 28 Mayıs’ın ilk saatlerinden bugüne değin barışçıl, şiddetsiz ve pasif niteliğini birkaç istisnai olay dışında koruyan protestoculara polisin orantısız güçle saldırısı dört insanı anmak için ellerinde karanfiller ile Taksim Meydanı’nda toplanan binlerce insana karşı da devam etti.

Polise karanfil veren, hayatını kaybeden dört insanı anmak için bir araya gelen insanlara saat 21:00 sularında müdahale etmeye başlayan polisin arasında bulunan birkaç kişinin İstiklal’in girişinden itibaren direnişçilere doğru koşarken “Allah Allah” nidası ile saldırması kamelaradan kaçamadı. Bu durum polisin içinde üzerine polis üniforması giydirilmiş AKP Gençlik Kolları üyelerinin de bulunduğu iddialarını akla getirdi

Youtube üzerinden paylaşılan görüntülerde şiddetsiz şekilde protestolarını sürdüren direnişçiler Galatadaray Lisesi’ne doğru slogan atarak çekilirken savaş naraları atan polisin saldırısı da görüntülenmiş durumda.

(Yeşil Gazete / Türkiye)

Mutlu, “Trafik durdu, biz de uygun müdahale yaptık”

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Taksim Dayanışması’nın çağrısı üzerine Taksim Meydanı’nda toplanan grupların dağıtılmasına ilişkin, “Olayın karanfil bırakmanın ötesinde kamu düzenini bozacak noktaya gelmesi, Taksim’de akmakta olan rutin trafiğin bir saate yakın engellenmesi dolayısıyla bu şekilde uygun müdahale yapılmıştır” dedi.

Mutlu, Taksim Dayanışması’nın saat 19.00′da Gezi Parkı’na karanfil bırakma ve anma amacıyla toplanma çağrısı yaptığını hatırlattı.

Çağrının sadece karanfil bırakmak için değil, Taksim’de yine aynı olayların başlatılmasına yönelik toplanma maksatlı olduğunun anlaşıldığını belirten Mutlu, şöyle konuştu:

“Taksim Dayanışması, Taksim bölgesinde bir süredir sağlanan huzurlu ortamın yeniden bozulması için çağrı yapmış oluyor. Bunlar şehrin ve herkesin huzuruna da bozan hareketler oluyor. Grup, bir saat Taksim Meydanı’nı bloke etmiştir. Olayın karanfil bırakmanın ötesinde kamu düzenini bozacak noktaya gelmesi, Taksim’de akmakta olan rutin trafiğin bir saate yakın engellenmesi, toplu ulaşım, normal ulaşım, taksiler, dolmuşların erişiminin engellenmesi dolayısıyla bu şekilde uygun müdahale yapılmıştır. Taksim Dayanışması’nın yaptığı çağrılar demokratik hakların kullanılmasının ötesinde kamu düzenini, trafik akışını bozmuştur. Bunlar yasal olarak suçtur.”

Polisin, meydanda bir saat kalan grubu, yapılan çağrılara duyarsız davranması, alandaki yoğun trafik akışını engellemesi üzerine su bile kullanmadan alandan çıkarmak için çaba sarfettiğini anlatan Mutlu, polisin gruplara uygun bir müdahale yaptığını söyledi.

(Dipnot.tv)

 

Erdoğan’a orkestradan Gezi ayarı

17. Akdeniz Oyunları açılış töreninde orkestradan Başbakan Erdoğan’a direniş mesajı.

17. Akdeniz Oyunları’nın resmi açılış töreni Mersin Stadyumu’nda yapıldı. 25 bin kişilik stadyumdaki olimpiyat oyunları için biletlerin çıktığı gün 15 dakika içinde topluca alınması, AKP’lilerin protestodan korktuğu ve sadece ‘yandaş’larına bilet verdiği iddialarını gündeme taşımıştı.

http://www.youtube.com/watch?v=y3WClLgtJPA

Ancak Erdoğan’ın protesto edilmemesi için alınan önlemler işe yaramadı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının ardından açılış töreni havai fişek, ses ve ışık gösterileriyle devam etti. Sporcuların sahayı terk ettiği sırada sahneye Enbe Orkestrası çıktı.

Erdoğan’a gönderme
Enbe Orkestrası’nın solistlerinden Berkay Özideş, eline ve bileğine yazdığı mesajlarla Gezi Parkı direnişine göndermede bulundu. Bilindiği üzere direnişçiler Taksim Gezi Parkı direnişleri esnasında olası bir yaralanma durumuna karşı kan grubunun belirlenebilmesi için kollarına kan gruplarını yazıyorlardı.

Çarşı’ya selam
Enbe Orkestrası’nın solisti de bileğinde kan grubu yazılı olarak sahneye çıktı. Şarkıcının aynı zamanda elinin üzerine de keçeli kalemle direnişlerde ön saflarda yer alan çArşı grubunun simgesi olan ‘anarşi’ işaretini yapmış olduğu görüldü. Grubun kadın üyelerinden birinin de eline barış işareti çizmiş olduğu dikkatlerden kaçmadı.

Protesto edilmesin diye günler öncesinden önlemler alınan 17. Akdeniz Oyunları açılış töreni de Erdoğan için kötü bir sürprizle sonuçlanmış oldu.

(sol)

Brezilya’da eylemlere bir milyon kişi katıldı

Brezilya’nın 100 kadar kentinde düzenlenen hükümet karşıtı protesto gösterilerine bir milyondan fazla kişinin katıldığı belirtiliyor.

Birçok yerde şiddet olaylarının yaşandığı ve Sao Paolo’da bir kişinin aracını barikata sürmesi üzerine 18 yaşındaki bir kişinin öldüğü bildiriliyor.

Ülkedeki gösteriler toplu taşıma ücretleri zammını ve 2014 Dünya Kupası için yapılan harcamaları protesto amaçlı başlamış ancak hükümet karşıtı gösterilere evirilmişti.

Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, gösteriler nedeniyle Japonya’ya yapacağı ziyareti iptal etmek zorunda kaldı.

Sao Paulo’daki BBC muhabiri Gary Duffy, bunun durumun ciddiyetine dair bir işaret olduğunu söyledi.

Rousseff, Cuma günü bakanlar kurulunu toplayarak ülkede yaşanan krizi görüşecek.

Rio de Janeiro’da çevik kuvvet polisinin göstericilere göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerle müdahale ettiği belirtiliyor.

Televizyonlarda yayınlanan görüntülerde, birçok esnafın dükkânlarını korumak için vitrinlerini tahta plakalarla kapladığı ancak buna rağmen yağmacılık olaylarının devam ettiği görülüyor.

Protestolar 2 Haziran’da Sao Paulo’da otobüs ücretlerine yapılan zamla başladı.

Bilet fiyatı 3 realden 3,20 reale çıkarılmıştı.

Protestoları tetikleyen toplu taşım ücreti zammının iptal edilmesi eylemleri dindirmiyor.

Eylemlerin ülkede son 20 yıldır görülen en büyük protesto dalgası olduğu belirtiliyor.

Yetkililer bu zammın enflasyon oranının altında olduğunu söylüyor.

Brezilyalılar 1992 yılında Cumhurbaşkanı Fernando Collor de Mello’nun yargılanması talebiyle büyük protesto gösterileri düzenlemişti.

Brezilya 21 yıl diktatörlük altında yönetildikten sonra 1985 yılında demokrasiye geçmişti.

Brezilya’nın en büyük kenti olan Sao Paulo’da protestoları kızıştıran bir diğer unsur da, polisin daha önceki, özellikle de geçen Perşembe günkü protesto eylemleri sırasında uyguladığı taktiğe duyulan tepki oldu.

(BBC)

Ethem Sarısülük’ün maskeleriyle mezun oldular

Ankara Üniversitesi SBF öğrencileri mezuniyet törenine polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün maskelerini takarak çıktı.

Bianet’ten Serhat Korkmaz’ın haberine göre;

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) 2012-2013 mezunu öğrencileri dünkü mezuniyet törenine, Bingöl’de tecavüzden yargılanan askerlerin serbest bırakılmasını ve polis şiddetini eleştiren pankartlarla çıktılar.

“Duyuyor musunuz sesi? İşte bu 90 kuşağının tepkisi. Olmayacak hiçbir zaman bir başkasının kölesi”, “Bir ölür bin diriliriz” ve “Tecavüz. Asker. Bingöl. Ağızlar kilit!” pankartları açan öğrenciler, polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün de maskesini taktılar.

Ankara Üniversitesi rektör yardımcısı Prof. Dr. Kasım Karakütük konuşurken ise arkasını dönen öğrenciler, “Polis buradayken neredeydin” diyerek tepki gösterdi.

“Birileri size ‘Durmak yok, yola devam’ dediğinde siz durun” diyen SBF Dekanı Yalçın Karatepe “Tıpkı Taksim’de, Kızılay’da duranlar gibi durun” dedi.

Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu üyesi Yrd. Doç. Dr. Pınar Ecevitoğlu ise yeni gelecek olan SBF öğrencilerine “mülkiyeli” olmayı açıklamanın zor olacağını belirtti.

“Kuşkusuz bundan sonraki kuşaklara ideal Mülkiyelilik üzerine ders vermek ve onları inandırmak bizler için hayli güç olacaktır.

“ ‘Mülkiyeli olmak devlet terbiyesi bilmektir, Mülkiyeli olmak protokolü bilmektir, Mülkiyeli olmak ayrıcalıktır’ diyerek karşılarına geçtiğimizde ‘Kahrolsun bazı şeyler’ diye haykıracaklardır.”

New York Times: Erdoğan çok ileri gitti

New York Times gazetesinin editoryal kurulu, yayınladıkları yazıda Başbakan Erdoğan’ın laik bir devlete muhafazakar bakış açısını zorlayarak ve karşı fikirleri bastırarak çok ileri gittiğini yazdı.

New York Times gazetesinde, ” Türkiye Karışıklık İçinde” başlığıyla yayımlanan editoryal yazıda, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Gezi Parkı sürecinde “neredeyse yaptığı her açıklama ve talimatla durumu daha da kötüleştirdiği, otoriter eğilimleriyle ülkede ve dışarda endişeyi yükselttiği” yazıldı. Makalede, “Erdoğan’ın ülkeye bırakacağı mirasın ne olacağı konusunda düşünmesi gerektiği” de vurgulandı.

New York Times editoryal kurulunun imzasını taşıyan yazı şöyle:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘ın, Türkiye’de son üç haftadır süren politik krizi, barışçıl ve hızlıca çözmesi için pek çok fırsatı oldu. Ancak neredeyse yaptığı her açıklama ve talimatta durumu daha kötü hale getirerek, otoriter eğilimleriyle, Türkiye’nin müslüman dünyasına demokratik örnek olma geleceği hakkında, içerde ve dışarda endişeleri artırdı.

İstanbul Taksim Meydanı’ndaki parkın alışveriş merkezine dönüşmesine karşı çıkan aktivistlere sempati duyma yerine hükümet, biber gazı ve su toplarıyla müdahale ederek, Sayın Erdoğan’ın kibirine ve konuşma özgürlüğü dahil, diğer hakların tecavüzüne karşı hızla yayılan bir öfke uyandırdı. Karışıklık başladığından beri 7 bin 500’den fazla kişi yaralandı ve 4 kişi (üç gösterici ve bir polis memuru) hayatını kaybetti. Çok sayıda avukat, gazeteci ve tıp öğrencisi gözaltına alındı. Ancak Sayın Erdoğan konuşma ve uzlaşmayı dışarıda bıraktı.

Yeni haberler , çarşamba günü polisin, İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerden 100’den fazla kişiyi, şiddet eylemine karıştığı iddiasıyla sorgulandığını bildiriyor. Başbakan Yardımcısı Arınç , karışıklığı bastırmak için ordunun çağrılabileceğini söyledi. Aynı derecede korku verici: Sayın Erdoğan protestocuları teröristler olarak etiketledi, her biçim hükümet tacizine bahane olabilecek fesat bir terim.

Sayın Erdoğan Türkiye’yi, ABD ve Avrupa hizasında bir demokrasi ülkesi olarak tanıtabilmek için çok çalıştı. Ancak şimdi yerel medyayı sindiriyor, uluslararası medyaya saldırıyor, örtülü antisemitik görüşler yapıyor ve karışıklığın arkasında, tanımsız “dış güçlerin” olduğunu öne sürüyor. Başta olduğu 10 yıl boyunca, Türkiye’nin ekonomisi yükseldi ve ülkeyi bölgesel güç pozisyonuna getirdi. İslamist partisi sağlık hizmetlerinde, gelir seviyesinde ve konut sağlamada önemli kazanç sağladı ve bir zamanlar ordunun ağına düşmüş politikaya, sivil denetim getirme çabası verdi.

Ancak Sayın Erdoğan, laik bir devlete muhafazakâr bakış açısını zorlayarak ve karşı fikirleri bastırarak çok ileri gitti. Geniş bir desteği korumaya devam ettiğinden, makamından zorla gideceği gibi bir beklenti yok. Ancak karışıklık çoktan ekonomiyi sarstı. Almanya’ya, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nden uzak tutmak için başka bir bahane daha verdi ve Türkiyeliler arasındaki bölünmeyi alevlendirdi. Sayın Erdoğan, mirasının nasıl olmasını istediğini düşünmeli.

(Radikal)