Ana Sayfa Blog Sayfa 4161

Greenpeace’den Rus sondajını protesto

Greenpeace Kuzey Kutup bölgesinde sondajı engellemek için bir Rus petrol platformunu işgal girişiminde bulundu.

Örgüt, dev Prirazlomnaya platformuna tırmanan iki aktivist ve teknelerinden birine çıkan güvenlik güçlerinin resimlerini yayımladı.

Rus petrol tekeli Gazprom tarafından yürütülen proje, Rusya’nın Barents Denizi’nde ilk petrol çıkarma girişimi…

Greenpeace eşsiz ve kırılgan çevre yapısını tehdit ettiğini söyleyerek, bölgede sondaja karşı çıkıyor.

Greenpeace eşsiz ve kırılgan çevre yapısını tehdit ettiğini söyleyerek, bölgede sondaja karşı çıkıyor.

Örgüt, iki aktivistlerinin tutuklandığını ve bir Rus sahil güvenlik gemisinde tutulduğunu söyledi.

Sahil güvenlik gemisinden, ana Greenpeace gemisinin çevresine 11 el ateş edildiği de ileri sürülüyor.

Rus yetkililer Greenpeace’in açıklamaları konusunda yorum yapmadı.

Prirazlomnaya’nın yıl sonunda üretime başlaması planlanıyor.

Rusya’nın ekonomisi ve son büyüme oranları devasa petrol ve gaz yataklarından elde edilen gelire bağlı.

Greenpeace açıklamasında “Prirazlomnaya için büyük kaynaklar ayrılmasına karşın, bölgede güvenli petrol üretimini garanti edebilmesi mümkün değildir.” denildi.

 

BBC Türkçe

Sel, kasırga, KCK – Metin Yeğin

Kasırga geliyor. Yok, siyasal anlamda bir benzetme yapmıyorum. Bildiğiniz kasırga. Basitçe anlatayım, sel basacak evlerinizi. Sanki seçme hakkı sizinmiş gibi, söylemeliyim ki bodrum katta ev tutmayın, koltuklarınızın altına ipi çekince şişen can yelekleri koyun ya da çatıya yakın koymayın yataklarınızı, eğer uçmaktan pek hoşlanmıyorsanız. Hazır olun ardından duyacağınız, ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı mesajlarına ve sel yataklarına ev yapıyorlar ve takdiri ilahi konuşmalarına. Leş yiyici müteahhitler ve hükümetleri buna da sevinecekler ve yeniden şeytanın atlılarıyla, kepçeleri, buldozerleri ile iş başına geçeceklerdir. Ah alt yapımız eksik diye milyon ve hatta milyar dolarlık dere ıslah çalışması, kanalizasyon, otoban, viyadük, tünel, onların köşe başlarına AVM’ler, altlarına otoparklar, üstlerine saksı bahçeleri, kârları, komisyonları, şirketleri, bu kârların kâr yaratan kağıtları, kürekleri ve daha neler neler yapacaklar…  Bir başbakana, kefenin cebi yok demişler, olsun koynuma doldururum demiş… Alçaksınız, gömelim gel seni kefene desem… Sığmazsınız.

Halbuki çok basit, şairin dediği gibi; ‘kandil geceleri bir şehir buhur kokmuyorsa / yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa / o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir’ (İ.Özel) Hiç yağmurun kokusunu duyuyor musunuz? Nereye gidecek yağmur? Hangi asfaltın çatlağından toprağı bulabilecek? Bu yazıyı yazarken kırlangıçlar çoğaldı gökyüzünde. Telaşlı telaşlı uçup duruyorlar. Özgürlüğünü sevdiklerim. Yağmur yağdı yağacak. Burjuva melankolizmine kaptırdım kendimi. Basit gerçeklik ise evin damının yine akacak olması…

Nereden çıkardın bütün bunları derseniz; meteoroloji raporlarını filan okumadım doğrusu. Siyasal tahminler gibi veriler de yok elimde. Sadece bir Rus gazetesinin haberi üzerine yazıyorum. ‘Bilim adamlarının ortak görüşü, sel felaketinin yaşandığı Amur, Primorye ve Khabarovsk bölgelerindeki hava olayları bir tür gel-git dalgası oluşturdu. Rusya Hidro-meteoroloji ve Çevre İzleme Federal Servisinden Alexander Frolov’ın verdiği bilgiye göre, bölgede sel sırasındaki yağış miktarı, o bölgeye düşen yıllık yağış miktarının, kat ve kat üstündeydi. Bunun nedeni ise Pasifik okyanusundan gelen yüksek basıncın o bölgede kalması. Basınç batıdan doğuya hareket etmediği için yağış büyük felaketler yaşanmasına sebep oldu.’* diyor haber. Bu arada aylardır Uzakdoğu’dan gelen, selin sebep olduğu ölüm ve yıkım haberlerini okuyorum. Ayrıca birkaç kez gelip giderken, Ankara’daki ucube TOKİ konutlarına gözüm takılıyor. Evlerin önündeki sahte tepelerin, üstüne dikilmiş köksüz çamlara aldırmadan, en ufak selde göçeceği izlenimi uyandırıyor bende. Sonra hemen ardından konuşmaya başlayacaklarını aklıma getiriyorum; ‘Fakat bugüne kadar görülmemiş çok yağmur yağdı’ diye ve ben sadece bak Uzakdoğu’da yağdı, Rusya’da yağıyor ve burada da yağacak diyorum.

Küba’da El Nino kasırgası yaklaşırken halkla röportaj yapılıyordu. Kasırga geliyor ne yapacaksınız diye soruyorlardı. Konuşanlardan biri ‘Fidel bir yolunu bulur’ dedi. Gerçekten böyle oldu. Halk, 600.000 kişi yüksek yerlere taşındı. Aynı zamanlarda dünyanın süper devleti ABD’de ise Katrina kasırgasında 1836 kişi öldü. Çoğu Latin ve siyahtı ve hepsi yoksuldu. Bu yüzden başlıkta okuduğunuz KCK, tesadüfen oraya yazılmadı. Bugün KCK davalarında, büyük müsamerelerde yargılananların ‘Ekolojik Demokrasi’ talebi, kağıtların kenar süsü değil, ‘Ekolojik Demokrasi’, sel ve kasırganın da çözümüdür.

Eh bi de Ankara sana söylüyorum, Kayapınar sen anla…

Metin Yeğin – Özgür Gündem

* Moskovskiy Komsomolets- TRT Türk- Dünya haberleri

 

 

 

 

 

[Özel Haber] Amasra da termik santraldan kurtuluyor

Amasra - İşte buraya termik santral yapacaklardı!

“Direnen kazanıyor” diyorduk, bunun kanıtları arkası arkasına gelmeye devam ediyor. Gerze’den sonra bir iyi haber de Bartın’dan geldi. Amasra‘da Hattat Holding tarafından kurulması planlanan Hema kömürlü termik santrali ile ilgili ÇED süreci durduruldu.

Bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda düzenlenen Hema Termik Santrali inceleme ve değerlendirme toplantısında Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu ikinci kez geri çevrildi. ÇED için üç kurumun ikinci kez olumsuz görüş verdiği bildiriliyor. Konuyu yakından takip eden Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası sorumlusu Pınar Aksoğan Yeşil Gazete’ye bunun ÇED sürecinin veya termik santral planlarının henüz tam olarak iptali anlamına gelmediğini, ancak ÇED’in tekrar kurul önüne gelmesi ve bir kez daha geri çevrilmesi halinde ÇED’in tamamen iptal edileceğini söyledi. Aksoğan’ın verdiği bilgiye göre  yaşanan süreç Gerze’de Anadolu grubunun kurmak istediği termik santral için olanın aynısı.

 

Bartın Platformu: “Bu proje hiç ölmeyen bir canavar gibi”

Bartın Platformu bir basın açıklamasında

Telefonla ulaştığımız Bartın Platformu Yürütme Kurulu üyeleri ise bu kararla Amasra’da termik santral yapılamayacağının bir kez daha ortaya çıktığını söylüyor. Bartın Platformu’ndan aldığımız bilgiye göre olumsuz görüş veren üç kuruluştan biri olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü, çevre düzeni planına göre bu sahada termik santral yapılmasının mümkün olmadığı yönünde görüş verdi. ÇED’in 2010’daki geri dönüşü de aynı nedenle olmuştu. ÇED’e olumsuz görüş veren ikinci kuruluş yine aynı bakanlığa bağlı Çevre Yatırımları Genel Müdürlüğü. Toplantıya olumlu görüşle gelen Genel Müdürlük, şirketin Bartınlılar tarafından yöneltilen eleştirilere yanıt verememesi üzerine fikrini değiştirmiş ve olumsuz görüş vermiş. Olumsuz görüş veren üçüncü kuruluş olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü ise zaten sahanın tamamı ormanlık alan olduğu için ÇED’i kabul etmiyor.

Bartın Platformu, “Bu proje hiç ölmeyen bir canavar gibi. Biz iptal ettiriyoruz, Hatta Holding içinde termik santralı yapmak isteyen şirketin ismi değişiyor, termik santralin ismi değişiyor, yer değişmiş gibi gösteriliyor ve aynı proje tekrar tekrar getiriliyor. Bu beşinci denemeleri oldu.” diyor. Bartın Platformu’na göre artık Amasra termik santralinin tamamen iptal edilmesi gerekiyor.

 

Bartın Belediye Başkanı Akın: “Termik santralın yeri Amasra değil”

Şubat ayında Amasra Termik santralına karşı Tarlaağzı köyünde yapılmak istenen ve halk tarafından engellenen ÇED toplantısındaki eylem. Fotoğraf: Bülent Bostancı - bartın.info

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki toplantıya katılan Bartın Belediye Başkanı Cemal Akın ise yaptığı yazılı açıklamada şöyle dedi:

“Belediye başkanlığı görevine başladığım günden bugüne, Bartın Platformu ile termik santrale karşı mücadele verdik. Yatırıma ve kömür çıkarılmasına karşı olmadığımızı defalarca bildirdik. Ancak termik santralin yeri Amasra değildir. Kurulması gündeme getirilen termik santral havamızı, doğamızı çevremizi olduğu kadar suyumuzu da yok edecektir. Bartın Belediyesi olarak buna müsaade etmeyeceğiz. Toplantıda komisyon üyesi kurumların görüşlerinin bildirmesinin ardından Hema Termik Santrali ÇED sürecinin durdurulması kararı çıkmıştır.”

Anlaşılan, Gerze‘de olduğu gibi henüz Bakanlık’tan veya şirketten kesin bir iptal kararı veya projeden vazgeçildiği açıklaması gelmedi. Ancak Bartın halkının yıllardır sürdürdüğü mücadele sonuç veriyor. Amasra, termik santral belasından kurtuluyor.

 

Bartınlıların görüşü

Ayrıntıları merak edenler için bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda yapılan toplantıya Bartın ve Amasra Belediyeleri tarafından sunulan görüşün tam metni ise şöyle:

HEMA ENTEGRE TERMİK SANTRAL PROJESİ ÇED RAPORU HAKKINDA

18 Eylül 2013’te Bakanlık’ta Yapılan Toplantıda İnceleme Değerlendirme Komisyonuna sunulan Komisyon Üyesi

BARTIN ve AMASRA BELEDİYELERİ KURUMSAL GÖRÜŞÜ

361 sayfalık Hema Entegre ÇED Raporu ve ekleri incelendiğinde her zaman olduğu gibi özensiz hazırlanmış, birbiriyle bağlantıları olmayan bölümlerden oluşan, içinde birçok hata barındıran, kopyala yapıştır bir metinle karşılaşılmıştır. Bu raporun değerlendirilmesi sonucu 83 farklı tespit yapılmıştır. Burada bu 83 farklı tespite girilmeden sadece 9 tespit üzerinden değerlendirmeler yapılacaktır. Bunun nedeni; süreç içinde bizlerin gündeme getirdiği önemli tespitlerin raporu hazırlayanlarca birkaç kelime oyunu veya bilimsellikten uzak “bilim adamı (!)” raporlarıyla çürütülmeye çalışıyor olması ve bu oyuna bakanlık yetkililerinin sessiz kalmasıdır. Tamamen gönüllü olarak Bartın Platformu’na destek veren farklı bilim uzmanları nın belirlediği 83 tespit, bu raporun olumlu sonuçlanması halinde ÇED raporunun iptali için mahkeme aşamasında gündeme getirilecektir.

Burada hatırlatmak gerekir ki; raporun 351. sayfasında “Bartın Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Başkanlığında yapılan Halkın Katılımı Toplantısı’na; yatırımcı firma temsilcileri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, ÇED Mühendislik Hizmetlerini yürüten firma olan MGS Proje Müş. Müh. Tic. Ltd. Şti. yetkilileri ile çok sayıda yöre halkı ve sivil toplum örgütleri katılmıştır.” şeklindeki açıklama doğru değildir. Orada yer alan resimlerden de anlaşılacağı gibi; yetkililer toplantının yapılacağı binanın içine halkın tepkisi nedeniyle girememiş ve toplantı da yapılamamıştır. Bu durum görüntülerle kayıt altına alınmış olduğu gibi, 19.02.2013 tarihli tutanakta da “halkın yoğun tepkisi nedeniyle toplantı salonuna girilemedi” şeklinde yer almıştır. Buna rağmen toplantının yapılmış gösterilmesi elbette mahkeme aşamasında gündeme getirilecektir.

İnceleme ve Değerlendirme aşamasında paylaşacağımız tespitlerimiz şöyledir:

1. 21.02.2010 tarihinde yapılan “ÇED Kapsam ve Format Belirleme Toplantısı”nda Amasra’da senenin 140 günü kuvvetli veya orta şiddette yaşanan adveksiyon inversiyonunun (enversiyon) ölümcül tehlikelere yol açacağını belirtmiştik. Bu iddiamızı çürütmek için İTÜ’den bir profesöre hazırlatılan 30 sayfalık teknik Rapor’un sonuç kısmında Santral bölgesinde enversiyon özelliklerine bakıldığında yaz aylarında tehlike arz edecek atmosferik şartlar görünmemektedir. Kış aylarında (Ekim-Kasım-Aralık) enversiyon şiddetlerinde artış görülmektedir. İlkbahar aylarında atmosferin daha kararlı olduğu görülmektedir.”şeklinde yapılan değerlendirmeler ne kadar inandırıcıdır? Yaz aylarında tehlikeli olmadığı açıkça belirtilen enversiyonun, diğer 9 ayda tehlikeli olup olmadığı neden açıkça belirtilmemiştir? Bilimsel ünvanlar bu tür kelime oyunları için mi kullanılmaktadır. Biz yörede yaşanan enversiyonun, bacadan çıkacak atıklarla birleştiğinde tehlikeli olacağı ve ölümcül sonuçlar doğuracağı konusunda ısrarcıyız. Enversiyon tehlikesi, bu alanda termik santral yapılamayacağının en önemli gerekçelerinden biridir.

2. ÇED raporunda Bölgesel Çevre Düzeni Planı ile ilgili olarak; Sayfa 29’da yer alan “Projenin Çevre Düzeni Planı’ndaki Yeri” başlığı altında sadece “Proje sahası 1/100.000 ölçekli Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi’nde yer almaktadır. Söz konusu plan hükümlerine göre, proje sahası orman arazileri üzerinde yer almaktadır. Ancak söz konusu plan için yürütmeyi durdurma kararı bulunmaktadır.” şeklinde bir ifadeden başka bir ibare yoktur.  Çevre Düzeni Planı’nın bu şekilde dışlanması, ÇED Raporu’nun hangi bilinç düzeyinde hazırlandığının en önemli göstergesidir. Burada verilen bilginin tam tersine Çevre Düzeni Planı’nın yürütmesi durdurulmamıştır. Aksine TEMA Vakfının açtığı dava üzerine, Danıştay 6. Dairesi oybirliğiyle verdiği 07.12.2012 tarihli kararla bu planın bazı maddelerinin (yeşil alanlarda sanayileşmeye yol açacak maddeleri) yürütmesini durdurmuştur. Bu durumda Amasra’da termik santral yapılmasının önünün açıldığını düşünmek abesle iştigaldir. Tam tersine termik santralin Filyos Yatırım Havzasına yönlendirilmesi hükmünün işlevi ortadan kalkmıştır. Yani Çevre Düzeni Planı’nın işlevini kaybeden bu maddesi nedeniyle, orman alanına yapılmak istenen Hema Entegre Termik Santralinin, yapılması da imkansız hale gelmiştir. Bu proje için bu kadar önem taşıyan Danıştay kararının ÇED raporunda tartışılmamış olması, hatta geçiştirilmiş olması raporun olumsuz sonuçlanması için önemli bir gerekçedir.

3.   2010 yılında ilgili şiddete Tarlaağzı ve Gömü mevkiinde format verilmemiş, Delikliburun ve Filyos alternatiflerini değerlendirilmesi istenmişti. 2010 yılında format verilmeyen Tarlağzı-Gömü köyleri Çapak Koyu mevkiine tekrar ÇED başvurusu yapılmasının ve bu başvurunun kabul edilmesinin nedeni olarak; raporun 31. Sayfasında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na yapılan müracatın bu bakanlık tarafından “Endüstri Bölgeleri Mevzuatı gereği yapılması gereken, bölgedeki (Filyos) kamulaştırma çalışmalarının tamamlanması, altyapı için gerekli etüt, plan ve projelerin yaptırılması vb. iIş ve işlemler devam ettiğinden dolayı şu aşamada üretim veya yatırım için kesin yer tahsisi yapılmadığı” gerekçesiyle değerlendirilemediği bahisle söz konusu alan için yapılan müracaatın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından değerlendirilememesine bağlanmaktadır. Oysa bu süre içinde Filyos yatırım bölgesinde Kaptan Şirketler Grubu’nun 350 MW gücündeki Saltukova Enerji Santral Projesi, Yel Enerji Şirketi’nin 360 MW’lik Filyos Termik Santral Projesi, Nurol Enerjinin 1600 MW gücündeki Filyos Elektrik Santrali Projesi, ÇED başvurusu yapmış ve bu santrallerin ikisine ilişkin ÇED süreçleri başlatılmıştır. Filyos Yatırım Havzası’ndaki bu termik santral kurma girişimleri, daha önce format verilmeyen alanda yeniden termik santral sürecini başlatmak için ortaya konan tek veri olan yukarıdaki bakanlık yazısını hükümsüz hale getirmektedir. Bu gerekçe ortadan kalktığına göre Hema Entegre Termik Santrali ÇED süreci de olumsuz sonuçlandırılmalıdır.

4. Hema Entegre Termik Santrali; yaklaşık 33 hektarlık termik santral alanı,  200 hektarlık kalker ve kırma eleme tesis alanları, 150 hektarlık kül ve alçı taşı depolama alanlarıyla, toplam 380 hektarlık doğal orman alanları üzerine kurulmak istenmektedir. Bu kadar büyük miktardaki doğal orman alanlarının, tamamen yok edilecek şekilde kullanılmasına Orman Genel Müdürlüğü’nün izin vermesi mümkün değildir. Bu konuda Orman Genel Müdürlüğü’nün yayınlamış olduğu ithal kömürle çalışan termik santrallere izin verilmeyeceğini belirten genelge ile Anadolu Grubu tarafından yapılmak istenen Sinop Gerze Termik Santrali’ne Orman Genel Müdürlüğü tarafından izin verilmemiş olması bunun en önemli göstergeleridir. Bu gelişmeler doğrultusunda Orman Genel Müdürlüğü aynı şekilde Hema Termik Santrali için izin vermemelidir.

5. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından oyçokluğu ile kabul edilen karardan sonra; herhangi bir yerde kurulan veya kurulacak termik santrallerin çevreye etkilerinin bölgesel bazda değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu durumda Çatalağzı/Zonguldak’ta kurulu olan 1675 MW gücündeki dört termik santralin (ÇATES, ZETES1, ZETES2,ZETES3) çalışmakta olduğu, farklı yerlerde 10’un üzerinde termik santralin ise projelendirilmiş olduğu Zonguldak ve Bartın illerinde, bölgesel bazda hazırlanmamış olan ÇED raporlarının kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle bölgede mevcut ve yapılması planlanan diğer termik santraller hakkında hiçbir analiz yapılmamış olan Hema Entegre Termik Santrali ÇED Raporu’nun olumsuz sonuçlanması gerekmektedir.

6. ÇED raporunda, yörede turizm, tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık gibi sektörlerin varlığından bahsedilmekte, fakat bu sektörlerin yöre ekonomisine kazandırdıkları ve termik santralin inşasından sonra bu sektörlerde meydana gelecek yıkımlardan bahsedilmemektedir. ÇED Raporunda gerçek anlamda fayda-maliyet analizi yoktur. Mevcut ekonomik düzende tabana yayılan gelirin, termik santralden sonra yok olacağı çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bunlardan birinde; Bartın ilinin ekonomik yapısını “Sayısallaşmış Swot Analizi”yle değerlendiren bir çalışmada, ilin ekonomik yapısını tehdit eden en önemli faktör olarak Amasra’ya termik santral kurma projesi görülmektedir (Çelik, N. ve Murat, G., 2008. Sayısallaşmış Swot Analizi ile Bartın İli’nin Ekonomik Yapısını Değerlendirme. 2. Ulusal İktisat Kongresi. 20-22 Şubat 2008. Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü. İzmir). Ayrıca, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın hazırlamış olduğu “Bölgesel Kalkınma Planı”nda Amasra’ya yapılmak istenen termik santraller en büyük tehdit olarak görülmekte ve projelerin iptal edilmesi istenmektedir.

7. Daha önceki ÇED başvurularında yer verilmeyen lavvarlama konusuna bu raporda yer verildiği görülmektedir. ÇED Başvuru Dosyası’nda 1320 MW gücündeki santralin yaklaşık 458 ton/saat 5600 (+/-200) kcal kömür yakacağı belirtilmektedir (S:9 ve S: 353). Yılda yanacak kömür miktarının 3.389.200 ton/yıl (Yaklaşık 3 milyon 400 bin ton) olacağı belirtilmektedir (S:2).  Amasra kömürünün (tüvenan) kalorisi 3.000 kaloridir. Bu değer ancak cevher zenginleştirme işlemi (Lavvar-Lavvarlama) yapıldıktan sonra 5.600 kaloriye çıkmaktadır. Bu durumda yer altı işletmesinden santralde kullanılması için yılda 3,4  milyon ton değil de, 5-6 milyon ton kömür (Lavvarlama işleminde yaklaşık %30-40 artık oluştuğu için) çıkartılması gerekmektedir. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Batı Karadeniz havzasında 2008 yılında 9.685 işçiyle çıkardığı kömür miktarının toplam (Armutçuk, Kozlu, Üzülmez, Karadon, Amasra işletmeleri toplamı) 2.335.457 ton olduğu, hatta 2009 üretiminin 1,6 milyon ton olduğu bilinmektedir. İlgili şirketin Amasra işletmesinden 5-6 milyon ton kömür üretimi yapması mümkün değildir. Şirketin ikinci bir termik santral başvurusu (Batı Karadeniz Entegre Termik) olduğu düşünüldüğünde bu termik santrallerde yakmak için yılda 10-12 milyon ton kömürü Amasra’dan nasıl çıkartacaktır? Lavvarlama için gerekli tatlı suyu nereden bulacaktır? Tek bir termik santral için yılda 1,5-2,5 milyon tona ulaşacak lavvar artığını nereye depolayacaktır? Bu işlemden sonra ortaya çıkan kirli suyu nereye boşaltacaktır? Raporda her ne kadar lavvar tesisi için ayrı ÇED yapılacağı belirtilse de, aslında ithal kömür getirilmesini perdelemek için bu raporda daha önceki başvurulardan farklı olarak ilk kez bahsedilen lavvar işleminin yapılması mümkün olmayan bir çalışma olduğu ortaya çıkmaktadır.

8. Adı geçen şirket, 2009 yılında yapmış olduğu termik santral ÇED başvurusunda; proje kapsamında bir de 60.000 DWT veya 170.000 DWT ağırlığındaki deniz araçlarının yanaşabileceği bir liman inşa edeceğini ifade etmekteydi. Bu limanın termik santrale ithal kömür getirmek için yapılmak istendiği Bartın Platformu tarafından iddia edildikten sonra, şirket liman projesini termik santral projesinden ayırmış ve ayrı bir proje olarak ÇED olumlu kararı almayı başarmıştır. Limanı inşa nedeni olarak, Amasra maden işletmesinde üreteceği kömürün fazlasını (termik santralde kullanmayacağı) bu liman aracılığıyla ihraç edeceğini bildirmiştir. Amasra maden işletmesinde üretilecek kömürün termik santrale (veya santrallere) yetmeyeceği ortadayken, bu limana ÇED olumlu kararı verilmiştir. Aradan geçen zamana rağmen liman inşaatının başlatılmamış olması, limanın kömür ihracatından çok, kömür ithalatı için kullanılacağının bir kanıtıdır. Limanın yapımı için termik santral yapımına başlanılması beklenmektedir. Daha önceki başvurularda termik santrallere 49 yıl ömür biçilmişken, bu başvuruda sadece 30 yıl ömür biçilmesi de, termik santralde kullanılacak kömür, tatlı-tuzlu su ve alçı taşı ile artık olarak ortaya çıkacak kül ve kirli su miktarlarını perdelemek için başvurulan bir taktiktir. Termik santralin yerli kömürle değil de, ithal kömürle çalıştırılacağı rapordaki veriler dikkatlice analiz edildiğinde kolayca anlaşılacaktır. Bu nedenle termik santral hakkında verilecek ÇED kararında bu durumun dikkate alınması gerekmektedir.

9.  Çevre ve Şehircilik Bakanı sayın Erdoğan Bayraktar imzasıyla Bartın Milletvekili M. Rıza Yalçınkaya’ya gönderilen 2 Temmuz 2013 tarihli ve 30824082.050/2262 sayılı yazıda Bartın Amasra Gömü Köyü’nde yapılmak istenen “Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali ÇED Başvuru Dosyası”nın “Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarına göre, 29.11.2010 tarihli Kapsam ve Özel Format Belirleme toplantısında, ÇED Başvuru Dosyasında verilen alternatiflerden, Gömü mevkii alternatif alanına ilişkin format verilemeyen Bartın Termik Santrali Projesi için bildirilen yerler ile aynı olduğundan, bahse konu ÇED başvuru dosyasında belirtilen alanların, söz konusu faaliyet için yer seçim açısından uygun olmadığı” gerekçesiyle iade edildiği belirtilmektedir.

Aslında ÇED süreci devam ettirilen Hema Entegre Termik Santrali’nin koordinatları  ile harita ve uydu fotoğrafları ile 2010 yılında format verilmeyen Bartın Termik Santrali’nin  koordinat ve haritaları aynı alanı göstermektedir.  Yani 2010 yılında format verilmeyen Bartın Termik Santrali ile aynı yere kurulmak istenen termik santral, ÇED Başvuru Dosyası iade edilen “Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali” değil, ÇED süreci devam ettirilen “HEMA Entegre Termik Santralidir”. Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali ise 2010 yılında format verilmeyen “Amasra Termik Santrali” ile aynı alanda projelendirilmiştir.

Bakanlığınızın 2 Temmuz 2013 tarihli ve 30824082.050/2262 sayılı yazısında da belirtildiği gibi; daha önce format verilmeyen bir termik santralle aynı yerde yeni bir termik santral yapımı için tekrar başvurulması halinde, “yer seçimi açısından uygun olmadığı” gerekçesiyle ÇED başvuru dosyasının iade kararı gündeme gelmektedir. Bu doğrultuda Bartın İli Amasra ilçesi sınırları içinde daha önce ret edilen termik santral başvuruları göz önüne alınarak,  bu alanda gündeme gelecek yeni termik santrallere ait ÇED başvurularının bakanlığınız tarafından bir daha kabul edilmemelidir.

Haber: Ümit Şahin – Yeşil Gazete

 

HEMA ENTEGRE TERMİK SANTRAL PROJESİ ÇED RAPORU HAKKINDA

18 Eylül 2013’te Bakanlık’ta Yapılan Toplantıda İnceleme Değerlendirme Komisyonuna sunulan Komisyon Üyesi

BARTIN ve AMASRA BELEDİYELERİ KURUMSAL GÖRÜŞÜ

361 sayfalık Hema Entegre ÇED Raporu ve ekleri incelendiğinde her zaman olduğu gibi özensiz hazırlanmış, birbiriyle bağlantıları olmayan bölümlerden oluşan, içinde birçok hata barındıran, kopyala yapıştır bir metinle karşılaşılmıştır. Bu raporun değerlendirilmesi sonucu 83 farklı tespit yapılmıştır. Burada bu 83 farklı tespite girilmeden sadece 9 tespit üzerinden değerlendirmeler yapılacaktır. Bunun nedeni; süreç içinde bizlerin gündeme getirdiği önemli tespitlerin raporu hazırlayanlarca birkaç kelime oyunu veya bilimsellikten uzak “bilim adamı (!)” raporlarıyla çürütülmeye çalışıyor olması ve bu oyuna bakanlık yetkililerinin sessiz kalmasıdır. Tamamen gönüllü olarak Bartın Platformu’na destek veren farklı bilim uzmanları nın belirlediği 83 tespit, bu raporun olumlu sonuçlanması halinde ÇED raporunun iptali için mahkeme aşamasında gündeme getirilecektir.

Burada hatırlatmak gerekir ki; raporun 351. sayfasında “Bartın Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Başkanlığında yapılan Halkın Katılımı Toplantısı’na; yatırımcı firma temsilcileri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, ÇED Mühendislik Hizmetlerini yürüten firma olan MGS Proje Müş. Müh. Tic. Ltd. Şti. yetkilileri ile çok sayıda yöre halkı ve sivil toplum örgütleri katılmıştır.” şeklindeki açıklama doğru değildir. Orada yer alan resimlerden de anlaşılacağı gibi; yetkililer toplantının yapılacağı binanın içine halkın tepkisi nedeniyle girememiş ve toplantı da yapılamamıştır. Bu durum görüntülerle kayıt altına alınmış olduğu gibi, 19.02.2013 tarihli tutanakta da “halkın yoğun tepkisi nedeniyle toplantı salonuna girilemedi” şeklinde yer almıştır. Buna rağmen toplantının yapılmış gösterilmesi elbette mahkeme aşamasında gündeme getirilecektir.

İnceleme ve Değerlendirme aşamasında paylaşacağımız tespitlerimiz şöyledir:

1. 21.02.2010 tarihinde yapılan “ÇED Kapsam ve Format Belirleme Toplantısı”nda Amasra’da senenin 140 günü kuvvetli veya orta şiddette yaşanan adveksiyon inversiyonunun (enversiyon) ölümcül tehlikelere yol açacağını belirtmiştik. Bu iddiamızı çürütmek için İTÜ’den bir profesöre hazırlatılan 30 sayfalık teknik Rapor’un sonuç kısmında Santral bölgesinde enversiyon özelliklerine bakıldığında yaz aylarında tehlike arz edecek atmosferik şartlar görünmemektedir. Kış aylarında (Ekim-Kasım-Aralık) enversiyon şiddetlerinde artış görülmektedir. İlkbahar aylarında atmosferin daha kararlı olduğu görülmektedir.”şeklinde yapılan değerlendirmeler ne kadar inandırıcıdır? Yaz aylarında tehlikeli olmadığı açıkça belirtilen enversiyonun, diğer 9 ayda tehlikeli olup olmadığı neden açıkça belirtilmemiştir? Bilimsel ünvanlar bu tür kelime oyunları için mi kullanılmaktadır. Biz yörede yaşanan enversiyonun, bacadan çıkacak atıklarla birleştiğinde tehlikeli olacağı ve ölümcül sonuçlar doğuracağı konusunda ısrarcıyız. Enversiyon tehlikesi, bu alanda termik santral yapılamayacağının en önemli gerekçelerinden biridir.

2. ÇED raporunda Bölgesel Çevre Düzeni Planı ile ilgili olarak; Sayfa 29’da yer alan “Projenin Çevre Düzeni Planı’ndaki Yeri” başlığı altında sadece “Proje sahası 1/100.000 ölçekli Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi’nde yer almaktadır. Söz konusu plan hükümlerine göre, proje sahası orman arazileri üzerinde yer almaktadır. Ancak söz konusu plan için yürütmeyi durdurma kararı bulunmaktadır.” şeklinde bir ifadeden başka bir ibare yoktur. Çevre Düzeni Planı’nın bu şekilde dışlanması, ÇED Raporu’nun hangi bilinç düzeyinde hazırlandığının en önemli göstergesidir. Burada verilen bilginin tam tersine Çevre Düzeni Planı’nın yürütmesi durdurulmamıştır. Aksine TEMA Vakfının açtığı dava üzerine, Danıştay 6. Dairesi oybirliğiyle verdiği 07.12.2012 tarihli kararla bu planın bazı maddelerinin (yeşil alanlarda sanayileşmeye yol açacak maddeleri) yürütmesini durdurmuştur. Bu durumda Amasra’da termik santral yapılmasının önünün açıldığını düşünmek abesle iştigaldir. Tam tersine termik santralin Filyos Yatırım Havzasına yönlendirilmesi hükmünün işlevi ortadan kalkmıştır. Yani Çevre Düzeni Planı’nın işlevini kaybeden bu maddesi nedeniyle, orman alanına yapılmak istenen Hema Entegre Termik Santralinin, yapılması da imkansız hale gelmiştir. Bu proje için bu kadar önem taşıyan Danıştay kararının ÇED raporunda tartışılmamış olması, hatta geçiştirilmiş olması raporun olumsuz sonuçlanması için önemli bir gerekçedir.

3. 2010 yılında ilgili şiddete Tarlaağzı ve Gömü mevkiinde format verilmemiş, Delikliburun ve Filyos alternatiflerini değerlendirilmesi istenmişti. 2010 yılında format verilmeyen Tarlağzı-Gömü köyleri Çapak Koyu mevkiine tekrar ÇED başvurusu yapılmasının ve bu başvurunun kabul edilmesinin nedeni olarak; raporun 31. Sayfasında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na yapılan müracatın bu bakanlık tarafından Endüstri Bölgeleri Mevzuatı gereği yapılması gereken, bölgedeki (Filyos) kamulaştırma çalışmalarının tamamlanması, altyapı için gerekli etüt, plan ve projelerin yaptırılması vb. iIş ve işlemler devam ettiğinden dolayı şu aşamada üretim veya yatırım için kesin yer tahsisi yapılmadığı” gerekçesiyle değerlendirilemediği bahisle söz konusu alan için yapılan müracaatın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından değerlendirilememesine bağlanmaktadır. Oysa bu süre içinde Filyos yatırım bölgesinde Kaptan Şirketler Grubu’nun 350 MW gücündeki Saltukova Enerji Santral Projesi, Yel Enerji Şirketi’nin 360 MW’lik Filyos Termik Santral Projesi, Nurol Enerjinin 1600 MW gücündeki Filyos Elektrik Santrali Projesi, ÇED başvurusu yapmış ve bu santrallerin ikisine ilişkin ÇED süreçleri başlatılmıştır. Filyos Yatırım Havzası’ndaki bu termik santral kurma girişimleri, daha önce format verilmeyen alanda yeniden termik santral sürecini başlatmak için ortaya konan tek veri olan yukarıdaki bakanlık yazısını hükümsüz hale getirmektedir. Bu gerekçe ortadan kalktığına göre Hema Entegre Termik Santrali ÇED süreci de olumsuz sonuçlandırılmalıdır.

4. Hema Entegre Termik Santrali; yaklaşık 33 hektarlık termik santral alanı, 200 hektarlık kalker ve kırma eleme tesis alanları, 150 hektarlık kül ve alçı taşı depolama alanlarıyla, toplam 380 hektarlık doğal orman alanları üzerine kurulmak istenmektedir. Bu kadar büyük miktardaki doğal orman alanlarının, tamamen yok edilecek şekilde kullanılmasına Orman Genel Müdürlüğü’nün izin vermesi mümkün değildir. Bu konuda Orman Genel Müdürlüğü’nün yayınlamış olduğu ithal kömürle çalışan termik santrallere izin verilmeyeceğini belirten genelge ile Anadolu Grubu tarafından yapılmak istenen Sinop Gerze Termik Santrali’ne Orman Genel Müdürlüğü tarafından izin verilmemiş olması bunun en önemli göstergeleridir. Bu gelişmeler doğrultusunda Orman Genel Müdürlüğü aynı şekilde Hema Termik Santrali için izin vermemelidir.

5. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından oyçokluğu ile kabul edilen karardan sonra; herhangi bir yerde kurulan veya kurulacak termik santrallerin çevreye etkilerinin bölgesel bazda değerlendirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu durumda Çatalağzı/Zonguldak’ta kurulu olan 1675 MW gücündeki dört termik santralin (ÇATES, ZETES1, ZETES2,ZETES3) çalışmakta olduğu, farklı yerlerde 10’un üzerinde termik santralin ise projelendirilmiş olduğu Zonguldak ve Bartın illerinde, bölgesel bazda hazırlanmamış olan ÇED raporlarının kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle bölgede mevcut ve yapılması planlanan diğer termik santraller hakkında hiçbir analiz yapılmamış olan Hema Entegre Termik Santrali ÇED Raporu’nun olumsuz sonuçlanması gerekmektedir.

6. ÇED raporunda, yörede turizm, tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık gibi sektörlerin varlığından bahsedilmekte, fakat bu sektörlerin yöre ekonomisine kazandırdıkları ve termik santralin inşasından sonra bu sektörlerde meydana gelecek yıkımlardan bahsedilmemektedir. ÇED Raporunda gerçek anlamda fayda-maliyet analizi yoktur. Mevcut ekonomik düzende tabana yayılan gelirin, termik santralden sonra yok olacağı çeşitli bilimsel çalışmalarda ortaya konmuştur. Bunlardan birinde; Bartın ilinin ekonomik yapısını “Sayısallaşmış Swot Analizi”yle değerlendiren bir çalışmada, ilin ekonomik yapısını tehdit eden en önemli faktör olarak Amasra’ya termik santral kurma projesi görülmektedir (Çelik, N. ve Murat, G., 2008. Sayısallaşmış Swot Analizi ile Bartın İli’nin Ekonomik Yapısını Değerlendirme. 2. Ulusal İktisat Kongresi. 20-22 Şubat 2008. Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü. İzmir). Ayrıca, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın hazırlamış olduğu “Bölgesel Kalkınma Planı”nda Amasra’ya yapılmak istenen termik santraller en büyük tehdit olarak görülmekte ve projelerin iptal edilmesi istenmektedir.

7. Daha önceki ÇED başvurularında yer verilmeyen lavvarlama konusuna bu raporda yer verildiği görülmektedir. ÇED Başvuru Dosyası’nda 1320 MW gücündeki santralin yaklaşık 458 ton/saat 5600 (+/-200) kcal kömür yakacağı belirtilmektedir (S:9 ve S: 353). Yılda yanacak kömür miktarının 3.389.200 ton/yıl (Yaklaşık 3 milyon 400 bin ton) olacağı belirtilmektedir (S:2). Amasra kömürünün (tüvenan) kalorisi 3.000 kaloridir. Bu değer ancak cevher zenginleştirme işlemi (Lavvar-Lavvarlama) yapıldıktan sonra 5.600 kaloriye çıkmaktadır. Bu durumda yer altı işletmesinden santralde kullanılması için yılda 3,4 milyon ton değil de, 5-6 milyon ton kömür (Lavvarlama işleminde yaklaşık %30-40 artık oluştuğu için) çıkartılması gerekmektedir. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Batı Karadeniz havzasında 2008 yılında 9.685 işçiyle çıkardığı kömür miktarının toplam (Armutçuk, Kozlu, Üzülmez, Karadon, Amasra işletmeleri toplamı) 2.335.457 ton olduğu, hatta 2009 üretiminin 1,6 milyon ton olduğu bilinmektedir. İlgili şirketin Amasra işletmesinden 5-6 milyon ton kömür üretimi yapması mümkün değildir. Şirketin ikinci bir termik santral başvurusu (Batı Karadeniz Entegre Termik) olduğu düşünüldüğünde bu termik santrallerde yakmak için yılda 10-12 milyon ton kömürü Amasra’dan nasıl çıkartacaktır? Lavvarlama için gerekli tatlı suyu nereden bulacaktır? Tek bir termik santral için yılda 1,5-2,5 milyon tona ulaşacak lavvar artığını nereye depolayacaktır? Bu işlemden sonra ortaya çıkan kirli suyu nereye boşaltacaktır? Raporda her ne kadar lavvar tesisi için ayrı ÇED yapılacağı belirtilse de, aslında ithal kömür getirilmesini perdelemek için bu raporda daha önceki başvurulardan farklı olarak ilk kez bahsedilen lavvar işleminin yapılması mümkün olmayan bir çalışma olduğu ortaya çıkmaktadır.

8. Adı geçen şirket, 2009 yılında yapmış olduğu termik santral ÇED başvurusunda; proje kapsamında bir de 60.000 DWT veya 170.000 DWT ağırlığındaki deniz araçlarının yanaşabileceği bir liman inşa edeceğini ifade etmekteydi. Bu limanın termik santrale ithal kömür getirmek için yapılmak istendiği Bartın Platformu tarafından iddia edildikten sonra, şirket liman projesini termik santral projesinden ayırmış ve ayrı bir proje olarak ÇED olumlu kararı almayı başarmıştır. Limanı inşa nedeni olarak, Amasra maden işletmesinde üreteceği kömürün fazlasını (termik santralde kullanmayacağı) bu liman aracılığıyla ihraç edeceğini bildirmiştir. Amasra maden işletmesinde üretilecek kömürün termik santrale (veya santrallere) yetmeyeceği ortadayken, bu limana ÇED olumlu kararı verilmiştir. Aradan geçen zamana rağmen liman inşaatının başlatılmamış olması, limanın kömür ihracatından çok, kömür ithalatı için kullanılacağının bir kanıtıdır. Limanın yapımı için termik santral yapımına başlanılması beklenmektedir. Daha önceki başvurularda termik santrallere 49 yıl ömür biçilmişken, bu başvuruda sadece 30 yıl ömür biçilmesi de, termik santralde kullanılacak kömür, tatlı-tuzlu su ve alçı taşı ile artık olarak ortaya çıkacak kül ve kirli su miktarlarını perdelemek için başvurulan bir taktiktir. Termik santralin yerli kömürle değil de, ithal kömürle çalıştırılacağı rapordaki veriler dikkatlice analiz edildiğinde kolayca anlaşılacaktır. Bu nedenle termik santral hakkında verilecek ÇED kararında bu durumun dikkate alınması gerekmektedir.

9. Çevre ve Şehircilik Bakanı sayın Erdoğan Bayraktar imzasıyla Bartın Milletvekili M. Rıza Yalçınkaya’ya gönderilen 2 Temmuz 2013 tarihli ve 30824082.050/2262 sayılı yazıda Bartın Amasra Gömü Köyü’nde yapılmak istenen “Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali ÇED Başvuru Dosyası”nın “Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarına göre, 29.11.2010 tarihli Kapsam ve Özel Format Belirleme toplantısında, ÇED Başvuru Dosyasında verilen alternatiflerden, Gömü mevkii alternatif alanına ilişkin format verilemeyen Bartın Termik Santrali Projesi için bildirilen yerler ile aynı olduğundan, bahse konu ÇED başvuru dosyasında belirtilen alanların, söz konusu faaliyet için yer seçim açısından uygun olmadığı” gerekçesiyle iade edildiği belirtilmektedir.

Aslında ÇEd süreci devam ettirilen Hema Entegre Termik Santrali’nin koordinatları ile harita ve uydu fotoğrafları ile 2010 yılında format verilmeyen Bartın Termik Santrali’nin koordinat ve haritaları aynı alanı göstermektedir. Yani 2010 yılında format verilmeyen Bartın Termik Santrali ile aynı yere kurulmak istenen termik santral, ÇED Başvuru Dosyası iade edilen “Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali” değil, ÇED süreci devam ettirilen “HEMA Entegre Termik Santralidir”. Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali ise 2010 yılında format verilmeyen “Amasra Termik Santrali” ile aynı alanda projelendirilmiştir.

Bakanlığınızın 2 Temmuz 2013 tarihli ve 30824082.050/2262 sayılı yazısında da belirtildiği gibi; daha önce format verilmeyen bir termik santralle aynı yerde yeni bir termik santral yapımı için tekrar başvurulması halinde, “yer seçimi açısından uygun olmadığı” gerekçesiyle ÇED başvuru dosyasının iade kararı gündeme gelmektedir. Bu doğrultuda Bartın İli Amasra ilçesi sınırları içinde daha önce ret edilen termik santral başvuruları göz önüne alınarak, bu alanda gündeme gelecek yeni termik santrallere ait ÇED başvurularının bakanlığınız tarafından bir daha kabul edilmemelidir.

[Özel Haber] Jin üzerine bir söyleşi, Mustafa Avkıran ile kahkaha, Reha Erdem Cumartesi geliyor

20. Adana Altın Koza Film Festivali’ni Yeşil Gazete olarak -şimdilik- iki koldan takip ediyoruz. Muhittin ile ben genelde aynı filmleri izleyerek pişti olsakta size sinema sezonunun ilk festivalini en sıcak hali ile sunma gayreti içerisindeyiz.

Altın Koza’da 2. gün’ü Muhittin kendi penceresinden zaten aktarmış, şimdi ben kendi izlenimlerimi aktarmaya çalışayım.

Önce özetler;

1) Reha Erdem, Jin’in ilk gösteriminde Toronto Film Festivali’nden dönmesinde sorun çıkması nedeni ile aramızda olamadı ama sinema yazarı Esin Küçüktepepınar aracılığı ile yüreklere su serpti, “Cumartesi gösteriminde Adana’dayım”

2) “Hadi Baba Gene Yap”ın gösterimi sonrası Mustafa abi (Avkıran) ile keyifli ayaküstü bir söyleşi

3) Açık Radyo’nun kültür sanat deryası programı Açık Dergi’nin can damarı İlksen’e (Mavituna)Altın Koza’da rastladım.

4) Jin ile Hadi Baba Gene Yap arasında sigara molası verenlerin (ben sigara kullanmıyorum şükür) arasında dolanırken Adanalı iki sinemasever Kudret Yılmaz (60) ve Hatice Akçınar (56) ile Reha Erdem’in filminden hareketler, kadına karşı şiddeti, toplumsal cinsiyeti, savaşın açtığı yaraları, feminizmi, hayvanlar ve kadınların savaşın karşısındaki çıkışsızlığını konuştuk.

Gelelim ayrıntılara:

1 “Jin” ve Reha Erdem

Festivalin merakla beklenen filmi Jin’de salon beklendiği gibi tamamen doldu. Jin’i kaçırmak istemeyen sinemaseverler merdivenleri bile tamamı ile doldurdular.

http://www.youtube.com/watch?v=6xcEhSnS9B4

Festival broşüründe filmin yönetmeni Reha Erdem’i’n de gösterimde hazır bulunacağı belirtildiğinden olsa gerek Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Aldırmaz da Cine Maximum’da yerini almıştı. Ne var ki filmden önce haberi sinema yazarı Esin Küçüktepepınar verdi. Erdem’in Adanalı sinemaseverlere hitaben yazdığı notu salona okuyan Küçüktepepınar, Toronto’ya son filmi, “Şarkı Söyleyen Kadınlar” ile katılan Reha Erdem’in Kanada’dan planladığı vakitte dönemediği için şu an aramızda olamadığını ama Cumartesi Adanalılar ile buluşmaya söz verdiğini açıkladı.

Jin hakkında uzun uzadıya bir yazıyı ise Haftasonu/Kitap ekimizde okuyabilirsiniz. Bu arada yarışma filmleri arasında bulunan Jin’e verdiğimiz notu da sizlerle paylaşalım. 10 Tam Puan.

2) “Hadi Baba Gene Yap” ve Mustafa Avkıran


Emre Yalgın’ın ilk filmi “Yol Ayrımı: Hadi Baba Gene Yap” bize senaryo konusunda sorunlu gelse de ilk film için oldukça iyi kotarılmış izlenimi veriyor. Herşey finalde belli olacak duygusunun film boyunca ağırlıklı olarak hissettirilmesi filmden bazı şeyler götürmüş kanaatindeyiz.

Kırtasiye’de yeğenine oyuncak almak isteyen karakterin kendisine tabanca sunulur sunulmaz kırtasiyeyi terkettiği sahne bizce filmin can alıcı noktası. Ancak film sonrası söyleşide dile getirilen vicdani ret hakkı meselesinin bu filmde doğrudan yer almadığı düşüncemizi burada da yinelemiş olalım. Salonda buna dair sorumuzu, “Vicdani Reddin pek çok alanı vardır” şeklinde yanıtlayan Emre Yalgın’a hak vermekle birlikte bizim vicdani ret hakkından anladığımız askerlikten kaçmadan açık açık, “Ben vicdanimi ret hakkımı kullanarak askerlik yapmak istemiyorum” demektir. Filmde ise -izleyenler bize hak verecektir- buna dair bir hikaye yok.

Filmin dış seslerinin Altın Koza’daki gösterim sırasında teknik ve sinema salonundan kaynaklanan bir aksaklıktan dolayı kaybolması ise film ekibinin haklı olarak tepkisini çekti ve söyleşi sırasında bunu vurguladılar. Hadi Baba Gene Yap’a Altın Koza Uzun Metrajlı Film yarışması için bizim verdiğimiz not ise 4.

Hadi baba Gene Yap ekibi Ceylan Erözçelik ile birlikte sahneye çıktı. Soldan sağa Mustafa Avkıran, Derya Durmaz, Emre ve Zeynep Yalgın

Film sonrası söyleşide ekibe yönelttiğimiz dört soruya (Senaryo sorunlu idi, Filmin iki ismi perdeye yansıdı ama siz sadece bir adını öne çıkarıyorsunuz neden, Fahişe sahnesinin filmin hikayesi içindeki yerini anlayamadık ve Vicdani Ret ile ilgili bir film olduğunu şahsen düşünmüyoruz) cevap verilirken söz alan Mustafa Avkıran’ın esprili ama sitemkar cevabından sonra anlatılmaz izlenir oyunu “Ashura” vasıtası ile tanış olduğumuz sanatçı ile salondan ayrılmadan kısa bir söyleşi yaptık.

Bu fotoğraf çekilirken Mustafa abiye, “Abi bu fotoğrafın altına, “Mustafa abiye bir soru sordum o da bana kızdı” diye yazacağım gazeteye” dedi. Mustafa abi, “Yahu şimdi de beni “Kızan adam mı yapacaksın?” diyerek kahkaha atarken basılmış deklanşöre”

3) Açık Radyo Açık Dergi’den İlksen Mavituna da Altın Koza’da

Jin’in gösteriminden çıkarken rastladım İlksen’e (Mavituna). Açık Dergi’deki herkes gibi o da bizim can arkadaşlarımızdan biridir.

Yıllık iznini Altın Koza’yab ayırdığını söyledi, Jin ve Hadi Baba Gene Yap arasında sigara içmek isteyince Cine Maximum’un da içinde yer aldığı Real AVM’nin dışına doğru yürümeye başladık.

İlksen’e, “Dur abi bi fotoğraf çekinelim” diyerek genç bir kadından fotoğrafımızı çekmesini rica ettim, fotoğraflar çektikten sonra arkadaşlarına gülümseyerek bana şu soruyu sordu hanımefendi

“İyi de yanınızdaki bu bey kim?”

Anlamadığımı görünce sorusunu açıkladı

“Yani ünlü birisi mi?”

Ben de onun gülümsemesine katılarak yanıtladım

“Aslında ünlüdür ama siz henüz tanımıyorsunuz”

4) Jin üzerine bir söyleşi

İlksen’e Real AVM’nin dışına çıktık, film hakkında sohbet ederken bir hanımefendi sohbete katıldı derken bir diğeri ona eşlik etti. Fırsat bu fırsat diye biz de kağıdı kalemi çıkardık ve Kudret Yılmaz (60) ve Hatice Akçınar (56) ile Jin’den hareket ederek bir sohbet gerçekleştirdik.

Soldan sağa Hatice Akçınar, biz ve Kudret Yılmaz

Savaş’ın hem doğayı hem doğadaki hayvanları hem de kadınları çıkışsız bir duruma sürüklediğini aktaran emekli öğretmen Kudret Yılmaz, bizim erkekler mi diye soruyu açmak istememiz üzerine, “Hayır, öyle demeyelim” dedi, “Savaş diyelim”

Kendisinin zamanında kadın örgütlerinde çalışmalar yaptığını aktaran Yılmaz Jin’in şu sözlerle tarif ediyor, “Bir kadının savaş karşısındaki çaresizliği”

Halkla İlişkilerci Hatice Akçınar ise filmdeki erkek karakterlerin kadına karşı farklı düzlemlerde farklı davranışlar sergilediğini belirterek erkeklerin ön planda olduğunu belirtti. Nerdeyse tüm toplumsal sistemin hatta tüm dinlerin kadınları aşağıladığını sözlerine ekleyen Akçınar, “Gitmeyen herşey bitirilir” diyerek kadınların mutlu olmadıkları ilişkileri sonlandırmaların gerektiğini vurguladı.

Ve son olarak Altın Koza Tüyoları


. biletler beleş
. film başladı salona almiyoruz snoblugu burada yok
. bilet sınırı da yok, ben olmazlandim, “ama bilet kalmaz, fazla alan gelmez, salon boş kalır, sinema sever filmi kacirabilir” dedim, hak verdiler
. şu fotoyu cekerken, bankodaki kızlar “önü açabilir miyiz, foto çekiliyor” bile dediler
. festival kitapçığı halen matbaada imiş, zaten festivalin tam programı da birkaç gün kala netleşti, Adana’ya bu durum yakışmıyor

Haber: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

Termosunu kap Beşiktaş iskeleye gel

Abbasağa Forumu: Beşiktaş İskelesi’nde Çayımızı İçin

Abbasağa Forumu Beşiktaş-Kadıköy vapur seferlerinin yapıldığı Barbaros Hayrettin Paşa iskelesinin satılmasına karşı ses çıkarmak için herkesi 20 Eylül Cuma günü saat 19.30’da iskelede çay içmeye davet ediyor.

Kimsenin yaşam tarzına karışmayan(!) Başbakana – Murat Renay

“Kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz”
Evet, bu sözü söyleyen sendin Sayın Başbakan.
Ve söylediğin birçok söz gibi bu da doğru değildi.
Yani sen öyle söyledin diye bu laf doğru olmuyor zaten. Belki de can-ı gönülden böyle olduğunu sanıyorsun. Yani kimsenin yaşam tarzına karışmadığını zannediyorsun. En azından, henüz İran’daki gibi meydanlarda eşcinselleri asmadığın veya hadım etmediğin için bu konuda yumuşak bir politika izlediğini sanıyorsun belki de. Belki bir sonraki planların arasında buna benzer şeyleri uygulamak da vardır. Gezi olaylarıyla ilgili, sana karşı gelen çapulculara her gün sarf ettiğin hakaretleri duyup, gözlerindeki o telaşlı nefreti görüp de ileride işi buralara kadar götürmeyeceğini kim söyleyebilir? Yani LGBT’leri belki meydanlarda asmazsın da, en azından “polisine” destan yazdırırsın hani dolaylı yoldan. Plastik mermi yağdırırsın üzerlerimize, kim vurduya gidiveririz. Gün gelip de bütün bunların olacağını düşünmek bir hayal değil.
Adım adım yürütüyorsun politikalarını. Kendin direkt bir şey yapmıyorsun zaten. Senin “hâkimlerin”, senin “savcıların” ilerletiyor bağnaz politikanı.
Geçen hafta, dünyanın en büyük gey-buluşma uygulaması GRINDR kapatıldı mesela. Sana sorsak, haberin bile yoktur. Sen emir vermemişsindir. “Kanunlar çerçevesinde gereken yapılmıştır,” diyeceksin eminim.
Hangi kanun benim KENDİ cep telefonumda, sadece KENDİMİN görebileceği bir şeyi engelleyebilir? Hadi bırak internetten bu içeriğe ulaşılmasını, telefonumu açmazsam, başkasının gözüne sokmazsam bu uygulamayı kimse göremiyor bile. Sağ olsun Apple Store ve Android Store’un da kuralları yine “küçükleri koruma” kapsamında olduğundan kimsenin hiçbir yeri –özel foto yollamadıkça– görünmüyor ki kardeşim. Bana özel foto atana da mı karışacaksın? İş buralara mı geldi artık?
Bugün eşcinselleri idam eden İran’da veya Afganistan gibi ülkelerde bile Grindr’a ve benzeri uygulamalara erişim yasaklı değil. Ancak son bir haftada bütün dünya senin bu uygulamayı yasakladığını duydu güzel kardeşim. Hatta bunun haberini yapan yabancı bir web sitesinde okuyuculardan biri o haberin altına demiş ki “İyi ki Türkiye olimpiyatları alamamış zaten.”
İşte AKP’li kardeşlerim ve Sayın Başbakanım, umulmadık taş böyle baş yarar. Sen milletin cebindeki uygulamaya bile yasak koyacaksın, Türkiye’ye gelen ve gelecek olan eşcinsel turistleri de mecburen bu yasaklarına dâhil edeceksin ve sonra da her şeye heveslenip olimpiyatı almaya soyunacaksın. Yok öyle! Ne alakası var deme? Her şey böyle birbirine bağlı işte. O yorumu oraya yazan adam bununla bir bağ kurduysa sen de kur. Değil bizimkine, elin adamının bile yaşam tarzına karışıyorsun işte USTA. Ne diyorsun bu hususta?
Sayın başbakanım, sen bizi kendi çemberimize kapatmaya çalıştıkça, dünyadaki kapılar da bir bir sana kapanacak. Hadi biz GRINDR’a girecek bir VPN değiştirme programı bulduk ve aynen hayatımıza devam ediyoruz diyelim, ya sen ne yapacaksın? Bu yüzüne çarpılan kapıları nasıl açacaksın yeniden? “Yasakçı” “geri kafalı” denmekten nasıl kurtulacaksın?  Zor be USTA!
Unutma sen gideceksin, biz burada kalacağız. Biz halkız. Biz eşcinselleriz. Sen bizim arkadaşlık sitelerimizi kapatacaksın, biz başka bir yolla onlara girip yine arkadaş bulacağız. İstersen internetin şalterini indir, ister bütün bilgisayarları ve cep telefonlarını kullanılmaz hale getir, biz alakasız bir yerde sadece bir kez göz göze gelmeyle bile birbirimizi bulacağız, tanışacağız, öpüşeceğiz, sevişeceğiz ve sonra yeniden başkalarıyla belki. Sana ne? Kime ne?
Biz bütün düzenlere karşı koymuşuz yüzyıllardır. Öldürmüşler, asmışlar, kesmişler bizi ve biz yine de sesimizi yükseltmişiz. Diğer azınlıkları bilmem ama bizimle savaşamazsın, savaşırsan da kazanamazsın, yıldıramazsın, olduğumuz şekilden, doğduğumuz benlikten vazgeçiremezsin. Bu su hiç durmaz be USTA!
Sen gözlerini kapatınca biz kaybolmuyoruz. GRINDR’ı kapatınca sevişmekten vazgeçmiyoruz. Gel asıl sen bu sevdadan vazgeç.

 

Murat Renay www kaosgl.com

Altın Koza’da 2. gün – Muhittin Kurban

Altın Koza Film Festivali’nin ikinci gününde İlk durağım Oslo’da gerçekleşen katliamdan kurtulan 5 kişinin o an neler yaşadıklarını, nasıl kurtulduklarını anlatan Yanlış Zamanda Yanlış Yerde / Wrong Time Wrong Place belgeselini gösteriminin yapılacağı salondu. Altın Koza kapsamında yer alan iyi belgesellerden biri diyebilirim. Hikayeler üzerinden yola çıkıp, karakterlerin ağzından nasıl kurtulduklarını dinlemek gerçekten Oslo katliamını sırasında insanların neler hissettiğini kolayca anlayabiliyorsunuz. İzlenmesi gereken bir belgesel olmuş. Gösterim sonrasında ise üniversiteli gençlerin sohbetinde “ben Norveç’e gitmeyi düşünüyordum ama bu olaydan sonra vazgeçtim” serzenişine “ Türkiye’de yaşamak daha tehlikeli” cevabım sonrası salondan çıkana dek bu konu üzerinde konuşmalara tanık oldum. İnsanoğlu işte yakınındaki tehlikeden çok uzaktaki tehlike daha korkutucu geliyor.. Belgesel sonrası fuaye alanının kalabalıklaşmış olması dikkatlerden kaçmıyor. Bunun asıl nedeni ise Reha Erdem’in Jin adlı filminin gala gösteriminin yapılacak olmasıydı. Bütün gösterimlerin Ücretsiz olduğu Altın Koza Festivali’nde Jin için bilet kalmadığını öğreniyoruz. Neyse ki bizler biletlerimizi önceden temin etmiştik. Salonun kapısında bekleyen kalabalık ise biletleri olmadığı halde eğer salonda boş koltuk olursa filmi izlemek isteyen sinemaseverlerle dolu. Salon full dolu, birkaç koltuk boş, onlarda biletsiz seyircilerle dolduruluyor. Gala gösterim başlamadan önce Reha Erdem’in Şarkı Söyleyen Kadınlar adlı filminin Dünya prömiyerine katılmak için gittiği Toronto Festivali’nden uzun uçak yolcuğundan ötürü henüz Altın Koza’ya katılamadığını ve cumartesi günü tekrar gösterilecek Jin gösteriminde Reha Erdem’in bizlere olacağı bilgisi duyuruldu. Film ekibinden gördüğüm kadarıyla gerilla kızı canlandıran Deniz Hasgüler salondaydı. Reha Erdem in Jin filmiyle toplum olarak medeni bir biçimde konuşamadığımız, görmezden geldiğimiz, insan-doğa-hayvan üçgeninde insanlık olarak nelere yol açtığımızı gözler önüne sermeyi kendi sinema anlayışıyla izleyiciye aktarmayı başarmış. Dağlarda var olma savaşı veren Gerilla Jin’in fiziksel olarak ne gibi zorluklar çektiğini ve kırsala indiğinde ise insan merkezli yaşadığı psikolojik travmalara özgün bir sinema anlatımıyla tanıklık ettik diyebilirim. İlk oyunculuk denemesi olan Deniz Hasgüler ise bu kadar zor şartlar altında rolünün hakkını verdiği belirtmem gerek. Bence şimdiden Altın Koza Film Festivali’nin ödüllerinden biri olan “Gelecek Vaat Eden Oyuncu” ödülünün en büyük adayı diyebilirim. Altın Koza Festivali’inin ikinci gününde galası yapılacak diğer film ise Emre Yalgın’ın ikinci uzun metrajlı yapımı olan iki isimli Hadi Baba Gene Yap / Yol Ayrımı (Filmin neden 2 isimli olduğunu Alper’in sorusu ile öğreniyoruz. Kültür Bakanlığına başvurulan isimde değişiklik yapılamayacağı için Yol Ayrımı sonradan eklenen isim olmuş). Film duruş olarak sinemamızda eksikliğini hissettiğimiz Antimilitarist ve Vicdani Ret konusunda örnek teşkil edecek bir yapım. Yönetmenlik olarak başarılı sayılabilecek ve hikayenin temelleri konusunda biraz sorunları olan bir filmdi. Film sonrası Yönetmen, senarist ve oyuncularla yapılan sohbet çok keyifliydi. Anti militarizm üzerine seyircilerden gelen sorular, yorumlar başarılıydı. En garip tespit ise, yıllar önce sigara içmeyi bırakmış bir izleyicinin filmde çok fazla sigara içildiği ve filmi izlerken canının sigara içmek istediğini belirtmesiydi. Günün son film gösterimlerinde Yarışma filmi Eve dönüş Sarıkamış, Jin’in tekrar gösterimi ve Yabancı sinema seçkisi olan Berlin’de en iyi Kadın ödülü Kazanan Şili yapımı Gloria salonlarda gösteriliyordu. Bizim tercihimiz Gloria oldu. Gloria filminin ülkemizde ilk gösterimi olduğu için gösterim kalabalıktı ve sinema oyuncularının ilgisi olduğunu söyleyebilirim. Gloria filmi oyunculuk açısından başarılı olduğunu ama senaryo açısından vasat denilebilecek bir düzeyde film olduğunu söyleyebilirim. Yeşil gazete ekibi için Altın Koza Film Festivali’nin ikinci günü dolu dolu geçtiğini söyleyebilirim. Günün sonunda izlediğim başarılı yapımlar sonrası içimde bir huzur, boynumda ise beyaz perdeye bakmaktan bir boyun ağrısı kaldığını belirtmek isterim..

Muhittin Kurban

Türkiye’den kısa kısa – 18 Eylül 2013

Biz de seni millet yerine koyduk, vekil yerine koyduk!

Ak Partili Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut: “2005 yılında çıkardığımız yasa ile biz engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk” diyerek mide bulandırdı.

Ücretsiz öğretmenlere gözaltı!

Taksim metro çıkışında “işsiz öğretmen” ve “ücretsiz öğretmen” yazılı pankart açarak oturma eylemi yapan üç öğretmen adayı gözaltına alındı.

Vali Mutlu sadece futbolla ilgili meselelerde acı duyabiliyormuş

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu Galatasaray’ın Real Madrid karşısında 6-1 yenilmesinden sonra Twitter’da acılarını paylaştı: “Fatih Hocam senin arslan ruhunu taşıyan “hırslı eski takımımızı” aradım bu gece. Çok üzgünüz. Acımızı Madrid’de dindirin ki bu geceyi unutalım.

#pasaporta513liraveremem

Maliye Bakanlığı’nın pasaport deftel ve harç bedellerinde indirim yapılmayacağının açıklamasının ardından sosyal medyada #pasaporta513liraveremem kampanyası başlatıldı. “Pasaport para değil kimlik belgesidir.

Bir AVM daha battı

Ekim 2011’de İstanbul Bayrampaşa’da açılan Ora AVM’nin iflasına karar verildi. Ora AVM için 400 milyon dolar yatırım yapılmıştı.

 

Avrupa Hareketlilik Haftası

Avrupa Komisyonu Çevre ve Ulaşım Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen her yıl 16 Eylül 22 Eylül arasında dünyanın birçok yerinde kutlanan kutlanan Avrupa Hareketlilik Haftasının (European Mobility Week) bu seneki teması “Temiz hava- Senin sıran!”(Clean air, it’s your move!)

2000 yılından beri düzenlenen hareketlilik haftasında bir hafta boyunca sürdürülebilir ulaşıma dikkat çekmek üzere etkinlikler yapılıyor ve kişileri araba dışındaki alternatiflere teşvik etmek amaçlanıyor. Haftanın sonu ise 22 Eylül Dünya Otomobilsiz Gün (World Car Free Day) ile taçlandırılıyor. Şehrin belli bir bölgesi araç trafiğine tamamen kapatılarak yaya ve bisikletli trafiğine açılıyor ve ayrıca gün boyu toplu taşıma imkânları teşvik ediliyor.

Sadece Avrupa’da değil Japonya, Tayvan, Brezilya, Kolombiya ve Ekvador’da da kutlanan hareketlilik haftası kampanyasına 2012 yılından beri 39 ülkeden 2158 şehir katılmış durumda.

Sitesinden aldığımız bilgiye göre 2013 yılında toplam 1751 şehrin katılacağı etkinlikte 460 şehirle katılan Avusturya ve 390 şehirle katılan İspanya dikkat çekerken Türkiye ise sadece İstanbul ile listede yer alıyor.

“Temiz hava, senin sıran!” sloganı ile günlük ulaşım tercihlerimizin hava kirliliği ve sağlık üzerindeki etkilerine dikkat çekmek amaçlanırken daha temiz bir hava solumak için her birimize görev düştüğü hatırlatılmak isteniyor.

Otomobilsiz Gün İstanbul’da da kutlanacak

Bisikletliler Derneği tarafından düzenlenen kıta geçişi 22 Eylül Pazar günü Lütfü Kırdar Kongre Sarayından başlayacak Boğaz Köprüsü geçişi sonrası Harem’e pedallanacak. Güne özel olarak saat 14:00’e kadar İETT otobüslerine bisikletler alınabilecek. Etkinlik ile ilgili detaylı bilgiye facebook sayfasından ulaşabilirsiniz.

Sokak Bizim de Otomobilsiz bir yaşama çağırıyor

Sokak haklarıyla ilgili yaptığı çalışmalarla adını duyuran Sokak Bizim Derneği de, yaptığı çağrı ve yayınladığı videoyla tüm yurttaşları “otomobilsiz” bir yaşama çağırdı.

Sokak Bizim’in yayınladığı çağrı şöyle:

“Her yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Avrupa Hareketlilik Haftasının son gününü taçlandıran 22 Eylül Dünya Otomobilsiz Günü için hazır mısınız?
Biz hazırız!
Önce bisikletle kıta geçisi yapıyoruz arkasından 15.00-18.00 arası YAYABAmızla birlikte sizi Caddebostan Sahil’de bekliyor olacağız.
Bisiklete binerek, yürüyerek ve hatta koşarak türlü etkinliklerle Otomobilsiz Günü yaşayacağız.
Konfor vaat ederken; sağlımızı ve gezegenimizi tehdit eden kendimizi muhtaç hissettiğimiz bireysel otomobil kullanımına bağımlı ulaşıma karşı, başka bir ulaşım mümkün demek için!”

Haber: Gizem Hasırcıoğlu

(Yeşil Gazete)

 

Dünyadan Kısa Kısa – 18 Eylül

BM raporu gaz saldırısının Esad güçlerinin bulunduğu bölgeden geldiğini gösteriyor

Birleşmiş Milletler tarafından Suriye’deki gaz saldırısını incelemekle görevlendirilen heyetin raporundaki detaylar saldırının Esad güçlerinin yapıldığını ortaya koydu. Raporda saldırının kimin tarafından yapıldığı açık bir şekilde söylenmezken, detaylı incelemeler ve yön hesapları saldırının Esad’a bağlı Cumhuriyet Muhafızları ve Suriye ordusunun 4. Bölüğünün bulunduğu yönden yapıldığını gösteriyor.

Ünlü iklim bilimci James Hansen’dan yeni uyarı

NASA Godard Enstitüsü eski başkanı iklim bilimci James Hansen ve arkadaşları yeni bir çalışma yayınladı. Makaleye göre yeryüzündeki fosil yakıtların tümü tüketilirse kara sıcaklıkları ortalama 20 santigrat derece, kutuplar ise 30 derece ısınacak. Bu, pratikte dünya üzerinde insan (ve bir çok digger canlının) yaşamasının imkansız hale gelmesi demek.

Brezilya Devlet Başkanı Roussef, ABD gezisini erteledi.

Edward Snowden’ın Roussef’in üst düzey danışmanlarıyla olan mesajlarını ve telefon konuşmalarını dinlediğini açıklamasının ardından Latin Amerika’nın en zengin ve en güçlü ülkesinin cumhurbaşkanı Roussef, ABD gezisini süresiz olarak erteledi. Devlet başkanlarının önceden planlanan gezileri iptal etmeleri ender rastlanan bir durum.

ABD Dış İstihbarat Denetleme Mahkemesi, telefon verilerinin toplanmasına arka çıktı.

ABD’li yetkililer programın El-Kaide ve diğer militan grupların saldırılarını önlemede yardımcı olduğunu ve veri tabanının uluslararası terörist örgütleri araştıran eğitimli personelle sınırlı olduğunu söyledi. Dış İstihbarat Denetleme Mahkemesi Savcısı Claire Eagan, programın Amerikalıların temel yaşam haklarını ihlal etmediğini ve Vatanseverlik Yasası olarak bilinen 2001 yasasına göre geçerli olduğuna hükmetti.

Doğal gaz ve petrol için kayagazı çıkarmak besi hayvanları için ciddi tehdit oluşturuyor.

Profesör Robert Oswald, Amerika’da çiftlik hayvanlarının ölümleri ve deformasyonlarının İngiltere’nin de “etkisi anlaşılana dek” kaya gazı çıkarımlarını durdurmasını gerektirecek sayıda olduğunu söyledi.

BP’nin kazası işçilerin sağlığını tehdit ediyor

Amerikan Tıp Dergisi’nde yayımlanan bir makaleye göre, 2010’da Meksika Körfezi’nde yaşanan ve 5 milyon varil petrolün denize akmasıyla sonuçlanan büyük petrol felaketi sırasında temizleme çalışmalarına katılan 170.000 işçinin kanser ve diğer hastalıklara yakalanma riskinin arttığı ortaya çıktı. Petroldeki benzen maddesi etkili bir kanserojen olarak biliniyor.

Çin’den elektrikli otomobillere teşvik

Çin, artan hava kirliliği ile mücadele önlemleri kapsamında 2015 yılına kadar tümüyle elektrikli araçlara yönelik araç başına 10.000 dolarlık bir teşvik sistemi başlatıyor.

Venezuela’da hapishane dehşeti

Venezuela’nın Maracaibo kentinde bir hapishanede rakip çete üyesi mahkumlar arasında çıkan kavgada 15 mahkum öldü. Venezuela’da hapishanelerin büyük bölümü kapasitelerinin çok üzerinde mahkum bulunduruyor. Ülkede her yıl ortalama 500 mahkum hapishanelerdeki şiddet sonucu ölüyor.

Time’ın yeni sorumlu yazı işleri müdürü, Nancy Gibbs.

Gazetenin doksan yıllık tarihindeki ilk kadın yazı işleri müdürü olan Gibbs, Time için herkesten çok kapak haberi (174) yaptı.

Occupy Wall Street ikinci yılında.

Ekonomideki eşitsizliği protesto ederek “%99 biziz” sloganıyla dünyadaki benzer hareketlere ilham kaynağı olan Manhattan merkezli halk hareketinin ikinci yılı, New York Borsası önündeki protesto ve Birleşmiş Milletler binasına yapılan yürüyüşle kutlandı.

Yunanistan’da komünistlere saldırı sonrası protestolar sürüyor

Yunanistan’daki siyah tişörtlü, bazısı aşırı sağcı Altın Şafak partisinin logosunu taşıyan elli kişi, komünistlere saldırdı. Sivri cisimlerle öldüresiye dövülen ve ağır yaralanan kişilerden dokuzu hastaneye kaldırıldı, bir kişi beyin travması geçirdi. Bu hafta ikincisi düzenlenen barışçı protestolarda “Faşistler dışarı” sloganı atıldı. Öte yandan, Yunanistan hükümet sözcüsü Simos Kedikoglou, saldırıyı kınadı ve “Altın Şafak’ı “iç savaş çıkartmaya çalışmakla” suçladı.

Vivienne Westwood: Daha az alın!

Londra Moda Haftası’na “İKLİM DEVRİMİ” yazılı tişrtlerle katılan tasarımcı Westwood şunları söyledi: “Daha az alın. İyi seçin. Önemli olan nicelik değil, nitelik. Herkes ihtiyacından çok kıyafet satın alıyor. Altı parça şey almaktansa, gerçekten sevdiğiniz tek bir şey alın. Laf olsun diye alışveriş yapmayın. İnsanlar dünyaya yatırım yapmalı. Paranızı modaya değil, dünyaya yatırın.” Öte yandan, bu açıklamayı Yeşil Gazete’ye değerlendiren tekstil sektöründen Gizem Hasırcıoğlu, “4-5 avroya malolan bir tşörtü 50 avroya satarak tüketim eleştirisi yapmak samimi değil.” diye konuştu. Hasırcıoğlu ayrıca Westwood’un nükleer enerjiye destek verdiğine de dikkat çekti.

Colorado’da sel

ABD’nin Colorado eyaletindeki büyük selde ölenlerin sayısı 8’e çıkarken kayıp sayısı 1200’den 600’e düştü.

Britanya’da İtfaiyeciler grevde

Britanya’da İtfaiye Teşkilatı Sendikası (FBU), emeklilik maaşları konusundaki anlaşmazlık sebebiyle İngiltere ve Galler’deki itfaiyecilerin 25 eylülde dört günlük greve gideceğini doğruladı.

Kabala Merkezi’nin kurucusu 86 yaşında hayatını kaybetti.

Los Angeles’daki Kabala Merkezi’nin kurucusu Philip Berg hayatını kaybetti. Ortodoks Yahudi liderler tarafından yüzeysel olmakla suçlanan Berg, 13. yıllara uzanan Yahudi mistisizmini new-age fikirlerle desteklemesi ve Madonna, Demi Moore, Gwyneth Paltrow gibi ünlüleri Kabala’ya çekmesiyle tanınıyor.

Haber Merkezi