Ana Sayfa Blog Sayfa 3257

Piyano çalan ellere kelepçe takıldı; piyanist Dengin Ceyhan tutuklandı

Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla 8 gündür gözaltında tutulan piyanist Dengin Ceyhan, adliyeye sevk edilmesinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Ceylan’ın avukatı söz konusu paylaşımın yapılmasının üzerinden 2 yılı aşkın bir süre geçtiğini hatırlattı.

14 Şubat’ta gece baskını ile gözaltına alınan Dengin Ceyhan 8 günün ardından bugün tutuklandı. Sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddia edilen Ceyhan’ın söz konusu paylaşımını 2 yılı aşkın bir süre önce yaptığı belirtiliyor.

‘Madenci çocuklarına ömür boyu burs’ projesindeydi

Ceyhan, Gezi Direnişi’nde piyanist Davide Martello ile birlikte konser vermişti. Gezi anmaları etkinliklerinde konserlerine devam eden Ceyhan, ayrıca Soma’da hayatını kaybeden madencilerin bu yıl üniversiteye başlayacak çocuklarına üniversite hayatları boyunca burs vermeyi hedefleyen ve 7 ilde yapılması planlanan Piano for Soma etkinliklerinde de piyanosuyla yer almıştı.

“Mahkemenin hapis yetkisi yok”

Dengin Ceyhan’ın avukatı Sertaç Ekinci ise duruşma sonrasında yaptığı açıklamada, işlendiği iddia edilen suçun 16 Temmuz 2016 tarihinden önce gerçekleştiğini, dolayısıyla en üst oranda ceza alması durumunda dahi hapis cezasının infazı mümkün olmadığını belirtti. Ekinci sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zira 671 sayılı KHK’ya göre 1 Temmuz 2016 öncesinde işlenen suçlarda denetimli serbestlik süresi 2 yıl ve Dengin Ceyhan’a isnad edilen suçun, basın ve medya yoluyla gerçekleştirilmesi durumlarında olduğu gibi arttırılma koşulları mevcut değil. Dava sonucunda hapis cezası infazı ile karşı karşıya kalması da olası değil”

 

(Ajanslar)

İLEF’te dayanışma #PanHayır’ına polis engeli

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde İletişim Fakültesi (İLEF) öğrencilerin KHK ile ihraç edilen akademisyenlerle dayanışmak için düzenlediği panayıra polisler engel olmak istedi. Öğrenciler etkinlikleri fakülte binası içinde sürdürdüler.

İLEF öğrencilerinin “#PanHayır Susmuyoruz – 2017 KHK Panayırı” başlıklı etkinlikleri için hazırlık yaptığı sırada kampüse çok sayıda çevik kuvvet polisi girdi. Etkinliğe hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini belirten polis, öğrencilerin panayır alanında düzenleyecekleri kermes için hazırladıkları masaları ve panayır alanına astıkları balonları toplamalarını istedi.

Evrensel’in haberine göre, öğrenciler etkinliği fakülte binası içinde sürdürmek üzere malzemeleri topladılar. Etkinlikler fakülte binasında sürerken, çevik kuvvet polislerinin kampüs içinde bekleyişi bir süre daha sürdü.

Kermese getirilen malzemelerin satışıyla elde edilecek gelir KHK ile ihraç edilen hocalara destek olmak için Eğitim Sen Ankara 5 Nolu Şube’ye verilecekti. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in de destek vermek için kampüse geldiği panayır için Dekanlık’tan izin istemişler, Dekanlık ise sadece “No” filminin gösterimine ilişkin öğrencilere yanıt vermişti.

 

(Evrensel)

TSK’da başörtüsü yasağı kaldırıldı

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) başörtüsü yasağı kaldırıldı. İsteyen kadın subay ve astsubaylar başörtüsü takabilecek.

 

Genelkurmay karargahı, kuvvet komutanlıkları ve bağlı birliklerde görev yapan kadın subay ve astsubaylar başörtüsü takabilecek. Uygulama askeri öğrencileri de kapsayacak.

15 Temmuz’dan sonra önü açıldı

15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından 14 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle, TSK’ya ait orduevi, askeri gazino ve eğitim merkezlerine başörtüsü giriş yasağı kaldırılmıştı.

 

(Ajanslar)

İstanbul’a yapılacak yeni kömürlü termik santral için acele kamulaştırma kararı

Türkiye genelinde toplam 21 ili kapsayan onlarca proje için Bakanlar Kurulu Kararı’nca taşınmazların acele kamulaştırılması kararı alındı. Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, İstanbul’un Silivri ilçesinde ve Tekirdağ Çerkezköy’de yapılması planlanan kömürlü termik santrallerin inşa edileceği bölgeler de kamulaştırılan alanlar arasında yer alıyor.

Ankara, Amasya, Gümüşhane, Tekirdağ, İzmir, Adıyaman, Çanakkale, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Tokat, Yozgat, Ünye, Manisa ve Kırşehir gibi toplam 21 il çapında gerçekleştirilecek projeler için kamulaştırma süreci başladı. Pek çok taşınmazın kamulaştırma yöntemiyle satın alınması kararlaştırıldı. Karar Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak resmen yürürlüğe girdi.

İstanbul ve Tekirdağ’ın yanı sıra, Adıyaman, Çanakkale, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Tokat ve Yozgat’ta yapılacak termik santral, hidroelektrik santral (HES) ve rüzgar enerji santrallerinin (RES) yapımı için bazı taşınmazlar kamulaştırılacak.

 

(Yeşil Gazete)

Hindistan’da tırnak ya da bozuk paradan da küçük mini kurbağalar keşfedildi

Hindistan’da bilim insanları yedi farklı gece kurbağası türü keşfetti. Bunlardan dördünün boyunun bir buçuk santimden de küçük olduğu bildirildi.

Bilim insanları Hindistan’ın güneydoğusunda bulunan Batı Gat Dağları’ndaki zengin biyolojik çeşitlilik içerisinde yeni kurbağa türleri keşfetti. ABD ve İngiltere merkezli bilimsel dergi PeerJ’nin online platformunda yer verilen haberde, Delhi Üniversitesi’nde görevli bilim insanlarının 7 farklı gece kurbağası keşfettiği bildirildi.

Keşfedilen gece kurbağalarının (Nyctibatrachus) dördünün büyüklüğünün 1,22 ve 1,54 santimetre arasında değiştiği, yani bir bozuk para ya da el tırnağının üzerine kolayca sığabileceği belirtildi. Böylece bu kurbağalar dünyanın en küçük kurbağaları arasında sınıflandırıldılar.

Araştırmaya katılan bilim insanlarından Sonali Garg, “Aslında bu minyatür türler bölgede oldukça yaygın. Ancak çok ufak oldukları ve iyi saklandıkları için şimdiye dek gözden kaçmışlar” diye konuştu. Garg, bu minik kurbağaların karada ve gür yapraklı ormanlarda yaşadığını kaydetti.

Beş yıllık araştırma

Araştırmanın sonuçlanması yaklaşık 5 yıl sürdü. Keşfedilen kurbağaların yeni bir tür olduğunun kanıtlanması için morfolojik karşılaştırmalar ve birçok DNA testi yapıldı.

Araştırmaya katılan bilim insanları, bu yeni keşifle birlikte küresel çapta şimdiye dek bilinen gece kurbağası türlerinin sayısının 35’e çıktığını bildirdi. Bu türlerin bir kısmının yaklaşık 70 milyon yıldan da uzun bir süredir var olduğu belirtildi.

Dünya çapında şimdiye dek bilinen 6 binden fazla kurbağa türü bulunmakta. Araştırmayı yürüten bilim insanı S.D. Biju’ya göre de Hindistan’ın dağlık bölgelerindeki kurbağa türlerinin üçte birinin nesli yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.

 

(Deutsche Welle Türkçe)

Demirtaş’ın hapis cezası ‘suça eğilimli’ olduğu gerekçesiyle ertelenmedi!

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, TBMM’de, milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasından sonra 4 Kasım’da tutuklanan ve hakkında açılan toplam 31 davada ilk mahkumiyet cezasını dün Doğubayazıt Asliye Ceza Mahkemesi’nden aldı. HDP lideri Demirtaş’ın 5 aylık hapis cezasının, ‘suça eğilimli kişiliği ve pişmanlık göstermemesi’ gerekçe gösterilerek ertelenmediği ortaya çıktı.

Demirtaş hakkında 16 il ve ilçede açılan toplam 31 davadan birinde erteleme, 1’inde beraat ve 1’inde ise 5 aylık hapis cezası çıkarken, 28 davanın da devam ettiği belirtildi.

 

(CNN Türk)

Alman devlet televizyonu: Türkiye’deki Suriyeliler böbreklerini satıyor!

Alman devlet televizyonu ARD’de yayınlanan bir haber programında Türkiye’de zor durumdaki Suriyelilerin böbreklerini satmak zorunda kaldıkları iddia edildi.

 

Almanya’nın devlet televizyonu ARD’de yayınlanan Fakt adlı bir haber programında, Türkiye’de zor durumdaki Suriyelilerin böbreklerini satmak zorunda kaldıkları iddia edildi. Uzun bir araştırma süreci sonrası hazırlanan haber, Türkiye’de sosyal medya üzerinden verilen ilan ve organlarını satanlarla yapılan röportajlardan elde edilen bilgilere dayandırıldı. Buna göre yasadışı organ ticaretinde Suriyeli mültecilerin 6 bin ile 11 bin euro arasında böbreklerini sattıkları bilgisi verildi.

Deutsche Welle Türkçe’nin ARD’den aktardığı habere göre, yasadışı organ ticaretine yönelik en fazla ilanın Facebook üzerinden verildiği belirtildi. Haberi hazırlayan program muhabirine nakil işlemi dahil 30 bin euro karşılığında böbrek sunulduğu da ifade edildi.

Haberde, organ ticaretine aracı olan bir kişinin organ naklinin Doğu Anadolu’daki bir hastanede yapıldığını iddia ettiği de aktarıldı. Ancak muhabirlerin bu iddiayı teyit edemediklerine dikkat çekildi.

Haberde zor durumdaki mültecilerin sattıkları böbreklerin alıcılarının daha ziyade Batı ya da Suudi Arabistan’dan olduğu da öne sürüldü.

Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana yasadışı organ mafyalarının mültecilerin yoksulluk ve çaresizliklerini fırsat bildikleri ve bu sayede organlarını satacak çok sayıda mülteci bulabildikleri belirtildi. Daha önce de Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin organ ticaretine yönelik haberler de kamuoyuna yansımıştı.

 

(Deutsche Welle Türkçe, ARD)

Mahkeme: Erdoğan akademisyenlere “alçak, zalim, vatan haini” diyebilir, doğal!

Barış için Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bilidirsini imzaladıkları için Cumhurbaşkanı’nın ‘alçak, zalim, vatan haini, ahlaksız’ gibi sözlerine hedef olan akademisyenlerden emekli Prof. Baskın Oran’ın açtığı hakaret davasında, mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli karara göre, Erdoğan’ın sözleri, hayatın akışına uygun.

Mahkeme, Erdoğan’ın “konuşmalarının eleştiri ve karşı görüş bildirme hakkını kullanma mahiyetinde olduğunun kabulü gerekir” derken, Erdoğan’ın ifadelerinin “doğal olup, hayatın akışı gereği olduğunu” söyledi.

Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberine göre, Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, Prof. Dr. Baskın Oran’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a akademisyenlerin barış bildirisini açıklamasından sonra kullandığı ifadeler nedeniyle açtığı tazminat davasının reddedilme gerekçelerini açıkladı. Mahkeme, Erdoğan’ın akademisyenlere yönelik sözlerinin, Cumhurbaşkanı’nın “devlete yönelik suçlamalara karşı eleştiri ve karşı görüş belirtme hakkı” kapsamında olduğuna hükmetti.

Kararda, Erdoğan’ın “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi ifadeleri Baskın Oran’ın şahsına değil, bildiriyi imzalayan akademisyenlere söylediği belirtilerek “Davacının bu sözlerden kendisinin de kastedildiğini ve kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek yansıma yoluyla manevi tazminat talebinde bulunması mümkün değildir” denildi.

“Eleştiri hakkı”

Akademisyenler bildirisinde devletin suçlandığını vurgulayan mahkemenin kararında şöyle denildi:

“Yapılan bu ağır ve haksız suçlamalar karşısında, bu bildirideki ifadelerin, devletin başı olan ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eden, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını sağlamakla görevli Cumhurbaşkanı sıfatını haiz davalı (Erdoğan) tarafından yorumlanması ve eleştirilmesi doğal olup hayatın akışı gereğidir. Bu kapsamda, davalının konuşmalarının bildiriye karşı eleştiri ve karşı görüş bildirme hakkını kullanma mahiyetinde olduğunun kabülü gerekir.”

AİHM içtihatları hatırlatıldı

Erdoğan, mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin “düşünce ve ifade özgürlüğü” içtihatlarını örnek gösterdi. Dilekçede, ifade özgürlüğünün “devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı” belirtilmişti. Mahkemenin davalı Erdoğan’ın bu savunmalarına rağmen AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına hiç değinmemesi ve doğrudan Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olarak devlete yönelik eleştirilere karşı kullandığı ifadelerin tazminat gerektirmeyeceğini belirtmesi dikkat çekti.

 

(Cumhuriyet)

Orman Bakanı Eroğlu, “Sürmene yangınının sorumlusu lodos ve nem”

Artvin’de AKP döneminde 581 hektarlık ormanda madencilik izni verildiğini belirten Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu, Sürmene’deki yangının Katar Emiri’yle alakası olmadığını söyledi. Eroğlu, Sürmene’deki yangının kontrol altına alınamamasının nedeni olarak lodos nedeniyle nem oranının düşmesini gösterdi.

Yeşili ve doğal güzellikleriyle ünlü Artvin’de iktidara geldikleri 2002 yılından bugüne kadar 581 hektar ormanlık alanda madencilik izni verildiğini belirten Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Trabzon Sürmene’de çıkan yangınla ilgili olarak da “Katar Emiri’nin gelmesiyle alakası yok. Tüm mevsimlerde yangın çıkabilir” dedi. Lodos nedeniyle nem oranının düştüğünü, yangının kontrol altına alınmasının güçleştiğini belirten Eroğlu, Çamburnu’nda daha önce açık maden işletmesi olan alanlara katı atık bertaraf tesisi için izin verildiğini de bildirdi.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, son dönemde Cengiz Holding’in bakır madeni ile gündeme gelen Artvin’de AKP döneminde ne kadar ormanlık sahanın madenler için verildiği de ortaya çıktı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Artvin’de 18 Kasım 2002 ile 31 Aralık 2016 tarihleri arasında madencilik için zorunlu, tesis, yol, su, enerji, haberleşme, depolama ve altyapı tesisleri için toplam 581.83 hektar orman alanında izin verildiğini açıkladı.

‘Piknikçilerin ateşi’

Trabzon’un Sürmene ilçesi Çamburnu mevkiinde geçen Ocak ayında çıkan yangın uzun bir süre ülke gündeminde kalmıştı. Karadeniz’de,üstelik ocak ayında yangın çıkması ve bu yangının da Katar Emiri’nin bölgeyi helikopterle incelemesinin hemen ardından yaşanması çok tartışılmıştı. Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu yangınla ilgili milletvekillerden gelen çok sayıda soru önergesine yanıt verdi.

Yangının Katar Emiri’nin Trabzon’a gelmesiyle ilgisi olmadığını belirten Eroğlu, “Orman yangınlarında önemli olan meteorolojik faktörlerdir ve tüm mevsimlerde yangın çıkabilir” dedi.

Yangının neden kısa sürede söndürülemediği konusunda da Eroğlu, “Yangının meydana geldiği gün kuvvetli lodos sebebiyle nem oranı düşmüş ve kontrol altına alınması güçleşmiştir” savunmasını yaptı. Yangının piknikçilerin söndürmeden bıraktıkları ateş sebebiyle çıktığını belirten Eroğlu, faillerin araştırıldığını bildirdi. Eroğlu, yanan orman alanlarının hiçbir şekilde imara, yapılaşmaya açılamadığını, aynı yıl içerisinde de ağaçlandırıldığını kaydetti.

90 orman yangını

Eroğlu, son 4 yılda Kasım-Nisan aylarını kapsayan dönemde Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü’nde 90 orman yangını meydana geldiğini, 525.27 hektar orman alanının zarar gördüğüne dikkat çekti. Eroğlu, geçmiş yıllarda meydana gelen orman yangınları incelendiğinde, Karadeniz Bölgesi’nde orman yangınlarının kış mevsimi içerisinde meydana gelmesinin olağanüstü bir durum olmadığının görüleceğini bildirdi. Eroğlu, aynı bölgede 4 yılda tüm yılı kapsayan dönemde (ocak-aralık) 121 adet orman yangını meydana geldiğini, 662 hektar orman alanının zarar gördüğünü kaydetti.

Bakanlık, sarıçamların denize kadar indiği dünyadaki iki noktadan birisi olarak gösterilen Çamburnu’nun arkasındaki eski maden ocaklarının çöp deposu yapıldığını da kabul etti. Bakan, Çamburnu Mahallesi Kutlular Mevkii’nde Karadeniz Bakır İşletmeleri tarafından önceki yıllarda açık maden işletmesi olarak işletilen sahanın daha önceden açık maden işletmesi olması nedeniyle katı atık bertaraf tesisi olarak değerlendirilmesine bakanlık olarak 2006 yılında olur verdiklerini bildirdi.

 

(Cumhuriyet)

Bu hukuksuzluğun altına imza atanlar da Silivri Cezaevi’ne girecek – Ahmet Şık

Ahmet Şık’ın savunmasını bianet.org/ dan alıntılayarak paylaşıyoruz

2011 yılında o zamanki adıyla Ergenekon olan torba davasının sanığı olarak tutuklandım.

13 ay tutuklu kaldım, bu komplo zincirinde. Komplonun failler belliydi ben açımdan ve herkes açısından. Devlet bürokrasisine, güvenlik bürokrasisine çöreklenmiş mafyatik bir örgüt, bir mafya örgütü, Gülen cemaatini kastediyorum, arkasına AKP’nin siyasi desteğini de alarak kendince düşman bellediği herkesi tasfiye etmeye girişti. Bu bağlamda bir takım komplolardan tutuklandım.

12 Mart 2012’de tahliye kararı çıktı. Cezaevi kapısının önünde bir konuşma yaptım. Bu konuşmanın bir yerinde şöyle bir şey söyledim: “Bu komployu yürüten polisler, komplonun yürütülmesinde görev alana hakim ve savcılar bizim çıktığımız cezaevine girecekler, Gülen cemaatiyle bağlantılı olarak.”

Ben bir ateistim. Dolayısıyla beddua etmem. Söylediğim bir beddua değildi. Din tacirliği yapan bir şarlatan hiç olmadım. Dolayısıyla bir kehanette bulunmadım. Somut olguları siyasi birikimimle harmanlayarak durum tespitini yapmıştım. Velhasıl kelam bu durum tespiti doğru çıktı. Bu konuşmamdan ötürü, sanırım 39 hakim ve savcı kendilerini terör örgütüne hedef gösterdiğim ve hakaret ettiğim iddiasıyla hakkımda şikayetçi oldular.

Dosyayı hazırlayan savcı o teşkilattan mıydı hatırlamıyorum ama ifadeye gittiğimde avukatım yanımdaydı. “Ya Ahmet bey, şu ifadeleri değiştirin de kapatalım şu dosyayı” tarzında bir ifade alma işlemi oldu. Ben de “Beyanlarımı aynen tekrar ediyorum” dedim, ve dava açıldı. Yaklaşık 3 ay öncesine kadar şikayetçi olduğunu söyleyen 39 hakim savcıdan, 30’u ya tutuklu, ya firar etmiş. Dolayısıyla o siyasi birikimle harmanladığım, o somut olguları biraraya getirdiğim tespit doğru çıktı. Ben hala yargılanıyorum.

Böyle bir şey olamaz. Siz de geçicisiniz, kaç hakim değiştirdi bu dava bilmiyorum, bu dava şöyle bir mantıkla yürüyor. Ergenekon davasından yargılandığım için iddianame de öyle kurulmuş. “Sanık Ergenekon davasından yargılanıyor, dolayısıyla terör örgütünün gücünü arkasına almıştır ve hakim ve savcıları hedef göstermiştir.”

Ben gazeteciyim. Ben tehdit etmem, ben kehanette bulunmam. Somut olgular üzerinden hakikati yazmaya çalışıyorum, söylediklerim de bir hakikate işaret ediyordu, ki haklı çıktım. Ama burada süren yargılamada, sizi tenzih ediyorum, diğer yargılamanın sonucu bekleniyor. Eğer oradan ceza alırsam burada benim tehdit ve hakaret ettiğime karar verilecek. Beraat edersem aksi karar çıkacak. Adalet böyle de tecelli etmez. Dolayısıyla burada benim beraat etmem gerekiyor.

Ve şu anda geçmişte Gülen cemaatinin tetikçiliğini üstlenen yargı mensuplarının aynısı AKP’nin tetikçiliğini üstlenmek üzere yine yargı içerisinde örgütlü durumda.Ve ben yine bir durum tespiti yapacağım, Cemaatin hakim ve savcılarının başına ne geldiyse, bu hakim ve savcıların başına da bu gelecek.

AKP, 15 yıldır iktidar yolculuğunda, kendilerince dava arkadaşı diye niteledikleri kişileri bile safralarından kurtulurcasına attılar. Bir dönem ihtiyacı olduğu, kendilerinin hukuksuzluğuna destek çıkan herkesten vazgeçtiler, sanmasınlar ki o hakim ve savcılardan vazgeçmeyecekler, sanmasınlar ki bu zulme destek çıkanlardan vazgeçmeyecekler.

Burada bunu da tekrar ediyorum. Şu anda yaşadığım hukuksuzluğun altında imzası olan hakim savcılar da bu toplama kampına* girecekler, ama gerçek suçlular olarak girecekler. Bu davadan da beraatimi istiyorum.

Ahmet Şık’ın savunmasını bianet.org/ dan alıntılayarak paylaşıyoruz

 

Ahmet Şık