Ana Sayfa Blog Sayfa 2507

Sudan’da ölü sayısı 100’ü aştı, Nil’den 40 ceset çıkarıldı

Sudan’da asker ve sivil milislerin, demokrasi nöbeti tutan göstericilere müdahalesinde bilanço ağırlaşıyor

Sudan’da güvenlik güçlerinin sivil halka müdahalesinde ölenlerin sayısı 100’ü aştı.  Sudanlı Doktorlar Yönetim Kurulu da Facebook’ta paylaştıkları bir mesajda “Dün Nil Nehri’nden 40 şehidimiz çıkarıldı” ifadesini kullandı. Muhalif gruplar askeri yetkililerin görüşme teklifini reddetti.

Sudan sağlık kaynaklarından yapılan açıklamada, pazartesi günü güvenlik güçlerinin başkent Hartum’da ordu karargahı önünde demokrasi nöbeti tutan göstericilere müdahalesinde hayatını kaybedenlerin sayısının 101’e yükseldiği belirtildi. Ölü sayısına ilişkin resmi kaynaklardan ise henüz bir açıklama yapılmadı.

Askeri Geçiş Konseyi, güvenlik güçlerinin ölümcül müdahalesinden 2 gün sonra muhalif gruplara müzakerelere devam etme teklifi sundu. Askeri Konsey lideri Abdul Fattah al-Burhan konuya ilişkin devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “Askeri konseyde, vatanın çıkarları dışında herhangi bir engelleme olmadan müzakereler için elimizi uzatıyoruz” dedi. Ancak muhaliflerin konseyin güvenilir olmadığı gerekçesiyle görüşme teklifini reddettiği belirtildi. Özgürlük ve Değişim Güçleri Deklarasyonu (DFCF) olarak bilinen muhalefet ittifakı lideri Madani Abbas Madani yaptığı açıklamada, “Bugün konsey bizi diyaloga davet etti. Ancak aynı zamanda sokaklardaki vatandaşlara korku yaşatmaya devam ediyor” dedi.

BBC’ye konuşan Hartum sakinleri, Acil Destek Güçleri adı verilen milis grupların sokaklarda dolaşıp korku saldığını ve sivillere saldırdığını söylüyor. Bu milislerin, 2003’te Batı Sudan’daki Darfur krizi sırasında kötü ün salan ve Janjavid adıyla bilinen milislerin devamı olduğu ifade ediliyor.

Görgü tanıkları, eylemcilerin barikatlar kurup, lastik yaktıkları meskun mahallere çekildiğini aktarıyor. Cep telefonuyla çekilen görüntülerde, konvoylar halindeki ordu birliklerinin sokaklarda devriye gezdiği görülüyor.

 ‘Korku içinde yaşıyoruz’

Bir görgü tanığı Acil Müdahale Güçleri’nin “Hartum’un her yanında olduklarını” belirtti.  Görgü tanığı “Mahalleleri kuşatıyorlar, insanları tehdit ediyorlar. Gerçek mermiler kullanıyorlar. Her yerdeler. Güvende değiliz ve güvenlik güçlerine güvenmiyoruz. Tam bir kaos var” dedi. Sudan’ın ikinci büyük kenti Omdurman’da da, ağır silahlı birliklerin sokaklarda devriye gezdikleri belirtildi.

Geçici Askeri Konseyi, olayların araştırılacağı vaadinde bulundu. Sudan Ordusu uluslararası alanda kınanırken, Birleşmiş Millletler Güvenlik Konseyi’nde şiddet olaylarını kınama girişimi, Çin ve Rusya tarafından engellendi.

Sudan’da Aralık 2018’de hükümetin yakıt ve ekmek fiyatlarına zam kararının ardından gösteriler patlak vermişti. Protestoların ardından 11 Nisan’da ordu, ülke yönetimine el koymuş ve Askeri Geçiş Konseyi kurulmuştu. Sonrasında protestocuların sivil yönetime geçiş için eylemleri devam etmiş bu konuda askeri yetkililer ile müzakere başlatılmıştı.

Geçici Askeri Konsey daha sonra seçimlerin dokuz ay içinde yapılacağını açıklamış; eylemciler ise adil bir seçim yapılabilmesini garantilemek ve eski hükümetle bağlantılı siyasi yapıyı dağıtabilmek için daha uzun süre gerektiğini savunmuştu.

THY, Sudan seferlerini iptal etti

Türk Hava Yolları (THY), Sudan’daki gelişmeler nedeniyle başkent Hartum seferlerini iptal etti. THY, dün de 4 Haziran Salı günü saat 00.30’da yapılması planlanan TK 0681 Hartum-İstanbul seferinin iptal edildiğini açıklamıştı. THY’nin internet sitesinden yapılan açıklamada, 4 Haziran Salı günü saat 20.25’te planlanan TK 0680 sefer sayılı İstanbul-Hartum uçuşu ile 5 Haziran Çarşamba günü saat 00.30’da yapılması planlanan TK 0681 sefer sayılı Hartum-İstanbul uçuşunun iptal edildiği duyuruldu.

Mısır ve BAE’deki bazı hava yolu şirketleri Sudan’da yaşanan gerginlik nedeniyle bu ülkeye planlanan uçuşlarını iptal etmişti.

Yükselen ‘çöp dağı’ Delhi’nin siluetini değiştiriyor

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’nin Gazipur ilçesindeki çöplüğe her gün 2 bin ton çöp atılıyor. Yılda 10 metre yükselen çöp çağının yüksekliği yakında Tac Mahal’i geride bırakacak.

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’nin silueti giderek yükselen yeni bir dağ ile değişiyor. Kentin Gazipur ilçesindeki çöplüğe her gün 2 bin ton yeni çöp atılıyor. Yılda yaklaşık 10 metre yükselen Gazipur çöplüğünün çok yakında ülkenin en önemli anıtlarından 73 metrelik Tac Mahal’i geçeceği ifade ediliyor.

BBC’nin haberine göre, neredeyse 40 futbol sahası genişliğinde bir alana yayılan çöplüğün 17 yıl önce kapatılması gerekiyordu. Ancak Gazipur çöplüğüne dökülen çöplerin miktarı her yıl biraz daha artıyor. Birleşmiş Milletler’in ‘Dünyanın en kirli başkenti’ dediği Yeni Delhi’deki çöplüğün yüksekliği bu yıl 65 metreyi aştı. Yakında çöplüğün etrafına uçakları uyarmak için kırmızı uyarı ışıklarının dikilmesi gerekecek.

Gazipur çöplüğü 1984’te açılmış ve 2002 yılında kapasitesini doldurmuştu. Ancak çöplük kullanımda kalmaya devam etti ve çevredekiler için de ciddi bir risk haline geldi.Geçen yıl yoğun yağışlar sonucu çöplüğün bir bölümü çökmüş, iki kişi çöp çığının altında kalarak hayatını kaybetmişti.

Çöplüğün yaydığı metan gazı nedeniyle bölgede sık sık yangın da çıkıyor. Atıkların suları da yakınlardaki sulama kanallarına akıyor.

‘Sorun siyasi karar alma mekanizmalarında’

Bugün 5 Nisan Çevre Günü. 1972’de Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansı’nın aldığı karardan bu yana, her yıl 5 Haziran, dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla Dünya Çevre Günü olarak kutlanıyor. Konferans, bu yılki etkinliklerin temasını hava kirliliği olarak belirledi. Türkiye’de çevre, ekoloji ve iklim alanlarında çalışan sivil toplum örgütlerinden Dünya Çevre Günü dolayısıyla ortak ses çıktı: Fosil yakıttan vazgeçin, yaşam hakkını koruyun.

Greenpeace: 10 kişiden 9’u temiz hava solumuyor

Dünya Çevre Günü’nde dünya genelinde 10 kişiden 9’unun temiz hava soluyamadığına vurgu yapan Greenpeace, dünya genelinde hava kirliliğinin sebeplerinin başında kömür kullanımı geldiğine dikkat çekti. Örgütten yapılan açıklamada, bu yıl Dünya Çevre Günü’ne ev sahipliği yapan Çin’de hava kirliliği yüzünden insan yaşamının ortalama üç sene kısaldığı belirtildi; tek başına Çin’de kömür kaynaklı hava kirliliği sebebiyle her yıl yaklaşık 670,000 kişi hayatını kaybettiği kaydedildi: Bu rakam Hindistan’da 80,00 ile 115,000 arasında değişirken Avrupa’da 23,300’e, ABD’de ise 13,200’e ulaşıyor.

Ulaşım sektörünün giderek daha çok karbon emisyonuna sebep olduğu, 2050’ye kadar üç kat büyüyeceği tahmin edilen sektörün bazı bölgelerde parçacık emsiyonlarının Avrupa’da yüzde 30’undan, bazı bölgelerde ise yüzde 70’inden sorumlu olduğuna dikkat çeken Greenpeace Uluslararası Direktörü Jennifer Morgan şunları söyledi:

“Temiz hava bir lüks değil, temel bir insan hakkı. İnsanları kirli ve zehirli havayı solumaya zorlamanın kabul edilebilir bir yanı yok. Giderek daha çok insan sağlık sorunlarıyla boğuşuyor ve buna karşı çözüm istiyor. Bu halk sağlığı sorununu fosil yakıtları bırakıp yenilenebilir enerjiye geçerek çözebiliriz. Bu dönüşüm halihazırda bazı ülkelerde uygulamaya konuldu. Yaşadığımız zorluk teknolojik değil, siyasi.”

Avrupa’nın havası en kirli 10 şehrinin 8’i Türkiye’de

Greenpeace’in açıklamasında, 2017 yılında, Dünya Sağlık Örgütü’nün (PM2,5 verilerini baz aldığı) raporuna göre Avrupa’nın havası en kirli 10 şehrinin 8’inin Türkiye’de olduğuna vurgu yapıldı. Örgütün Akdeniz Projeler Sorumlusu Deniz Bayram Türkiye’deki durumu şöyle açıkladı: “Dünyanın en ciddi çevre sorunlarından biri olan hava kirliliği sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda insanların yaşam süresini kısaltan, hayat kalitesini düşüren bir tehdit. Greenpeace Akdeniz’’in de üyesi olduğu Temiz Hava Hakkı Platformu’nun hazırladığı Kara Rapor’a göre, kirli hava Türkiye’de 2016-2018 yılları arasında 52 bin kişinin erken ölümüne neden oldu. Bu, Türkiye’de trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin yedi katı. Aynı yıllar arasında, Türkiye’de 81 ilin yarısı kirli hava soludu.

Hava kirliliğinin üstesinden gelmek için politikalarımızın yeterli olmadığına vurgu yapan Bayram, hava kirliliğine neden olan PM2,5’un azaltılması için dünyada kapsamlı politikalara üretilirken, Türkiye’de tüm ülkeyi kapsayan ölçüm yapılmadığını söyledi: “İnsanların yaşadıkları bölgede, o gün havanın kirli olup olmadığını öğrenebilecekleri erişilebilir bilgilendirme araçları mevcut değil.”

 Barolar: Çevre ve kentleşme projeleri gözden geçirilmeli

Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Artvin, Burdur, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Hatay, İzmir, Mersin, Muğla, Ordu, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Siirt, Trabzon, Tunceli ve Yalova baroları ortak bir açıklama yaparak devletin yurttaşları ve çevreyi koruma görevine vurgu yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının sürekli ihlal edildiği günümüzde, sivil toplum kuruluşlarına ve meslek örgütlerine daha çok iş düşmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. ve 56. Maddeleri; herkese maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı yanında, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını da tanımış, ayrıca her yurttaşa ve devlete çevreyi koruma ödevini de yüklemiştir.

Türkiye’nin taraf olduğu ve Anayasanın 90.maddesine göre üst hukuk normu niteliğinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. Maddesi, yaşam hakkını mutlak ve vazgeçilmez temel insan haklarının başında saymaktadır. Yaşam hakkı, diğer temel hak ve özgürlüklere sahip olmanın ön koşulu olup bu da çevre hakkının sağlanması ile mümkündür. Bu anlamda çevre hakkı ile yaşam hakkı anlamlı bir bütünlük oluşturur.

Toplum yararını yok sayan yatırımlar, tarihi, kültürel ve doğal varlıklarımızın insan eliyle yok edilmesi, sürdürülebilir yaşamı tehdit etmektedir. Dünyada ve özellikle ülkemizde, temiz su kaynakları kirlenmekte, verimli tarım toprakları ve orman varlıklarımız azalmaktadır. Tüm canlıların içinde yaşadığı çevre ve iklim krizi, önümüzdeki süreçte daha da yoğun hissedilecek ve eko-sistem üzerinde büyük bir baskı yaratacaktır.

Çevre ve kentleşme politikalarımızı yeniden gözden geçirmeli, ekolojik, yenilenebilir ve verimli enerjiyi öne alan bir anlayışla, toprağımızı, havamızı ve suyumuzu daha iyi korumalıyız. Yoksa içine girdiğimiz küresel iklim krizinden başarıyla çıkacağımız söylenemez.

Bu nedenlerle, daha önce İzmir ve Antalya’da çevre ve kent hukuku çalıştaylarında bir araya gelmiş Barolar, Dünya Çevre Günü’nde anılan tehlikelere dikkat çekmeyi bir görev bilmektedir.”

WWF-Türkiye: Kirlilik tehlikeli boyutta

Türkiye’de hava kirliliği yüzünden ölenlerin trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin 7 katı olduğunu kaydeden WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:

“Hava kirliliğinin doğamız üzerindeki etkileri de asit yağmurları, ağaç kurumaları, ötrofikasyon, ozon tabakasının zarar görmesi ve iklim değişikliğini tetikleme şeklinde kendini gösteriyor. Sudaki azot, fosfor, vb içerikli besin maddelerinin artması sonucu, plankton ve alg varlığının aşırı şekilde çoğalması olarak tanımlanan ötrofikasyon, özellikle göllerde balıkların ölümüne ve canlı çeşitliliğinin kaybına neden oluyor. Hava, toprak ya da yüzey sularında biriken toksik kirleticiler, yaban hayatını çeşitli şekillerde etkiliyor. İnsanlar gibi, hayvanlar da zaman içinde havadaki toksik maddelere maruz kaldığında sağlık sorunları yaşayabiliyor, hayatlarını kaybedebiliyor.

WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli “Hava kirliliği ile mücadele etmek için öncelikle yenilenebilir enerji kaynaklarını önceliklendirecek politika ve teşvik mekanizmalarının geliştirilerek, daha fazla fosil yakıt kullanımının önüne geçilmesi gerekiyor” dedi.

TEMA: En büyük kirletici termik santraller

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, son dönemde hava kirliliği konusuna olan toplumsal hassasiyetin yükseldiğine işaret etti; KONDA Araştırma ve Danışmanlık tarafından Mart 2018’de yapılan Çevre Bilinci ve Çevre Koruma Araştırması’na göre katılımcıların %68’i yaşadıkları yerde hava kirliliğinin arttığını söylediğini ve bu konuyu çevre sorunlarının başında gösterdiğini hatırlattı.

Enerji üretiminin hava kirliliğinin en önemli kaynağı olduğunu ve termik santrallerin de hava kirletici tesislerin başında geldiğini belirten Ataç şöyle konuştu:  “Mayıs ayında yayınlanan “Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri: Kara Rapor”a göre en kirli il Kahramanmaraş olurken Ardahan ise en temiz il olarak yer alıyor. Kahramanmaraş’ın yanı sıra Manisa ve Muğla da havası kirli iller arasında gösteriliyor. Bu illerin ortak özelliği olarak her birinde kömürlü termik santrallerin işletilmesi ön plana çıkıyor. Örneğin Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde hava kirliliği, ulusal limit değerinin üç, DSÖ limit değerinin ise altı katına erişmiş bulunuyor. Hali hazırda iki kömürlü termik santralin çalıştığı Elbistan’da altı yeni kömürlü termik santral yapılması planlanıyor. Eğer bu santraller inşa edilirse hava kalitesinin daha da kötüleşeceği ve işletmede oldukları süre boyunca 32 bin erken ölümün gerçekleşeceği hesaplanıyor. Karar vericileri hava kirliliği konusunda toplumsal hassasiyetleri ve yaşamsal tehlikeleri göz önünde bulundurarak önlem almaya çağırıyoruz.”

Ekoloji Birliği: İklim krizi, en dezavantajlı olanları vuruyor

Ekoloji ve iklim konusunda çalışan çok sayıda STK’nin üyesi olduğu Ekoloji Birliği, İklim krizinin yakıcı etkilerinin her geçen gün daha çok hissedildiğine işaret etti; küresel ısınmanın en fazla, bu soruna en az katkısı olan ülkeleri, insanları, dezavantajlı grupları vurduğunu vurguladı: Olmayan sanayisi ile karbon emisyonuna en az sebebiyet veren Afrika ülkeleri küresel ısınma kaynaklı susuzluk, gıda yetersizliği, iç savaşlarla boğuşurken, küresel ısınmanın baş aktörleri ABD ve diğer gelişmiş emperyalist ülkeler iklim krizinden en az etkilenenler arasında.”

Birlikten yapılan açıklamada,  “Olmayan enerji ihtiyacı gerekçe gösterilerek ülkenin dört bir yanının  enerji yatırımları, termik santraller, RES, HES, GES, JES’lerle dolduranlar, yüzlerce yeni projeye onay verip enerji üzerinden sermayeye rant aktarımı yapıyorlar. Bu da yetmiyor artık tüm dünyanın vazgeçtiği, riskleri nedeniyle birer ikişer kapattığı nükleer santral projelerini de aynı çarkın içine dahil ettiler”denildi: Türkiye’nin tarımının, akarsularının, jeotermal kaynaklarının ve yeraltı kaynaklarının tüketilmesi ve yok edilmesi pahasına sadece kar amacı taşıyan enerji yatırımlarına karşı mücadele etmeye devam edecekleri belirtildi.

TÜSAD: Riskler belirgin olarak artıyor

Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici , 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, iklim değişikliği ve hava kirliliğinin başta akciğer hastalıkları olmak üzere insan sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Mirici, bu durumun akciğer sağlığı açısından oluşturduğu tehditleri şöyle anlattı: “Çevresel etkenlerin akciğer sağlığı üzerine etkileri incelendiğinde, hava kirliliği ile hastalıklara bağlı ölüm riskinde artış, başta astım ve KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) olmak üzere zatürre ve alerjik hastalıkları hava kirliliğinin artırdığı biliniyor. Hava kirliliği bu hastalıkların oluşmasına neden olmanın yanı sıra var olan hastalıkların gidişatını ve sonucunu olumsuz yönde etkiliyor, acil hastane başvurularının artması gibi sonuçlara da yol açıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uzun süre hava kirliliğine maruz kalmanın akciğer kanseri riskini belirğin olarak artırdığını bildiriyor. İklim değişikliği ise özellikle bakteri ve virüs gibi mikroorganizmaların özelliklerini değiştirerek enfeksiyon hastalıklarının artmasına ve şekil değiştirmesine neden olabiliyor. Özellikle toplumda çok sık görülen hastalıklar olan üst ve alt solunum yolu hastalıklarının artabileceği düşünülüyor. Kirleticiler, çöl tozları, ısı ve nem artışına bağlı olarak atmosferdeki bakteri ve mantar spor yoğunluğu insan sağlığı açısından büyük tehdit oluşturuyor.”

Havayı kirleten en önemli unsurların fosil kaynaklı yakıtların kullanımına bağlı kirlilik, ısınma amaçlı ve taşıtlarda kullanılan yakıtlarla, kömürlü termik santraller olduğunu kaydeden Mirici, “Üstelik bu santraller tarım alanları ve ormanları da olumsuz etkilediği için iki kere zarar veriyor. Bu noktada mevcut santrallerin devamı ve yenilerine izin verilmesi konularının yeniden düşünülmesi gerekiyor” dedi.

‘Sağlıklı akciğer yetmez’

“Unutmayalım ki nefes almak için sağlıklı bir akciğer kadar temiz bir çevre ve temiz havaya da ihtiyacımız var” diyen Prof. Dr. Mirici, sunları söyledi: “Bu nedenle devletler, sanayi, toplumlar, bireyler bir araya gelerek yenilenebilir enerji ve yeşil teknolojileri kullanmaya, şehir ve bölgelerdeki hava kalitesini iyileştirmeye yönelik çalışmalar yapmalıyız. Çünkü kalkınma ile sadece ekonomik büyümeyi hedefleyemeyiz. Aynı zamanda insanın ve doğanın uyum içerisinde, biyoçeşitliliği ve yaşam kalitesini yükseltmesini amaç edinmeli, sürdürülebilir kalkınma ve geleceğimiz için hep birlikte mücadele etmeliyiz.”

‘Görünmez katil’ iş başında: Dakikada 13 kişi hava kirliliğinden ölüyor

Hava kirliliği yüzünden en fazla ölümün gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştiği belirtilen DSÖ açıklamasında, ülkelerin Paris İklim Sözleşmesi kriterlerine uyup hava kirliliğini düşürmesi halinde 2050 yılına kadar her yıl bir milyon insan kaybını önüne geçilebileceği kaydedildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yer yüzünde yaşayan 10 kişiden 9’unun kirli hava soluduğu uyarısında bulundu. Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir açıklama yapan DSÖ, her yıl yaklaşık 7 milyon kişinin kirli hava yüzünden hayatını kaybettiğini bildirdi.

Hava kirliliğinin büyük bir sağlık sorunu haline geldiğine dikkati çeken DSÖ, enerji için fosil yakıt tüketimi, ulaşım ve sanayinin hava kirliliğine yol açarken, karbon salınımı ve küresel ısınmanın artmasına de neden olduğu uyarısında bulundu.

DSÖ açıklamasında, bu sorunların üstesinden gelmenin, önemli sağlık sorunlarının aşılmasına da önemli katkı sağlayacağı ifade edildi.

Fosil yakıtlar en büyük sorun

*Hava kirliliği, saat başı 800, dakika başı 13 kişinin hayatını kaybetmesine yol açıyor. Bu rakam, her yıl tüberküloz, sıtma ve AIDS gibi hastalıkların tamamından ölenlerin 3 misli fazlası

*Metan ve dizelle yakıtla çalışan araçlarla, fırın ve ocakların yaydığı sis, ve karbon karası hem yerel hava kirliliğine hem de küresel ısınmaya yol açıyor.

*Fosil yakıtların ısınmak için kullanımı, dizel jeneratörler, kömürle çalışan fabrikalar, kömürle güç üretimi, özellikle dizel yakıtla çalışan ulaşım araçları, tarım atıklarının açık havada yakımı, organik atıkların yine açık havada yakımı hava kirliliğinin yine başlıca nedenleri arasında.

*Hava kirliliği, çoğu gelişmekte olan ülkelerde her yıl 3,8 milyon erken ölüme yol açıyor. Bu ölümlerin yüzde 60’ını kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.

*Dünyada çocukların yüzde 93’ü, hava kirliliğinin DSÖ standartlarının üzerinde olduğu bölgelerde yaşıyor. 2016 yılı rakamlarına göre, 15 yaşının altındaki 600 bine yakın çocuk solunum sorunların yüzünden hayatını kaybetti.

*Hava kirliliği, kalp hastalıklarından ölenlerin yüzde 26’sı, ciğer hastalıklarından ölenlerin yüzde 43’ü ve akciğer kanserinden ölenlerin yüzde 23’ünde en önemli faktör olarak ortaya çıkıyor. Hava kirliliği, astım, aşırı şişmanlık, ciğerlerin yeteri kadar gelişememesi, çocuk kanserleri ve bebeklerin yeteri ağırlıkta doğmamasında da önemli faktörler arasında.

*Dünyada 100 binin üzerinde insan yaşayan düşük ve orta gelirli kentlerin yüzde 97’sinde, hava kirliliği oranı, DSÖ’nün belirlediği minimum standartlarının altında. Yüksek gelirli kentlerin de yüzde 29’u yine DSÖ kriterlerinin altında.

*Şehirlerdeki yoğun araç trafiği, hava kirliliğinin artmasına yüzde 25, kullanılan kötü yakıtlar yüzde 20, endüstriyel faaliyetler de yüzde 15 katkı sağlıyor.

*Ülkeler Paris İklim Sözleşmesi kriterlerine uyup hava kirliliğini düşürmesi halinde 2050 yılına kadar her yıl bir milyon insan kaybını önüne geçilebilir.

TMMOB: Her yıl 30 bin kişi kirli hava yüzünden ölüyor, gelişmiş ülkelerin çöplüğü oluyoruz

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası, 5 Haziran Çevre Günü dolayısıyla  ‘Türkiye raporu’nu yayımladı. Raporda Sıfır Atık Dairesi ve İklim Değişikliği Dairesi’nin kurulmasının üzerinden bir yıl geçmeden kapatıldığına dikkat çekildi.

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün 2019 teması, “Hava Kirliliği ile Mücadele” olarak belirlendi. TMMOB Çevre Mühendisleri, ülkedeki ekolojik sorunları ve çözüm önerilerini sıraladıkları “Türkiye Raporu”nu yayımladı.

Dünya Çevre Günü’nü, ‘Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası’ olarak ele aldıklarını, ekolojik yıkımın etkileri ve bu yıkıma karşı çözüm önerilerinin topluma aktarıldığını belirten Çevre Mühendislerinin raporunda, hava kirliliğinin yanı sıra iklim değişikliğinin yol açtığı etkiler, su kirliliği ve plastik atıklara ilişkin veriler de yer aldı.

Türkiye`de hava kirliliğine bağlı ölümlerin sayısı yılda yaklaşık 30.000 olduğunu ortaya koyan rapora göre Türkiye’de solunan hava AB ülkelerine oranla en az yüzde 33.4 daha kirli.

Çevre Mühendisleri Odası’nın 2016 yılında yapılan analizlere dayandırdığı bilgilere göre, Türkiye’deki yüzey sularının ise yaklaşık yüzde 74’ü kirlendi.

“8 su havzasında (Susurluk, Meriç – Ergene, Konya Kapalı, Büyük ve Küçük Menderes, Gediz, Kuzey Ege ve Burdur) toplam 750 dere ve gölün sadece 6 tanesi kirlenmemiş durumdadır. Yani bu havzalardaki suların %99`u kirlenmiştir.”  

Raporda “2015 yılında 141 yüzey suyumuzun 111 tanesi içme suyu kalitesinde değilken; 2016 yılında 158 yüzey suyumuzun 116 tanesi içme suyu kalitesinde değildir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca, TÜİK 2017 verilerine göre 816 belediyede atıksuların doğaya arıtılmadan verildiği kaydedildi.

“İletim hatlarında kaybolan su miktarı 2019 yılı hedefi %30 ve 2023 hedefi %25 olarak belirlenmişti. Ancak şuanda, Ankara`da %36, İstanbul`da %24, İzmir`de %30, Antalya`da %35, Adana`da %33, Balıkesir`de %49, Aydın`da %53, Kahramanmaraşta %59, Gaziantep`te %40, Diyarbakır`da %53, Van`da %64, Şanlıurfa`da %67, Muğla`da %53, Kocaeli`nde %32 su kaybı yaşanmaktadır. Hakkai %82 ve Mardin %77 ile su kaybının en çok olduğu illerdir.”

Akkuyu`da inşaatı başlatılan nükleer santralin zeminine ilişkin tartışmalar da TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın Türkiye Raporu’nun başlıkları arasında yer aldı.

“Geçtiğimiz günlerde, Akkuyu`da inşaatı başlatılan nükleer santralin zeminini oluşturması ön görülen betonda ikinci çatlağın yaşandığı gündeme gelmiştir. Söz konusu sorun aslında nükleer santrallerde yaşanabilecek bir kazaya ne kadar hazırlıklı olduğumuz sorusunu akıllara getirmektedir.”

İklim değişikliği

İklim değişikliği konusunda Türkiye’nin yapması gerekenlerin AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda da yer aldığı belirtilen raporda şu ifadeler kullanıldı:

“İklim değişikliği konusunda ise AB`nin 2030 hedeflerine uyum konusunda adım atılmadığı, iklim değişikliği politikasının diğer sektörlere yeterince yansıtılmadığı belirtilmiştir.“

Raporda sera gazı emisyonlarıyla ilgili bilgiler de yer aldı:

“TÜİK verilerine göre toplam sera gazı emisyonu 526,3 milyon ton (Mt) olarak hesaplanmıştır; emisyonlardaki en büyük pay %72,2 ile enerji kaynaklıdır, daha sonra sırasıyla %12,6 ile endüstriyel işletmeler ve ürün kullanımı, %11,9 ile tarımsal faaliyetler ve %3,3 ile atık takip etmektedir. 1990 yılına kıyasla 2017 yılında CO2 eşdeğeri olarak toplam sera gazı emisyonu%140,1 oranında artmıştır. 1990 yılında kişi başına düşen CO2eşdeğer emisyonu 4 ton iken, 2017 yılında bu veri 6,6 tona çıkmıştır.”

 Raporda ortaya konan sorunların çözümüne ilişkin öneriler 12 maddede sıralandı

1-     İzmir Gaziemir`deki radyoaktif ve tehlikeli atıklar temizlenmesi ve bölgenin rehabilite edilmesi,

2-     Hava kirliliğini azaltmaya yönelik sanayi tesislerinin, yakıtların ve araçların denetimlerinin arttırılması,

3-     Doğalgaz imkanı olan ve hava kirliliği yaşayan bütün belediyelerde kömür yardımı yerine doğalgaz yardımına geçilmesi ya da alternatif ısınma yöntemlerinin tercih edilmesi,

4-     Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesine yönelik mevzuatın ertelenmemesi,

5-     Kamu yararı gözeten, ekolojik denge ve iklim değişikliğini ön gören bir Su Kanunu TBMM`de yasalaşması,

6-     Çevre Bakanlığı kurulması,

7-     Bütün kurumların verilerini bildireceği ve kamuoyu ile paylaşılacak bir su bilgi sistemi kurulması,

8-     İklim Değişikliğine Uyum amacıyla belediyelerin uygulayacağı iklim değişikliğine uyum planlarının zorunlu hale getirilmesi ve sistematik oluşturulması adına yönetmelik yayımlanması,

9-     Belediyelerin su kayıplarını engelleyici alt yapı çalışmalarını yaparak %20 seviyelerine çekmeleri,

10-   Sıfır Atık kapsamında Kanun`da yer buluna Geri Kazanım Katılım Payına yönelik mevzuat çalışmasının tamamlanması,

11-   Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın çevresel denetimlerini arttırması ve bunun için kamuya çevre mühendisi istihdamı sağlanması,

12-   Paris İklim Anlaşması`nın TBMM`de görüşülerek onaylanmas. ı

Raporun sonuç bölümünde çevre kirliliğine çözüm önerisi olarak sıralanan maddelerin ivedi ihtiyaçlar arasında yer aldığı, bu kapsamda hükümete, belediye yönetimlerine ve özel sektöre önemli sorumluluklar düştüğü belirtildi.

TMMOB’un raporunun tamamı için tıklayın

 

“Yarından Sonra” sergisi Trump Art Gallery’de açıldı

Gezegenin geleceğini tehdit eden küresel yıkıma dikkat çekmek ve ekolojik duyarlılığa çoğaltmak için 17 sanatçının buluştuğu ‘Yarından Sonra’ adlı karma sergi Trump Art Gallery’de 1 Haziran’da sanatseverlerle buluştu.

Trump Alışveriş Merkezi’nde yer alan, gezegenin geleceğini tehdit eden küresel yıkıma dikkat çekmek ve ekolojik duyarlılığa çoğaltmak için 17 sanatçının buluştuğu ‘Yarından Sonra’ adlı karma sergi kapılarını açtı.

Sergi, iklim ve küresel ısınma konusunda farkındalık yaratmak için birey ve toplumsal olarak yapılan davranışların kısa ve uzun vadede doğurduğu etkiler hakkında her kesimin dikkatini çekmeyi hedefliyor. Küratörlüğünü Kenan Bahadır Derre’nin üstlendiği sergide, dünyanın geleceğini tehdit eden küresel ısınma ve iklim yıkımı, değişen atmosfer, buz, okyanus ve kara ile ilgili detaylar, sanatçıların duyarlılığı ile tuvallere ve heykellere yansıyor.

‘Yarından Sonra’ karma sergisinde; Ayhan Tomak, Aylin Örücü, Başak Demirci, Begüm Canel, Emre Çelikkol, Gökçe Sözen, Gökhan Gümülcine, Hakkı Kandır, Kadir Banabak, Mehmet Can Gürsoy, Selma Hekim, Serdal Kesgin, Soyhan Baltacı, Suna Tüfekçibaşı, Tarık Korkmaz, Turan Büyükkahraman ve Ümit Tekindağ olmak üzere 17 sanatçı eserleriyle yer alıyor.

Sergi, 30 Haziran Pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek.

(Yeşil Gazete)

 

 

Japon kadınlar ‘topuklu’ya karşı birleşti: #KuToo

Japonya’da kadınlar iş yerinde topuklu ayakkabı giyilmesi zorunluluğuna karşı kampanya başlattı. Japon hükümeti, cinsel ayrımcılık olarak görülen bu uygulamanın yasaklanması yönündeki talebi değerlendirmeye aldı.

Birçok işyerinde topuklu ayakkabı giyilmesinin zorunlu olduğu Japonya’da kadınlar bu uygulamaya karşı kampanya başlattı. Çalışma ve sağlık bakanlıklarına sunulan dilekçeye internette şu ana kadar yaklaşık 20 bin kadın imza attı. Dilekçede, hükümetten şirketlerin iş yerinde kadınlara topuklu ayakkabı zorunluluğu getirmesini yasaklaması talep ediliyor.

Yazar ve aktris Yumi İşikava tarafından başlatılan “#KuToo” adlı kampanya, ismini Japonca’da ayakkabı anlamına gelen “kutsu” ve acı anlamındaki “kutsuu” kelimelerinden alıyor. İşikava geçtiğimiz aylarda attığı bir tweet’te, bir cenaze evinde ek iş kapsamında çalışırken topuklu ayakkabı giymeye zorlanmasından şikâyet etmişti. Japon yazar, “Birçok insanın aynı sorunla karşı karşıya olduğunu fark edince bu kampanyayı başlatmaya karar verdim” dedi.

Zorunlu olmasa da tercih sebebi

Kampanyaya destek verenler, Japonya’da topuklu ayakkabı giymenin resmi bir zorunluluk olmasa da pek çok kuruluşun topuklu ayakkabı giyen kadınları tercih ettiğini belirtiyor. Dolayısıyla kadınlar -tercih etmeseler de- iş ararken ya da çalışma hayatında topuklu ayakkabı giymek durumunda kalıyor.

Sağlık sorunları ve cinsel ayrımcılık

Topuklu ayakkabının sırt ağrısı ve ayaklarda şişlik gibi sağlık sorunlarına neden olduğunu belirten İşikava” “Topuklu ayakkabılarla hareket etmek çok zor. Koşamıyorsunuz ve ayaklarınız acıyor. Hepsinin nedeni bu adet” diye konuştu; erkeklerin aynı beklentiyle karşılaşmadığını vurguladı.

Tokyo’da Çalışma Bakanlığı yetkilileriyle yaptığı görüşme sonrası gazetecilere konuşan Japon yazar, “İşverenlerin kadınları cinsel bir ayrımcılık olan topuklu ayakkabı giymeye zorlamasını yasaklayacak kanunların çıkarılması için dilekçemizi sunduk” dedi.

Sosyal medyada da büyük ilgi gören kampanyaya destek veren çok sayıda kadın, her gün ofiste ya da iş görüşmelerinde topuklu ayakkabı giymeleri gerektiği yönünde hissettikleri baskıyı dile getiriyor. Ülkede geçtiğimiz yıl, erkeklerin yazın kravat takma zorunluluğu kaldırılmıştı.

Trump’tan binlerin protestosuna tepki: Yalan haber

ABD Başkanı Trump, Londra ziyareti sırasında düzenlenen gösterilerde binlerce kişi tarafından protesto edildi. Trump ise “çok küçük” bir protesto gösterisi gördüğünü söyleyerek “Çoğu yalan haber” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Londra ziyareti bir kez daha protestolara sahne oldu. İngiltere’nin başkenti Londra’daki Parlamento Meydanı’nda toplanan binlerce kişi ABD Başkanı’nı protesto etti. Dev yürüyüşte Londra caddelerinde ‘evine geri dön, aptal Trump, senin siyasetini istemiyoruz’ gibi sloganlar atıldı. Geçen sene kullanılan 6 metre uzunluğundaki ‘bebek Trump’ balonu da yeniden şişirildi.

Trump aleyhinde dövizler taşıyıp sloganlar atan kalabalığa destek veren siyasetçiler de vardı. Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn, gösteride yaptığı konuşmada, “aşırı sağın” yükselişi konusunda uyarıda bulundu: “Bakın etrafta her renkten, her milletten, her dilden, her dinden insan var bu gösteride. Müslüman bir belediye başkanımız olduğu için gururluyum. Sağlık servisinin satılmasına izin vermeyeceğiz. Ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti insan hakkıdır. Dünyamızı savaşlara sürüklemenin karşısında duracağız. Aktif olmak ve protesto etmek doğruyu bulmanın öncülüğünü yapar. Beraber bu dünyayı değiştirebiliriz.”

Başbakanlık önünde yapılan gösterilerde konuşan İngiltere Sendikalar Konfederasyonu (TUC) Genel Sekreteri Francis O’Grady, “Amerikan halkını seviyoruz ama onların başkanını sevmiyoruz. Sağlık servisini satmayacağız. Defol evine git” dedi.

Yeşiller Partisi Eş Başkanı Caroline Lucas “Britanya’nın ırkçılarıyla arkadaş olan Trump’ı ülkemizde istemiyoruz” derken Savaş Karşıtı Koalisyon Başkanı Lindsey German da “Daha uçaktan inmeden hakaret ve saldırılarda bulunan bir savaş çığırtkanını ülkemizde istemiyoruz” ifadelerini kullandı.

Kamu Sendikası PCS Genel Sekreteri Mark Serwotka, “Filistin halkına selamlarımızı gönderiyoruz. Sadece Trump’a karşı değiliz onun temsil ettiği sisteme de karşıyız. Sağlık servisimizi satın alamayacaksınız.” diye konuştu.

Trump ise İngiltere Başbakanı Theresa May ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından düzenlediği ortak basın toplantısında, Londra’da aleyhinde düzenlenen gösterilerle ilgili bir soruya yanıt verirken, “Hangi protestolar? Ben protesto görmüyorum. Bugün geldiğimde küçük bir protesto gördüm. Çok küçük. Yani çoğu yalan haber” ifadesini kullandı.

‘Corbyn’i tanımıyorum, görüşme teklifini reddettim’

Trump, bir soru üzerine ana muhalefetteki İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn hakkında da konuştu. Corbyn’i tanımadığını söyleyen Trump, “Hiç görüşmedim, hiç konuşmadım. Bugün ya da yarın benimle görüşmek istedi. Ben de bunu yapmamaya karar verdim.” diye konuştu.
Corbyn’nin olumsuz görüşlere sahip olduğunu söyleyen Trump, “İnsanların eleştirmek yerine işleri doğru bir şekilde yapmaları gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

ABD-İngiltere ittifakına karşılıklı övgüler

Trump, Başbakan May ile düzenlediği ortak basın toplantısında, ABD ile İngiltere arasındaki müttefikliğe övgüler yağdırdı. “Dünyanın şu ana kadar gördüğü en büyük ittifak” tabirini kullanan Trump, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasının ardından ticari ilişkilerini daha da güçlendireceklerini söyledi. İkilinin gündeminde öne çıkan konular Brexit, İran, iklim anlaşması, ikili ticaret anlaşması ve Huawei’ydi.  Birleşik Krallık ile “harika bir ticaret anlaşması” yapacaklarını ve bu anlaşmada “müthiş bir potansiyel” olduğunu belirten Trump, “Muhtemelen şu an yaptığımızın iki, hatta üç misline ulaşacağız” dedi.

May, “Her zaman güçlü ittifakların temelinin, işbirliği ve taviz olduğuna inandım. Bunun en geçerli olduğu yer ise özel ilişkilerdir” diye konuştu.

‘Khan iyi bir belediye başkanı değil’

Trump Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’ı eleştirmeye de devam etti: “Bence çok iyi bir belediye başkanı değil. Kötü bir iş çıkarıyor. Suç oranı artıyor. Çok sayıda problem var. İngiltere için çok şey yapan ABD’nin temsilcisini eleştirmemesi gerektiğine inanıyorum. Negatif değil pozitif olmalı.”

Donald Trump geçen sene temmuz ayında İngiltere’ye yaptığı ziyarette de yoğun protestolara maruz kalmıştı. Trump, özellikle karbon salınımını sınırlayan Paris COP 21 anlaşmasına imza atmaması, cinsiyetçi ve göçmen karşıtı söylemleri sebebiyle birçok sivil toplum örgütünün tepkisini çekiyor.

 

 

Hindistan kavruluyor: Onlarca kişi hayatını kaybetti

Termometrelerin 50 dereceyi gördüğü ülkenin bazı bölgelerinde asfaltın erimemesi için yollara su döküldü, çiftçiler hayvanlarını ve ekinlerini canlı tutmak için mücadele ediyor. uzmanlar iklim değişikliğinin bu sıcak hava dalgalarını yoğunlaştıracağı uyarısında bulunuyor.

Hindistan’da 50 dereceyi aşan sıcaklıklar yüzünden onlarca kişi hayatını kaybetti. ABD meteoroloji kanalı The Weather Channel’ın aktardığı bilgilere göre, ülke genelindeki kavurucu sıcaklıklar ve su sıkıntısı, “güneş çarpması ve sıcaklığa bağlı diğer nedenlerle onlarca kişinin ölümüne ve ağır kayıplara” neden oldu.

Hindistan medyasında cuma günü yer alan haberlerde, üç hafta içinde 17 kişinin hayatını kaybettiği bildirilmişti.

Hindistan Meteoroloji Birimi yetkilileri, ülkenin kuzey bölgelerinde ve merkezinde art arda üç gündür devam eden “şiddetli sıcak hava dalgası” nedeniyle uyarı yaptı. Yetkililer, ülkenin kuzeybatısındaki Racastan eyaletinde yer alan Churu kentinde termometrelerin 50,6 dereceyi gördüğünü belirtti. Şehirdeki acil servislere fazladan klima ve ilaç takviyesi yapılırken, bazı bölgelerde asfaltın erimesini önlemek için yollara su döküldü.

Ülkenin batısındaki Maharaştra eyaletindeyse çiftçiler hayvanları ve ekinleri için su bulmaya çalışıyor. Göl ve nehirlerin kuruduğu ülkede halk su sıkıntısı yaşıyor. Eyalette sıcaklığın en çok vurduğu bölgelerden Beed’de yaşayan Rajesh Chandrakant, “Su rezervleri, göller ve nehirler kuruduğu için çevre kasabaların su tankerlerinden faydalanmak zorunda kalıyoruz. Çiftçiler hayvanları için sadece her üç günde bir su alıyor” dedi.

İklim değişikliği, bu dalgaları yoğunlaştıracak

Hindistan merkezli araştırma kurumu Bilim ve Çevre Merkezi’nden uzmanlar, aşırı sıcağın olağanüstü hava olaylarının belirtisi olabileceğini söyledi. Dünya çapındaki bilim insanları uzun süredir  iklim değişikliğinden kaynaklanan artan küresel sıcaklıkların sıcak hava dalgalarını yoğunlaştıracağı konusunda uyarıda bulunuyor. Ülkede Racastan ve Hindistan’ın merkezindeki Madya Pradeş eyaletlerinin bazı bölgeleri için bugün de sıcak hava dalgası uyarısı yapıldı.

Mayıs 2016’da Racastan’ın Phalodi bölgesinde 51 dereceyle ülke tarihindeki en yüksek sıcaklık kaydedilmişti. Hindistan’da 31 Mayıs’ta sona eren muson öncesi üç aylık dönem, son 65 yılın en kurak dönemi olarak kayıtlara geçti.

Sıcaklığı azaltacak muson yağmurlarının ülkenin güney kesiminde bu hafta içinde başlaması bekleniyor.

 

10 yıl sonra bir ilk: Olimpos sahiline caretta carettalar yumurta bıraktı

Yoğun insan trafiği, çadır kurma, ateş yakma, araç girişi ve sabaha dek süren eğlenceler yüzünden caretta carettaların yumurta bırakmaktan vazgeçtiği Olimpos sahilinde, gönüllülerin çabası sonuç verdi. 10 yıl sonra ilk kez sahile çıkan iki kaplumbağa yumurta bıraktı.

Antalya’nın dünyaca ünlü 300 metrelik Olimpos sahilinde 10 yıldan sonra ilk kez iki caretta caretta yumurta bıraktı. Yumurtaları korumak için altı görevli çalışıyor. Kemer’e bağlı yaklaşık 3.7 kilometrelik Çıralı sahili ile ona bitişik Kumluca’ya bağlı Olimpos Sahili, Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) nesli tehlike altında kırmızı listedeki deniz kaplumbağası caretta carettanın yuvalama alanı.

Bitişik iki sahil, geçen yıl Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) 6’ncı Bölge Müdürlüğü, Beydağları Sahil Milli Park Müdürlüğü, Kemer ve Kumluca kaymakamlık ve belediyeleri, esnaf ve sivil örgütlerinin de desteklediği Çıralı Kıyı Koruma Koordinasyon Komisyonu tarafından korumaya alındı. Komisyon Başkanı Erdal Elginöz, Çıralı Sahili’nde uyguladıkları tüm tedbir ve yasakların Olimpos Sahili’nde de uygulandığını söyledi.

Ateş yakmak, çadır kurmak yasak

Olimpos Sahili’nin Çıralı’dan daha çok ateş yakma, çadır kurma, araç girişi ve sabaha kadar süren eğlence partilerine maruz kaldığını belirten Elginöz, 2000 yılı öncesinde 17’ye kadar çıkan yuva sayısının yaklaşık 10 yıl önce sıfıra düştüğünü kaydetti. Yoğun insan trafiği nedeniyle yıllardır kirlenen sahilin gönüllüler tarafından ciddi ölçüde temizlendiğini belirten Elginöz şunları söyledi: “Alınan tedbirler ve uygulamalar sayesinde yıllar sonra ilk defa geçen sene 20’ye yakın carettanın Olimpos sahiline çıkışını gördük. Ancak kokudan olabilir yumurta bırakmadan ‘U’ dönüşü yapmışlardı. Bu yıl ise yaklaşık 10 yıl sonra ilk yuva oluştu”

Elginöz, Olimpos sahilinde de nisan sonu, ekim ayları arasında çadır kurma, ateş yakma, eğlence partileri ve araç girişi gibi birçok yasağın uygulandığını dile getirdi.

Sabaha kadar nöbet

Erdal Elginöz, Çıralı ve Olimpos sahilinde ekim sonuna kadar DKMP’nin İŞKUR vasıtasıyla verdiği destekle altı caretta caretta koruma görevlisi ve 20’ye yakın gönüllünün, dönüşümlü olarak toplam dört kilometrelik iki sahilde sabaha kadar nöbet tuttuğunu, ayrıca Olimpos’ta üç kişinin de sabaha kadar görev yaptığını söyledi.