Ana Sayfa Blog Sayfa 2485

‘Çanakkale maden ocağı’

Çanakkale Terziler köyünde kuvars ocağı projesi için ÇED başvurusu yapıldı. Maden aranacak alan Atikhisar Barajı koruma alanında yer alıyor. Çevreci örgütler, başvuru yapan firmanın ‘kuvars çıkaracağız’ aldatmacasıyla altın madeni açacağını belirterek, ‘Bizi kandırmaya kalkışmayın’ diyor.

Çanakkale’nin içme suyu kaynağı olan Kazdağları’ndaki Atikhisar Barajı, yeni bir altın madeni tehditiyle karşı karşıya. Orta Truva Madencilik’in Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurduğu proje alanı barajın koruma bölgesinde yer alıyor. Bakanlıklara seslenen Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği yetkilileri, “Dünyada üretilen altının aşağı yukarı tümünün, kuvarslı ya da şistli damarlardan ve altınlı kumlardan çıkarıldığına,  kuvars minerali ile altın arasında güçlü bir ilişki bulunduğuna dikkat çekerek, “Bizi kandırmayın. Bu proje derhal iptal edilmelidir” dedi.

Kaz Dağları yöresinde daha önce aralarında başvuruyu yapan Orta Truva Madencilik de olmak üzere diğer altın madenciliği şirketleri kuvars madenciliği başvurusunda bulunduğuna, daha sonra sürecin arkasından altın madenciliği çıktığına dikkat çeken Dernek açıklamasında, “Ey yetkililer, Çanakkale bölgesini daha ne kadar talan ettireceksiniz. Bir karış yer kalmadı’ ifadeleri kullanıldı.

Başvuruda bulunan firmanın Kanadalı birer altın madeni şirketi olan TECK Madencilik Sanayi ve Pilot Investment Inc.’nin ortak kuruluşu olan bir altın madenciliği şirketi olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Biliyoruz ki “kuvars çıkaracağız” sözü koca bir yalan ve kandırmacadır. Bölgeye sessiz sedasız, ÇED’siz girmenin bir yoludur” denildi.

Altın kandırmacası

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Yine altın madeni, yine Çanakkale, yine kandırmaca! Ey yetkililer, Çanakkale bölgesini daha ne kadar talan ettireceksiniz? Bir karış yer kalmadı!

Atikhisar Barajı koruma havzasında yeni bir altın madeni projesi daha. Akıl alır gibi değil! Ey Çanakkaleliler, artık yeter deyin, suyunuza sahip çıkın! Toprağınıza sahip çıkın!

17 Haziran 2019 tarihinde Çevre ve Bakanlığınız sayfasından kamuoyuna duyurulan ve ÇANAKKALE ili MERKEZ, ilçesi Terziler Köyü mevkiinde Orta Truva Madencilik San. Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan 200810227 Ruhsat Numaralı Sahada Kuvars (Sileks) Ocağı projesi “proje tanıtım dosyası” yayınlanmıştır.

Biz biliyoruz ki, “kuvars çıkaracağız” söz koca bir yalan ve kandırmacadır. Bölgeye sessiz sedası, ÇED’siz girmenin bir yoludur.

”Maden Teknik Arama Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan bilgide de belirtildiği gibi Dünyada üretilen altının aşağı yukarı tümü, kuvarslı ya da şistli damarlardan ve altınlı kumlardan çıkarılır” ve kuvars minerali ile altın arasında güçlü bir ilişki bulunur. Projenin yer aldığı yöre altın rezerv alanı olarak bilinmektedir. Başka altın madeni şirketleri tarafında yörede düzenlenmiş ve ÇED olumlu kararı almış maden projesi de bulunmaktadır. Proje başvurusunda bulunan Orta Truva Madencilik San. Tic. A.Ş. Kanadalı birer altın madeni şirketi olan TECK Madencilik Sanayi ve Pilot Investment Inc.’nin ortak kuruluşu olan bir altın madenciliği şirketidir. Kaz Dağları yöresinde daha önce aralarında Orta Truva Madencilik de olmak üzere diğer altın madenciliği şirketleri kuvars madenciliği başvurusunda bulunmuş daha sonra sürecin arkasından altın madenciliği çıkmıştı. Bu konuda Derneğimizin bir açıklaması olmuştur.

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği olarak, Çanakkale Merkez ilçesinin tek su kaynağı olan “Atikhisar Barajı” uzun mesafeli koruma alanında yer alan ve altın ile aynı IV. sınıf maden kategorisinde olan söz konusu kuvars ocağı projesinin kapasitesi itibariyle EK-2 listesi kapsamında yer almasının “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilmesi için tek başına yeterli bir dayanak olmadığını düşünmekteyiz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sesleniyoruz: Projenin konumu, bölgenin doğal yapısı ve mevcut altın madenciliği projeleri ile birlikte bölgenin toprak ve su varlıkları üzerindeki kümülatif etkilerinin değerlendirilebilmesi açısından söz konusu proje için  “ÇED Gerekli Değildir” kararı vermeyin. Bizi kandırmayın.

Enerji Bakanlığı’na sesleniyoruz: Bu proje derhal iptal edilmelidir.

Sürecin takipçisi olacağız! #kazdağıhepimizin”

 

Gezi Davası: Bu bir ‘eşeğin gölgesi davası’dır – Orhan Gazi Ertekin

Gezi Davası, bir başka yandan bakıldığında bütün olağanlıkların olağan dışı hale getirilmeye çalışılması bağlamında bir eşeğin gölgesi davasıdır: Mısır’a seyahat etmek suç, herhangi bir başka ülkenin sivil toplum lideri ile aynı dönemlerde Mısır’da bulunmak da suç, telefon ile konuşmak suç, yardım toplamak suç, toplantı yapmak suç, aynı GSM servisinden hizmet almak suç, aynı lokantada yemek yemek suç, iddianamede akla gelmemiş ama aynı mantıktan hareket ettiğimizde diş fırçalamak suç, sünnet düğünü yapmak suç, eşeğin gölgesini kiraya vermek suç…

Osman Kavala’nın 19 aydır, Yiğit Aksakoğlu’nun ise yedi aydır tutuklu olduğu 16 sanıklı “Gezi Davası” 24 Haziran 2019 gününden itibaren İstanbul’da başlıyor. Davanın iddianamesinin Kavala’nın tutukluluğunun 16’ncı ayında ve dahi Gezi olaylarından altı yıl sonra yazıldığını hatırladığımızda bütün bu sayıların bile tek başlarına davanın olağanüstü niteliğini anlamak için yeterli olduğunu düşünebiliriz. Fakat sayıların sadece Türkiye’nin yargı ve davalar tarihini bilmeyenler için bir olağanüstülük barındırdığı konusunda en başından okuyucuyu uyarmak gerekiyor. Absürtlük Türkiye yargısı söz konusu olduğunda daha derin bir “olağanüstülük” seviyesi anlamına gelir ki trajedi veya garip biçimde komedi unsurlarının ardı ardına dizildiği Gezi Davası geniş bir öyküler yığını ile okuyucunun şaşırma eşiğini en yüksek haline çıkarmaktadır. Gezi Davası, kendi kulvarında bir zirve midir? Evet…

Türkiye yargısının bütün o grotesk iddianameleri içinden Gezi Davası’nı ayıran, eşsiz hale getiren şeyler nelerdir peki? Davayı absürt yargılamalar dizisinde ilk sıraya yerleştiren birçok şeyden bahsedilebilir. Bir defa Türkiye siyasetinin bütün sıradan ve alışıldık eylemlerine “hükümet düşürme” suçlamasının yüklendiği bu dava gerçekte bir “eşeğin gölgesi davası”dır. O kadar çok serbest spekülasyonun yer aldığı bir dava düzeneğiyle karşı karşıyayız ki “Altın Ahududu Ödülü”nün neden bu iddianameye verilmesi gerektiğine dair gerekçeleri sıralamak bile oldukça yorucu olabilir. Ama biz kısaca hatırlatalım…

Altın Ahududu Ödülü 

Bir defa Gezi İddianamesi, baş düşman ilan ettiği “FETÖ Terör Örgütü” üyesi savcıların hazırladığı bir soruşturmanın, aynı sanıklarla ve aynı iddialarla ama bu kez FETÖ örgütünün de içinde yer aldığı bir “terör örgütleri koalisyonu”na yönelik açılmıştır. Absürtlük kafa karıştırıcı olabilir. Ucuz bir fırsatçılık bu iddianameyi Türkiye yargı tarihinin iddianameleri sıralamasında oldukça ön sıralara yükseltiyor. Açıkçası savcılık tarafından yaratıcı bir lego oyunu oynanmaktadır. Her şeyin her yere yerleştirilebilir olduğu, her şeyin her şey için kullanılabilir olduğu, her tür özel tercihin kabul edilebilir bulunduğu bir oyundan bahsediyoruz. Başka deyişle bir tür “makas-zamk yöntemi” kullanılıyor ve her şey mümkün hale geliyor. Terör örgütü yargıdaki güç ve kadrosunu kullanarak sanıklar hakkında bir ceza soruşturması açıyor. Sanık değişmiyor, iddia değişmiyor, iddianame değişmiyor. Ama garip biçimde her şey değişiyor ve soruşturmayı açan savcı da muhtemel sanıklardan birisi haline geliyor. Şöyle düşünün: Bu dava terör örgütü ilan edilen FETÖ tarafından açılmış olsaydı aynı fiilleri, aynı sanıkları içerecekti. Hükümet tarafından açılıyor gene aynı fiilleri ve aynı sanıkları kapsıyor. Ama bu kez soruşturmayı açan FETÖ örgütü de sanıklar arasına katılıyor. Trump tarafından açılan soruşturmanın Trump’a karşı kullanıldığını düşünün! Hukuken olması gerektiği üzere ayrı bir soruşturma açılmıyor. Açılan soruşturma soruşturulmuyor. Aynen alınıp devam ettiriliyor. Bu durum iddianamenin hukuki teknik ve kapasitesini ikincilleştirip herkesin her şeyin içinde olduğu, herkesin her suçu işlediği garip bir yap boz oyununun aracı haline getirilmesine yol açıyor. Kara mizah ve absürtlük herkesi tehdit edecek kadar derinlerdedir artık. Gelelim ikinci meseleye ki o da iddianamede bir türlü somut olarak görülemeyen, tanınamayan birkaç hayalet ile ilişki kurulmak suç olarak tasnif ediliyor. Savcı, kendi karşılaşmadığı, görmediği, görüşmediği, ifadesini almadığı ve dahi bilmediği delilleri birer hayalet olarak iddianamenin içine yerleştirmiş durumda: Maraviç, Soros vb. gibi. Bunlar iddianamede “varlık” halinde değiller. Kim oldukları, ne yaptıkları anlaşılamıyor. Zaten hiçbir failleri aktarılmıyor. Anlatılmıyor. Aslında yoklar ve yokluklarıyla iddianamede varlar. Yani tam anlamıyla birer hayaletler geçidi ile iddianame kurgulanıyor. Böylece iddianame bir hayaletin ayak izlerini takip ederek kendini gerekçelendirmeye çalışmış oluyor. Ve Altın Ahududu Ödülü için üçüncü noktaya gelelim ki o da iddianame oldukça geniş ve serbest spekülasyon yapma hakkını kullanırken sanıklardan hukuki savunma yapmalarını talep etmektedir. Savcı, serbest çağrışımlarla düşünüyor ve sonuçlara gidiyor. Adeta şiir yazıyor iddianameyi kullanarak. Yurttaşların bir hukuki metin içinde suçlanması türü olarak Gezi iddianamesi Türkiye yargısının tarihi davaları göz önüne alındığında absürtlük sıralamasında büyük oy farkıyla birinci sıraya yerleşecektir. Bu yargı kendi sadrazamını (Mithat Paşa), kendi Başbakanı’nı (Adnan Menderes) Maliye Bakanı’nı (Cavit Bey) kendi Genel Kurmay Başkanı’nı (İlker Başbuğ) ve daha kimleri yargıladı. Fakat her biri bir başka absürtlük içermesine rağmen bu kadar trajik ve komik unsurları bir araya getiren bir başka iddianame daha olmamıştı. Şimdi Altın Ahududu Ödülü’nü neden hak ettiğini anlatabildim mi? Eşeğin gölgesi davası da işte bu trajikomik durumun bir başka bahsi olarak öne çıkmaktadır. Şöyle ki:

Eşeğin Gölgesi davası 

Gezi Davası, bir başka yandan bakıldığında bütün olağanlıkların olağan dışı hale getirilmeye çalışılması bağlamında bir eşeğin gölgesi davasıdır: Mısır’a seyahat etmek suç, herhangi bir başka ülkenin sivil toplum lideri ile aynı dönemlerde Mısır’da bulunmak da suç, telefon ile konuşmak suç, yardım toplamak suç, toplantı yapmak suç, aynı GSM servisinden hizmet almak suç, aynı lokantada yemek yemek suç, iddianamede akla gelmemiş ama aynı mantıktan hareket ettiğimizde diş fırçalamak suç, sünnet düğünü yapmak suç, eşeğin gölgesini kiraya vermek suç… Evet, iddianamenin komediden trajediye döndüğü yer de tam burası. İddianame her yurttaşın olağan gündelik hayat işlerinin birer suç olduğunu iddia ederek tüm toplumu bir “eşeğin gölgesi” bahsine çağırıyor. Nitekim Türkiye “eşeğin gölgesi davası” bakımından da oldukça geniş tecrübelere sahip bir ülkedir. Bir başka eşeğin gölgesi davası olan Ahmet Altan-Mehmet Altan davasında şöyle yazmıştık: “Eşeğin gölgesi davası”, 18’inci yy.’de Cristoph Martin Wieland’ın yazdığı bir komedi-hiciv oyunudur. “Adıyamanlı” Lucianus’un da benzer hicivleri vardır. Haldun Taner ise hikayeyi yerelleştirerek tiyatro oyununa aktarmış ve eğlence dozunu daha da artırmıştır. Hikaye şudur: Dişçi çırağı Mestan, eşekçi çırağı Şaban’dan bir eşek kiralar. Şaban’ın da bir işi nedeniyle eşeği kiralayan Mestan ile birlikte gitmesi gerekir. Beraber yola çıkarlar. Güneşli bir saatte mola verirler ve Mestan eşeğin gölgesine oturunca Şaban “Ben sana eşeği kiraladım eşeğin gölgesini değil” diyerek diretir. Şaban ile Mestan arasında “eşeğin gölgesi olur mu/ kiralanır mı?” üzerine bir tartışma başlar. Konuya önce avukatlar, arkasından hakimler, arkasından tüm siyasi gruplar, tarikatlar katılır ve eşeğin gölgesinin olup olamayacağı tartışması toplumsal bir cepheleşmenin konusu haline gelir. Dava başlar. Toplum ikiye ayrılmıştır. Şaban ile Mestan’ın öznel kavgası ve absürt tartışması toplumun nesnel bir kavgasına dönüşmüştür ve tüm taraflar haklılığından çok emindir. Dava devam eder. Fakat Şaban ile Mestan artık yorulmuşlardır. Basit bir tartışmanın geldiği nokta artık onların gündelik hayatları için çekilmez bir hale gelmiştir. Fakat, yargı artık işini ciddiye almaktadır. Toplumsal gruplar ve cepheler de öyle. Dava sürer. Fakat, Şaban ve Mestan artık mahkemeye kızmaya başlarlar ve en sonunda mahkemeye hakaretten ceza alırlar. Eşeğin Gölgesi Davası, avukatlar, hakimler, savcılardan oluşan yargı endüstrisi ile siyasi ve toplumsal bölünmelerin doğasının absürt iddialara bile nasıl nesnel ve olağan anlamlar kazandırabildiğini gösteren çarpıcı bir hikaye içermektedir.” (Eşeğin Gölgesi Davaları ve Altanların Yargılanması, 20 Şubat 2018)

İddianamedeki olaylar ve suç fiillerine kabaca göz atıldığında bile Gezi Davası’nın tıpkı yazarlar Ahmet-Mehmet Altanların yargılanması gibi bir “eşeğin gölgesi davası” olduğu, resmi bir devlet belgesini, bir iddianameyi kullanarak bütün öznel tercihlere ciddiyet kazandırmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Bakalım soruşturma süreci ve sonucu bu olan davanın kovuşturma süreci nasıl yaşanacak? Yargılama sonucunun Altanların davası gibi trajik olmayacağını umalım ki Türkiye yargısı kendi enkazından en azından yeniden çıkabileceği bir fırsat yakalayabilmiş olsun…

Türkiye yargısı yeni “eşeğin gölgesi davaları”nı kaldıramayacağı gibi geçmişteki bu tür bütün davalarla hesaplaşmak için de bu dava bir fırsat olacaktır. Zaman artık yargıda da yeniden silkinme dönemidir…

(Gazete Duvar’dan alınmıştır.)

Onbinlerce kişi başkanını karşıladı

Beylikdüzü’nde onbinlerce kişinin karşıladığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu: Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk Cumhuriyeti’nin projesiyim.

Resmî olmayan sonuçlara göre İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık seçimlerini kazanan Ekrem İmamoğlu, geçen dönem başkanlık yaptığı Beylikdüzü’nde vatandaşlarla buluştu.

İmamoğlu’nu Beylikdüzü‘nde büyük bir kalabalık karşıladı. Araç meydana güçlükle ulaştı.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kalabalığa yaptığı konuşmada, “Barışmaya, uzlaşmaya, sohbet etmeye geldik. Birbirimizi sevmeye geldik İstanbul” dedi.

İmamoğlu’nun Cumhuriyet etkinlik alanında yaptığı açıklama şöyle:

“Ben insanımı çok seviyorum. Kim olduğunun önemi yok, etnik kökeni yok, insan var insan. Biz insana saygıyla, inanca saygıyla, biz bu şehrin çocukları, gençleri, kadınları, beyefendileri, kısacası herkes için geldik.

Hiç kimsenin yaşamı, biçimi, giyimi, kuşamı bizi ilgilendirmiyor. Herkesi kucaklamaya geldik.

Biz bu şehirde inançlara saygı için geldik. İnsanlara sevgiyi, biz bu topraklarda var olan geleneği hatırlatmaya geldik. Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Hacı Bektaşi Veli’yi hatırlatmak için geldik.

Alevisi, sünnisi herkesi kucaklamaya geldik.

Biz bu şehirde maneviyatını bilen, sahip çıkan, milli değerlerine her daim sahip çıkan, vatanının bölünmez bütünlüğünü savunan, her yerde ‘tam bağımsız Türkiye’ diyen, fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştireceğiz. Ne sizi aldatacağız, ne de aldanacağız.

İstanbullular hepinizin huzurunda, İstanbullu hemşehrilerime şunu söyleyeceğim; ben bir projeyim. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk Cumhuriyeti’nin projesiyim.

Siyaseti ahlakla buluşturacağız. Benim bu şehirde hepinize söz veriyorum, çocukları, gençlerin Ekrem abisi olmaya geliyorum. Çok güzel işler başaracağız. Bugün demokrasiyi tamir edeceğiz. 6 Mayıs’ta bir avuç insana en güzel cevabı verdiniz, helal olsun size. Artık güleceğiz.

Bu akşam harika bir akşam. Bu akşam muazzam bir akşam. Kıymetli hemşehrilerim size layık olmak için çok çalışacağız. Bütün İstanbul’un huzurunda eşime, çocuklarıma, gençlerine, “Her şey çok güzel olacak” diyen Berkay’a, aileme yürekten teşekkür ediyorum. Benim ailem, benim nefes almamı sağlayacak, bana güç katacak. Sizin huzurunuzda söz veriyorum benim ailem sadece bana destek olacak. Siyaset hizmet, görev alanıdır. Hizmet edeceğiz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyorum. İttifakımız İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e, Buğra Bey ve Canan Hanım’a teşekkür ediyorum. İstanbul İttifakı’na teşekkür ediyorum.

İstanbul İttifakı’nda herkes var. HDP’li, AK Partili, MHP’li, DSP’li, BBP’li kardeşlerim vardır. Partiler hizmet için araçtır.

Asıl olan millettir. Her zaman millet üstündür, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bunu hiç unutmayacağız. Yarından itibaren çalışmaya başlayacağız.

Bu güzel akşamda bizi yalnız bırakmadınız, bundan sonra da yalnız bırakmayın. İstanbul’u hep birlikte ayağa kaldıracağız. Kısa zamanda büyük işler başarmamız lazım. Yol arkadaşlığınız için çok teşekkür ediyorum. Herkese selam söyleyin, herkesi kucaklayın. Hepinizin hemşehrilerimize selam söyleminizi istiyorum. Kimseyi ayrıştırmayın, artık partizanlık bitti. Artık liyakat ve ahlak var. Artık hak, hukuk, adalet var.

Siyasetle de barışacağız. Bu toplum özgürlüklerle de buluşacak. Ben milletimize, milletimizin demokrasine inanıyorum.

Beni kutlayan sayın Cumhurbaşkanı ve rakibim Yıldırım’a da teşekkür ediyorum.

İstanbul seçimini yaptı: İmamoğlu oylarını 57 kat artırarak yeniden başkan

Ekrem İmamoğlu’nun oylarını 31 Mart yerel seçimlerine göre, 57 kat artırdığı yenilenen İstanbul seçimlerinde iki rakip arasındaki fark ise 777 bin 581 oy oldu.

AKP’nin 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından yaptığı itirazlar üzerine, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul için verdiği iptal kararına istinaden bugün (23 Haziran) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi yenilendi. Açılan sandıkların yüzde 99’una göre Ekrem İmamoğlu, seçimi yeniden kazandı. YSK’nın 31 Mart’ta geçersiz oyların düşülmesinin ardından açıkladığı birleştirme tutanaklarına göre rakibi Yıldırım ile arasındaki fark 13 bin 729’du. 23 Haziran seçimlerinde ise, resmi olmayan sonuçlara göre; rakibinden 777 bin 581 oy fark ile seçimi önde tamamlayan İmamoğlu, Binali Yıldırım’la yarışta elde ettiği farkı 31 Mart’a göre yaklaşık 57 kat (56,6) arttırdı. İmamoğlu, aldığı oy oranı ile 1984’te yüzde 49,7 oy alan Bedrettin Dalan, 1994’te yüzde 25,2 oy alan Erdoğan ve 47,9 oy alan Kadir Topbaş‘ı geride bıraktı.

İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde 39 ilçede 31 bin 342 sandıkta, 10 milyon 560 bin 963 kişi oy kullandı.

Seçimde Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu, Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım, Saadet Partisi adayı Necdet Gökçınar, Vatan Partisi adayı Mustafa İlker Yücel ve 17 bağımsız aday İBB başkanı olmak için yarıştı.

ANKA Ajansı’nın geçtiği verilere göre sandıkların yüzde 96.26’sı açıldı. Ekrem İmamoğlu yüzde 54.30 ; Binali Yıldırım yüzde 44.79 oy aldı.

Anadolu Ajansı‘nın paylaştığı verilere göre ise, sandıkların yüzde 99.37’si açıldı.  Ekrem İmamoğlu yüzde 54.03; Binali Yıldırım yüzde 45.09 oy aldı. İki aday arasında 777 bin 581 oy farkı bulunuyor.

Yıldırım: İmamoğlu’nu tebrik ediyor, hayırlı hizmetler diliyorum

AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı açıklamada, “Rakibim Ekrem İmamoğlu önde gidiyor, kendisini tebrik ediyor, başarılar diliyorum. İstanbulluların verdiği kararın gelecek beş yıl için kadınlarımız, çocuklarımız ve bütün İstanbul’da yaşayanlar için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” dedi.

Yıldırım, partisinin İstanbul İl Başkanlığı binasından çıkarken “İl Başkanı istifa” sesleri yükseldi.

İmamoğlu: İstanbul’da şatafat dönemi bitmiştir

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, yenilenen seçimlerle 16 milyon İstanbullu’nun adalete olan güveninin tazelendiğini belirterek, “Artık İstanbul’da israf, şatafat, kibir, ötekileştirme, ön yargı dönemi bitmiş, kardeşlik, sevgi dönemi başlamıştır” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, İmamoğlu’nun açıklama yaptığı sırada sosyal medya hesabından “Her şey çok güzel olacak demiştik ve her şey çok güzel oldu!” paylaşımı yaptı. Sonuçların açıklandığı sırada da CHP’nin seçim koordinasyon merkezinde “Güzel günler göreceğiz” ve “Her şey çok güzel olacak” sloganları atıldı.

Sadi Güven: Mazbata hak edene teslim edilecek

İstanbul seçimlerinde itiraz süreci olduğunu hatırlatan YSK Başkanı Güven, ‘İtiraz süreci bittiğinde mazbata hak edene teslim edilecektir’ dedi.

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı (YSK) Sadi Güven, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi hakkında açıklama yaptı. Sandık kurullarının sayım döküm cetvellerinin ilçe seçim kurullarında hazırladıklarını söyleyen Sadi Güven, “İlçe seçim kurullarımız bu tutanakları tarayarak sisteme girmektedirler. Sandık sonuç tutanakları YSK’ya geldiği anda eşzamanlı olarak seçime katılan siyasi partilerle paylaşılmaktadır” dedi.

Yasak kalkmadan sonuç açıklayanlar için suçduyurusu

“Resmi olarak sistemimizde taranan sandık sonuç sayısı yüzde 65 civarında, 19 bin 910 sandık taranmış vaziyette” diyen Güven, “Tahminen yarım saat içinde tüm sandıklar taranmak suretiyle sisteme işlenmiş olacak” ifadelerini kullandı.

Kesin seçim sonuçlarının YSK’nin internet sitesinden açıklanacağını dile getiren Güven şunları söyledi: “Bu seçim sonuçları da en kısa sürede vatandaşlarımızın incelemesine açılacaktır. YSK ekseriyeti siyasi parti üyelerinden oluşan sandık kurulları ile ilçe seçim kurullarından gelen sonuçları alt alta toplayarak seçim sonuçlarını ilan etmektedir. Bu sonuçları en kısa zamanda yapacağız.”

Seçim sonuçlarıyla ilgili yayın yasağı kalkmadan haber yapan medya kuruluşlarıyla ilgili şikayetçi olunacağını aktaran Güven, “Yayın yasağı kalkmadan sonuç açıklayanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır. Bir itiraz süreci var. İtiraz süreci bittiğinde mazbata hak edene teslim edilecektir” dedi.

HDP’den İmamoğlu’na tebrik mesajı: Türkiye’yi demokratikleştirelim

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, İstanbul belediye başkanı seçilen ‘millet ittifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ederek “Bu seçimlere katılan 16 milyon İstanbullu’ya teşekkür ediyorum. HDP seçmenine, Kürt halkına bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.

HDP İstanbul İl Eş Başkanları Esengül Demir ve Cengiz Çiçek de resmi olmayan seçim sonucuna ilişkin yazılı açıklama yaptı. Ortaya çıkan sonucun ‘toplumsal bir demokratik mücadele sürekliliğine dönüşeceğine inanıldığının‘ vurgulandığı açıklamada şöyle dendi:

“Değerli Yoldaşlar;

Kayyumlara, siyasal soykırım operasyonlarına, Sur ve Cizre’deki katliamlara, emeğin sömürüsüne, doğanın talanına, kadınlara yönelik cins kırımına, gençlerin geleceksizleştirmelerine karşı eşitlik, adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelesine katkılarınızdan dolayı yürek dolusu şükranlarımızı sunuyoruz.

Sandıkta ortaya çıkan demokratik ittifak ruhunun seçim süreçlerini aşan toplumsal bir demokratik mücadele sürekliliğine dönüşeceğine olan inancımızla sizleri selamlıyoruz. 24 Haziranla birlikte demokrasi ve özgürlük mücadelesi için görev başındayız.

Demokrasi İttifakını örelim Türkiye’yi demokratikleştirelim! Bitmeyen sevgi ve selamlarımızla!”

Paylan: Tek adam rejimi çökmüştür, demokrasiyi tamir etmeliyiz

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ise İstanbul’da tekrarlanan seçimlerle ilgili ilk sonuçları değerlendirdi. Paylan, “Türkiye’de tek adam rejimi çökmüştür. Bu çöküntü üzerinden tekrar demokrasiyi tamir etmeliyiz” dedi.

HDP seçmeni üzerinden yapılan spekülasyonları hatırlatan Paylan şunları söyledi: “HDP seçmeni bir öncekinden çok daha kararlı bir şekilde sandığa gitti. Şu an itibarıyla tek adam rejimi çöktü, bu seçimin en önemli sonucu budur. Çoğulcu bir demokrasi için şimdi hep beraber elleri kolları sıvamalıyız ve hemen yarın kazanan ya da kaybeden diye bakmadan demokrasi için hep beraber mücadeleye devam etmeliyiz.

‘Yarından itibaren demokrasi için çalışmalıyız’

“HDP seçmeni üzerinden pekçok spekülasyon yapıldı. Artık HDP’li, CHP’li, AKP’li, İyi Partili meselesini bir kenara bırakalım. Türkiye’de tek adam rejimi çökmüştür. Bu çöküntü üzerinden tekrar demokrasiyi tamir etmeliyiz. Kürt, Türk, Ermeni demeden bütün Türkiyeliler için hep birlikte yarından başlayarak bütün siyasetçiler olarak çalışmalıyız.”

Kılıçdaroğlu: Darbeyi İstanbullular çözdü

CHP Genel Merkezi’nde partililere seslenen Kemal Kılıçdaroğlu, “Ekrem Beyin rakipleri kazanamamış olabilirler ama üzülmesinler, unutmasınlar. Kazanan Türkiye demokrasisidir” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından parti genel merkezinin bahçesindeki otobüsün üzerinden, bekleyenlere seslendi.Sloganlar eşliğinde konuşan Kılıçdaroğlu’na CHP milletvekilleri Levent Gök, Faik Öztrak, Tuncay Özkan ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş eşlik etti.

“Türkiye demokrasiye inananlarla gurur duyuyor” diyerek sözlerine başlayan Kılıçdaroğlu “AK Partili, ülkücü, MHP’li ve HDP’li kardeşlerime teşekkür ediyorum” dedi. Kılıçdaroğlu, “İki kez arka arkaya bir ay arayla İstanbul’a belediye başkanı seçilmek de herkese nasip olmaz. Bundan sonra artık hiçbir engel yok” diye konuştu.

CHP liderinin konuşmasının satır başları şu şekilde:

Her şey Adalet Yürüyüşüyle başladı: Bütün dünya, demokrasiye inanan Türkiye ile gurur duyuyor. Demokrasiyi sonuna kadar savunanlarla herkes ama herkes gurur duyuyor. Ben bu milletin ferasetine güveniyorum diyordum. Kapalı kapılar ardından demokrasiye darbe yapıldı ve bunu İstanbullular sonlandıracak diye güveniyordum. Her şey adalet yürüyüşüyle başladı. Herkes huzur istedi hak hukuk adalet dedik. Herkese sesimizi duyurduk. Hakkı hukuku ve adaleti istedik. Getirmek istemediler. Bütün engelleri hep birlikte aştık. En son İstanbul seçimlerinde aştık.

Demokrasi destanı yazdık: Bizler hep birlikte emin olun bir demokrasi destanı yazdık. Her türlü baskıya rağmen, kullandıkları devletin bütün imkanlarına rağmen bu ülkenin insanı baskıdan yana değil demokrasiden yana tavrını koydu. Cumhuriyeti şimdi demokrasiyle taçlandırıyoruz ve bunu güçlendireceğiz.

Tarihin en önemli süreçlerinden birini yaşadık: Bu demokrasi destanın yazılmasında önce CHP’nin bütün örgütlerine şükranlarımı sunuyorum. Partiye üye olmaksızın demokrasi için mücadele edenlere şükranlarımı sunuyorum. Ekrem İmamoğlu’nu destekleyen yakınlarına telefon eden bütün 80 milyon vatandaşıma teşekkür ediyorum. İYİ Parti Genel Başkanı’na, İYİ Partililere teşekkürlerimi iletiyorum. Bize destek veren AK Partili, ülkücü, MHP’li, HDP’li kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum. Bizler tarihin en önemli süreçlerinden birisini yaşadık. Farklı siyasal görüşlerde olmakla birlikte demokrasi konusunda bir araya geldik.

Türkiye gerçek gündemine dönmeli: Artık hiçbir güç mazbatayı vermemezlik edemez. Kapalı kapılar ardında hiç kimse millet iradesine darbe yapamaz. Hakkı hukuku ve adaleti her yerde ve her ortamda savunacağız. Türkiye gerçek gündemine dönmeli. Bu ülkenin işçisi çiftçisi, emeklisi, toplumun büyük kısmında huzursuzluk vardı. Demokrasi çıtasını birlikte yücelteceğiz. Mücadelemizi kadınlarla birlikte erkeklerle birlikte yapacağız. Mücadelemizi çocuklarla engellilerle birlikte yapacağız. Şimdi demokrasiyi yüceltme zamanı. Birlikte sorunlarımıza sahip çıkacağız.

İki kez arka arkaya seçilmek herkese nasip olmaz: Ekrem beyin rakipleri kazanamamış olabilirler ama üzülmesinler,unutmasınlar kazanan Türkiye demokrasisidir. Mazbatasını alacak hakkı ikinci kes teslim edilecek. Her belediye başkanına da nasip olmaz. İki kez arka arkaya bir ay arayla İstanbul’a belediye başkanı seçilmek de herkese nasip olmaz. Bundan sonra artık hiçbir engel yok.

 

Erdoğan’dan twit, Bahçeli’den yazılı açıklama

Cumhurbaşkanı Erdoğan Twitter’den imamoğlu’nu tebrik etti. Millet İttifakı’nda ortağı Bahçeli, yazılı açıklamasında “Türkiye esas gündemine dönmeli, seçim süreci kapanmalıdır”dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucu hakkındaki Twitter hesabından açıklama yaptı. Erdoğan, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimi sonuçlarının İstanbul’umuz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Milli irade bugün bir kez daha tecelli etmiştir. Gayrı resmi sonuçlara göre seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.

‘Cumhur ittifakı ilkeleriyle 2023’e…’

Artık  2023 hedefleri için çalışacaklarını belirten Erdoğan, “Bundan önce olduğu gibi önümüzdeki süreçte de demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, ülkemizin barış, refah ve istikrarından taviz vermeden, Cumhur İttifakı’nın ilkeleri çerçevesinde, birlik ve beraberlik içinde, 2023 hedeflerimize yürüyeceğiz” dedi.

Ay sonunda Japonya’da yapılacak G-20 Zirvesi’ne katılacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu ay sonu gerçekleştirilecek G-20 Zirvesi, Çin ziyareti ve ardından Güney Avrupa ve Balkanlar Zirvesi başta olmak üzere, Türkiye’nin önündeki tüm iç ve dış meselelere, milli menfaatlerimiz doğrultusunda titizlikle eğilmeye devam edeceğiz.”

Seçim sonuçlarına ilişkin yazılı bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de , “Sandık demokrasinin namusudur ve herkes saygı duymalı. İstanbul’da milli iradenin tercih ve eğilimi ortaya çıktı” dedi.

Bahçeli’nin açıklaması şöyle:

‘Saygı duyulmalıdır’

– Ülkemizi uzun bir süre meşgul eden 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Seçimi tamamlanmış, resmi olmayan geçici sonuçlar belli olmuştur. İstanbul’da milli iradenin tercih ve eğilimi ortaya çıkmıştır. Sandık demokrasinin namusudur ve herkes tarafından titizlikle saygı duyulmalıdır.

‘Ne getirip ne götüreceğini göreceğiz’

– İstanbul temelli yaygın ve yoğun tartışmalar sandık marifetiyle sonuca bağlanmış, süreç nihayete ermiştir. Katılım oranının muteber bir seviyede tezahür etmesi de sevindirici bir gelişmedir. Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın ruhuna uygun olacak şekilde üzerine düşen sorumluluğu harfiyen yerine getirmiş, Sayın Binali Yıldırım’a azim ve kararlılıkla destek vermiştir. Buna sağduyu ve vicdan sahibi her insanımız kefil ve şahittir.

– 31 Mart’ta İstanbul seçimlerine damga vuran usulsüzlük ve yolsuzlukların gölgesinde iptal edilerek tekrarı yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Seçimi demokrasi tarihimizde unutulmayacak olay ve ilişki ağlarına sahne olmuştur. Haksız ve hukuksuz mağduriyet üzerine bina edilen çarpık siyaset dilinin İstanbul’a ne getirip ne götüreceğini önümüzdeki süreçte daha iyi görmek mümkün ve muhtemeldir. Milli iradenin ipotek altına alınması gayesiyle tedavüle sokulan algı oyunları, kamçılanan istismar ve inkâr siyaseti maalesef kaygı verici ölçüde mesafe almış, ileri derecede propaganda diline hâkim olmuştur.

‘Erken seçim bahsi, ülkemize büyük kötülük’

-Şu anki tabloya göre CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayının öne çıkması 23 Haziran seçimine bakışımızı asla değiştirmeyecek, hakkın ve hakikatin safındaki inançlı duruşumuzu etkilemeyecektir. Türkiye artık esas gündemine dönmeli, seçim süreci kapanmalıdır. Bu kapsamda yeni bir erken seçim bahsi açmak ülkemize yapılacak en büyük kötülükler arasındadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ihtiyaç duyduğu reformlar, yasal düzenlemeler, kurumsal düzeltmeler ve geleceği kavrayıp kucaklayan milli stratejiler ortak akıl ve ortak çabayla hayata geçirilmelidir. 2023 Lider Ülke Türkiye vizyonuna birlik ve beraberlik içinde ulaşılmalıdır. Türk milleti ertelenmesi ve ötelenmesi imkânsız olan ağır meselelerinin hallini ve hafifletilmesini sabırla beklemektedir.

– Bilinmelidir ki Cumhur İttifakı kutlu varlığını güçlü bir şekilde muhafaza ve müdafaa edecektir. Hiç kimse Cumhur İttifakı üzerinde spekülasyona tevessül etmemelidir. Kaldı ki Türkiye’nin artan iç ve dış sorunlarına karşı Yenikapı ruhuyla hareket edeceğimiz tartışmasız bir gerçektir. 23 Haziran seçimi sonuçlarını yanlış yorumlayıp şımarıklığa heves edenler varsa yanlış hesabın mutlaka ters döneceğini iyi bilmelerinde yarar olacaktır.

– İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Seçiminin ülkemize, milletimize ve İstanbul’umuza hayırlı olmasını diliyorum.”

 

Akşener: Millet sandık darbesine kararlı bir cevap verdi

Akşener, yenilenen İstanbul seçimi sonuçları için, Türk demokrasi tarihi, sandık tekmeleyenlere bizzat milletimizin verdiği derslerle doludur’ dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ‘Millet ittifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul belediye başkanı seçilmesinin ardından “Türk demokrasi tarihi, millet iradesini yok sayanlara, sandık tekmeleyenlere, bizzat milletimizin verdiği derslerle doludur”  diye konuştu.

31 Mart’ta yapılan seçimlerde İstanbul’u İmamoğlu 13 bin 789 oy farkla kazanmış, AKP’nin itirazı üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçimi iptal ederek 23 Haziran’da yenilenmesine karar vermişti. Anadolu Ajansı’na göre saat 20.25 itibariyle sandıkların yüzde 99.4’ü açıldı. İmamoğlu’nun oy oranı yüzde 54.03 iken Cumhur İttifakı’nın  adayı Binali Yıldırım’ın oy oranı yüzde 45.09. İki aday arasındaki oy farkı ise 777 bin 581.

Akşener, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul seçimini iptal etmesine ilişkin “6 Mayıs’ta YSK eliyle yapılan sandık darbesine olgunlukla ve kararlı bir cevap vermiştir”diyerek ekledi:“23 Haziran seçimi, 31 Mart’taki seçim sonucunu, hukuksuzca ve keyfi olarak yok sayan, hukuk tarihimize kara bir leke olarak geçecek bir gerekçeyle iptal eden iktidar ve küçük ortağına yapılmış ciddi bir uyarıdır. ‘Milletimiz ‘Söz de karar da benimdir’ demiştir’”

İYİ Parti lideri sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Milletimiz bu zihniyetin kulağını çekmiştir. İradesine sahip çıkmış ve sandığı tekmeletmeyeceğini bir kez daha kalın harflerle ifade etmiştir. Bu yanıyla da 23 Haziran tarihi, demokrasi tarihimizin altın sayfalarından biridir. Şimdi herkes başını iki elinin arasına almalı, aziz milletimizin verdiği mesajı doğru okumalıdır. Milletimiz ‘Ben yaptım oldu’ diyenlere, ‘Dur orada. Söz de, karar da benim’ demiştir. Milletimiz, Türkiye’yi aile şirketi gibi yönetme hevesinde olanlara, ‘Bu ülkenin tapusu ortaktır ve ben de hissedarım’ demiştir. Ve milletimiz, demokrasi fukarası akıllara, unutamayacakları bir ders vermiştir.

‘İstanbullular gasp edilen hakkı teslim etti’ 

İstanbullu hemşehrilerim, seçilmiş büyükşehir belediye başkanı olan sayın Ekrem İmamoğlu’nu, 23 Haziran’da bir kez daha seçerek, gaspedilen hakkını teslim etmiştir. Hem vicdani hem de hukuki bir hak ve gerçek, millet iradesinin mührüyle tescil edilmiştir. Türk Milleti’ne, yazdığı bu demokrasi destanı için bir kez daha şükranlarımı sunuyor, sayın Ekrem İmamoğlu’na başarılar diliyorum.”

 

İmamoğlu: Bu bir zafer değil, yeni bir başlangıç

‘Saatleri, durdurarak zamanın akışını asla örtemezsiniz. Bugün sandıklardan oy pusulalarının yanı sıra aynı zamanda bir de hesap pusulasının çıktığını duyurmak isterim.’

Kesin olmayan sonuçlara göre, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yenilenen seçimlerle 16 milyon İstanbullu’nun adalete olan güveninin tazelendiğini belirterek, “Artık İstanbul’da israf, şatafat, kibir, ötekileştirme, ön yargı dönemi bitmiş, kardeşlik, sevgi dönemi başlamıştır” dedi.

Sandık görevlilerinin sonuçlar kesinleşene kadar bulundukları yeri terk etmemeleri gerektiğini ifade eden İmamoğlu,  “Sandık görevlisi arkadaşlarıma, kat görevlisi arkadaşlarıma ve hukuk sorumlularına, ilçe seçim kurulundaki arkadaşlarıma sonuç netleşinceye kadar görev başında kalmalarını istiyorum. Sandıklarınızın, ilçe birleştirme tutanakları kesinleşinceye kadar sandıkları terk etmemenizi rica ediyorum” diye konuştu.

İmamoğlu CHP İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenerek, “Daha hızlı metro yapmak gibi mülteci konuları gibi İstanbul’un acil sorunlarında uyumlu bir şekilde çalışmanın önemi ortadadır. Hiçbir siyasi mesele, vatandaşımızın huzurundan, mutluluğundan, işsizliğin, yoksulluğundan, barıştan, eğitimden asla ve asla önemli değildir” ifadesini kullandı.

İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:

Demokrasi sürecine katkı: Öncelikle bugünkü 23 Haziran’da yaptığımız İBB seçimi ve tabii ki anlamlı bu seçimin en önemli ifadelerinden biri de Türkiye’nin demokrasi sürecine olacak olan katkısıydı. Seçimin neticeleri hayırlara vesile olsun. Birazdan elbette uzunca bir metin paylaşacağım, içinde duygularım var. Duygularımı hem kıymetli basın mensuplarına aktarırken hem İstanbullulara hem de Türkiye’de ve hatta dünyaya birkaç cümle etme konusunda kendimi sorumlu hissediyorum. Bugün yüzbinlerce sandık başına görev yapan bütün yol arkadaşlarıma, günün kahramanlarına, sandıklarda, ilçe seçim kurullarında hizmet eden bütün arkadaşlarıma minnet duygularımı belirtmek istiyorum. Onlar bugünün demokrasi kahramanıydı.

Sandıkları terketmeyin: Bugün halihazırda elimizdeki seçim verileri süreci netleşmeye dönüş oluştursa da biliyoruz ki net sonuçlar tutanaklarla olur. Dolayısıyla sandık görevlisi arkadaşlarıma, kat görevlisi arkadaşlarıma ve hukuk sorumlularına, ilçe seçim kurulundaki arkadaşlarıma sonuç netleşinceye kadar görev başında kalmalarını istiyorum. Sandıklarınızın, ilçe birleştirme tutanakları kesinleşinceye kadar sandıkları terk etmemenizi rica ediyorum.

Kardeşlik, sevgi dönemi başladı: Biz Türkiye’de demokrasi saatinin her zaman tıkır tıkır çalışmasından yana olanız. Maalesef demokrasinin saati 31 Mart akşamı çalışmadı. Yaşanan her şeyi milletimiz biliyor. Ama saatleri, durdurarak zamanın akışını asla örtemezsiniz. Bugün sandıklardan oy pusulalarının yanı sıra aynı zamanda bir de hesap pusulasının çıktığını duyurmak isterim. Vatandaş 31 Mart’tan bu güne yapılan büyük haksızlığın hesabını o bir avuç insana kesmiştir. İstanbul’da bir sayfa kapandı yeni bir sayfa açıldı anlamına gelmiyor. İstanbul’da herkesin ortak bir sayfa açtığı anlamına, yeni bir başlangıç anlamına geliyor. Artık İstanbul’da israf, şatafat, kibir, ötekileştirme, ön yargı dönemi bitmiş, kardeşlik, sevgi dönemi başlamıştır

Adalete güvenimiz tazelendi: 16 milyon İstanbullu adalete olan güvenimizi tazelemiştir. Bunu yalnızca bana oy verenler değil seçimleri büyük bir sukûnetle geçiren tüm vatandaşlarımız sağlamıştır. Her birine yürekten teşekkür ediyorum. Sizler Türkiye’nin demokrasi itibarını tüm dünya karşısında korudunuz. Dünya ülkelerine işin aslını öğrettiniz. 100 yılı aşan demokrasi geleneğimize sahip çıktınız.

Türkiye kazandı: Yurdumun güzel insanlarına ve tabii ki tüm 16 milyon İstanbulluya sonsuz teşekkür ediyorum. Seçimi bir parti, bir kişi bir grup değil bütün Türkiye kazanmıştır. Bunu şu anda belki herkes hissedemiyor. Ama göreceksiniz yakın zamanda herkes böyle hissedecek. Bunu sağlamak için kimseyi ayırmadan, dışlamadan çalışacağım. Vatandaş bana İstanbul’un işsizlik mücadelesini, hızlı kaliteli ve ucuz ulaşım seferberliğini başlatmak için kutsal bir görev vermiştir. Bu benim hayatımdaki en önemli, en gururlu görevdir. Bu seçim, Türkiye için var olan pek çok ön yargıyı reddetmiştir. Çünkü biz birbirinden çok farklı insanlar olarak sevgi ve saygı ortaklığında buluştuk. Bundan sonra her kim giyimine bakara hayat tarzına bakarak bir ön yargı oluşturuyorsa İstanbul İttifakı aklına geldin. Kardeşlik, sevgi ve saygı dönemi başlamıştır. Her kesimden her insanımızdan en üst düzeyde yararlanacağım.

Referans kağıtlarıyla işe girme dönemi bitti: Referans kağıtlarıyla işe girme dönemi bitmiştir. Partiler kutsal yapılar değildir. Tabu değildir. Temel amacı milletinin kalkınması ve mutluluğu için çalışan yapılar olmasıdır. Yani partiler bir amaç değil hizmette araçtır. Bunu her vatandaşımızın duymasını istiyorum.

Bir parti başkanı, bir belediye başkanı ya da cumhurbaşkanı fark etmez onları kutsallaştırmak milletin üzerinde bir yere koymak asla doğru değildir. En büyük millettir. Çünkü egemenli kayıtsız şartsız sadece milletindir.
Milyonlarca oy almak, iltifatlar duymak, liderlerin ayaklarını asla yerden kesmemeli, aksine mahcup etmeli. Gördüğüm bu sevgi karşısında ancak boynumu bükerim. Yolum o yoldur. Milyonlarca insana mahcup olmamak için çok çalışacağım. Gençliğimiz var ve çalışkanlığımız var. 23 Haziran seçiminde çalışan tüm rakiplerime teşekkür ediyorum.

Erdoğan’a çağrı: Bu vesileyle özellikle devletin başı Erdoğan’a da seslenmek istiyorum. Depreme hazırlık gibi daha hızlı metro yapmak gibi mülteci konuları gibi İstanbul’un acil sorunlarında merkezi ve yerel yönetimin uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlamasının önemi, ortadadır. Konuştuğumuz şey 16 milyon insanın ihtiyacıdır. Ben ilkelere uygun olarak sizinle uyum içinde çalışmaya hazırım ve talibim. Bunu bütün İstanbullular önünde duyuruyorum. İstanbul’un acil çözüm bekleyen tüm konuları ele almak isterim. Yasal sürecin tamamlanmasının, mazbatayı alıp göreve başlamamızın ardından sizinle görüşüp görüşlerinizi almak, sizi en yakın zamanda ziyaret etmek arzumu buradan iletiyorum. Vatandaş atışmalardan bıkmıştır, hizmet üretim ve çözüm beklemektedir. İBB Meclisinin tüm değerli üyelerine de yeniden başlayacağımız çalışma döneminde de kolaylıklar diliyorum. Yarıda kalan vaatlerimizi de hayata geçireceğimizi buradan duyurmak istiyorum.

Her şey şeffaf olacak: Engellemeyle ilgili bir takım siyasi çalışmalar yapıldığını görürsek her şeyi şeffaf bir şekilde vatandaşımızla paylaşacağız. 16 milyon İstanbullunun kurumu. İBB’ye bu önemi ve gücüyle yaklaşılmasının altını önemle çiziyorum. Her ne yapılıyorsa olduğu gibi milletin takdirine sunulacaktır. Hiçbir aşaması gizli olamayacaktır.  Göreceksiniz o da olacak; her şey bu güzel İstanbul’da çok güzel olacak. Tabii ki bu güzel akşam da mutlu olacağız, umutlu olacağız, sevineceğiz. Ama sevinmek bir başka kişinin kalbini kırmak anlamına asla gelmez. Bütün vatandaşlarımızı en hassasa şekilde davranmaya davet ediyorum bu bir zafer değil yeni bir başlangıçtır. Yarından itibaren ben 16 milyon insana eşit davranacağımızı duyurmak istiyorum. ”