Ana Sayfa Blog Sayfa 2478

Marcell Restle’nin Anadolu Araştırmaları sergisi açıldı

Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) bu yıl 5.’si gerçekleştirilen “Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu” çerçevesinde 25 Haziran – 1 Aralık 2019 tarihlerinde “Arşivin Belleği: Marcell Restle’nin Anadolu Araştırmaları” sergisine ev sahipliği yapıyor.

Lioba Theis, Su Sultan Akülker ve Caroline Mang küratörlüğünde gerçekleşen ve tasarımını Burak Şuşut‘un (Fika) üstlendiği sergi, bir yandan alanının önde gelen araştırmacılarından sanat tarihçisi Marcell Restle’nin sistematik çalışma yöntemini gösterirken, diğer yandan Anadolu’daki Geç Antik Çağ, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kültürel varlıkları incelemeye yaşamını adamış bu tutkulu araştırmacının onlarca yıl boyunca oluşturduğu zengin arşivini gözler önüne seriyor.

Marcell Restle’nin Viyana Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nün arşivi olan DiFaB’a (Bizans Araştırmaları Dijital Arşivi) bağışladığı özel koleksiyonundan, vefatından sonra üniversiteye taşınan belge ve malzemelerin büyük bir bölümü ilk kez sergileniyor. Küratörlüğünü yine Viyana Üniversitesi’nden Lioba Theis, Su Sultan Akülker ve Caroline Mang’ın yaptığı sergide ziyaretçiler ayrıca, 1956 ile 2000 yılları arasında oluşturulmuş zengin arşivden, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı sanatı ve mimarisi alanlarında yüzlerce fotoğraf ve yazılı belge, teknik ve fotogrametrik çizim, görüntü ve ses kayıtlarını da inceleme fırsatı buluyor. Arşivin dört bölümde ziyaretçilere sunulduğu serginin ilk üç bölümünde Restle’nin İstanbul, Anadolu ve Suriye’nin Havran bölgesinde yaptığı araştırmalar kronolojik olarak yer alırken, son bölümde arşivin kısa bir öyküsü teşhir ediliyor.

Bilime adanmış 84 yıllık bir yaşamın derin izlerini taşıyan arşiv, Restle’nin kimliğine, bir çalışma gününü nasıl geçirmiş olabileceğine, internetin dahi olmadığı bir dönemde zamanı nasıl bölüp, tanzim ederek günümüzdeki bir sanat tarihçisinin üretebildiğinden çok daha fazlasını ürettiğine, çalışırken nasıl bir yol izlediği ve araştırmalarında hangi metotları kullandığına dair bilgiler veriyor.

Sergiyle eş zamanlı ve aynı başlıkları taşıyan İngilizce ve Türkçe olarak yayına hazırlanan kitap da okurlarla buluşuyor. Editörlüğünü serginin de küratörleri olan Lioba Theis, Su Sultan Akülker ve Caroline Mang’ın yaptığı ve çevirisini Yiğit Adam’ın üstlendiği kitap, Lioba Theis, Birgitt Borkopp-Restle, Johannes Koder, Friedrich Hild, Klaus Belke, Tolga Uyar, Peter Waldhäusl, Su Sultan Akülker, Caroline Mang, Philipp Pichler, Nina Rannharter ve Cedric Huss’un yazılarından oluşuyor. Marcell Restle’nin araştırmaya adanmış hayatını aktarmanın yanı sıra Anadolu ve komşu bölgelerde yaptığı incelemeleri konu alan kitabın ek bölümünde, birçoğu sergide yer alan fotoğrafa da yer veriliyor.

Bodrum Müzik Festivali programı açıklandı

Bu yıl 22 – 25 Ağustos 2019 tarihlerinde gerçekleştirilecek Bodrum Müzik Festivali15’inci yılında yine müzik dünyasının yıldızlarını ağırlamaya hazırlanıyor. Dört gün boyunca sürecek festivalde, Türkiye ve dünyadan ünlü isimler müzikseverlere keyifli anlar yaşatacak.

2005 yılında Doğuş Grubu’nun kuruculuğuyla yola çıkan Bodrum Müzik Festivali, bugün Bodrum’un sanat rotası haline gelmesinde önemli katkıları olan bir etkinlik halini alarak öne çıkıyor. Dünyanın en önemli müzik merkezlerinde konserler veren yıldızların yanı sıra, ülkemizin birbirinden değerli isimlerini sanatseverlerle buluşturan festival, kariyerinin henüz başında olan genç yeteneklere de desteğini sürdürüyor.

Sanat Danışmanlığını Tuğçe Tez’in üstlendiği Bodrum Müzik Festivali, titizlikle hazırlanan programıyla 15 yılda hatırı sayılır bir takipçi kitlesi oluşturdu. Bugün artık Bodrum Müzik Festivali dendiğinde, akla sanatın farklı disiplinlerini ustaca harmanlayan ve bunu özveriyle Bodrum’da bulunan sanatseverlere ulaştıran önemli bir etkinlik geliyor.

Festivalin Açılış Konseri’nde, Fazıl Say’a; kariyer basamaklarını hızla tırmanan dikkat çekici şef Nil Venditti yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası eşlik edecek. Festivalde, İbrahim Yazıcı yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası’nın viyolonsel sanatçısı Pablo Ferrández’e eşlik edeceği ve Say’ın Umut Senfonisi’nin Türkiye prömiyerinin yapılacağı konser de dikkat çekiyor.

Bodrum Müzik Festivali dört gün boyunca, Fazıl Say, Pablo Ferrández, Ksenija Sidorova, Karsu, Elvin Hoxha Ganiyev, Vassilis Varvaresos, Sara Ferrández, Umut Sağlam, Kerem Tunçer, Orkun Pala ve Barok Bostancı’nın kurduğu Quartet Parantez, Faruk Kalaycı, Francesco Tristano, Korhan Futacı, Jess Gillam, Zeynep Özsuca ve Mert Fırat gibi sanatçıları ağırlarken, aynı zamanda Bilkent Senfoni Orkestrası, Olten Filarmoni Orkestrası ve Finlandiya’nın olağanüstü tango yorumlarıyla ünlü armonika grubu Sväng gibi topluluklara da ev sahipliği yapacak.

Festival, her yıl olduğu gibi bu yıl da genç yeteneklerin profesyonel hayattaki ilk adımlarına destek olmak amacıyla Sabah Konserleri düzenliyor. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın genç üyeleri, sabahın ilk ışıklarında verecekleri umut dolu konserleriyle, heyecanlarını yine sanatseverlerle paylaşacaklar.

Günbatımı Konserleri’nde ise uluslararası kariyere sahip sanatçılar, değerli işbirliklerine imza atacaklar.

Bu yıl ilk kez işbirliğine gidilen Zai Bodrum’da 25 Ağustos, Pazar akşamı 20.30’da dünyaca ünlü akordeon virtüözü Ksenija Sidorova ve oyuncu Mert Fırat, tarihi derinden etkilemiş Rus edebiyatı üzerine disiplinler arası bir projede buluşacak.

Akşam Konserleri’nde ise her zaman olduğu gibi yine yıldız yağmuru var. Nil Venditti yönetimindeki Bilkent Senfoni’nin Fazıl Say’a eşlik edeceği konserin ertesi akşamında, orkestra bu kez; İbrahim Yazıcı yönetiminde Say’ın Umut Senfonisi’nin Türkiye’de ilk seslendirilişini gerçekleştirecek. Akşam Konserleri’nde ayrıca, tangoya adanmış bir program da hazırlanmış: Finlandiya’nın ünlü armonika topluluğu Sväng, Ksenija Sidorova ve Olten Filarmoni ile birlikte sanatseverlere unutulmaz bir akşam yaşatacak. Bu yıl, Akşam Konserleri’nin diğer sürpriz konuğu ise caz sahnelerinin dünyaca ünlü isimlerinden biri olan Karsu. Hollanda’nın en prestijli ödülü olan Edison Jazz sahibi Karsu’nun Olten Filarmoni ile buluşması kuşkusuz ki çok konuşulacak…

Günü müzikle uğurlamak isteyenler için de Bodrum Müzik Festivali olağanüstü bir atmosfer sunuyor. Gece Konserleri’nde günümüzün üretken ve çok yönlü sanatçılarına ait yaratıcı iş birlikleri sizleri bekliyor: Farklı dönem, eğilim ve tarzları özgün bir biçimde yeniden üreten Francesco Tristano, klasikten elektronik müziğe uzanan repertuvarıyla sahnede olacak. Gece Konserleri’nin ikincisi ise “Rivayet Radyosu” başlığını taşıyor. Edebiyatımızı derinden etkileyen Sabahattin Ali’nin öyküleri, besteci ve saksafon ustası Korhan Futacı’nın müzikleri ve oyuncu Mert Fırat’ın sesiyle yeniden hayat buluyor. Gece Konserleri’nin sonuncusunda, kuşağının adından en çok söz ettiren sanatçılarından saksafoncu Jess Gillam ve piyanist Zeynep Özsuca buluşuyor.

Avrupa Festivaller Birliği üyesi olan Bodrum Müzik Festivali’nin bilet gelirlerinin tamamı kuruluşundan bu yana çeşitli vakıf ve derneklere bağış olarak aktarılıyor.

 

İstanbul Havalimanı’ndan kalkan uçak kuş sürüsüne çarpınca acil iniş yaptı

THY’nin İstanbul Havalimanı’ndan kalkan Antalya uçağı, kuş sürüsüne çarpınca geri döndü.  Uçağın kokpit camında çatlak oluştuğu bildirildi.

THY’nin İstanbul’dan Antalya‘ya giden uçağı havada kuş sürüsüne çarpınca geri döndü. Uçağın kokpit camında çatlak oluştu. Yeni İstanbul Havalimanı’nın yerine karar verilirken, başta Kuzey Ormanları Savunması olmak üzere çok sayıda çevre örgütü, bölgenin kuşların göç yolları üzerinde olduğunu belirterek, havalimanının hem kuşlar hem de uçaklar açısından büyük tehlike yaratacağına dikkat çekmişti.

İstanbul Havalimanı, açılmasından kısa süre sonra da sert rüzgar yüzünden iniş yapamayan uçakların havada bekletilip çevre havaalanlarına yönlendirilmesi ve Kuzey ormanlarındaki arıların uçaklara kovan yapmasıyla gündeme gelmişti.

Acil iniş yapan uçağın pilotunun  “Bir kuş sürüsü çarptığı için, kokpit camında meydana gelen çatlak nedeniyle sivil havacılık kuralları gereği İstanbul Yeni Havalimanı’na geri dönmek zorunda kaldı” anonsunun yaptığı aktarıldı.

Yekta Kopan ve İsmail Küçükkaya da uçaktaydı 

Uçakta bulunan yazar Yekta Kopan, twitter hesabından “Uçağımıza kuş sürüsü çarptı, kokpit camı kırıldı ve geri döndük. Durum budur. Bu macerayı @KucukkayaIsmail ile birlikte yaşadık. İnsan gerilmiyor desem yalan olur… Sanırım fotoğraftaki halimden ya da başka nedenlerle işi alaya vuranlar ya da şu durumda tespit yapanlara şöyle diyeyim: Geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkür ederim. Herkese sağlıklı günler dilerim” mesajını paylaştı.

Gazeteci İsmail Küçükaya da, THY Kriz yönetimi becerisi sıfır. En ufak bir açıklama yok. Yolcuları balık istifi doldurdular. Kimse ne yapacağını bilmiyor. Uçak mı değişecek, sefer mi iptal edilecek keşke bi bilgilendirme yapılsa” paylaşımını yaptı.

Gazeteci yazar Pelin Cengiz ise Küçükkaya’nın twitine yazdığı yanıtta şu ifadeleri kullandı:  “Atatürk Havalimanı’nda 150 bin göçmen kuşla karşılaşma varken, bu rakam üçüncü havalimanında 550 bin. Kuş çarpışma riskinin tam manasıyla hesaplanıp hesaplanmadığını bile bilmiyoruz. Çünkü hesap verme yok, şeffaflık yok, kamuyu bilgilendirme yok…”

Akşener hakkındaki FETÖ soruşturmasında üç yıl sonra gizlilik kararı

İYİ Parti lideri Meral Akşener’in avukatı, FETÖ üyeliği iddiası ile başlatılan soruşturmada alınan gizlilik kararına itiraz etti.

 İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında 2016 yılında açıldığı öğrenilen FETÖ soruşturmasında gizlilik kararı alındı. Genel Başkan Yardımcısı ve Akşener’in avukatı Hasan Seymen gizlilik kararının kaldırılması için savcılığa başvuru yaptı.

‘Delil yok, ifade almadılar’

Ankara Adliyesi’nde başvuru sonrası açıklama yapan Seymen,  Akşener hakkında 2016 yılında FETÖ soruşturması başlatıldığını ancak geçen süreçte herhangi bir somut delil bulunmadığı gibi Akşener’in ifadesine de başvurulmadığına dikkat çekti. Soruşturmanın 31 Mart seçimlerinden sonra yeniden canlandırıldığını söyleyen Seymen’in verdiği bilgiye göre, 28 Mayıs 2019 tarihinde “Soruşturma içeriğinin şüpheli veya müdafii tarafından öğrenilmesi halinde soruşturmanın amacının tehlikeye düşeceği değerlendirilerek” dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verildi. Seymen bu kısıtlama kararının kaldırılması için 28 Haziran 2019 itibariyle başvuru yaptığını açıkladı.

Araştırma önergesini AKP ve MHP reddetmişti

Seymen açıklamasında FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması ve Akşener’e atılan FETÖ iftirasının ortaya çıkartılması amacıyla İYİ Parti grubu tarafından Meclis’e verilen araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini hatırlatarak şöyle devam etti:

“Bu soruşturmanın hukuk kuralları çerçevesinde sürdürülmesi ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması için elimizden geleni yapacağız. Varsa Savcılık makamının ihtiyaç duyduğu tüm delilleri bizzat teslim edeceğiz. Ayrıca bizleri yargı erkini kullanarak sindirmeye çalışanlara karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Sayın Genel Başkanımızın veremeyeceği hiçbir hesabı yoktur. FETÖ ile yıllarca kol kola olanların bizlere attıkları çamurlar hiçbir şekilde üzerimize yapışmaz. Bunu en iyi bilenler de yıldır sebepsiz yere bekleyen soruşturma dosyasını bugün tekrar raftan indirtenlerdir. Üç yıldır açık olan dosyada toplanamayan hangi delil,  üç yıl sonra kısıtlama kararı verilerek toplanacaktır? Kısıtlama kararının kaldırılarak soruşturmanın şeffaf bir şekilde milletimizin huzurunda yapılmasını istiyoruz. Müvekkilim Meral Akşener Türkiye’nin umududur. Bu umudu kimseye örseletmeyiz. Herkes haddini de hakkını da bilmelidir. Bilmeyenlere bildirmek ise İYİ’lerin görevidir.”

Alpu termik santral ihalesi yedinci denemeden sonra iptal edildi

Eskişehir’in Alpu ilçesindeki verimli tarım arazileri üzerine kurulmak istenen termik santral ihalesi iptal edildi. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, gelişmeyi “Gözümüz aydın Eskişehir” anonsuyla duyurdu. Alpu Ovası’na kurulması planlanan kömürlü termik santrale yöre halkı ve çevre örgütlerinin büyük tepkisi vardı. Daha önce de defalarca ertelenen ihale süreci bu kez iptal edildi.

Kazım Kurt, sosyal medya hesaplarından gelişmeyi şöyle duyurdu: “Gözümüz aydın Eskişehir! ‪İç Anadolu’nun en verimli tarım arazilerinden biri olan Alpu Ovamıza kurulması planlanan kömürlü termik santral ihalesi bir kez daha iptal edildi. ‪Havamıza, suyumuza, toprağımıza ve yurttaşlarımıza büyük zararı olacak bu projenin tamamen iptal edilmesi için hukuk mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz. #EskişehirKıymetlidir  #TermikSantraleHayır”

Süreci başından itibaren takip eden TEMA Vakfı’nın sosyal medya hesabından da “Eskişehir Alpu Termik Santrali ihalesi 7 kez ertelendikten sonra iptal edildi. Yeni bir ihale için hazırlık yok. Çok sevinçliyiz” ifadeleri paylaşıldı.

Verilen tüm izin ve işlemler hakkında dava açılan proje, döviz üzerinden alım garantisiyle özel sektöre devredilecekti.

Ataç: Önemli bir tarım, kültür ve su havzası alanı

Öncelikle projenin yer seçimindeki hatalara değinen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, planlanan termik santralin yeri ile ilgili  şunları söylemişti: “Proje yer seçimi olarak iki temel yanlışı barındırıyor; birincisi Alpu Ovası’nın “büyük ova” olması ikincisi de maden sahası içinde 1. derece arkeolojik sit alanları bulunmasıdır. Diğer yandan bölge için önemli bir simge olan, 5.000 yıldır bilinen ve kullanılan lüle taşının rezervlerinin büyük bölümü Eskişehir sınırları içinde bulunuyor. Projenin kül depolama sahalarının yapılacağı bölgede lüle taşı rezervleri var. Önemli bir kültür mirasımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Ayrıca bu bölge su varlıkları açısından da kırılgan özellikler gösteriyor. Buna rağmen termik santral gibi çok büyük miktarlarda su tüketen bir projenin burada yapılması planlanıyor. Bu durumun su varlıklarına ciddi tehdit oluşturacağını düşünüyoruz dedi.

Bakanlar Kurulu “büyük ova” ilan etti, Enerji Bakanlığı termik santral önerdi

TEMA’nın verdiği bilgilere göre, termik santralin planlandığı ve kömür madeninin çıkarılacağı alan, tarımsal potansiyeli nedeniyle Bakanlar Kurulu’nun “büyük ova” yani “tarımsal sit” ilan ettiği Alpu Ovası’nın içinde. Bakanlar Kurulu kararına göre, tarımdan başka faaliyet yapılmaması gereken ovada iki tarımsal sulama yatırımı başlamış durumda. Toplam 1.500 hektarlık alanın sulamaya açılması anlamına gelen bu yatırım her sene 6 milyon TL’lik ek tarımsal gelir ve 3.000 kişiye tarımsal istihdam anlamına geliyor. Buna karşılık, söz konusu termik santral projesi bu sulama projelerinin hepsini atıl hale getirecekti.  Yedi köyün yer altı suyu sulama kooperatiflerine ait yatırımları termik santral projesi nedeniyle zarar görecekti ve derin su kuyuları ve bu sulara bağlı tarımsal faaliyetler etkilenecekti.

Toprak Koruma Kurulu yönetmeliği değiştirildi

Önerilen termik santral projesi tarım alanı üzerinde olduğu için Eskişehir İl Toprak Koruma Kurulu’nun (TTK) sahanın tarım dışına çıkarılması için izin vermesi gerekiyordu. 2 Ocak 2018 tarihinde toplanan kurulda Elektrik Üretim A.Ş.’nin (EÜAŞ) tarım dışına çıkarma talebi, kurulda nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için reddedildi. Aynı ay içinde TKK’da karar alma süreçlerini düzenleyen yönetmelik değiştirildi ve “kamunun enerji ve ulaşım projeleri” için kabul sayısı için toplantı salt çoğunluğu yeterli hale getirildi. 30 Ocak’ta EÜAŞ tekrar bu alanı tarım dışına çıkarma talebi yaptı ve karar salt çoğunlukla kabul edildi.

Termik santralden üretilecek elektrik maliyetli

Termik santral ve kömür madenciliği projesinin tüm izin süreçleri Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın elektrik şirketi EÜAŞ tarafından yürütüldü. Ancak proje özelleştirme kapsamına alındı. Santralin 15 sene boyunca üreteceği elektriği piyasa fiyatlarının üstünde bir fiyat ile Bakanlık satın alacaktı. Kamu projesi gibi gözüken bu proje aslında bir özel sektör projesi.  Diğer yandan kömürden üretilen elektriğin fiyatı, sağlık, çevre, iklim maliyetleri ve yatırım maliyetleri nedeniyle yükseldi. Güneşten üretilen elektriğin birim fiyatı 2,99 dolar cent düzeylerindeyken kömür için bu fiyat 6,04 dolar cent seviyelerinde.  Piyasadaki elektrik fiyatları ise 2,8 – 3 dolar cent civarında.

 

Hindistan’da fırtına: 31 kişi hayatını kaybetti

Hindistan’ın Bihar eyaletinde etkili olan fırtınada 31 kişi öldü, 11 kişi yaralandı.

Hindistan bir yandan beklenen muson yağmurlarının yağmaması üzerine kuraklık ve susuzlukla boğuşurken, bir yandan da fırtına, aşırı yağmur ve selle başetmeye çalışıyor. Hindistan devlet medyasında yer alan habere göre, ülkenin doğusundaki Bihar eyaletinde etkili olan şiddetli fırtına nedeniyle son 24 saatte 31 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi ise yaralandı. Hükümet, fırtınada hayatının kaybedenlerin aileleri için maddi yardımda bulunulacağını açıkladı. 

Bihar Eyalet Başbakanı Nitish Kumar, sağlık görevlilerine yaralılara ücretsiz tedavi hizmeti verilmesi talimatı verdi. Meteoroloji departmanı, önümüzdeki 24 saat içinde eyalette daha şiddetli fırtınaların görüleceği uyarısını yaptı.

Uttar Pradesh eyaletinde de bu hafta yağmura bağlı kazalarda 17 kişi hayatını kaybederken, 19 kişi ise yaralandı.

Büyük Okyanus’taki hava akımının tersine dönmesiyle oluşan hava-atmosfer olayı El Nino ve küresel ısınmanın dünya genelinde yaşanan kuraklıklar ile fırtınaların  daha ağır ve daha sık görülmesine neden olduğuna dikkat çekiliyor.

Suruç belgeseline Şişli Kaymakamlığı’ndan yasak

Şişli Kaymakamlığı, Suruç Katliamı anısına çekilen ‘Gitmek’ adlı belgeselin gösterimini yasakladı. Gerekçe; örgüt propagandası yapılabilir, suç ve suçlu övülebilir…

Mustafa Emin Büyükcoşkun tarafından Suruç Katliamı’nda hayatını kaybeden 33 genç anısına çekilen “Gitmek” adlı belgeselin İstanbul’daki galası Şişli Kaymakamlığı tarafından yasaklandı.

Kaymakamlık, bu akşam 20.00’de Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde yapılması beklenen galaya, “filmin içinde terör örgütü propagandası yapılabileceği, suç ve suçluyu övecek içerik olabileceği” gerekçesiyle izin vermediğini duyurdu. Gala bu akşam Büyükcoşkun’un da katılımıyla gerçekleştirilecekti. Diyarbakır’daki gala ise 29 Haziran Pazar günü 19:00’da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılacak.

 

Bir günde iki kadın cinayeti, bir ‘iyi hal’den indirim…

Balıkesir’de bir baba ayrılmak üzere olduğu eşinin yerini söylemediği için kızını, Mersin’de de bir adam bir yıl önce boşandığı eski eşini silahla vurarak öldürdü. İstanbul’da eşini 19 yerinden bıçaklayan ve cezaevinden tehditlerini sürdüren adama, iyi hal indirimi sağlandı.

Balıkesir’in Havran ilçesinde kızı Gülnur Yılmaz’ın ayrılmak üzere olduğu annesinin yerini söylemediğini düşünen Mustafa Ali Yılmaz,  kızının aracını cihaz takarak takip etti. Aracına çarparak yoldan çıkarttı. Karısının yerini soran ve cevap alamayan adam, kızının üzerine tabancayla kurşun yağdırdı. Antalya Akdeniz Üniversitesi’ndeki Acil Servis’te görevli doktor Gülnur Yılmaz, olay yerinde can verdi.

Baba Mustafa Ali Yılmaz Edremit İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne teslim olurken, olay yerinde 11 adet boş kovan bulunduğu, silahın ruhsatlı olduğu açıklandı. Cinayetin mal paylaşımı nedeniyle işlendiği ileri sürüldü.

Koruma talep eden kadını eski eşi öldürdü

Mersin’de de Filiz Kaplan, bir yıl önce boşandığı eski eşi Murat C. tarafından silahla vurularak öldürüldü. Katil zanlısı, polis ekiplerince gözaltına alındı.

Olay, merkez Toroslar ilçesi Turgut Türkalp Mahallesi’nde meydana geldi. Mersin Üniversitesi’nde işçi olarak çalıştığı öğrenilen Kaplan, sabah erken saatlerde işe gitmek için evden çıktı. Sokakta yürüdüğü sırada bir yıl önce boşandığı eski eşi Murat C.’nin silahlı saldırısına uğradı. Murat C. otomobilile kaçtı.

Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine giden sağlık ekipleri kadının yaşamını yitirdiğini belirledi. Kısa sürede yakalanıp gözaltına alınan Murat C., yakınlarının ifadelerine göre Kaplan’ı defalarca tehdit etmiş, Kaplan da devletten koruma talep etmişti.

Eşini 19 kez bıçakladı, cezaevinden tehdit etti, ama iyi hal indirimi aldı

İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde 2018 yılında 10 yıllık eşi Sedef Vatansever’i sokak ortasında 19 kez bıçaklayarak yaralayan tutuklu sanık Tuncer Vatansever ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçuyla yargılandığı davada “Keşke olmasaydı, ben de mağdurum hayatım karardı” dedi ve ‘iyi hal indirimi’ aldı. Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Vatansever’e 11 yıl sekiz ay hapis cezası verildi.

Sedef Vatansever, bunun sevindirici bir karar olmadığını, sanığın dört ay kapalı cezavinde kaldıktan sonra açık cezaevine geçeceğini, kendisine yine aynı şeyleri yapacağını öne sürdü.  Sedef Vatansever şunları söyledi: “Ben ne kendimi, ne çocuğumu koruyabileceğim. Adalet kadının yanında diyorlar ben kadının yanında da olduğuna inanmıyorum. Kadının yanında olsa iyi hal indirimi vermezdi. Hakimin karşısına geçip pişmanım diyen adama dört yıl birden indirim veriyorlar. Kesinlikle pişman değil. Zaten cezaevinden sürekli mektuplarını yollayıp tehditlerini devam ettiriyor. Açık cezaevine çıktığında da telefon tehditlerine devam edecek. Normal bir adam olsa 19 yerimden bıçaklamaz, normal şekilde ayrılık sağlardı. Yıllarca uğraştım, yıllarca uğraşmaya da devam edeceğim.  Sokakta tek başıma yürüyemiyorum. Arkama bakarak yürüyorum.”

AYM Başkanı’ndan Kavala yorumu: Gezi’ye katılmak tek başına suç teşkil etmez

Osman Kavala’nın AYM başvurusunun reddedilmesi sonrası açıklanan gerekçeli kararda, karara muhalefet eden Başkan Zühtü Aslan delillerin yetersizliğine vurgu yaptı, ‘Gezi olaylarına katılmak ve desteklemek tek başına suç olarak kabul edilemez’ dedi.

Tutuklu işinsanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala’nın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvurusunun reddedilmesi sonrasında açıklanan gerekçeli kararda, karara muhalefet eden AYM Başkanı Zühtü Arslan, “Başvurucunun Gezi olaylarına katılmış ve bu olayları desteklemiş olmasının tek başına bir suç işlediğinin belirtisi olarak kabul edilmesi mümkün değildir” dedi. 22 Mayıs tarihinde reddedilen Kavala’nın başvurusuna AYM başkanı ve iki başkan vekili dahil beş üye itiraz etti. Arslan, Kavala’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle çoğunluğun görüşüne katılmadı.

Euronews’in haberine göre, Arslan, Gezi Parkı olaylarının iki farklı şekilde yorumlandığına dikkat çekerek şunları kaydetti: “Bazıları eylemleri çevreci duyarlılıkla başlayan ve daha sonra bir çok alanda hükümet politikalarını kitlesel eleştiriye dönüşen gösteriler olarak nitelendirirken toplumun bir kesimi de yerleri değiştirilen ağaçlar bahane edilerek başlatılan hükümete karşı yurt dışı destekli bir kalkışma olarak değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesinin görevi bu nitelendirmelerden birini kabul etmek değildir.”

Arslan şu görüşleri savundu:

  • Kavala’nın 15 Temmuz darbe teşebbüsüne katıldığına dair iddialar hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamış.
  • Şiddet olayları ile başvurucu arasındaki bağlantının ortaya koyulduğu söylenemez.
  • Açıklanan gerekçeler ışığında başvurucunun hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunu işlediğini gösteren olgusal temellerin, bu kapsamda başvurucunun tutuklanması için gerekli kuvvetli belirtinin soruşturma makamlarınca gösterilemediği anlaşılmaktadır.
  • Soruşturma makamları bu olguların (tape ve fotoğraflar) tek başına ya da bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun tutuklanması için gerekli olan suç işlediğini gösteren kuvvetli belirti oluşturduklarını ortaya koyamamıştır.
  • Başvuruyu reddeden üyeler ise şu görüşleri öne sürdü:
  • Gezi olaylarını Anadolu’ya yaymak gibi fikirleri olduğundan söz etmesi,
  • Başvurucunun da bu hususları tasdikleyici sözler söylemesi ve bu doğrultuda toplantılar için mekan konusunda yardımcı olmaya çalışması,
  • Bir başka görüşmede gaz maskesi, gözlük vesair malzeme teminine yardımcı olacağını belirtmesi,
  • Gezi olaylarının siyasi durumu nasıl değiştireceğinden bahsetmesi,
  • Gezi olaylarının yaşandığı süreç içinde Gezi olaylarıyla ilgili bir kısım toplantılar düzenlemesi veya düzenlenen toplantılara katılması,
  • Eylemleri destekleyen bir kısım kişilerle görüş alışverişinde bulunarak ulusal ve uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalışması.

605 gündür tutuklu olan Osman Kavala, aile şirketi Kavala Şirketler Grubu’nun yönetim kurulu başkanı ve Anadolu Kültür adlı sivil toplum örgütünün kurucusu. Kavala için “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra,  “mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet ve nitelikli yağma” suçlarından 612 yıldan 3 bin 158 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

Polonya, Macaristan ve Çekya AB’nin 2050 karbon salımı hedeflerini reddetti

Çekya Başbakanı: 2050’de ne olacağına neden 31 yıl önceden karar verelim?

Polonya, Macaristan ve Çekya, Avrupa Birliği’nin (AB) karbon salımını azaltmayı amaçlayan yeni iklim değişikliğiyle mücadele hedefini reddetti. AB liderleri, birliğe üye tüm ülkelerin 2050’ye kadar salımı sıfır seviyesine indirmesini umuyordu. Ancak geçtiğimiz hafta Brüksel’de düzenlenen zirvede, 28 üye ülkeden 25’i karbon hedeflerini desteklemesine rağmen, Macaristan, Polonya ve Çekya’nın AB’nin 2019-2024 yıllarını kapsayan stratejik programını veto ettiği ortaya çıktı.

Independent’in haberine göre, zirvenin ardından, 2050’ye kadar net sıfır salım hedefine yapılan atıf taslak sonuç metninden çıkarıldı. Bunu yerine metne bir dipnot eklenerek, “üye devletlerin büyük bir çoğunluğu için net sıfır karbon ayak izinin 2050’ye kadar sağlanması gerekiyor” dendi.

Hedefin reddi, küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmayı amaçlayan Paris İklim Anlaşması’nın uygulanmasına bir darbe olarak görülüyor.

Finlandiya’nın 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralmasıyla birliğin karbon hedefinin tekrar gündeme gelmesi bekleniyor. İklim değişikliğiyle mücadele konusunda kararlılığıyla bilinen Finlandiya hükümeti kısa bir süre önce kendi karbon hedefi için daha yakın bir tarih olarak 2035’i belirledi. Çevreci gruplar, üç ülkenin veto kararına tepki göstererek AB liderlerine, sonbaharda yapılacak Birleşmiş Milletler iklim zirvesi öncesinde acil bir toplantı düzenleme çağrısı yaptı.