Ana Sayfa Blog Sayfa 2402

Dünya genelinde yatırımlar fosil yakıttan çekiliyor

Fosil yakıt şirketlerindeki yatırımların geri çekilerek, iklim çözümlerine aktarılmasını teşvik eden Divest Invest Küresel Hareketi’nin hazırladığı “11 Trilyon Dolar ve Daha Bitmedi: Fosil Yakıtsız Bir Dünya İçin Yeni Hedefler” başlıklı raporuna göre, fosil yakıtlardan çekilen yatırımlar 11 trilyon ABD dolarını aştı.

Raporda, halihazırda 1110 kuruluşun fosil yakıt yatırımlarından vazgeçtiğine dikkat çekiliyor. Bu yatırımları kara listeye alanlar arasında Norveç Hükümeti Varlık Fonu, Filipinler Katolik Piskoposlar Konferansı, Rockefeller Kardeşler Fonu, İngiliz Tabipler Birliği, Amundi Varlık Yönetimi, Fransa kamu finans kuruluşu Caisse des Depots, New York ve Cape Town şehir yönetimleri, Alman kalkınma bankası KfW Group, Stockholm Üniversitesi, Birleşik Krallık’taki Tate müzeleri ve Allianz Sigorta gibi birçok farklı sektörden kurum yer alıyor.

Yatırımların fosil yakıtlardan temiz enerji kaynaklarına aktarılmasını teşvik eden küresel hareket, 2020’de bu miktarın 15 trilyon dolara, kurum sayısının da 2 bin 20’ye yükselmesini hedefliyor.

‘Tek sağduyulu finansal tepki’

Rapora göre, fosil yakıttan çekilme taahhütlerinin artan hızı çarpıcı: İlk 2 trilyon dolarlık çıkış iki yıl sürmüşken, son 2 trilyon dolar altı aydan da kısa bir sürede elden çıkarıldı. Rapor, 10 ve 11 Eylül 2019 tarihlerinde Cape Town’da düzenlenen Geleceği Finanse Etmek Zirvesi ile eş zamanlı yayımlandı.

44 ülkeden 300’ün üzerinde delegenin katıldığı konferans, her kıtada yatırımların fosil yakıtlardan temiz enerjiye kaydırılmasını savunan taraflar arasında güç birliği sağlamak için tasarlandı. Vakıflar, okullar ve sağlık kuruluşları gibi sosyal sorumluluk odaklı yatırımcılar, fosil yakıttan çıkma ve temiz enerjiye yatırım yapma konusundaki net taahhütleri açısından lider olmaya devam ederken, bugün taahhütlerin büyük kısmı küresel varlık yöneticileri, hükümet varlık fonları, sigorta şirketleri, bireysel emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcılardan geliyor.

Fosil yakıtlardan çekilmek yakın geçmişte daha ziyade ahlaki nedenlerle gerçekleşirken, şimdi iklim riskine karşı tek sağduyulu finansal tepki olarak görülüyor. Sektör gösterdiği düşük performansı, değişkenliği ve maruz kaldığı birden fazla geçiş riski ile yatırımcılara kesinlikle zayıf bir seçenek sunuyor.

‘Türkiye bile kömür endüstrisini hayal kırıklığına uğratacak’ 

Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü analisti Simon Nicholas, 2018’de neredeyse iki haftada bir, kurumların fosil yakıt yatırımlarından çekilme kararı aldığını bildirdi. Nicholas, yılın ilk yarısında bu oranın bir haftaya düştüğüne dikkati çekerek “Bu yıl itibarıyla, Güney Afrika bankalarının da arasında bulunduğu yüzden fazla finansal kuruluş kömür yatırımlarından geri çekilmiş durumda” dedi.

Birçok ülkenin enerji politikasında artık kömür yatırımlarının yer almadığını dile getiren Nicholas, şunları kaydetti: “İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz ve İtalya’da kömürden elektrik üretimi bu yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 düştü. Kömür pazarının en parlak bölgelerinden biri olması beklenen Türkiye bile kömür endüstrisini hayal kırıklığına uğratacak. Türkiye’de dolar kurundaki dalgalanma sürüyor ve bu da ithal kömür santrallerinin çalışma saatlerini azaltıyor. 2009’dan beri, Türkiye’de 70 bin megavatlık kömür santrali planı rafa kaldırıldı. Neredeyse her ülkede bu yönde bir eğilim söz konusu.”

Divest – Invest Küresel Hareketi’nin Direktörü Clara Vondrich ise hareket güç kazandıkça her sektörde fosil yakıt yatırımlarından net bir uzaklaşma görüldüğünü ifade etti. Kurumsal yatırımcıların geleceği inşa etme veya yıkma gücüne sahip olduğunu kaydeden Vondrich, “Kömür, petrol ve gaz yatırımları toksik olarak algılanıyor. Sadece iklim krizine dayalı ahlaki nedenlerle değil, aynı zamanda finansal olarak da büyük risk taşıyor” diye konuştu.

[Babil’den Sonra] Türkü söylemek benim için bir aşk halidir

“Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En güzel aşklarımı türkü söylerken yaşadım. Ne onlar beni aldattı ne de ben onları. Türkü söyledikçe yeşeriyor çiçekleniyorum.” Ruhi Su aşkla türkü söyledi, Sıdıka Su ile birlikte aşkla yaşadılar…

Ruhi Su 1985 yılında hayat veda etmeden kısa bir süre önce Zeynep Oral’a verdiği söyleşide: “Anamı, babamı hiç tanıyamadım.1. Dünya Savaşı’ nın ortada bıraktığı çocuklardanım… Öksüz olduğumu çok kimseye söyleyemedim. Toplumumuzda hâlâ aşiret anlayışı var. İlk iş ‘Kimlerdensiniz?’ derler. Kendini yetiştirmiş olmanın önemi hâlâ anlaşılamadı… diyordu.

Milliyet Sanat Dergisi’nde yayımlanan yazının devamında Zeynep Oral, Ruhi Su’nun sözlerini: “…Ermeni ana babadan doğmuş, Ermeniliği de, zavallı anası babası da 1915’te Van’da kırılmış, toprak altına girmiş, bir nüfus memurunun deftere işlediği Abdullah ve Huri adlarını ana baba bilmiş, yetimhanelerde büyümüş, garip, güzel sesli Mehmet Ruhi Su’nun hayatının itirafı – artık bir gözünün mezara baktığı zamanlarda nihayet söyleyip rahatladığı…” diye tamamlıyordu.

Oğlu Ilgın Ruhi Su’nun anlatımına göre Ruhi Su, hayal meyal hatırladığı o karanlık günü çocukluk hafızasında yer ettiği kadarıyla: “… Duvarın dibindeydim… Açtım… Konuşulanları anlamıyordum. Askerler beni alıp atın terkisine koyup, götürdüler…” diye anlatıyormuş.

Bir insanın nerede doğduğunun, hangi milletten-dinden olduğunun bizim gibi insanlar için çok da önemli olmadığını düşünüyorum. Ama yaşanan bu acı olaylar onun çocukluk düşlerinde kalan, belki de canını çokça yakan, yaşanmış bir gerçekti. Hayata birçok yaşıtlarından çok daha zor koşullarda başladı. Yaşamı da hep benzer zorluklarla mücadele ederek geçti. Belki de çocukluğundan başlayarak bu acılarını hep türkülere sığınarak hafifletti ve gün geldi yaşadığı dünyanın sorunlarını, sıkıntılarını ve kimi zaman da sevinçlerini, mutluluklarını, umutlarını yine türkülerle hayata taşıdı.

Ruhi Su yaşadığı her türlü sıkıntıya rağmen her an “Hangi taşı kaldırsam anamla babam/ Hangi dala uzansam hısım akrabam/ Ne güzel bir dünya bu/ İyi ki geldim/ Süt dolu bir torbayla/ Şöylece çıkageldim/ Kime elimi verdimse / Döndürüp yüzümü baktımsa/ Kısmet kapıyı çaldı/ Kör pınara su geldi/ Ben şakıyıp durdukça öyle/ Gülün kokusu geldi/ Bebesi olmayan/ Bunalıp da kalmışa/ Acılarla yüklü/ Dargın yüreklere/ Yetiştim geldi… İyi ki geldim” diyebildi.

Ruhi Su’nun hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi. Bu hafta Açık Radyo’da “Babil’den Sonra” programında Ruhi Su’nun yaşamının son tanığı, oğlu Ilgın Ruhi Su ile onun yaşamının daha az bilinen yönlerini konuşmaya, Türkiye radyolarında ilk kez dinlenen ses kayıtlarına zamanımız elverdiği ölçüde yer vermeye çalıştık. 1977’de BBC’de Ruhi Su ile yapılan söyleşiden bölümler, 1976’da Dostlar Tiyatrosu’nda yapılan konserden, 1981 Avusturalya Konseri’nden ve yine dost meclislerinde çalıp-söylediği türkülerden örnekler dinlettik. Program kaydını şuradan dinleyebilirsiniz.

Ruhi Su ve Sıdıka Su her yıl olduğu gibi bu yıl da Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği’nin düzenlediği çeşitli etkinliklerle anılacak. İlk etkinlik 20 Eylül Cuma saat 13:00’de Ruhi ve Sıdıka Su’nun Zincirlikuyu’daki anıt mezarında gerçekleştirilecek. Dostları, sevenleri, öğrencileri… türkülerle, şiirlerle, güzel sözlerle onlara bir kez daha sevgi ve saygılarını ifade edecekler. Anma toplantısı her yıl olduğu gibi Sümeyra Çakır’ın başucunda söylenecek türkülerle sona erecek.

Anma etkinliklerinin ikincisi 22 Eylül Pazar, saat 20:00’de Şişli Belediyesi, Cemil Candaş Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Ruhi Su Dostlar Korosu’nun, Ruhi Su’nun öğrencilerinden Refik Köksal yönetiminde türküler seslendireceği konsere Cem Erdost İleri, Mercan Erzincan ve Erdal Erzincan da türküleriyle katılacak.

Konser katılıma açık ve ücretsizdir.

(Yeşil Gazete)

 

Deneye Hayır Derneği kuruldu

Deneylerde kullanılan hayvanları ve onların haklarını korumak için kurulan Deneye Hayır Derneği, kısa varede hayvan deneylerine karşı alternatif yöntemlerin geliştirilerek deneylerde kullanılan hayvan sayısının düşürülmesini; uzun vadede ise hayvan deneylerinin tamamen yasaklanmasını sağlamayı amaçlıyor.

2014’te Hayvanları Koruma Kanunu’nun değişikliğine dair tasarı ve teklifler, parlamentoda tartışılırken, deneylerde kullanılan ve öldürülen hayvanlara yönelik zulme dikkat çekmek ve hayvan deneylerine son verilmesini talep etmek için çalışmalarına başlayan Deneye Hayır Platformu, kısa süre önce tüzel kişilik kazandı. Platform, bundan sonra Deneye Hayır Derneği olarak faaliyetlerine devam edecek.

Farklı alanlarda mücadele veren hak savunucularının bir araya gelmesi ile tüzel kişilik kazanan derneğin kurucuları şöyle: Aslı Alpar (karikatürist), Burak Özgüner (veteriner sağlıkçı), Melda Onur (gazeteci), Oğuz Kınıkoğlu (uzman doktor), Şeyda Taluk (iletişimci), Tolga Öztorun (turizmci), Yağmur Özgür Güven (müzisyen).

‘Her yıl ortalama 266 bin hayvan, deneylerde kullanılıyor, öldürülüyor’

Deneye Hayır Derneği Kurucu Başkanı Yağmur Özgür Güven, deneylerde kullanılan hayvanların büyük bir gizlilik içinde sistematik şiddete maruz bırakıldığını ifade ederek şöyle konuştu: “İstatistiklere göre, Türkiye’de her yıl ortalama 266 bin hayvan, deneylerde kullanılıyor, öldürülüyor. Deney sonuçlarının hiçbir güvenilirliği olmadığının kanıtlanmasına rağmen, bilimin kötüye kullanılması ile kullanılan ve öldürülen yüzbinlerce hayvan kimsenin umrunda değil. Biz bu hayvanlara uygulanan sistematik zulmün son bulması için yola çıktık ve hak mücadelesi vermek için de Deneye Hayır Derneği’ni kurduk.”

Deneye Hayır Derneği’nin kurucularından Dahiliye Uzmanı Dr. Oğuz Kınıkoğlu da şunları söyledi: “Tıp fakültesinde, bir insan kalbi ile bir sıçanın kalbi arasındaki benzerliği neden öğrenmemiz gerektiğini ve bunun bana ne katacağını hiçbir zaman anlayamadım. Benimle beraber başka arkadaşlarım da sıçanlar üzerinde kesme ve öldürme işlemlerini yapmadılar. Ve hepimiz uzman olduk, fakülteyi bitirdik. Bilimsel makaleler ve veriler de eğitimde hayvan kesip biçmenin bir avantajı olmadığını gösteriyor. 1996 yılında yapılmış bir çalışma var: Öğrencilerin bir kısmına hayvanlar üzerinde deney yaptırılıyor, diğer kısmına bilgisayar programı üzerinde eğitim veriliyor. İki grup karşılaştırıldığı zaman görülüyor ki bilgisayar üzerinde ve hayvanlara zarar verilmeden yapılan eğitimler, hayvanlar üzerinde yapılan eğitimlerden daha verimli oluyor ve öğrenciler, sınavlarda daha başarılı oluyorlar. Pratik anlamda da daha başarılı müdahalelerde bulunabiliyorlar.”

‘Deneysiz, etik eğitim mümkün’

Hayvan deneylerine alternatif yöntemlerin varlığına rağmen sürdürülen hayvan deneylerini durdurmanın mümkün olduğunu kaydeden, dernek kurullarından Aslı Alpar ise “Bu amaçla kurduğumuz Deneye Hayır Derneği, tüm türleri koruyacak bilimsel gelişmelerin önünü açacak politikalar üretecek ve deneylerde kullanılan tüm canlıların hakları için mücadele edecek. Esaret üretmeyen ve türcü olmayan bilim yanımızda, daha ne olsun” dedi.

Derneğin bir diğer kurucusu Veteriner sağlıkçı Burak Özgüner de şu noktalara işaret etti: “Eğitimim boyunca, parçası olmasam da birçok hayvanın keyfî olarak acıya maruz bırakıldığına ve öldürüldüğüne tanık oldum. Oysa ki hayvan deneyleri ve kullanımı olmadan, etik bir eğitim mümkün. Hayvan deneyleri, benim için gerçek bir korku filmi gibi! Bu deneylerin, ilk başta hissedebilen hayvanlara ölüm ve zulüm olarak döndüğü; ikincil olarak da hiçbir güvenilirliği ve gerekliliği olmadığı için yasaklanması gerekiyor. Yıllardır acılara maruz bırakılan bu hayvanlara, haklarını acilen teslim etmeliyiz; onlara adalet borçluyuz.”

Deneye Hayır Derneği, hayvan deneyleri tamamen yasaklanana dek her türlü mücadeleyi vereceklerini ve toplumun her kesiminden mücadelelerine destek beklediklerini açıkladı.

Dört akademisyene daha beraat

İstanbul ve Kocaeli’de duruşması görülen dört akademisyen de AYM’nin “hak ihlali” kararı doğrultusunda beraat etti. Beraat veren mahkeme sayısı Türkiye genelinde 171 oldu.

“Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan akademisyenlerin duruşmalarına devam edildi. 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki (ACM) ilk duruşmasına SEGBİS ile bağlanan Erzincan Üniversitesi’nden Arş. Gör. Serdar Başçetin, dün görülen ikinci duruşmada beraat etti.

37.ACM’de bugün duruşmaları görülen Marmara Üniversitesi’nden Arş. Gör. Esra Demir Gürsel ile Mardin Artuklu Üniversitesi’nden Arş. Gör. Emre Özyetiş’in de beraatlerine karar verildi. Böylece Akın Gürlek başkanlığındaki 37. ACM heyeti akademisyen yargılamalarında ilk kez beraat kararı vermiş oldu.

Yine aynı saatlerde Kocaeli 5. ACM’de ikinci duruşması görülen Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cengiz Erçin de beraat etti.

17 mahkemede beraat kararları

26 Temmuz 2019 tarihli Anayasa Mahkemesi (AYM) ‘ifade özgürlüğü’ kararından sonra başlayan adli yılda yargılaması devam eden akademisyenler için toplam 17 mahkemede birlikte ve ayrı ayrı beraat kararları verildi. Barış İçin Akademisyenler’in internet sayfasında yer alan bilgiye göre, hakkında verilen beraat kararı teyit edilen akademisyen sayısı ise bugün ile 171 oldu.

Greta Thunberg, Uluslararası Af Örgütü’nün 2019 Vicdan Elçisi ödülünü aldı

Uluslararası Af Örgütü’nün 2019 Vicdan Elçisi ödülünü Washington’da alan iklim aktivisti Thunberg, herkesi 20-27 Eylül’deki küresel iklim grevlerine katılmaya çağırdı.

Uluslararası Af Örgütü’nün 2019 Vicdan Elçisi Ödülü, İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’e verildi. Washington‘da düzenlenen törende, ödülü, “Gelecek için Cumalar” hareketini birlikte hayata geçirdiği gençler adına aldığını belirten Thunberg, şöyle konuştu:

“Bu ödülün sahibi dünyanın dört bir yanında bir araya gelip İklim İçin Okul boykotu hareketine katılan ve geleceği için mücadele veren milyonlarca genç. Aslında geleceklerinden şüphe duymaması gereken korkusuz gençler için bu durum şu andaki tabloda maalesef tam tersi yönünde.

İklim İçin Boykot hareketini hep birlikte sürdüren bizler hayatlarımız için mücadele veriyoruz. Bu mücadele sadece kendi hayatlarımızla sınırlı değil. Aynı zamanda gelecekteki çocuklarımız, torunlarımız jenerasyonlar ve bu dünya üzerinde bizle birlikte yaşayan, bizle aynı biyosferi paylaşan ve biyosferini elinden aldığımız ve kötü şekilde kullandığımız herkes için geçerli. Verdiğimiz bu mücadele herkes için verilen bir mücadele.

Aktivizm gerçekten de işe yarıyor. Bu yüzden herkesin yapması gereken şey harekete geçmek. Çünkü kimse etki yaratamayacak kadar önemsiz veya küçük değil. Herkes 20-27 Eylül tarihlerinde küresel iklim boykotlarına katılmalı.”

‘Benzersiz bir liderlik ve cesaret’

Greta Thunberg’e ödülü, takdim eden Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Kumi Naidoo “Şu anda milyonlarca kişi doğal felaketlerin yıkıcı etkilerine maruz kalıyor ve iklim değişikliği bu etkileri daha da şiddetli hale getiriyor. Greta ve İklim İçin Okul Boykotu hareketine katılanlar ise yaşam şeklimizi değiştirmenin mümkün olduğunu gösteriyor” dedi.

Naidoo, sözlerini şöyle şöyle sürdürdü: “Bu genç liderler mücadeleyi başlattı. Felaketlere sürüklendiğimiz halde birçok kişinin kayıtsız kaldığı bir dünyada ortak vicdanımız olarak hareket ettiler ve ‘artık yeter’ dediler. Krizin boyutlarını görmezden gelmeye ve bahane üretmeye son vermemizi isteyip, harekete geçmemiz için çağrı yapıyorlar. Her birimizin onların izinden gitmesinin zamanı geldi. Hükümetleri ve şirketleri çok önceden yapmaları gerekenleri yapmaya zorlamak istiyorsak bu hareketi güçlendirmemiz şart.”

Uluslararası Af Örgütü haziran ayında, 2019 Vicdan Elçisi Ödülü’nün Thunberg ile “Gelecek için Cuma Günleri” (Fridays for Future) olarak bilinen öğrenci hareketine verildiğini duyurmuştu. Ödül, dünya genelinde her yıl benzerlik bir liderlik ve insan hakları için ayağa kalkma cesareti gösteren kişilere veriliyor. 

Thunberg’in  ödülü, UAÖ’nün de katkılarıyla düzenlenen İklim, Haklar ve İnsanlığın Hayatta Kalması Zirvesi öncesinde verildi. Çok sayıda genç lideri ağırlayacak olan zirvenin amacı, insan hakları alanında görev alanların iklim adaleti için hızlı bir şekilde çabalarının kapsamını arttırmalarını sağlamak.

 

AB’den Türkiye’ye 4.5 milyon euroluk ‘yenilenebilir’ desteği

Avrupa Birliği (AB)  tarafından finanse edilen “Technical Assistance for Renewable Energy and Energy Efficiency Support for Municipalities and Universities” (Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Desteği Konusunda Belediyeler ve Üniversiteler için Teknik Yardım) adlı proje, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan ve AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger’in katılımıyla Ankara’da başlatıldı.

Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini teşvik etmeyi amaçlayan projeni bütçesi 4.5 milyon Euro. Çalışma, AB’nin Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA-II) kapsamında finanse ediliyor.

Proje ile tesislerde enerji verimliliği uygulamaları ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerji üretimini artırarak, kamu binalarının ve kampüslerinin yalnızca daha az enerji harcayan değil, aynı zamanda daha yeşil, daha akıllı ve daha modern hale getirilmesi hedefleniyor. Türkiye’deki belediyelerde ve üniversitelerde yenilenebilir enerji yatırımlarının teşvik edilmesi, farkındalığı artırarak kamuya geniş çapta sunulan çeşitli çözümlerin görünürlüğünü sağlayacak.

2013’ten bu yana 70 milyon euroluk yardım

Belediyeler ve üniversiteler, her iki kurumun verdikleri hizmetler ve sahip oldukları nüfusları düşünüldüğünde, Türkiye’nin kamu ayağında önemli bir enerji tüketimi payına sahipler.

Proje hedeflerine ulaşmak için eğitimlere, saha ziyaretlerine, belediyelerin ve üniversitelerin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarına yönelik araştırmalara, pilot projeler için teknik ve tedarik belgelerinin hazırlanmasına ve mühendislik hizmetlerinin sunulmasına odaklanacak.

Törende bir açıklama yapan Büyükelçi Christian Berger, Türkiye ve AB’nin, gelecek yıllarda sektörde önemli yatırımlar gerektirecek yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konusunda çok iddialı hedefler belirlediğini belirtti. Berger, “AB’nin enerji sektöründeki yardımı, 2013 yılından beri, 70 milyon euroya ulaştı. Türkiye de AB’nin enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji hedeflerine iyi bir şekilde uyum sağlayarak somut başarılar elde etti.” dedi.

Fransız yargısı: Macron’un portresini indirmek meşru eylem, iklim krizi tüm insanlığı ilgilendiriyor

Macron’un iklim krizi politikalarını protesto etmek için Lyon Belediyesi’ndeki portresini indiren aktivistlerin eylemi, Fransız yargısınca meşru bulundu: Küresel ısınma tüm insanlığı ilgilendiriyor

Fransız yargısı hükümetin “iklim krizine” ilişkin politikasını protesto etmek amacıyla Lyon Belediye binasında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un portresini indiren iki çevreci aktivistin eyleminin meşru olduğuna karar verdi.

Euronews’in haberine göre, Lyon Mahkemesi pazartesi günü yapılan karar duruşmasında küresel ısınmanın tüm insanlığı ilgilendirdiğini ve bu durumun aciliyeti karşısında eylemcilerin söz konusu motivasyonunun “meşru” olduğunu vurgulayarak suç unsuru bulunmadığına karar verdi.

2 Eylül’deki duruşmada savunma makamı, iklim krizi ile mücadelede Fransa’nın hedefine ulaşamayacağını ileri sürmüş ve Macron’un bu konudaki sözünü tutmadığı için böyle bir eylemi gerçekleştirdiklerini ifade etmişti.

Hakim: İnsanların söz hakkı sadece seçimlerle kısıtlı değil

Fransız hakim kararın açıklamasında, “Demokrasilerde insanların söz hakkı sadece seçimlerle kısıtlanmamalı. Ülkeyi ilgilendiren önemli konularda, farklı yöntemlerle eleştirilerini yapmaları gerekir” diyerek “genel çıkarlara hizmet eden bu eylem, Cumhurbaşkanı ile halkın arasında kopan diyaloğun yerine farklı bir ifade yolu olarak değerlendirilebilir” dedi. Böylelikle hakim, “insanlığı tehdit eden ciddi bir tehlike karşısında sivil itaatsizlik eylemimin meşru olduğuna” karar verdi

Aktivistlerin savunmasını üstlenen avukat Thomas Fourrey ise, “Yargı bağımsızlığı tartışmaları devam ederken, böyle bir kararın gelmesi demokrasimiz ve çevre aktivistleri için umut verici” diye konuştu.

Savcılık kararı temyize taşıyacağını açıkladı.

‘Macron iklim krizi ile mücadele eden bir lider imajı vermeye çalışıyor’

ANV COP21 isimli çevreci sivil toplum kuruluşu, Macron’u Fransa’daki iklim krizi ile ciddi anlamda mücadele etmemek ancak uluslararası arenada iklim değişikliğiyle mücadele eden bir lider imajı vermeye çalışmakla suçluyor. Çevre savunucuları, Cumhurbaşkanı Macron’un dış dünyaya verdiği imajla kendi ülkesindeki uygulamaları arasında tezat olduğunu öne sürüyor.

Bu arada Paris’in dışında Lyon ve Starzburg gibi kentlerde de çevreci aktivistlerin yargılamaları da devam ediyor. ANV COP21’e göre ülke genelinde şu ana kadar açılan 17 davada en az 57 çevreci aktiviste mahkeme celbi gönderildi.

Önce kurut sonra su taşı

Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde tarlaları sulamak için aşırı kullanılan bir gölet kurumaya yüz tuttu. Susuz kalan binlerce balık ölünce, valiliğin emriyle gölete tankerlerle su taşınmaya başladı

Kırklareli’nin Babaeski ilçesine bağlı Oruçlu köyü’nde, sulama göletindeki sular, tarlaların sulanması amacıyla aşırı su çekilmesi nedeniyle üç gün önce kurumaya başladı. Su seviyesi önemli oranda düşen gölette çok sayıda balık öldü. Bunun üzerine Kırklareli Valisi Osman Bilgin gölete su takviyesi yapılaması için talimat verdi.

İl Özel İdaresi ekipleri de tankerlerle gölete su taşımaya başladı. Göletin su seviyesinin yükseltilmesi amacıyla ekiplerin gün boyu çalışma yapacağı belirtildi.

‘Faydası olacak mı göreceğiz’

Köy muhtarı Şevket Filiz,  göletteki durumu şu sözlerle anlattı: Bu yöntemin ne kadar faydası olacak göreceğiz. Şu anda iki tanker geldi, balıkları kurtarıncaya kadar gölete su dolduracağı söylendi. Günden güne suyun çekildiğini görüyoruz. Sulama da yok ama gittikçe su bitiyor. Su bitince balık ölümleri daha da fazlalaştı.

Emine Bulut Fransa sokaklarında

Fransız kadın hakları savunucuları, eski kocasının kızının yanında öldürdüğü Emine Bulut’un adını ve ‘ölmek istemiyorum’ sözlerini Louvre’daki Piramit’ ve Fransa’nın sokaklarına kazıdı.

Eski kocası tarafından 10 yaşındaki kızının gözleri önünde öldürülen Emine Bulut‘un ismi ve ‘Ölmek istemiyorum’ sözleri Fransa sokaklarına taşındı. Emine Bulut’un ismi dünyanın en ünlü müzelerinden Louvre‘da bulunan piramidin üzerinde ve bir sokakta yer aldı.

Otuza yakın kadın hakları savunucusu dünyanın en ünlü müzelerinden Louvre piramidinin de içinde bulunduğu farklı yerlere kadın cinayetlerine farkındalık afişleri astı. Paris başta olmak üzere Fransa’nın pek çok şehrinde yer alan afişlerde ölen kadınların isimleri ve hikâyeleri yer alıyor.

Kırıkkale’de eski eşi tarafından 10 yaşındaki kızının gözleri önünde öldürülen Emine Bulut da afişi bulunan isimler arasında. Bulut’un ölmeden önce söylediği “Ölmek istemiyorum” cümlesi de adının yanında yer aldı.

Kulp saldırısında beş tutuklama, belediyeye kayyım

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde tuzaklanan patlayıcının infilak etmesi sonucu yedi kişinin ölümüne yol açan olayla ilgili, HDP’li Kulp Belediye Başkanı ile ilçe başkanı ve belediye çalışanları tutuklandı. Belediyeye Kulp Kaymakamı kayyım olarak atandı.

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde perşembe günü tuzaklanan patlayıcının, bir minibüsün geçişi sırasında infilak ettirilmesi sonucu yedi kişinin ölümü, 10 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıyla ilgili gözaltına alınan, aralarında HDP’li Kulp belediye başkanı ile HDP ilçe başkanı ve belediye çalışanlarının da bulunduğu beş kişi tutuklandı.

Saldırı ile ilgili aranan ve bir operasyon ile yakalanan Fatma Ay ile daha önce gözaltına alınan HDP’li Kulp Belediye Başkanı Mehmet Fatih Taş, HDP İlçe Başkanı Abidin Karaman, Kulp Belediyesi Fen İşleri Müdürü Şener Aktaş ve Mehmet Emin Ay, emniyet ve savcılıktaki işlemlerinin ardından tutuklanma talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine çıkarıldı. Söz konusu beş kişi, mahkemece tutuklandı.

Kayyım atandı

HDP’li Başkan Mehmet Fatih Taş’ın yerine Kulp Kaymakamı Mustafa Gözlet kayyım olarak atandı. İçişleri Bakanlığı‘ndan yapılan açıklama şöyle: “Kulp Belediye Başkanı Mehmet Fatih TAŞ, ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma’ ve ‘Terör Örgütü Propagandası Yapmak’ suçları kapsamında hakkında devam eden (5) ayrı soruşturma ve (1) kovuşturma ile 12.09.2019 tarihinde Ağaçkorur Mahallesinde 7 Vatandaşımızın Şehit olması ile sonuçlanan hain terör saldırısı üzerine Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Terör Örgütü Propagandası Yapmak, Devletin Birliğini ve Bütünlüğünü Bozma’ suçlarını esas olarak başlattığı soruşturma sürecinde Kulp Sulh Ceza Hâkimliği’nin 16.09.2019 tarihli kararı ile tutuklanmış olması göz önünde bulundurularak Anayasanın 127 nci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 47 nci maddelerine istinaden Bakanlığımızın 16.09.2019 tarihli onayı ile geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanlığımız tarafından görevinden uzaklaştırılmış; Belediye Kanunu’nun 45 inci maddesi uyarınca yine Belediye Kanunu’nun 46 ncı maddesi kapsamında Kulp Kaymakamı Mustafa GÖZLET Kulp Belediye Başkan Vekili olarak Valiliğimizce görevlendirilmiştir.”