Ana Sayfa Blog Sayfa 2401

Thunberg’den ABD Kongresi’ne: Boş konuşuyorsunuz

İklim değişikliğine karşı mücadelesini dünya gündemine taşımayı başaran Greta Thunberg, ABD Kongresi’nde ağırlandı. Thunberg, kendisini övüp tavsiye isteyen ABD’li vekilleri azarladı: “Lütfen övgüleriniz size kalsın. Siz kendiniz hiçbir icraatta bulunmadan sadece bize ne kadar esin verici olduğumuzu söylemek için bizi buraya davet etmeyin.”

İklim değişikliğiyle mücadele için okul grevine giderek milyonlara esin kaynağı olan İsveçli aktivist Greta Thunberg, BM’nin İklim Zirvesi için bulunduğu ABD’de Kongre tarafından ağırlandı. Thunberg, ABD’li Kongre üyelerini “Övgüleriniz size kalsın, ne kadar esin verici olduğumuzu söylemek için bizi çağırmayın, yeterince çaba göstermiyorsunuz” diye azarladı.

Gelecek hafta New York’ta başlayacak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na damga vuracak konulardan birini İklim Eylem Zirvesi oluştururken bu kapsamda Gençlik İklim Zirvesi de düzenlenecek. İsveç’te her cuma okul grevine gidip iklim değişikliğiyle mücadele eylemi yapan ve 150’den fazla ülkede milyonlarca kişiye bu yolda esin kaynağı olan Thunberg bu etkinliklerin başını çekiyor. Bu çerçevede 20 Eylül cuma günü küresel iklim grevi planlanırken, ABD’deki 800 etkinliğe dünya çapında eylemler eşlik edecek.

Sputnik’in haberine göre, Atlantik Okyanusu’nu güneş enerjisinin kullanıldığı bir tekneyle iki haftada geçerek ağustos sonunda New York’a varan Thunberg, dün kendisi gibi gezegenin geleceği için harekete geçen değişik ülkelerden genç iklim aktivistleriyle birlikte Washington’daki ABD Kongresi’nde ağırlandı. Kongre’nin üst kanadı Senato’nun iklim görev gücü tarafından düzenlenen buluşmada ABD’li yasa yapıcılar, genç eylemcileri öncülük yaptıkları, ellerini taşın altına koydukları ve yaşlarının çok ötesinde bilgelik sergiledikleri için övdü. Kongre’nin iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edeceğine dair tavsiye istediklerinde ise Thunberg’den azar işittiler.

‘Övgüleriniz size kalsın’

Kendisinin senatör ya da bilim insanı değil, öğrenci olduğunu hatırlatan İsveçli genç aktivist şöyle konuştu: “Lütfen övgüleriniz size kalsın. Biz bunu istemiyoruz. Gerçekte siz kendiniz hiçbir icraatta bulunmadan sadece bize ne kadar esin verici olduğumuzu söylemek için bizi buraya davet etmeyin, çünkü bu hiçbir şeye yaramıyor.”

Thunberg sözlerine, “Ne yapmanız gerektiğiyle ilgili tavsiye istiyorsanız, bilim insanlarını davet edin, bilim insanlarından uzmanlıklarını talep edin. Biz kendimizin değil, bilim insanlarının duyulmasını istiyoruz” diye devam etti.

Demokrat vekil: Siz, siyasi bir ordusunuz 

Kongre üyeleri ise bu fırçayı, alkışlar ve kahkahalarla karşılayarak yumuşattı. Demokrat Parti’nin ilerlemeci kanadının ‘Yeşil Yeni Düzen’ isimli çevreci programının hazırlayıcılarından olan ve Senato’nun iklim görev gücüne başkanlık eden Ed Markey, Thunberg’e “Sizin liderliğinize ihtiyacımız var. Siz ABD’ye ulaşmış siyasi bir ordusunuz. Bu meseleye daha önce hiç olmadığı şekilde ışık tuttunuz. Ve bu yeni bir X etkeni yaratıyor” diye hitap ederek ekledi: “Sizi duyuyoruz, ne dediğinizi duyuyoruz ve çabalarımızı iki katına çıkaracağız.”

Ancak Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi’nde Demokratlar, Senato’da ise Cumhuriyetçiler çoğunlukta ve Beyaz Saray’da BM’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çıkan ve selefi Barack Obama’nın tüm çevreci düzenlemelerini tersine çeviren Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump oturuyor. Cumhuriyetçiler iklim değişikliğine ya inkar ya da şüphecilikle yaklaşıyor.

Buna rağmen gençlerin iklim grevinin siyasi gündemi şekillendirdiğini söyleyen Markey, 2016’dan farklı olarak 2020 başkanlık seçimi için iki partinin münazaralarında konunun dönüp dolaşıp iklime geldiğine, seçmenlerin adaylardan iklim değişikliğiyle mücadele planları talep ettiğine dikkat çekerek gençlere şunları söyledi: “Ne mi gerçekleşti? Siz gerçekleştiniz. ABD’deki siyasi dinamikleri mutlak surette değiştiren siyasi sürece bu ekstra enerji düzeyini siz kattınız. 2020 başkanlık seçimi pek çok açıdan iklim değişikliğiyle ilgili bir referandum olacak.”

Obama: Gezegenimizin en büyük savunucularından

Thunberg, 23 Eylül’de Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde yapacağı konuşma öncesi eski ABD Başkanı Barack Obama ile de Washington’da bir araya geldi. Obama, genç aktivistle görüşmesinin sonrasında, “Yalnızca 16 yaşında olan Greta Thunberg daha şimdiden gezegenimizin en büyük savunucularından biri. Kendi neslinin iklim krizinin yüküyle baş başa kalacağını bilerek korkmadan gerçek adımlar attı. Obama Foundation’daki vizyonumuzun vücut bulmuş halini gösteriyor.” dedi.

Thunberg, New York ve Washington’da katıldığı iklim gösterilerine ilişkin sorulan soruya, “Herkes bana karşı çok iyi davrandı ve gençler çok istekli ve şevkli gözüküyor. Bu çok iyi bir şey.” diye cevap verdi. Thunberg, “Etkili olmak isteyen gençlere ‘yaratıcı’ olmalarını tavsiye ediyorum. Kendinizi hafife almayın. Yapabileceğiniz çok şey var” diye de sözlerine ekledi. Obama ile Thunberg’in birbirlerinin yumruklarını tokuşturduğu fotoğrafsa sosyal medyada da sıkça paylaşıldı.

Krom şirketi Güneş Çayı’nı madene pompalayacak

Kangal’da özel bir şirket,  yörenin tek su kaynağı olan Güneş Çayı’nın suyunu, işlettiği krom madeninde kullanmak üzere madene pompalamak için çalışmalara başladı.

Sivas’ın Kangal ilçesi, Yellice-Kuluncak mevkiiinde AKSU Madencilik tarafından işletilmekte olan krom madeni, Çetinkaya, Güvenkaya, Keçikaya, Güneş, Karakuzulu, Bahçeli, Cürek, Divriği boyunca akan Güneş Çayı‘nın ( Karaboğaz Çayı) suyunu moto-pomp ile madene pompalamak istiyor.

Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, pompa sistemin Güvenkaya Köyü‘nün yaklaşık dört km yukarısında çay yatağına kurulacak.  Kanal açmak için kepçe çalışmalarına başlayan AKSU Madencilik yetkilisinin belirttiğine göre, çaydan saatte en az 300 m3 su çekilecek.

TEMA Vakfı üyesi, çevre aktivisti Güneş Gürsoy, bunun gerçekleşmesi halinde yaz ve sonbahar aylarında çayın kuruyacağını ve milyonlarca balığın öleceğini kaydetti.  Gürsoy’un verdiği bilgilere göre, 50 km uzunluğunda yapılmasın planlanan kanal yüzünden, aralarında yaban keçisi, vaşak, Anadolu parsı, çizgili sırtlan, su samuru, doktor balığı üveyik gibi nesli tükenme tehlikesi altında olanlar da dahil, hayvanların suya erişimi de engellenecek.

Yöre köylüleri de vadideki 10 köyün susuz kalacağını, tarla ve bahçelerini sulamayacaklarını, çay yatağında bulunan yaklaşık iki milyon ağacın da kuruyacağını belirtiyor

İsrail seçimlerinde Netanyahu az farkla geride

İsrail’de yenilenen seçimlerde, sandık çıkış anketlerine göre, Başbakan Netanyahu’nun partisi, rakibi Mavi ve Beyaz ittifakından az farkla geride görünüyor. Ancak hiç bir partinin yeterli sandalyele ulaşamaması nedeniyle ufukta yine koalisyon var.

İsrail’de Nisan ayında yapılan seçim sonrasında hükümet kurulamayınca salı günü yenilenen seçimde, sandık çıkış anketlerine göre Başbakan Binyamin Netanyahu‘nun rakibi emekli korgeneral Benny Gantz, küçük bir farkla önde görünüyor. Ancak hükümeti kurabilmek için yeterli sandalye sayısına hiçbir parti tek başına ulaşamıyor. Netanyahu’nun sağ Likud Partisi‘nin 30 ile 33 arasında, Gantz’ın merkez sol ittifakı “Mavi ve Beyaz”ın (Kahol Lavan) 32 ile 34 arasında sandalye kazandığı tahmin ediliyor.

BBC’nin haberine göre, sandık çıkış anketlerinin açıklanmasının ardından Netanyahu, partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada, daha önceki seferlerde olduğu gibi zaferini ilan etmek yerine “resmi sonuçları bekleyeceğini” söyledi ve kazanması halinde yapacaklarını anlattı: “Önümüzdeki günlerde, bu milletin insanlarının çoğunun görüşlerini yansıtan güçlü bir Siyonist hükümet kurmak ve Siyonizm karşıtı tehlikeli bir hükümetin kurulmasına engel olmak için müzakerelere başlayacağız. Şu an yapmamız gereken şey bu; ülkedeki birçok kişiyi bir araya getiren ve İsrail’in Yahudi halkının ulusal devleti olduğuna inanan kimseyi dışlamayan bir hükümet kurmalıyız.”

Benny Gantz.

Anket sonuçlarını aldıktan sonra Gantz da destekçilerine yaptığı konuşmada “Gerçek sonuçları bekleyeceğiz ama görüldüğü kadarıyla görevimizi başarıyla tamamladık” dedi. Gantz, Netanyahu’nun başarılı olmadığını savundu: “Geniş çaplı bir birlik hükümeti kurmak için çalışacağız. Siyasetin dışında, bir tek bir halkız ve tek bir toplumuz. Kutuplaşma ve tahrik arkada kaldı, önümüzde birlik ve barış var. Tüm siyasi rakiplerime sesleniyorum, ayrılıkları bir kenara bırakalım. Hep birlikte iyi bir İsrail toplumu için çalışalım.”

Nisan ayındaki seçimde de iki parti başa baş gitmiş, kesin sonuçlara göre ikisi de 35’er sandalye kazanmıştı.

120 sandalyeli İsrail Parlamentosu’nda (Knesset) hükümeti kurmak için 61 sandalye gerekiyor. Seçim barajının yüzde 3,25 olduğu ülkede parlamentoya çok sayıda parti girdiği için, bugüne kadar tek başına 61 sandalye kazanan siyasi parti olmadı.

Sandalye sayısı aynı olsa da oy oranı küçük bir farkla Mavi Beyaz İttifakı’ndan fazla olan Netanyahu, hükümeti kurma görevini cumhurbaşkanından almıştı. Ancak 61 sandalye için gereken tüm sağ partileri bir araya getiremediği ve hükümeti kuramadığı için seçimler 17 Eylül’de yenilenmişti.

Lieberman kilit isim

Beşinci kez başbakanlık koltuğuna oturmak için yarışan Netanyahu’nun eski koalisyon ortağı, eski savunma bakanı Avigdor Lieberman’ın aşırı sağ Evimiz İsrail (Yisreal Beitenu) Partisi, üç farklı sandık çıkış anketine göre, 9 sandalye kazanıyor. Parti, Nisan ayındaki seçimde 5 sandalye kazanmıştı. Yani anketler doğru çıkarsa, Lieberman, bu kez sandalye sayısını neredeyse iki katına çıkarmış olabilir. Lieberman, nisan seçimleri sonrası koalisyona girmeyi reddetmiş ve bu tutumuyla seçimlerin yenilenmesine sebep olmuştu.

Merkez sağ, aşırı sağ ve Ultra Ortodokos partiler sandalye sayısını artırdı

Sandık çıkış anketlerine göre Ultra Ortodoks iki siyasi parti, Shas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partileri, sırasıyla 9 ve 8 olmak üzere toplam 17 sandalye kazanıyor. Bu iki siyasi partinin Nisan’daki seçimde sandalye sayıları toplamı 16’ydı. Arap partilerinin oluşturduğu Birleşik Arap Listesi ise, Nisan ayına göre 3 fazla sandalye kazanarak milletvekili sayısını 13’e çıkarıyor.

Aşırı ırkçı 3 partinin oluşturduğu Sağ Birlik ittifakıyla, Nisan seçimleri öncesinde kurulan yine aşırı sağ görüşlü Yeni Sağ partisinin bir araya gelerek kurduğu Yamina listesi de 7 sandalye kazandı. Nisan seçimlerinde Yeni Sağ partisi barajı geçememişti. Sağ Birlik ittifakı ise 5 sandalye kazanmıştı. Bu partiler de tüm Batı Şeria’nın ilhak edilmesi gerektiğini savunuyor.

Merkez sol partilerin bir araya gelerek oluşturduğu Demokratik Birlik ittifakı ile İşçi Partisi-Gesher ittifakı, sırasıyla 5 ve 6 sandalye kazandı.

Gantz’ın Mavi-Beyaz ittifakı taraftarları seçim sonuçlarından memnun.

Koalisyon ihtimalleri neler?

Sandık çıkış anketleri yanılmıyorsa, merkez sağ, aşırı sağ ve Ultra Ortodokos partilerin sandalye sayıları toplamı yine 61’i geçiyor. Ancak bir önceki seçimde olduğu gibi, aralarında ciddi anlayış farkları bulunan bu partilerin koalisyona girmesi çok kolay görünmüyor. Bu durumda merkez sol partilerin sandalye sayıları toplamı ise, Arap milletvekillerinden destek alsalar dahi, 60’ı bulmuyor.

Netanyahu yolsuzluk soruşturmasıyla karşı karşıya

13 yıldan uzun süre başbakanlık yapan 69 yaşındaki Netanyahu, bir kez daha koltuğa oturabilmek için hem seçime günler kala hem de seçim günü yasakları birkaç kez delerek televizyona çıktı. Ardından elinde megafonla sokağa çıkarak kalabalık yerlerde seçmenlerin arasına girerek “katılım oranının düşük kalmaması için” oy vermeye çağırdı. Arapların ve sol görüşlü seçmenin büyük oranda sandığa gittiğini söyleyen Netanyahu, sosyal medyada da canlı yayın yaparak sağ görüşlü seçmene “sandığa gidin” dedi.

Seçim öncesinde de aşırı sağ görüşlü ve milliyetçi seçmenlerin oyunu almak için seçilirse Ürdün Vadisi‘ni ilhak etmeyi planladığını açıklamıştı. Hakkında geçen yıldan bu yana “yolsuzluk” suçlaması olan Netanyahu’nun rakipleri, bir kez daha seçilirse dokunulmazlıktan yararlanarak soruşturma açılmasına engel olmayı planladığını söylüyor.

Tuzla’da kimyasal fabrikası yanıyor

İstanbul Tuzla’da, kimyasal üretim yapan bir fabrikada yangın çıktı. Çok sayıda itfaiye ekibi, yangına müdahale ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Ali Karahan, yangında yaralı veya can kaybı olmadığını açıkladı.

Orhanlı Deri Organize Sanayi Bölgesi Deri Yan Sanayi Sitesi‘nde faaliyet gösteren Ema Kimya Sistemleri-Huntsmann‘a ait fabrikada henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Yangın nedeniyle olay yerine Tuzla ve çevre ilçelerden çok sayıda itfaiye ekipleri sevk edildi. Zaman zaman patlamaların da yaşandığı yangının sıçraması nedeniyle alev alan itfaiye aracındaki yangın da ekiplerin müdahalesi sonucu söndürüldü.

Geniş bir alan üzerine kurulu fabrikadaki yangın fabrika otoparkında bulunan araçlara da sıçradı. Rüzgar nedeniyle de yangına güçlükle müdahale eden itfaiye ekiplerinin söndürme çalışmaları sürüyor.
48 araç ve 138 personelle müdahale
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Ali Karahan, yangında yaralı veya can kaybının olmadığını belirterek, “Yangına 48 araç 138 personelle müdahale yapılıyor. Diğer fabrikalara sirayet önlenmeye çalışılıyor. Kimyasal malzemeler nedeniyle ara sıra patlamalar oluyor” dedi.
Civardaki çok sayıda ağacın da yandığı yangının çevreye maliyeti ise henüz bilinmiyor.

Her 10 kişiden yedisi borçlu, dört kişiden biri ciddi maddi yoksunluk içinde

TÜİK’in araştırmasına göre, Türkiye’de her 10 kişiden yedisinin konut alımı ve konut masrafı dışında taksit ödemesi veya borcu var, altısı bir haftalık tatil masrafına karşılayamıyor, biri için konut masrafı haneye ağır yük.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2018 yılı sonuçlarına göre en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0.2 puan artarak yüzde 47.6’ya yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0.2 puan azalarak yüzde 6.1’e düştü.

Bir kişinin yıllık ortalama geliri 24 bin 199 lira

Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri bir önceki yıla göre yüzde 12.2 artarak 21 bin 577 liradan 24 bin 199 liraya yükseldi.

Toplam eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirleri içerisinde en yüksek payı, yüzde 48.5 ile bir önceki yıla göre 0.4 puan azalan maaş ve ücret gelirleri aldı. İkinci sırayı yüzde 20.1 ile önceki yıla göre 0.4 puanlık artış gösteren sosyal transfer gelirleri alırken üçüncü sırayı yüzde 18.8 ile 2017 yılına göre 0.8 puan azalan müteşebbis gelirleri aldı.

Göreli yoksulluk oranı yüzde 13,9

Göreli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0.4 puanlık artış ile yüzde 13.9 olurken, medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre ise yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 1.1 puan artarak yüzde 21.2 olarak gerçekleşti.

Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranına göre; okur-yazar olmayanların yüzde 27.5’i, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 23.6’sı yoksul iken, bu oran lise altı eğitimlilerde yüzde 12.1, lise ve dengi okul mezunlarında ise yüzde 5.8 oldu. Yükseköğretim mezunları ise yüzde 2.2 ile en düşük yoksulluk oranının gözlendiği grup oldu.

Kendilerine ait bir konutta yaşayanların oranı yüzde 59

Nüfusun yüzde 59’u kendilerine ait bir konutta otururken, yüzde 39.6’sı konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu, yüzde 36.2’si sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi ve yüzde 24.8’i trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar yaşadı.

Hava kirliliği doğmamış bebeği bile etkiliyor

Sigara içmeyen 25 kadının plesantasının incelendiği araştırmada, annenin soluduğu kirli havanın içerdiği zararlı partiküllere rastlandı.

Belçika’daki Hasselt Üniversitesi’nde görevli bilim insanları tarafından yapılan araştırmada anne karnındaki bebeklerin trafiğin ve yanan yakıtlardan kaynaklanan siyah karbondan etkilendiğini ortaya koydu.

Araştırma kapsamında sigara içmeyen 25 kadının plasentası incelendi. Plasentanın bebeğe (fetüse ait) kısmında, annenin soluduğu ‘kirli hava’nın içerdiği zararlı partiküllere rastlandı. Araştırma ekibinin başındaki Prof. Tim Nawrot, “Bu, annenin solduğu partiküllerin (siyah karbon gibi) plasentayı aşarak bebeğe ulaştığına işaret eden ilk araştırma. İncelediğimiz her plasentada binlerce küçük partikül saptadık”dedi.

Hava kirliliği ile düşük, erken doğum ve bebeğin yeterli ağırlıkta doğmaması arasında geçmişte ilişki kurulduğunu anımsatan Nawrot şunları söyledi: “Bu araştırma, annenin soluduğu partiküllerin bu olumsuzluklara neden olabileceğine işaret ediyor. Fetüste meydana gelen hasarın ömür boyu etkisi oluyor. Anne karnındaki süreç çok önemli. Gelecek kuşakları koruyabilmek için hamile kadınların hava kirliliğine maruz kalma düzeyini asgari seviyeye indirmeliyiz. Hava kirliliğiyle mücadele hükümetlerin işi. Anne adaylarının alabileceği tek önlem hamilelik sürecinde mümkün olduğu kadar kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde bulunmamak.”

Araştırmanın sonuçları ‘Nature Communications’ adlı bilim dergisinde yayınlandı.

Çanakkale direniş geleneğini iklim grevine taşıyacak – Güneş Akçay

‘Kurdun kuşun, toprağın ve suyun hakkını savunmak için gönüllü olmuş, enerjisini ve zamanını ortaya koymuş bütün bu insanları ve oluşumları iklim için greve çağırmak da Sıfır Gelecek inisiyatifi olarak boynumuzun borcudur.’

Dünya, İklim Grevine saatler sayıyor, çünkü sıfır karbon politikalarına geçmek ve dünyayı yanmaktan kurtarmak için oyalanarak harcayacak bir saniyemiz dahi yok. Bilimsel çalışmalar bize gösteriyor ki, son yüzyılda dünyamızın ortalama sıcaklığı 1oC artmış, bunun 0.6oC farkı son 30 yıl içinde gerçekleşmiş. Bilim insanları, bu artışın sebebinin endüstriyel etkinlikler ve kentleşme olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Özellikle yoğun karbon salımı yapan kömür ve petrol gibi fosil yakıt kaynakları kullanılarak enerji üreten endüstriler ve kişisel ulaşım araçları, sera etkisini arttırarak dünyanın gittikçe ısınmasına neden oluyor. Buna, endüstriyel, turistik ve tarımsal alan açmak için ormanların yok edilmesi eklenince, gezegenin oksijen üretimi ve karbon tutma kapasitesi de düşüyor ve iklim değişikliğinin hızlanması kaçınılmaz oluyor. Politikacılar ve şirketler bu gerçeklere gözlerini yumdukları ve bu yıkıcı döngüyü kırmadıkları sürece bir gelecekten bahsedemeyiz. Bu nedenle ya sıfır karbon ya sıfır gelecek sloganı ile çocuklar ve çocuklarına bir dünya bırakmak isteyen herkes bütün dünyada alanlarda toplanıyor.

Çanakkale de, son zamanlarda Kazdağları’ndaki Su ve Vicdan Nöbeti ile Alamos Gold’ a karşı verilen mücadele ile gündemdeydi. Aslında il içinde, farklı bölgelerde çevre ve ekoloji odaklı pek çok yerel mücadele süregeliyor. Çünkü yerel halkın yaşadığı ve geçimini sağladığı köylere, ormanlara ve denize sürekli endüstriyel üretim saldırısı var. Bu endüstrilerin başında enerji üretimi ve madencilik geliyor.

İl sınırları içinde halihazırda çalışan dört kömürlü termik santral bulunuyor. Bununla beraber bu sayının 15’e çıkması planlanıyor. Gerek çalışan gerek yapılması planlanan termik santraller, yoğun olarak tarım ve hayvancılık yapılan bölgelerini tehdit ediyor. Bu termik santrallerin yapımı için de tıpkı altın madenlerinin inşaat sahasında gördüğümüz gibi ormanların tıraşlanması gerekecek. Bununla beraber termik santraller hem yoğun hava kirliliğine sebep olacak, hem de çiftçinin tarım için kullandığı temiz suya el koyacak ve kirletecek, bölgenin doğal dengesini tamamen bozacak. Burada bahsettiğimiz kirlenme basit bir kirlilik değil, çünkü bu termik santralleri beslemek için açılan kömür madenleri genişletilecek ve böylece Çan’da görülen asit çukurları gibi asit çukurları çoğalacak, hem gıdalarda gözlenebilen ağır metaller artacak, hem de kül ve kükürt oranı yüksek kömür, hava kalitesini bozacak.

Çanakkale direniyor

Çanakkale’nin geçimini zeytincilikten karşılayan Gülpınar bölgesinde jeotermal elektrik santrali yapılması planlanıyor. Zeytin üreticisi olan köylüler, zeytinliklerinin enerji endüstrisine kurban gitmesini ve jeotermal elektrik santrallerinin başka illerde neden olduğu kirlenme ile karşılaşmak istemiyorlar.

Kazdağları üzerine kurulu Bayramiç ve Çan ilçelerinin köylerinde yaşayan halk, altın madenciliğine karşı mücadele konusunda oldukça deneyimliler. Daha önce de arama izni alarak bölgede işlem yapmaya çalışan madenciler köylülerin tepkileri ile karşılaşmışlardı. Şimdi de Alamos Gold Kirazlı Balaban Köyü’nde direniş ile karşılanıyor. Çünkü burada yaşayan köylüler toprağın, suyun ve diğer canlıların korunmasının ne kadar önemli olduğunu biliyorlar.

Çanakkale’nin çevre ve ekoloji hareketi ile ilişkisi sadece mücadele yönünde değil tabii ki. Bölgede yaşayan insanlar permakültür uygulamaları yapıyor, doğal tarım ve hayvancılık deneyimleri biriktiriyor, üretim ve tüketim modellerini yeniden düzenliyor ve deneyimlerini paylaşıyorlar. Ortaklaşma, birlikte üretim, ekolojik yaşam gibi konularda pratikler birikiyor. Öyle ki ilk yenilenebilir enerji kooperatifi olan Troya Enerji Kooperatifi Çanakkale’de kuruldu.

Mücadele ve üretim konusunda deneyimli şehrimiz Çanakkale’de çok sayıda çevre ve ekoloji odaklı sivil toplum kuruluşu var. Herhangi bir kuruluşa üye olmayan ancak kendince çevre ve ekoloji hareketine katkıda bulunan veya bulunmak isteyen insanlarla dolu etrafımız.

Kurdun kuşun, toprağın ve suyun hakkını savunmak için gönüllü olmuş, enerjisini ve zamanını ortaya koymuş bütün bu insanları ve oluşumları iklim için greve çağırmak da Sıfır Gelecek inisiyatifi olarak boynumuzun borcu oldu. Geleceğine ve gezegene sahip çıkmak isteyen herkesi 20 Eylül Cuma günü saat 13:00’de Truva atının önüne, belediyemizden İklim Acil Durumu ilan etmesini ve Acil Eylem Planı hazırlanmasını talep etmek üzere bekliyoruz.

Bilgi Üniversitesi akademisyenlerinden 20 Eylül çağrısı

20 Eylül Küresel İklim Grevi için bir çağrı da İstanbul Bilgi Üniversitesi‘nden geldi. Bir açıklama yayımlayan akademisyenler, meslektaşlarını, iş arkadaşlarını, öğrencilerini, öğrenci kulüpleri ve örgütlerini, üniversitenin Santral İstanbul Kampüsü‘nde bir araya  gelmeye davet etti.

Antikapitalistler de grevde!

Sıfır Gelecek kampanyası çerçevesinde bir araya gelen gruplardan;  Antikapitalistler de 20 Eylül Küresel İklim Grevi’ne çağrı yaptı: İklim Acil Durumu ilan edilsin.

Çağrı metni şöyle:

İsveçli öğrenci Greta Thunberg‘in başlattığı iklim için okul grevleri tüm dünyayı sardı. Greta’nın sesine destek çıkan öğrenciler Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) adıyla iki defa küresel iklim grevi gerçekleştirdiler. Bu grevlere dünya çapında 2 milyondan fazla öğrenci katıldı.

Fakat öğrenciler iklim değişikliğini bu şekilde durduramayacaklarının farkındalar. Bu sefer yetişkinleri ve sendikaları da greve çağırdılar. Bölyece 20-27 Eylül günleri sendikaların ve iklim hareketinin de dahil olmasıyla üçüncü küresel iklim grevi olarak ilan edildi.

Türkiye’de iklim grevini ve etkinlikleri örgütlemek için Sıfır Gelecek kampanyası altında biraraya gelen hareketler içerisinde Antikapitalistler de yer alıyor.

Sıfır Gelecek ve Fridays for Future Türkiye’nin çağrısıyla İstanbul’da 20 Eylül’de bir etkinlik programı oluşturuldu. Antikapitalistler olarak bizler de “İklim için Birleş!” sloganına sahip çıkıyoruz ve herkesi greve ve etkinliklere katılmaya çağırıyoruz.

İklim Acil Durumu ilan edilsin!

İklimi değil sistemi değiştir!

İstanbul programı

14.00-15.00 İklim grevi ve basın açıklaması- Kadıköy iskele meydanı

16.00-22.00 İklim festivali- Kadıköy Yoğurtçu Parkı

Atölyeler, stantlar, konuşmalar ve konserler

Kesinleşen konuşmacılar: FFF ve Sıfır Gelecek sözcüleri, Ömer Madra, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu

Konserler: Barlas Tan Özemek, Güney Marlen, Güz Kumpanyası, Kabile Sahne ve Gösteri Sanatları, Lara Di Lara, Nil İpek, Pınar Keleş, Sumru Ağıryürüyen&Muammer Ketencoğlu, Teneke Trampet

İletişim: 0533 4479709, [email protected],

https://www.facebook.com/events/552266855579670/https://www.facebook.com/antikapitalistler1/

https://twitter.com/anti_kap1

 

Demirtaş davası bugün AİHM Büyük Daire’nin önünde

Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili dava AİHM Büyük Daire’nin gündemine geliyor. Duruşma öncesinde Sol Partili Avrupalı parlamenterler Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istedi.

Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş‘ın tutukluluğuyla ilgili dava, bugün yerel saat ile 09.15’te Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’de görülecek. 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire duruşmada hem Türkiye hükümetini hem de Demirtaş’ı temsil eden avukatları dinleyecek.

Mahkeme ayrıca davaya müdahil olarak katılan Avrupa İnsan Hakları Komiserliği gibi kurumların görüşünü de üçüncü taraf olarak alacak. Yargıçların kararını daha ileriki bir tarihte açıklaması bekleniyor.Duruşmada Türkiye hükümetini Alman avukat Stefan Talmon temsil ediyor.  Bonn Üniversitesi Kamu, Devletler ve Avrupa Hukuku Enstitüsü Direktörü olan Talmon, Deutsche Welle Türkçe‘nin duruşmaya ilişkin sorularını devam eden yargı süreci nedeniyle yanıtlamayacağını söylemişti.

Büyük Daire’nin Demirtaş hakkında vereceği karar öncesinde Sol Parti’li Avrupalı Parlamenterlerden bir açıklama geldi. Avrupa Parlamentosu üyesi Özlem Alev Demirel, Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Demirtaş’ın tutuklanmasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki hükümetin izlediği siyaset açısından simgesel olduğunu belirten Demirel, Türk hükümetinin siyasi muhalifleri baskı yoluyla sindirmeye çalıştığını belirtti.

Sol Partili Avrupalı parlamenter Martina Michels de Büyük Daire’deki duruşma ile birlikte Türkiye’deki muhalefetin durumunun daha geniş bir kamuoyu açısından anlaşılır hale gelmesini umduğunu söyledi.

Duruşmayı Türkiye’den giden HDP heyeti de takip edecek.

Dava süreci

Demirtaş 4 Kasım 2016 tarihinde terör suçlamasıyla tutuklanmıştı. Avukatları tarafından Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ye başvurular yapılmış, AYM 21 Aralık 2017 tarihinde verdiği kararda Demirtaş’ın tutuklanmasında herhangi bir hak ihlali bulmamıştı.

AİHM ise 20 Kasım 2018 tarihli kararında Demirtaş’ın tutuklanmasında hak ihlali tespit etmiş ve Demirtaş’ın serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmasına hükmetmişti. AİHM’nin kararı sonrası konuşan Erdoğan ise “Biz de karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” demişti.

Bu açıklamadan kısa süre sonra 7 Eylül 2018 tarihinde Demirtaş’ın bir başka dosyadan aldığı 4 yıl 8 aylık hapis kararı onandı.  Yüksek yargının cezayı onaması, AİHM kararını baypas etmek olarak değerlendirildi.  AİHM’nin kararına hem Türkiye hükümetinin hem de Demirtaş’ın avukatları itiraz etti ve davanın Büyük Daire’de görüşülmesini istemişti.

Son olarak Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi de 2 Eylül 2019 tarihli duruşmada Demirtaş’ın tutuklu olduğu ana davada oybirliğiyle tahliyesine hükmetti.  Savcılığın itirazı da Ankara 20’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilince Demirtaş’ın tutuklu olduğu esas dosyasındaki tahliye kararı kesinleşti.

Demirtaş’ın avukatları, cezasının 5 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla bir yılın altına düşmüş olması nedeniyle müvekkillerinin Yargıtay kararları ve Ceza İnfaz Kanunu hükümleri uyarınca denetimli serbestlik kapsamında tahliye edilmesi için başvuru yaptı.