Ana Sayfa Blog Sayfa 22

Gürcistan Tiyatro Festivali’nde distopik bir geleceğe bakış – Seda Elhan

Tiflis Uluslararası Ti̇yatro Festi̇vali̇, Gürci̇stan Ti̇yatro Sergi̇si̇ 24 Eylül – 29 Eylül tarihlerinde Gürcistan’ın Tiflis kentinde gerçekleşti. Bu yıl on altıncısı düzenlenen Tiflis Uluslararası Tiyatro Festivali programı klasik, modern ve deneysel tiyatroyu, fiziksel tiyatroyu – yeni deneyimleri ve tiyatro yapmanın yaratıcı biçimlerini bir araya getiriyordu.

Gürcü tiyatrosu yapımlarının sergilendiği altı günlük bu yoğun program içerisinde Open Space’de (Açık Alan) izleme fırsatı bulduğum performanslardan “Home, To Zero” adlı yapımı oyuncularla yaptığım röportaj ve izlenimlerim doğrultusunda sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Open Space, eski bir endüstriyel alandaki kullanılmayan bir binanın içinde yer alıyor. Bu mekan aslında endüstri alanlarının yeniden işlevlendirilmesine güzel bir örnek olarak da karşımıza çıkıyor. Tiflis’te pek çok bu tarz yeniden işlevlendirilmiş ya da onarılmayı bekleyen yapıları görmek mümkün. Bu bina tamamen değil ama son katının onarılması ve yeniden düzenlenmesi ile bir performans mekanına dönüşmüş. Bu mekanı kullanan Open Space ise Gürcistan’daki görsel ve sahne sanatlarını geliştirmek ve sanatçılara da kendilerini ifade etme ve birbirleriyle bağlantı kurma fırsatı vermek,  yaratıcı ve deneysel işler için bir ortam yaratmak amacıyla kurulmuş bir yapı. 

Sıfır noktasındaki eve yolculuk

Röportaj yaptığım oyunculardan öğrendiğim kadarıyla, oyunun yaratım süreci belgesel tiyatro atölyeleri ile başlamış. Bu atölyelerde, ekip üyeleri kişisel hikâyelerini ve ekoloji temalı tartışmalarını birleştirerek distopik bir bilim kurgu hikâyesi oluşturmuş. Tüketim alışkanlıklarının dünyayı nasıl mahvettiği gerçeğiyle yüzleşen ekip, oyunu yaratırken doğayla olan bağımızı yeniden sorgulatmayı hedeflemiş.

Günümüzdeki çevre sorunlarından yola çıkmış olması, konunun bilim kurgu ve aynı zamanda mizahi biçiminde ele alınışı, dekor, kostüm ve teknolojiyi kullanım şekli, reji ve oyunculuk tercihleri sebepleriyle oyunu oldukça beğendim. Oyun hem görsel hem de düşünsel açıdan izleyiciyi etkileyen bir distopya içerisinde geleceğe dair derin sorular soruyor. 

Bu distopyada olaylar biraz tersinden ele alınıyor denebilir. Bana kalırsa kurulan bu distopyada insanın varlığının, geldiğimiz noktadaki çıkmazlarının ve çözüm önerilerinin gençlerin zihinlerindeki yansımalarını görüyoruz aynı zamanda. Oyuncu ekip bunu şöyle tarifliyor:

“Daha önce hiç deneyimlemediğimiz ütopik bir geleceğin yaşam tarzını hayal etmemiz gerekiyordu. Oyunda karakterler Dünya’nın doğal kaynaklarını restore etmeyi, nesli tükenmekte olan hayvanları ve kuşları kurtarmayı ve hatta ekosisteme fayda sağlayan yeni türler yaratmayı başarıyor. Ancak, bugünkü tüketim biçimini reddettikleri için tamamen yeni bir yaşam tarzını benimsemeleri, özel kapsüllerde, yapılandırılmış rutinlerle yaşamaları, yumuşak konuşmaları, daha az duygu göstermeleri ve Dünya’yı korumak için olumsuz davranışlardan kaçınmaları gerekiyor.”  

Oyun, son görevleri olan polietilenin (plastik endüstrisi maddesi) yok edileceği günde geçiyor. Bu özel güne başladıktan bir süre sonra o en önemli an, o törensel an, beklenmedik bir sorunla yarıda kesiliyor. Çünkü içlerinden biri dayanamayıp bu düzenin dışına çıkıyor. Bu noktada oyunun mizah dolu tonu, izleyiciyi güldürürken derin bir çevresel farkındalık yaratıyor. İnsanların doğayla olan ilişkisine dair düşündürücü sorular sorarken, aynı zamanda kahkaha atmaya da devam ediyorsunuz.

İnsan, dünyaya verdiği zararın farkına varacak mı?

Oyunda dikkat çekici unsurlardan biri de minimalist ama etkili sahne tasarımı. Dikdörtgen bir cam kapsül ve içinde de sadece kafaları görünecek şekilde yerleşmiş dört oyuncu karşılıyor seyirciyi. Işık, kapsül içini aydınlatacak şekilde ve zaman zaman da oyuncuların kendi kontrol edebileceği şekilde düzenlenmiş. Oyuncuların arkasına yansıtılan görüntüler ve dış ses kullanımı da oyunu zenginleştiren unsurlardan. Oyuncuların kapsül içinde olması ve sadece kafalarının hareketli olması, kontrollü beden dili ve aslında kısıtlanmış jestleri, sözlerinde ve duygu ifadelerinde, hatta nefes alışlarında dışarıdan gelen müdahale ile sınırlandırılmaları ve kontrol altında tutulmaları bu distopik dünyanın sıkı düzenini iyi bir şekilde yansıtıyor.

“Home, To Zero”, çevre bilinci üzerine kafa yoran herkesin ilgisini çekebilecek bir yapım. Hem eğlendiriyor hem de geleceğimize dair uyarılarda bulunuyor. İnsanın dünyaya verdiği zararın farkına varması ve bunu geri döndürmenin yollarını araması gerektiğini hatırlatan oyun, teatral açıdan da zengin bir deneyim sunuyor. Gösterimlerine devam eden bu oyunu Tiflis’e yolunuz düşerse siz de mutlaka izleyin. 

 

 

RTÜK Açık Radyo’nun lisansını iptal etti, karara tepki yağıyor: Yeter artık!

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), 30 yıldır yayın yapan Açık Radyo‘nun karasal yayın lisansını resmi olarak iptal etti.

Açık Radyo’dan yapılan açıklamada, “Türkiye’de ve belki de dünyada en geniş çapta ses ve ifade biçimlerine muazzam bir alan açmış radyomuz tamamıyla bürokratik ve teknik bir gerekçeyle ifade özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Oysa milyonlarca dinleyicisinin kolaylıkla şahitlik edebileceği gibi Açık Radyo bunca yıldır yaratmış olduğu toplumsal etki sayesinde susturulamaz” denildi.

Yeni bir yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa Açık Radyo, mevcut frekansını ve ismini kullanarak yayın yapamayacak.

Önce yürütmeyi durdurma, sonra iptal

24 Nisan’da “Açık Gazete” programın bir konuğun dile getirdiği ‘Ermeni soykırımı’ ifadesi nedeniyle Açık Radyo’ya 5 kez program durdurma cezası veren Üst Kurul, karara zamanında uyulmadığı gerekçesiyle radyonun lisansını iptal kararı almıştı.

İtiraz üzerine yayın durdurma ve para cezası kararına ilişkin radyonun açtığı davanın görüldüğü Ankara 21’nci İdare Mahkemesi, söz konusu işlemle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi; RTÜK’ün itirazını da reddetti.

Bu süre içinde yayınını sürdüren radyoya 27 Eylül 2024’te aynı mahkeme bu kez “yürütmenin durdurulması isteminin reddine” karar verildiğini bildirdi.

Açık Radyo’dan yapılan açıklamada; yasal itiraz sürecinin devam ettiğine vurgu yapılarak, bir ay sonra 30’uncu yaşını kutlayacak radyonun karasal yayınının tebliğ edilen karar gereği kapatılacağı duyuruldu:

“Yürütmenin durdurulması isteminin reddine karşı yasal itiraz süreç devam ederken, maalesef, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 03.07.2024 tarih ve 2024/25 nolu toplantısında 16 nolu karar ile alınan; fakat daha evvel verilmiş olan yürütmenin durdurulması kararı sebebiyle tarafımıza tebliğ edilmemiş bulunan “YAYIN LİSANSININ İPTALİ” kararı 11.10.2024 tarihinde yani bugün tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla, 30 yıldır devam eden, 95.0 frekansından yaptığımız karasal yayınımız, tebliğ edilen karar doğrultusunda RTÜK tarafından kapatılacaktır.”

Açık Radyo: Mücadele sürecek

Gerek yürütmenin durdurulması talebinin reddine dair karara ve gerekse yayın lisansının iptali kararına karşı yasal yollara müracaat edileceği ve hukuki mücadelenin süreceği belirtilen açıklamada, bunun “geçici bir ayrılık” olduğuna vurgu yapıldı:

“Açık Radyo, bugüne dek layık görüldüğü sayısız ödülün de gösterdiği gibi çevre ve iklim mücadelesinden halk sağlığına, toplumsal cinsiyet eşitliğinden çok-kültürlülüğe pek çok alanda sivil sesler için megafon işlevi görmüş; sadece radyo frekanslarıyla da sınırlı kalmayıp tasarımdan edebiyat ve sosyal bilimlere, sahne sanatlarından plastik sanatlara uzanmış bağımsız bir mecra olarak bundan sonra da görevini sürdürecektir.

Tüm dinleyicilerimizi, meslek örgütlerini ve uluslararası kamuoyunu, Türkiye’de basın ve yayın özgürlüğü adına telafisi mümkün olmayan bir kayba yol açan bu RTÜK kararına karşı, “kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo” adına bu sefer çok daha net ve gür bir biçimde ses çıkarmaya davet ediyoruz.”

Sosyal medyadan tepki yağıyor: Susturamazsınız…

Açık Radyo’nun RTÜK eliyle susturulması sosyal medyada büyük tepki topladı.  #AcıkRadyoSusturulamaz etiketiyle paylaşımlar yapan çok sayıda kişi kararın geri çekilmesi çağrısı yaptı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gebze katliamı’nı protesto eden hak savunucularına gözaltı, darp

Kocaeli‘nin Gebze ilçesindeki Pelitli Mahallesi‘nde Gebze Belediyesi’ne ait barınakta 30 köpek 13 kedi ve bir karganın anestezi ilaçlarıyla kasıtlı olarak katledilmesine tepkiler büyüyor.

Besledikleri ve korudukları sağlıklı hayvanların ortadan kaybolduğunu görüp barınağa giden hayvanseverler, dün sabah hepsinin ilaçla öldürülüp poşetlerle çöpe atıldığını tespit etmiş; olayın duyurulması üzerine çok sayıda hayvan hakları savunucusu barınak önüne gitmişti. Saatlerce savcıyı bekleyen grup, bu sırada içeride delillerin karartıldığını söylemişti.

Yeşil NoktaGebze’de katliam: Barınağa götürülen 30 köpek ve 13 kedi zehirlenerek öldürüldü
Yeşil NoktaGebze’deki vahşete Türkiye’nin her yerinden tepki yağıyor: Yasayı geri çekin!
Yeşil NoktaGebze Belediyesi’nden tanıdık ‘katliam’ açıklaması’: Dışarıda ölmüş hayvanları topladık

Bugün Gebze Belediyesi önüne giden çok sayıda hayvansever ve hak savunucusu, görüntülere, bulunan ilaç şişelerine rağmen hayvanların trafik kazası veya tedavi sırasında öldüğünü öne süren Başkan Zinnur Büyükgöz’ün istifasını talep etti.

Mühürlenmesini talep ettikleri barınak önünde gün boyu nöbet tutan çok sayıda vatandaş, belediye önüne siyah çelenk bıraktı.

gebze2.jpeg

Belediye önündeki protestoya katılan şarkıcı Seren Serengil, insanların baskılanması için soruşturma tehdidi yapıldığını ifade etti; “Yeni korkutma şekilleri ‘Sizi dava edeceğiz’ üzerine. Topumuzu dava edin. Benim ülkemde adalet varsa, yargı işliyorsa o veteriner ekibi cezasını çeker. Bugün hayvanları öldürenlere hapis cezası vermezseniz yarın çocuklara geçecekler. İlk önce bu zihniyetten kurtulacağız” dedi.

gebze3.jpeg

Sorumlular dışarıda, hak savunucuları gözaltında

Dün akşam saatlerinden bu yana barınak önünde nöbet tutuluyor, protesto eylemleri gerçekleştiriliyor.

Eylem yapan birçok hak savunucusu, barınağın kapatılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını isterken, katliama imza atan barınak görevlileri arka kapıdan kaçırıldı.

 

Burada konuşan Haytap Hayvan Hakları Federasyonu’ndan Veteriner Hekim Doğuş Özdil, siyah çöp poşetlerinden çıkarılan köpeklerden bazılarının ölüm öncesi evre, yani son anlarını yaşadıklarını kaydetti.

Köpekler ile birlikte çok sayıda kedinin de aynı poşet içerisinde çöpe atıldığını, poşetin içinde ve konteynırın çevresinde Keta-Control denen anestezi ilaçları ve şırıngaların bulunduğunu anlatan Özdil, Belediye’den yapılan  hayvanların sokaktan ölü olarak toplandığı ve trafik kazası geçirdiklerine ilişkin yaptığı açıklamaya karşı da şunları söyledi:

“Hayvanlara ilişkin yaptığımız gözlemde herhangi bir hastalığa ilişkin bulgu görmedik. Ayrıca vücutlarında herhangi bir kesik ve travmatik bir etki de olmadığı gibi viral enfeksiyon belirtileri de bulunmuyordu. Bu da hayvanların kasıtlı olarak öldürüldüklerini gösteriyor. Biz çöp poşetlerini açtığımızda hayvanların çevresinde, poşetlerin içinde Keta-Control dediğimiz anestezi ilaçları vardı. Yüksek dozda verildiği zaman ölüme sebebiyet veriyor. Hayvanseverlerin büyük çabasıyla olay yerine savcı geldi, hayvanlardan parça alınarak nekropsiye gönderildi. Nekropsiden de farklı bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Yüksek doz anestezi maddesi ile öldürüldükleri karaciğer ve böbrekteki anestezi madde birikimlerinden tespit edilecektir.”

Özdil, yerel hayvan hakkı savunucularının aktarımına göre de bu merkezde uzun süredir haftanın belirli günlerinde toplu şekilde hayvan katliamı yaşandığını belirtti; “ölüm merkezi” olarak nitelendirdikleri barınak mühürlenene kadar önünden ayrılmayacaklarını söyledi. , hasta hayvanların barınağa gelir gelmez öldürüldüğünü tahmin ettiklerini söyledi.

Hayvanların öldürülmesine ilişkin Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldı. Jandarma ekipleri barınakta inceleme yaptı, hayvanların arasında bulunan iğne ve ilaç şişelerine delil olarak el konuldu, çöp konteynerleri üzerinde parmak izi taraması yapıldı.

Barınağa giden gönüllüler ise buradaki diğer hayvanları tahliye ederek bakımevlerine götürdü.

Protestolarda darp, gözaltı

Barınak katliamı, dün gece İstanbul, Ankara ve İzmir‘deki eylemlerle protesto edildi. Hayvanları öldürenler için geçici olarak “görevden el çektirme” dışında bir işlem yapılmazken, hak savunucuları protesto eylemlerinde darp edilerek gözaltına alındı.

ANKARA

Ankara’da Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım, Yanındayım İnisiyatifi’nin çağrısıyla hayvan hakları savunucuları AKP il binası önünde açıklama yapmak istedi. Açıklamaya polis müdahale ederken, hayvan hakları savunucuları gözaltına alındı. Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Avukatı Tuğba Gürsoy’da gözaltına alınanlar arasındaydı.

 

Islık ve alkışlarla AKP il binasının önüne gelen hayvan hakları savunucularına “Katil AKP, hayvanlara dokunma” sloganları attı. Polis anonsta “Eyleminiz haddini aşmıştır” diyerek eylemcilere müdahale etti. Bu esnada görüntü almak isteyen basın mensupları da engellendi.

Protestocular 11 kişinin gözaltına alındığını duyurdu: Tuğba Gürsoy, Solmaz Saçılık, Zehra Tepe, Burcu Erbil, İlay Kadiroğlu, Süleyman Sümer, Necla Vuranok, Eylem Özlem Keçeci, Ezgi Eylem Geziş, Deniz Akça.

Gözaltı aracında video çekimi ile açıklama yapan Av. Gürsoy,  şunları söyledi: “Hayvanlara anestezi verip daha hayvanlar ölmeden çöp poşetlerin içine boğulsunlar diye koyup bir de üstüne çöpe atıp bununla övündüler. Bu yakalandı. Şu an hayvanları öldüren haysiyetsizlerin hiçbiri gözaltında değil. Bu devlet onları korurken, hayvanlar öldürülmesin isteyen vatandaşlarını bu polis aracına tıktı, yerlerde sürükledi, ters kelepçe yaptı, saçlarımızdan sürükledi. Bizim layığımız gibi davrandı. Layığı bu olanlara böyle davranmayanlar şu an bizi emniyete götürüyorlar. Ama yılmayacağız, asla pes etmeyeceğiz. Sonuna kadar da direnişimizi sürdürmeyeceğiz. Bizim mücadelemiz haysiyetli bir mücadele, iyi insanların mücadelesi. Biz bu kötülükle iyiliğimiz ile mücadele edeceğiz.”

Gürsoyla birlikte protestoya katılan Avukat Yunus Emre, gece serbest bırakıldı. Diğer katılımcıların işlemleri sürüyor.

İzmir

İzmir‘de Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplanan hak savunucuları,  “AKP yaparsa katliam yapar”, “Hükümet istifa” sloganlarıyla AKP Konak İlçe Başkanlığı’na yürümek istedi.

Ancak, kolluk kuvvetleri kalabalığı ablukaya alarak yürüyüşe izin vermedi. Daha sonra İzmir Barosu önüne yürüyen yaşam savunucuları basın açıklaması yaptı.

İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları adına açıklamayı okuyan Esra Yılmaz, şunları söyledi:

Altındağ ve Niğde barınaklarında yaşanan vahşetlerin ardından Gebze barınağından kamuoyuna yansıyan görüntüler buzdağının yalnızca görünen yüzünü oluşturuyor. İğnelerle katledilen ve poşetlerin içinde can çekişirken çöp konteynırlarına atılan kediler ve köpekler, AKP ve MHP’nin karanlığının ta kendisidir! Her gün görülmektedir ki, bu kan ve zulüm kokan yasa katliamdan başka bir şey getirmemektedir. Sokakta yaşayan hayvanlar yaşam alanlarından alıkonulup, barınak adı altındaki ölüm kamplarına hapsedilip işkence ile katledilirken bundan bihaber olan kolluk güçlerinin, hayvanları katleden katilleri “güvenli” bir şekilde koruyarak dışarı çıkardığına ve hayvan hakları savunucularının önüne barikat kurduğuna şahit oluyoruz. Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz ise, hayvanların belediye tarafından katledildiği videolar ortadayken aklımızla dalga geçer gibi köpeklerin zaten ölü ve hasta olduğu açıklamalarını yapıyor. Bu kanlı yasada parmağı olan, yasayı fırsat bilip hayvanlara zarar veren, denetlemeyen, herkes bu katliamların sorumlusudur.”

Eylemde ‘katliam yasası”nın derhal iptal edilmesi, azmettirici ve sorumluluğunu yerine getirmeyenlerin yargılanması talep edildi.

İstanbul

İstanbul‘da da Kadıköy İskelesi’nde protesto eylemi düzenlendi. Gebze’de katledilen hayvanların bizzat barınağın veterineri tarafından zehirlendiğine dikkat çekilen eylemde, Katliam Yasası yürürlükte kaldıkça bu vahşetin artacağı belirtildi; “Bu yüzden bu yasa ile mücadele faşizmle de mücadeledir” denildi.

 

 

Gebze Belediyesi’nden tanıdık ‘katliam’ açıklaması’: Dışarıda ölmüş hayvanları topladık

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde, belediyeye ait barınakta, aralarında yavru kedi ve köpeklerin de olduğu 43 hayvanın zehirli enjeksiyonla öldürülmesine ve poşetlere konularak çöpe atılmasına yönelik tepkiler her geçen dakika büyürken, olaydan saatler sonra Gebze Belediyesi Başkanı Zinnur Büyükgöz, vahşetle ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı.

Görüntülere yansıyan hayvanların ekipler tarafından sokaklardan cansız olarak toplandığını öne süren Büyükgöz, konuyla ilgili soruşturma açıldığını ve soruşturma bitene kadar ilgililerin açığa alındığını yazdı:

“Ölmüş sokak hayvanlarıyla ilgili basın ve sosyal medyada dolaşıma sokulan görüntüler üzerine ivedilikle harekete geçilmiştir.

Kamuoyuna yansıyan cansız sokak hayvanı görselleri:

Balçık Barınma alanımız ve sokaklarımızdan ekiplerimizin cansız olarak topladığı 16 sokak köpeği, Gebze’de meydana gelen trafik kazaları sonucu yaşamını kaybeden 3 köpek ve kendi sağlık sorunları nedeniyle kurtarılamayan 10 köpeğe aittir.

Aynı zamanda görüntülere yansıyan kedilerden 9 tanesi sokaklarımızdan çeşitli sebeplerle ölmüş olarak toplanan, 4 tanesi trafik kazası ile ölen ve 2 adet tedaviye cevap vermeyerek ölen kedilere aittir.

Bu can kayıplarının tutanakları ilgili birimlere teslim edilmiştir.

Konuyla ilgili soruşturma açılmıştır. İlgililer soruşturma tamamlanıncaya kadar açığa alınmıştır. Ayrıca Gebze Belediye Başkanlığımızın müracaatı ile Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı da görüntülerle ilgili soruşturma başlatmıştır.”

Yeşil NoktaGebze’de katliam: Barınağa götürülen 30 köpek ve 13 kedi zehirlenerek öldürüldü
Yeşil NoktaGebze’deki vahşete Türkiye’nin her yerinden tepki yağıyor: Yasayı geri çekin!

Katliamın ilk duyulduğu sabah saatlerinde bianet‘e konuşan belediye yetkilileri ise olaydan haberleri olmadığını söylemişti.

Büyükgöz’ün açıklamasının aksine, gazeteci Umut Taştan hayvanların enjeksiyon yapılarak öldürülme anına ilişkin drone görüntülerini paylaştı.

Kocaeli Valiliği de katliamla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu:

Basında ve sosyal medya mecralarında yer alan Gebze Belediyesi Sokak Hayvanları Tedavi, Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi‘ndeki görüntülere ilişkin Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Kocaeli Şube Müdürlüklerince her türlü araştırma ve inceleme yürütülmekte olup, derhal adli ve idari soruşturma başlatılmıştır.”

Neler yaşandı?

Hayvanseverler ve hak savunucuları Gebze’de her zaman besledikleri, sağlıklı hayvanların yok olduğunu fark edince barınağa gitmiş; orada yeni öldürülmüş, aralarında yavrular da bulunan 43 köpek ve kedinin poşetlere konularak çöpe atıldığını görmüştü.

Olayın sosyal medyadan duyurulması üzerine milletvekilleri ve çok sayıda hayvan hakları savunucusu barınak önüne gitti. Saatlerce savcıyı bekleyen grup, bu sırada içeride delillerin karartıldığını söyledi.

Katliama Türkiye’nin her yerinden gösterilen büyük tepki gösterenlerin ortak talebi ise Meclis kapanmadan önce alelacele geçirilen ve halen Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmeyi bekleyen Hayvanları Koruma Yasası‘ndaki değişikliğin iptali.

 

 

Gebze’deki vahşete Türkiye’nin her yerinden tepki yağıyor: Yasayı geri çekin!

Gebze’deki barınakta aralarında yavrular da bulunan 43 kedi ve köpeğin zehirlenerek öldürülmesine ve poşetler içinde çöpe atılmasına tepki yağıyor.

Sorumluların cezalandırılmasını ve söz konusu barınağın kapatılmasını isteyen hak savunucuları “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un geri çekilmesini talep ediyor; aksi halde bu vahşetin devam edeceğini söylüyor.

(Blurlanmamış katliam görüntüleri nedeniyle, sosyal medya mesajlarının sadece metin kısımlarını verebiliyoruz.) 

Yeşil NoktaGebze’de katliam: Barınağa götürülen 30 köpek ve 13 kedi zehirlenerek öldürüldü

Yaşam için Yasa

Gebze Büyükşehir Belediyesi’ne ait ‘rehabilitasyon merkezinde , hayvanların tedavi edilmesi, kısırlaştırılması için geçici istasyon olması gereken yerde ‘hayvanlar iğnelerle öldürüldü!’. Yaşamdan yana olan herkesi bu vahşete karşı ses çıkarmak için Gebze Rehabilitasyon merkezine bekliyoruz.

Katliam yasasının mimarlarına ve bu cinayetleri işleyen faillere sözümüz bitmedi : Tarihe katil olarak geçeceksiniz! Hepiniz bir gün yargılanacaksınız!

HAYTAP
Gebze‘deki katliam ile ilgili olarak tüm arkadaşlarımız yola çıktı. Arabalarla ve gönüllerimizle beraber en kısa sürede bölgede olacağız. Hukukçularımız aynı zamanda savcılığa suç duyurusu da bulundular. Uygun olan herkesi Gebze‘ye bekliyoruz.

Sera Kadıgil
Gebze Savcılığı’na, Emniyet Müdürlüğü’ne, İlçe Tarım Müdürlüğü’ne ve tüm ilgili kamu kurumlarına sesleniyorum; İşinizi yapın. Delillerin karartılmasına müsade etmeyin. Bu aşağılık katilleri de azmettiricilerini de derhal yargı önüne çıkarın. Sürecin takipçisi olmak üzere Gebze örgütümüzle birlikte barınağa geçiyoruz. Bilin ki bu işin de, katillerin de, bunca hayvan, çocuk, kadın düşmanı katile yol verenlerin de peşini bırakmayacağız!
Kuzey Ormanları Savunması
Gebze Belediyesi’ne bağlı Sokak Hayvanları “Bakım” Merkezi’nde, onlarca sokak hayvanı öldürülmüş ve poşetlere konularak çöpe atılmış halde bulundu. CHP İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir Savcı gelene kadar oturma eylemi yapıyor. #GebzedeKatliamVar İnsanlığınız batsın.
Yaşatacağız Platformu
Gebze’de katliam var! Bu yasanın nesi katliam yasası diyenler, bu hayvanlar sizin yüzünüzden öldürüldü!
Kadın Savunması
Gebze Belediyesi bakımevinde katledilen kedi ve köpekler çöp poşetlerinde bulundu. Hiçbir canın kıymetinin kalmadığı bu düzene daha fazla tahammülümüz yok. Katliamı durdurun!
Can Tural

“Gebze’de kedi köpek hepsi veteriner kontrolünde zehirle katledilmiş. Bu görüntüleri 5199 sayılı yasayı sırıtarak değiştirip sonra baklava yiyenlere göndermek gerekiyor. Bir de çıkıp, “Bu yasa yaşatmak için” diye bizle kafa buldular.

2 yıl gece gündüz uyardık. “Parayla yaptırdığınız manipülatif haberlerle hayvanları hedef göstermenin bedeli ağır olacak. Sokakta bir ağaç altında masum bir şekilde uyuyan hayvanlar sadist belediye veterinerlerinin elinde acı şekilde can verecek.

Bunu yapmayın” dedik. Şimdi bu katliamı yapan belediyeye sorsan, “hepsi hastaydı, şuydu buydu. Veterinerimiz uygun gördü. Yasa bize müsade ediyor” diyecek. Yasalarla güçsüzleri korumak yerine masum hayvanların iğrenç yollarla katledilmesine kapı açtınız.

Bunu yapan veteriner ve teknikerlerin, zamanı gelince tüm lisansları iptal edilecek ve hapse girecekler. O zaman gelince bu yasayı geçirenler, “Biz öldürün demedik canım, onlar kendileri yapmış” diyecekler.

Ozan Gündoğdu
Gebze’deki katliamı olağan karşılayıp, kadına, çocuğa dönük şiddete isyan edemezsiniz. Hayvana dönük şiddet ile insana dönük şiddet birbirini tetikler. Bunların hepsi anlatıldı ama içimize nefret ektiler, şimdi fırtına biçiyoruz
Bahar Feyzan

Gebze Belediyesi; kedi, köpek yavru demeden büyük bir katliam yaptı!!! Bunu duyurun arkadaşlar! Bu vicdansızlığa sessiz kalmayın.. bakın milletvekili orada savcı bekliyor, savcı bile gitmiyor. Hani köpekler ısırıyordu! Yavru kediler de mi ısırdı sizi Gebze Belediyesi???

Sizin Allahınız vicdanınız yok mu????

Arzu Güven
Gebze’de kedi ve köpekler veteriner kontrolünde zehirle katledilmiş. Ruhsuz /arsız,sevgiye/iyiliğe/hayata düşman,kötülükten beslenen “Köpek katliamı isterük” diye uluyanlar
Alın ulan size katliam
Alın ulan güvenli mi şimdi sokaklar
Hayırlı mı Cuma’lar?!
Domuz eti haram, kedi/köpek katletmek serbest öyle mi?!
Mira
“Gebze Belediyesi Sokak Hayvanları Bakım Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi” yazan yerde tam bir katliam.
Birkaç günlük yavru kediler nasıl bir tehlike oluşturdu acaba?
İnsan değilsiniz siz kesin ve net.

Sahte analiz raporlarıyla getirilen GDO’lu mısır operasyonunda 50 gözaltı

Haber: Serap CÖMERTOĞLU İŞÇAN

*

Tekirdağ Limanı‘na Rusya ve Ukrayna‘dan sahte raporlarla GDO’lu mısır getirilmesine ilişkin düzenlenen operasyonda, 50’ye yakın kişi gözaltına alındı.

Aralarında eski AKP İl Başkan Yardımcısının da bulunduğu sekiz kişi ise savcılığın tutuklama talebiyle sevk edildikleri mahkeme tarafından adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Nisan ayında Rusya ve Ukrayna’dan gelen yedi gemi dolusu mısır ve üç gemi kanolanın, Tarım Bakanlığı sistemine sahte analiz raporları yüklenerek Tekirdağ Limanı’ndan ülkeye sokulduğu ortaya çıkarılmıştı.

O dönem başlatılan soruşturma altı ay sürdü.

AKP’li eski il başkan yardımcısı tutuksuz yargılanacak

Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı koordinasyonunda, Emniyet İl Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri  tarafından gerçekleştirilen operasyonda, Tarım İl Müdürlüğü çalışanları, özel firma yetkilileri ve aracılık işlemlerini yapan firmaların yetkilileri olmak üzere 50’ye yakın kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında yer alan Candarlar Tarım‘ın sahibi AKP eski İl Başkan Yardımcısı Kaan Çelik’in de bulunduğu sekiz  kişi ise savcılığın tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme, tutuklama talebine olumsuz yanıt vererek, bu kişileri adli kontrol şartıyla, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.

CHP’li Aygun: GDO kartelleri bakanlığa kadar sızmış

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, Tarım ve Orman Bakanlığı bugüne kadar inkar etse de Türkiye’de GDO’lu ürünlere yönelik denetim yetersizliğinin son gelişmeler ile kanıtlandığını söyledi.

Tekirdağ Tarım ve Orman İl Müdürlüğü’nde görevli bir memurun sahte analiz raporları düzenleyerek GDO’lu ürünlerin piyasaya sürülmesine aracılık ettiğinin savcılık soruşturması ile gün yüzüne çıktığını anlatan Aygun, GDO kartellerinin bakanlığa kadar sızıp anlaştıkları memurlar ile yurda yasak ürünleri soktuklarının anlaşıldığını belirtti.

Aygun, ithalat süreci içinde bazı memurların, 4-5 ithalatçı firma ile ağ kurduğu, sahte raporlar düzenleyerek sistemden geçirdiği, inceleme yapılmadan analiz yapılmış gibi gösterdiği, hatta şüpheli bir memurun görevden alınmasına karşın başka bir arkadaşının yardımıyla laboratuvar şifrelerini çalmak suretiyle operasyona devam ettiğinin iddia edildiğini de anlattı.

Bu skandalın, bakanlık içindeki ihmaller zincirinin sonucu olduğunu belirten Aygun, zincirin kırılması ve gereken güvenlik sisteminin kurulması gerektiğini dile getirdi.

Öğretim üyesi Polat: Cezalandırılmaları kamu yararı gereği

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Cemal Polat da soruşturmanın sonuna kadar tamamlanmasının önemli olduğunu vurguladı. İnsan sağlığına birçok zararı olan GDO’lu ürünlerin ülkeye sokulmasına ilişkin sorumluların cezalandırılması gerektiğini aktaran Polat şunları paylaştı:

“Söz konusu GDO’lu mısır ve kanolanın yağ olarak kullanılması ya da hayvanlara verilmesi ile et ve süt tüketimiyle doğrudan insan sağlığına zararı olabilecek bir durum.. Kansorejen olan GDO’lu ürünlerin tüketilmesi kanser vakalarında artışı etkiler,  hormonal dengeyi bozar, ürüme ve kısırlaşma gibi birçok yan etkisi söz konusu. Bu ürünlerin ülkeye sokulmasında sorumlu olan kişilerin cezalandırılmaları kamu yararı açısından önemli.”

Muhalefetten eleştiri: Resmi kurumlar neden açıklama yapmıyor?

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan muhalefet partilerinin İl Başkanları ise resmi kurumların açıklama yapmamasını eleştirdi.

CHP Tekirdağ İl Başkanı Özgür Taşmerdivenli, halkın sağlığını hiçe sayan bu kişiler hakkındaki soruşturma ve kovuşturma mücadelesinin siyasi kimlik ve kişilerin mevki makamına bakılmaksızın yapılması gerektiğini kaydetti.

Gelecek Partisi Tekirdağ İl Başkanı Recep Nişancı da GDO’lu mısırlarla ilgili operasyonların ardından siyasette de benzer bir temizlik yapılmasını, siyaseti kirleten unsurların da temizlenmesi gerektiğini söyledi.

İYİ Parti İl Başkanı Gökhan Metiner ise birçok kişinin gözaltına alınmasına rağmen, resmi makamlar tarafından açıklama yapılmamasının halkı tedirgin ettiğini aktardı.

Soruşturmada şimdiye dek gözle görülür bir ilerleme olmadığını belirten Metiner, “Bu durum, sanki olayın üstünün örtüleceği hissini yaratıyor” dedi.

Siyasi kimlik veya mevki fark etmeksizin, tarafsız bir şekilde soruşturulma yapılmasını istediklerini aktaran Metiner, “Adaletin tecelli edeceğine dair ciddi endişelerimiz var. Herkesin sağlığı tehlikede, bu konuda hızlı ve kararlı adımlar atılması şart, ama şu ana kadar kayda değer bir adım yok” diye konuştu.

Deva Partisi İl Başkanı Ozan Varan da şu değerlendirmeyi yaptı: Halk sağlığı bu kadar ucuz olmamalı. GDO’lu ürünler nasıl ithal edilmiş, ithalat kimler tarafından organize edilmiş ortaya çıkarılmalı. Bu işin siyasi partisi ve ideolojisi yok. Korkusuzca bu konunun üzerine gidilmesi gerekiyor. Yetkilierden derhal açıklama bekliyoruz.”

Gebze’de katliam: Barınağa götürülen 30 köpek ve 13 kedi zehirlenerek öldürüldü

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde, belediyeye ait barınakta, bu sabah aralarında yavru kedi ve köpeklerin de olduğu 43 hayvan ilaçla öldürüldü.

Hayvanseverler ve hak savunucuları, Gebze Belediyesi’nin sokaklardan toplayarak barınağa götürdüğü hayvanların öldürülerek çöpe atıldığını duyurdu. Hayvanların hepsinin de sağlıklı ve düzenli olarak kendileri tarafından beslendiğini anlatan Kocaeli Hayvan Dostları Derneği üyeleri, bugün besleme için bulundukları yere gittiklerinde yerlerinde göremedikleri, barınağa gidip aramaları üzerine katliam manzarasıyla karşılaştıklarını anlattı.

Barınağın içindeki çöp konteynerlerine poşetlerle atılan hayvanlar arasında bazılarının hala canlı olduğu tespit edildi.

Hak savunucuların çektikleri video ve fotoğraflarda, çöp poşetleri içerisinde ilaç şişeleri ve şırıngaların olduğu görülüyor.

Hayvanların katledildiği barınağa giden CHP İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir, hayvanların siyaset üstü olduğunu söyledi. Çıkarılan yasadan sonra Türkiye’nin her yerinden ölüm haberleri geldiğini belirten Özdemir, yasanın sahaya uygun olmadığını, bunun bir katliam yasası olduğunu söylediklerini hatırlattı: “Bu bir suç sarmalıdır, artık durdurulmalı”.

Hükümete ve AYM’ye seslenen CHP’li vekil, “İnsanların yüreğinden vicdanı, merhameti, sevgiyi çıkarıp yerine kötülüğü koyduğunuzda, kötülüğü olağanlaştırdığınızda bu canları nasıl kaybettiysek çocukları, kadınları, yaşlıları, engellilileri de kaybederiz” dedi.

‘Anestezi ilacıyla ölmeleri söz konusu değil’

Yerelde gönüllü olarak çalışan hak savunucuları  toplamda 43 hayvanın “Keta-Control” isimli ilaçla öldürüldüğünü belirtti.

Keta-Control isimli ilaç; at, sığır, koyun, köpek ve kedilerde her türlü büyük ve küçük ameliyatlarda genel anestezik olarak kullanılıyor.

Kocaeli Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Mehmet Bostancı, poşetlerin içerisindeki ilaç şişeleriyle ilgili verdiği bilgide, “İlk belirlemelere göre görüntülerdeki ilaç şişelerinin anestezi ilaçları olduğu anlaşılıyor. 3-4 yıl önce de benzer bir tablo yaşandı. Transfer işlemi öncesi böyle bir şey yaptıklarını düşünüyoruz. Verilen bu anestezi ilaçlarıyla ölümle sonuçlanma normal değil. Teknik inceleme devam ediyor” dedi.

KOHAYDER Başkanı: Barınağın kapatılması için elimizden geleni yapacağız

Kocaeli Doğa ve Hayvan Dostları Derneği (KOHAYDER) Başkanı Semra Çelikkaya da Gebze Belediyesi’nin düzenli olarak hayvanları öldürdüğünü; ancak bugün “suçüstü” yapabildiklerini söyledi:

“Torbaları açtık ve bazı hayvanların hâlâ canlı olduğunu, bazılarının ise can çekiştiğini gördük. Hayvanları öldürmek için kullandıkları ilaçları dahi başka yere atma zahmetine girişmemişler. Anestezik ilaçlar bunlar ve hayvanlar yavaş yavaş, acı içinde ölmüş. Kocaeli Barosu Hayvan Hakları Merkezi de hayvanların hasta olduğunu iddia ederek yalan söylüyor. Hiçbir iş yapmadıklarını ancak böyle gizleyebilirler çünkü. Savcıyı beklemeye devam ediyoruz; ancak jandarma burada, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yetkilileri burada, belediye başkanı burada. Suç duyurusunda bulunmak için ifade vermek üzere bizler de avukatlarımızı bekliyoruz.”

Çelikkaya, bu barınağın kapatılması için ellerinden geleni yapacaklarını, Türkiye’deki tüm barınaklar kapatılana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini kaydetti: “Bunlar, bu işi beceremiyor. Gözümüzün önünde her gün onlarca hayvan katlediliyor. Sorumlu veterinerlerin görevden alınması için elimizden geleni ardımıza koymayacağız.”

‘Bebekler bile öldürülmüş’

Kartepe Çevre Platformu da katliama ilişkin yayımladığı açıklamada “Gebze Belediyesi’nde yaşanan ve kamuoyunu derinden sarsan hayvan katliamını büyük bir üzüntü ve öfkeyle karşılıyoruz” denildi:

“KOHAYDER (Kocaeli Hayvan Dostları Derneği) üyesi arkadaşlarımızın ortaya çıkardığı bu vahim olayda, bebek köpeklerin bile zehirlenip çöp poşetlerine konulduğu bilgisi, hayvan hakları savunucuları ve tüm duyarlı vatandaşlar için kabul edilemez bir durumdur. Bu katliam, hem etik değerlerimize hem de hukuki sorumluluklarımıza tamamen aykırıdır. Hayvanlara yönelik şiddet ve kötü muamele, insanlık onuruna zarar veren bir davranıştır ve bu tür eylemler asla cezasız kalmamalıdır. Gebze Belediyesi yetkililerini ve ilgili tüm kurumları, bu acımasız olayı bir an önce durdurmaya ve sorumluları adalet önünde hesap vermeye çağırıyoruz.”

Hayvan ölümleriyle ilgili bianet‘in aradığı Gebze Belediyesi, olaydan haberdar olmadıklarını öne sürdü.

CHP’li Yavuzyılmaz: Sinop’ta dev maden ihalesinin adresi Cengiz Holding

Sinop’un Boyabat ilçesi Karaburun bölgesindeki maden sahası için 15 Ekim günü yapılacak dev ihale için hazırlanan şartnamenin “izabe tesis” zorunluluğu nedeniyle sadece Cengiz Holding‘e uyduğu ortaya çıktı.

Maden Tetkik ve Arama’nın (MTA) rakamlarına göre bölgede 79 milyon 800 bin ton maden rezervi bulunuyor. Rezervde üretilebilir durumda 1 milyon 220 bin ton bakır, 177 bin ons altın, 279 bin ton da çinko var.

Yine MTA’ya göre rezervin mali değeri 13.3 milyar dolar yani 456 milyar lira. İhalenin bedeli ise 3.5 milyar lira.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz bakır maden sahası tesisi kurmak için yapılacak ihalenin Cengiz Holding’e verileceğini söyledi. Yavuzyılmaz alanla ilgili şu bilgileri verdi:

“Bu alanda bizzat MTA tarafından belirlenen 13.3 milyar dolarlık bakır, altın ve çinko rezervi var. Maden sahasında üretilecek bakırın piyasa değeri ihale şartnamesine göre bizim yaptığımız hesaplamalarla birlikte 100 milyar lira. Ancak sahanın rekabetten uzak bir şekilde ihale bedeli 3 buçuk milyar lira. Aradaki fark 28 kat.

İhaleyi 3.5 milyara alacak olan şirket 10 yıl üretim yapacak. Bu sürede ihaleyi alacak firma 100 milyar lira değerinde maden elde edecek ve bunun sadece yüzde 1’ini MTA’ya verecek. 10 yıl sonra da alandaki 13 milyar dolarlık rezerv tamamen kendisinin olacak.”

Şartnamede ihaleye girecek firmanın “izabe tesisi”ne sahip olması hükmü bulunduğuna dikkat çeken Yavuzyılmaz “Bakırı zenginleştiren bu tesis, sadece Cengiz Holding’de var. Samsun’daki bu tesisi 2004’te 33 milyon dolara devletten özelleştirmeyle aldılar. Aynı tesisi bugün kurmak 300 milyon dolara mal oluyor. İhaleye tek firma katılsa ve rekabet oluşmasa bile, izabe şartı nedeniyle maden sahasını Cengiz Holding ya da onun adına girecek firma alacak” dedi.

Eti Bakır Samsun Tesisi, Karadeniz’deki bakır cevheri yataklarını değerlendirmek üzere 1973’te kurulmuş; Türkiye’nin cevherden bakır elde eden tek fabrikası olarak 2004’te özelleştirilerek Cengiz Holding’e devredilmişti.Tesis faaliyetlerine Eti Bakır A.Ş. adı altında devam ediyor.

Yavuzyılmaz, bu şekilde yapılan ihalelerin Cengiz Holding’i devasa bir avantaja kavuşturduğunu ve şirketin bakır maden sahalarını adeta topladığını belirtti.

Daha önce Elazığ’da benzer bir ihaleye yapılmış, izabe tesisi kuracağı vaadi ile ihaleyi alan şirket kısa süre sonra bundan vazgeçip alanı Cengiz’e devretmişti. Yeni ihalede de Cengiz Holding’in adının tartışılmasını önlemek amacıyla aynı taktiğin uygulanabileceği belirtildi.

Cengiz Holding: İhalenin kazanılması açısından hiçbir avantajlı durum yok

Sözcü Gazetesi’nden Başak Kaya‘nın sorularını yanıtlayan Cengiz Holding Yavuzyılmaz’ı iddialarıyla ilgili olarak, ihale hakkında kamuoyuyla eş zamanlı bilgi sahibi olduklarını, ihalenin kapalı teklif ve açık artırma ihale usulüne göre yapılacağını söyledi. Şirket, yanıtında “Şartname ve ihale dokümanlarına göre teklif sahibinin yılda asgari 2.000.000 ton tüvenan cevheri ve bu tüvenan cevherinden yılda asgari 20.000 ton bakır uç ürünü üretecek nitelikte tesisi 4 yıl içinde kuracağını taahhüt etmesi, ihaleye katılım için yeterlidir. Ayrıca MAPEG’e başvuru halinde bu sürenin beş yıla çıkarılması da mümkündür” dedi:

“Dolayısıyla bu konuda mevcut bulunan izabe tesisin kapasitesinin artırılması veya belirlenen sürede tesis kurulacağının taahhüt edilmesi arasında ihalenin kazanılması açısından hiçbir avantajlı durum bulunmamaktadır. Öte yandan tüm dünyada; aralarında madenciliğin de bulunduğu bazı stratejik alanlarda yapılan ihalelerde, ürünün yarı mamul olarak yurt dışına satılmasını önlemek ve katma değeri ülkede tutmak için uç ürün tesisi şartı aranmaktadır.”

‘Akıl alır gibi değil, iptal edilmeli’

İhale kamu payının açık artırması usulüyle yapılsa, devletin üretimden yüzde 25’e kadar pay alabileceğini belirten Yavuzyılmaz, “Bu payın yüzde 1’de bırakılması akıl alır gibi değil. İhale ya iptal edilmeli ya da şartları değiştirilip kamu zararına olacak hükümler ve gelir kaybı ortadan kaldırılmalı” dedi.

 

STÖ’lerden İklim Kanunu hazırlığındaki hükümete çağrı: Hem iklimi hem bizi korumalı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yürüteceği iklim politikasına hukuki zemini oluşturacak İklim Kanun taslağının yeni yasama yılının başlaması ile birlikte TBMM gündemine geleceğini ve yıl bitmeden yasanın yürürlüğe girmesinin hedeflendiğini açıkladı.

Taslağının hazırlık sürecine dahil edilmediklerini belirten iklim ve ekoloji alanında çalışan sivil toplum örgütleri, ancak bilim temelli, katılımcı ve kapsayıcı bir iklim kanununun iklimi, doğayı ve canlıları koruyabileceğini belirtti.

Türkiye iklim değişikliğinin etkilerini her gün seller, kuraklık ve yangınlarla deneyimliyor. Bir yandan da en önemli ticari ortağı Avrupa Birliği’nin iklim değişikliğiyle mücadeleyi merkeze alan yeşil ekonomik dönüşüme yönelik düzenlemelerine uyum sağlamaya çalışıyor.  Ülkemizin sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için etkili politikalara ihtiyacı var. Bunun yolu da uzman görüşleri ile hazırlanmış bir İklim Kanunu’ndan geçiyor.

Sivil toplum örgütleri hazırladıkları ortak açıklamada, ilk kez yürürlüğe girecek hayati önemdeki İklim Kanunu’nun taslak yazım sürecine dahil edilmedikleri için birçok eksiklik içerdiğine dikkat çekerek Meclis görüşmelerinde aşağıda yer alan eksikliklerin giderilmesini talep etti.

Örgütlerin yasa taslağının kamuoyuna yansıyan son haline dair görüşlerine ilişkin detaylar şöyle:

2053 net sıfır hedefi eklenmeli

Türkiye’nin, 2021 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 2053 yılına yönelik bir net sıfır hedefi bulunuyor. 2053 net sıfır vizyonu ile uyumlu bir dönüşümün hukuki garantisi, ancak bu tarihin İklim Kanunu’nda yer alması halinde olabilir.

 2030 mutlak emisyon azaltım talebi eklenmeli

Uzun vadeli hedeflere ulaşmak ancak anlamlı ara hedeflerin ortaya konulmasıyla mümkün olabilir. Türkiye’nin, 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilmesi için, 2020 yılına kıyasla 2030’a kadar en az yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerekiyor. Emisyon azaltım hedefinin bu doğrultuda güncellenmesi ve hedefe ulaşmak için somut adımların atılması halinde, bunun Türkiye ekonomisi üzerinde olumlu etkileri olacağı açık.

Uyum politikaları net şekilde tanımlanmalı

Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. İçinde bulunduğumuz dönemde de yaşadığımız kuraklık, yağışlarda azalma, sel, fırtına gibi olayların şiddeti ve sıklığının daha da artacağı öngörülüyor. Bu nedenle, tarım, balıkçılık, ormancılık gibi iklim etkilerine karşı en kırılgan alanlar başta olmak üzere tüm ekonomik sektörlerin, sağlık politikaları ve sağlık hizmet altyapısı ile çalışma hayatının, sosyal hizmetlerin ve kentsel altyapıların iklim değişikliğinin etkilerine uyum önlemleri ile güçlendirilmesi gerekiyor.

İklim Politika Kurulu ve Bağımsız Bilimsel Danışma Kurulu kurulmalı

Kanun’da, iklim hedeflerinin belirlenmesi, hedeflere ulaşıp ulaşılmadığının izlenmesi, raporlanması ve denetlenmesi süreçleri detaylı olarak tasarlanmalı. Bu süreçlerde, “kapsayıcılık”, “bağımsızlık”, “bilim temellilik”, “uygulamada eşgüdüm”, “izleme ve denetimde şeffaflık” ile “hesap verebilirliği” garanti altına alacak kurumsal yapılar/mekanizmalar oluşturulmalı.

Adil Geçiş Mekanizması eklenmeli

İklim değişikliği ile mücadele, karbon yoğun, kirli sektörlerin terkedilmesini ya da dönüştürülmesini gerektiriyor. Net sıfır hedefiyle uyumlu bir enerji dönüşümü için kömürlü termik santrallerin kapatılması ve kömür madenciliğinin terk edilmesi kaçınılmaz.  Bu süreçte fosil yakıtlara dayalı bir enerji sisteminin doğurduğu toplumsal mağduriyetlere (hava kirliliği sonucu erken ölümler, tarım arazilerinin yok olması, doğal alan kaybı, mülksüzleşme vb.) plansız bir çıkışla birlikte yeni mağduriyetlerin eklenmemesi için adil geçiş mekanizmalarının kurulması şart.

İklim adaleti perspektifi dahil edilmeli

İklim değişikliğinin etkilerine karşı en kırılgan kesim olan başta kadınlar, çocuklar, engelliler, yoksullar olmak üzere tüm kişi ve gruplara, iklim değişikliğine karşı direnç kazandırılmalı ve bu etkilere karşı gerekli uyum kabiliyetinin sağlanmasını kanun garanti altına almalı. Türkiye olarak, iklim adaletini gerçek kılan, kimseyi geride bırakmayan, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, gelecek nesillerin haklarını dikkate alan ve yapısal eşitsizlikleri gidermeye odaklı bir iklim kanununa ihtiyacımız var.

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) bölümü revize edilmeli

Emisyon Ticaret Sistemi, ancak iddialı bir emisyon azaltım hedefi olduğunda ve sektörler için caydırıcı bir karbon fiyatı öngördüğünde işlevli olabilir. Ancak Türkiye’nin iddialı bir emisyon hedefi yok. Ayrıca taslakta yer alan ETS sistemi, bazı sektörlere emisyon izinlerinin ücretsiz verilmesi riski taşıyor. Bu da tıpkı Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi’nin ilk yıllarında olduğu gibi birçok sektöre ücretsiz emisyon izni verip karbon fiyatlarını düşürebilir.

Denkleştirme araçları uyarısı

STÖ’lerin çağrısında, taslakta öngörülen gönüllü karbon piyasalarından edinilecek denkleştirme araçlarının (basit bir ifadeyle tesislerin veya işletmelerin sorumlu oldukları emisyonları  ağaçlandırma vb. uygulamalar sonucu engellediği  veya azalttığını belgeleyerek telafi etmesi) da ETS’ye dahil edilmesinin emisyon azaltımına yönelik bir piyasanın oluşumunu daha da zorlaştırdığına dikkat çekildi. Buna göre, AB’deki piyasaya göre düşük bir karbon fiyatı, Yeşil Mutabakat kapsamında kurulan sınırda karbon düzenlemesinden kaynaklanan maliyetlerin faturasının kamu kaynaklarından ödenmesine neden olacak.

Ayrıca bu mekanizma iyi tasarlanmazsa şirketlerin kendilerine dağıtılacak bedelsiz kirletme hakları üzerinden haksız kazanç elde etme riski yüksek. Bu da ülke kaynaklarının sosyal adalete uygun bir şekilde dağıtılmasını engelleyecek.

İmzacılar

  • Hukuk, Doğa ve Toplum Vakfı – HUDOTO
  • WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
  • Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA)
  • Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe)
  • Türetim Ekonomisi Derneği
  • 350 Türkiye
  • Fosil Yakıtların Ötesi (Beyond Fossil Fuels)
  • Greenpeace Türkiye
  • Yeşil Düşünce Derneği

 

Milton Kasırgası Florida’yı vurdu: En az 14 ölü, milyonlarca kişi elektriksiz, hasar büyük

Meksika Körfezi’nde Kategori 5 büyüklüğünde meydana gelen ve ABD kıyılarına ulaşması endişeyle beklenen Milton Kasırgası, Florida eyaletini vurdu.

Yeşil NoktaMilton Kasırgası Florida’ya Kategori 3 gücünde ulaştı: Milyonlar teyakkuzda

Karaya ulaşmadan önce bir “hortum fırtınası”na neden olan kasırga, Kategori 3 büyüklüğünde ulaştığı Siesta Key bölgesinde 3 milyonu aşkın kişiyi elektriksiz bıraktı.

Yetkililer, Milton’un en çok etkili olduğu Florida’nın Atlas Okyanusu kıyısındaki St. Lucie County’de hayatını kaybeden altı kişi de dahil olmak üzere en az 16 kişinin hayatını kaybettiğini doğruladı.

Fırtına, çarşamba akşamından bu yana etkili olduğu eyalette, evleri, yolları, elektrik hatlarını, ağaçları ve binaları tahrip etti. Bölgede, yaklaşık 11 milyon kişi halen ani sel ve nehir taşkınları riski altında. Rekor sayıda hortum ve saatte 200 km’yi aşan rüzgar ise geniş çaplı hasara yol açtı.

Açık denizlere doğru hareket etmeden önce Kategori 1 fırtınası olarak eyaleti geçmesi beklenen kasırganın ardından kayıp kişileri arama ve hasar tespit çalışmaları da başladı. Vali Ron deSantis daha fazla can kaybının beklendiği duyurdu.

Bu yıl Florida’yı vuran üçüncü kasırga olan Milton, St. Petersburg‘a 46 cm’den fazla yağış getirdi. Bu, bölge için neredeyse bin yılda bir görülen bir yağış yoğunluğu. Bu aynı zamanda şehrin ortalama üç aylık yağışının sadece üç saat içinde düştüğü anlamına geliyor.

Vali DeSantis’e göre, şu ana kadar binlerce personelin görevlendirildiği arama-kurtarma çalışmalarında yaklaşık bin kişi kurtarıldı.

Kasırganın etkisini hafifletmesinin ardından Florida’daki Key West ve Port Miami‘nin yanı sıra Georgia ve Güney Carolina‘daki birkaç liman yeniden açılsa da St. Petersburg ve Fort Myers dahil olmak üzere birçok liman hala kapalı.

St. Petersburgda ekipler devrilen ağaçların ağaçların zarar verdiği en az 30 su hattının onarılması için çalışıyor. Halka suları kaynatarak içmesi talimatı verildi. Orange County‘de yüksek su seviyeleri, kirlenme potansiyeli, yerinden edilen yaban hayatı ve su altında kalan yapılar nedeniyle bölge sakinlerinin göllerden ve nehirlerden uzak durması istendi.

En az dokuz hortumun art arda oluştuğu St. Lucie Bölgesi‘nde büyük tahribat meydana gelirken, en çok etkilenen bölgelerden Sunnier Palms‘ta önemli yapısal hasarlar oluştu: Elektrik hatları devrildi, trafolar patladı, ağaçlar kökünden söküldü, araçlar dört bir yana dağıldı, evler moloz yığınına döndü.

Ulusal Kasırga Merkezi (NHC)  Direktörü Michael Brennan, “Milton’ın arkasında hala güçlü rüzgarlar, yoğun yağış ve fırtına dalgaları var. Florida’nın doğu kıyılarının bir kısmını etkiliyor. Georgia kıyılarını etkileyen tropikal fırtına koşulları ve fırtına dalgası, Güney Carolina kıyılarına kadar bazı güçlü rüzgarlar geleck” uyarısı yaparak halkın dikkatli olmaya devam etmesini istedi.

Milton’ın yarattığı hasarın  değerlendirilmesi günler sürecek, ancak sigortacılar kayıpların 60 milyar dolara ulaşabileceğini söylüyor.

Halk sıklaşan ve şiddetlenen kasırgalardan yoruldu

Kasırganın en çok etkilediği Siesta Key bölgesinde CNN’e konuşan bazı sakinler, eyalette giderek sıklaşan ve şiddeti artan şiddetlenen kasırgalara dayanabileceklerini düşünmediklerini söyledi.

Muhabir Randy Kaye, ortamı, “Sinirliler, öfkeliler, korkuyorlar. Çok fazla gözyaşı vardı” şeklinde anlattı: “Sadece radarı izleyerek, vurulup vurulmayacaklarını merak ederek çok fazla zaman harcadıklarını hissediyorlar ve bundan bıkmış durumdalar.”

Kızılhaç kayıpları arıyor

Amerikan Kızılhaç ekipleri, evleri yok eden, birçok kişiyi yerinden eden veya mahsur bırakan kasırganın ardından kayıplar için kampanya başlattı.

Yaygın elektrik kesintileri ve sınırlı internet bağlantısı nedeniyle aile üyeleri ve arkadaşlarıyla iletişim kuramayalar için Kızılhaç’ın web sitesinde bir yardım-destek bölümü açıldı.

Örgüt, tahliye barınaklarına sığınan 83.000 kişiye destek sağlamak için de çalışıyor.

Komplo teorileri tepki topluyor

ABD yetkilileri, kasırganın yarattığı devasa hasarın yanı sıra, özellikle Cumhuriyetçi kesimin ortaya attığı komplo teorileri ve asılsız iddialarla da boğuşuyor.

Özellikle sosyal medya platformu X’de yayılan, kasırganın kökenine ilişkin yanlış bilgi ve bilim dışı iddialar, en üst düzeyden kınansa ve yalanlansa da dile getirenleri susturmaya yetmiyor.

“Havayı kontrol edebildiklerini” iddia eden Georgia‘dan Cumhuriyetçi senatör Marjorie Taylor Green, kasırgaların siyasi bir komplonun parçası olduğunu söylemeye devam ediyor. Greene, çarşamba günü yaptığı bir paylaşımda “herkesin ‘kim bunlar?’ diye sorduğunu” ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin (NOAA) hava durumunun değiştirilmesine onay verip vermediklerine kulak asmadığını yazdı.

Greene ve ona katılan çok sayıda komplo teorisyeni, NOAA’nın hava durumu değişikliği projeleri hakkındaki web sayfalarına atıfta bulunsa da hava durumu modellerine müdahale etmek için daha önce yapılan herhangi bir girişimin kasırgaların yaratılmasını veya kötüleşmesini içerdiği fikri doğru değil.

Benzer iddialar, bölgesi üç hafta önce vuran Helene Kasırgası‘nın ardından, başkan adayı Donald Trump tarafından da dillendirilmişti. 3 Ekim’de Michigan, Saginaw‘da düzenlenen bir mitingde, Trump, Federal Acil Durum Yönetim Ajansı’nın (FEMA) afet paralarını ABD’deki göçmenlere yasadışı olarak verildiğini öne sürmüştü. Cumhuriyetçi Ohio Milletvekili Jim Jordan da benzer şekilde, X’te FEMA’nın afet fonlarını göçmenleri barındırmak için kullandığını yanlış bir şekilde iddia etmiş; iddiaları X’in yeni sahibi Elon Musk da “retweet” etmişti.

Londra merkezli bir düşünce kuruluşu olan Stratejik Diyalog Enstitüsü‘nün (ISD) geçen salı günü yayımladığı bir raporunda şu ifadeler kullanıldı:

“Durum daha geniş bir eğilimi örnekliyor: Giderek artan bir şekilde, komplo gruplarının, aşırılıkçı hareketlerin, siyasi ve ticari çıkarların ve zaman zaman düşman devletlerin geniş bir koleksiyonu, çevrimiçi yalanlar, bölünme ve nefret yoluyla gündemlerini ilerletmek için krizler etrafında birleşiyor. Sosyal medya moderasyon hatalarını istismar ediyorlar, algoritmik sistemlerini oyunlaştırıyorlar ve genellikle tehlikeli gerçek dünya etkileri üretiyorlar.”

Raporda, “Kasırga müdahalesiyle ilgili yalanlar, federal hükümete yönelik inandırıcı tehditler ve şiddete teşviklere yol açtı. Bunlara, FEMA’nın yardımları reddettiği algısı nedeniyle milislerin gönderilmesi ve kişilerin FEMA yetkililerini ve kurumun acil müdahale ekiplerini ‘vuracağı’ çağrıları da dahil” ifadeleri yer aldı.

‘Mükemmel fırtına’

Milton Kasırgası, muazzam gücü ve tehlikeli rotasıyla, uzmanların en büyük korkularını tetikledi.

Körfez’in normalin üzerinde sıcak suyu,  Milton’ı 10 saatten kısa bir sürede küçük bir kasırgadan devasa bir kategori 5’e taşıyan inanılmaz hızlı bir yoğunlaşmaya yol açtı.

Fırtına zayıfladı ancak kısa sürede toparlandı ve rüzgarları kısa bir süre 290 km/saate ulaştığında, fırtınanın genel gücünü ölçmek için kullanılan önemli bir ölçüt olan barometrik basıncı, yılın bu döneminde Meksika Körfezi’nde kaydedilen en düşük -yani en yoğun- basınçlar arasındaydı.

Milton, etrafındaki hava koşulları göz önüne alındığında, en şiddetli anında potansiyel yoğunluğunu neredeyse sonuna kadar kullanmıştı.

Colorado Eyalet Üniversitesi kasırga araştırmacısı Phil Klotzbach, “Eğer bir fırtınanın tamamen çılgına dönmesini istiyorsanız, isteyebileceğiniz her şey Milton’da mevcut” dedi.

Kasırganın rotası da alışılmışın dışında gerçekleşti. Milton’ın Körfez’den doğuya doğru olan yolu o kadar nadir ki en son benzer fırtına 1848’deydi. Genel yolunda en kalabalık metropol alanı olan Tampa, 100 yıldan uzun süredir büyük bir fırtınadan doğrudan etkilenmedi ve bu hafta birçok uzman için en kötü durum senaryosu haline geldi.

Fosil yakıtlardan vazgeçmedikçe felaketler artacak

Bilim insanları iki hafta arayla bölgeyi vuran Helene ve Milton kasırgaları gibi felaket haline gelen doğa olaylarının insan eliyle yaratılan doğa düzensizliklerinin eseri olduğuna ve fosil yakıtlar kullanılmaya devam ettikçe bu tür yıkıcı olayların sayısının ve sıklığının artacağına dikkat çekiyor.

Yeşil Noktaİklim krizi: Florida’yı vuran Helene Kasırgası’nda en az 95 kişi öldü
Yeşil NoktaABD’de iklim krizi: Güneyde kasırga, güneybatıda sıcak dalgası

İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin neden olduğu okyanus sularının ısınması nedeniyle meydana gelen aşırı hava desenleri daha sık ve şiddetli hale geldikçe, fırtınaların yıkıcı rüzgar hızları ve yoğun yağışa yol açma olasılığı da giderek artıyor. Önceleri çok daha nadir olan bu tür yoğun kasırgalar her 130 yılda bir meydana gelirken, şimdi bu aralık okyanus sıcaklıklarının artışı ve iklim değişikliğinin fırtına dinamikleri üzerindeki etkisi nedeniyle  53 yılda bire düşmüş durumda.

World Weather Attribution’a göre (WWA)iklim değişikliği bölgede bu kadar yoğun kasırgaların meydana gelme olasılığını sanayi öncesi döneme kıyasla 2,5 kat artırdı.

Imperial College London‘un Grantham Enstitüsü araştırmacıların incelediği Milton verilerine göre, yağış, iklim değişikliği nedeniyle yaklaşık yüzde 10 daha fazlaydı. Yağışlar, iki gün yağmur yağan kıyıda yüzde 40 daha fazla, üç gün yağmur yağan ana karada ise yüzde 70 daha yoğun oldu.

Climate Central tarafından yapılan bir çözümlemeye göre, Milton’ı besleyen yüksek okyanus sıcaklıkları iklim değişikliği nedeniyle 400 ila 800 kat daha olası hale geldi.