Ana Sayfa Blog Sayfa 1914

Neandertaller iklim değişikliğine nasıl uyum sağladı?

Son Neandertaller yok olmadan kısa bir süre önce meydana gelen iklim değişikliğinin, Avrupa’daki geç dönem Neandertallerin davranışlarında karmaşık değişimleri tetiklediği ve karmaşık aletler üretmelerine yol açtığı keşfedildi.

Friedrich Alexander Nürnberg Erlangen Üniversitesi’nden (FAU) ve Ferrara Üniversitesi’nden (UNIFE) bir grup araştırmacı, Aşağı Bavyera’nın Sesselfelsgrotte isimli mağaradaki buluntulara dayanarak bu sonuca ulaştı.

Çeşitli sayıda bıçak ürettiler

Arkeofili’nin Elifnur Bingöl’ün haberine göre Neandertaller, yaklaşık 400 bin ile 40 bin yıl önce, Avrupa ve Orta Doğu’da, hatta Sibirya’nın dış sınırlarına kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşadı. Ahşap ve cam benzeri taş malzemelerden aletler yaptılar ve bazen bunları, taştan, keskin ve sert uçlu mızraklar yapmak için birleştirdiler.

Yaklaşık 100 bin yıl önce evrensel olarak kullanılan kesme ve kazma aletleri, sap kısmı körelmiş ve taştan yapılmış bir bıçaktı. Sırtlı, asimetrik ve iki yüzeyli Keilmesser adı verilen bu bıçaklar, çeşitli şekillerde mevcuttu ve araştırmacıların, Neandertallerin neden bu kadar çeşitli sayıda bıçak ürettiklerini merak etmelerine neden oldu.

Farklı işler için farklı bıçaklar mı kullanmışlardı yoksa bu bıçaklar farklı Neandertal alt grupları tarafından mı kullanılmıştı? Uluslararası bir araştırma projesinin bulmayı umduğu şey de tam olarak buydu.

Hareketli yaşam biçiminin sonucu

FAU Tarih Öncesi ve Erken Tarih Enstitüsü’nden Prof. Dr. Thorsten Uthmeier, “Keilmesser, son buzul çağının ilk yarısında son derece hareketli olan yaşam biçimine verilen bir tepkiydi. Yeniden ve gerektiğinde tekrar bilenebildikleri için uzun süre kullanılabiliyordu, günümüzdeki İsveç çakısı gibi” diyor.

Uthmeier’in, UNIFE Tarih Öncesi ve Antropoloji Enstitüsü’nden meslektaşı Dr. Davide Delpiano ise “Bununla birlikte, insanlar çoğu zaman Neandertallerin kullandığı tek aletin sadece iki yüzeyli bıçaklar olmadığını unutuyor. Neandertal dönemine ait sırtlı bıçaklar oldukça çeşitli” ifadelerine yer veriyor.

Araştırmalarında farklılıkları nasıl incelediklerini anlatan Delpiano bu süreci “Araştırmamızda, istatistiksel yöntemler kullanarak çeşitli bıçak türleri arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları incelemek için üç boyutlu modellerin dijital analizden yararlandık” cümleleriyle anlatıyor.

Bıçaklar incelendi

İki araştırmacı, Orta Avrupa’daki en önemli Neandertal bölgelerinden biri olan Aşağı Bavyera’nın Sesselfelsgrotte mağarasında bulunan eserleri inceledi. FAU Tarih Öncesi ve Erken Tarih Enstitüsü tarafından mağarada yürütülen kazı çalışmalarında, Neandertallerin geride bıraktığı 100 binden fazla eser, sayısız av kalıntısı ve hatta bir Neandertal mezarı bulundu.

Prof. Dr. Marc Stamminger ve FAU Bilgisayar Bilimleri Bölümü, Görsel Hesaplama Başkanı olan Dr. Frank Bauer’in işbirliği sayesinde, araştırmacılar üç boyutlu tarama kullanarak en önemli bıçak benzeri aletleri inceledi. Aletlerin biçiminin ve özelliklerinin en ince ayrıntısına kadar incelenmesine olanak sağlandı.

FAU Profesörü Uthmeier, “Keilmesser’ı üretmek için kullanılan teknik repertuvar, nesli tükenmiş akrabalarımızın yalnızca gelişmiş planlama becerilerinin olduğunu kanıtlamakla kalmıyor, aynı zamanda olumsuz doğa koşullarının onlara dayattığı kısıtlamalara stratejik bir karşılık verebildiklerini gösteriyor” diyor.

Yeni iklimle gelen yeni aletler

Uthmeier’in ‘olumsuz doğal koşullar’ olarak bahsettiği şey aslında, 100 bin yıldan daha uzun bir süre önce son buz çağları arası dönemin sona ermesinden sonra yaşanan iklim değişiklikleri.

Weichsel (Würm) buzul çağının akabinde, özellikle şiddetli soğuklar, 60 binyıldan daha uzun bir süre önce başladı ve doğal kaynakların kıtlığına yol açtı. Neandertallerin hayatta kalabilmesi için eskisinden daha hareketli hale gelmeleri ve aletlerini buna göre ayarlamaları gerekiyordu.

İki yüzeyli bıçaklar

Neandertaller muhtemelen, tek bir tarafına şekil verilmiş, tek yüzeyli sırtlı bıçakların  işlevselliğini taklit etti ve bunları, her iki tarafına şekil verilmiş, iki yüzeyli Keilmesser’i geliştirirken baz olarak aldı.

UNIFE’den Davide Delpiano, “Bu, özellikle uzunlamasına kesim için uygun olan; düz bir taban ve dışbükey bir üst kısımdan oluşan keskin kenarındaki benzerliklerle açıkça gösteriliyor, yani bu da alete bıçak denilmesinin oldukça doğru olduğu anlamına gelir” diyor.

‘Ortadan kaybolmaları yenilik eksikliğinden olamaz’

Bıçakların daha basit ve eski versiyonu da daha yeni ve daha karmaşık versiyonu da açıkçası aynı işleve sahip. Araştırılan bu örnekteki iki alet arasındaki en önemli fark, iki yüzeyli aletlerin daha uzun ömürlü olması. Bu nedenle Keilmesser, ahşap sap gibi herhangi bir ek parça olmadan da kullanılabilen çok işlevli ve uzun ömürlü bir ileri teknoloji konseptini temsil ediyor.

Uthmeier, “Diğer araştırma ekiplerinden gelen çalışmalar, açıklamamızı destekliyor gibi görünüyor. Bazı insanların öne sürdüğünün aksine, Neandertallerin ortadan kaybolması yenilik ya da sistemik düşünme eksikliğinden kaynaklanmış olamaz” değerlendirmesinde bulunuyor.

Munzur Gözeleri’ne iş makineleri girdi

Dersim’in Ovacık ilçesindeki Munzur Gözeleri’ne iş makineleri girdi. Valilik burada iş makinesi kullanılmayacağını açıklanmıştı.

Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM), Alevilerin kutsal olarak kabul ettiği mekandaki çalışmalar kapsamında açıklama yayınladı. Açıklamada, “Tunceli Valisi’nin, peyzaj çalışmamalarında iş makinaları kullanılmayacağını belirtmesine rağmen, Munzur Gözeleri’ne iş makinaları girdi. Bu girişimi inanç yerlerimize bir saldırı olarak görüyor, yetkilileri bu yanlıştan vazgeçmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.

Valilik, daha önce konuya dair tepkilerin yükselmesi üzerine, alanda iş makinelerinin çalıştırılmayacağına ilişkin şu açıklamayı yapmıştı:

“Valiliğimiz koordinesinde, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğümüz ve Fırat Kalkınma Ajansımızın ortak çalışmalarıyla hazırlanan çevre düzenlemesi projemiz Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunca da onaylanmıştır. Söz konusu proje 8 milyon lira maliyetlidir. Ayrıca alanda iş makinesi çalıştırılmayacaktır” 

Bütün Köyler Kalmalı: Almanya’da köylüler maden ocağına karşı direniyor

2038 yılına kadar kömür enerjisinden tamamen vazgeçme kararı alan Almanya‘da, Garzweiler açık linyit maden ocağı nedeniyle çevre köyler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Civardaki altı köyde yaşayan köylüler maddi tazminatlar karşılığında yüzlerce yıllık geleneksel çiftliklerinden sürülüyor ve yeni yerleşimlere gönderiliyor. Ancak buna karşı direnenler de yok değil.

Deutsche Welle, tazminat karşılığında köyü terk etmeyi reddeden ve Bütün Köyler Kalmalı adlı inisiyatifi kuran köylülerin direnişini haberleştirdi. İnisiyatifi, iklim aktivistleri de destekliyor. 

Assange’ın doktoru: Ruh sağlığı çok kötü, intihar edebilir

İngiltere’deki Belmarsh Cezaevi‘nde tutuklu bulunan Wikileaks kurucusu Julian Assange‘ın halüsinasyonlar gördüğü ve depresyonda olduğu, ABD’ye iade edilirse “intihar tehlikesi olduğu” belirtildi.

UK Merkezi Suç Mahkemesi‘ne bildirildiğine göre, Assange Katolik papaza günah çıkarttı, yakınlarına veda mektupları yazmaya başladı ve vasiyetnamesini hazırladı. 

Duruşmada savunma adına kanıt sunan Kings College öğretim görevlisi nöropsikiyatri profesörü Michael Kopelman, Assange’ın depresyonda olduğunu, halüsinasyonlar gördüğünü, uyuyamadığını ve çok fazla kilo kaybettiğini ifade etti.

‘Sesler duyuyor’

Assange’ın “kendisini aşağılayan ve suçlayan sesler duyduğunu” da dile getiren Profesör, iade davası ABD lehine sonuçlanır veya o yönde sonuçlanacak gibi ilerlerse Assange’ın intihar riskinin çok yükseleceğini kaydetti.  Prof. Kopelman’a göre, Assange iade konusunu neredeyse bir takıntı haline getirdi ve “intihara yönelik bastırılamaz bir dürtüsü” bulunuyor.  

Assange’a ABD’de 18 farklı casusluk suçlaması yöneltiliyor. Wikileaks kurucusu Birleşik Krallık tarafından ABD’ye iade edilirse 175 yıla kadar hapis cezası alabilir.

Almanya’nın 65 yıllık nükleer enerji tercihinin halka faturası 1 trilyon euro

Almanya’nın 1950’lerin ortasından itibaren kullanmaya başladığı ve 2022 yılının sonu itibariyle aşamalı olarak kullanımdan kaldıracağı nükleer enerji ve buna bağlı endüstrinin, Alman toplumuna olan maliyetine dair bir araştırma yapıldı. Ekolojik Sosyal Pazar Ekonomisi Forumu (FÖS) tarafından yapılan araştırma, ucuz enerji kaynağı olarak gösterilen nükleer enerjinin aslında yanlış resmedildiğini ve topluma olan maliyetinin milyarlarca euroya ulaştığını öne sürüyor. 

Rechargenews.com’un aktardığına göre, nükleer enerji endüstrisinin Alman toplumuna olan maliyetini 1 trilyon euronun üzerinde hesaplayan FÖS, devlet desteği, elektrik fiyatları ve dış maliyetleri içeren desteğin, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan ülkenin finansmanında tüm enerji kaynaklarının en fazla tüketileni olduğunu hesapladı.

Çalışmaya liderlik eden bağımsız enerji tedarikçisi Greenpeace Energy’nin başkanı Sönke Tangermann, tespit ettikleri durumla ilgili “Hiçbir enerji kaynağı riskli atom enerjisi kadar maliyet yaratmadı. Aradan geçen 65 yıldan sonra bile nükleer enerji halen daha hiç de ekonomik değil” ifadelerini kullandı. 

Rolls Royce’un üretmek istediği mini nükleer reaktörün protitipi.

‘Mini reaktörler’

Almanya, 2022’nin sonunda nükleer enerjiyi aşamalı olarak durduruyor. 1955 yılında ilk reaktörün faaliyete geçmesinden bu yana ülke, enerji ve araştırma istasyonları ve atık yatakları dahil olmak üzere 100’den fazla nükleer tesis inşa etti.

İsviçre gibi diğer ülkeler Almanya’yı takip ederek nükleer enerjiye aşamalı olarak son vereceklerini açıkladılar. Fransa ise en azından enerji karışımında nükleerin payını azaltmak istiyor.

Ancak aynı zamanda, enerji veya hidrojen üretimi için ucuz olduğu öne sürülen mini nükleer reaktörler inşa etmek için yeni bir tartışma başladı. Bunların hiçbiri henüz inşa edilmemiş olsa da, Fransa veya Finlandiya gibi ülkelerde konvansiyonel yeni nükleer santrallerin inşası için fiyatların, orijinal maliyet tahmininin birkaç katı miktarlara şimdiden ulaştığı belirtiliyor. 

Göstericileri bastırmak için personel maliyeti 9 milyar euro

Alman devletinin nükleer enerji endüstrisi için 1950’lerden itibaren verdiği doğrudan ve dolaylı teşviklerin tek başına 287 milyar euroluk bir yük oluşturduğunu tespit eden FÖS, yaklaşık 9 milyar euronun ise nükleer enerji karşıtı gösterilerinde görev alan personel maliyeti ve eski Doğu Almanya’da yürütülen nükleer faaliyetlerde harcandığını dile getirdi. 

 

Tangermann, ortaya çıkan maliyetlerin çoğunlukla elektrik fiyatlarına artış olarak yansımadığını ve bunun da nükleer enerjinin ucuz bir alternatif algısı oluşturduğunu ifade etti. Söz konusu meblağlar ise genellikle kaza riskini azaltmak gibi dış maliyetlere harcanıyor. 

Almanya’nın nükleer enerji defterini tamamen kapatıp kapatmayacağı ise henüz belli değil. Mini reaktör tartışması bu ülkede de yürütülürken, görülemeyen maliyetlerin ülke toplumunu daha da zorlayabileceği belirtilmekte. Nükleer enerji santral maliyetlerinin çoğunlukla öngörülen bütçe içinde kalmadığı biliniyor. 

Tangermann iklim değişikliği ile mücadelede nükleer enerjinin ciddi bir alternatif olarak görülmemesi gerektiğini, söz konusu teknolojinin yüksek maliyet ve büyük riskleri beraberinde getiren eskiyen altyapı gibi sorunlarla boğuşmak zorunda kaldığını belirtti.

 

Buket Uzuner Atiye dizisine ‘intihal’ gerekçesiyle dava açtı

Yazar Buket Uzuner 2015 yılında yayımladığı “Toprak” isimli romanının izinsiz ve sözleşmesiz olarak “Atiye” isimli Netflix dizisinde intihal edildiği gerekçesiyle dava açtı.

Ege’nin Sözü tarafından yapılan habere göre dava, İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne Avukat Abdullah Egeli aracılığıyla dizinin yapımcısı OG Prodüksiyon’a karşı açıldı.

Prodüksiyon şirketi  yazarın “Tabiat Dörtlemesi” olarak tanınan “Su”, “Toprak”, “Hava” ve “Ateş” kitaplarındaki ana karakterler Defne Kaman ve anneannesi Umay Nine’yi izinsiz kullanmak ile suçlandı.

Uzuner: Davam kişisel değil

Buket Uzuner ise sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda “Evet, intihal davası açtım. Defne Kaman’ ın Maceraları- Toprak romanının açıkca intihal edilmesi fikir hırsızlığıdır. Davayı kazanmak, tüm edebiyatçılarımıza emsal olacak, haklarını koruyacaktır. Davam kişisel değil” ifadelerini kullandı.

Daha önce de Yazar Şengül Boybaş, “Dünyanın Uyanışı” adlı romanından esinlenilerek çekilen dizinin ön jeneriğinde, fragman, afiş gibi tanıtımlarında eserine ve ismine yer verilmediğini iddia ederek OG Prodüksiyon şirketine dava açmıştı.

Koronavirüs dolayısıyla yoğun bakımda olan gençlerin oranı artıyor

Bilim Kurulu üyesi ve Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Hasan Murat Gündüz, normalleşme süreciyle birlikte 50 yaş altındaki vatandaşların tedbirlere daha az uyduğunu belirtti.

Gündüz buna bağlı olarak gençlerin Covid-19 nedeniyle yoğun bakımda tedavi görme oranının yüzde 25’e çıktığını belirtti:

Görüyoruz ki yaşlı bireyler şu süreçte kendilerine daha da dikkat ediyor. O nedenle ne yazık ki yaşlıların boşalttığı yoğun bakım alanını gençler dolduruyor. Ayrıca 50 yaş altındaki hastalar da artık yoğun bakım tedavisi görecek kadar ağırlaşabiliyor.

Aşı ya da mutasyon olmadıkça böyle devam edilecek

Aşı bulunana kadar virüsle yaşamayı öğrenmek zorunda olunduğunu belirten Gündüz, aşırı kalabalıkların oluştuğu kutlamalardan ve taziyelerden kaçınmak gerektiğini belirtti:

Bunun aşısı, ilacı çıkmadıkça ya da virüs olumlu anlamda mutasyona uğramadıkça bu hastalık devam edecek. Biz basit önlemler alarak ve en azından aşı bulunana kadar bu virüsle yaşamasını öğrenerek bu süreci geçirmemiz gerekiyor.

Bilim Kurulu üyesi, aşı sayesinde 2021’de toplumsal bağışıklığın sağlanabileceğini söyledi.

Binden fazla şirket CEO’su ‘daha iyi bir dünya’ için ortak bildiriye imza attı

100’den fazla ülkeden 1.000’den fazla üst düzey şirket yöneticisi (CEO), “Yenilenen Küresel İşbirliği için CEO Bildirisi”ni (Statement from Business Leaders for Renewed Global Cooperation) imzalayarak Birleşmiş Milletler’e ve kapsayıcı çok taraflılığa desteklerini beyan etti.

Bildiri, BM’nin 75. yıldönümü öncesinde UN Global Compact tarafından, tüm şirketlere küresel riskler karşısında uluslararası işbirliğine ve kapsayıcı çok taraflılığa destek olmak üzere yaptığı çağrı üzerine yayımlandı. 

21 Eylül tarihinde düzenlenen BM Özel Sektör Forumu’nda açıklanan bildiriyle CEO’lar şu mesajı verdi:

Biz iş insanları olarak barış, adalet ve güçlü kurumların, kuruluşlarımızın uzun vadeli devamlılığı için yararlı olduğunu ve BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin On İlkesi’nin ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın başarının temelini oluşturduğunun farkındayız. Daha iyi bir dünya için birlikteyiz. “

UN Global Compact CEO’su Sanda Ojiambo da bildiriyle ilgili şunları söyledi:

“Bu bildiri kapsayıcı çok taraflılığın artık tüm dünyada yankılanacağının bir taahhütüdür. Değişen koşullara uyum sağlamak için işbirliklerinin sınırları, sektörleri ve kuşakları aşmalıdır. Bildiriyi yayınlandıktan sonra bir ay içerisinde hemen hemen tüm sektörlerden ve bölgelerden 1.000’in üzerinde CEO imzasını attı. UN Global Compact olarak dünya için bu çok önemli zamanda işbirliklerine olan bağlılıklarını için herkese teşekkür ediyoruz.”

Türkiye’den de destek var 

Yenilenen Küresel İşbirliği için CEO Bildirisi”ne Türkiye’deki şirketlerden de destek geldi. Türkiye’den UN Global Compact imzacısı 45 şirketin CEO’su Bildiri’nin altına imza atarak küresel işbirliğine dahil olduklarını beyan etti. 

Bildirinin detayları ve imzacıların tam listesi için tıklayın 

BM Küresel İlkeler Sözleşmesi

Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Sözleşmesi’nde ifade ettiği 10 ilke şöyle: 

  • 1. İlke: İş dünyası uluslararası ilan edilmiş insan haklarına destek olmalı ve saygı göstermeli,
  • 2. İlke: İş dünyası, insan hakları ihlallerine fırsat tanımamalı,
  • 3. İlke: İş dünyası çalışanların sendikalaşma özgürlüğünü desteklemeli ve toplu müzakere hakkını etkin biçimde tanımalı,
  • 4. İlke: İş dünyası, her türlü zorla ve zorunlu işçi çalıştırılmasını engellemeli,
  • 5. İlke: İş dünyası, çocuk işçi çalıştırılmasının önüne geçmeli,
  • 6. İlke: İş dünyası, işe alım ve çalışma süreçlerinde ayrımcılığın önüne geçmeli,
  • 7. İlke: İş dünyası çevre sorunlarını önleyici ve çevreyi koruyucu yaklaşımları desteklemeli,
  • 8. İlke: İş dünyası çevreye yönelik sorumluluğu artıracak her türlü faaliyeti ve oluşumu desteklemeli,
  • 9. İlke: İş dünyası çevre dostu teknolojilerin gelişmesini ve yaygınlaşmasını desteklemeli,
  • 10. İlke: İş dünyası rüşvet ve haraç dahil her türlü yolsuzlukla mücade etmelidir.

 

Twitter fotoğraf algoritması da ırkçı çıktı

Twitter‘ın fotoğraf algoritmasının bazen beyaz yüzleri siyahlara tercih ettiği ortaya çıktı. Algoritmanın bu seçiminin kullanıcılar tarafından ifşa edilmesinin ardından, firma konunun araştırıldığını açıkladı.

Kullanıcılar, bir paylaşımda iki fotoğraf olduğunda, Twitter’ın cep telefonu uygulamalarında, sıklıkla beyaz yüzün gösterildiğini fark etti.

BBC Türkçe‘nin aktardığına göre, Twitter, algoritmanın geliştirilmesi aşamasında ırk ve cinsiyet taraflılığı testleri yapıldığını belirtti. Ancak şirket “Daha çok analiz yapılması gerektiği de net” dedi.

A tweet from @TwitterComms reads: We tested for bias before shipping the model & didn't find evidence of racial or gender bias in our testing. But it's clear that we've got more analysis to do. We'll continue to share what we learn, what actions we take, & will open source it so others can review and replicate.

‘Siyah kafa’ geri plan olarak algılandı

Madland bu konu hakkında Twitter’da paylaşım yapınca, mobil uygulamadaki ön izlemede, siyah arkadaşının değil, kendi resminin gösterildiğini farketti. Madland, resimlerin sıralamasını değiştirse de durum aynıydı.

Madland’in keşfi sonrası, diğer kullanıcılar da denemelerde bulunduğu ve şunlar benzer sonuçlar ortaya çıktı: 

https://twitter.com/NotAFile/status/1307337294249103361

Twitter’ın Baş Tasarım Yetkilisi, Dantley Davis, ten rengiyle kontrastı nedeniyle, Madland’in sakalını ve gözlüğünü çıkartmanın sorunu giderdiğini söyledi. .

Tweet from @Dantley reads: I know you think it's fun to dunk on me, but I'm as irritated about this as everyone else. However, I'm in a position to fix it and I will.

 

Asyalıları da tanımıyor

Geçen yıl ABD hükümetinin yaptığı bir araştırmada, yüz tanıma algoritmalarının, siyah ve Asyalıların yüzlerini tanımada, beyazlara kıyasla çok daha başarısız olduğu sonucuna varılmıştı.

Birleşik Krallık‘daki polis memurları da algoritmaların önyargıları “büyüttüğünü” söylemiş ve teknolojinin kullanımı için net bir talimatname hazırlanmasını istemişlerdi. Son olarak da geçtiğimiz aylarda, IBM benzer kaygılarla, yüz tanıma yazılımı üretmeyeceğini açıklamıştı.

İstanbul ve Çanakkale’de Kazdağları ile dayanışma eylemine çağrı

Her Yer Kazdağları ve Kazdağları İstanbul Dayanışması, Kazdağları’nda yapılmak istenen altın madeni projesine karşı başlatılan çadırlı nöbetin 425’inci gününde yapılan jandarma baskınıyla nöbet alanının tahliye edilmesine karşı yapılacak basın açıklamasına çağrıda bulundu.

Her Yer Kazdağları tarafından yapılan çağrıda bugün (22 Eylül) saat 18.00’da Çanakkale Truva atında bir basın açıklaması yapılacağı belirtildi. Açıklamada “Herkesi yaşam savunucularına desteğe ve Kazdağları’na sahip çıkmaya çağırıyoruz” denildi.

İstanbul’da buluşma noktası Kadıköy Rıhtım

İstanbul’da yapılacak basın açıklaması ise bugün (22 Eylül) saat 19.00’da Kadıköy Rıhtım’da gerçekleşecek. Kazdağları İstanbul Dayanışması tarafından yapılan çağrıda şu ifadelere yer verildi:

Kazdağları direnişi ekoloji mücadelesi için büyük bir deneyimi ve iradeyi temsil etmektedir. İktidar irade kırma girişimiyle tepki yoklamasındadır. Bundan sonraki süreç saldırıya verilecek tepkinin gücü üzerinden belirlenecektir.

Neler yaşandı?

Kazdağları’nda Alamos Gold ve yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik tarafından yapılmak istenen altın madeni projesine karşı başlatılan çadırlı nöbetin 425’inci gününde jandarma müdahalesi yaşandı.

Sabah 06.30’da yaptığı baskında nöbetçilerden dört kişiyi gözaltına alan jandarma, nöbet alanını da tahliye etmeye başladı. Gözaltına alınanlar daha sora serbest bırakıldı.

Nöbetteki kişilerden Sema Demir, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada dört kişi iççin 200’ün üzerinde jandarmanın geldiğini, bu süreçte sinyal kesicilerle iletişimlerinin engellendiğini ve avukatlarını aramalarına izin verilmediğini söyledi.