Onlar birbirlerini yerken biz ne edelim? – Foti Benlisoy

Egemenler arası çatışma ve çelişkilerin açık bir hal alması, şiddetli bir kapışmaya dönüşmesi, bazen “aşağıdakilerin” hareket kabiliyetini artıran, ezilenlerin kendi çıkarları için eyleme geçme kapasitesine olumlu tesirde bulunan koşullar yaratır. Bu çatışma dolayısıyla yönetenlerin “eskisi gibi yönetme” beceri ve gücünde zaaflar meydana gelir, egemenlik sisteminin meşruiyetinde ciddi çatlaklar oluşur, hâkim siyasal mimari kırılganlaşır. Böylesi durumlar ezilenler için harekete geçmenin, bu çatlakları kendi lehlerine değerlendirmenin zamanı olabilir. Hele hele Gezi direnişi gibi bir toplumsal kabarışın, yani “aşağıdakilerin” kendi eylem güçlerine dair muazzam bir özgüven biriktirdiği bir kalkışmanın ardından…

Yeter ki pasif izleyiciler konumuna sürüklenmeyelim. Bunca komplonun, konspirasyon girişiminin ortalığa serildiği bir ortamda “siyaset”, biz fanilerin sırrına eremeyeceği “derinlik” ve karanlıkta yürütülen bir faaliyet olarak yeniden tanımlanıyor. Siyaset, kendi kaderimizi tayin etme mücadelesinin değil de “derin” operasyonların, konspirasyonların, itibarsızlaştırma girişimlerinin, kasetlerin, dosyaların alanı olarak tanımlanınca “küçük insanların” ancak seyircisi olabileceği bir faaliyete dönüşmüş oluyor. Gizli ve karanlık odakların çıkar ve güç çatışmasına indirgenmiş bir siyasal alanda biz “sıradan insanların” yeri yoktur, olamaz. Yani cemaat-AKP çekişmesinin siyasal alanı kaplayarak toplumu pasifize etmesi, siyasal apatiye, atalete sürüklemesi pekâlâ mümkün bir tehlike, dikkatli olalım. Gün, daha düne kadar can ciğer kuzu sarması olan egemenlerin birbirlerini afiyetle yiyor olmasından keyiflenme zamanı değil.

Dolayısıyla solun, siyasetin itibarsızlaştırılması girişimlerine karşı durması, mevcut ve müesses olandan bambaşka bir siyasetin mümkün olduğuna dair inancı pekiştirmesi bugün her zamankinden önemli. Tam da bu zamanda mısır patlatıp fillerin birbirlerini ezmesini keyifle izlemek yetmez. Onlar kendi işlerini halledip, yeni bir güçler dengesinin ifadesi olan bir uzlaşmaya vardıklarında, yenilenmiş bir hâkimiyet sisteminin şartlarında anlaşmaya vardıklarında, varma süreçlerinde, olan, yeniden bizlere olacak. Sorumluluk hepimizin üzerinde. Gezi direnişinin egemenler arası yeni kayıkçı döğüşünün nesnelerinden biri haline gelmesine izin vermeyelim. Gezi’yle en coşkun ifadesini bulan yeni sokak siyasetini bütün gücümüzle bu meflûç, bu lime lime olan siyasal sistemin topyekûn karşısına çıkartalım.

http://fotibenlisoy.tumblr.com/post/70280666070/onlar-birbirlerini-yerken-biz-ne-edelimimage

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR