ManşetEkolojik Yaşamİklim Krizi

Moda endüstrisinin ‘sürdürülebilirlik’ sertifikaları yeşil yıkamaya mı yarıyor?

0

Çevre koruma kuruluşu Changing Markets Foundation tarafından yayımlanan rapora göre, moda markalarının sürdürülebilirliğini belgelediğini iddia eden sertifikasyon programları, giyim endüstrisinin “yeşil yıkama” yapmasını kolaylaştırıyor.

Hollanda merkezli kuruluşun modanın büyüyen çevresel ayak izini azaltmak için tasarlanan gönüllü çabaların bir analizini yaptığı bu raporda, buna yönelik geliştirilen programların tam aksine kirliliğin artmasına neden olduğunu ve endüstrinin fosil yakıtlara olan bağımlılığını güçlendirdiğini öne sürüyor.

Changing Markets’ın kampanya yöneticisi ve raporun baş yazarı George Harding-Rolls, şöyle diyor:

“Atık artıyor, alınan giysilerin kullanım süresi azalıyor ve fosil yakıtlara bağımlılık artıyorken bu “sertifika programları” sürdürülebilir modanın hemen yanı başımızda olduğunu söylüyor. Bu aslında daha fazla düzenleme ve mevzuat gibi ihtiyaç duyduğumuz daha sistemik önlemleri almamızı engelliyor.”

Rapora göre moda perakendecileri, plastik askıların, çantaların ve diğer ambalajların azaltılmasına yönelik çalışmalar yapıp övgüyle karşılanırken, giysiler için büyük ve artan plastik kullanımları göz ardı ediliyor.

Her yıl 100 milyardan fazla giysi üreten ve küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 2 ila 8’ini oluşturanmoda endüstrisi için en önemli 10 sürdürülebilirlik sertifikasyon programını değerlendiren rapor, hızla değişen moda trendlerine ayak uydurmak için tasarlanmış ucuz giysilerden oluşan “hızlı moda”nın yükselişi de dahil olmak üzere aşırı üretim sorunlarını ele aldığını iddia eden sürdürülebilirlik programlarına odaklanıyor.

Ayrıca, kullanım ömrü yönetimi,  üretim ve imalatta fosil yakıtların ve zehirli kimyasalların kullanımı da ele alınıyor.

Bu “yeşil girişimler”kapsamları, şeffaflıkları, bağımsızlıkları, hesap verebilirlikleri ve performansları çerçevesinde değerlendiriliyor. Önemli bir nokta ise, bu çabaların aşırı üretim, sentetik elyaflara bağımlılık, kullanım ömrü sonu işlemi ve mikro elyaf kirliliği gibi hızlı modayla ilgili konulara nasıl yaklaştıklarının da incelenmiş olması.

Çalışmanın sonunda, sertifikaların bir “yeşil yıkama perdesi” çekerek endüstrideki temel düzenleme eksikliklerini gizlediği” sonucuna varılıyor:

Çalışmamız, bu “programların” çoğunun tekstiller için yanlış bir sertifika vaadini temsil ettiğini vurgulamaktadır.

Bu tip programlar hızlı modanın sürdürülemez gidişatının hızla devam etmesi için endüstri üzerine bir sis perdesi çekmekle kalmıyor, aynı zamanda, aynı anda endüstrideki ilerleme eksikliğini ve yapılması gereken düzenlemelerin gerekliliğini de gizliyor.

Rapor, sertifika programlarının en iyi ihtimalle, tedarik zincirinin küçük bir bölümüne odaklanan “düzensiz bir sürdürülebilirlik vaadi” sağlayabildiğini ; öte yandan genellikle değerlendirdikleri markalar tarafından finanse edilen sertifikasyon programlarının “gayretsiz, anlaşılmaz, yaptırımsız ve ödünsüz” olduğunu tespit ediyor.

Raporda incelenen örneklerden biri, İngiltere merkezli Ellen MacArthur Vakfı‘nın Yeni Plastik Ekonomisi girişimi: Bu girişim, Walmart dahil üye şirketleri, giysilerde kullanılan plastik veya sentetik elyafları değil, plastik ambalajı azaltma taahhüdü vermeye çağırıyor.

Raporda, polyester gibi sentetik malzemelere giderek daha fazla dayanan tekstillerin, ambalajdan sonra plastikler için ikinci en büyük pazar olduğu belirtildi. Rapor, bu sentetik elyafların kullanımının göz ardı edilmesinin büyük bir ihmal olduğu sonucuna varıyor.

Analize dahil edilen en büyük programlardan biri, kendisini giyim, ayakkabı ve tekstil endüstrisi için “sürdürülebilir üretim için lider ittifak” olarak nitelendiren Sürdürülebilir Giyim Koalisyonu (SAC) tarafından yürütülüyor. Koalisyon üyeleri arasında 250’den fazla marka, perakendeci, üretici, akademik kurum, hükümet ve STK yer alıyor.

Rapor, Koalisyonun programı olan “Higg Endeksi“ni, değerlendirdiği 10 sürdürülebilirlik programından en düşük puanı veriyor ve fosil yakıt kullanımı, hızlı modanın neden olduğu aşırı üretim, mikrofiberlerin veya mikroplastiklerin çevre kirliliği ile ilgili sorunları yeterince ele almadığını tespit ediyor.

Önde gelen moda markaları tarafından satılan hammaddeleri, elyafları ve giysileri üreten fabrikalar, ve diğer endüstriyel tesisler, endüstrinin sera gazı emisyonlarının büyük çoğunluğundan sorumlu.

Bu malları üreten üçüncü taraf şirketlerin çoğu, dünyanın en büyük tekstil ihracatçısı olan Çin’de faaliyet gösteriyor.

Yeni düzenlemeler

30 Mart’ta Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’n’de satılan giysilerin uzun ömürlü, geri dönüştürülebilir ve mümkün olduğu ölçüde geri dönüştürülmüş liflerden yapılmış olmasını amaçlayan Sürdürülebilir ve Dairesel Tekstiller için önerilen Stratejisini yayınladı.

Aynı zamanda, bu yılın başlarında ABD’nin New York eyaletinde, büyük moda markalarının tedarik zincirlerinden bazı sera gazı emisyonlarının yanı sıra su ve kimyasal kullanımlarını açıklamalarını gerektiren bir yasa tasarısı sunuldu.

Changing Markets, bekleyen düzenlemelerin moda endüstrisi için bir dönüm noktası olduğunu söyledi:

“Moda sektöründe ‘gönüllü sürdürülebilirlik çabalarının ölüm sancılarını gerçekten görüyoruz. Son 20 ila 30 yıldır sektörün kendi kendini düzenlemesini deniyoruz ve gördüğümüz şey, sektörün çevresel etkisinin çok daha kötü olduğu. Artık sürdürülebilir moda için bir havuç değil, bir sopa var. Önümüzdeki iki veya üç yıl, bunun nasıl oynanacağını görmek için gerçekten kritik olacak.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.