EkonomiManşet

Mit 4 – Ekonomik göçmenler zengin dünya ülkelerinin kaynaklarını tüketiyorlar

0
Bizler Mülteciyiz

Dinyar Godrej tarafından New Internationalist Magazine‘de yayınlanan haberi Yeşil Gazete yazarı Ali Serdar Gültekin‘in çevirisiyle paylaşıyoruz.

***

İş için zengin ülkelere göç edenler ve kaderlerini değiştirmeye çalışanlara tahsis edilmiş özel bir hakaret var. Eğer yeteri kadar mağdurlaştırılırlarsa gönülsüz de olsa bir miktar kabul gören şiddetten kaçan mültecilerin aksine (gerçi genellikle “fakat bizim kendi problemlerimiz var” ve “uyum sağlayamayız” feryatlarının eşliğinde) ekonomik göçmenler “hak etmeyenler”dir. (Undeserving)

Bizler Mülteciyiz

Bizler Mülteciyiz

Benim yaşadığım Hollanda’da ekonomik göçmenler genelde aşağılayıcı bir şekilde “maceraperestler” (gelukszoekers) ya da “şansını deneyenler” (chancers) diye anılıyorlar. Kelimenin doğru çevirisi olan “Mutluluk arayanlar” (happiness seekers) içinde barındırdığı tiksintiden ötürü aşırı derecede ironik kalıyor. Yakın zamanda yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre araştırmaya katılan 2.000 kişinin yüzde 75’i bu kategoride daha az göçmen olması gerektiğinde hem fikir. Bunun karşısında yüzde 26 gibi daha küçük bir kesim savaş mültecilerini de istemiyor [1].

Ana akım medya ve tasarrufların yıkımı konusunda seçmenlerin dikkatlerini başka yöne çekmeye çalışan politikacıların retoriğinden etkilenen genel kanıya göre ekonomik göçmeler işleri çalmadığı ve ücretleri düşürmediğinde bile kamusal hizmetleri engelliyorlar.

Fakat araştırma sonuçlarına aşırıya kaçmadan bakıldığında bu gerçeküstü iddiaların hatalı oldukları ortaya çıkıyor.

34 OECD ülkesinin ortalamasına göre göçmenler hane başına ekonomiye yıllık net 2.500 € (2.800 $) katkı sağlıyorlar. Bu kamu kaynaklarından aldıkları yardım çıkarılınca vergi olarak yaptıkları katkı [2].

2014’te yapılan bir çalışma kapsamında University College London’daki araştırmacılar Avrupa Birliği dışından Britanya’ya gelen göçmenlerin (en çok çamur atılan grup) devlet yardımlarından yerel halktan daha az yararlandıkları ve 2000 ila 2011 arasında 5 milyar £ vergi ödediklerini ortaya koydular [3]. Bu göçmenler, kamu kaynaklarını tüketmek bir yana nüfusun kalanının yararına ihtiyaç duyulan katkıyı sağlamaktalar. Sosyal konutlarda ise yeni göçmenler toplam kullanıcıların yüzde 2’sini oluşturmakta [4]. Bu savaş yer yerde – konut kıtlığını çözmek için hiçbir şey yapılmazken sosyal konutları sadece hali vakti yerinde olanlara rantı yüksek emlak pazarında satan devlette.

Göçün istihdam ihtiyacı getirdiği aşikar olan bir gerçek. Politikacılar sert konuşmalara devam etseler de göçmen politikası aslında bir şekilde yüksek vasıflı göçmenler ve bazı durumlarda düşük gelirliler için daha az kısıtlayıcı hale geliyor [5]. Bu sırada bir çifte standart oluştu – zengin ülkelerden bireyler geliri daha yüksek işler için yabancı ülkelere gittiğinde bu tamamen normal ve hatta “hayallerinin peşinden gitmek” şeklinde görülüyor.

Ekonomik göçmenler genç olma eğiliminde, girişimci ve genelde göçmen kabûl eden ülkelerde aranan yeteneklerinin gelmesini sağlıyorlar. Yaşlanan iş gücü üzerindeki baskıyı hafifletiyor, emekli ücretlerini ödüyor ve ekonomiye bir dinamizm getiriyorlar. Her şeye rağmen Britanya Bütçe Sorumluluğu Ofisi’nin öngörüsüne göre eğer ülke yüksek net göç eğrisini yakalarsa, kamu borçları 50 yıl sonra göçmelerin katkılarıyla yarılanabilir.

Pazarın gücüne tapan ve tüm ticari bariyerlerin kaldırılmasını talep eden liberteryan ekonomistler kitlesel ekonomik göçün hırslı savunucularıdır. İnançlarına göre iş gücü akımı küresel GSYH’yı patlatacak [6]. Göçmenlik sınırlamalarının dayatılmasını trilyonlarca doları sokağa atmak anlamında kaçırılan bir fırsat olarak görüyorlar. Tabii ki, modellerinde önerdikleri “sonuçlara” ulaşmak için gereken göç ölçeği Küresel Güney’in nüfusunu azaltacaktır ve bu gerçekleşmeyecek gibi görünmüyor.

“Birçok ülkede göçmenler aldıklarından çok daha fazlasını vergiler ve sosyal katkılar olarak ödemekteler ve esasen hedef gittikleri ülkeye katkı sağlıyorlar. Geçen on yılda gelişmiş ülkelerde üretime ve yeniliğe önemli katkıları olan iyi eğitimli göçmenlerin sayısı hızla arttı. Kaynak ülkelere aktarılan para binlerce kişiyi fakirlikten kurtardı, çocuklara okuma fırsatı verdi ve iyi bir gelecek inşa edilmesini sağladı. Geri dönen göçmenler yanlarında insani, sosyal ve finansal birikimi de götürdüler.” Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Direktörü Guy Tyder’ın G20 Çalışma ve İstihdam Bakanlarına konuşması, 3 Eylül 2015.

Bu sırada, gerçek dünyada ve eldeki delillere bağlı kalarak daha çok sıkıştıran konular ekonomik göçmenlerin işleri başkalarının ellerinden almaları ve ücretlerin düşmesine sebep olup olmaları. Çalışmaların gösterdiğine göre iş pazarında eğer dışlayan biri varsa onlar da en yeni “eski” göçmenlerdir. Düşük gelir grubunda göçmenlerin ücretleri baskıladığı yerlerde bu çok düşük bir oranda ve genelde geçici. OECD ülkelerinde bir araştırmanın ortaya koyduğuna göre göçmen sayısındaki her yüzde 1’lik bir artışa karşılık bu baskılama yüzde 0,12 seviyesinde [4].

Bunun aksini gösteren araştırmalar da bulunmakta. Ekonomist Mette Foged ve Giovanni Peri’nin Somali ve Afganistan’dan gelen büyük mülteci dalgalarını da içeren bir araştırması 1991’den 2008’e kadar Danimarka’daki her bir çalışanı kapsıyor ve onların göçe nasıl tepki verdiklerinin izini sürüyor. Göçmenlerle yaşayan topluluklardaki bireylerin ücretleri, göçmenlerin olmadığı yerlerdeki bireylerin ücretlerine göre çok hızlı artış görmüş durumda [7].

Düşük ücretlere karşı mücadele de her yerde – zengini kayıran ve iş güvencesizliği yaratan politikalara karşı sürmeli. ILO büyümeyi ve istihdamı arttırmak için eşitsizliğin (çalışan gelirlerindeki oranın azalması), asgari ücretlerin, toplu iş pazarlıklarının ve daha iyi sosyal güvencelerin dikkate alınması gerektiğini öneriyor.

Göç ekonomisti Michael Clemens’e göre “Düşük vasıflı göçmenler en sonunda işleri başkalarının elinden alma ve iş yaratmayı birlikte gerçekleştiriyorlar. Denge, politikacıların ve aktivistlerin negatif olması gerektiğini söyledikleri yerlerde bile pozitif. Bu olguyu aşmaya çalışmak kalıcı bir mücadele olabilir çünkü göçmenlerin işleri doldurması doğrudan ve görünür, iş yaratmaları ise dolaylı ve gözden uzak.” [8].

Sonunda hakikatlerin yüze çarpması gerekiyor. Göç kısa vadeli olumlu ekonomik sonuçlar getiriyorsa bile uzun vadede göçün mali etkisi zengin OECD ülkeleri için son 50 yılda ortalama olarak sıfıra yakın, nadiren negatif ya da pozitif yönde yüzde 0,5 etki ediyor [2]. Bu denli uzun bir vadede göçmenler diğer yurttaşlardan ayırt edilemez oluyorlar. Peki o zaman bu kadar tantana niye?

[1] I&O Research poll published in De Volkskrant, 15 August 2015

[2] OECD, International Migration Outlook 2013.

[3] As reported in Debora MacKenzie, ‘Refugees welcome: the numbers add up’, New Scientist, 12 September 2015.

[4] nef, Why the cap won’t fit: Global migration realities 2010-2050, 2010.

[5] Hein de Haas, ‘Human migration: Myths, hysteria and facts’, 24 July 2014, nin.tl/migration-myths

[6] The website Open Borders: The Case offers a good collection of the arguments: openborders.info

[7] Immigrants and native workers: New analysis using longitudinal employer-employee data, 27 February 2014, nin.tl/immigrant-native-workers

[8] Interview on vice.com, 29 April 2015.

Haberin İngilizce orjinali

Haber: Dinyar Godrej

Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin

(Yeşil GazeteNew Internationalist blog )

More in Ekonomi

You may also like

Comments

Comments are closed.