EkonomiEmekİklim KriziManşet

Rebecca Solnit: Milyarderler Dünya için zararlı, gezegenin başı dertte

0

Yazan: Rebecca Solnit / The Guardian

Çeviren: Yeşil Gazete

*

Konu iklim krizi olduğunda, er ya da geç birileri sorunun dünyanın nüfusu olduğunu söylüyor ve Dünya‘da yaşayan insan sayısı hakkında söyleniyor. Ancak sorun tek başına nüfus değil, zira Bangladeş‘teki bir çiftçi ya da Brezilya‘daki bir sokak satıcısı, Kaliforniya‘daki risk sermayedarı ya da Rusya ve Orta Doğu‘daki petrol oligarkları kadar etkili değil. İnsanlığın en zengin yüzde 1’lik kesimi, en yoksul yüzde 66’lık kesimden daha fazla karbon emisyonundan sorumlu. Zenginler Dünya için zararlı ve ne kadar zenginlerse olumsuz etkileri de o kadar büyük oluyor (fosil yakıtları ve diğer iklim yıkım biçimlerini finanse eden bankalara ve hisse senetlerine yatırılan paranın etkisi de buna dahil).

Diğer bir deyişle, hepimiz aynı büyüklükte değiliz. Milyarderler, servetlerinin şok edici ölçeği göz önüne alınmadan anlaşılması zor bir şekilde siyasetimiz ve çevremiz üzerinde büyük bir etkiye sahip. Hem iklim emisyonları hem de siyaset ve kamusal yaşam üzerindeki manipülasyonlarıyla yarattıkları bu etki, insanlığın geri kalanına hiç benzemedikleri anlamına geliyor. Bunlar dev yaratıklar ve bu devasa güçlerini çoğunlukla çirkin şekillerde kullanıyorlar – hem tükettikleri miktarlarla, hem de dünyanın iklime verdiği tepki üzerindeki etkileriyle.

Şöyle söyleyeyim: Haftada 10,000 dolar kazansaydınız -ki bu çoğu insanın standartlarına göre prenslere layık bir miktar- bir milyar dolardan fazla kazanmak için İsa‘nın doğum yılından bu haftaya kadar her hafta çalışmanız gerekirdi. Forbes‘a göre Elon Musk‘ın net serveti kadar -şu anda 180 milyar dolar- kazanmak için bir milyon yılın üçte birinden fazla süre boyunca, yani Homo sapiens‘in Afrika‘da ilk ortaya çıkışından bu yana, her hafta çalışmanız gerekirdi.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse: Geçen yıl bir gün San Francisco‘nun batı kıyısında Pasifik Okyanusuna bakarak yürürken balinaların su püskürttüğünü gördüm ve sonra eve geldiğimde penceremde vızıldayan bir arıyı kurtardım. Bu iki vahşi yaratığın son derece farklı ölçekleri beni etkiledi ve bir hesap yaptım: Bir bal arısı yaklaşık 0,11 gram ağırlığında ve 4 bin arı yaklaşık yarım kilogram; bir gri balina 27 ton ila 40 ton, yani daha düşük ağırlıkta bile yaklaşık çeyrek milyar arı kadar. Oxfam‘a göre, 81 milyarder tüm insanlığın en yoksul yarısından daha fazla servete sahip, bu da parasal olarak 81 kişinin 4 milyar insandan daha büyük olduğu anlamına geliyor. Yani zenginlik ve etki söz konusu olduğunda milyarderler balinalar, yoksul insanlar ise arılar gibi. Tabi balinaların arılar için bir tehdit olmadığını saymazsak.

Fakat milyarderler geri kalanımız için bir tehdit: Salt siyasi büyüklükleri kamusal yaşantımızı çarpıtıyor. Orantısız bir şekilde yaşlı, beyaz ve erkek olan bu milyarderler, seçilmemiş güçler olarak işlev görüyor; bir tür serbest küresel aristokrasi olarak geri kalanımıza hükmetmeye çalışıyor. 

Bazı eleştirmenler, pek çok modern milyarderi ortaya çıkaran dev teknoloji şirketlerinin kapitalizmden çok feodalizme benzeyen şekillerde işlediğini savunuyor ve şüphesi pek çok milyarder, kendilerini bu kadar zengin yapan ve pek çok kişiyi de bu kadar fakirleştiren ekonomik eşitsizliği korumak için kampanya yürütürken dünyanın efendileri gibi hareket ediyor. Güçlerini keyfi, pervasız ve çoğu zaman çevreyi tahrip edici şekillerde kullanıyorlar.

Felakete uğrayan milyonlarca insan ve dünyanın her yanından gazeteciler ve bilim insanları için çok önemli bir haber kaynağı olan Twitter‘ı Musk’ın nasıl satın aldığına ve bunu iklim inkarı ve dezenformasyon gibi antisemitizm ve filtrelenmemiş yalanlar için bir cennet olan X‘e nasıl dönüştürdüğüne bakın, ya da uydu ağı ve diğer varlıklarıyla nasıl büyük bir siyasi güce sahip olduğuna… New Yorker‘ın da belirttiği gibi: “Bir sivilin uluslar arasındaki bir savaşın bu kadar ayrıntılı bir şekilde hakemi haline gelmesinin ya da ABD‘nin enerji ve ulaşımın geleceğinden uzayın keşfine kadar çeşitli alanlarda Musk’a bu derece bağımlı olmasının çok az örneği var.”

104 milyar dolarlık varlığıyla dünyanın en zengin altıncı kişisi olan Bill Gates‘in iklim politikasını etkilemeye nasıl karar verdiğine bakın. Gates’in büyüklüğünü ilk kez on yıllar önce Washington Gölü kıyısındaki evini inşa ederken düşündüğümü hatırlıyorum: Bir insan ne kadar yiyip sıçıyor olabilir ki altı mutfaklı ve 24 banyolu bir evde otursun? Business Insider‘da yayımlanan bir makaleye göre, gerçek anlamda çok fazla yiyor ve salıyor; özel jetlere bayılıyor ve malikanenin önündeki Pasifik’e bakan plaj, Karayipler‘den mavnalarla taşınan kumla dolduruluyor. (Diğer kaynaklar kumun Hawaii‘den taşındığını söylüyor.)

Gates dünyanın en büyük özel vakfını yönetiyor ve özellikle Afrika’daki sağlık ve yaşam üzerindeki etkisi eleştiriliyor. Şimdi de iklim politikası üzerinde büyük bir etki yaratmaya çalışıyor. Teknoloji milyarderlerinin ayırt edici özelliklerinden biri, etkilemek istedikleri her alanda kendi yetkinliklerine duydukları sınırsız güvendir. Para konuşur – daha ziyade bağırır.

Gates “enerji mucizelerine” ve “temiz enerji atılımına” ihtiyacımız olduğu konusunda ısrarcıydı ve 2016’da şöyle dedi: “Eğer dünya ucuz ve temiz bir enerji kaynağı bulabilirse, iklim değişikliğini durdurmaktan daha fazlasını yapacaktır.” Bunları söylerken, elimizdeki giderek ucuz hale gelen güneş ve rüzgar enerjisini ve çok daha nitelikli uzmanların temiz enerjiye geçiş için ortaya koydukları yol haritalarını görmezden geldi. Live Science sitesi bu açıklamayı “Bill Gates İklim Değişikliği Konusunda 14 Yıldır Bilinen Formülü ‘Keşfetti’” şeklinde yorumladı.

İklim bilimci Michael Mann, Gates’in korkunç fikirleri arasında “görece etkisiz ancak yanına yaklaşılmayacak ölçüde pahalı bir öneri olan ‘doğrudan hava yakalama‘ (karbon kirliliğini atmosferden geri emme), ve bence çok daha tehlikeli olan ‘güneş radyasyonu yönetimi‘ – Dünya’yı yeniden soğutmaya yardımcı olabilecek yansıtıcı bir örtü oluşturmak için stratosfere büyük miktarlarda sülfür dioksit enjekte etmeyi içeren planlar için daha şık bir ifade” olduğunu yazıyor. Gates, sıradan bir vatandaşla aynı etkiye sahip biri olsaydı, iklim konusunda yanılıyor olmasının bir önemi olmazdı; sorun aşırı güçlü olması.

Dünyadaki 2 bin 700 civarındaki dolar milyarderlerinin dörtte biri ABD’de ve bunlardan yalnızca ikisi -çeşitli iklim gruplarına yüklü miktarda bağışta bulunan ve kendi siyasi eylem komitesine sahip olan Tom Steyer ile Beyond Coal [Kömürün Ötesinde] kampanyasına önemli ölçüde katkıda bulunan Michael Bloomberg– esasında olumlu bir etkide bulundu. Ancak aşırı zenginlik başlı başına demokrasi için kötüdür: Bazı insanlar oy pusulasında kimin ve neyin yer alacağı ve nasıl konuşulacağı üzerinde bu kadar çok etkiye sahip olduğunda bir kişinin bir oy hakkı olduğu sistem tehlikeye girer (ve birçok Amerikalı milyarder, ABD’nin birçok yerinde oy kullanma haklarının yanı sıra iklim eylemini de baltalayan adayları, partileri ve kampanyaları destekledi).

Milyarder olunca, kendinizi insanlığın geri kalanından izole etme eğilimi gösterirsiniz ve çoğu zaman kendi yarattığınız bir yankı odasında yaşarsınız; bu da muhtemelen sıradan insanların yaşantısına katılmanızı imkansız kılar. Milyarderlerin çoğu çıkarcıdır; kendilerini geri kalanımızdan çok daha zengin kılan eşitsizlik ve sömürüyü korurlar. Birçok ülkede yapılan anketler, halkın çoğunun iklim eylemi ve bunun için finansman görmek istediğini gösteriyor; bunun önündeki engel ise kamuoyundan ziyade fosil yakıt şirketleri ve elitler tarafından kontrol edilen çıkar grupları. ABD’deki pek çok iklim ve çevre örgütünün demokrasiyi ve oy hakkını çalışmalarının bir parçası haline getirmesi işte bu yüzdendir.

Sabotajcılar arasındaki birkaç iyi milyarder, türün varlığını haklı çıkarmaz. Bu yüzden Kim Stanley Robinson‘un iklim kurgusu romanıGelecek Bakanlığı”nda milyarderler iklime tehdit olarak görülerek ortadan kaldırılıyor, boyun eğerlerse servetleri 50 milyon dolara indiriliyor. Robinson şöyle yazıyor: 

Dünya’nın mevcut kaynakları 8 milyar insan arasında eşit olarak paylaştırılırsa, herkesin iyi olacağını gösteren bilimsel olarak desteklenen kanıtlar vardı. Herkesin hayatını sürdürmeye yetecek kaynakları olacaktı ve bilimsel kanıtlar, hayatını sürdürmeye yetecek kaynakları olan ve orada kalacaklarından emin olan (çok önemli bir nokta) insanların zengin insanlardan daha sağlıklı ve mutlu olduğunu çok güçlü bir şekilde destekliyordu.” 

Gelişen bir gezegende insanlar, insan ölçeğinde olmalı. Ancak süper zenginler tamamen başka bir ölçekte: Devler hem doğayı hem de onu koruma çabalarımızı ayaklar altına alıyor.

Makalenin İngilizce orijinali

‣ Milyonerler 2050’ye kadar dünyanın karbon bütçesinin üçte ikisini tüketecek
‣ Milyarderler, ortalama bir insandan bir milyon kat daha fazla sera gazından sorumlu

Rapor: Yüzde 1’lik zengin kesim, yüzde 66’lık en yoksul kesimden daha çok yok ediyor

More in Ekonomi

You may also like

Comments

Comments are closed.