ManşetTürkiye

Meyer-Landrut: Türkiye’nin AİHM’in kararlarına uygun hareket etmesi bekleniyor

0

Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, iş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala‘nın tutukluluğunun dördüncü yılında 10 ülkenin Ankara büyükelçiliklerinin yayınladığı ortak açıklamaya Türkiye’nin tepkisine dair değerlendirmelerde bulundu.

“Ben aslında ortak çıkarlarımızın sarih olduğu alanlar üzerinde çalışmaya çabalıyorum. Ve işbirliğimizi geliştirebileceğimiz alanlara odaklanmaya çalışıyorum” diyen Meyer-Landrut, ancak bu durumun insan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konularıyla ilgilenmedikleri anlamına gelmediğini söyledi.

‘Bir geriye gidiş, bir kötüleşme var’

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, 21-22 Ekim tarihlerinde Dalyan ve Bodrum’da, “Deniz Biyoçeşitliliğinin korunması” konusunda AB’nin paydaşı olduğu etkinliklere katıldı.

Etkinlikte BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Meyer-Landrut, 10 ülkenin büyükelçisinin yaptığı Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Onların burada yaşaması lükstür” ve Kavala için dediği “Soros artığı” ifadeleri dikkate alınarak AB açısından bu tartışmayı nasıl değerlendireceği soruldu.

Meyer-Landrut ise AB’nin bir hafta önce yayınladığı Türkiye raporunda da belirtildiği gibi Türkiye’de demokrasi ve insan hakları alanlarında gerilemenin devam ettiğini kaydederek şu açıklamalarda bulundu:

Ben aslında ortak çıkarlarımızın sarih olduğu alanlar üzerinde çalışmaya çabalıyorum. Ve işbirliğimizi geliştirebileceğimiz alanlara odaklanmaya çalışıyorum.

Tabii bu, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı bizim ilgili olmadığımız alanlar anlamına gelmiyor. Komisyon hafta başında raporunu yayımladı. Burada da duruma dair AB’nin düşüncelerini, bizim düşüncelerimizi görebilirsiniz. Maalesef bir geriye gidiş, bir kötüleşme var. Raporda da bu ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Bu rapor aslında AB’ye katılım anlamında bir rapor ve bu da Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmediği anlamına geliyor ve müzakereler donmuş vaziyette diyebiliriz. Raporun bu vurgularıyla da değişecek gibi değil. Ama iklim konusunda, sağlık, mülteciler ve göç gibi uluslararası konularda birlikte çalışmayabileceğimiz anlamına gelmiyor.”

‘AİHM’in kararlarına uygun hareket etmesi bekleniyor’

Büyükelçilerin sınırdışı edilmesi gibi bir durumun AB Türkiye ilişkilerini nasıl bir noktaya getireceği sorusunu da AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçisi şöyle yanıtladı:

Tabii Türkiye, hangi adımı atar atmaz, spekülasyona girmem. Ama uygun adım ne olabilir? Türkiye, Avrupa Konseyi’nin (AK) kurucu üyesi olmaktan haklı olarak gurur duyuyor. Fakat AK kurucu üyesi olarak da bütün üye devletlerin olduğu gibi Türkiye’nin de bu konseyin kurumlarına riayet etmesi gerekiyor.

Örneğin AİHM de bu kurumlarından bir tanesi, onun kararlarına uygun hareket etmesi bekleniyor. Biz Avrupa ülkeleri olarak bütün üye devletlerin bu kurumları kabul etmelerini ve saymalarını, bütün ülkeler gibi Türkiye’nin de bu kararlara riayet etmelerini bekliyoruz.”

‘Desteği krediler şeklinde vermek istiyoruz’

Meyer-Landrut, Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı imzalamasının ardından uyum sürecinde Türkiye’ye ne tür destekler verileceğine dair soruyu da yanıtladı ve destekleri krediler şeklinde vermek istediklerini kaydetti:

Türkiye’de çok ciddi bir yenilenebilir enerjinin kurulmakta olduğunu görüyoruz. Tabii daha düşük bir hızla başlayınca artış da fazla oluyor. Matematik aslında, politikayla alakası yok bunun. AB olarak da bizler aslında birlikte çalıştığımız ülkelere sağladığımız mali yardımlarda bazı değişiklere gitmeye çalışıyoruz. Bu özel bir yaklaşım değil genel bir yaklaşım.

Mesela geçmiş yıllarda Türkiye’ye AB’nin sağladığı destekler, daha önce hibe şeklinde verilen desteklerdi. Bu desteği de krediler şeklinde vermek istiyoruz ve AB mali araçları vasıtasıyla yapmak istiyoruz. Bunlar garantiler aracılığıyla faiz destekleri şeklinde olabilir, yani bu desteği biraz daha rahat sağlayacak mekanizmaları hayata geçirmek istiyoruz.”

‘Destekten yararlanacak ama ödeyebilecek olması da gerekli’

Türkiye’nin destekten yararlanacak ama ödeyebilecek kapasitede de olması gerektiğinin altını çizen Meyer-Landrut, konuyla ilgili şunları söyledi:

Tüm bu yapmaya çalıştıklarımız çok yıllı mali programın bir parçası. Türkiye için bir platform oluşturmaya çalışıyoruz bu anlamda. Kalkınma bankaları tarafından, özel bankalar, Avrupa bankaları, üye devletlerin ulusal bankaları olabilir. Bu bankalar yeşil dönüşüm projelerini finanse edilebilirler. Ama bunun için de Türkiye’nin elinde bu şekilde finanse edilebilecek projeler listesi olması gerekiyor. Destekten yararlanacak ama ödeyebilecek kapasitede olması gerekiyor.

Bunu ödeyebilecek parayı da çıkarabilmeli. Sürdürülebilir projelere biz yeni dönemde destek vermeye çalışıyoruz. Bu çok daha fazla fonun mobilize edilebileceği anlamına geliyor. Bir paradigma değişikliği olacak. Burada ana destek hibeler üzerinden değil krediler üzerinden olmuş olacak.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.