Manşet

Mersin’de İsmail Saymaz ve Yıldız Tar’ın katılımı ile nefret suçları paneli

0

Mersin Üniversitesi’nde “Nefret Suçları” paneline Radikal’den İsmail Saymaz ve Kaos GL’den Yıldız Tar katıldı. “Hrant Dink ve Zirve Yayınevi Cinayetleri” ile “Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli Nefret Suçları” konulu panel yoğun ilgiden dolayı daha geniş bir salona alındı.

23

Uğur Oral Kültür Merkezi’nde saat 13.30’da başlayan panele çok sayıda öğrenci ve öğretim elemanı katıldı. Mersin Üniversitesi Sinema Topluluğu, Avam Fanzin, Alternatif Dergisi, Mersin Üniversitesi Eğitim-Sen Temsilciliği ve Mersin 7 Renk LGBTİ Derneği’nin destekçisi olduğu panel öncesinde Alternatif adına İsa Uğur Erdoğan, Avam Fanzin adına ise Canfida Çakırbay kısa bir konuşma yaptı. Konuşmaların ardından öğretim elemanı Filiz Bilgin Ülken moderatörlüğünde panele geçildi

Hrant Dink ve Zirve Yayınevi cinayetleri ile ilgili olarak konuşan gazeteci yazar İsmail Saymaz, bu iki cinayetin AKP, Gülen Cemaati, MİT, Jandarma, Emniyet Müdürlüğü ve Yargıtay’ın işbirliğinde ve bilgisi dahilinde gerçekleştirdiğini ifade etti.

Hrant Dink hakkında yapılan haberler ve atılan manşetlerde Hrant’ın “Türk düşmanlığı” ile suçlandığını belirten gazeteci Saymaz bunun bir nefret söylemi örneği olduğunu da sözlerine ekledi.

Zirve Yayınevi Cinayeti’nin de işleyiş süreci bakımından Dink cinayetine benzediğini ifade eden gazeteci Saymaz bu konu ile ilgili olarak ise şunları belirtti: “Dönemin Malatya Jandarmalığı cinayetten birkaç gün önce öldürülenleri ve ailelerini dinlemiş, takibe almıştı. Yine dönemin Malatya Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya, cinayeti işleyenlere atış talimi yaptırmıştır. Ve hemen erteci gün bu cinayet göz göre göre yapılmıştır.”

KaosGL.org editörü gazeteci yazar Yıldız Tar ise cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli nefret suçları ile ilgili olarak konuştu.

Türkiye’de LGBTİ haberlerinin ilk olarak 1960-70’li yıllarda haberlerin çıkmaya başladığını dile getiren Tar şöyle devam etti: “İlk başlarda trans ve eşcinsel bireyler için ‘ucubeler’ kavramını kullanıyorlardı. O dönemde LGBTİ’ler kastedilerek bunların Batı’dan geldiği ve burada da çoğalıp yaygınlaşacaklarını haberlerinde aktarıyorlardı. Yine 1980 darbe ile birlikte trans ve eşcinsellere ‘sahne yasağı’nın getirilmesi, bunun yanında 90’lar ve 2000’li yıllarla birlikte şehir dışına atılmaları ve linç edilmeleri ayrımcılık ve nefret suçlarının örneği olarak gösterilir.”

1990’lı yıllarda trans bireyler için müthiş bir linç girişiminin başladığını belirten Tar, aynı zamanda o dönemin habercilik anlayışı ve dili de bu bireylerin sürgün edilmesine ve açık hedef haline gelmesinde etkili olduğunu söyledi. 1996 yılının bu anlamda hareketli olduğunu belirten gazeteci Tar: “Cihangir’de halk ‘Mahallede Fuhuş İstemiyoruz’ diyerek translara saldırmışlar. Helikopter destekli operasyonlar yaparak evlerine saldırmış ve trans bireyleri o mahalleden atmaya çalışmışlar” dedi.

Medyada ayrımcılığın arttığını dile getiren Tar, son olarak şunları kaydetti: “Bizler eşit yurttaşlık istiyoruz. Cinsiyet kimliğinin anayasaya konulmasını istiyoruz. Nefret söylemlerini azaltmak için de mücadele etmeliyiz. Bu toplumsal yaşamı örgütlemek adına çok önemlidir.”

(Kaos GL)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.