Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Madencilerin anısına: Gitme o güzel geceye usulca…

0

“Nedensiz çalışalım”, dedi Martin, “hayatı tahammül edilebilir hale getirmenin tek çaresi bu.” Voltarie’nin yazdığı Candide kitabından alınan bu cümle, okurken insanı derin derin düşünmeye sevk eden kısa, ama çok anlamlı bir cümle. Çağımızın ünlü tarihçisi Yuval Noah Harari, robotlaşmaya bağlı olarak yeterince donanımı olmayan milyonlarca insanın işsiz kalabileceklerini ve ekonomik güvenceden mahrum olabileceklerini tartışıyor. Bu sorunun önüne geçmek için işsiz insanlara maaş bağlanabileceğini, ama bunun da insanlarda yetersizlik ve işe yaramama gibi olumsuz duygular ile çeşitli psikolojik sorunlara yol açabileceğini belirtiyor.

Evet, yazının girişinde de belirttiğim gibi çalışmak, pek çoğumuz için yaşamı tahammül edilebilir ve hatta anlamlı hale getirebilir. Acaba bu varsayım, ekmek parasını kazanmak için çok ağır ve riskli koşullarda çalışan herkes için geçerli mi yoksa onlara bir seçenek sunulsa çalışmamayı tercih ederler miydi? Hayatı tahammül edilebilir hale getirmek için can güvenliklerini tehlikeye atarlar mıydı? Tartışmaya açık sorular!

Fıtrat mı?

Geçmişte bütün gün radyo yayınları ile yaşadığımızı yazılarımda sık sık dile getiriyorum. Çocukluğumda radyodan verilen haberlerden iki tanesi belleğime bir daha silinmemek üzere kazınmış. Muhtemelen sadece benim değil, neredeyse hepimizin olabilir. İlki, “Kandilli Rasathanesi’nden verilen bilgiye göre” diye başlayan haberler, ki bu deprem haberleri olurdu. İkincisi, Zonguldak ilinin bilmem ne ilçesindeki taş ocağında, saat bilmem ne sularında meydana gelen grizu patlamasında ilk belirlemelere göre… Devamı oldukça zor olan bir cümle bu, boğazımızı düğüm düğüm yapan, gerisini getiremediğimiz. Çocukluğum 70’li yıllara denk geldiğine göre, ülkemizde bu patlamaların çoktan önüne geçilmiş olmasını beklerdik değil mi? Gelişmeler maalesef bu yönde değil. Teknolojik olarak bu konuda çok çok gerilere düşmüş vaziyetteyiz.

13 Mayıs 2014 yılında Soma’da meydana gelen maden faciasında 301 kömür madeni işçisi hayatını kaybetmişti. Garip bir tesadüf ile ertesi gün Çevre Ekonomisi dersim vardı ve o zamanlar Erasmus ve değişim programları ile üniversitemize yarım dönem ya da bir akademik yıl için gelen yabancı öğrencilerin şimdiye göre daha fazla olduğu zamanlardı. Çevre Ekonomisi dersi de Almanya’dan gelen öğrencilerin çok ilgi duyduğu bir dersti. Alman öğrencilerden biri, “Lütfen şahsi almayın ama, sizin ülke olarak risk algınız çok çok zayıf” demişti:. “Bu devirde hala insan gücü ile maden çıkarıyorsunuz ve riski asgariye indirecek, hatta yok edecek önlemleri almakta yetersizsiniz.” Tabii ki sarsıcı, ama gerçek bir yorumdu ve şahsileştirilecek bir tarafı da yoktu. Yaşanan maden faciası Türkiye’nin yaşadığı en büyük maden faciası idi. Hepimiz sarsılmış, isyan etmiş, politikacılar tarafından yapılan açıklama ve yorumlar ile iyice kahrolmuştuk. Kimi bu işin fıtratında var dedi, kimi üç yüz bilmem kaç (ölen insanların sayısından bahsediliyor) ile bu işi kapatırız dedi. 1999’da yaşanan depremden sonra ülke olarak bir defa daha isyan etmiştik. Belli ki bizim haklı isyanlarımızın herhangi bir anlamı yoktu. Ve yıl 2022, Amasra’daki kömür madenlerinden gelen kötü haber ile bir kez daha sarsıldık. Artık kaç kişi hayatını kaybetti diye sayı telaffuz etmenin anlamı yok. Bir kişi ya da üç yüz kişi…

Gün ışığına hasret

İhmal sonucu ortaya çıkan her işçi ölümü, çok kötü ve kabul edilebilir değil. Ancak yerin yedi kat dibinde, gün ışığına hasret çalışmaları, kömürün elektrik üretimindeki payını düşündüğümüzde yediğimiz, içtiğimiz her şeyde emeklerinin olmasından ötürü madencilerin ölümü beni çok daha fazla sarsıyor. Çıkarılan her bir kömür parçasının üzerine düşen alın teri yediğimiz, içtiğimiz her şeye karışıyor, ölümün gölgesinde çalışmaları emeklerinin karşılığını ödenemez hale getiriyor. Maden işçileri vardiyaları bitip eve döndüklerinde ev halkı tarafından “hoşgeldin” diye değil, “geçmiş olsun” diye karşılanırlarmış. Madenci ana/babası, madenci eşi, madenciye aşık sevgili, madenci çocuğu veya kardeşi olmak insanın hayat ile sınavı olsa gerek. Her vardiya bitimini nefesini tutup, beklemek ve sağ salim maden ocağından sevdikleriniz çıkıp, geldiklerinde derin bir nefes almak. Ertesi günü yine aynı şekilde yaşamak. Zor, çok zor hayatlar… Gün ışığına hasret ile geçen bir ömür.

Gün ışığına olan hasret, edebiyatta hemen her kültürde kendine yer bulmuş. Ümit Yaşar Oğuzcan “beni kör kuyularda merdivensiz bırakma” derken, Galli şair Dylan Marlais Thomas ölmek üzere olan babasının ölüme direnmesi için yazdığı şiirde “gitme o güzel geceye usulca, öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında…bilge adamlar gitmezler o geceye usulca” der.

Türkiye’nin gerçek, üstüne düşeni yapmasını sağlayacak ve sayısal hedefler içeren bir iklim politikası benimsemesi durumunda yapması gereken işlerden biri, kömürün elektrik üretimindeki payını azaltarak sıfırlamak. Ancak bu planı uygulamadan önce, kömür madeninde çalışan işçilerin iş güvenliğinin sağlanması, Yeşil Mutabakat tarafından da benimsenen adil geçişin koşullarından biri. Çok dar bir açıdan bakınca adil geçiş dediğimizde aklımıza ilk gelen kömür endüstrisinde çalışan işçilerin iş güvenliği oluyor. Adil geçiş süreci tartışılırken konuya çok daha geniş bir açıdan bakılması ve kömür madenlerinin olduğu yerlerde yüzyıla dayanan bir birikimle oluşan kültürel mirasın da dikkate alınması ve korunması gerekir. Bir yaşam tarzından bahsediyoruz ve vazgeçmemiz gereken sadece kömürden elektrik üretmek, kültürel mirasa arkamızı dönmemek.

Keşke Türkiye’de iklim değişikliğine ilişkin tartışmalarda bu konular daha fazla konuşulsa. Keşke benim de çalıştığım bir konu olan karbon fiyatlandırması tartışmaları artık daha farklı bir zemine taşınabilse. Ve keşke olası karbon fiyatlandırma politikalarından elde edilecek gelirin önemli bir kısmı bu emekçilere ayrılabilse. Çok yetersiz olsa da onlara olan borcumuzun bir kısmını artık onlara sahip çıkarak, yarattıkları kültürel mirası koruyarak ödeyebilsek! Söz konusu kömür madeni işçileri olunca ne çok keşkemiz var…

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.