Geçtiğimiz haftalarda Venedik’te düzenlenen 3. Uluslararası Küçülme Konferansı’nın ardından ipsnews.net sitesinde yer alan bir röportaj-haberi Yeşil Gazete dostu Buket Ulukut‘un çevirisiyle sizlere sunuyoruz (Yeşil Gazete)
Venedik, 25 Eylül 2012 (IPS) – Katalan çevre ekonomisti Juan Martinez-Alier, İtalya’ nın Venedik şehrinde gerçekleştirilen 3.Uluslararası “Küçülme” (Degrowth) Konferansı’nda ‘Küresel Kuzey’ deki küçülme hareketimiz ile güneydeki yerli halkların başlattığı çevresel adalet hareketini birleştirmenin bir yolunu bulmalıyız” diyor.
“Küçülme” özellikle Fransa, İtalya ve İspanya’ da bilinen ve tartışılan bir kavram. Giderek artan bir şekilde Avrupa’nın diğer yerlerinde ve Kuzey Amerika’da da hayran kitlesi toplamaya devam ediyor. Küçülme kavramı ve beraberinde gelen hareketin temsilcileri, bugün tüm dünyanın karşı karşıya olduğu çoklu kriz ortamında “daha az üretip daha az tüketmek (yani ekonomileri küçültmek) yönünde verilecek demokratik ve ortak alınmış bir kararın en makul çözüm olacağını” öne sürüyorlar.
Bu fikrin destekçileri “Kuzey yarımküredeki büyümeden feragat etmenin, gezegenin ekolojik sınırları içinde kalmasını sağlamayı başarmanın yanısıra evrensel sosyal adaletin onarılmasına da katkıda bulunacağını” söylüyorlar.
Küçülme kavramı pratikte İngiltere’ deki yerel (grassroots) projeler kategorisine giren gıda kooperatifleri, şehir bahçeciliği, yerel para birimi ve ev-paylaşım projeleri, atık azaltma ve geri dönüşüm oluşumları ya da ‘değişim yerleşimleri’ olarak adlandırılan permakültüre dayalı yerleşim birimleri gibi fikirlerle oldukça uyumlu. Küçülme hareketi, bölgesel hatta ulusal otoriteler ile işbirliğini mümkün kılıyor olsa da çoğunlukla yönetim zihniyetine dayanmıyor ve kurumsal olana karşı.
Venedik’ te düzenlenen 3. Uluslararası Küçülme konferansı yaklaşık 600 kadar politik anlamda aktif bireyi ve düşünce insanını bir araya getirdi. Bu toplantıda açlık krizi, enerji değişimi, herkese garanti edilecek asgari gelir, borç krizi ve katılımcı politikalar gibi konular tartışıldı. Tartışılan konular arasında bu yılın ön plana çıkan temalarından biri de “üçüncü dünya” olarak tanımlanan ‘Küresel Güney’ kapsamındaki ülkelerin halklarının küresel krizlere karşı sundukları çözümlere artan ilgi ve sunulan çözümlerin küçülme vizyonu ile ne kadar uyumlu olduğuydu.
Martinez-Alier küçülme ve çevresel adalet hareketlerinin bir noktada birleşmesine ihtiyaç olduğundan bahsettiği konuşmasının ardından Yasuni ITT: El Buen Vivir adlı film izletisini sundu. Bu film Ekvator Amazonları’nda yapılan ham petrol aramaları çerçevesinde yaşanan politik ve çevresel çatışmaları ve bu çalışmaların orada yaşayan yerel halkların -kichwas ve waoranis halklarının- yaşam biçimini hatta yaşamlarının ta kendisini nasıl tehdit ettiğini konu alıyor.
Martinez-Alier’e göre Küresel Kuzey’deki tüketimi temelden azaltmak için çalışan eylemcilerin Latin Amerika’daki hammadde çıkartma çalışmalarına karşı savaşan sosyal hareketlerle mücadelelerini birleştirmesi gerekiyor. Bunun bir sebebi Kuzey’deki tüketimi azaltmanın Amazonlardaki ve diğer el değmemiş alanlardaki doğal kaynakları sömürme/tüketme talebini azaltacak olması. Bir diğer sebep ise yerlilerin anavatanlarını bozulmadan koruyabilmeleri demek doğal kaynakların çıkarılması ve altyapı çalışmalarından doğacak çevre kirliliğini önlemek ve tahrip edici iklim değişikliğine doğru gidilen yoldaki girişimleri de azaltmak anlamına gelecek.
Kolombiyalı antropolog Arturo Escobar’a göre küçülme hareketi Küresel Kuzey’in küresel kriz ile nasıl baş edebileceği ile ilgili cevaplar sunuyor ama Escobar bu hareketin –Kuzey için Kuzey’de yaratılmasından mütevellit- Küresel Güney’in nasıl ilerlemesi gerektiği konusunda söyleyebileceği çok az şey olduğunu hatta böyle de olması gerektiğini düşünüyor. Küçülme eylemcilerinin ve araştırmacılarının ‘Küresel Güney ile kayda değer bir iletişim” başlatabileceklerini böylece “Güney’deki toplumsal hareketlerin bakış açısını görebilmek için” oradaki eylemcilerle ve düşünce insanlarıyla ile beraber çalışabileceklerini öne sürüyor.
Escobar Güney’de en çok gelecek vaat eden değişimin Latin Amerika’daki bazı toplumsal hareketlerden geldiğini açıkladı. Özellikle de yerli, zenci ve köylü hareketlerinden.
Şu anda Latin Amerika kıtasının üç önemli toplumsal değişim projesini deneyimlediğini açıklayan antropolog, modellerden birinin “konvansiyonel modernizasyon” olduğunu öne sürdü. Yani Meksika ve Kolombiya’da küreselleşme sonrası neo-liberal politikaların yükselişi. Escobar’a göre bu iki bölge de hiç de tesadüf olmayan şekilde Amerika’nın o bölgedeki en yakın müttefikleri ve en çok şiddet ve politik baskının yaşandığı yerler.
İkinci olarak, bölgedeki bir çok ülke (Venezüela, Bolivya, Arjantin, Brezilya, eski başbakan Micheller Bachelet yönetimindeki Şili, Fernando Lugo yönetimindeki Paraguay ve Uruguay) sol rejimlerin “aydınlatılmış kalkınma modeli” olarak görülen şeyi tecrübe ediyorlar. Bu sol rejimler büyüme sonrası geleneksel kalkınma gündemini takip ediyorlar ama öte yandan da yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele etmek için özel çaba sarf ediyorlar ve hatta bu konularda başarılı da oluyorlar. Yine de geleneksel kalkınma yaklaşımı gelir üretmek için doğal kaynakların yoğun şekilde tahrip edilmesi anlamına geliyor ki bu da doğaya, orada yaşayan yerli halka ve iklime karşı olumsuz sonuçlar doğuruyor.
Escobar’ ın sınıflandırmasına göre Latin Amerika’da yaşanan üçüncü değişim projesi ise hammaddelerin doğal ortamından uzaklaştırılmasına karşı başlatılan sosyal hareketler. Bu hareketler aynı zamanda sosyal adaletsizliği de işaret ederek Ant Dağları’nda yaşayan yerli halka ait olan “buen vivir” kavramıyla yakından örtüşüyor. “Buen vivir” kavramı insanlığın refahının ve doğal yaşamın diğer tüm unsurlarının birbiri ile ilişkili ve aynı zamanda da birbirinin takipçisi olduğunu dikkate alan bir hayat görüşü. Escobar değişimin bu üçüncü projesini bağımsızlaştırıcı, post-liberal ve dönüştürücü olarak tanımlıyor.
Buen vivir kavramı 2008 yılında Ekvator anayasasında resmileştirildi ama Ekvator hükümetini eleştirenler bazı doğal maddeleri işleme projelerinin sürekli hale gelmesinin bu görüşe aykırı düştüğünü öne sürüyor.
Arturo Escobar’a göre Kuzey’deki küçülme savunucularıyla Güney’deki hammadde çıkartma çalışmalarına karşı gelenler ve düşünce insanlarının beraberce oluşturacakları sağlam bir diyalog küresel kriz üzerine düşünmek için iyi bir yol. Yeter ki ortaya çıkacak cevapların evrensel ve ivedi olmayacağını farkında olalım.
Escobar IPS’ e “Küçülme destekçileri (ekonomik büyümeyi reddedenler) şunun farkında olmalıdır ki kalkınma büyümeden daha fazlasıdır. Yani Güney’in sağlık, eğitim, iş, makul yaşam standartları gibi alanlarda biraz büyümeye ihtiyacı olabilir ama bu durumun mevcut egemen kalkınma vizyonu ile değil buen vivir prensipleri ile desteklenmesi gerekir” açıklamasında bulundu:
“Büyüme vizyonu Kuzey için reddedilemez ve Güney için de kabul edilebilir olarak görülüyor. Güney’ in kalkınmaya ihtiyacı yok, hatta sürdürülebilir kalkınmaya dahi ihtiyacı yok. Kalkınmaya karşı alternatiflere ihtiyacı var.”
Yeşil Gazete için çeviren: Buket Ulukut
(IPSNews, Yeşil Gazete)