Ekolojik Yaşam

Kuşadası tarihinde bir ilk ekoloji sohbeti: “Doğanın Rahminde İnsan”

0

Geçtiğimiz hafta Kuşadası’nda düzenlenen çok-paydaşlı ‘Doğanın Rahminde İnsan’ başlıklı etkinlikte, Türkiye’nin sorunlarına ekolojik çözümler arandı. 15 Mart’ta, Kuşadası Erkan Yücel Sahnesi’nde ve ‘Tarım Topraklarının Korunarak Kuşadası Turizminde Sosyo-Ekonomik Kalkınma Projesi’ dahilinde düzenlenen etkinlikte genel anlamıyla ekolojiye bakış açısı tartışıldı.

Moderatörlüğünü organik tarım teknikeri Özgür Onur Dermani ’nin yaptığı etkinliğe konuşmacı olarak Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği Başkanı Sühelya Doğan bendiriyle, herbalist ve aromaterapist Ayla Seyhun sözüyle ve yazar-şair Mecit Ünal sazıyla beraber katıldı.

SAM_2761

Dermani’nin “Geleceğimiz ancak kendi ekolojimizi bulmamızla şekillenecek. . .” cümlesiyle başlayan açılış konuşması, yerel yönetimin vermesi gereken desteğin önemli olduğunu belirterek devam etti: “10 Aralık Dünya Toprak Ana gününde, “Tarım Topraklarının Korunarak: Kuşadası Turizminde Sosyo-Ekonomik Kalkınma’’ projesini Kuşadası Kent Konseyi ile başlattığımız hareketi şehirde tüketicilere yönelik bilinçlendirme çalışmaları, köylerde ise geçmişten günümüze teknik altyapı ve doğru pazarlama sorunlarına yöneldik. Topraktan sonra ekolojinin de fark edilmeyen yaşamımızdaki yerini dillendirmek istedik.”.
Doğan Ünal: ”ÇAYEK, halkın inisiyatifiyle oluşmuştur”

Yaklaşık 15 yıl önce köye yerleşen Süheyla Doğan Ünal ve eşi Mecit Ünal tecrübelerini paylaştı. Çift; “Çanakkale Ekolojik Yaşam İnisiyatifi sağlıklı gıda tüketme derdi olan tüketici ve doğal ürünler üretmek isteyen üreticilerin buluştuğu bir inisiyatif” dedi. Ünal çifti, ÇAYEK’in işleyişi hakkında bilgi verdi.

“İlk olarak tarlamızı şu şekilde ekiyoruz, şöyle suluyoruz diyerek üretim yöntemlerimizi beyan ediyoruz. Sonrasında ise bizi denetlemeye geliyorlar, örneğin inisiyatif adına bizi denetlemeye gelen arkadaşımız Özgür Onur Dermani idi. Daha sonra güvene dayalı bir sertifikasyon ile bizi üretici olabileceğimiz konusunda inisiyatif olarak açıklama yaptılar. Birbirine güven prensibine dayalı bu sistemde zaman zaman bir araya gelerek sıkıntılarımız paylaşıyoruz. Temel sıkıntımız da ürettiğimiz doğal ve sağlıklı ürünlerin, hangi yöntemle tüketiciye ulaştırılması oldu. Bu Pazar yeriyle mi olacak? Kargo sistemiyle mi?? yoksa, Yerinde gelerek almak mı? şimdi bu modeller üstünde duruyoruz. Bir yandan da üreticiler arasında ürün takası yapıyoruz.

doğanın rahminde insan_poster a3 (1)

Pazar, söz konusu olunca mevzuat ve vergi bürokrasisi ortaya çıkıyor. Bunları da küçük üreticinin çok baş edebileceği yöntemler değil. Pazarlama sorununu aşmak için de yerel yönetimlerin desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin pazarlarda oluşturabilecekleri, yerel ürün köşeleri olabilir ve belki bazı muafiyetler de söz konusu olabilmesi sağlanarak, küçük üreticilerin, tüketicilerle doğrudan buluşmaları sağlanabilir. Kuşadası’nda da bu şekilde üretim yapan üreticilerin belirlenerek Toplum Destekli Tarım modeli oluşturularak, tüketiciler ile üreticilerin bir araya gelmesi sağlanabilir.”

Seyhun;  “Para kazanmak adına insanoğlunun yapamayacağı şey yok”

Tıbbi Aromatik Bitki uzmanı Ayla Seyhun yaptığı konuşmada, sağlıklı gıdaya ulaşım konusundaki belirsizliklere değindi. Kendisinin de bir Çanakkale Ekolojik Yaşam İnisiyatifi türeticisi olduğunu ve piyasada bitkisel yağ olarak tanıtılan ürünleri kendisinin de ürettiğini, fakat bunu şifa yağları olarak tanımladığını söyledi.

Seyhun “ÇAYEK, gibi oluşumlar sizi daha ahlaklı üreticiler ile buluşmaya götürür. Ben hem Bayramiç pazarında hem de Küçükkuyu pazarında çok sevdiğim, kendi camiamızda da çokça tanınmış birkaç kadın üreticimiz ile tanıştım. Tanıştığım bir seracı aileden seranın alt kısımlarında yetişen eğri büğrü yani onların atacakları salatalıkları satıyorlar. Çünkü salatalıklar eğri büğrü olunca organik olarak adlandırılıyor ve satışı daha kolay oluyor. Bunlar bizi inciten ve maalesef olan şeyler. Para kazanmak adına insanoğlunun yapamayacağı şey yok” dedi.

SAM_2781

Karşılıklı güven ortamı: Türetmek

Ayla Seyhun, şöyle devam etti: “Hassas olmanın ve kontrol edebilmenin yolu ÇAYEK gibi organizasyonlardan geçiyor çünkü eliniz her an üstünde olup kontrol edebilirsiniz. Elinizin üstünde olmayan bir şeyi uzaktan inançla sürdürebilmeniz biraz zor. Sorunlarınızı karşılıklı gelerek çözümleyebileceğiniz bir ortam. Bu konu hakkında duyabileceğiniz daha birçok hikaye var. Salça fabrikasından salça alıp, pazarlarda satan köylü kadınları. Zeytinyağının alt kısımlarına pamuk yağı doldurup satanları. Kozmetik ürünlerde ise içerisinde yok yok, bir bakıyorsunuz çeşit çeşit yağ ve öz koymuşlar bana iyi gelir diyerek alıyorsunuz halbuki çelik kazanlarda gelmiş gül yağının içinde 200 tane farklı element bulunuyor.”

“Eğer gül yağı bakır kazanlarda imbiklenmişse 400 tane farklı element bulunuyor. Eğer gül yağı, lavanta veya ıtır yağıyla karıştırılırsa her birinde 200 daha olsa 800 elementin bombardımanına uğramış olabilirsiniz. Eğer bu 8 e veya 10 a çıkarsa bedeninize neler olabileceğini ben düşünemiyorum. Sizin ondan beklediğiniz yarar ne ise kaybolacak.”

Program, Mecit Ünal’ın Aşık Veysel’den seslendirdiği bir türküyle program son buldu.

Haber: Özgür Onur Dermani

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.