İran destekli Husiler tarafından 18 Şubat’ta anti-balistik füze ile vurulan ve çevre için riskli madde taşıyan Rubymar gemisi, saldırıdan bu yana yavaşça su almaya başlamıştı ve gemi, geçen Cumartesi günü (2 Mart’ta) tamamen battı.
ABD Merkez Komutanlığı tarafından sosyal medyada yapılan açıklamaya göre, Rubymar gemisinin taşıdığı yaklaşık 21 bin metrik ton amonyum fosfat sülfat gübresi, Kızıldeniz için önemli bir çevresel risk teşkil ediyor. Yetkililer aynı zamanda yoğun bir deniz trafiğine sahip su yolunda batan geminin diğer gemilere alttan çarpma riski de oluşturduğunu belirtti.
Yemen hükümeti de yaptığı açıklamada geminin batışının “çevresel felakete yol açacağını” ifade etti.
Husiler Gazze’ye dikkat çekmek için Kızıldeniz’deki gemilere saldırıyor
Husiler, Yemen’de İran destekli bir grup olarak, son yıllarda Kızıldeniz üzerindeki gemilere yönelik saldırılarıyla dikkat çekiyor. Bu saldırıların, İsrail‘in Gazze‘de yürüttüğü askeri operasyonlara tepki olarak ve bölgedeki siyasi dengeler üzerinde baskı oluşturmak amacıyla gerçekleştirildiği bildiriliyor. Husiler, bu stratejik su yolunu kullanarak İsrail ile ilişkilendirilen veya İsrail limanlarına giden gemileri meşru hedef olarak görüyor.
Kızıldeniz, dünya ticaretinin büyük bir kısmını taşıyan kritik bir geçiş noktası ve Husilerin buradaki saldırıları, uluslararası ticaret yollarını tehdit ediyor. Bu saldırılar, Husilerin Yemen’deki çatışmanın uluslararası boyutunu vurgulama ve bölgesel güç dengelerini etkileme çabasının da bir parçası olarak görülüyor.
Husilerin bu saldırıları aracılığıyla Yemen’deki insani duruma uluslararası dikkat çekme ve Gazze’deki durumla dayanışma gösterme amacı taşıdığı düşünülüyor. Bu saldırılar, gemi sahiplerini ve operatörlerini daha uzun ve maliyetli alternatif rotaları kullanmaya zorluyor, böylece uluslararası ticareti olumsuz yönde etkilenebiliyor.
Rubymar gemisi ‘çok tehlikeli’ kategorisinde
Washington Post’un aktardığına göre, Husilerin 18 Şubat’ta gerçekleştirdiği saldırı, denizde yaklaşık 29 kilometre uzunluğunda bir petrol sızıntısına neden oldu ve mürettebatı gemiyi terk etmeye zorladı. Rubymar’ın mürettebatının kurtarılmasını koordine eden Cibuti Limanları ve Serbest Bölgeler Otoritesi, gemideki gübrenin “çok tehlikeli” olarak sınıflandırıldığını söyledi.
Birleşik Krallık Dışişleri, Milletler Topluluğu ve Kalkınma Ofisi’nden bir sözcü, Rubymar’ın İngiliz bir gemi olmadığını, Lübnanlı bir şirket tarafından işletildiğini, Belize bayrağı taşıdığını ve Marshall Adaları‘nda kayıtlı bir şirkete ait olduğunu belirtti.
Greenpeace Orta Doğu ve Kuzey Afrika program direktörü Julien Jreissati, acil müdahale ekiplerinin olay yerine “derhal erişim” sağlanması çağrısında bulundu ve “Motorlardan sızan yakıt yağı da dahil olmak üzere, geminin batması, gövdenin daha fazla hasar görmesine neden olacak ve binlerce ton gübre Kızıldeniz’e sızarak deniz ekosistemlerinin dengesini bozacak” dedi.
Without immediate action, this situation could escalate into a major environmental crisis#Rubymar #Yemen https://t.co/axVP0eEEvO
— Julien Jreissati – جوليان جريصاتي (@julienjr) March 4, 2024
Deniz güvenliği firması I.R. Consilium‘un kurucusu Ian Ralby ise, geminin batmasının Kızıldeniz’e birçok şekilde zarar verebileceğini ve eğer gemi su altında bütün halde kalırsa, etkinin yavaş bir sızıntı yerine büyük bir salım şeklinde gerçekleşeceğini belirtti.
Rubymar, Birleşik Arap Emirlikleri‘nden Belarus‘a giderken hedef alınmıştı. İngiliz askeri Birleşik Krallık Deniz Ticareti Operasyonları, Cumartesi günü bir güncellemede “geminin demir attığı ve kıç tarafından battığı” bilgisini doğruladı.
Kızıldeniz’de batan geminin ekolojik faturası
Uzmanların aktardığına göre, Kızıldeniz’deki benzersiz dairesel su hareketleri, bölgede dökülen maddelerin uzun süreler boyunca bu sınırlı alanda kalmasına neden oluyor. Bu su yolu, Avrupa’ya yönelik önemli kargo ve enerji sevkiyatlarının ana arterlerinden biri olduğundan, her türlü kirlilik olayı geniş çaplı ekolojik ve ekonomik sonuçlar doğurabilir.
Özellikle, petrol sızıntıları ve suda çözünen gübreler gibi zararlı maddelerin denize karışması, su yüzeyindeki ve altındaki ekosistemler üzerinde çeşitli zararlı etkiler yaratabilir.
Petrol sızıntıları, su yüzeyini kaplayarak güneş ışığının su altı bitki örtüsüne ulaşmasını engeller ve bu da fotosentez sürecini olumsuz etkiler. Ayrıca, petrol, deniz suyu arıtma tesislerinin giriş sistemlerini tıkayabilir, bu da tuzdan arındırma işlemlerinde aksamalara ve içme suyu temininde ciddi sorunlara yol açabilir.
Kızıldeniz’de, özellikle Suudi Arabistan gibi ülkeler, büyük ölçüde bu desalasyon tesislerine bağımlı olduğundan petrol sızıntıları, milyonlarca insanın içme suyu kaynağını tehlikeye atabiliyor.
‣ Kızıldeniz’in mercan resiflerine 15 milyon dolarlık ek fon
‣ Akdeniz’in ısınan suları istilacı türlerin artmasına neden oluyor
Kızıldeniz’in mercan resifleri tehlikede
Gübre sızıntıları ise su ekosistemlerinde aşırı besin yüklenmesine (ötrofikasyon) neden olur. Bu durum, su yüzeyinde aşırı alg büyümesine (alg patlaması) ve bu alglerin aşırı çoğalması sonucu suyun oksijen seviyesinin düşmesine (hipoksi) yol açar.
Oksijen seviyesinin düşmesi, deniz yaşamı için zorlayıcı koşullar oluşturur ve bu durum, balıkların ve diğer deniz canlılarının ölümüne neden olabilir. Oksijen seviyesi düşük “ölü bölgeler”, deniz ekosistemlerinin sağlığını bozar ve balıkçılık gibi ekonomik faaliyetleri olumsuz etkiler.
Kızıldeniz’deki mercan resifleri, dünyanın en renkli ve geniş resif sistemlerinden bazılarını içerir ve küresel ısınmaya karşı gösterdikleri dayanıklılıkla bilinir. Ancak, petrol ve gübre sızıntıları gibi kirlilik olayları, bu hassas ekosistemlerin sağlığını tehdit eder ve hem iklim krizi, hem de bilimsel araştırma açısından önemli olan bu doğal kaynaklara zarar verebilir.