Yeni İnsan Yayınevi‘nden kitap ve e-kitap olarak çıkan, ‘Geleneksel Yapı Teknikleri : Doğal ve Ekolojik Yapı Rehberi‘nin yazarı Melih Aşanlı bu hafta itibarı ile Yeşil Gazete’de “Kırsal Yaşam ve Yapılar” başlıklı yazı dizisine başlıyor. Kendisi ile Temmuz ayında kitabı bağlamında gerçekleştirdiğimiz röportaj sırasında kararlaştırdığımız bu yazı dizisinin kırsalda bir hayat kurmak isteyen tüm okurlarımız için de bir rehber olmasını umut ediyoruz
***
1 – Başlarken
Bir süredir kırsal yaşam ve gereklilikleri ile alakalı görüşmeler, toplantılar ve paylaşımlarda bulunuyorum. Aslında durum çok basit hem kendimin hem de arkadaşlarımın deneyimlerini mesleki bilgilerim ile başkalarına aktarıyorum, başkalarından aldığım veriler üzerine çalışıp yeni çözümler bulmaya çalışıyorum. Tabi ki asıl işim bu değil fakat hayli uzun bir süredir gönüllü olarak bir çoğumuz gibi böyle bir uğraşım var. Son dönemde özellikle bu yıl yazdığım kitap yayınlandıktan sonra, mail, telefon, ziyareti eğitim, toplantı gibi yollar ile bir sürü yeni heyecan dolu yürek ile tanıştım. Onlarca sorular ve planlar etrafımda dönüyordu. Sorulan sorulara cevaplar vermekle yetinmeyim dedim ve ben de sorular sordum.
Genellikle istekler benzerlik gösteriyordu.
–Daha doğal bir çevrede yaşamak,
–Doğa ile iç içe olmak,
–Kendi yetiştirdiği sağlıklı gıdalar ile beslenmek,
–Takas yapmak,
–Paraya olan ihtiyacı en aza indirmek,
–Dünyaya faydalı olunmasa da, zarar vermemek, vb.
Başlıcaları böyleydi sanırım. Arada bir arada yaşamak ve ekoköy kurmak isteyenler de vardı tabi ki. Bunların hepsi çok güzel. En azından benim için böyle bir ilginin son bir kaç yılda artması heyecan verici.
Tabi ki tüm bu isteklerin merak uyandıran bazı ihtiyaçları vardı.
–Mesela arazi fiyatları ne kadardı ?
–En az ne kadar yer alınmalıydı, yada karar verilmiş bir büyüklük kaç paraydı ?
–Ev için en uygun malzeme hangisiydi ?
-Taş ev kaça çıkıyordu ?
–Kaç metrekarede yaşamak doğruydu ?
–Devletten destek için nasıl bir proje yazılmalıydı ?
–Yakınlarda oturan başka şehirli var mıydı ?
–Çocuk olursa ya da olan çocuk okuma yaşına geldiğinde okul yakınlarda mıydı ?
–Yakınlarda maden, termik, hes var mıydı ?
Bu ve benzeri soruları elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım her zaman. Sorular genellikle benzer yerlerde dolanır, en fazla kıyısından köşesinden geçer bu konuların. Bazen birileri keçi sever, kaz çobanı olmak isteyen vardır, mantarcılar, sincapçılar hepimizin bir takım istekleri işte.
Fakat tüm bu soruların en başında daha en başında düşünülmesi gerekenlerin yani işin sıkıcı kısmının genellikle atlandığını görmüşümdür her zaman.
Öncelikle birinci soru ya şöyle, “Hangi işi yapmak istiyorum ve o işe uygun muyum?” ya da, “Burayı sevdim. Peki burada ne iş yapılıyor ve ben o işe uygun muyum. Gerçekten seviyor muyum?” şeklinde olmalı.
Evet bu gerçekten çok önemli bir soru. Kurulacak sistemin para kazanabilmesi, dolayısı ile varlığını sürdürebilmesi, ya bölgeye göre işi seçmek, ya da işe göre bölgeyi seçmek gerekir, bu başka türlü çokta mümkün değil. Tabi bu arada o işe uygunluk, gönül verebilmek, istemekte unutulmaması gereken önemli bir nokta. Mümkünse planlanan iş önceden denenmeli yapılabiliyorsa konu ile alakalı çiftliklerde kısa bir müddette olsa çalışılmalıdır.
Önce işe karar vermek ve o işin detaylarını öğrenmek, oturup biraz ders çalışmak çok önemli. Uzun sürmesi gereken süreç zaten bu aşama olmalıdır. Geri kalanlar aslında hikayenin lezzetli detaylarıdır.
Mesela bana, “Ev yapmak için ne kadar bir araziye ihtiyaç olduğu” sorusu çok gelir. Ne diyebilirim ki, en fazla 60-70 metrekare bir arazi yeter herhalde. Olmadı iki kat yapılır olur biter.
İkinci çok gelen soru ise, “Sebze ekmek için arazi ne kadar büyük olmalı?”. Ben 250 metrekare yer ekiyorum ve genelde ürün fazlamız oluyor deyince tuhaf bakışlar ile karşılaşıyorum. Evet bu ölçüler gayet az ama yeterli. Tabi ki yapılacak iş belli olmadığında.
Hayvancılık, meyvecilik, seracılık ve daha bir sürü tarımsal uğraşı beraberinde zaten bir sürü kriter ile gelmektedir. İş belli olmadan karar vermek çok zordur ve genellikle gereksiz enerji harcatırlar.
Benim kırsal macerasında sıklıkla rastladığım sonuçlar bunlar. Ev ve inşaat konusunu bir kenara bırakıp genellikle sohbetin ortalarında konu hep sürdürülebilirlik ve yeni iş planlarına döner. Bu ev tasarımı ve evin malzemesi ile de yakından ilgilidir çünkü. Aslında bu konu işin dediğim gibi başıdır ve ilgili olmadığı her hangi bir diğer konu yoktur. Örneğin bir hayvancının ev ihtiyacı ve tasarımı, bir seracının ya da bir meyvecinin ihtiyacında bir hayli farklıdır. Araziler ve bölgeler bile başka özelliklere sahiptir çoğu zaman. Bu da yapının malzemesini ve tekniğini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Hatta Hayvancılık her bölgede evler gibi değişik tasarımlara ve malzemelere sahip ağıllara ihtiyaç duymaktadır. Bu işlerin her birinin gerekli donanım ve araçları da başkadır ve atölyelerden garajlara, depolardan mahzenlere işin içine bir sürü daha yapı girebilmektedir. Bu zamanı, maliyeti, araziyi belirler ya da etkiler.
Saymakla bitiremeyeceğim bir sürü etken, kelebek etkisi halinde birbirini tetikler, ya başınızı derde sokarlar ya da işin eğlencesi olurlar. Uzun süredir şehirlerden uzak olan yaşamımı bir kenara bıraktığımda bile, bir tasarımcı olarak profesyonel önerim planlamayı doğru yapmaktır. Gerek müşterilerim, gerek dostlarım ile bunca yıldır en çok takıldığım konu başlığı her bir tasarım için sürdürülebilirliktir. Son dönemde popüler olsa da bu tanım tasarımın asıl konularından biridir. Uygulanamaz veya yaşamını sürdüremez bir tasarım maalesef bir tasarım olmaktan çok uzaktır. Ofis, mağaza veya ürün çok önemli değildir.
Özellikle benim konum olan çiftlikler, ve kırsal yapılar söz konusu olduğunda işin içine birbiri ile bağlantılı bir çok hane halkı ve bu halkın yaşayacağı çeşitli yapılar girmektedir. İşte bu hane halkının bir brokoli mi, bir keçi mi, yoksa bir mantar mı olacağı gerçekten çok önemlidir. Evet hepsini isteyebiliriz ve birlikte de yaşayabiliriz ama unutulmaması gereken bir amiral gemisinin varlığı olmalıdır. İşte bu gemi ne olacak. Kaptanı kim olacak, hangi sularda yüzecek ?
Sonrası gerçekten çok kolay.
Hüseyin Melih Aşanlı