Hafta SonuManşet

Kayıp cenneti arayanlara yolun başında küçük bir hatırlatma!

0

Son bir haftadır yaşadığı hayatın ona sunduklarının kendi istediği şeyler olmadığını farkederek kolları sıvayıp, hayatını geri almak için düşlerinin peşinden koşan ve hayatını geri almayı beceren insanların hikayeleri çıkıyor karşıma. Bunları okurken gözümün önünden şöyle görüntüler geçiyor.

Genç bir adam, iyi giyimli, saati de çok şık, saçları tepeden açılmaya başlamış, önündeki yazıya bütün dikkatini vermiş, dudakları belli belirsiz kıpırdıyor yazıyı okurken, alnının ortasındaki kırışık açılmaya başlıyor, yüzü aydılanıyor. Yazının tam ortasında gözlerini kaldırıp önünde açık duran bilgisayardaki excel sayfasına bakıyor. Bulutlanıyor yüzü “ ama …” diyor.

Sonra vapurda iki çocuğunu iki yanına oturtmuş kırklarında bir kadın, ev hanımı olma ihtimali yüksek, çocuklar ellerindeki tosta gömülmüşler. Kadın elindeki çayı karıştırıp duruyor vapurun camından uzaklara doğru dalıp gitmiş olduğu halde. Sabah evden çıkmadan okuduğu yazıyı düşünüyor, tostun yağlı kağıdını birbirlerine sürmeye çalışan çocuklarına bakıyor “ ama.. “ diyor.

Karşısında bir genç kız, allığı silinmeye başladıkça sararmış solgun benzi ortaya çıkmaya başlamış, otuzunda bile değil; ehlileşmiş vahşi bir hayvanın acıklı bakışlarıyla karşısındaki kadını süzüyor. Dağınık saçlarına, oturduğu yere ne olduğu belirsiz bir yumuşakça gibi yayılmış kalın baldırlarına tiksinti ile bir bakış atıp hızla gözlerini uzaklaştırıyor. Ne kadar uzun bakarsa ona benzeme olasılığı o kadar artacak gibi. Kimbilir kaç saattir o topuklu ayakkabıların üzerinde, isyan bayrağını çekmiş ayakları ayakkabının kenarlarından dışarı küçük baloncuklar halinde sızmaya başlamışlar. Sızlayan ayaklarıyla telefonunda okuduğu yazı arasında gidip geliyor ve ‘ ama..’ diyor.

52

Uzaklara gitmek, göç etmek, kaçmak kurtulmak, alternatif yaşamlar kurmak, bileklerindeki kelepçeleri kırıp, o uzakların onlara vaadettiği dağlarda rüzgara karşı kollarını açıp özgürce koşmak hayalleri sarmaya başlıyor hepsini. O uzaklara gitmiş insanların hikayelerini heyecanla, hatta hayranlıkla okuyorlar.

OKUYORSUNUZ.

‘”Bravo “ diyorsunuz siz de. ‘”Keşke ben de yapabilsem.” Arkasından “ama” lar başlıyor. “ Ama bak o gencecik bir kız, kimseye sorumluluğu yok , olmazsa döner “ ya da “Ama bak bunu iki sevgili becermişler, insanın yanında bir destek olmadan bu ütopya gerçekleşemez”, ”Ama daha evin kredisinin bitmesine beş sene var” , “ Ama seneye terfi edeceğim “, “ Ama..”

Şair İsmet Özel’in dediği gibi;

“Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?”

Kendinizin en ücrasında yaşarken hiçbir yere gitmeyin. Çünkü gitmek kararı aldığınızda heybenizi alıp gitmezsiniz, siz heybenin kendisisiniz. Hani o okuduğunuz gerçekleşmiş düşler hikayelerinde arada geçen “ Elbette çok zor günler oldu “ cümlesi var ya, o cümleyi okuduğunuz süre kadar kısa sürmüyor o zor günler. İlk yağmurda akıp siliniverecek şiirler yazan Zen şairleri gibi oluyorsunuz ilk başta, arkanızı döndüğünüzde acemisi olduğunuz bu yoldaki izlerinizin silinip gitmiş olduğunu görüyorsunuz. Adı konulmamış bir çocuk artık hayatınız. Hayli zaman önce koyduğunuz yerde unuttuğunuz için nasıl çağıracağınızı bilmediğiniz hayatınız.

Dayanmak için dönüş yolunu kaybetmek gerek, yolun sonunda toplu iğne başı kadar görünen o küçücük ışığa inanmış olmak gerek. Pişmanlıklar geceleri tavanda asılı durur, karabasan gibi boğazınıza yapışmak için beklerler. Tedbirli olmak gerek. Gittiğiniz yerde sizi bekleyen hazır bir cennet yok, kendi cennetinizi kendiniz yaratmanız gerek. Ha bir de en önemlisi, giderken kendinizi de götürdüğünüzü unutmamak gerek. Sizi siz yapan o törpülediğiniz aykırı yanlarınızın yeniden filizlenmeleri için yardım gerek. İşte bu yüzden kaçmak değil, gitmek gerek !

53-Şenay-Boynudelik

 

 

Şenay Boynudelik

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.