Kârlı ve kanlı sektör: Kömür yerüstüne işçi yeraltına – Aziz Çelik

Soma katliamından 5.5 ay sonra bu kez, Türkiye’nin en zorlu kömür havzalarından biri olan Karaman-Ermenek’te 18 maden işçisi su baskını sonucu madende mahsur kaldı. Türkiye bu felaketin katliama dönüşmemesini ve işçilerin kurtarılmasını dört gözle bekliyor.

Ermenek’te yaşanan felaketin nedenleri Soma’da ve Torunlar’da yaşananlardan farklı değil. Taşeronlaşma, özelleştirme, kuralsız ve güvencesiz çalışma rejimi madenleri ve inşaatları işçi cehennemine dönüştürüyor. Düşünün, işçilere öğlen yemeği vermekten aciz bir şirkete dünyanın en tehlikeli işi olan maden işletmeciliği verilmiş. Üstelik rödovans (kiralama) usulü ile. İşletmede ve bölgede sendika ve toplu sözleşme yok.

Madenin sahibi devlet. Madenin kiralanması ve denetlenmesinden birinci derecede sorumlu olan kuruluş Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın madencilikten sorumlu birimi Maden İşleri Genel Müdürlüğü.

TMMOB raporunda

Ermenek felaketi öngörülmüştü

Ermenek’te bu ilk kaza değil. 22 Kasım 2003’te işletmesi yine rödovans yoluyla özel bir şirkete verilen maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu 10 maden işçisi yaşamını yitirmişti.

2003’teki ölümlü kazadan sonra TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan raporda, Ermenek bölgesinin en zorlu kömür üretim bölgelerinden biri ve yüksek riskli bir alan olduğu vurgulanmıştı. Böylesi ocaklarda üretimin sorunsuz yapılabilmesi için birikim, deneyim ve uzmanlığa gereksinim olduğu, ancak işletmecinin de, işçilerin de deneyimsiz olduğu ve işçilerin çok düşük ücretlerle çalıştırıldığı vurgulanmıştı.

Odanın raporunda ocakta işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin asgari kurallara bile uyulmadığı belirtilmişti. Raporda kamu madencilik kuruluşlarının mevcut birikimi ve uzmanlığı göz ardı edilerek madencilik üretiminin yetersiz, deneyimsiz kişi ve kuruluşlara devredildiği ve bu özel kuruluşların denetiminin de iyice gevşetildiği vurgulanmıştı.

Raporda yer alan bir diğer tespit de, madencilikte yaşanan özelleştirme ve rödovans uygulamalarının hiçbirinden olumlu sonuç alınmadığı, buna karşın iş kazalarının arttığı şeklindeydi. Rapor bugünkü felaketi öngörmüştü.

Ocaklar işçi cehennemi

10 yıl önce Ermenek’te yaşanan kazanın ve ölümlerin sebepleri neyse, bugünkü felaketin sebepleri de aynıdır.

Kamu kömür ocaklarının özelleştirilmesi, ocaklarda uygulanan hizmet alımı ve rödovans yöntemi ile kamusal denetimlerin gevşetilmiş olması ocakları işçi cehennemine çevirmekte. Mesele bir çalışma rejimi meselesidir.

İnşaat, enerji ve madencilik sektörleri Türkiye’nin kârlı, bir o kadar da kanlı sektörleri haline gelmektedir. O nedenle sermaye bu alanlara üşüşmekte ve işçiler 19. yüzyıl vahşi kapitalizminin cehennemlerine benzer koşullarda düşük ücretlerle, uzun çalışma saatleri ile ve ölümüne çalıştırılmaktadır.

Çalışma hayatında ‘kaza’ yoktur

Ermenek ve benzeri vakalar organize suçlardır. Bu organize suçun bir tarafında özelleştirme ve taşeron politikalarını sistemli olarak uygulayan ve etkin bir denetim yapmayan siyasi irade-hükümet, diğer tarafında  işveren vardır. Kamu otoritesi de işverenle birlikte sorumludur.

Çalışma hayatında “kaza” yoktur. İşveren işin bütün risklerini öngörmek, ona uygun önlemler almak ve uygun araç, gereç ve malzeme kullanmak zorundadır. Bunu yaparken en son teknolojiyi kullanmak durumundadır. Özellikle çok tehlikeli işlerin şakası yoktur. Bu önlemler alınmıyorsa orada üretim yapılmayacaktır. Hiçbir maden ocağı insanların yaşamından daha değerli değildir.

Ölüm var, hesap veren yetkili yok

Kömürün yeraltından çıkarıldığı, işçinin yeraltına gömüldüğü bir çalışma rejimi sürdürülemez. Bu rejimi sürdüren herkesin eline kan bulaşmıştır.

Ne hazindir ki bunca felakete ve ölüme rağmen tek bir kamu yetkilisi hesap vermiyor ve istifa etmiyor. Bırakın hesap vermeyi, Çalışma Bakanlığı denetim raporlarını dahi “ticari sır” gerekçesiyle sendikalara ve meslek odalarına vermiyor.

Soma ders olmadı, umarız Ermenek bir ders olur.

Lafı dolandırmadan söyleyelim: Kömür ocakları kamulaştırılmalı, kömür üretiminde kiralama, taşeron ve hizmet alımına son verilmeli ve çalışma hayatında felakete yol açan esnek ve kuralsız çalışma uygulamalarından vazgeçilmelidir.

Bu yazı t24.com.tr/ den alınmıştır

Aziz Çelik

 

 

Aziz Çelik

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR