Japonya hükümeti 2050 yılı için sera gazı emisyonlarını net sıfıra düşürme taahhüdünde bulunmayı planlıyor.
Nikkei Asia’nın aktardığı habere göre yeni hedef Başbakan Yoshihide Suga tarafından önümüzdeki hafta milletvekillerine hitaben yapacağı konuşmada kamuoyuna duyurulacak.
Bu yeni hedef doğrultusunda elektrik, otomobil ve çelik endüstrisindeki şirketlerin uluslararası sözü yerine getirebilmek için daha katı önlemler alması gerekeceği anlamına geliyor.
Önceki hedef yüzde 80 azaltımdı
Geçmişte ülke 2050 yılına kadar emisyonlarını yüzde 80 azaltacağını, yüzyılın ikinci yarısında ise mümkün olduğu kadar çabuk neredeyse sıfır emisyona ulaşacağını duyurmuştu.
Geçmişteki bu hedef, net bir zaman çizelgesinin sunulmaması, belirsiz olması ve çevre sorunlarıyla başa çıkmada isteksiz görünmesinden dolayı çok fazla eleştiri toplamıştı.
1,5 derece ısınmayla sınırlamak için
Aralarında Japonya’nın da bulunduğu imzacı devletlerin Paris Anlaşması çerçevesinde gezegendeki sıcaklığı endüstri öncesi dönemine kıyasla 1,5 derece ısınma sınırında tutmak için harekete geçmesi gerekiyor.
Bu kapsamda Avrupa Birliği de 2050 yılında emisyonlarını net sıfır hale getireceği taahhüdünde bulunmuştu. Hedefe ulaşmak için Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya, büyük miktarda sera gazı salan kömürlü termik santralleri kaldırmaya karar vermişti.
Mevcut enerji planında değişikliğe ihtiyaç var
Japonya’nın da bu tarihte verdiği sözü tutabilmek için 2021 yazında revize edeceği enerji planını büyük ölçüde değiştirmesi gerekiyor.
Mevcut plan 2030 mali yılına kadar Japonya’nın elektrik talebinin yüzde 20 ile yüzde 22 arasındaki miktarının nükleer enerjiden sağlanacağını belirtiyor.
Planda ayrıca güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerjinin ise toplam talebin yüzde 22 ile yüzde 24’üne denk geleceği, geri kalan yüzde 56’lık enerji talebinin ise kömür ve sıvılaştırılmış doğal gaz gibi fosil yakıtlarla çalışan termik santrallerden geleceği belirtiliyor.
Demircan: Japonya hatalardan ders almıyor
Ne var ki, Japonya’nın Paris Anlaşması’na uyum sağlayan şekilde enerji arzını planlaması sevindirici olmakla birlikte nükleer enerjiye ayrılan payın fosil yakıtlardan çıkışla artma ihtimali soru işaretleri taşıyor.
Japonya’nın plana uyum adına nükleer enerjide ısrar etmesini “her türlü enerji kaybı” olarak niteleyen Yeşil Gazete yazarı ve nükleersiz.org Koordinatörü Pınar Demircan‘a göre ise Japonya hatalarından ders almıyor.
‘Nükleer olmadan enerji sıkıntısı çekmemişti’
Fukuşima Nükleer Felaketi’nin meydana geldiği 2011 yılından günümüze çalışabilir durumdaki reaktör sayısının önce 53’ten 43’e , ardından 37’ye düşürüldüğünü bugün ise yalnızca 9 reaktörün yeniden devreye alınmış olduğunu söyleyen Demircan şu hatırlatmada bulunuyor:
2019 yılında ülke, ihtiyacı olan enerjinin yüzde 7,5’unu nükleer enerjiden karşıladı bununla beraber 2013-2015 yılları arasında ise nükleer enerji üretimi hiç olmamasına rağmen herhangi bir enerji sıkıntısı çekmedi .
’22 reaktörün açılması için uğraşıyor’
Demircan sözlerine “Japonya’da nükleer lobinin ilk etapta 22 reaktörün açılması için uğraşıyor ancak, gerek yolsuzluklara bağlı olarak bazı tesislerin davalık olması gerekse deprem ve terör risklerinin güvenlik kriterlerine uymaması nedeniyle bu tesislerin açılması şimdiye kadar mümkün olmadı” şeklinde devam ediyor.
Demircan, Fukuşima Nükleer Felaketi‘nin toplam maliyetinin bugün 1 trilyon dolara ulaştığını ancak etkisi yüzlece, binlerce yıl belki daha da uzun sürecek olan radyoaktif kirlilik nedeniyle bu maliyetlerin önümüzdeki yıllarda da artmaya devam edeceğinin akılda tutulması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
Hatta Fukuşima’da tarumar olan reaktörlerin yerin altından çıkarılması ve santrallerin söküm süreçleri ekleneceği için Japonya halkını hesaplanamayan başka maddi külfetler bekliyor.
Bu noktada sırf sermaye açısından bile radyoaktif kirliliğin bertarafı ve atık sorunlarının maliyetleriyle karşılaşmanın Japonya için Türkiye dahil tüm yurt dışı nükleer enerji yatırımlarından çekilmeyle neticelendiğini de hatırlatmak isterim.
‘Karbon emisyonlarının hesaplanmasıyla sınırlı kalmasın’
Maddi maliyetlerin yanı sıra canlı yaşamına, insan sağlığına tüm bir ekosisteme verilen hasarın da gözardı edildiğini belirten Demircan, Japonya’nın bugün 1 milyon 200 ton radyoaktif atık suyu denize boşaltma girişimlerine de işaret ederek karbon emisyonlarını hesapladığı gibi radyasyon yayılımını ve hatta nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi için atık süreçleri dahil ilgili tüm süreçlerdeki karbon adımlarını da hesaplaması gerektiğini ifade ediyor .
Pınar Demircan, ülkenin tüm nükleer santrallerini derhal Almanya gibi kapatmayı planlaması gerektiğinin altını çiziyor ve sözlerini şu şekilde sonlandırıyor:
Eko-kırımın paha biçilmez maliyetini idrak edemeyen sermaye için ise önerim radyoaktif kirliliğin neden olduğu 1 trilyon doları aşkın maliyete bakarak hükümet böyle bir meblağı teşvik olarak verseydi doğa dostu ve doğru projelendirmelerle kaynağını doğadan alan, kaynağında sonsuz rüzgar ve güneş enerjisine ne kadar daha yatırım yapabilirdim sorusunu kendilerine sormaları ve potansiyel ‘1 trilyon dolarları’ düşünmeleri.
Son olarak Demircan “Sermaye bugünkü şartlarda kendine fayda sağlamaktan vazgeçmeyeceği için yatırımların olabilecek en zararsız şekilde yapılmasıyla fosil ve nükleer felakete daha fazla batmadan doğayla uyum içinde bir dünyanın inşa edilmesi mümkün” ifadelerini kullanıyor.