Pandemi günlerinde çevrenin ve doğal varlıkların yağmalanması hız kesmeden sürüyor. Özellikle İzmir’de 2020 yılı içinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı planlarla çok sayıda tarihi ve doğal sit alanı ile tarım alanı imara açıldı; açılmaya devam ediliyor. Bunun son örneklerinden biri de bakanlığın 18 Eylül 2020’de askıdan indirerek kesinleştirdiği 1/100 binlik Çevre Düzeni Planları…
Bu planlarla İzmir’de 1.400 hektar alan daha imara açıldı. Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi’nin hazırladığı rapordan kamuoyunun farkına vardığı bu imar talanının ayrıntıları dehşet verici…
Plan ile imara açılan yerlerin tamamına yakını tarihi veya doğal sit, tarım ya da orman alanı… Bu da yetmezmiş gibi imara açılan yerlerin hepsi ekonomik getirisi yüksek ve belli çevrelerin yıllardır imara açılması için peşinden koştuğu yerler… İşte bazıları:
- İzmir’in ünlü tatil yöresi Çeşme ilçesinde Dalyan ve Sakarya mahallerinde Aya Yorgi Koyu’nun gerisinde kalan ve ‘Bölgesel Park ve Büyük Kentsel Yeşil Alan’ olan bölgede de yapılaşmanın önü açıldı. Ayrıca yine Çeşme’nin Ovacık Mahallesi’nin kuzeyinde 52 hektarlık ağaçlandırılacak alan da ‘Kentsel Gelişme’ alanı yapıldı.
- Urla’nın merkezinde 113 hektarlık ‘Tarım Alanı’ alanı ‘Kentsel Yerleşik Alanı’ olarak imara açıldı. Urla’nın Yağcılar Mahallesi’ndeki 44 hektarlık ‘Tarım Alanı’ da yine ‘Kentsel Yerleşik Alanı’ olarak yapılaşmanın önü açıldı.
- Seferihisar’da 46 hektarlık ‘Orman Alanı’ yine planlarla ‘Turizm Tesis Alanı’ Seferihisar’ın Hıdırlık Mahallesi’nde 25 hektar, Atatürk Mahallesi’nde de 30 hektarlık tarım alanında da yapılaşma izin verildi.
- Dikili’de de 305 hektarlık ‘Tarım Alanı’ da ‘Organize Sanayi Bölgesi’ olarak değiştirildi.
- Su fakiri bir kent olan İzmir’in en önemli su kaynağı olan Tahtalı Barajı Koruma Alanı’nda 96 hektarlık tarım arazisinin de imara açıldı. Aliağa’da 43 hektarlık ‘Bölge Parkı/Büyük Kentsel Yeşil Alan’ da ‘Kentsel Gelişme Alanı’ olarak değiştirildi.
- Aliağa’da ayrıca 130 hektarlık ‘Tarım Alanı’ da ‘Sanayi Alanı’ olarak belirlendi. Üstelik Aliağa çevre kirliliği açısından ‘taşıma kapasitesini’ doldurmuş ve bilim insanlarının 20 yıldan bu yana ‘artık hiçbir sanayi tesisi bu bölgede yapılmamalı’ dediği bir ilçe…
- Çiğli de ise 25 hektarlık ‘Bölge Parkı / Büyük Kentsel Yeşil Alan’ ve ‘Ağaçlandırılacak Alan’da ‘Kentsel Gelişme Alanı’ olarak imara açıldı.
- Kemalpaşa’da 112 hektarlık ‘Doğal ve Ağaçlık Karakteri Korunacak Alan’ ve ‘Arkeolojik Sit Alanı’ da ‘Kentsel Gelişim Alanı’ yapıldı ve yapılaşmanın önü açıldı.
- Yine Kemalpaşa’da 24 hektarlık ‘Tarım Alanı’ da ‘Turizm Tesis Alanı’
- Kemalpaşa’nın Örnekköy Mahallesi’nde de 15 Hektarlık ‘Orman Alanı’ da ‘Tercihli Kullanım Alanı’ olarak belirlendi.
Bu imar plan değişikliklerinin İzmir’de uzun süredir konuşulan ve başta Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi olmak üzere bazı meslek odalarının karşı dava açtığı Çeşme Turizm Projeleri, Selçuk Turizm Projeleri, Aliağa ve Kemalpaşa’ da yapılmak istenen sanayi kuruluşları ve tarım işletmelerinin önünü açmak için yapıldığı bir gerçek.
Kyme Antik Kenti’ni bekleyen tehlike
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni bir imar plan değişikliği girişimi de 2020’nin tam son gününde ortaya çıktı. Bakanlık yaptığı planla başka ülkede olsa çok dikkatlice korunacak bir arkeolojik alanın; Kyme Antik Kenti’nin içinde yer aldığı Aliağa’nın Çakmaklı Mahallesi’nin imar planlarını değiştirmek için adım attı.
Tam 31 Aralık’ta askıya çıkarıp; 21 Ocak 2021’de askıdan indireceği yeni imar planıyla bakanlık Aliağa’daki Kyme Antik Kenti kalıntılarının üzerinde yeni bir liman yapılmasının önünü açıyor. Aliağa’daki Kyme Antik Kenti önemli bir arkeolojik alan…
Bölgedeki yerleşimlerin tarihi üç bin yıl öncesine kadar gidiyor. Fakat bölgenin önemli bir yerleşim merkezi olarak Kyme’nin ortaya çıkışı ise MÖ XI. yüzyılda… Kent 12 Aiolis kentinden biri; belki de en önemlisi… Kyme tarım ve ticaretle gelişmiş ve zaman içinde bölgenin en önemli limanı haline gelmiş. Antik kaynaklardan elde edilen bilgiler ve günümüzde açığa çıkarılan arkeolojik buluntular ışığında, Kyme’nin arkaik dönemde ekonomik açıdan çok geliştiği ve sikke basan bölgedeki ilk kentlerden biri olduğu da biliniyor.
Liman için imar planında değişiklik
İşte tam bu bölgede, yakınında beş demir çelik tesisinin limanının bulunmasına karşın yeni limanların yapılması için imar planları değiştiriliyor. Bu imar planı değişikliğinin ilk adımı da aslında 2019 yılı içinde atılmış ve 28 Mart 2019 tarihinde bölgenin I. derece Arkeolojik Sit Alanı derecesi III. derece Arkeolojik Sit Alanına düşürülmüştü.
Dikkatleri dağıtmak için çaba göstermelerine gerek olmadığını; pandemi nedeniyle uygulanan kısıtlamaların yeterli olduğunu ve bu arada her türlü rant uğruna doğa sömürüsünü yapabileceklerini düşünenler aslında yanılıyor. Yanıldıklarının en güzel ispatı ise İzmir’in Kınık ilçesinden geçen hafta içinde gelen haberle ortaya çıktı. Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinin yaptığı açıklamaya göre:
İzmir’in Kınık ilçesinde Değirmencieli ve Arpadere Köyü arasındaki 3 farklı bölgede termik santral ve düzenli depolama alanı kurulmasına izin veren Çevre Bakanlığı’nın 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları mahkeme kararı ile iptal edildi. Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinin açtığı dava sonucunda İzmir 6. İdare Mahkemesi planları doğal yapı üzerindeki çevresel etkileri ve arazilerin tarımsal niteliği ve bütünlüğünün olumsuz etkileneceğini belirterek uygun bulmadı.
Üstelik bakanlık bu bölgenin imar planını değiştirip; üç adet termik santral yapılmasının önünü açarken; yapılacak santrallere de büyük bir hızla çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumlu kararı vermişti. Mahkeme kararından sonra bölge tarım alanı olarak korunacak.
Pandeminin dahi durduramadığı…
Pandemi günlerinin ağır toplumsal kayıpları bile gözünü para hırsı bürümüş vahşi kapitalizmin ve onun işbirlikçilerinin çevre ve doğal kaynaklar üzerindeki saldırısını durduramıyor. İzmir’de son iki yıl içinde yapılan imar plan değişiklikleri de ülkemizdeki genel çevre sömürüsünün sadece küçük, fakat dikkat çekici bir örneği…
İzmir’de başta Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi olmak üzere meslek odaları, çevre örgüt ve platformlarının bu sistemli talana karşı tüm pandemi risklerini göze alarak alanda bilimsel ve hukuksal yollardan mücadelesini sürdürmesi de umutlarımızı bu zor günlerde diri tutuyor. İzmirlilerin bu mücadelesi, ülkemizin her tarafında doğasına ve çevresine sahip çıkanlara bir umut olmalı; pandemi günlerinde bile kentimize, çevremize, doğal kaynaklarımıza sahip çıkmak için mücadeleyi sürdürmeliyiz; tıpkı bugüne kadar yaptığımız gibi…
Yoksa ülkemizde pandemi sonrası daha ağır bir çevre krizi ile karşı karşıya almamız kaçınılmaz…