Dış Köşe

İstanbul’da Neden Toplu Taşıma Araçlarını Kullanmıyorum? – N. Emrah Aydınonat

0

İstanbul trafiği denince hemen akla şu soru geliyor. Bunca sıkıntısına rağmen (ben dâhil) herkes neden özel otomobiliyle trafiğe çıkıyor? Neden boğazı vapurla geçip, manzaraya karşı çay keyfi yapmak yerine arabasına atlayıp trafiğe karışıyor? İnsanların kendilerine eziyet etmek istediğini, mazoşist olduklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Aslında herkes en konforlu ve rahat şekilde gideceği yere ulaşmaya çalışıyor. Evet. Trafiğe rağmen İstanbul’da en konforlu ulaşım biçimi çoğu zaman aracınıza atlayıp trafiğe karışmak! Peki, neden böyle? Cevabı basit. Kısa mesafeler dışında toplu taşıma sistemini kullanmak zor ve sorunlu.

İstanbul’da bir yerden diğerine nasıl gidersiniz?

Eğer Kadıköy’den Beşiktaş’a gidecekseniz elbette aracınızı almayı düşünmezsiniz. Vapura atlayıp karşıya geçersiniz. Peki ya Sultanbeyli’den Rumeli Hisarüstü’ne gidecekseniz (oldukça uzun bir mesafe!) ne yapmalısınız? Bunu öğrenmek için İETT’nin “oraya nasıl giderim” web sitesine girip hangi toplu taşıma araçlarını kullanacağınıza bakabilirsiniz mesela. İETT’nin web sitesine bu bilgileri girdiğinizde karşınıza şu çıkıyor: “Girdiğiniz sorguya ait üçlü çözümde bulunamamıştır”! Yani (herhalde) diyor ki, oradan oraya üç araç değiştirerek bile gidemezsiniz! Hmm! Hadi Sultanbeyli son duraktan Beşiktaş İskele’ye gitmeye çalışalım. Sonuç aynı: “Girdiğiniz sorguya ait üçlü çözümde bulunamamıştır”! Durun pes etmeyin. Üsküdar’a gidip oradan motorla karşıya geçebilirsiniz. İETT bu sefer bize yol gösteriyor. Üsküdar’a gitmek mümkün! Sisteme göre iki otobüs değiştirmemiz gerekiyor. Toplam 56 durak var ve seyahat süresi 103 dakika. Bu seyahat süresi bilgisine ne kadar güvenebileceğimiz şüpheli çünkü sistem İstanbul trafiğini göz ardı ediyor. Bindiğiniz otobüs trafiğe takılırsa vay halinize. Zaten kaldığınız yerden çıktınız, durağa gittiniz, otobüs beklediniz, aktarma durağında indiniz diğer otobüsü beklediniz falan derken iyimser bir tahminle en az 30 dakika geçeceğini unutmayalım. Trafik olmasa bile 130 dakikalık bir seyahat süresinden bahsediyoruz. 2 saat 10 dakika! Bunun üstüne daha vapura bineceğiz, karşıya geçeceğiz, oradan bir otobüs bulup Rumeli Hisarüstüne’ne gideceğiz! 4 saat önce falan yola çıkmakta fayda var.

Özel araçla hayat daha kolay!

Peki, özel aracımızla yola çıksaydık ne olacaktı. Otobanı kullanarak, trafiğin olmadığı bir anda 1 saatte, normal İstanbul (yoğun) trafiğinde 1,5 – 2 saat arasında gideceğimiz yere ulaşacaktık. Aracımızda klimamızı çalıştıracak, radyomuzu açacak ve navigasyon cihazımıza gideceğimiz yeri girip yola çıkacaktık. Gideceğimiz yere konfor içinde ulaşacaktık. İktisatçılar diyor ki müşevvikler önemlidir. Eğer araç kullanmanın maliyeti (zaman+para+yorgunluk cinsinden) toplu taşıma araçlarını kullanmanın maliyetinden düşükse insanlar özel araçlarıyla yola çıkar. Bu kadar basit! İstanbul’da pek çok durumda özel araç kullanmanın maliyeti, her şeye rağmen, toplu taşıma araçlarını kullanmanın maliyetinden düşük. Dolayısıyla, özel aracı olanların çoğu eğer gelir durumları çok kötü değilse kendi araçlarıyla yollara düşüyor. Bana inanmıyorsanız İETT’nin web sitesindeki şu grafik açıklayıcı olacaktır.

Otomobille günde 3 milyon yolcu seyahat ediyor!


Grafik, çeşitli taşıma araçlarının bir günde taşıdığı yolcu sayısını gösteriyor. Otomobillerin ezici üstünlüğünü var, 3 milyon yolcu taşıyorlar. Buna taksi ve servis otolarını da dâhil edin, işte size İstanbul’un trafik sorununun açık bir resmi. Grafikte dikkat çekici başka noktalar da var. Özel Halk Otobüsleri’nin (ÖHO’nun) İETT Otobüsleri’nden çok yolcu taşıması, deniz ulaşımının zayıflığı ve metronun ve raylı sistemin yetersizliği. Raylı taşımacılık İstanbul’daki ulaşım ihtiyacının sadece %10,7’sini karşılıyor. Deniz taşımacılığı ise sadece %2,53’ünü! Modern ülkelerin aksine karayollarına yüklenmiş durumdayız; payı %87,30!

İstanbul’da araç sahibi olup, aracıyla yollara düşenler trafik sorununun en önemli kaynağı. Ancak, yolculukların çoğu toplu taşıma ile gerçekleşiyor. Önce verileri vereyim sonra açıklayacağım.

  • İETT’nin sunduğu verilere göre, yolculukların sadece %23,52’si özel otomobillerle gerçekleşiyor. Yolculukların %76,48’i ise toplu taşıma araçlarıyla (servis araçları dâhil) gerçekleşiyor.
  • TÜİK’in son verilerine göre İstanbul’da 2 milyon kadar (Mayıs ayı itibarıyla tam olarak 1.951.111) otomobil var. İstanbul’un nüfusu ise yaklaşık 13,5 milyon kişi. Kişi başına düşen otomobil sayısı 0,14.

Sorun şu, toplu taşıma araçlarını kullananlar, adı üstünde, toplu olarak bazı araçlara doluşuyorlar ve öyle yolculuk yapıyorlar. Trafik sorunu yaratmıyorlar. Özel otomobillerle yapılan yolculuklar ise en fazla 4 kişi ile gerçekleşiyor. Çoğu zaman ise trafikte bir otomobil sadece bir veya iki kişi taşıyor. Bu sebeple, toplam yolculuklar içindeki payı (%23,52) düşük olsa da, otomobille yolculuk İstanbul için trafik sorunu demek. Bu tabloya bakınca, (a) İstanbul’da trafiğe çıkan özel otomobil sayısını azaltmamız, (b) otomobil başına taşınan yolcu sayısını arttırmamız gerektiği ortada. Değil mi? Değil! Bakın neden.

İstanbul, otomobiller için tasarlanmış bir şehir!

İstanbul’da yaşayan herkesin özel otomobili yok. Olanların bir kısmı da özel otomobille yolculuk etmenin maliyetini karşılayacak bir gelire sahip değil. Mecburen toplu taşıma araçlarını kullanmak zorunda olan bir çoğunluk var. Buna rağmen İstanbul özel otomobiller için tasarlanmış bir şehir.[1] İBB trafik tıkanmasın diye elinden geleni yaparken çoğunlukla sadece otomobillerin yolunu açmayı, yolları genişletmeyi, duraksamaları azaltacak tüneller inşa etmeyi düşünüyor. Bunlar özel otomobillerin trafiğe çıkmasını teşvik eden düzenlemeler. Hatırlarsanız İBB, 2008 yılında İstanbul’un trafik sorununu halletmek için 33 tane tünel yapmak üzere çalışmaya başladı [*]. Çoğunu da yaptı. Tüneller de üçüncü boğaz köprüsü projesi de İstanbullunun değil, otomobillerin hayatını kolaylaştırmayı hedefleyen projeler. Her gün yollara düşen ve bir yerden diğerine gitmeye çabalayan %76,48’lik çoğunluğu değil, özel otomobilleriyle yolculuk eden %23,52’yi düşünerek şehirleşiyoruz. İstanbul’la ilgili projelerimizi %76,48’lik çoğunluğa odaklayıp, otomobillerin ve trafiğin hayatımızdaki rolünü azaltmaya çalışmamızın zamanı çoktan geldi de geçiyor. İktisatçı bakış açısıyla, şöyle diyebiliriz: İBB’nin hedefinin toplu taşıma araçlarını kullanmayı, otomobille trafiğe çıkmaya göre daha cazip hale getirmek olması lazım. Ne var ki, şu anda bunun tam tersi yapılıyor. Köprü trafiğinden şikâyet edilmesi üzerine köprü geçişlerinin Başbakan’ın talimatıyla bedava yapılması bunun en güzel örneği. Bu düzenleme, köprü trafiğini azaltmaz, arttırır! Bunun yerine deniz yolunu kullanmak bedava yapılsaydı, köprü trafiği rahatlardı.[2]

Özetle, sorun, otomobillere odaklanmış şehircilik anlayışında. İstanbul, toplu taşıma araçlarını kullanmanın (zaman+para+yorgunluk cinsinden) maliyetinin azaltılmasına değil, özel araçla ulaşımın (zaman+para+yorgunluk cinsinden) maliyetinin azaltılmasına yönelik projelere odaklanmış durumda. Diyorlar ki, böylece İstanbul’da trafik rahatlayacak. Maalesef bu doğru değil, özel araçla ulaşımın maliyeti düştükçe daha fazla insan özel aracıyla trafiğe çıkacaktır. Yapılması gereken şey, toplu taşıma sistemini kullanmanın maliyetini azaltacak projelere odaklanmaktır. Daha sonra da özel araçla ulaşımın maliyetini yükseltmektir.[3] Her konuda olduğu gibi bu konuda da uzun dönemli projelere ihtiyaç vardır. Günü kurtarmanın işe yaramadığını yıllardır görüyoruz.

Toplu taşıma araçlarını özendirmek için basit bir öneri

Konunun uzmanı değilim bu sebeple size büyük bir çözüm önerisi sunacak değilim. Zaten İBB’deki uzmanlar bu konuları benden çok daha iyi biliyordur muhtemelen. Belki de toplu taşımı teşvik etmek yerine, özel otomobili olanların hayatını rahatlamaya çalışmalarının bir nedeni vardır. Belki, araba sahibi olma hevesini kırmak istemiyorlardır. Belki de her İstabullu’nun ve dahi Türkiye’de yaşayan herkesin bir araba alıp yollara dökülme hayaliyle yaşamasını istiyorlardır. Belki de toplu taşıma araçlarına mahkûm olan çoğunluktan oy almanın yolu bu hayali yaşatmaktır. Bilemiyorum. Zaten politikacıların ve bürokratların nasıl düşündüğünü anlamakta genellikle güçlük çekiyorum.

Olaya İstanbul’da A noktasından B noktasına gitmek isteyen bir Ankaralı olarak baktığımda, en azından benim toplu taşıma araçlarını daha çok kullanmamı sağlayacak bir öneri yapabilirim. Bu önerinin başkalarının da daha fazla toplu taşıma araçlarını kullanmasını sağlayacağından eminim. Çok basit bir öneri. İstanbul’un trafik sorununu çözmek için bu önerimin uygulamaya konmasının yeterli olmayacağını gayet iyi biliyorum. Ama iyi bir başlangıç olabilir. Biliyorsunuz, İstanbul’da bir yerden diğerine gitmek için kullanabileceğiniz pek çok toplu taşıma aracı alternatifi var. Ne var ki, bunları toplu olarak görebileceğiniz ve hangi toplu taşıma araçları kombinasyonunu kullanabileceğinizi öğrenebileceğiniz bir web sayfası yok. İşte önerim: Toplu taşıma araçlarını kullanmanın maliyetini düşürmek için İstanbulluların ve İstanbul’u bilmeyen yerli ve yabancı turistlerin kullanabileceği yeni bir “nasıl giderim” web uygulaması yapılmalıdır. Bu uygulama İstanbul’daki tüm toplu taşıma alternatiflerini (minibüsler dâhil) içermeli ve yolcunun isteğine göre kombinasyonlar yapmasına izin vermelidir. Bu uygulama, İstanbul’da A noktasından B noktasına gitmek isteyen kişiye en yakın durakları, bu yolculuk için kullanabileceği toplu taşıma araçlarını ve yolculuk alternatiflerini göstermeli ve İBB’nin elindeki gerçek zamanlı trafik yoğunluğu bilgisine göre tahmini yolculuk sürelerini vermelidir.[4] Ayrıca, uygulamayı kullanan kişinin İstanbul’u bildiği değil, bilmediği varsayılmalıdır. Ne de olsa, İstanbullular’ın çoğu da İstanbul’u bilmiyor. Bu uygulama hemen kullanıma sokulabilir. Faydası çok kısa sürede görülecektir. İnanın bu o kadar zor değil. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elinde tüm bilgiler var. Aslına bakarsanız, bunun bugüne kadar yapılmamış olması çok şaşırtıcı!

 


[1] Maalesef Ankara’da da durum bu!

[2] Bu, mesela, köprü gelirleri, deniz taşımacılığı yapan işletmelere aktarılarak yapılabilirdi.

[3] Burada dikkat edilmesi gereken nokta, mevcut toplu taşıma ile ilgili mevcut problemler çözülmeden, özel araçla ulaşımın maliyetinin arttırılmaması gerektiğidir. Zaten gelecek yerel seçimde oy alabilmek için böyle bir şeye kalkışılacağını sanmam ama yine de uyarayım.

[4] İstanbul’da toplu taşıma araçlarının dakik olması güç olduğundan, bu sistemde taşıtların ne zaman hangi durakta olacağı bilgisi olmasa da olur. Yeter ki nereye nasıl gideceğimizi kolaylıkla öğrenelim.

N. Emrah Aydınonat

TEPAV

http://www.tepav.org.tr/tr/kose-yazisi-tepav/s/3368#_edn2

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.