Doğa MücadelesiManşet

İliç’teki siyanür felaketini duyuran Sedat Cezayirlioğlu: Can güvenliğim yok!

0

Erzincan İliç’te siyanür sızıntısına yol açan Çöpler Altın Madeni’nin kapatılması için yapılan çağrılar devam ederken felaketi duyuran aktivist Sedat Cezayirlioğlu ise can güvenliğinin olmadığını söyledi.

Amerikalı ve Kanadalı Anagold Madencilik ile Çalık Holding‘in ortağı olduğu Erzincan’ın İliç ilçesinde faaliyet gösteren Çöpler Altın Madeni’nde 21 Haziran’da siyanürlü solüsyon boruları patlamış,  sızıntı sonucu 32 ton saf siyanürün Fırat Nehri’ne karıştığı iddia edilmişti.

Sızıntının sosyal medyaya yansıması sonrası Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı maden şirketine para cezası kesmiş, sonra da madenin faaliyetini geçici olarak durdurmuştu.

Anagold Madencilik, Erzincan İliç’teki siyanür sızıntısını doğruladı
Erzincan İliç’te siyanür sızıntısı olan madenin faaliyetleri durduruldu

Yaşananları kamuoyuna duyuran Cezayirlioğlu, daha sonra da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri hakkında “görevi kötüye kullanma, suç delillerini gizleme, değiştirme veya yok etme”; Anagold Madencilik A.Ş. Yönetim Kurulu üyeleri hakkında “çevrenin kirletilmesi, içme suyuna zehirli madde katma, temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak üzere yarar sağlama” iddialarıyla suç duyurusunda bulunmuştu.

Çevreci avukat İsmail Hakkı Atal da Bakanlığın siyanürün aktığı dereye ‘kuru dere’ diyerek suç delillerini gizlediğini ileri sürmüştü.

En az 150 ton siyanür Fırat Nehrine karıştı

K2 TV‘de Barış Tınay’ın hazırlayıp sunduğu Yeşil Oda programına konuk olan Cezayirlioğlu ve Atal, yaşananları tüm boyutlarıyla anlattı.

Fırat Nehri’ne en az 150 ton siyanür karıştığını iddia eden Sedat Cezayirlioğlu, kamu görevlilerinin de şirketin tesiri altında kaldığını söyledi:

“Burada 200 milyar dolarlık ranttan bahsediyoruz. Bu yabancılar ve yerli ortak bölgemizi ve insanlarımızı zehirlediği gibi, kamu kurumlarını da zehirlemiş… Olay olduğu gece, Jandarma’nın tutanağına göre 2 saat 15 dakika siyanür sızıntısı olmuş. 20 metreküp yani 32 ton siyanür, 50-55 metre sonra Sabırlı Köy deresine karışarak, 350 metre aşağıdaki Fırat Nehir ve barajına aktı. Valilik de Bakanlık da maden şirketini savunur gibi açıklamalar yapıyor.”

Çevreyi, Çevre Bakanlığı’ndan koruyoruz. Bu siyanür borusunun çapı 2-2,5 metre, bu borudan 2 saat 15 dakikada, ne kadar siyanür aktığı tespit edilebilir. Ben şunu iddia ediyorum; en aşağı 150-200 ton siyanür, Fırat nehir ve barajına karıştı.

Evinden çıkma diyorlar

Can güvenliğinin olmadığını açıklayan Cezayirlioğlu, “Ben yedi buçuk yıldır, burası dünyanın ikinci Çernobil’i diye bas bas bağırıyorum” dedi:

“İliç’te 3 bin 500 kişi şu an işsiz, bana kin bileniyorlar. Bu saatten sonra can güvenliğimden İliç Kaymakamlığı, Erzincan Valiliği, İçişleri Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti sorumludur. Şirket tarafından dolaylı olarak tehdit ediliyorum. Burada çaycı 9 bin 500 TL, ilkokul terk insanlar bile 23-24 bin TL maaş alıyor. Maden 24 saattir çalışmıyor. İliç’e gitme, Erzincan’daki evinden çıkma diyorlar. Buranın kesinlikle ve acil olarak kapatılması gerekiyor.”

Yaşananları “Felaketin ufağı geldi, uyardı” sözleriyle değerlendiren Cezayirlioğlu, “Daha büyük bir felaket yaşanmadan ülkenin iktidarı, muhalefeti, bilim insanları, hukukçuları burayı kapattırmak zorundalar” şeklinde konuştu.

Harran Ovası biter, Atatürk ve Keban Barajı zehirlenir

Cezayirlioğlu’nun avukatlığını gönüllü olarak üstlenen İsmail Hakkı Atal da bölgedeki deprem tehdidine dikkat çekti:

“Burada büyük bir deprem olur ve buranın siyanürü de Fırat Nehri’ne karışacak olursa, Türkiye biter… Harran Ovası biter; Keban Barajı, Atatürk Barajı zehirlenir.

Daha deprem olmadan siyanür borusu kendiliğinde patladı. Bir de burada büyük bir deprem olduğunu düşünün…”

Türkiye Cumhuriyeti devletini çökertebilecek ekolojik bir tehdidin üzerinde yaşıyoruz.

Hem altınımızı çalıyor, hem bizi kanser ediyorlar

Sağlık Bakanlığı’na İliç’teki kanser vakalarına ilişkin verileri paylaşması çağrısı da yapan Atal, “2016’dan beri kanser istatistiklerini yayınlamıyor. Herkes kanser oluyor şimdi orada, niye gizliyorlar? Bizi hem öldürüyorlar hem malımızı çalıyorlar; hem altınımızı götürüyorlar hem de bizi kanser edip ilacını satıyorlar. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti sömürgeci devletlerin istilası altındadır” dedi. 

Atal, tarım topraklarını ve su kaynaklarını korumanın artık bir milli güvenlik meselesi olduğunu söyledi:

“Şu anda insanlar sokakta ekmek dilenir hale geldi. Çiftçiyi, köylüyü bitirdiler. Türk halkı madencinin, termikçinin, nükleercinin kapısında bekçi, uşak olmaya mecbur hale getirildi. Sonra da Sedat Cezayirlioğlu tehdit ediliyor, ‘sen bizim ekmeğimizle nasıl oynarsın’ diye… Bu insanlar 15 yıl önce tulum peyniri yapıyordu, buğday üretiyordu, geçimini sağlıyordu. Bu acilen düzeltilmeli, bu şekilde bu toplumun, bu ülkenin gidecek bir santimi kalmadı. Ekoloji mücadelesi artık bir yaşam hakkı mücadelesidir. Tarım topraklarımız ve su kaynaklarını korumak bir milli güvenlik meselesidir.

Bunu Cumhurbaşkanı da ifade ediyor ama bunlar hep sözde kalıyor, artık uygulama istiyoruz.”

 

You may also like

Comments

Comments are closed.