Bu yazı artigercek.com/ dan alınmıştır
Sevdiğim bir sözdür, Tolstoy, “Herkes dünyayı nasıl değiştireceğini düşünüyor ama kendini değiştirmeyi düşünmüyor” derken, sanayi devrimi ve sonrasında yaşanan gelişmelerin dünya üzerindeki tahribatın faturasını yine en ağır şekilde insanın ödeyeceğini düşünmüş müydü acaba? Gezegen üzerinde sanayileşmek, kalkınmak, daha çok üretmek ve dolayısıyla daha çok tüketmek adına insanlığın gerçekleştirdiği çevresel felaketler, bizi giderek hiç deneyimlemediğimiz bir kaosa doğru sürüklüyor.
Her geçen gün aşırı hava olaylarına bağlı olarak gelişen kasırgaların, su taşkınlarının, toprak kaymalarının, mevsim normallerinin üzerinde yaşanan yağışların yarattığı felaketleri artık iklim değişikliği ile ilintisiz şekilde değerlendirmek mümkün değil. Burada en büyük ve birincil dereceden sorumluluk elbette iklim değişikliğine sebep olan emisyonların faili fosil yakıt üreticileri ve bu şirketlerin bitmek bilmeyen üretim hırsları…
Geçen hafta Climatic Change isimli bilim dergisinde yayımlanan ve daha önce benzerine rastlanmamış bir çalışma, fosil yakıt üreticilerinin üretimlerinden kaynaklanan emisyonlarla, iklim değişikliği arasındaki bağlantıyı ve dünyanın en büyük şirketlerinin iklim değişikliğinin ne kadarından sorumlu olduklarını ortaya koydu.
“Tracing Who’s Responsible for Temperature Increase and Sea Level Rise” (Sıcaklık Artışı ve Deniz Seviyesindeki Yükselmenin Ardındaki Sorumlular) adı verilen bu çalışmada, BP, Shell, Total Chevron, Conoco Phillips, ExxonMobil ve Peabody’nin de aralarında bulunduğu 50 özel şirket ile Coal India, Gazprom, Kuwait Petroleum, Pemex, Petroleos de Venezuela, National Iranian Oil Company ve Saudi Aramco’nun da aralarında bulunduğu; sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası kamuya ait olan 31 şirketin küresel sıcaklık artışlarının ve deniz seviyesindeki yükselmenin ne kadarından sorumlu olduğu tespit edildi.
Çalışmanın temel bulguları şöyle:
- Dünyadaki en büyük 90 fosil yakıt şirketi, 1880’den bu yana gözlemlenen sera gazı artışlarının yüzde 57’sinden sorumlu. Bu şirketler, küresel ortalama sıcaklık artışlarının neredeyse yüzde 50’si, küresel deniz seviyelerindeki yükselmenin ise hemen hemen yüzde 30’u bu şirketler yüzünden gerçekleşti.
- Aralarında, BP, Shell, Total, ConocoPhilipps, Exxonmobil ve Peabody’nin olduğu tamamı özel iştirakçilere ait olan 50 şirket, 1880 ve 2010 yılları arasındaki küresel ortalama ısı artışındaki payı yaklaşık yüzde 16. Küresel deniz seviyelerindeki yükselmedeki payları ise neredeyse yüzde 11.
- Sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası kamuya ait olan aralarında Coal India, Gazprom, Kuwait Petroleum, Pemex, Petroleos de Venezuela, National Iranian Oil Company ve Suudi Aramco gibi şirketlerin bulunduğu 31 şirket küresel sıcaklık artışının yüzde 15’inden, deniz seviyesindeki artışların ise yüzde 7’sinden sorumlu.
- Fosil yakıt şirketlerinin ürünlerinin küresel ısınmaya yol açtığının bilincinde oldukları 1980 ve 2010 yılları arasında, aynı şirketlerin sebep olduğu emisyonların 1880’den bu yana görülen küresel ısı artışındaki payı yaklaşık yüzde 10 ve deniz seviyelerinin yükselmesindeki payı neredeyse yüzde 4.
Çalışmada, bahsi geçen şirketlerin, iklim değişikliğinden haberdar olduktan sonra da faaliyetlerine hız kesmeden devam ettikleri tespiti önemli.
İlgili şirketler tarafından 1980 yılından beri karbon emisyonlarının iklim değişikliğine neden olduğu biliniyor. Bu yüzden araştırmada, veriler 1980 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılarak değerlendirmeye alınmış. Araştırma, “1980’e gelindiğinde, özel iştirakçilere ait olan fosil yakıt şirketleri üretimlerinin yol açtığı tehdidin farkındaydı ve riskleri azaltmak için önlem alabilir ve bilgiyi hissedarları ve kamuoyuyla paylaşabilirdi” tespiti yapıyor.
Örneğin, ExxonMobil kendi ürünlerinin sebep olduğu riskler üzerine kendi bilim insanlarının yaptığı araştırmaların sonuçlarına göre hareket etmiş olsaydı, bugün iklim değişikliğiyle daha kolay başa çıkılıyor olabilirdi…
Oxford Üniversitesi’nde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Henry Shue, araştırmayla ilgili şunları söylemiş: “Sanayi Devrim’inin başlangıcında, karbon emisyonlarının biriktikçe iklim dengesini bozduğu çok az kişi tarafından anlaşılmıştı, ve dolayısıyla satın almak isteyenlere fosil yakıt satmanın suçlanabilecek bir yanı yoktu. Ancak özel mülkiyetli birkaç şirketin uzun süredir ürünlerinin yol açtığı zararı biliyor oldukları ve buna rağmen fosil yakıtların küresel enerji üretiminin merkezinde yer almasına devam etmesi için bu zararlar hakkında kuşku tohumları ektikleri bulgusu bu şartları tamamıyla değiştirdi. Şirketler bilerek en temel ahlak kuralı olan “zarar vermeme” kuralını ihlal etti ve artık neden oldukları zararları tazminat ödeyerek ve uyum maliyetinin kendilerine düşen payını ödeyerek telafi etmeleri gerekiyor.”
Oxford Üniversitesi’nde Jeosistem Profesörü ve çalışmanın yazarlarından Myles Allen da, “10-20 yıl öncesine kadar, hiçbir şirket kendilerinden kaynaklanan emisyonların sonuçlarından sorumlu tutulamıyordu çünkü etkileri hakkında yeterli bilgiye sahip değildik. Bu çalışma, fosil yakıt şirketlerinin ürünlerinden kaynaklanan emisyonlarla okyanus asitlenmesinde, sıcak hava dalgalarının sebep olduğu ölümler, kontrol edilemeyen yangınlar ve diğer aşırı hava olaylarındaki artışlar arasında bağlantılar kurulması için bir çerçeve sağlıyor. Umuyoruz ki, bu çalışmanın sonuçları büyük karbon üreticilerinin bu problemdeki payları hakkında sorumlu tutulmalarına dair yapılan politik ve sivil toplum tartışmalarına bilgi sağlar” açıklamasında bulunmuş.
Kısa süre önce Harvey Kasırgası, arkasında gelen Irma Kasırgası’nın ve aynı anda Hindistan, Bangladeş ve Nepal’deki sellerin yol açtığı ve bundan sonra da muhtemel yol açacağı zararlar göz önüne alırsak, bu çalışma daha da büyük önem kazanıyor.
İklim değişikliğin sorumlusu kim ve buna bağlı masrafları kim ödemeli sorusunun yanıtı iklim etkileri ağırlaştıkça ve pahalılaştıkça daha büyük aciliyet kazanıyor. Örneğin, sadece New York kentinin iklim değişikliğine uyum maliyeti 19 milyar doları aşacak. Küresel düzeyde uyum maliyet projeksiyonları da aynı derecede aşırı yüksek maliyetler ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) gelişmekte olan ülkelerin uyum maliyetlerinin 2030’a kadar yılda 140 milyar ile 300 milyar dolar 2050’ye kadar yılda 280 milyar ile 500 milyar dolar arasında olacağını tahmin ediyor.
Union of Concerned Scientists İklim Bilimi Direktörü ve Başyazar Brenda Ekwurzel ve arkadaşlarının çalışmasının jürilere ve hakimlere yol gösterebileceği belirtiliyor.
Zira, California’da iki yerel yönetim bölgesi ve Imperial Beach şehrinin temmuzda 37 adet petrol, gaz ve kömür şirketine deniz seviyelerinin yükselmesinden kaynaklanan zararları ödemeleri için açtığı dava gibi davalarda zarar hesabını nasıl ele alabilecekleri hakkında kılavuz olabilir.
Küresel fosil yakıt endüstrisinin dünyayı daha fazla olumsuz yönde değiştirmeden önce artık kendine bakma, kendini değiştirme zamanı çoktan geldi de geçiyor.
Bu yazı artigercek.com/ dan alınmıştır
Pelin Cangiz