İklim değişikliğinin etkisiyle aşırı hava olaylarının sıklığının ve şiddetinin giderek artması öngörülüyor. Bu etkileri şimdiden dünyanın birçok yerinde gözlemliyoruz. Peki iklim değişikliği bu olayları nasıl tetikliyor?
Küresel ısınmanın etkisiyle 40 derecenin üzerinde sıcaklıklara sahip olan sıcak dalgaları giderek artıyor. World Weather Attribution (WWA), aylardır kaydedilen rekor sıcaklıkların arkasında kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yakılmasıyla ilişkili olan iklim değişikliğinin bulunduğunu söylüyor.
Sıcak havanın aşağı itilerek oluşturduğu yüksek basıncın etkisiyle sıcaklığın daha geniş alanlarda etkili olmasına yol açan ısı kubbeleri, sıcak dalgalarının yaşanmasına ve yağmur bulutlarının oluşumunun engellenmesine yol açıyor.
Kuzey Kutbu’ndaki aşırı ısınmanın jet akımı rüzgarlarını yavaşlatarak ısı kubbelerinin görülme olasılığını yükseltmesi bekleniyor.
Eğer küresel emisyonlar azaltılmazsa küresel ısınmanın 2040’lara doğru iki dereceye ulaşması bekleniyor. Bu da aşırı sıcak günlerin daha sık yaşanması anlamına geliyor.
Son 12 aydır dünya genelinde mevsim normallerinin üzerinde sıcaklıklar kaydediliyor. Orta Amerika, Hindistan ve Pakistan gibi birçok bölgesinde sıcak dalgaları can kayıplarına yol açtı.
Türkiye’de ise 2021-2040 yıllarında ortalama sıcaklığın 1,5 derece artması ve sıcak dalgalarının sıklığının 10 yılda birden yılda bire çıkması bekleniyor.
İklim değişikliğinin etkisiyle Afrika’da ve Amazon’da eşi benzeri görülmemiş kuraklıklar yaşanıyor.
İklim değişikliği kuraklığı çeşitli şekillerde tetikleyebiliyor. Buharlaşma ve terleme artışları topraktaki nemin azalmasına yol açıyor. Sıcak dalgaları da toprağı kurutarak kuraklıkların şiddetini arttırıyor.
Küresel ısınmanın olmadığı bir senaryoda yağış rejimini okyanusların sıcaklığı belirliyor. Okyanus suyu sıcaklıklarının artmasıyla buharlaşma artıyor ve yağmur bulutları oluşuyor.
Ancak El Niño‘nun etkisiyle okyanus ve atmosfer arasındaki etkileşimi bozuluyor, Pasifik ve Hint Okyanusu gibi yerlerde yağmur azalıyor ve bu durum kuraklığa yol açabiliyor. Bu nedenle El Niño dönemlerinde Afrika, Güney Amerika ve Avustralya’da kuraklık riski artıyor.
Artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve nem oranlarındaki düşüş ile iklim değişikliği, orman yangınlarına elverişli hava koşullarına yol açıyor.
Aşırı sıcaklıkların toprağın nemini çekmesi özellikle rüzgarların kuvvetli olduğu dönemlerde yangınların büyümesine ve daha geniş bir alana yayılmasına neden oluyor. Ağaçların daha kolay tutuşmasını sağlayan bu koşullar, yangın söndürme çabalarını da zorlaştırıyor.
Şubat ayında Şili‘de 120’den fazla insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan yangınlarda El Niño’nun etkisiyle Güneybatı Amerika‘yı kavuran sıcaklıkların etkili olduğu belirtildi.
Benzer şekilde Avustralya‘da da El Niño, son yıllarda birçok felaket dolu yangına yol açtı. Yalnızca 2019-2020 yıllarında 3 milyar canlı, orman yangınlarında hayatını kaybetti.
BM Çevre Programı (UNEP), değişen arazi kullanımı ve iklim değişikliğinin birleşik etkileri, orman yangınlarının sıklığını ve yoğunluğunu artıracağına dair uyarıyor. UNEP’in tahminlerine göre orman yangınlarının sayısı 2100 yılına kadar yüzde 50 artacak.
Havadaki her bir derecelik sıcaklık artışı, atmosferin su tutma kapasitesini yaklaşık yüzde 7 oranında artırıyor. Yani hava ısındıkça bulutlarda tutulan nem miktarı artıyor ve yağışlar daha yoğun gerçekleşiyor. Ani sağanaklar da sel riskini tetikliyor.
Diğer yandan sıcaklıkların artışı, daha fazla suyun buharlaşmasına yol açıyor ve aşırı sıcaklık artışları su döngüsündeki dengeyi bozuyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) verileri, insan faaliyetlerine bağlı küresel iklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde şiddetli yağışların çok daha sık ve yoğun yaşandığını gösteriyor.
Şiddetli yağışların sebep olduğu sellerin etkisiyle geçen ay Brezilya’da 169 kişinin hayatını kaybetti. Kenya ve Tanzanya’da ise 400’den fazla can alan ve binlerce insanı da yerinden eden şiddetli yağışlar yaşandı.
İklim bilimcilere göre bu tür felaketler giderek daha sık ve şiddetli yaşanacak.
Ancak tüm bu etkilere karşı iklim kriziyle mücadelede çaresiz değiliz. İklim krizi etkilerini besleyen fosil yakıt endüstrisi ve her geçen artan emisyonları, ormansızlaşmayı ve kirliliği desteklemek yerine azaltarak krize karşı mücadele etmek mümkün. Bu eylemlerin etkili olması için ise hükümetlerin, yasa yapıcıların, finansörlerin, özellikle avantajlı konumda bulunan zengin yüzde 1’lik kesimin emisyonları yayan şirket, kurum ve kuruluşlara karşı düzenlemeler ve eylemler gerçekleştirmesi gerekiyor.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…