Tam uyumak üzereydim, telefonuma hatırlatma uyarısı düştü. Yarın (21 Mart 2017) Açık Radyo’da 100. İklim İçin programını yapacağım.
Açıkçası yarınki programı hazırlamak için yeterince vaktim olmamıştı. Elimde iki tane “umutlu” iklim haberi vardı. Ofisten çıkmadan önce iletişim koordinatörümüze “Yarın İklim İçin’de umutlu haberleri konuşacağız” dedim. “Umutlu?” diye sordu o da. Evet, ne kadar umutlu olabilirse…
Şu an, yarın 100. programımı yapacağımın farkında olmadan umutlu manşetini attığım için o kadar mutluyum ki… Telefonuma İklim İçin’in 100. programı olduğunu hatırlatan uyarı düştüğünde içimi bir sıcaklık kapladı. 100 program geriye gittim.
Sene 2016 Nisan’dı. İklim İçin kampanyasında çalışmaya henüz başlamıştım o zamanlar. Yok yok, daha geriye gidelim. 2015 sonlarıydı, New York’ta Halkların İklim Yürüyüşü yapılmıştı. Dünyanın en büyük iklim eylemi olarak tarihe geçmişti. O dönem İstanbul’da da Küresel Eylem Grubu ile bir yürüyüş yapmıştık. O zaman daha gençtim ve Genç Yeşillerle aşağıdaki pankartı hazırlamıştık:
Sonra KEG çağrısı ile New York’a giden Gökşen Şahin ve Ömer Madra’nın yürüyüş izlenimlerini anlattıkları toplantıya gittim. Ömer Madra yürüyüşteki herkesi anlatıyordu: din insanları, yerliler, kadınlar, bilim insanları, çocuklar… Biz de yapamaz mıyız diye konuştuk. Türkiye’de biz de iklim için herkesi bir araya getiremez miyiz?
Hayatımda hiç böyle bir şey yapmamıştım. Üniversite yıllarında zavallı bir iki boykot örgütlemesi hariç, hiç eylem planlamamıştım. İtiraf etmek gerekirse yapamayız gibi geldi. Kampanyanın ismini koyamayız, logoyu bulamayız, manifesto hazırlayamayız, imzacıları toplayamayız, basın açıklaması yapamayız, her hafta toplanamayız, ufak eylemler örgütleyemeyiz hele hele iklim forumunu asla yapamayız.
Yaptık ya.
Ben tüm 2016 boyunca her hafta Salı akşamları İklim İçin kampanyasını örgütlemek için toplantı yaptım. Sadece ben değil, onlarca kişi toplandık her hafta. Her Salı 19.00’dan (yoksa 18.00 miydi?) 21.00’e, bazen 22.00’ye kadar saatlerce konuştuk. Binlerce kelimelik toplantı notu tutulmuştur. Yahu İklim İçin… diye başlayan pek çok demografi belirledik (İklim İçin doktorlar, avukatlar, kadınlar, gençler, mimarlar, siyasiler, bilim insanları, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, LGBTİ…) ve her bir demografi için 100 imza aldık. Beraber yaptık. İklim İçin’in logosuna, manifestosuna, websitesine, sosyal medya hesaplarına bakıyorum ve onlarca kişinin, onlarca gönüllünün yüzlerce saatlik emeğini görüyorum.
Bazen 20 kişi Açık Radyo’ya sığamadan yaptığımız toplantılar, bazen Yeşil Düşünce Derneği’nin eski, köhne ofisinde yaptığımız buluşmalar, bazen üç kişi olduğumuz için ektiğimiz toplantıları düşünüyorum… Mesela ellerimizle boyadığımız şu bezler…
Ya da ellerimizle yaptığımız şu afişler…
İklim Forumu’nun üzerinden bir buçuk sene geçmiş. Hep derler ya, sanki dün gibi. Bu bir buçuk sene içinde ben profesyonel sivil toplumcu oldum. Bu bir buçuk sene içinde hiç olmasa on beş tane seminer, çalıştay, konferans düzenlemişimdir. Anlayacağınız işin gediklisi oldum. Ama sadece alıştığım ya da profesyonelleştiğim için değil, hiçbir etkinlik için İklim İçin heyecanlandığım kadar heyecanlanmadım.
Bir senelik tüm emeklerin sonunda, İklim Forumu’nun kapanışında İklim İçin gönüllüleri sahneye çıkıp şarkı söylediklerinde göz yaşlarımı tutamadım. Hayatımda çok az zamanlarda böylesine başarmış hissettim. Hayatımda çok az zamanlarda böylesine dayanışma içinde hissettim.
Gözlerimi kapatıp o günlere geri gittiğimde hala hissediyorum aynı hisleri, aynı umudu. Böylesine gönül vererek yaptığın işler tamamına erdiğinde insanın ayakları yerden kesiliyor. İklim İçin’i bu kadar güzel yapan o gönüllülüktü. Sanıyorum ki hiç kimse inanmadı aslında güzel şeyler çıkacağına. Hiç kimse böylesini beklemiyordu. Ama çalışmaya devam ettik, inanmasak da çalıştık, çok yorulsak da, çok bıksak da çalıştık beraber. Birbirimizin gözündeki o umutsuzluktan bile destek aldık. Bazen birimiz düştüğünde diğeri onu kaldırdı. Ne kadar sıkılsak da bazen bir kişinin umudu için çalışmaya devam ettik. Çok güzeldi, çok çok güzeldi.
Şimdi geriye dönüp baktığımda herkesin verdiği bir damla emeğin bile ne kadar değerli olduğunu görüyorum. Kendi adıma o bir damla emeğin bile bana yaşattığı duygular için hakkını ödeyemem.
Gönülle çalıştığın zaman, küçücük bir şeyi bile tamamladığın zaman, eğer bir canlıya azıcık bile dokunduysa yaptıkların o zaman yaşadığın başarmışlık hissini hiçbir şeye değişmem. Elini azıcık taşın altına koyduysan, gönülden yaptıysan, karşılığında hiçbir şey beklemeden, içinden geldiği için, önem verdiğin için, değer verdiğin için…
Umursadığın şeyler için harekete geçtiysen bir kere bile olsa hayatında, akşamları uykuya dalarken yüzüne bir gülümseme yayılır.
Bu yüzden İklim İçin hala umut var. Hepimiz için hala umut var, inanıyorum.