İklim değişikliği kader değil – Pelin Cengiz

Geçen hafta Birleşmiş Milletler IPCC’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change- Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) iklim bilimi üzerine çalışan biliminsanlarının son altı yıllık çalışmalarını ortaya koyduğu 5. Değerlendirme Raporu’nun bir bölümü yayımlandı. Bilimsel bir envanter niteliğindeki raporda, iklim değişikliğine dair yer alan çarpıcı rakamlara pazar günkü yazıda yer vermiştim. Şimdi, bu raporu nasıl “okumak” gerektiğinden ve hükümetlerin acil eylem planları oluşturmasının zorunluluğundan bahsetmek istiyorum.

Raporun önemi, IPCC’nin bilimsel verilere dayanarak, devletlerüstü politik bir kanaate önderlik etmesinden kaynaklanıyor. Raporun önümüze koyduğu en büyük gerçek, artık tartışma götürmez bir biçimde, küresel ısınmanın insana ait faaliyetlerden kaynaklandığı. Ve dolayısıyla iklim değişikliğinin dünyanın yaşamsal döngüsünün bir sonucu olarak ortaya çıktığı inkârcılığının sonu.

Rapordaki bulgular net: Sıcak hava dalgalarının hem sayısı hem şiddeti artacak. Buzulların erimesi devam edecek, bu da denizlerin seviyesini yükseltecek, okyanuslardaki asitlenme artacak. Ormanların azalmasıyla araziler giderek verimsizleşecek. Binlerce canlı hayatını kaybedecek. İklime bağlı olarak yaşanan afetlerin şiddeti artacak, iklim değişikliğine sebep olan insan faaliyetlerinden en az sorumlu olanlar, bu felaketlerden en fazla etkilenecek kesim olacak. Hızı giderek artan bir tempoda kıyamete yaklaşıyoruz.

Başta hükümetler olmak üzere sorumlu tüm taraflar iklim değişikliğiyle ilgili yükümlülüklerini ötelerken, yaklaşan kıyametin giderek kontrolden çıkma noktasına yaklaştığını, beraberinde insan türü de dâhil canlılar için ciddi yaşamsal sorunlarla birlikte gıda, barınma sorunları getirdiğini de bilmeliyiz. Seragazlarını bu şekilde salmaya devam ettikçe, bu gezegende yaşamanın giderek zorlaşacağının bilincinde olmalıyız.

Geçen yıl Katar’da gerçekleştirilen BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 18. Taraflar Konferansı’nda (COP18) görüşmeler uzlaşmanın sağlanması için bir gün uzatılmıştı. Uzlaşma arayışı, yeni bir anlaşma için değil, 2012’nin sonunda süresi dolan ve uluslararası iklim değişikliği rejimini düzenleyen mevcut tek resmî mekanizma olan Kyoto Protokolü’nün geçerliliğinin 2020′ye kadar uzatılması içindi!

19. Taraflar Konferansı bu yıl Polonya’da. Uzmanlara göre, iklim değişikliğinin kısmen de olsa kontrol altına alınabilmesi için sıcaklık artışının iki derece ile sınırlandırılması gerekli. Uluslararası iklim müzakerelerinde iki derece şartı temel alınıyor ancak, IPCC raporunun bulguları 2100 yılına kadar sıcaklığın 4,8 derece artacağını gösteriyor.

Gezegenin daha fazla ısınmasının önüne geçebilmek için çok az vaktimiz var. Pazartesi günü “Türkiye’nin ustası, yeşilin hastası” Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan demokratikleşme paketinde ekolojiye en ufak bir atıfın yapılmadığı, doğa tahribatının doruğa ulaştığı Türkiye gibi dünyadaki en duyarsız ülkeler, bu ısınmadan en fazla etkilenecek ülkeler. İklim değişikliği kader değil, seragazı emisyonlarının en büyük sebebi olan fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarından vazgeçerek, yenilenebilir enerjileri tercih etmek, kaynakları doğru kullanmak, tüketimi azaltmak tek yol. Artık sorumlulukları ötelemeden, kaderciliği bir yana bırakarak, hükümetlerin uzlaşma sağlaması yönünde baskı yapma zamanı.

Pelin Cengiz – Taraf

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR