Muğla’nın Milas ilçesindeki İkizköy’e bağlı Akbelen Ormanı’nda Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji‘ye ait kömür madeninin genişletilmesi için gerçekleştirilen ağaç kesimine karşı çıkan köylüler ve aktivistler, Akbelen için adalet istedi.
Ormandaki ağaç kesiminin hızla durdurulması talebinde bulunan ve açılan davaların bir an önce adil bir şekilde sonuçlanmasını talep eden doğa savunucuları Muğla Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Akbelen Ormanı’na ilişkin davaları yürüten avukatlardan İsmail Hakkı Atal, dün (26 Temmuz) ağaç kesiminin durdurulması istemiyle açılan davaya ilişkin bilgi verdi:
“Dedik ki haklarında soruşturma yürütülen bir bilirkişi heyetinin raporuna dayanılarak şu anda Akbelen Ormanı’nda anayasal suç işleniyor. Bu yanlıştan bir an önce dönülsün ve burada hem adalet hem de toplumsal düzen, kamu düzeni tekrar tesis edilsin. Şu anda kamu düzeninin tesis edilmesi için Muğla 1’inci İdare Mahkemesi‘nin tekrar yürütmenin durdurulması kararı vermesini talep ediyoruz. Bu bizim anayasal hakkımızdır. Burada bizim yıllardır orada sürdürdüğümüz direniş meşru, anayasal ve hukukidir. Olayın hukuksal boyutu budur” açıklamasında bulundu.
İkizköy Çevre Komitesi Başkanı Nejla Işık, yaptığı açıklamada İkizköylülerin ormanlarından ve topraklarından vazgeçmeyeceğini, ağaçların her bir dalı için mücadele etmeye devam edeceğini bildirdi.
Necla Işık, şunları söyledi:
“Dört gündür Akbelen Ormanları’nı savunan köylülere darp var, şiddet var, baskı var; oradaki yaşam savunucularına, oraya gelen insanlara engellemeler var, evet. Ama dört gündür orada çok büyük bir irade var. Çok büyük bir birliktelik var. Bugün buraya toplanıp geldiniz. Akbelen için adalet için bize destek için. Çok sağ olun. Bu örgütlü kötülüğe dur demek için, hemen şimdi adalet istemek için. Mahvolduk, dört gündür sanki dört yüz gün görmüş gibiyiz hepimiz. Ciğerlerimiz yanıyor. Kolumuz, kanadımız kırık. Her kesilen bir ağaç değil, her kesilen bir dal için bizim etlerimiz parça parça oldu orada.
‘Hemen şimdi adalet’ diyoruz. Dört senedir mücadele var İkizköy’de topraklar için, hava için, zeytin için. 70-80 senesini o toprağa adamış insanları görmüyorlar. 93 yaşında insanların gözlerine biber gazları sıktılar. 88 yaşındaki ağaçlara sarılan ninemizi ağaçlardan uzaklaştırdılar. Yangın mevsimi; [ormana giriş] bize yasak, ağacı koruyana yasak; kesene yasak yok. Girene ceza kesiyorlar. Umurumuzda değil.
Gözaltına aldılar onlarca arkadaşımızı. Milas’a giriş yasağı koydular. Avukatlarımıza soruşturma açtılar iki senelik süreç içerisinde. Tüm baskılara rağmen, şirketin baskılarına rağmen kendi askerimiz dediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız dediğimiz ülkemizde işgalci. durumundayız dört gündür. Ama her şeye rağmen kanımızı son damlasına kadar ormanımızı da toprağımızı da koruyacağız, korumaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu böyle biline İkizköylüler olarak. Her zaman en önde duracağız ve siz yaşam savunucularımız da zaten iki senedir her zaman yanımızdasınız. Adalet istiyoruz; bugün hemen, şimdi!
Karar vericiler, Akbelen Ormanı’ndaki katliamı durduracak haberin bizi hemen uçursunlar. Akbelen dört gündür kesiliyor bitti diye düşünenler yanlış düşünür. Daha çok ağacımız var orada korunacak. Daha madene teslim etmeyecek toprağımız var. Yanan yerleri niye koruyoruz? Yanan yerler tekrar kendini geliştiriyor. Ama maden girerse geri dönüşü, tahribatı… Çok kötü şeyler olacak. Söylememe gerek yok, siz zaten biliyorsunuz. Benim sesim buraya. Madene verecek toprağımız yok artık.
Ormanı ve tarım alanlarını yok etmeye değmez. İnanın. 2005 yılında verilen bir karar var. Kapatma kararını artık ne zaman uygulayacaklar? İnsanlar yok olduktan, tüm canlılar yok olduktan sonra mı? Bu kararları hemen uygulasınlar.”
İkizköylü Melahat Çulha da “Adalet istiyoruz biz” diyerek yargıya seslendi:
“Çamlarımız sökülmesin istiyoruz. Dört-beş güne bitiyor çamlarımız. Kurtarın çamlarımızı, durdurun şu kesimi ne olursunuz!”
İkizköylü Esra Işık, Akbelen Ormanı’nı savunan insanların uzun süredir verdiği mücadeleye vurgu yaparak “Topraklarını, havalarını, sularını, ormanlarını korumak için dört senedir varlarını yoklarını bıraktılar, her şeylerini buna adadılar. Buna rağmen bu karşımızdaki şirketin yoğun baskısı bugüne kadar devam etti. Dört gündür had safhaya ulaştı” diye konuştu.
Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu insanlar darp edildi. Biber gazı yedi. Cop yedi. Buna rağmen hâlâ daha 80-90 yaşındaki teyzeler, dedeler de dahil olmak üzere orada nöbet tutuyor. Ama nasıl tutuyorlar? O ağaçların devrilişini duyarak, kesim seslerini duyarak, ağlayarak devam ediyorlar. Büyük bir psikolojik baskı var. Büyük bir fiziksel baskı var. Buna rağmen bu yürekli insanlar bu mücadeleyi bırakmıyor, bırakmayacaklar da. Buradan adaletin tecelli etmesi için sesleniyoruz.
Ama şunu bilin, bilsinler. Bu mücadele sonuna kadar devam edecek. Ne olursa olsun istedikleri şekilde bizi baskılamaya çalışsınlar, sesimizi kısmaya çalışsınlar şimdi olduğu gibi; kısılmayacak, kısmayacağız! Sonuna kadar hakkımızı aramaya Akbelen’i savunmaya devam edeceğiz. Bizim adalet istemekten başka derdimiz yok. Bizim ormanın korunmasından başka derdimiz yok. Köyümüzde kalmaktan başka derdimiz yok. Köylüye bulaşmayın! Köylüyü rahat bırakın! Akbelen’i rahat bırakın!
Maalesef karşımızdaki şirket kendi gücünü çok farklı şekillerde de kullanıyor. Örneğin köylerdeki muhtarları bir şekilde ele geçirmiş durumda. Önümüzde yerel seçimler var. Bu muhtarları değiştirmek bizim elimizde. Muhtarları kullanarak, sanki köylünün sesiymiş gibi kamuoyuna yansıtmaya çalışıyor. Termik santralin gerekli olduğuna dair, işçileri kullanarak, muhtarları kullanarak bizim üzerimizde bir baskı kullanmaya çalışıyor. Onlara sesleniyoruz: Muhtarları seçen bu köylülerdir. O muhtarlar da değişir, onu da göreceğiz. O muhtarlar bizi temsil etmiyorlar. Bunu da en kısa sürede görecekler. Burada bakmanız gereken kişiler, bu muhtarlar değil, o muhtarları seçen bu halktır, burada olan köylülerdir. Biz Akbelen Ormanı’nı sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.”
Bir İkizköylü, çocukluğunun geçtiği yerdeki su kaynaklarına yakın yerde bir değirmen olduğunu, çocukluğunda bu değirmende un öğüttüğünü, ancak kömür madeninin işlemesinin ardından su kaynaklarının tükendiğini anlatarak şunları ekledi:
“Elektrik geldi. Elektrik hep bir şeylere ihtiyaç duydu, yani bir şeyleri tahrip etmeye başladı. O değirmenler kapandı. Ondan sonra kuyularımız vardı, kapandı. En sonunda o suları da kuruttular. Şimdi Akbelen, yıllardır belki bu yerler de talan ediliyor ve geri dönüşü yok. Doğa kendini tamamlıyor, ağaçlar da bir sene ölüyor, tohumu da bitmeyecek, ekolojik düzen de olmayacak orada.
Burada kömür ağacını, bu çamların kesilmesini istemiyoruz. Sebep; yer altı su kaynakları oradan geçiyor. Bodrum, Güllük, Karacahisar, Ova, Ağaçlıhöyük bölgelerini o sular besliyor. Vaktiyle, şimdi bu ormanların kesilmesinin kesinlikle yasaklanması lazım. Su bir kişiye değil, herkese lazım, her canlıya lazım.”
Bir başka köylü de İkizköy’ün yok olmaktan kurtarılması için tüm Türkiye‘ye beraberlik çağrısı yaptı:
“Köyde yaşamak için uğraşıyoruz. Bizim yaşam alanlarımız yok olmasın; ekmek-sularımızı, havalarımızı ellerimizden yok etmesinler. Herkesi, köylüleri şehirlere göç etmeye mecbur yaptılar. Şu termik santrallerin bacalarından, zeytinlerimizi, ovalarımızı yakmaktan, yok etmekten vazgeçsin. Termik santrallere de esleniyorum, başka yetkililere de sesleniyorum. Acil, Türkiye’yi yanımıza çağırıyorum. Lütfen herkes bizimle beraber olsun!”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…