Doğa Mücadelesiİkizdere DirenişiManşetYerel

İkizdere Vadisi Nöbet Çadırı’ndan: Taş ocağını yaptırmayacağız

0
Haber: Gençağa Karafazlı / Hüseyin Altun
*
Rize‘nin İkizdere ilçesinde bulunan Gürdere ve Cevizlik köyleri arasındaki İşkencedere Vadisi’nde planlanan taş ocağına karşı köylülerin nöbeti sürüyor.

Bölgede, Cengiz Holding tarafından İyidere‘de yapılması planlanan lojistik liman inşaatın için ihtiyaç duyulan taş ocağı için Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle geçen hafta acele kamulaştırma kararı alınmış, karar Resmî Gazete’de yayımlanmıştı.

Karar sonrası İkizdere Dernekler Federasyonu (İDEF) 1 Nisan’da çevre halkını vadide toplanmaya çağırdı. İkizdereli yurttaşlar da vadinin hemen girişinde çadır kurarak nöbet tutmaya başladı. Nöbet çadırı kuran İkizderelililer, hemşehrileri Recep Tayyip Erdoğan’ın vadi için acil kamulaştırma kararı almasını gerektirecek savaş halinin yaşanmadığını belirterek, yaşam alanlarının yok edilmesine karşı direneceklerini söyledi.

Kurulan çadırda nöbet tutan yurttaşları ziyaret ederek destek veren bazı STK temsilcilerinin yanı sıra İnsan Hakları Derneği Rize temsilciliği de eylemci yurttaşları nöbet tuttukları çadırda ziyaret ederek destek verdi.

‘Hem turizm vadisi ilan ediyorlar hem katlediyorlar’

Çadır nöbetine destek veren İDEF 2’nci Başkanı İsmet Ekşioğlu, İkizdere’nin tüm vadilerinin vahşice katledildiğini belirterek şunları söylüyor:

“Bölgede Ovit Tüneli nedeniyle binlerce ağaç yok edildi. Aynı zamanda 1996’da bölge turizm vadisi ilan edildi. Hem turizm hem taş ocağı ile İkizdere cennet vadisini yok etmeye çalışıyorlar.

İsmet Ekşioğlu.

Turizm, taş ocağı, HES’ler aynı anda yapılırsa, ne olur? Buraya en azından bir havza planı yapılması gerekiyordu, ancak sanki gümrükten mal kaçırır gibi acil kamulaştırmalar yapılıyor.

Yöredeki 28 köy katliama karşı. İnsanları öyle korkutmuşlar ki habercilerden  kaçıyorlar, ‘Çoluk çocuğuma bir şey olur mu?’, ‘Beni içeri alırlar mı?’ diye…Yol dediler, tünel dediler, şimdi de Ovit Dağı’nda maden araştırmaya başladılar. Bu vadiyi katletmeyin yazıktır günahtır.”

‘Burası bizim de hayvanlarımızın da evi’

İşkencedere vadisinin girişinde ikamet eden Pervin Baş ise vadi yok olursa hayatlarının da yok olacağını anlatıyor:  “Biz böyle bir şeyin olmasını istemiyoruz, benim ineklerim var. Yemleri, otları oradan…

Ben dağlardan bayırlardan ineklerime getirip yediriyorum. Yaz kış biz burada  yaşam sürdürüyoruz. Benim için iyi değil, istemiyoruz, çocuklarımın ailemin yaşam alanı burası.”

Pervin Baş.

‘Burada gerçek cennetin ortasındayız’ 

İstanbul’dan İkizdere’ye eylem çadırına destek vermeye geldiğini söyleyen emekli öğretmen Kemal Baş da ‘Bu cennet vadiye taş ocağı ısrarı neden?’ sorusunu soruyor:

“Emekliyim, İstanbul’dan buraya geldim. Evimiz burası, biz bu topraklarda doğduk. Her yer taş ocağı oldu. Bizim içme suyumuz da buradan geliyor. Dereler yok olacak, hayvanlar yok olacak, yaşam yok olacak Buralar gerçekten cennet, cennetin ortasındayız bu ısrarcılık neden?

Doğayı katletmeleri kadar kötü bir kıyım olamaz . Direnebildiğimiz kadar direneceğiz. Devlet kararlarına tabii ki hepimiz saygılıyız ama,  şu doğanın katledilmemesi için başka bir çözümler olabilir mi onları araştırmaları gerekiyor. Biz vadimize sahip çıkmaya kararlıyız, bu cennetin yok olmasını istemiyoruz.”

Ovid Tüneli inşaatı.

’26 HES projesi İkizdere Vadisi’nde’ 

Direniş çadırı kuran yurttaşlara destek veren İHD üyesi, aktivist Selda Karafazlı ise, HES projelerine dikkat çekerek örgütlenme çağrısı yapıyor:

“2005 yılından itibaren HES çalışması başlamıştı Karadeniz Bölgesi’nde. Bunların 26’sı İkizdere’de.

Bu kadar kısa zamanda bu katliamı anlamıyoruz. ‘Biz aslında inandığımız Allah’ın yarattığı doğaya karşı çıkıyoruz. Aslında biz Müslümanlar olarak büyük bir günah işliyoruz’ diyorlar, bunun başka açıklaması yok. 

Selda Karafazlı.

Eğer cennet varsa işte cennet denecek yerlerden biri Karadeniz’dir. Televizyonlarda İsviçre dağlarını gördüğümüzde ne kadar güzel diyoruz ve oraya gitme hayalleri kuruyoruz, neden? Alın size İsviçre’nin dağları, İsviçre’nin inekleri, kadınları. Neden ev yoğurdu alıyoruz, neden reklamlarda probiyotik ile ilaç reklamları izliyoruz ve gidip eczanelerden bunları alıyoruz? Gidin gerçekten doğada otlamış ineğin yoğurdunu yiyin alın size probiyotik, doktor olmaya gerek yok.”

‘Direnmezsek kızıl ağaçları sonraki hikayelerimize eklenemeyecek’  

Yöre halkıyla birlikte hayvan hakları dernekleri, insan hakları dernekleri, kadın kolları hatta Greenpeace Türkiye dahil herkesin birlikte mücadele etmesi ve örgütlenmesi gerektiğini kaydeden Karafazlı, “Herkesi bu eylemlere, davet ediyorum. Biz gerçekten örgütlü hareket etmesek yakında çocuklarımızın yüzeceği deniz kalmayacak. Karadeniz’in kızıl ağaçları artık bir sonraki hikâyelere eklenmeyecek” diyor. 

‘Vadi burada yaşayanlarındır’

Eşi ile birlikte İran ve İstanbul da yaşam sürdüren Sibel Baş vadiye evlendikten sonra geldiğini, vadinin yok olmaması için desteğe geldiğini ifade ediyor:

“Ben bu vadiye gelin olarak geldim İstanbul’dan doğa katliamına dur demek için geldim. Vadimize dokunulmasını istemiyoruz. Burası burada yaşayan halka ait ve bu şekilde güzel, çocuklarımıza kalmasını istiyoruz. Çocuklarımız da buraya yarın çocuklarını getirebilsinler istiyorum. Burada taş ocağı yapılırsa hiçbir şey kalmayacak. Doğa katliamı olacak bitkiler yok olacak, hayvanlar yok olacak. Yapılmaması için elimizden geleni yapacağız.”

Hasan Doğan.

Hasan Doğan adlı yurttaş ise bölge milletvekillerinin kendilerini kandırdığını anlatıyor:

“Madem burası turizme açılmış, o zaman turizm olarak alanında geleceğe yatırım yapalım. Hani seneler öncesinde İkizdere’ye organik çay fabrikası kurulacaktı? Seçim zamanı geldiğinde afişler açılıyor, seçim bitince iş bitiyor.

Rize milletvekillerine sesleniyorum:  Turizm lazım, buraya gelecek turistler lazım, turizme açılmış yerde taş ocağının ne işi var?”

‘Hırsız gibi geliyorlar’

“Acele kamulaştırma kararı sonrası hırsız gibi vadiye gelip saldırıyorlar” diyen Dursun Baş, “Biz bu vadimize taş ocağı yaptırmayacağız bütün amacımız bu. Kendi yaşam alanlarımızdan da kimseye ödün vermeyeceğiz, kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz ” diyor.

Vadiye zaten iki taş ocağı kurulduğunu söyleyen Doğan şunları anlatıyor:  “Oraları katlettiler,  mahkeme taş ocağını iptal etti, mahkeme haklı buldu. Bu kez Ulaştırma Bakanlığı ruhsat alarak, aldığı ruhsatı Cengiz İnşaat‘a verdi. Acele kamulaştırma sonrası orman memurları ağaç kesim tespiti için geldiler. Hırsız gibi geliyorlar. Kimseye silah çekecek halimiz yok mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.” 

‘Çiçili’nin Memoli’nin sesi olmak için geldim’

Çocukluğu bu vadilerde geçiş insanı Güngör Baş da Çiçili ve Memoli’nin (yörede bilinen zararsız böcekler) yaşamı için mücadeleye geldiğini anlatıyor:

Ben burada doğdum, çocukluğum burada geçti. Burada taş ocağı yapılırsa yaşam yok olacak. İnsanımızın geçim kaynağı olan arıcılık, çay bitecek. İlk sokacağı dozerle içme suyumuz gidecek toprağında ekeceğimiz hiçbir şey kalmayacak.”

Vadinin UNESCO tarafından kabul edilmiş, korunması gereken 200 vadiden biri olduğuna dikkat çeken Baş, Sit alanı ilan edilmesine karşın vadinin harap edildiğine işaret ediyor: “Gurbetten burayı savunmak için geldim. Bu derenin sesi olmak için, bu ağaçların sesi olmak için, çiçilimin, memolimin sesi olmak için geldim. ” 

Çadır nöbetine başından beri katılan esnaf  Şaban Bekiroğlu ise şöyle konuşuyor: “Ben İkizdere de esnafım, kahveciyim. Burada eylemdekiler köylülerim akrabam ve dayılarım.

Vadide en açılmayacak yere taş ocağı açmak istiyorlar. Aslında alternatif taş ocakları var aşağıda iki tane. Onları kullansalar bizim için daha iyi olacak. Burada çayımız var, yukarıda arıcılık yapan komşularımız var. Buranın balı da çok meşhur. Güzelim vadimiz yok olmasın taş ocağına kurban edilmesin bende komşularıma desteğe geldim.”

Günay Karafazlı.

Vadinin tamamen kıyıma uğradığını ifade eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Rize temsilcisi Günay Karafazlı, “Toprağına, suyuna, yaşam alanlarına, barınma haklarına sahip çıkması kadar daha insani bir şey olamaz. Bu vadide ki insanlar da bunu yapıyor. Doğup büyüdükleri ve yaşamlarını sürdürdükleri topraklarını savunuyorlar. 

Burada ki katliam aynı zamanda buradaki insanların en temel hakkı olan barınma ve yaşama hakkında saldırıdır. Burada yaşam mücadelesi veren yurttaşlarımızın yanındayız” diye konuşuyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.