İklim KriziManşet

ICLEI’dan Yunus Arıkan: Yenilenebilir enerjide geri döndürülemez bir eğilim var

0
İklim değişikliğine karşı güçlü duruşumuz

UNFCCC iklim zirvesi dönüşü, zirvenin benim için en umutlu gününü de paylaşayım dedim. Herkes ne kadar yol aldığımızı hesaplamaya çalışırken ve çok yoğunken, Sevgili Yunus Arıkan bana vakit ayırdı ve kendisi ile konuşma şansım oldu.

Yunus Arıkan, ICLEI – Local Governments for Sustainability (Uluslarası Sürdürülebilir Kentler Birliği)‘de, Küresel Politika ve Destek Yöneticisi. Kendisini ilk kez, iş dünyasını temsil eden kuruluşlarla ilgili “çıkar çatışması” oturumunda panelist olarak dinleme şansım oldu. Daha sonra da bilgi edinmek istediğim pek çok konuda, farklı STK’lardan insanlar, Yunus Arıkan’a ulaşmamı önerdi.

Ben de, kendisini bulmuşken yerel yönetimlerden çıkar çatışmasına merak ettiğim her şeyi sordum.

Yunus Arıkan, 1994 ODTÜ Çevre Mühendisliği mezunu, çevre alanında uluslararası süreçler ve politikalar kendisinin her zaman ilgisini çekmiş. 2002’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Türkiye Çevre Bakanlığı Destek Programı ile, 2002 Dünya Çevre Zirvesi‘ne katılmış ve bu da uluslararası çevre camiasına geçişinin başlangıcı olmuş.

Çevre Bakanlığı’nın 2002’deki projesi sırasında, Türkiye’nin iklim değişikliği sözleşmesine katılımının önünü açan altyapıyı oluşturmuşlar. Daha sonra Bölgesel Çevre Merkezi (REC Türkiye), ile Kyoto Protokolüne katılım süreci için çalışmış ve iklim sözleşmesinin 6. maddesi olan “kamu bilinçlendirilmesi ve katılımı” çerçevesinde Türkiye’de iklim değişikliğini hem bakanlıklara hem sivil topluma anlatma çalışmaları yapmışlar.

Kyoto Protokolü’nde Türkiye’nin lehine maddeleri bulan ve bu konuda çalışan Arıkan, Protokole katılımın sağlanmasının da önünü açmış.

2009 yılında ICLEI ile birlikte çalışmaya başlayan Arıkan, o zamandan beri çevre mücadelesini ICLEI ile birlikte veriyor.

Arıkan, belediyelerin, yerel yönetimlerin, bölgesel yönetimlerin nasıl etkin katılabileceğine dair iklim sözleşmesi sekreteryasında ulusal odak noktası. 2009’dan beri yerel yönetimlerin Birleşmiş Milletler’deki temsilciliğini sürdürüyor.

İklim değişikliğine karşı güçlü duruşumuz

ICLEI, iklim değişikliği ile mücadele sürecinin daha hızlı ilerlemesine katkı sağlamak için. hem yerelde kendi üyelerinin iklim değişikliği ve çözümleri konusunda daha donanımlı olmasını sağlıyor, hem de uluslararası alandaki bu süreçlerin birbiri ile daha entegre ve uyumlu çalışmasını sağlıyor.

Yunus Arıkan: Bu sürece Kopenhag’la başladık, o sırada süreç (yerel yönetimlerin katılımı) kesintiye uğradı ama geri adım atmadık belediyeler olarak. Daha sonrada sürekli ivmelenen bir süreçle Paris’deki sözleşmenin kabul edilmesine büyük katkılar sağladık.

Şimdi de diyoruz ki bu herkesin sorunu, herke adına katkı sağlamamız lazım. Bunu uygulamada hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ulusal bildirimler çokta gerçeği yansıtmıyor. Pek çok ülke yerel yönetimlerin kendilerinin aldıkları yükümlülükleri dikkate almadan bildirimlerini hazırlıyor. Uygulamada da yerel yönetimlerin yapabileceklerini, sunabilecekleri çözümleri dikkate almıyorlar. Dolayısıyla bu yeni gözden geçirme sürecinde eğer ülkelerin, belediyelerin kentleşme alanında yaptığı çalışmaları da ulusal planlara dahil etmesini sağlayabilirsek hem uygulamayı kolaylaştırabiliriz hem de küresel anlamda hedeflerin artması için de bunun bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Şu anda yaptığımız çalışma bu.

Elif Cansu İlhan: İyi ki bu organizasyona geçmişsiniz… Peki çalışma sisteminiz nasıl?

Arıkan: Biz uluslararası kar amacı gütmeyen bir derneğiz, belediyeler, yerel yönetimler veya ülkenin konumuna göre bölgesel yönetimler de olabiliyor, bizimle çalışmak istediklerini beyan ediyorlar, biz de özellikle hibe fonlarından aldığımız kaynaklarla bu üyelerin bize yönelik olarak kapasite geliştirmesi, planlama, envanter hazırlanması ve bu çalışmaların diğer belediyelerle paylaşılması ve son olarakta bunun uluslararası süreçlere anlatılması gibi üç ayaklı bir çalışma yürütüyoruz.

Dünya çapında bin beş yüze yakın üyemiz var, bu alanda en geniş örgütlenme ağına sahip ve en eski kurum. 1992 yılındaki Dünya Zirvesi (Earth Summit)‘ne yönelik olarak hazırlanan bir kurum. Oradan gelen bir bilinç var, küresel sorunlara yerelden gelen katkılar sağlayabiliriz. Think Global Act Local (Küresel Düşün Yerel Hareket Et) düşüncesini öne atanlardan en önce gelen kurumuz. Bunu iklim alanında da uyguluyorlar.

Uzun süre, özellikle Amerika ve Avustralya Kyoto’ya katılmadıkları dönemlerde, Amerika’daki belediyelerin veya Avrupa’da yine aynı şekilde hükümetlerden bağımsız olarak yapabilecekleri çok şey olduğunu ortaya koyuyorlar. Çünkü belediyelerin bütçeleri var, çeşitli yaptırım güçleri var, vatandaşların yapabileceklerine dair belediye meclislerinden alabilecekleri kanunlar var, bütün bunları bir araya getirerek, onlar adım atmasa da biz iklim değişikliğinin var olduğunu ve buna katkı sağlayabileceğimizi biliyoruz ve etkilerine de uyum göstermek zorunda olduğumuzu biliyoruz şeklinde uzun soluklu bir çalışma yapılmış.

ICLEI, sivil toplum kuruluşu olarak nasıl katkı sağlıyor?

ICLEI’nin üyeleri yerel yönetimler, dolayısıyla hepsi ülkelerinde kamu personeli, çoğu seçilerek geliyor, bir kısmı meşru olarak atanıyor. Kamu kaynaklarını kullanıyorlar ve kamu yararına çalışmak zorundalar. Dolayısıyla ICLEI bir STK olmasına rağmen, savunuculuğunu yaptıkları kesim aslında kamunun bir parçası. ICLEI son yıllarda daha yoğun bir şekilde müzakerelere katılan ülke heyetlerine zamanında doğru bilgi ileterek karar alma süreçlerine destek sağlıyor. Bu sayede de kentsel gelişmeler müzakerelerde resmi olarak görüşülmüş oluyor. Yerel yönetimlerin sürece katılımının uzun süre bir tabu olduğunu söyleyen Arıkan, uzun süredir bir güven ortamının sağlandığını ve bu tabunun yıkıldığını söylüyor.

Arıkan’a son olarak panelisti olduğu çıkar çatışması oturumunu soruyorum. Oturumda kendisi, Paris Anlaşması Çalışmaları’nda iki kızıyla geçirdiğinden daha fazla vakit geçirdiğini, bu anlaşmanın artık çocukları gibi olduğunu söylemişti ve anlaşma’yı korumak zorunda olduğumuzu vurgulamıştı.

Aslında kendisinin konuşmalarından sonra ben başlangıçtan daha umutluydum ama yine de umut var mı?

Arıkan’a göre evet sorun ciddi, iklim değişikliğinin etkileri gözle görülebilir durumda ama umut etmekten başka seçeneğimiz yok. Dünya’da inanılmaz hızlı bir dönüşüm var, tüm dünyada yenilenebilir enerji teknolojileri inanılmaz bir hızla yayılıyor ve geri döndürülemez bir eğilim var.

Eski dünya, fosil uygarlığının kalıntıları her şeye rağmen direniyor ve onlarda bu dönüşümü durdurmak için çabalıyor ama çok ciddi bir devinim var. Bunun önünü açmak lazım, karşı tarafın çabalarının büyüklüğünden ziyade bizim çabamızın ne kadar hızlı büyüdüğünü koyabilmek lazım önümüze. Geçmişe de baktığınızda bu kırılma noktaları, teknolojik dönüşümler, sanayi devrimi veya otomotiv, çeşitli enerji sektörlerinin yaygınlaşmaları çok uzun süre değil 10 – 15 yılda dönüşüm oluyor. Yenilenebilir enerji teknolojileri çok daha hızlı ilerliyor. Eşik bir dönemden bahsediyoruz, önümüzdeki beş yıl çok kritik. Beş yıl önce daha umutluyduk ama çok hızlı bir dönüşüm de var. Karşı taraf da boş durmuyor tabi ki ama biz kendimizden sorumluyuz.”

Cansu: Siz BINGO oturumunda panelisttiniz, o konuda umut var mı sizce? Kick out of (Kirleticileri dışarı atın) diye kampanya var.

Arıkan: Çok yanlıştı o. Şöyle bir gerçeklik var, divest hareketinde (Fosilden arındırma hareketi) biz de yer alıyoruz, biz de destekliyoruz. Belediyelerin, emeklilik fonlarının petrol kaynaklarından yatırımlarını çekmelerini, yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştürmelerini destekliyoruz. Dolayısıyla fosil yakıt sektörünün önümüzdeki yıllarda bir gelecek bulmaması konularında çabalarımız var ama buradan hareketle, bu sektördekilerin hiç birisinin burada söz söyleme hakkı olmamalı derseniz bu salonlarda konuşacak kimse bulamazsınız.

Bir örnek vereyim, bizim şu anda Avrupa Komisyonu’nun “Yeşil Kent” olarak ilan ettiği, Almanya’nın Ruhr Vadisi’ndeki Essen Belediyesi, en büyük kömür vadisinde. Essen belediyesinin kaynaklarının çoğu hala kömürden geliyor. Essen Belediyesi ciddi bir dönüşüm yapmaya çalışıyor, Essen Belediyesi kömür elde edilen bir bölgenin belediyesi diye, fosil yakıttan faydalanıyor diye dışarı atacak halimiz yok. Fosil sektörü müzakerelerden çıksın konusunu savunan arkadaşların en büyük eksikleri ne yazık ki tam olarak ne istediklerini ortaya koyamamaları.

Belki de hatırlarsın, oturumda özel sektörden birisi “Şimdi kömür fabrikalarındaki işçilerin sendikalarını buraya almayacak mısınız?” dedi. Sendikaların buradaki sözlerini duymak istemiyor muyuz? İşlerinin yok olmasını istemiyorlar, bu haklı bir talep. Buna çözüm bulmak zorundayız. Onları dışlayarak değil onlarla birlikte bunu yapacağız.

Tamamen hükümet tarafından finanse edilen kömür firmaları var, o hükümetleri de mi atacağız? Sağlık sektörü ve sigara konusuyla arada bariz bir fark var. Fosil yakıtlar hayatın her alanındalar. Sigara sektörünün olmadığı bir sağlık sektörünü düşünebilirsin ama fosil yakıtlarla ilişkilendirilmeyen şu anda bir kişi, kurum, birim yok. Bizin onlara önerimiz net olarak neyi talep ettiklerini söylemeleriydi, bunu yapmadılar. Verilerini yazılı sunmak yerine tartışmayı domine ederek gündem oluşturmayı seçtiler.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok desteklenmesi, daha çok teşvik verilmesini hep savunuyoruz ama fosil yakıtlardan tamamen bağımsız hiç bir kurum yok, biz o uygarlıktan çıkmaya çalışıyoruz, herkese de kapımızın açık olması lazım.”

Cansu: Bu alanda çalışmaları mümkün mü bu şirketlerin? Fosil yakıt şirketinin kendisi burada mesela, bu konuda çalışmak istemesi mümkün mü?

Arıkan: Tabi ki mümkün, burada müzakerelerde kapalı kapılar arkasında herkes bilgilerini sunabiliyor. Önemli olan o bilgiler nasıl kabul ediliyor. Elbette ki herhangi bir şekilde bir şantaj, baskı, rüşvet ile karar etkileniyorsa buna herkesin karşı çıkması lazım. Ama bunu sadece fosil yakıt sektörü değil otomotiv sektörü de yapıyor, başka sektörler de yapıyor. Burada yanlış olan kimin yaptığı değil yapılan yanlışın ne olduğu. CAN’ın bu konuda henüz resmi bir pozisyonu yok. Farkındalar aslında söylenenlerin hayata geçirilebilir olmadığının. Burası bir siyaset sahnesi, siyaset de hayata geçirilebilen uygulamaların çarpıştığı bir alan.”

Seferihisar Belediyesi’ne selam

Konuşmamızın sonunda benim umudum artarken Yunus Arıkan da birlikte çalıştıkları belediyelerden Seferihisar Belediyesi’ne selamlarını iletiyor.

Mücadele her zaman devam etmek zorunda diyerek bir kez daha iklim meselesine ve bütün dertlerimize karşı direnme enerjimi yükseltiyor.

Ben bu röportajdan sonra umutluyum, önümüzdeki yıllarda daha da umut veren konuşmalar yapmayı umarak ayrılıyoruz.

 

Röportaj: Elif Cansu İlhan

(Yeşil Gazete)

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.