Hafta SonuManşet

Herkes için Mimarlık: Taksim için sana soran oldu mu?

0

Herkes İçin Mimarlık ekibiyle 22 Eylül’de “Yeni Taksim Projesi” ve “Mimarlık nasıl herkes için olabilir yahu?”yu tartışmak için bir araya geldik.

Röportörümüzün (benim) sıra röportajı çözmeye geldiğinde tembelliğimin tutması ve sonrasında kişisel nedenlerle bir süreliğine yazmaya ara vermem nedeniyle röportajı tam altı ay gecikmeyle yayınlıyoruz. Sevgili Herkes İçin Mimarlık’tan ve Yeşil Gazete okurlarından içtenlikle özür dilerim.

Ancak işin en ilginç tarafı Taksim Meydanı’nda hiçbir şey yapılmadığı için röportajın güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemesi. Tam da yerel seçimler öncesi bu kadar hiçbir şey yapılmamış olması ilginç değil mi? Bir de bu gözle okursanız belki gecikmeyi hoş görebilirsiniz.

Eski-yeni İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hayırlı olsun. Bu dönem bir şeylerin değişmesi ümidiyle…

Herkes İçin Mimarlık ekibinden Elif Tan, Emre Gündoğdu ve Samim Magriso ile Taksim meydanındayız. önce şu alt geçit neymiş ne değilmiş bir görelim diye merdivenlerden aşağıya iniyoruz. Belki de bu alt geçit yapılmadan önce HiM’in hazırladığı şu afişi görmüşsünüzdür:

Taksim’de neler oluyor? HiM

Daracık yürüyen merdivenlerden aşağı inerken Emre yürüyen merdivenlerin ne kadar dar olduğundan bahsediyor. “Ne tek kişilik ne iki kişilik, kullanışlı değil”

Otobüs duraklarının da olduğu aşağıya inanıyoruz, otobüs duraklarının meydana yakın geniş kısmında duruyoruz, rahat rahat. Yolun karşısındaki durakta ise daracık kaldırımda insanlar tek sıra duruyorlar.  Sabah ve akşam saatlerinde o kaldırıma insanların nasıl sığacağını, nasıl durakta bekleyebileceklerini soruyoruz birbirimize. Araç gürültüleri arasında birbirimizi anlamaya çalışırken Samim bu yeni yapının insan psikolojisi üzerindeki etkisini anlatıyor:

Samim: İstiklal Caddesi’nin ölçeği daha insan ölçeği, Gezi Parkı da, ağaçlar var mesela. Burası araç ölçeği, insan odaklı bir tasarım da değil. Kendini çok küçük, fare gibi hissediyorsun.

Trafik sıkışıklığı devam edecek – HiM

Emre: Daha güncel işlerde bu araç trafiğini hemzemin geçitlerle düzenliyorlar. Mesela tramvay yollarında Aksaray’da çok fazla hemzemin geçit yaptılar, iyi de oldu, üst geçit çilesinden kurtardılar. Aslında Elif şehirci o daha iyi anlatabilir ama şehircilik anlayışında mimariyle şehir planlamayı ortak çözmenin anlamı var. Taksimde de anlamlı olan da buraya otoban yapıp trafiği hızlandırmak değil tam tersine trafiği azaltarak şehir içine hiç sokmamak. Ama biz çok araba sever bir toplum olduğumuzdan da insanlara “Ne güzel işte Taksim’den basıp gidiyoruz” dedirtmek için bu yollar yapılıyor.

Bunun yerine alternatif ne yapılabilirdi?

Elif: Alternatifi aslında hepimiz Gezi’de gördük. Gezi Parkı olaylarında da iki hafta boyunca tüm yollar kapatıldı, meydana hiçbir araç giremedi ama hayatımızda hiçbir etkisi olmadı. Mete Caddesi’nden araçlar kalkmaya devam ediyorlardı.

Emre: Zaten otobüsler değil trafiği yaratan. İsterse iki yüz tane otobüs dursun, kalksın, trafik yaratmaz. Trafiği özel araçlar yaratır, gece trafiğini de taksiler yaratıyor.

Samim: Sorun trafiği çözmek olsa taksilerin meydana girişi yasaklanabilir, taksiler başka bir yerde toplanabilirdi. Şu haliyle zaten taksiler giremiyor meydana tam anlamıyla.

Ama yollar yayalaştırıldı, meydan genişletildi bu iyi değil mi?

Emre: Bu projenin en kandırma yönüydü bu “yayalaştırma”. İnsanlara “ah ne güzel, yayalara açıyoruz meydanı” dedirtmek içindi. Ama insan düşünülerek yapılan değil araç düşünülerek yapılan bir proje bu. Yayalar meydana nereden çıkacaklar, ya otobüs duraklarında inip yukarıya çıkacaklar, ya metrodan yukarıya çıkacaklar. Şu anda Gezi Parkı AVM olmuyor en azından, insanlar belki Gezi Parkı’na daha çok yönelir, parktan geçiş yaparlar meydana ama kafalardaki projede oraya Topçu Kışlası AVM yapmak vardı. Bu yollar da alışverişini yapmaya gelecek araçlar için yapılmıştı. Hatırlarsınız “Elini kolunu sallayan da giremeyecek” diyorlardı Topçu Kışlası/AVM için.

Samim: Bu alt geçitten muhtemelen Kışla’ya geçiş vardı böylelikle aileler arabalarıyla gelecekler, Taksim’e geldim diye Kışla’ya girecekler, alışverişlerini yapıp çıkacaklardı.

Emre: Taksim’i yayalaştırmak deyince, Taksim zaten yaya doldu bir yer. Bu tarz bir proje olmasa da yayalar Taksim’e geliyorlardı ve gelmeye devam edecekler. Yayalaştırma projesi kapsamında Harbiye’de yaptıkları yol düzenlemesi yüzünden insanlar Harbiye’den yürüyemiyorlar. Kaldırımlar dar, yarım metre bile kaldırım düşünülmemiş ve araç trafiği çok yoğun.

Samim: Bu yayalaştırma projesinin ele alınış biçimi “Bir trafik sorunu var bu trafik sorununu nasıl çözeriz?” idi. Örneğin Talimhane’den buraya insan elbet geçebiliyordu ama ışık oluyordu bu yüzden trafik tıkanıyordu. Şimdi ışık yok, arabalar daha hızlı ilerliyor ama bunun için otobüse binecek insanları bu altgeçide hapsediyorlar.

Daha fazla gürültüye, havasızlığa dayanamayıp bir buçuk kişilik yürüyen merdivenlerden Meydan’a çıkıyoruz.

Emre: Bizde inşaat yapılınca “çalışıyorlar, yapıyorlar, hizmet var” algısı oluşuyor. Bu ilkel hizmet algısını beslemek için, sırf inşaat olsun diye, üstüne hiç düşünmeden ilk akla gelen yapılıyor ve her zaman ilk akla gelen bu kadar kötü oluyor, maalesef. Mesela Muhsin Ertuğrul’u yıktık ama yeniden yaptık dediler, o kadar üstüne düşünülmemiş o kadar kötü bir proje ki… Sırf yapmış olmak için yaptılar ama dökülen bir bina oldu.

Bir süre Taksim’den başka bir yere nasıl gideceğimizi tartışıyoruz. Otobüs durakları yok, otobüslerin rotaları belli değil veya duyurulmuş değil. Bir zamanların AKM’si şimdinin fahri karakolunun önünde olmayan bir otobüs durağı var mesela. Bazen otobüsler yolcu alıyor, bazen almıyor. Bu röportaj yapıldığında Eylül’de de böyleydi altı ay sonra da durum değişmedi.

Elif: Meydan açıldı mı açıldı. Süper açıldı da kimse ne olduğunu bilmiyor

Samim: Bu projenin planlı bir proje olmadığı her yönüyle bağırıyor çünkü şu an buranın ne olacağına dair hiçbir fikrimiz yok. (Gezi Parkı’na çıkan dik yokuşlardan çıkanları göstererek) Parka şöyle bir çıkış yolu var mesela, yol kenarı refüj tadında, havalandırma bacasının yeri plansız. Metronun çıkışından çıkan yayalar yoldan geçiyorlar diyorlardı, metronun çıkışını yolun karşısına niye koymadın en başında?

bianet_havalandırmabaca

Taksim meydanındaki havalandırma bacası – bianet.rog

Bu havalandırma da böyle kalacak herhâlde, çok da yapacak bir şey yok?

Samim: Etrafına çiçek falan dikerler (dikmediler)

Samim: (AKM’yi kast ederek) En kimlikli binalardan biri şu an ne olacağı belli değil. (Fahri polis karakolu oldu) Bir tarafındaki parkın düzenlemesi yok ortalıkta. Muhtemelen buradaki kaldırımlardan asfalta inmeyeceğiz, hemzemin bir geçit yaparlar (yapmadılar). Taksim meydana düzenleme yapmaları lazım, hiçbir düzenleme yapılmayacak diye bir kaide yok elbette. Gezi Parkı’nın düzenlenmesi, trafiğin akışının düzenlenmesi gerekiyor ama kapalı kapılar ardında, tam seçimler öncesinde, yaptım oldu şeklinde olmaması gerekiyor.

Samim: Taksim Meydanı’na şu an meydan demek meydanlara haksızlık.

Elif: Anlamsız bir boşluk

O zaman meydan nedir?

Elif: Meydan olması için meydanı tanımlayacak bazı kütlelerin olması gerekiyor, ağaç da olabilir bina da olabilir. Boşluktan meydan olamaz çünkü insan ölçeğini koruman gerekiyor. Taksim’e baktığımda birkaç küçük meydandan oluşan bir alan düşünüyorum çünkü şu haliyle insan ölçeğinde değil.

Samim: Genelde meydan örneklerinde anıtsal yapılar vardır, meydana bakan veya meydandan baktığın. Kışla o projede öngörülen o binaydı, ama niye Kışla? Meydandan zaten AKM binası var, referansını oradan alabilirdi.

Elif: Meydan olabilmesi için bir kapalılık, tanımlama hissinin yaratılması gerekiyor. Sadece beton döktükten sonra alın size meydan olmuyor. Biraz daha sosyolojik düşünmek lazım, mesela bomboş bir odaya çocuk girdiğinde boşluğa düşer, nasıl oynayacağını bilemez, ona oyuncak vermek lazım üretmesi için. Bu da benzer bir şey, “alın size meydan yaptık, şimdi meydanın tadını çıkarın” demekle meydan olunmuyor.

Çaycı: Meydan mı yaptılar ya ne meydanı? Orası meydan mı yani?

Samim: Meydanların kolay ulaşılabilir olması gerekiyor, buraya sadece metro düşünülmüş ve kısıtlı ulaşım var.  İnsanların toplanabileceği bir yer olması gerekiyor ama meydanda düz alan yok, çok rüzgar alıyor, kışın çok soğuk, yazın çok sıcak oluyor, oturulabilecek bir yer bile yok. Burası sadece bekleme alanı. Ne olacağını da bilmiyoruz, planlı yapılmış bir şey değil çünkü. Yorum bile yapmak zor şu haliyle. Bir de meydanların tanımlı olması gerekiyor, Taksim pek tanımlı değil.

Tanımlı olmak derken?

Emre: Referans olması gerekiyor yani

Referans AKM olabilir demiştik. Barok da olsun mu AKM?

Samim: AKM Türkiye’de az olan cumhuriyet sonrası mimarinin çok ender örneklerinden biri.

Emre: 60’ların modern mimari örneği.

Samim: Koruma kurulunca tescillendiğinden yenilenebilecekti AKM, yenilenme projesi de çizildi, bu haliyle korunması gerekiyor. Barok konusuna gelince, Barok o dönemde üretilen bir yaptı tipi. O dönemin şartları ve teknolojileriyle üretilen yapıları gelişmiş teknolojiler ile kopyalarsan bu abes kaçar.

Türkiye’de meydan var mı?

Elif: İstanbul’da meydan yok. Eminönü de Sultanahmet de literatürde tanımlandığı şekliyle meydan değil.

Emre: Küçükler var, Samatya’da var mesela.

Taksim meydanı projesini Herkes için Mimarlık’a versek? Para da yok? Ne yaparsınız?

Samim: Taksim meydanı Türkiye’nin en önemli kamusal alanı, sembolik değerleri var. Bu kadar önemli, bu kadar çok kullanıcısı olan bir alanın bir kişinin, bir gurubun, bir paydaşın fikirlerine bırakılması doğru değil.

Emre: Taksim projesi tartışılırken Londra’da Trafalgar örneği çok sık veriliyordu. Orada proje beş sene içerisinde tasarlanıyor, halka soruluyor, fikirler alınıp veriliyor, katılımcı bir süreç yaratılıyor. Kadir Topbaş’la 40 adet mimar görüşüp katılımcı bir süreç talep etmişler, Topbaş ise tüm mimarları dinledikten sonra projeyi mimarlara paylaştırmaya çalışmış. Oysa denilen o değil, denilen her şeyin beraber yapılması.

Madem öyle, Herkes için Mimarlık: Herkes mimarlık süreçlerine katılabilir mi?

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Taksim için sana soran oldu mu? -HiM

Emre: Katılabilir. Biz geçen sene Gezi Parkı şenliklerini düzenlerken “Sana soran oldu mu?” diye bir slogan bulduk, insanlara fikir üretmeleri için çağrı yaptık.

Elif: Kullanıcı bitmiş ürünü bile zamanla şekillendirebiliyor. Sen istediğin kadar yürüyüş yolu yap, başka bir yol daha kısa gelirse insanlar oradan patika oluşturur. Bu bile katılımdır.

Samim: Senin mimarlık üzerine bir fikir söylemek için bitmiş ürünü görmene gerek yok. Katılımcı tasarım, sosyal mimarlık böyle bir şey. Derneğin tanımını da tespit ettiği veya edilen sosyal sorunlara katılımcılık esasıyla yaratıcılık çözümler üretme ve fikirler yaratmak olarak yapıyoruz.

Herkes için Mimarlık’ı takip etmek için:

logo himhttp://herkesicinmimarlik.org/

Herkes için Mimarlık’a destek:

desteksayfasi-977x1024

http://herkesicinmimarlik.org/en/iletisim-2/destek/

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.