Dış Köşe

Heinrich Böll ve Tayyip Erdoğan – A. Kadir Konuk

0

“Sağır duymaz, uydurur“ demişler Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan.

Duymuyor, görmüyor, okumuyor, bilmiyor, uyduruyorsunuz!

“Alman siyasi vakıfları üzerinden Cumhuriyet Halk Partili (CHP), Barış ve Demokrasi Partili (BDP) belediyeler aracılığıyla PKK’ya kaynak aktarıldığı“nı iddia ettiniz Sayın Başbakan.

SİVİL KÜRT MUHALEFETİ SUÇLU GÖSTERME ÇABASININ BİR PARÇASI“

Heinrich Böll Vakfı ile ilgili, bir tanık olarak size bir şeyler söylemek istiyorum, ama önce sözü o vakfın Türkiye temsilcilerine bırakıyorum:

“Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan’ın iddialarının gerçeklerle herhangi bir ilgisi yoktur. Alman siyasi dernekleri ne altyapı projelerini destekler, ne de kredi verir. Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, Türkiye’de öncelikle sivil toplum örgütleri, insan hakları grupları, araştırma enstitüleri ve meslek odaları ile birlikte çalışmaktadır… Sayın Başbakan iddialarıyla, derneğimizin Türkiye’deki siyasi muhalefet ile temaslarını PKK’ya destek gibi gri bir alana çekmeyi hedefliyor. Bu, özellikle sivil Kürt muhalefet ile sürdürdüğümüz temaslar için geçerli.Geçen iki buçuk yıl içinde 3 binden fazla Kürt siyasetçi ve sivil toplum aktivisti gözaltına alınmış, bunların arasında birçok belediye başkanı, seçilmişler ve yerel siyasetçiler PKK’yı desteklemekle suçlanmıştır. Alman siyasi derneklerine yöneltilen iddiaları, sivil Kürt muhalefeti suçlu gösterme çabasının bir parçası olarak değerlendiriyoruz. Bu görüşümüz, Sur Belediye Başkanı Sayın Abdullah Demirbaş ile 2 Ekim tarihinde yürüttüğümüz görüşme hakkında bazı medya kuruluşlarında yer alan ve tarafsız olmayan haberler için de geçerlidir. Bu görüşmeyi PKK’ya destek verdiğimiz yönündeki gerçek dışı bir iddianın delili olarak sunmak tamamen yanlıştır….“

“ÜLKENİZDEKİ İNSANLARIN ONURLARIYLA ÇELİK ÇOMAK OYNAR GİBİ OYNARSINIZ“

İddia ettiniz, Almanlar bu işin ardını kolay bırakmaz, sözlerinizi ispatlamanızı isterler Sayın Başbakan. Şimdi yukarıdaki sözleri yanıtlamak, aksini kanıtlamak zorundasınız.

Siz ne o vakfı, ne de o vakfın adına kurulduğu Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış sayın Heinrich Böll’ü tanırsınız Tayyip Bey!

Almanya’ya defalarca geldiğiniz halde bu vakfın Düren-Langenbroich’deki edebiyat sanat merkezi olan evini ziyaret etmediniz, o vakfın yöneticileriyle iki kelime konuşmadınız ama çevrenizden gerici mollaları, din adamlarını hiç eksik etmediniz.

İddia ediyorum, siz Heinrich Böll’den bir tek kitap bile okumadınız. Hatta “Katherina Blum’un Çiğnenen Onuru“ kitabı hakkında bir tek söz bilmez, ülkenizdeki insanların onurlarıyla çelik çomak oynar gibi oynarsınız.

“ONLAR AÇTILAR KAPILARINI“

Ben Heinrich Böll’ün tüm kitaplarını okudum Sayın Başbakan.

Onun nasıl değerli, önünde saygıyla eğilinecek bir yazar olduğunu biliyorum.

Onun eşiyle, oğullarıyla da tanıştım Sayın Başbakan.

Onlar açtılar o evin kapılarını bana.

Ülkemden kaçmak zorunda kalıp, Almanya’ya sığındığım zaman Almanya PEN Klübü 2. Başkanı Sayın Angelika Mechtel bana Heinrich Böll Vakfı ve NRW Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle, Heinrich Böll’ün yaşadığı, kitaplarını yazdığı, odalarında uyuduğu, camlı kış bahçesinde şöminesinin önünde oturduğu, yaz günleri bahçesindeki havuzda serinlediği evinde 1990-1991 tarihleri arasında bir yıl kalma olanağını kazandırdı.

Sizin gazeteleriniz elbette bu olayı es geçtiler. Sadece sizinkiler değil, dönemin devrimci yayın organları ve Kürt yayın organları da konu hakkında bir tek söz yazmadılar.

Ama ben o vakfın yayınladığı resmi kitapta ilk konuk olarak resmimle, ismimle hala varım.

Dahası var Sayın Başbakan, ben o vakfın resmi ilk konuğuyum, o evde en uzun kalan yazar benim. O evde şimdi üçer, altışar ay kalıyor yazarlar, sanatçılar; üretiyorlar, yaratıyorlar.

“TUTUKLATTIRAMADIĞINIZ IÇIN LEKELEMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ“

Heinrich Böll Vakfı böyle önemli bir iş yapıyor. Sizin gibi yazarları, sanatçıları içeri tıktırmıyor, onların daha iyi kitaplar, daha iyi sanat eserleri üretebilmeleri için uğraş veriyor.

O evde bir yılda üç kitabı yazıp bitirdiğimi söylersem bu üretimin ne olduğunu sanıyorum azıcık anlayabilirsiniz.

“Bunlar KCK’li“ deyip tutuklattırıyorsunuz!

“Bunlar Kürtlere yardım ediyor“ deyip tutuklattırıyorsunuz.

Almanları tutuklattıramadığınız için çamur atıyor, onları lekelemeye çalışıyorsunuz.

“HEINRICH BÖLL’ÜN ELİNE SU BİLE DÖKEMEZSİNİZ“

Siz Heinrich Böll’ün eline su bile dökemezsiniz, ama onun isminin verildiği bir vakfı hiç çekinmeden karalıyorsunuz.

İddianızı ispatlamak zorundasınız, artık söz ağzınızdan çıktı, yalayıp yutamazsınız. Ben sizin kocaman bir yalancı, uydurmacı olduğunuzu yukarıdaki sözlerimle kanıtlıyorum. Ama şimdi siz kalkar, “Bakın gördünüz mü bir komüniste bile kapılarını açmışlar onlar“ diyebilirsiniz. Komünist olduğum için değil, sürgün bir yazar olduğum için açıldı o kapılar bana.

Alman faşistleri de “Bunlar komünist“ diyerek Heinrich Böll’ün evini yakmışlardı zaten. O evler onarıldı, koskoca bir vakıf yükseltildi orada şimdi. Ama siz vakıf denilince içinde yeşil sarıklı tabutların olduğu, küf kokulu mekanları anımsarsınız sadece.

Özür dilemelisiniz Sayın Başbakan. Hem de çok geç olmadan o vakfın yöneticilerinden açık biçimde özür dilemelisiniz.

Ama bunu yapacağınızı hiç sanmıyorum, feodal köylü-Osmanlı damarınız engel olur buna. Olayı sürece bırakıp unutturmayı tercih edersiniz kesinlikle. Belki benim hakkımda da dava açılmasını, hatta size tazminat ödememi isteyebilirsiniz.

Böyle bir dava beni sevindirir Sayın Başbakan, belki mahkeme aracılığıyla size o vakfı daha iyi anlatma olanağını bulurum.

Çözümsüzlük içinde çırpınanlar çevrelerine aydınlık değil, karanlık yayarlar Sayın Başbakan.

Siz sönmüş bir fenerden daha karanlıksınız.

Ama meraklanmayın, o ülkede ışıktan, aydınlıktan yana olan insanlar da var ve bunlar elbette o ülkeyi ışığa, aydınlığa mutlaka kavuşturacaklar.

A. Kadir Konuk – www.Demokrathaber.net

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.