ManşetSivil Toplum

Hayata Dönüş’ün yıldönümünde Boğaziçi’nde “Hapishaneler ve Toplum” forumu

0
Fotograf KaosGL.org'dan alınmıştır

Fotograf KaosGL.org'dan alınmıştır

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST)’nin Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlediği  ve 19 – 20 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen iki günlük “Hapishaneler ve Toplum” konulu forumlarında ilk gün “Hapishaneler ve Siyasi Partiler” ikinci gün ise“Hapishaneler ve Medya” konusu masaya yatırıldı.

Hapishaneler ve Medya” forumunun kolaylaştırıcılığını Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu yaptı, foruma konuşmacı olarak gazeteci Ahmet Şık, Ayşe Düzkan, Gökçer Tahincioğlu, İsmail Saymaz katıldı. Forumda, medyanın hapishane turlarıyla F tiplerini tanıttığı dönemlerden günümüze yaşanan süreç değerlendirildi. Baskı altındaki medyanın, medya çalışanlarının durumu, yapılmaya çalışıldığı üzere meşruiyet yaratmada nasıl rol aldığı konuşuldu.

Gazeteci Ayşe Düzkan,  hapishanelerde Avrupa sistemine geçişin ve solun belli kesimlerinin imhası amaçlanarak yapılan değişimleri ele aldı. 19 Aralık’ta ne olduğunu aslında insanların bilmemesini, yaşanan bu olayların bu geçişi sağlamak adına gerçekleştiğini ancak o dönemde bu durumun medyada dillendirilmediğini belirtti.

Gökçer Tahincioğlu, Alemdağ Kırımı olarak bilinen olayda yurtdışından getirilen gaz bombalarının denendiğini, bunun sonucunda da 3 mahkumun boğularak öldüğünü söyledi; Islah Projesi ‘nin bir ayağı olan F tipleri ile ilgili pilot uygulamaların Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde ve Burdur Cezaevi’nde gerçekleştiğini belirtti.

Hayata Dönüş operasyonlarının öncesinde bu ortamın hazırlandığını vurgulayan Tahincioğlu, cezaevi turlarıyla gazetecilerin götürüldüğü, F tipi cezaevlerinin gazeteciler tarafından nasıl “iyi” olarak anlatıldığını; hatta gazetecilerin içeri girersek ne iyi olur kitap bile yazarız şeklinde yazılar yayınladıklarını da sözlerine ekledi.

İsmail Saymaz, süreçle ilgili 20 cezaevi operasyonuna dikkat çekti. Operasyonların en şiddetli şekilde yaşandığı yerlerin Bayrampaşa, Çanakkale, Ümraniye Cezaevleri olduğunu söyledi; Ümraniye ve Bayrampaşayla ilgili davaların da sürdüğünü ekledi.

Tufan ve Atmaca adı verilen operasyonların ölüm oruçlarından önce planlandığının ortaya çıktığını belirten Saymaz, açılan davalarda ise hiçbir sorumlunun yargılanmadığını belirtti.

Ahmet Şık, medya baskısının tanığı olan gazeteci arkadaşlarının ve kendisinin yaşadığı olaylarda gerçeklerin yazılmadığını söyleyerek bu cezaevi turlarında olduğu gibi 1980’lerin Diyarbakır ve Mamak Cezaevleri için de seçilen gazetecilerin seçilmiş tutuklularla yaptıkları görüşmelerin kamuoyu nezdinde neredeyse “ne kadar güzel cezaevi” denilecek şekilde tanıtılıp meşrulaştırmada izledikleri yoldan bahsetti.

Hapishaneler ve Medya konulu forumda, medyada 19 Aralık’ın yıldönümü ile ilgili ancak dört beş gazetecinin yazdığı, bunun gibi bir baskı altında gazetecilik yapan kişinin bu noktada ne kadar bağımsız kalabileceği tartışıldı.

Ayşe Düzkan, fabrikada çalışan işçinin, fabrikanın ürettiği kirlilikten ne kadar sorumluysa gazetecinin de medyadaki kirlilikten o kadar sorumlu olacağını belirtti.

Yasemin İnceoğlu etik ve vicdan çerçevesinde gazetecinin konumlandığı noktayı, vicdan muhasebesi konusu olarak değil gazetecinin işinin merkez alındığı şekilde meslek etiğinin yönetilmesi şeklinde anlaşılacağını vurguladı.

Forumun ilk gününde konu “Hapishaneler ve Siyasi Partiler” idi. Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın kolaylaştırıcılığını yaptığı foruma, konuşmacı olarak Sebahat Tuncel, Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve Melda Onur katıldı.

CİSST Yönetim Kurulu Zafer Kıraç’ın açılış konuşmasıyla başlayan forumda, hapishanelerin üniversiteler, siyasi partiler, medya ve toplum ekseninde tartışılacağı belirtildi.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel konuşmasında, 19 Aralık 2000’de gerçekleşen Hayata Dönüş operasyonlarının yıldönümünde hayatını kaybedenleri andı, Maraş katliamının da 34. Yıldönümü olduğunu vurgulayan Tuncel, sorumlu olanların halen yargılanmadığının altını çizdi.

28 Aralık’ta üzerinden bir yıl geçen ama aydınlatılamayan Roboski katliamından da söz eden Tuncel, “Olayların arkasında aynı kişiler yoktur ancak aynı zihniyet vardır” dedi. Tuncel, hukuksuzluğun içine doğan Kürt halkının haklarını savunduğunu, hapishanelerdeki Kürtlerin bu nedenle seslerini duyurabildiklerinden bahsederken bunun haricinde genel olarak siyasi olmayan ve haklarını bilmeyen mahkumların yaşadıkları zor durumlara değindi.

Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde direnişçilerin direnişlerinin nasıl kırılmak istendiğini; bunun kanunda “iyileştirme ve eğitim programı” adı altında yer aldığını belirtti.

CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, yaptığı hapishane ziyaretlerinden, mahkumlardan aldığı taleplerden yola çıkarak yönetmeliğin yetersizliğinden, uygulamada karşılaşılan ama uygulayıcıların yönetmeliğe uymayan belirli insiyatif kullanımını gerektirdiği durumlarda yaşanan sıkıntılardan söz etti.

Prof.Dr. Turgut Tarhanlı, Türkiye’nin kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre hiç kimsenin işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamayacağını belirtti. Tarhanlı, eski  Anap milletvekili Kamuran İnan’ın “idarenin insanileşmesi gerek” sözüne atıfta bulundu, geçtiğimiz dönemlerde yaşanan olayların ve günümüzde devam eden anlaşmazlıkların, insan haklarının ihlalinin bu çerçevede değerlendirilebileceğini söyledi.

Forumda, hapishanede bulunan LGBT bireylerinin ne kadın ne erkek koğuşlarına konulmaması gerektiği, LGBT bireylerin aktivitelere dahil edilmemesi gibi çok sıkıntılı durumlarla karşı karşıya oldukları, sağlık sorunları yaşayan vücudunun %72’sini kullanamayan mahkumların cezaevinde kendi işini yapamadan yaşamak zorunda oldukları, mevzuatın bir erkek hakim bakış açısıyla düzenlenmiş bulunmasının kadın mahkumların durumunu muğlaklaştırdığı, aynı yönetmeliğe tabii aynı kampüsün içinde bulunan cezaevlerinin bile katı-daha az katı uygulamalarla yönetildikleri vurgulandı

Haber: Büşra Akman

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.