Hakikat yalın ve korkunç! – Abdullah Aysu

Bu yazı karasaban.net/ den alınmıştır

Birkaç gündür sanal medyada Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği’ne (TÜREB) ait bir harita dolaşıyor. Harita, Türkiye Rüzgâr Santralleri Atlası adıyla Ocak 2016’da yayınlanmış. Haritaya bakıldığında, ‘uğrunda ölünesi yerler’ diye hep anlatılan Ege, Marmara ve Trakya rüzgâr enerji santrallerine (RES) teslim edilmiş.

25

Haritada görüldüğü kadarıyla RES’ler bütün hava koridorunu kaplamış. Rüzgâr santrallerinin bu şekil konuşlandırılmasıyla Ege, Marmara ve Trakya’da yaşam yok olacak gibi görünüyor. Sadece insanlar zarar görmeyecek. Yaban kuşlar telef, yaşama destek sunan biyoçeşitlilik tahrip olacak. Havanın koridorunun rüzgâr

Birkaç gündür sanal medyada Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği’ne (TÜREB) ait bir harita dolaşıyor. Harita, Türkiye Rüzgâr Santralleri Atlası adıyla Ocak 2016’da yayınlanmış. Haritaya bakıldığında, ‘uğrunda ölünesi yerler’ diye hep anlatılan Ege, Marmara ve Trakya rüzgâr enerji santrallerine (RES) teslim edilmiş.

Haritada görüldüğü kadarıyla RES’ler bütün hava koridorunu kaplamış. Rüzgâr santrallerinin bu şekil konuşlandırılmasıyla Ege, Marmara ve Trakya’da yaşam yok olacak gibi görünüyor. Sadece insanlar zarar görmeyecek. Yaban kuşlar telef, yaşama destek sunan biyoçeşitlilik tahrip olacak. Havanın koridorunun rüzgâr santralleriyle işgali, rüzgâr akımını sekteye uğratacak. İklim değişecek, istikrarsızlaşacak. Kısacası herkes ve her şey için bu bölgelerde yaşam alt üst olacak. Söz konusu olan yaşam!

Doğal güzellik denince akla gelen Karadeniz, Nehir Tipi Hidro Elektrik Santral (HES) şirketlerine verildi. Karadeniz, “Yeşil Yol” safsatası ile şimdi yırtılıyor. Bütün dağları yerle yeksan edecek maden şirketleri dağlarda cirit atıyor. Hükümet, adeta “alın mahvedin bu güzellikleri” dercesine maden şirketlerine destek veriyor. Şirketlere engel olmaya kalkan yaşam savunucuları kolluk kuvvetleri tarafından darp ediliyor.

Manavgat’ın nehrinin üzerine HES’lerden düğüm üstüne düğüm atılıyor. Atılan düğümler ile nehir iğdiş ediliyor. Hayatı iğdiş edecek enerji şirketlerine ardı ardına lisanslar veriliyor. Torosların yeşil giysisi HES’ler ile üstünden sıyrılacak, çıplaklaştıracak! Bir başka cennet bölge cehenneme çevrilecek.

Özetle Batı’da ve Güney’de herkes ve kesim için yaşam alanları yaşanılmaz kılınıyor. Tüm canlılar için hayattan mahrum edecek adımlar böyle atılıyor. Hakikatler bu kadar yalın!

Bir başka bölgeye geçelim. Mezopotamya Ekoloji Hareketi, 85 kişilik çalışma ekibi kurmuş, 800 aile ile görüşmüş, bir rapor hazırlamış. Görüşme yaptıkları yöreler; Amed’te Sur, Bismil, Mardin’de, Nusaybin, Dargeçit, Hakkari’de Yüksekova, Şemdinli; Şırnak’ta Şınak, Cizre, Silopi, Beytülşebap, Van’da Süphan, Yeni Mahalle, Karşıyaka, Hacıbekir, Edremit.

Çalışma 24 Ekim 2015-10 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş.

Raporun tarımla ilgili bir bölümü şöyle: “Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı ilçelerde halk genellikle bahçelerinde bostan yetiştiriyor, evlerin bodrumunda hayvancılık yapıyor. Bu üretim ve yetiştirme sokağa çıkma yasağından dolayı zarar görmüş. Hayvanların şarapnel parçalarından, kullanılan gazlar ve mermilerden dolayı öldükleri, ölen hayvanların kireçlenerek bahçeye gömüldükleri belirtiliyor.

Dağlık bölgeler olan, Şırnak, Şemdinli, Yüksekova, Dargeçit gibi küçük ve büyükbaş hayvancılığın yapıldığı yerlerin özel güvenlik bölgesi ilan edilmesi ve bombalanmasından dolayı hayvanlar ölmüştür. Özellikle arıcılık durma noktasına gelmiş” diyor.

Buralarda yaşamdan ve yaşanılacak olanlardan mahrumiyet diz boyu. Hakikatler, sadece yalın değil korkunç!

Son söz Yaşar Kemal’in; “Yani vatan, ormanları, çayır çimenleri, kuşları, yabanıl hayvanları, suları, daha binlerce öğesiyle bir bütündür…”

santralleriyle işgali, rüzgâr akımını sekteye uğratacak. İklim değişecek, istikrarsızlaşacak. Kısacası herkes ve her şey için bu bölgelerde yaşam alt üst olacak. Söz konusu olan yaşam!

Doğal güzellik denince akla gelen Karadeniz, Nehir Tipi Hidro Elektrik Santral (HES) şirketlerine verildi. Karadeniz, “Yeşil Yol” safsatası ile şimdi yırtılıyor. Bütün dağları yerle yeksan edecek maden şirketleri dağlarda cirit atıyor. Hükümet, adeta “alın mahvedin bu güzellikleri” dercesine maden şirketlerine destek veriyor. Şirketlere engel olmaya kalkan yaşam savunucuları kolluk kuvvetleri tarafından darp ediliyor.

Manavgat’ın nehrinin üzerine HES’lerden düğüm üstüne düğüm atılıyor. Atılan düğümler ile nehir iğdiş ediliyor. Hayatı iğdiş edecek enerji şirketlerine ardı ardına lisanslar veriliyor. Torosların yeşil giysisi HES’ler ile üstünden sıyrılacak, çıplaklaştıracak! Bir başka cennet bölge cehenneme çevrilecek.

Özetle Batı’da ve Güney’de herkes ve kesim için yaşam alanları yaşanılmaz kılınıyor. Tüm canlılar için hayattan mahrum edecek adımlar böyle atılıyor. Hakikatler bu kadar yalın!

Bir başka bölgeye geçelim. Mezopotamya Ekoloji Hareketi, 85 kişilik çalışma ekibi kurmuş, 800 aile ile görüşmüş, bir rapor hazırlamış. Görüşme yaptıkları yöreler; Amed’te Sur, Bismil, Mardin’de, Nusaybin, Dargeçit, Hakkari’de Yüksekova, Şemdinli; Şırnak’ta Şınak, Cizre, Silopi, Beytülşebap, Van’da Süphan, Yeni Mahalle, Karşıyaka, Hacıbekir, Edremit.

Çalışma 24 Ekim 2015-10 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş.

Raporun tarımla ilgili bir bölümü şöyle: “Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı ilçelerde halk genellikle bahçelerinde bostan yetiştiriyor, evlerin bodrumunda hayvancılık yapıyor. Bu üretim ve yetiştirme sokağa çıkma yasağından dolayı zarar görmüş. Hayvanların şarapnel parçalarından, kullanılan gazlar ve mermilerden dolayı öldükleri, ölen hayvanların kireçlenerek bahçeye gömüldükleri belirtiliyor.

Dağlık bölgeler olan, Şırnak, Şemdinli, Yüksekova, Dargeçit gibi küçük ve büyükbaş hayvancılığın yapıldığı yerlerin özel güvenlik bölgesi ilan edilmesi ve bombalanmasından dolayı hayvanlar ölmüştür. Özellikle arıcılık durma noktasına gelmiş” diyor.

Buralarda yaşamdan ve yaşanılacak olanlardan mahrumiyet diz boyu. Hakikatler, sadece yalın değil korkunç!

Son söz Yaşar Kemal’in; “Yani vatan, ormanları, çayır çimenleri, kuşları, yabanıl hayvanları, suları, daha binlerce öğesiyle bir bütündür…”

Bu yazı karasaban.net/ den alınmıştır

26-Abdullah-Aysu

 

Abdullah Aysu

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR