ManşetYeşeriyorum

Habur Tanıklığı: Doğudan Batıya Esen Barış Fırtınası

0

Hasankeyf Festivali için Batman’daydım. Haber aldım ki Kandil’den, Mahmur’dan barış elçileri geliyormuş. Öyle bir heyecan kapladı ki yüreğimi… Yıllardır barış yürüyüşlerinde, mitinglerde elimde barış ağacı ile  bu savaşın bitmesi için varolmuş “Biji Aşiti” “Yaşasın Barış” diye haykırmış bir yeşil kadın olarak gene yola, onca zorluğa katlanarak koyuldum. Habur Sınır Kapısı’na değin tüm  köylerde, kasabalarda, kentlerde, dükkanların kepenkleri kapalı, evler ve sokaklar bomboştu. Silopiyi geçince o müthiş kalabalık insan seli ile karşılaştım. Bayram vardı Silopi Ovası’nda. Silopi’den Habur Sınır Kapısı’na gidene kadar; saatlerce kucağında bebeleri ile renkli bayram giysili kadınların  gençlerin, çocukların, erkeklerin kenetlenmiş bedenlerin, barış özlemi ile coşkun çığlıkların arasında kaldım. Anlatımı kelimelere sığdırılamacak, barış seli oluşturmuş barışı özleyen insanlar…

Habur Sınır Kapısı kapatılmış bir ordu polis set oluşturmuştu. Karşılama ekibi olarak gelen siyasi parti, demokratik kitle örgütü temsilcileri, sanatçılar ve milletvekilleri  dışında basının da alınmadığı gümrük alanına Yeşiller Partisi temsilcisi olarak girebildim. Karşılamaya gelen barış savunucuları, yüzlerce avukat,  DTP milletvekilleri ve  baro başkanları ile bir salonda buluştuk. Ben ulaşana değin barış elçileri gelmişlerdi ve aynı alanda başka salondaydılar. Bu bekleme ve heyecan   sabaha kadar sürdü.

Tüm gece barışın bekçileri olarak, uykusuz o denli de umutla bekledik barışı. Avukatlar ifadeler alınırken gidip gelmelerinde haber almak için heyecan içindeydik hepimiz.

Sabah henüz gün doğmuştu haber geldi “5 kişi hariç salıveriliyor” diye. Burulduk canımız sıkıldı. Tekrar avukatlar görüşmeye girdi. Biz kapının  önünde  oturma eylemine başladık. Eksiksiz bırakılana değin kalkmayacağız dedik. Saatlarca oturduk. Güneş tepemizde, sususuz yanıyoruz. O anda savaşta çatışmada yanan ormanları, tarlaları, ölen gençleri, yaşanan acıları düşündüm sürekli ve  barış için değer diyerek dayandım. Nihayet haber aldık ki hepsi bırakılıyor. Yerlerimizden kalkarak halaya durduk.  Tek tek bırakılan barış elçilerini ellerimizde çiçeklerle karşılayarak barış  halayımızı sürdürdük.

Aç susuz uykusuz bekleyen binlerce insanla birlikte barış seli adım adım Diyarbakır’a değin çok uzun coşkulu sevinçli aktı gitti.

Diyarbakır’da yapılan şenlikte de aynı coşku vardı. Yılların acıları artık bitti diyen kadınlar barış elçilerini kucaklamak için  kilometrelerce yola dizilmişlerdi. Halkın yüzünde pırıldayan sevinç ışıltısı huşu içinde hareleniyordu. Ben hayatımda böyle bir olayı yaşamadım. Yaşayamamda yaşadığım ve bu coşkunun içinde olduğum için artık ölsemde gam yemem sözünün haklılığını düşündüm.

Doğudaki barış rüzgarından batıya döndüğüm de barışın fırtınaya döndüğünü gördüm. Gazetelerde ,televizyonda  yürüyüşler protestolar. Akan kanın durması değil sürmesi talepleri, barış rüzgarını  savaş fırtınası haline getirdiler.

İzmir’de yaşanan ve daha fazla gelişerek yaşanmasından korktuğum  bu fırtınayı barış rüzgarına çevirmek için şimdi bizlere daha çok görev düşüyor.

Barışın toplumsal diyaloga dönüşerek  gelişmesi için yurttaş sözleşmesi olarak tanımlanacak Barış Ağaçları’mızla  tüm coğrafyamızı  barış ormanına dönüştürmek gerekir.

Barış Ağacı

Bu ağacın kökleri doğa

Gövdesi insanlık

Dalları kültürler

Meyvaları ise farklılıklarımızdır.

YEŞİLLER

-Bilge Contepe-

Fotoğraflar için: http://yesilgazete.org/2009/10/22/baris-grubunun-sinir-fotograflari/

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.