DünyaManşet

Fransa ve AB suç örgütleriyle kol kola: Libya’daki mültecilerin kamplardaki insanlık dışı koşulları!

0

Liberation’da yayınlanan Sınır Tanımayan Doktorlar Başkanı Joanne Liu‘nun yazısını Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Berk Öktem’in çevirisi ile paylaşıyoruz.

***

İşkence, insan kaçırma ve gasp: Avrupa topraklarına sığınmaya çalışan Libya’daki mültecilerin başına bunlar geliyor. Bu insanların, bu cehennemden olabildiğince çabuk çıkarılması gerekirken Fransa ve AB hükümetleri tam tersini yapıyorlar.

Bir göçmen Agadez (kuzey Nijer)’de bir gettoda Libya’dan Avrupa’ya gitmek için Akdeniz’i geçmeyi planlıyor. Fotoğraf AFP Issouf Sanogo

Libya’daki mülteci ve göçmenlerin yaşadıkları, Avrupa’yı ve onun temsilcilerini sorgulatıyor. Çünkü insanları sınırların dışında tutma takıntısının getirdiği politikalar artık başka bir boyut almış durumda. Akdeniz’deki kurtarma operasyonlarını engellemeye kadar ulaşan bu politikalar, Fransa’yı ve Avrupa Birliği (AB) üyelerini bir suç örgütüne dönüştürdü.

Göçmen ve mülteci adaylarının Libya’da ne koşullarda tutulduğunu herkes biliyor. Doğruya doğru eğriye eğri demek lazım; gözaltı merkezleri insan kaçırma, işkence ve gasp yöntemlerini benimsemiş bir şirket gibi çalışıyor. Bu insanların ne pahasına olursa olsun Libya’da kalmasını sağlayan Fransa ve AB hükümetleri ise bu sistemi meşrulaştırmış oluyor.

İnsanların Libya’ya geri gönderilmesi, hem de bu merkezlerde zorunlu olarak tutulacaklarını bile bile bunun yapılması anlaşılamaz. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Trablus’daki gözaltı merkezinde ne olup bittiğine bir yıldır şahitlik ediyor: kadınlar, erkekler, çocuklar belirsiz bir süre boyunca bu merkezlerde tutulmakta, gasp edilmekte, taciz edilmekte ve işkenceye maruz kalmaktalar.

Geçen hafta bu merkezlerden bazılarında bulundum ve insanlara herhangi bir mala davranıldığından daha kötü davranıldığını gördüm. Havalandırma olmayan, karanlık ve kirli odalara tıkılmış bu insanlar üst üste yaşıyorlar ve beton üzerinde uyumak zorundalar. Küçük gruplar halinde bayılana kadar koridorlarda çırılçıplak koşturulduklarını söylediler. Kadınlar ise gardiyanların tecavüzüne uğradıklarını, aileleriyle görüşebilmeleri için bunu zorunlu kıldıklarını anlattılar. Konuştuğum herkes hüngür hüngür ağlıyordu ve oradan çıkmak için yalvarıyordu.

Libya’dan Avrupa’ya, Akdenizi aşarak ulaşmak isteyen insan sayısındaki azalma bazıları tarafından büyük bir başarı olarak yorumlanıyor. Ancak Libya’da yaşanmakta olan felaketi bilenler için bu tarz yorumlar en basitinden büyük bir ikiyüzlülük hatta ve hatta suç örgütleriyle bir ortaklık olarak görülüyor.

Bu insanların, en hızlı şekilde, bu cehennemden kurtarılmaları gerekiyor; koruyucu önlemlere, iltica prosedürlerine, hızlandırılmış gönüllü geri dönüş işlemlerine erişimleri olanaklı kılınmalı. Korunmalılar ve bu cehennemden çıkmak için gereken hukuki süreç çalışmalı. Gözaltındaki insanların yaşam koşulları derhal iyileştirilmeli. Uygulanan şiddet durmalı ve gıdaya, suya ve sağlık hizmetlerine erişim dahil olmak üzere tüm haklarına saygı gösterilmeli.

Kendi politikalarının sonucu olarak doğan bu kısır döngüyü sonlandırmaya çalışmak yerine Fransa ve AB ülkeleri zor durumdaki mültecilere yardım eden insanlara ve STK’lara saldırıyorlar. Başka STK’lar gibi Sınır Tanımayan Doktorlar da bu saldırılardan nasibini almış durumda, Akdeniz’de yardım ve arama-kurtarma çalışmaları yapan bizleri kaçakçılara yardım ediyorsunuz diyerek suçluyorlar. Gerçek suçlu kim? Zor durumdaki insanların yardımına koşanlar mı yoksa onları hayvandan bile kötü muamele gördükleri merkezlere kapatanlar mı?

Libya’da mültecilerin maruz kaldığı insan dışı muamele, Fransa ve Avrupa ülkelerinin uzun zamandır devam eden sınır politikalarının sonucudur. Bu politikaların amacı ne pahasına olursa olsun mültecileri Avrupa dışına atmak ve sınırların aşılmasını engellemektir. AB ve Türkiye arasında 2016 yılında imzalanan anlaşma gittikçe radikalleşen kapalı sınırlar politikasının sadece bir örneği.  

Uluslararası ölçekteki insan hareketi ile mücadele etmeyip organize etmeye çalışmalıyız. İnsanları, kaçakçıların insafına terk edemeyiz. Geçenlerde Paris’de gerçekleşen göç ile ilgili bir zirvede, devlet başkanları hep duyduğumuz yardıma ihtiyacı olan bölgelere destek, Nijer’e ve Çad’a «koruma konvayları» yollamak ve göçmenlerin, mültecilerin haklarına saygılı olmak söylemlerini tekrar ettiler. Nasıl oluyor da Libya’da olup bitenleri bilmelerine rağmen bunları söyleyebiliyorlar?

Fransa ve AB üyeleri «göç kontrolü» adına daha ne kadar ileri gidecekler? İnsanları, Avrupa tarafından fonlanan suç örgütlerinin ellerine bırakıp olan bitene göz yummaya devam mı edecekler?

 

Yazının Fransızca orijinali

Muhabir: Joanne Liu – Sınır Tanımayan Doktorlar Başkanı

Yeşil Gazete için çeviren: Berk Öktem

 

(Yeşil Gazete, Liberation)

 

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.