Dış Köşe

Finans politik ve faiz lobisi – Sezai Temelli

0

Gezi Parkı direnişi sırasında hükümetin çaresizliğini gösteren en önemli argümanlardan biri kuşkusuz faiz lobisi söylemiydi. Hükümet Gezi direnişinin kökü dışarıda olan birçok örgüt tarafından tezgahlandığını, masum yurttaşların kandırıldığını anlatıp durdu. Tezgahçıların başını da faiz lobisi çekmekteydi. Hükümet aslında haklıydı; biz faiz düşkünleri, servet budalaları olarak gözümüz dönmüş, yediğimiz gaza, uğradığımız şiddete rağmen yolumuzdan dönmeme kararlılığıyla bankaları, borsayı savunmak için gece gündüz direniyorduk. Hükümetin bu zeka fışkıran tespiti karşısında bütün oyunumuz bozulmuştu. Yakalanmıştık…

Faiz basitçe paranın fiyatıdır. Siz geleceği bugüne çekmek istiyorsanız, paranın zaman değerini ödemek zorundasınız. Paranın zaman değeri olan faiz, finansal piyasaların içinde bulunduğu koşullara göre belirlenir. Bu koşullar, ekonomik olduğu kadar ekonomi dışı birçok faktör tarafından da belirlenmektedir. Bu faktörlerin başında da, günümüzde giderek artan boyutta küresel siyaset ve bu siyasetin belirleniminde rol oynayan finans politik gelmektedir. Bu siyaset küresel sermayenin yolculuğuna eşlik ederken, bu yolculuğun kazasız belasız gerçekleşmesi için dolaşım sistemindeki tüm pürüzleri temizleme gayreti içindedir. O nedenle istikrar sözcüğü tılsımlıdır ve vazgeçilmez bir siyaset postulasıdır. Ulusal hükümetler, Merkez Bankaları, hazineler, küresel bürokrasiyle uyum içinde ve istikrara tutsak biçimde finansal pozisyonlarını belirlemek zorundadırlar. Bu kısaca küresel finansallaşmadır. Asıl yörünge bu olunca, diğer tüm iktisadi kararlar bu akıma göre belirlenir.

Hal böyle olunca bakmamız gereken küresel sermayenin yolculuğunu hangi enstrümanlarla yaptığıdır. Burada kuşkusuz birinci sırayı borçlar alır. Borç verme aslında geleceği hızla bugüne çekmek isteyenlerin kredilendirilmesidir. Kim geleceği hızla bugüne çekmek ister? Bu sorunun yanıtı basit: Bugün yeterince artı değere ulaşamıyorsanız geleceğin artı değerlerini de finansal sistem içinde bugüne çekmeye çalışırsınız. Bunca inşaat konut hakkının sağlanması için mi, yoksa kredi piyasalarının verimliliği için mi? Burada aslolan finansal piyasaların verimli bir şekilde çalışabilmesi için kredilendirilebilir alanların yaratılmasıdır. Bu kadar inşaat ve yatırım tutkusu finansal sistemin, finans politiğin bir gerekliliği olarak karşımıza çıkıyor.

Bu hükümet döneminde büyüme borçlanma ilişkisine baktığımızda faiz lobisi meselesi daha da belirgin hale geliyor. Düzenli borç artışıyla bugün Türkiye’nin brüt dış borç stoku yaklaşık 340 milyar dolardır. Bunun 200 milyar doları bu hükümet döneminde gerçekleşmiştir. İç borç ise yaklaşık 410 milyar TL’dir. Bu hükümet iç borcu 155 milyardan alıp buralara getirmiştir. Neden bu kadar borçlanma var? Neden bu kadar cari açık var? Büyümek için… Büyümenin yolu finansal sistemle olan barışıklığınız. Borçlanmadan, cari açık vermeden büyüyemezsiniz. Büyümeniz finansal sistemin yeniden ve genişleyerek üretilebilmesi için bir araç. Peki, madem büyümeyi bu kadar seviyorsunuz, borçlanmadan da olmuyor, o zaman, faiz lobisi iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?

Başka bir soru: Bu kadar büyüdük de kim bu büyümeden yararlandı? Yoksulluk aynı, eşitsizlikler aynı ama biz büyüdük! Bu çarpık büyüme hikayesini bitirmeden kapitalizmin tüm doğayı, çevreyi, biz emekçileri, insanları yok etmesinin önüne geçmemiz olanaksız. Faiz lobisi suçlaması aslında suçunu örtme çabasında olanların telaşıyla ortaya atılmış bir söz. Bugünü idare etmek için hızla geleceği tüketenler, geleceğine sahip çıkmak isteyen Gezi’deki yiğit çocuklara kara çalmak için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Son olarak, sizce faiz lobisi en absürt olan suçlama mıydı? Bence değil; ya gaz lobisi deseydi..

Sezai Temelli – Özgür Gündem

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.